EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Felaketin yeni adı: Nişasta Bazlı Şeker

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> TIBBÎ DÜŞÜNCELER
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Pts Hzr 15, 2015 8:17 pm    Mesaj konusu: Felaketin yeni adı: Nişasta Bazlı Şeker Alıntıyla Cevap Gönder

YİĞİT BULUT’A YARDIM EDELİM
Ahmet ÖLÇÜLÜ
30 Ağustos 2017

Cumhurbaşkanı Başdanışmanlarından Yiğit Bulut, bu günkü yazısına Nişasta Bazlı Şeker (NBŞ) meselesini konu edinmiş.

NBŞ denilen şeyin ne denli zararlı olduğunu, zarardan da öte zehirden farksız olduğunu yazmış. Yazısını da şu şekilde bitirmiş:

“Son söz: ÇOCUKLARIMIZI NBŞ’DEN KORUYABİLİYOR MUYUZ? KORUYACAĞIZ! SESİME KULAK VERİN, BUNU TOPLUMSAL BİR AMAÇ HALİNE GETİRELİM VE BU ZEHİRİ YENELİM! Bu zehirin Türkiye’de kullanımını yaymaya çalışan bir yapılanma var, HEPSİNİ AÇIK EDECEĞİM, BANA YARDIM EDİN!

YAŞASIN SAĞLIKLI NESİLLER YETİŞTİREN, TAM BAĞIMSIZ, GÜÇLÜ, BÜYÜK TÜRKİYE…”

Bulut’un bu yardım isteyen çığlığı karşısında biz de tepkisiz kalamazdık.

Zira tam da ifâde ettiği gibi bu mesele Türkiye’nin bağımsızlığı ile doğrudan alâkalı.

Türkiye’ye NBŞ’yi sokmak ve kullanımını artırabilmek maksadıyla, Türk çiftçisinin ektiği şeker pancarını ekemesin diye kotalar konuldu. Zira bu NBŞ’yi üretenler yabancılar ve onların yerli işbirlikçileri. Böylece normal şeker kullanımı yerine daha ucuz diye NBŞ kullanımının yolu açıldı.

Hem de en çok bu iktidar zamanında.

Evet Sayın Bulut, şu Beştepe etrafına çöreklenmiş NBŞ lobisini deşifre edebilecek misiniz? AKP iktidarları boyunca geçmişten bu güne hangi partidaşlarınız bu ihanetin önünü açtı, kimler kaç milyon vurgun yaptı?

Meselâ, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Başbakan olduğu dönemde, NBŞ üreten Cargill fabrikasının tapusunu, Buşt oğlu Buşt’un kendisine açtığı bir telefonda ettiği rica üzerine verdiğini yazabilecek misiniz?

Birinci sınıf tarım arazisi olan Bursa Karacabey Ovası’na tecavüz ederek kurulan bu fabrika, kurulduğu arazinin birinci sınıf tarım arazisi olması hasebiyle ruhsat alamazken, Buşt oğlu Buşt bir gün aldı eline telefonu ve aradı Başbakan Erdoğan’ı. Erdoğan’dan fabrikanın tecavüz ettiği arazinin nikâhlanmasını talep etti. Tecavüze uğrayan, tecavüzcüsüne verilecekti kısacası. Erdoğan, “Eyyy” demedi, “hay hay!” dedi ve TBMM’ne getirilen bir yasa ile işgâl edilen araziler tecavüzcülere tapulandı. Böylece Cargill ve benzerleri, Buşt oğlu Buşt’un bir ricası, Erdoğan’ın “hay hay!” demesi ve AKP’li vekillerin mecliste kaldırdığı parmaklarla işgâl ettikleri toprakları tapulamış oldular. Millî iradenin tecellisine (!) bir kez daha şahit olduk böylece.

Ülkemizdeki anti-emperyalist mücadelenin anahtarlarından biri de bu meseledir ve Sayın Bulut anahtarı eline almış bulunuyor. Bakalım Sayın Bulut bu anahtarı doğru bir şekilde kullanabilecek mi yoksa o anahtarı suya düşürüp, suyu da saçlarını yalayan ineğe mi içirtecek?

Kaynak: Adımlar dergisi

Nişasta Bazlı Şeker (NŞT) kotasını arttırmak ne anlama geliyor?
Prof.Dr.Şükrü Hatun
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları
Anabilim Dalı Profesörü
15 Haziran 2015

Seçim öncesi bakanlar kurulu ne zaman toplandı bilmek zor ama gazetelere yansıyan haberlerden nişasta bazlı şeker (NŞT olarak biliniyor) kotasının 3 Haziran 2015 itibarıyla yüzde 30’a çıkarıldığı anlaşılıyor. Daha önce yüzde 15’e çıkarılan kotanın bile Avrupa Birliği kotasının üç katı olduğu biliniyordu ve Türkiye Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Özden Güngör, NBŞ üretimi kotasını daha da arttırılmasının pancar şekeri sanayi ve pancar üreticilerini olumsuz yönde etkileyeceğini belirtiyor. Ben de tarlalarında şeker pancarı yetiştirmiş bir babanın oğlu olarak bu konuda bir şeyler söyleme ihtiyacı hissettim. Benim bu konuyla ilgim esas olarak çocuk endokrinoloji uzmanı olarak çocuklarda şişmanlık sorunu ile ilgilenmemden kaynaklanıyor; dolayısıyla kendimi şeker ve şekerli içecek/yiyecek tüketimin artması, çocuklarda hızlı şişmanlık artışı ile besin endüstürisinin politikaları ve fruktozun diğer şekerlerden farklı etkileri ile sınırlandıracağım.

Bu konularla ilgilenirken 2008 yılında Brezilya’da yapılan Dünya Endokrinoloji Kongresi’nde ““Obesiteye global bir bakış: Politik sorumluluk ne olmalıdır” başlıklı bir konuşma yapan North Caroline Üniversitesi Beslenme Bölümü Profesörü Barry Popkin ile 2010’da Kyota’da yapılan Dünya Endokrinoloji Kongresi’nde “Çocuklardaki şişmanlık ve metabolik sendromda fruktozun merkezi rolü” başlıklı bir konuşma yapan Kaliforniya Üniversitesi Çocuk Endokrinoloji profesörü Robert H Lustig’i dinlemiş olmayı mesleki bir şans olarak gördüğümü söylemek isterim. Prof.Ropkin önceki yıllarda ABD’de kamuoyunu bir süre meşgul eden ve bir ara Obama’nın da sıcak baktığı “Şekerli içeceklere vergi” önerisini yapan bilim adamları grubu içinde yer alıyor; ayrıca kendisinin “yüksek fruktozlu mısır şurubu” - High-Fructose Corn Syrup (HFCS) kullanımı konusunda çok sayıda makalesi bulunyor. Profesör Lustig ise esas olarak fruktozun beyindeki besinlere olan arzumuzla ilgili “hedonik yolak”ı (haz refleksi de denebilir) nasıl doğrudan uyararak, alışkanlık ve bağımlılık yaptığı üzerinde duruyor.

Bu yazıyı yazmadan önce tanıştığım ve uzun yıllar Konya Şeker Fabrikası'nda üretim müdürlüğü yapan Sayın Cumhur Güngör ise bana şeker fabrikaları gibi kamu kuruluşlarında köy enstitüleri benzeri bir uygarlık yaratma heyecanı ve yurtseverlikle çalışan uzmanları,mühendisleri yeniden hatırlattı ve bu yazıyı da biraz ondan aldığım bilgiler ve esin ile yazdım.

Çocuklarda şişmanlık niçin artıyor?

Bundan 30 yıl önce ABD’de bile çocuklarda obesite nadir bir sorunken ve çocuklarda tip 2 diyabet hemen hiç görülmezken günümüzde bazı şehirlerde çocukların üçte birinin obez veya fazla kilolu olduğu, bazı çocuk endokrin ünitelerinde yeni tanı konan diyabet vakalarının beşte birinin Tip 2 diyabet olduğu hayretle ifade edilmektedir. Benzer bir durum ülkemiz için de geçerlidir.Yakın zamanda Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Prof.Dr. Abdullah Bereket ve arkadaşları istanbulda’ki okul çocuklarında şişmanlık sıklığının son 8 yılda yüzde 5’den yüzde 10’a yülseldiğini, bu artışın yüksek ekonomik düzeydeki grupta yüzde 16,2 olduğunu bildirdiler. Biz de 4 yıl önce Kocaeli’deki çocukların yüzde 7’sinin obez, yüzde 12’sinin ise obezite riski taşıdığını göstermiştik. İnsanın vücut ağırlığının yüzde 60-80 oranında genetik faktörlerle belirlendiği ve son 40 yılda “genotip”imizde minimal değişiklik olduğu bilindiğine göre obezite sıklığındaki bu artışın nedeni nedir sorusu bu alandaki uzmanların üzerinde durdukları konuların başında geliyor. Prof. Ropkin daha önce andığım konuşmasında bu sonucun neredeyse tamamen kızarmış patates, Coca Cola, Dondurma, Patlamış Mısır, Hamburger vs gibi “Junk Food” (abur cubur besin) tüketiminin çocuk menülerini istila etmesine ve aynı dönemde çocukları ev içlerine ve servis araçlarına tıkan yaşam tarzı değişikliklerine bağlı olduğunu altını çizdi. Bu dönemdeki “junk food” bağımlılığın gerisinde bütün bu besinleri oluşturan şeker, tuz, yağ üçlüsünün “opioid” olarak bilinen “haz” sinyali ileticilerini stimüle ederek doğrudan beyindeki “ haz” merkezlerini uyarmasının yattığını ve besin endüstrisinin tütün endüstrisi gibi bütün stratejisini bu bilgi üzerine kurduğunu ve bu bağımlılık manipülasyonu için en önemli hedef grup olarak çocukların seçildiğini biliyoruz. İnsan bedenlerine yönelik bu manipulasyonların sonunda çocuklar bir taraftan çabucak doyuran ama mutlu olmadan yenen yiyeceklerle şişmanlarken öte yandan bu beslenme tarzına eşlik eden yüzeysel ve çoğu zaman sanal ilişkilere dayalı yaşam pratikleri nedeniyle “daralan” ruhlara sahip oldular. İşte bu nedenlerle ABD’de bir grup bilim adamı 2009’da şekerli içecek tüketimi ile bu ürünlerin ucuz olması arasında ilişki olduğunu, ABD’de çocukların günde 175 kcal enerjiyi bu içeceklerden aldığını ve bu tür ürünlerin tüketimi ile çocuklardaki obezite arasında yakın ilişki olduğunu vurgulayarak, şekerli içecek tüketimin azaltılması için ek vergi konmasını ve burdan elde edilen kaynakların şişmanlığın önlenmesinde kullanılmasını önerdiler. Bu bilim adamlarının raporuna en sert ve “nobran” tepkiyi Coco-Cola “CEO”su Muhtar Kent, biraz da “ Köstebek” filmindeki mahkeme sahnesinde bütün kanıtları “yeterli veri yok” argümanı ile küçümseyen tütün endüstrisi patronlarına benzer bir dille vererek: “ ABD’de şişmanlığın esas nedeni hareketsizliktir. Hükümetin, kişilere ne yiyeceğini dikte etmesinin işe yaradığını hiç görmedim. Yarasaydı, Sovyetler hâlâ ayakta olurdu” dedi.

Çocuklarda şişmanlıkla uğraşan hemen herkes, son 20 yıldaki dramatik şişmanlık artışından devasa reklam bütçelerine sahip besin ve elektronik oyun vb endüstrilerinin çocukların yaşam tarzlarında oluşturduğu değişikliğin sorumlu olduğu kabul ediyor. Tütün Endüstrisi örneğinde olduğu gibi bu sektörün de daha çok kazanç için hiç bir etik, bilimsel, sosyal sınır tanımayacağını tahmin etmek zor değil. Yine yakında Marmara Tıp Fakültesindeki Çocuk Endokrin Grubunun yaptığı çalışmada ülkemizdeki TV reklamlarının yüzde 32’sinin besinlerle ilgili olduğunu, bunların da yüzde 81’nin yüksek kalorili, yağ ve şeker oranı yüksek besinlerin reklamı olduğu gösterdi.Büyük ölçüde “bedenleriyle var olan” çocukların ve ergenlerin maruz kaldığı “ ruh ve akıl çelici” bu devasa reklam kampanyaları karşısındaki çaresiz kalması olarak da düşünebiliriz obezite sorununu.

Nişasta Bazlı Şeker (NŞT) Masum mu?

Yazının esas konusu olan fruktoz konusuna dönecek olursak; sorun bir şeker türü olan fruktozun kendisi kadar “yüksek fruktozlu mısır şurubu” - High-Fructose Corn Syrup (HFCS) sayesinde şeker eklemiş besinlerin ve içeceklerin ucuza mal edilerek şeker, dolayısıyla fruktoz tüketiminin artmasından kaynaklanıyor. İnsan beslenmesinde temel enerji kaynağı karbonhidrat adı verilen şekerli ve nişastalı besinler ve bunların toplam günlük kalorinin yüzde 55-60’ı dolayında alınması gerekiyor. Bu oran içinde şeker miktarının yüzde 10’dan düşük olması ve bunu sağlamak için de şekerli içeceklerde olduğu gibi “eklenmiş şeker” içeren besin alımının azaltılması gerekiyor. Yani sorun öncelikle doğal besinlerle alınan şekerler ve fruktozdan değil bu “eklenmiş şeker”den kaynaklanıyor.

Fruktoz doğada başta meyveler olmak üzere bir çok besinde bulunuyor;örneğin bal neredeyse tamamen fruktozdan oluşuyor ama bu besinlerin tüketimi doğal olarak sınırlanmış durumda. Fruktozun bir şeker olarak en önemli özelliği karaciğere hücreleri içine girmesi için insülin hormonuna ihtiyaç duymamasından kaynaklanıyor. Bu durumda vücudumuza ne kadar fruktoz girerse karaciğer içindeki fruktoz miktarı da o kadar yüksek oluyor. İşte Profesör Lustig ve diğer araştırmacılar fruktozun etanol benzeri etkilerine dikkat çekerek, etanol gibi karaciğerde yağ sentezini uyardığını, fruktozile olan proteinlerin superoksit gibi davranarak karaciğerde inflamasyona yol açtığını ve son olarak fruktozun beyindeki besinlerle ilişkili haz nöronlarını güçlü bir şekilde uyararak bağımlılık oluşturduğunu ve bunun daha çok fruktoz tüketimi sonuçlanan bir “kısır döngü” oluşturduğuna dikkat çekiyorlar. Dolayısıyla Fruktoz tüketimi ile Obesite ve Tip 2 diyabet geliişiminde önemli bir ilişki olduğunu, fruktozun, etanol gibi karaciğer üzerinde kronik toksik etkiye sahip olduğunu, bu nedenlerle fruktoz doza bağımlı kronik hepatotoksin olarak kabul edilmesi gerektiğini, fruktoz tüketimini azaltmak için çok yönlü çabalar ihtiyaç olduğu üzerinde duruyorlar.

Geç de olsa ülkemizdeki tartışmaya gelecek olursak; bu tartışmanın gerisinde besin endüstirisinin şeker kaynağı olarak daha ucuz olan ve kristalleşmeyen mısır şurubunun (buna nişasta bazlı şeker-NBŞ de denmektedir ve en çok yüzde 55 Fruktoz, yüzde 45 glükoz formu kullanılmaktadır.) tercih etmesinden, buna bağlı olarak ülkemizde 500.000 ton mısır şurubu üretilmesi bulunmaktadır. Hükümet de mısır şurubu kotasını yüzde 30’a çıkartarak nişasta bazlı şeker üretiminin önünü yeniden genişletiyor. Bu üretimin yaklaşık 10 milyon ton şeker pancarı üretimine rast geldiği bilinmektedir. Bu durumda bir taraftan şimdiye kadar temel şeker kaynağı olan ( Çumra’daki fabrikada şeker pancarı bazlı sıvı şeker de üretildiğini ama yatırum yapılmadığı için bu kapasitenin artmadığını biliyoruz) şeker pancarı üretimine (Konya ovasının temel ürünlerinden) ve şeker pancarı çiftçisine büyük bir darbe vurulurken, öte yandan eklenmiş şeker içeren besinlerin ve içeceklerin ucuza satılarak şeker ve dolayısıyla fruktoz tüketimi özendirilmiş oluyor. Bütün bu süreçlerin Cargill gibi 66 ülkede 131.000 çalışanı olan uluslararası şirketler tarafından manipule edildiğini tahmin etmek zor değil ve “ küreselleşmenin” öteki yüzünde karın maksimizasyonu dışındaki bütün faktörlerin demode görülerek bir tarafa itildiğini biliyoruz. Bu nedenle de mısır şurubu üretiminin arttırılmasını var güçleriyle savunanların argümanlarının Muhtar Kent ile benzer olmasına şaşmamak gerekir. Başta kolalı içecekler olmak üzere eklenmiş şeker içeren içeceklerin insan sağlığına hiç bir yararı yoktur. Bu tür eklenmiş şeker içeren içecek ve yiyeceklerin daha ucuza satılmasının da insan sağlığına bir yararı olmadığı gibi daha önce anlatılan mekanizmalarla yoksullar daha çok bu ürünlerin bağımlısı haline getirilmektedir.

Sonuç olarak fruktozla ilgili tartışmada belki de en masum olan fruktozun kendisidir. Sorun tamamen “ en ucuz üret, en çok tükkettir, en çok sat, en çok kar et” ve başka şeylere aldırma olarak özetlenebilecek besin endüstrisi politikalarından kaynaklanmakta, hükümet de bir çok konuda olduğu gibi uluslararası şirketlerin dediklerini yaparak ülkemizdeki şeker pancarı üretimine darbe vurduğu gibi, başta çocuklar olmak ülkemizde şeker ve fruktoz tüketiminin artmasına neden olmaktadır. Bu durumda hükümetin bu konudaki politikalarının Sağlık Bakanlığı’nca yakında başlatılan “Obezite önleme programının” başarısızlığı için en önemli faktör olacağını söyleyemek yanlış olmayacaktır.

Teşekkür
Konya Şeker Fabrikası emekli üretim müdürü Cumhur Güngör’e katkıları için çok teşekkür ederim.

Kaynak : T 24

Hurmada Glikoz Şurubu Sahtekarlığı! İşte Dikkat Edilmesi Gerekenler
27 Mayıs 2017



Tüketici Dernekleri Federasyonu, doğal, besleyici, sağlıklı diye alınan bazı hurmaların glikoz şurubuyla tatlandırıldığı uyarısını yaptı.
Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş

Tüketici Dernekleri Federasyonu, iftar ve sahurun vazgeçilmezi hurma alışverişi konusunda vatandaşlara kritik bir uyarıda bulundu. Federasyon, vatandaşın doğal, besleyici, sağlıklı diye aldığı hurmaların glikoz şurubuyla tatlandırılarak satıldığına dikkat çekti.

Türkiye'nin en büyük hurma ithalatçısı ve üreticilerinden Ziraat Mühendisi Mustafa Öztürk de "Bazı ucuz, kirli ve az tatlı hurmalar daha iyi bir parlaklık verilsin, kirleri örtülsün, az olan tadı artırılsın diye glikoz şurubu püskürtülerek, paketleniyor" dedi. Hurma cinsleri ve fiyatları konusunda da bilgi veren Öztürk, kendisinin hem fiyatı hem de lezzeti nedeniyle kilosu 10 lira olan yaş hurmayı tercih ettiğini söyledi.

ISLAK GİBİ, YAPIŞ YAPIŞ

TÜDEF Yönetim Kurulu Üyesi ve Gıda Komisyonu Başkanı Sinan Vargı, ramazanda piyasaya bol miktarda glikoz şurubuna batırılmış ucuz hurmalar sürüldüğünü belirterek, tüketicileri şöyle uyardı:

"Artık birçok gıdada kullanılan glikoz (mısır) şurubu ucuz, kalitesiz hurmalarda da kullanılıyor. Genellikle Kuzey Afrika ülkelerinden gelen hurmalar glikoza bulanarak satılıyor. Bu hurma tezgâhta ıslak gibi durur. Elinize aldığınızda eliniz yapış yapış olur. Tüketicilere tavsiyemiz dallı, parlak olmayan hurmaları satın almalarıdır. Hurma fiyatlarındaki büyük farkın sebeplerinden birisi bazı hurmaların glikoz şurubuna bandırılmış olması. Ramazan öncesi satın alacağınız hurma glikoz işleminden geçirilmiş olsa bile paket içeriğinde bu yazmayabilir."

HURMANIN AYIBI GLİKOZLA ÖRTÜLÜYOR

Hurma ithalatçılarından Hurmatat Genel Müdürü Mustafa Öztürk de "Bazı ucuz, kirli ve az tatlı hurmaların kirlerinin örtülmesi, parlatılması ve tadının artırılması için glikoz şurubu püskürtülüyor. Böylece hurmanın ayıbı örtülerek, satılmaya çalışılıyor. Bunlar genellikle yurtdışından geliyor ve köpük tabaklarda 300 gr'ı 2.5-3 liraya yani çok ucuza satılıyor. Vatandaş, hurma alırken markalı, yerli ürünleri tercih etsin. Paketin üzerinde son kullanma tarihine baksın ve içindekiler bölümünü dikkatlice incelesinler. Çünkü burada glikoz kullanıldığı yazıyor. Çok ucuz ürünlerden kaçınsınlar" tavsiyesinde bulundu. Hurmanın şıralı bir meyve olduğu için yıkanmadan yenmesi gerektiğini anlatan Ziraat Mühendisi Öztürk şöyle konuştu :

100 LİRALIK DEĞİL 10 LİRALIK HURMA

"Hurma çöllerde, doğal ortamda yetişir. Hurma bahçelerinde sinek, haşarat olmadığından zirai ilaca da gerek kalmaz. Dolayısıyla yıkanması da gerekmez. Tüketici, damak zevkine göre kuru ya da yaş hurma tercih edecek. 19 ülkede hurma yetişiyor. Peygamber Efendimizin diktiği bir ağacın meyvesi olan Peygamber hurmalarının kilosu 100 ila 120 liradan; Mekke ve Medine hurmaları 30-50 liradan satılıyor. Ben ise hem lezzeti ağızda kolay erimesi hem de fiyatının uygunluğu nedeniyle kilosu 10 lira civarında olan yaş hurmayı tercih ediyorum. İsrail, Filistin, Ürdün, Lübnan gibi Lut Gölü çevresinde yetişen hurmalar biraz daha etli, yumuşak, çekirdeği küçük; fiyatı yüksek. 40-50 lira civarında. Tunus hurmaları ise daha az şekerli. İftar ve sahurda, mineral ve vitamin deposu olan hurma- hurma ürünlerini tüketmek çok yararlı. Uzun yaz günlerinde tok ve zinde kalmaya yardımcı olur."

REKLAMLARA DİKKAT!

TÜDEF Gıda Komisyonu Başkanı Sinan Vargı, Ramazan ayı boyunca tüketicinin reklam bombardımanına da maruz kaldığına dikkat çekerak, "Bir saat içinde tüketiciler büyük bölümü gıda olmak üzere ortalama 60 tane reklam izliyor. Bunların bir çoğu glikoz şurubu ile üretilen gıdalar. Glikoz şurubunun da vücutta insülini dışlayarak bir doygunluk hissi yaratmadığı ve vücutta aşırı yağlanmaya neden olduğu bilimsel çevrelerce defalarca açıklandı. Ramazanda tüketiciler, üretiminde glikoz şurubu kullanılan kolalı meyveli meşrubatlar, limonata benzeri ürünler, meyve suları, pastalar, dondurmalar ve kekler nedeniyle farkında olmadan, aşırı bir şekilde şeker ve glikoz şurubu tüketiyor. Bu ise başta obezite olmak üzere, yüksek tansiyon ve kalp damar hastalıklarına yol açıyor" dedi.
Haber Fedai

Mısır şurubu olan yüksek glukoz-fruktoz karışımı şekerlerin faydalı ve zararlı yönleri…
Emir Kaboğlu
3 Ekim, 2017



Gerçekten günlük hayatta birçok gıdada kullanılan fruktoz şurubunun zararları tahmin edemeyeceğiniz kadar fazladır: Bu yüzden bu konuyu iyice kavrayarak alacağımız gıdalarda daha dikkatli olmalıyız.
Umarız bu yazıyı okuduktan sonra hazır gıdaların “İçindekiler” bölümüne daha dikkatli bakar ve glukoz-fruktoz şurubu içerikli mamulleri almamaya özen gösteririz.
Öncelikle bazı kavramları tanıyalım…

Glukoz: Doğal bir şeker olan glikoz birçok meyvede doğal olarak bulunur normal bir tüketimiyle herhangi bir zararlı yönü bulunmamaktadır.
Fruktoz: Doğal olarak bir çok besin maddesinde bulunan 6 karbonlu bir monosakkarit bir şekerdir.
Glukoz-Fruktoz Şurubu: Glukoz şekeri ve fruktoz şekerinin karıştırılması ile oluşan bir şeker çeşididir.0
İşte asıl sorun burada ortaya çıkmaktadır. Glukoz şurubu tek olarak kullanılması durumunda herhangi bir zararı yoktur.Ancak yüksek fruktozlu mısır şurubu kullanıldığında büyük bir tehlike ortaya çıkmaktadır…
Doğal ürünlerden elde edilen herşey doğal mıdır sizce ?
Doğal ürünlerden elde edilen herşey doğal mıdır sizce ?
İşletmeler sade glukoz yerine neden yüksek fruktozlu şurup kullanır ?

Aslında sorunun cevabı çok basittir,para. Evet fruktoz şurubu kullanılmasının sebebi daha ucuz olmasıdır.Örnek verecek olursak bir tatlı yapımında 1 kilo glukoz şurubu kullanacaksak yarım kilo fruktoz şurubu kullanarak da aynı tat elde edilmektedir.Yani fazla glukoz kulanmak yerine daha az ve ucuz şekilde fruktoz şurubu kullanılmaktadır.
Glukoz ile fruktoz şurubu arasında fark nedir? Fruktoz şurubu neden zararlıdır?

*Fruktoz şurubu normal bir glukoz şuruba göre 2 kat daha tatlıdır.
*Fruktoz şurubu vücuda alındığı andan itibaren şeker oranına alt üst eder,hormonal sistemin bozulmasında etkildir.Şeker hastalığı oluşmasının en büyük etkenlerinden biridir.
*Fruktoz şurubu kanserli hücreleri beslediği ortaya çıkarılmıştır.
*Aşırı şeker yüklenmesinden dolayı karaciğer büyümesine neden olmaktadır.
*Bakır minareli başta olmak üzere birçok mineral üzerinde olumsuz etkisi vardır.
*Glukoz vücutta gliserol olarak depolanır.Ancak fruktoz şurubu yağ olarak depolandığı için kilo alma sorunu ortaya çıkarmaktadır.Buda doğal olarak obozite oranlarını oldukça yükseltmektedir.
*Fruktoz şurubu doyma hissi getirmez,yedikçe yeme isteği ortaya çıkarmaktadır.
*Fruktoz şurubu yağ yakma enzimi olan Leptin adlı enzimin üretimini engeller.
Kısaca görüldüğü üzere zararları göz ardı edilmeyecek kadar fazladır.Özellikle tadı çok güzel olduğu için çocuklar tarafından oldukça tüketilmektedir. Burda asıl görev bize düşmekte çocuklarımızdan mümkün olduğunca bundan uzak tutmamız gerekmektedir.
Aslında bunların hepsi kimyasal birer madde.
Aslında bunların hepsi kimyasal birer madde.

“Yüksek fruktozlu glukoz şurubu” tüketmemek için neler yapabiliriz ?

Bu konuda asıl görev kendimizde bitmektedir.Öncelikle sizlere bazı gıdalarda kullanılan fruktoz şurubu kodlarını gösterelim.Bazı gıdalar fruktoz şurubu yerine bazı kod isimlerini kullanmaktadırlar.Bunları tanıyalım..
G40 – Glikoz Şurubu (DE-40)
G58 – Glikoz Şurubu (DE-60)
G95 – Glikoz Şurubu(DE min 97)
M50 – Yüksek Maltoz Şurubu
M38 – Maltoz Şurubu
F85 – Fruktoz Şurubu
Yüksek Fruktozlu Glikoz Şurubu
Gördüğünüz üzere bu kodlu katkı maddelerinin de Fruktoz şurubundan bir farkı yoktur.İnsanları kandırmak amaçlı yapılan bir aldatmacadır. Bu kodları gördüğümüzde o gıdadan uzak durmalıyız.
Özet olarak yapmamız gerekenler mümkün olduğunca yüksek fruktozlu glikoz şurubundan uzak durmalıyız.Bu şekeri ihtiva eden gıdalardan uzak durmalıyız. Marketten gıda alırken içindekiler kısmına bakarak bu şekerden olmayanı almalıyız.Kola,gofret,çikolata,bisküvi gibi bir çok gıdada bu şekerden bulunmaktadır.Çocuklarımız buna bakamayacakları için kendimiz bu konuda bilinçlenmeli önlemimizi almalıyız.
Sağlıklı bir yaşam geçirmeniz dileğiyle…

Kaynak: https://gidabilinci.com/glikoz-fruktoz-misir-surubu-ne-demektir-zaralari-nedir

Şeker Kurumu neden kapatıldı?
25 Aralık 2017



Pazar günü yayınlanan kanun hükmünde kararname ile Türkiye'nin uzun yıllardır gündeminde olan şeker konusunda da kritik bir adım atıldı. KHK'ya göre 17 aydır fiili olarak işlemeyen Şeker Kurumu kapatılarak Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'na bağlandı.
(..)
Şeker Kurumu'nun kapatılması pancar üreticilerinde bir tepkiye yol açarken, nişasta bazlı şeker üreticilerinde kararın sektörün önünü açabilecek bir karar olduğu düşüncesi hakim.

Pancar ile şeker üretimi yapan üretim tarafına göre Şeker Kurumu'nun kapatılarak bakanlığa bağlanması şeker işini kurum kadar bilmeyen yöneticilerin yönetmesine yol açması bakımından sakıncalı.
Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, bu kararın kendileri için olumlu olmadığını belirtti. Gök, "Şeker Kurumu 17 aydır görevini icra edemiyor. Böyle olunca Ağustos-Kasım 2017 dönemini kapsayan 4 aylık süreçte gerçekleşen şeker üretiminin bir önceki yılın aynı dönemine göre 400-450 bin ton düşük olması öngörülüyor. Buradan hareketle 2017 yılının tamamında 2016'ya göre yılı 700-800 bin ton daha az üretimle tamamlayacağımızı düşünüyorum. Bu aşamada pancar şekerine karşı başka şekerler ikame ediliyor. Bu durum pancar ekim alanlarının azalmasına neden oluyor. Bahsettiğim dönemde 250 bin ton üzerinde şeker ithal edilmiş. Böylelikle piyasayı, milli üretim sektörümüzü öldürüyorlar." değerlendirmesini yaptı.

İKİ YENİ KHK İLE ÖNEMLİ DÜZENLEMELERİKİ YENİ KHK İLE ÖNEMLİ DÜZENLEMELER

Gök, KHK ile Şeker Kurumu'nun kapatılmasıyla işin siyasallaşmış olduğunu, bu durumun da sakıncalı olduğunu belirtti. Gök nişasta bazlı şeker ile ilgili devam eden davaların seyri açısından da Şeker Kurumu'nun kapatılmasının olumsuz olduğunu ifade etti.

Gök, "Nişasta bazlı şeker ile ilgili 13 dava açtık. Bunların 10 tanesini kazanmıştık. Şeker Kurumu'nun Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'na bağlanmasının ardından bu davaları nasıl yürüteceğiz? Bunun yanında kurumun Bakanlığa bağlanmasıyla nişasta bazlı şekerde işi bilmeyenlere "Karar verin" diyorsunuz. Bu ne kadar düzgün işleyebilir? Dünyada nişasta bazlı şeker üretimi gerilerken, Türkiye'de yüzde 4 büyüme kaydediyor. Almanya ve Fransa'da nişasta bazlı şeker üretimi sıfır. Biz, Türk şeker sektörüne uluslararası firmalar tarafından operasyon yapıldığını düşünüyoruz" ifadelerini kullandı.

Türkiye'de nişasta bazlı şeker üretimi yapan tarafın ise karardan memnun olduğu görülüyor. Kararı değerlendiren Cargill Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Ediz Aksoy'a göre karar birkaç unsurdan dolayı gayet olumlu. Bunlardan ilki sektördeki belirsizliğin ortadan kalkmış olması.

2016 Ağustos ayından sektörde bir boşluk olduğuna dikkat çeken Aksoy, bu kararla söz konusu boşluğun ortadan kaldırılması yönünde bir adım atıldığına vurgu yaptı.

Aksoy'un dikkat çektiği ikinci konu kayıt dışı üretim oldu. Aksoy, "1 Eylül itibariyle başlayan pazarlama yılında kotaların belirlenmemesi dolayısıyla belirsizlik vardı. Bunun etkisiyle kayıtdışı artmıştı. Aynı zamanda merdiven altı kalitesiz üretim de yükselmişti. Bu kararla bunlar da ortadan kalkacak." dedi.

KARAR NE DİYORDU?

Olağanüstü hal kapsamında hazırlanan 696 sayılı KHK ile Şeker Kurumu ve Alkol Piyasası kapatıldı.
Şeker Kurumu'na ve Şeker Kuruluna yapılmış olan atıflar Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına yapılmış sayıldı.
Bakanlık, kotaların tespiti, denetim, iç fiyat, arz talep dengesi ve spekülatif etkileri dikkate alarak şeker ticaretine ilişkin kuralları belirleyecek.
Öte yandan KHK ile TAPDK da kapatıldı. Kapatılan kurumca yapılan işlemler ilgili idarelerce yeni bir işlem yapılıncaya kadar geçerliliğini koruyacak.
Kurumun görev ve sorumlukları Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığına devredildi.
Kapatılan kurumların personelinin kadroları ve kurumlara ait her türlü taşınır, taşıt, malzeme, borç ve alacaklar, hak ve yükümlülükler, kayıt ve dokümanlar, taşınmazlar ve sözleşmeler de söz konusu Bakanlıklara geçti.

Selçuk Oktay/BusinessHT
Etiketler:
Şeker Kurumu
_________________
Bir varmış bir yokmuş...


En son Alemdar tarafından Sal Arl 26, 2017 10:29 pm tarihinde değiştirildi, toplam 2 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Pts Eyl 25, 2017 10:43 pm    Mesaj konusu: Yapay şeker uyarısı: Türkiye büyük risk altında Alıntıyla Cevap Gönder

Yapay şeker uyarısı: Türkiye büyük risk altında
25 Eylül 2017

ŞEKER-İŞ Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, Türkiye'de denetim olmadığı için sağlık sorunlarına yol açan Nişasta Bazlı Şeker'in (NBŞ) ne kadar üretildiğinin hesabını yapamadıklarını belirterek, "Bu nedenle Türkiye sağlık açısından kesinlikle büyük risk altındadır. NBŞ'yi sınırlamamak cinayettir" dedi.

Ekonomi Muhabirleri Derneği (EMD) üyeleriyle biraraya gelen Gök, şeker pancarı sektörünün katma değerinin yıllık 3 milyar doların üzerinde olduğunu söyledi. Şeker Kurulu üyelerinin atanmamasından dolayı sektörde denetimlerin olmadığına dikkat çeken Gök, "NBŞ üretiminin artmış olacağını düşünüyorum. Dünyanın her yerinde NBŞ'lerin obezite gibi sağlık açısından olumsuz etkileri oluyor" dedi. Türkiye'de şeker fabrikalarının özelleştirilmesinden vazgeçilmesi gerektiğine dikkat çeken Gök, şöyle konuştu:

MÜDAHALE EDİLMİYOR

"NBŞ'nin ne kadar üretildiğini denetim olmadığı için bilmiyoruz. Denetim ve Şeker Kurulu olmaması NBŞ üretimini şaibeli hale getiriyor. NBŞ üretiminin nereye ulaştığını Türkiye'de kimse bilmiyor. 1 milyar ton civarında üretim açısından sağlıksız ürün ülkemizde piyasada dolaşıyor. Şeker üretmediğimiz halde elimizde stok kalıyorsa bu sağlıksız katkı maddelerinin sektörde olduğunu gösterir. NBŞ girişine müdahale edilmiyor. NBŞ'yi sınırlamamak cinayettir. Tatlandırıcılarla, sağlıksız katkılarla mücadelemiz sürecek. Dünyada şeker fabrikaları kooperatifler eliyle yönetiliyor. Türkiye'de de devletin ve üreticinin içinde olduğu bir model geliştirilmesi daha faydalı olacak."

Erdinç ÇELİKKAN
Hürriyet
_________________
Bir varmış bir yokmuş...
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> TIBBÎ DÜŞÜNCELER Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com