EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

İKTİSAD VE MODA

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> FİKİR YAZILARI
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Cmt Hzr 17, 2017 1:27 am    Mesaj konusu: İKTİSAD VE MODA Alıntıyla Cevap Gönder

İKTİSAD VE MODA
Zeliha ARSLAN
17 Haziran 2017

İktisad, Arapça’da “tutum” demektir ve “israf ” kelimesinin zıt mânâsına gelmektedir. Modanın mânâsını , Spencer’dan okuyalım: “Toplumun alt kademelerinde yer alan kişinin üst kademedekileri taklit etmesidir.”

Toplumlarda insanların grup, sınıf, tabaka olarak ayrılmaları ve alt sınıf, üst sınıf, aşağı tabaka, yukarı tabaka olarak vasıflandırılmalarının temelinde ekonomik seviye önemli yer tutar. Kişilerin cemiyet içindeki yeri, rolü, statüsü gelir seviyesine ve bu gelir seviyesinin şekillendirdiği hayat tarzına bağlı olarak belirlenir. Bu yaşayış şekillerine göre, fertlerin ihtiyaçları farklılık arz eder. Gelir seviyesine bağlı olarak harcamalarda ve tüketimde bulunulur. Kişinin bu tür tüketim faaliyetleri, içinde bulunduğu sosyal grubu yansıtır. Bir grup için ihtiyaç olarak hissedilen şey, başka bir grup için lüks olarak algılanabilmektedir. Cemiyet içerisindeki farklılıklar bariz bir biçimde göze çarpmaya başlarsa ve fertlerin bağlı oldukları idealleri, değer ölçüleri yoksa, kişiler arasında didişmeler ve çatışmalar baş gösterir. Birtakım kıymetlerin mahrumu bu insanlar arasında birbirini taklit etme yarışı gözlenmeye başlar. Gelir-gider dengesizliği kişileri çıkmaza sürüklemekte ve bu çıkmazın tezahürü olarak moda meydana gelmektedir. Kişilerin birbirine benzeme yarışı, iktisadi dengesizliğin olduğu, toplumlarda göze çarpar. Hızlı bir şekilde değişen moda faaliyetleri, birçoğu “gelişmekte olan” diye tanımlanan ekonomik dengesi bozuk ülkelerde daha çok rağbet görür. Bu durum belli bir dünya görüşüyle yönlendirilmiş iktisadi yapısı olmayan ülkelerin hazin durumudur aslında.

Gelişmişlerin “gelişmekte olanlara” empoze ettiği giyim tarzları, moda sektörü vasıtasıyla tanıtılır ve yaygınlaşması sağlanır. Aynı toplum içerisindeki alt-üst çekişmesi, günümüzde yerini toplumlar arası çekişmeye bırakmıştır. İdeal olarak sunulan ve “olması gereken budur” şeklinde dayatılan batı hayat tarzı, ilk bakışta giyim şekilleriyle gösteriyor kendini. Ekonomisi bozuk, inançları yok edilmiş, her türlü kıymetleri örselenmiş bir toplumda moda, tüm bu menfiliklere önayak oluyor.

Buradan şöyle bir neticeye varılabilir; gelişmemiş olarak adlandırılan ülkeler, moda akımlarına bağlı kaldıkları ve kendi nizamlarını kuramadıkları sürece ne ekonomileri düzelecek ne de ahlakî kaideler yerli yerine oturacaktır. Batılı kapitalist odakların modayı ortaya atmalarındaki amaç da budur zaten; kendilerine bağımlı milletler oluşturabilmek. Burada modayı sadece giyim-kuşamla sınırlamayıp ilim, sanat, edebiyat, teknoloji, siyaset vs. gibi alanları da bu minvalde değerlendirdiğimizi belirtelim.

İktisadî faaliyetlerin işleyişini sağlayan her tür metodun bağlanması gereken bir değerler sisteminin mevcut bulunması gerekliliğini herkes biliyor olsa gerek. Bunlara riayetin kalktığı noktada ise, hür ve kendinden emin bir cemiyet yapısından bahsedilemez. S.Ahmed Arvasi hoca şunları yazar: “Üretim, tüketim, dağıtım, iş bölümü, değişim vs. gibi ekonomik faaliyetler başıboş değildir; bunlar din, ahlak, hukuk, estetik gibi millî, mukaddes değerlerimizin kontrol ve kritiği altında cereyan ederler. Aksi halde dinin, ahlâkın, hukukun estetiğin murakabe etmediği veya edemediği ekonomik faaliyetler insanı ferd ve cemiyet olarak ezer, alçaltır ve sömürür.”(1)

İsraf, ihtiyaç fazlasının tüketimi şeklinde yorumlanırken; mevcut fonksiyonuyla moda, tam bir israf mekanizması olarak gösterilebilir. Ne getirdiği ile ne götürdüğünün mukayesesinin yapılmadığı modacılık, büsbütün tüketime dönük faaliyetleriyle fert ve cemiyet ekonomisinin, dolayısıyla toplum nizamının düşmanıdır. “Tutum” mânâsına da gelen iktisadın esas yerini bulup, müspet şekil alabilmesi, modanın cemiyet değerlerini ön plana alarak yeniden yapılandırılmasını gerektirmektedir.

Sistemlerin temel direği mahiyetindeki ve bir ülkenin huzur ve refahı için olmazsa olmaz şart olarak ifâde edebileceğimiz, bazı sistemlerin ise varlığını tamamen ona endeksledikleri iktisadî yapı, her toplumun kendi fikir ve kültürüne göre değişir.

Teknoloji, sanat, hukuk, estetik, edebiyat, siyaset vs. gibi dalların hepsini hasrı altına alan iktisadî yapı, ait olduğu fikre hizmet eder, onun için vardır. Onun tarafından ve onun için şekillenip gelişirken diğer sahaları da etkileyip, gelişmelerinde önemli rol oynar. “Birbiri içinde, birbirine bağlı, zincirleme bir oluş” giyim-kuşamdaki farklılaşmaların teknolojiye, teknolojik hâdiselerin iktisadî yapıya ve bu zincirleme etkileşimin toplum dengesine nasıl tesir ettiğine bir iktibasla gösterelim:

“Giyim-kuşamda, Avrupa kıyafetlerinin taklidi, tanzimat ile şalvar ve kaftanın terkedilip, setre ve pantolon giyiminin mecburî kılınması, cebrî hareketlerle gerçekleştirilmiştir. Bu kıyafetin gerektirdiği kumaşlar Türkiye’de üretilmediği cihetle Avrupa kumaşlarının ithali artmış, yerli sanayinin gelişmesi durmuştur. Ve Türkiye, sanayi ülkesi olma durumunu kaybederek hammadde ülkesi haline dönüşmüştür”(2)

Gelir seviyesine göre kişilerin sosyal gruplara dağıldığından bahsettik. Belli bir gruba aidiyet duygusu, ferde içinde bulunduğu grubun keyfiyetine göre giyinmek memuriyetini yüklüyor. Böylelikle kılık kıyafetin aynı zamanda kişinin ekonomik seviyesini de ele veren bir misyon taşıdığına temas etmiş oluyoruz. Toplum hayatındaki çalkantılar, ekonomik dengesizlikler hasebiyle kılık kıyafet şekillerinde pek bir istikrar gözükmemektedir. Ülkemizde açık bir şekilde ortaya çıkan bu durum; “İktisadî yapı, içinde bulunulan toplumun ahlakî yapısıyla doğru orantılıdır” tespitini doğrulamaktadır. Gelir gider dengesizliğinin had safhaya vardığı ve gruplar arası uçurumun gün geçtikçe arttığı ülkemizde, “komşusu açken kendisi tok yatan” durumu aynıyla giyim kuşamda da kendisini göstermektedir. Üstelik bu defa onun açlığı modayla köpürtülüp, “tok” olan gibi giyinmeye heveslendirerek. Gelir dağılımındaki dengesizlik büyüdükçe bu cinnet sürecektir.

DİPNOTLAR:

Ahmed Arvasî, Türk-İslâm Ülküsü, Cilt: 2, Burak Yay. 6.Baskı, 1992, s.21
Sabahaddin Zaim, İslam’da Kılık kıyafet ve Örtünme, İSAV, s. 81

ADIMLAR DERGİSİ
_________________
Bir varmış bir yokmuş...
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> FİKİR YAZILARI Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com