EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

RENKLER- SESLER VE DESENLER

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> FİKİR YAZILARI
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Sal Ağu 08, 2017 10:21 pm    Mesaj konusu: RENKLER- SESLER VE DESENLER Alıntıyla Cevap Gönder

RENKLER- SESLER VE DESENLER -1
AFAKİ İLE ENFÜSİ

Burhan Halit KOŞAN

Selâm, salat ve tüm övgüler ALLAH RESULÜ ’nün üzerine olsun.

Selâm! Miraca yükseltilen Allah Resulü’nün sahabesiyle olsun.

Selâm! Sahabe meşrebiyle sonsuzluk kervanı/erdemliler kervanına perçinli olmanın mecburiyeti ve mahkûmiyetiyle; Allah Resulü’nün ayak izlerinde yürüyen kutlu Kumandan Salih MİRZABEYOĞLU ile olsun.

Allah, gece yürüyüşü ile Kudüs’e vardırılan,Miraca yükseltilen ve Sidre-i müntehayı/eşyada son noktayı aşk ile geçen,”ilk ve son olan Allah Resulü’nün hürmetine; Allah, az olan sermayemize bereket, sözlerimize Cebrail nefesi katsın.

Bu satırlar, Büyük Doğu İBDA fikriyatının anlaşılabilmesi için aklımızda bulunması, kalbimizde taşımamız gereken anahtar hükmünde ki kavram, Terkip ve kıyası vahitler okyanusuna dalmadan önce ki sahil egzersizidir.

Gücümüz yettiğince, dilimiz döndüğünce; renkler-sesler ve desenler melodisini, bıkmadan, usanmadan, yorulmadan, kırmadan, dökmeden ve kimseleri incitmeden seslendirmye ve dillendirmeye çalışacağız. Tek ricam, kudreti elinde tutan,mülkün sahibi kerim olan Allah aşkına; doğruların Büyük Doğu/İBDA fikriyatına, nakıs/eksik ve hatalı bulunanların ise nefsime/şahsıma hamledilmesini istirham ediyorum.

AFAKÎ NEDİR?

AFAKÎ: Arapça “AFK” kökünden gelen bu kavram, Ufuk, ufuklar, uzak,uzaklar,insanın kendi varlığı dışında ki dünya, göz ile gökyüzünde görülebilecek en son nokta, yeryüzü ile gökyüzünü ayıran yatay çizgi, mânâlarına gelmektedir.

AFAKÎ kavramının ilmî alanda karşılığı Astronomi, Eşyadaki izdüşümü olarak teleskopu söyleyebiliriz.

Astronomi ilminin vazgeçilmez nesnesi olan TELESKOP ile gözümüzle görüp elimizle tutamadığımız güneşi, hilali, gezegen, yıldızları ve meteor taşlarını gözlemleyeceğimizi zaten bilirsiniz. TELESKOP yardımı ile uzağı yakın, meçhulü malum etme çabasına girişiriz. Kâinat denen koca âlemde, dünyanın, bir toz zerresi hükmünden öteye geçmediği gibi kâinat penceresinden bakılacak olursa toz zerresi dahi olmayan dünyanın, sonu olmayan ahirete göre bir hiç olduğunu daha iyi idrak edebiliriz. Takdir edersiniz ki, bu kavramın özelde mânâsı yukarıda izah ettiğimiz gibi olsa da genele şamil ettiğimizde bütün ilim vasıtaları ile kâinatı tanımamız emredildiği unutulmamalıdır.

Anladığımız kadarıyla AFAKİ kavramından maksadın eşyanın teşhiri için eşya vesilesiyle baş gözümüzle uzakları işaretleyen pusula hükmünde olduğudur. Bu meyanda kitapları, insanları, yıldızları, doğayı, denizleri kısaca eşyayı ve hadiseleri okumak olarak geniş mânâda anlamalıyız.

ENFÜSİ NEDİR?

ENFÜSİ: Afaki kavramı gibi Enfüsi kavramının kökeni de Arapça NFS kökünden olup, Nefse ait, insanın iç dünyası, insan varlığında vuku bulan, iç bünye mânâlarına gelmektedir.

Enfüsi kavramının eşyada ki karşılığı MİKROSKOP, ilim alanında ki karşılığı İslâm Tasavvufu.

Bildiğiniz üzere Tasavvuf;Tohumu Âdem peygamber zamanında ekilen, Nuh nebi zamanında yeşeren, İbrahim peygamber vaktinde gelişen, Musa peygamber çağında üzümler veren, Meryem oğlu Jesus/İsa peygamber döneminde olgunlaşan ve Allah’ın Sevgilisi (s.a.v) vaktinde saf şarap ve süt ırmağına dönüşen berrak nehrin adıdır.

İslâm Tasavvufu’nun insan canına can katıp olgunlaşmış meyveleri olarak: Hikmet, İrfan, Marifet, Hakikat, Basiret, Feraset, Dinginlik, Derinlik, Merhamet, Tevekkül ve benzeri manevi telakki/disiplin dallarını içselleştirerek, insanın kendi kalbine yaptığı yolculuğudur. Bizler, iç disiplin ve dış disiplin davranışlarımızı bu ahlaki öğretilere uygun hale getirmeye mecbur ve mahkûmuz.

İmdi AFAKİ ve ENFÜSİ kavramının ilim ve eşyada izdüşümü olanları yazdıktan sonra gelelim insan üzerinde tesir ve anlaşılır yönlerine.Bu bakış açısının,uzağı yakın, öteleri kendisine bitişik, yıldızları avucuna almanın biricik yolu olduğunu bilmeliyiz.İnsanın kendi varlığı dışında ki eşyaya nüfuz edebilmesi ve olayları anlayabilmesi/algılayabilmesi için ilim ehli olma zarureti vardır. Kelâm-ı Kadim/Kuran buyruğu olan <<Hi>> ayeti gereğince benim gibi yoksulların gece ve gündüz tefekkür etse dahi idrak edemeyeceği meseleleri ‘’BİLENLERDEN’’ öğrenmesinden daha doğal ne olabilir? Yeni bir peygamber gelmeyeceğine göre bize düşen‘’BİLENLER’’ diye övülen seçkin olanların bu çağın mihrak/orijin ve odak noktası olan MİRZABEYOĞLU’ nu dinlemektir.

Mesnevinin müellifi koca Mevlana,kelamı kadimin/Kuranın ilk ayeti olan ‘’İKRA’’ emrini ‘’OKU’’ diye değil ‘’DİNLE/ALLAH RESULÜNÜ DİNLE’’olarak tefsir etmiştir. Bu istikamette yeni bir peygamber gelmeyeceğine göre…Bize düşen, içinde yaşadığımız bu karanlık çağ, bulanık asırda; Müessir eser/ Allah Resulü’nün ayak izlerini adım adım takip eden, bu çağın mihrak şahsiyeti, azizTürk milletinin yaşayan Bilgesi Salih MİRZABEYOĞLU’ nu dinlemektir.

Müsaadeniz ile kısa bir mola verelim. Şükriye Tutkun’un seslendirdiği Efem türküsü eşliğinde; Süte, bal katıp içelim… Kıssadan hisse alalım.

<<Allah’ın sevgilisi, bir gün konakladıkları yerde ateş yakmak için sahabelerine odun toplamalarını buyurmuş; bakmış ortada bir şey yok…<<Ni>>…<<Peki>>… Ehemmiyet verilmeyen küçük yongalar toplandığı zaman, ortaya koca bir yığın çıkıyor… Ve O’ndan, bir şeyin kıymeti ne kadar küçük olursa olsun, ihmal edilmemesi gerektiği emrini alıyorlar! (2)>>

Takdir ederseniz ki bilgi denen mevhum için genel olarak iki görüş neşvünema bulmuştur. Bizim içimizde gerçekleşen manevi telakki veya insanın eşya üzerinde ki nüfuzunun artması şeklinde anlaşılmıştır. Birinci usulü; ahlakî öğretiyi esas alan tasavvuf ekolünün tarikat mekteplerinde/okullarında, ikinci metodu ise klasik/modern ilim mekteplerinde görebiliriz.

Bilginin, manevi telakki veya insanın eşya üzerine nüfuzu olarak anlaşılması noktasında, Batı yakasının haşarı çocuğu Leon Brunschvig: ‘’İnsan yaşamının bütün şartlarını alt üst eden teknik ilerlemeler, bizi, gerek ilme gerekse endüstriye adeta taparcasına inandırıyor ve bunların insanın ihtiyaç duyduğu her şeyin tatminine elverdikleri zehabına kaptırıyor. Hâlbuki ilmin bütün bu dışta kalan himmetlerine bakakalırken asıl esaslı ciheti, yâni ilmi meydana getirmiş ve getirmekte bulunanların muazzam cehdini gözden kaçırıyoruz.’’demektedir. Batı yakasının bu haşarı ve zeki çocuğu beklentisini ve arzusunu ise:‘’benliğinde ilmin telakkisi ile beraber gelişmiş olduğu gibi Batı medeniyetinin de en seçkin neticesi olan Gerçeğe karşı hassaslığını, artık ahlâk ve din hayatına da nakletmesini öğrenmesi” dileği ile bitirir.

Leon Brunschvig encamında izlediğimiz, Batı yakasının; bu çaresizliğini, çırpınışını,arayışını, sızlanışını ve ıstırabının tarifini, izahıyla beraber çözümünü ve şifasını; nesir olarak üstadın, “Gençliğe Hitabe”sinde bulabileceğimiz gibi İBDA külliyatının terkiplerinde de bulabiliriz. Biz, her şeyden önce hakikatin talepçisi ve adaletin arzusundayız. Elbette ki bizler, adalet ve hakikatin temyiz istediğini,tefrik istediğini ve tescil istediğinin farkındayız.

Tefrik hassasiyetinin altın terazisi, temyiz makamının onayı ve tescil mührünün terkibi ise elbette ki Kumandan MİRZABEYOĞLU tarafından terkipleştirilen/formülleştirilen ‘’ İslâm Tasavvufu Batı Tefekkürü’’ terkibinin açılımından başkası değildir.

İnsanoğlunun rahat edeceği döşek veya eşyaya salıncak kurup hamak üzerinde feraha kavuşacağı vasıtalardan vasıta olan ilmin, eşya ve vakalar tarihinin şahidi, hastalığına çare arayan insanoğluna yazılan ilaç reçetesi hükmündedir. Bu kıymete haiz vasıtaya ait tezlerin doğru olup olmadığını anlamak için başvuracağımız tek ölçü; elbette ki Doktriner İslam/ehli sünnet/tasavvuf/İBDA önünde hesaba çektikten sonra karar doğru veya karar yanlış olabileceğine kanaat getirebileceğimizi, unutmayalım. Batı tefekkürünü, İslâm tasavvufu önünde sigaya/hesaba çekmeyi şiar edinen bizler, aynı şekilde Afaki dediğimiz bütün ilim disiplinlerini de enfüsi önünde hesaba çekmeliyiz. Çünkü Teni ruhuna ihanette olan bir gençlik (3) yerine teni ruhuyla mutabık yürüyen bir gençlik ile beraber kendimizin de inşası için buna mecburuz ve buna mahkûmuz.

1-Zümer suresi: 9 Ayet

2-Necip Fazılla Başbaşa/ Sayfa:361

3-Necip fazılla Başbaşa/ Sayfa: 30

Kaynak: Adımlar dergisi
_________________
Bir varmış bir yokmuş...
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> FİKİR YAZILARI Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com