EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Payitaht Abdülhamid dizisi

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> SİNEMA-TV-TİYATRO
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Çrş Mar 01, 2017 8:26 pm    Mesaj konusu: Payitaht Abdülhamid dizisi Alıntıyla Cevap Gönder

Fehmi Koru: Abdülhamid bile dizilere yanlış aktarılıyorsa...
24 Haziran 2017


"Abdülhamid ‘eli kanlı’ bir padişah mıydı?"

Fehmi Koru*

Tarihe en fazla atıfta bulunulan, hamaset dolu nutuklar atılan, her ağzını açanın tarihi şahsiyetlere güzellemeler yaptığı bir dönemde yaşıyoruz. ‘Osmanlı’ adını taşıyan dernekler kurulduğu gibi, o adı taşıyan Süperlig’de bir de spor kulübü var.

İyi ama, ben yine de sorayım: Osmanlı’yı ve Osmanlı’nın şimdilerde en fazla hayranlık duyulan şahsiyetlerini ne kadar tanıyoruz?

Bu soruyu, aklıma, önceki akşam, sofra başında iftarı beklerken açtığımız TRT-1 kanalında, dini program bitince başlayan tarihi muhtevalı bir dizide gördüğüm sahneler düşürdü.

Abdülhamid ‘eli kanlı’ bir padişah mıydı?

Dizi, ismine bakılırsa, Sultan 2. Abdülhamid ile ilgili olmalıydı; ancak daha ilk sahne “Bu Abdülhamid Han mı?” sorusunu sorduracak cinstendi. Padişah yakınlarına birileriyle ilgili suçlayıcı cümleler sarf ediyor, ardından devlet görevlisi oldukları anlaşılan insanlar kurdukları darağacında, kafasına çuval geçirdikleri bir adamı asıyorlardı.

Abdülhamid ya bu padişahın adı, birileri ona ‘Kızıl Sultan’ lâkabını takmış ya, o lâkap da ancak kan dökmekle kazanılmış olmalı diye düşünülüp senaryoya bu sahnenin eklendiği belli.

Ne kadar yanlış bir sahne…

Osmanlı ve o dönemin şahsiyetlerine eleştirilemez gözüyle bakan biri değilim. Tarihimize bakışım düzdür: “600 sene sürmüşse bu devlet, mutlaka üzerinde durulmayı hak eden bazı özellikleri vardır.. sonunda battığına göre, çöküşüne yol açan vahim hataları da olmalı” diye düşünürüm. Güzelleme yapmak yerine anlamaya çalışırım.

Rehberim de dönemle ilgili ilk elden tanıklıklardır.

Sultan 2. Abdülhamid nispeten yakın bir dönemin padişahı olduğu için bu alanda yeterinden fazla kaynak var. Kaynaklardan biri de, Türk müziğinde ve tiyatrosunda önemli birer yeri olan Cemal Reşit Rey ile Ekrem Reşit Rey’in babaları Ahmet Reşit Rey’in (1870-1956) Türkiye İş Bankası Yayınları’ndan çıkan ‘İmparatorluğun Son Döneminde Gördüklerim Yaptıklarım’ başlıklı anılarıdır.

Tam 14 yıl Saray’da kitabet dairesinde çalışmış, valilikler ve dönem dönem bakanlık görevleri üstlenmiş biridir Ahmet Reşit Bey.

Padişah’a ‘Kızıl Sultan’ lâkabının Fransız tarihçi Albert Sorel (1842-1906) ile İngiliz siyaset adamı William Gladstone (1809-1898) tarafından yakıştırıldığı bilinir. ‘Eli kanlı diktatör’ olarak tanıtır Sultan Abdülhamid’i Sorel, bir ara İngiltere’de başbakanlık da yapmış Gladstone da parlamento kürsüsüne bu iddiayı taşır.

Osmanlı için ‘Ermeni sorunu’nun zirveye çıktığı bir dönemdir ve onlar ile destekçilerinin özel çabalarıyla da itham tutar.

Dünya basınında hiç de hoş olmayan yazılar ve karikatürlere konu olur Sultan Abdülhamid.

Peki gerçek nedir?

Sultan Abdülhamid dönemi kendisine muhalefet etmiş aydınlarıyla da ünlüdür. Tevfik Fikret sözgelimi. Bir Ermeni teröristin Padişahı öldürmeye kalkışan eylemini bile alkışlamış, terörist için “Şanlı avcı” övgüsünü dillendirdiği ünlü şiirinde “Attın… ama yazık ki.. yazıklar ki.. vuramadın” diye hayıflanmıştır da.

Ölmesini istemektedir Sultan Abdülhamid’in, bir terörist eliyle olsa bile…

“Başına kimbilir neler gelmiştir?” diye düşünmeyin, başı bile ağrımamıştır.

Fikret şiirlerini ve yazılarını, çıkardığı dergi (Servet-i Fünun) ve gazetelerde (Tanin vs.) yazabilmiş, herhangi bir cezayla karşılaşmamıştır da.

O dönemde aydınlara verilen en aşırı ceza sürgün (menfa) cezasıdır.

Ahmet Reşit Rey’den aktarayım:

“Memlekette, Padişahın emri ile, seller gibi değil, hatta bir damla bile kan döküldüğünü Türklerden gören kimse yoktu. Harbiye ve Tıbbiye mektepleri talebesinden Trablusgarb’e, ahattan ve bazı münevver gençlerden diğer vilâyetlere nefi edilmiş (sürülmüş) olanlar malûm ise de falân veya filânın ne asılıp kesildiğine, ne gizlice boğulduğuna, ne de denize atıldığına dair ötedenberi hiçbir kimse hiçbir sahih haber işitmemiş(tir)”

Dizide ‘idam’ sahnesi vardı ya.. bakınız o konuda da ne diyor hatıra yazarımız:

“Kitabet hizmetinde bulunduğum on dört sene zarfında âdi cürümlerinden dolayı haklarında idam hükmü sâdir olanlar elbette yüzü tecavüz etmiştir. Padişah bunların arasında yalnız birinin, anasını ve babasını katletmiş bir canavarın idam hükmünü tasdik etti. (..) Padişahın umumiyetle idam cezalarını muttariden hapis cezasına tahvil etmiş olduğu, halen, hazinei evrak kuyudile de sabittir. Alelıtlak adam öldürmekten bu derece içtinap ise ancak kanı kerih gören bir tabiatın şiarı olabilir.”

Uyarayım: Ahmet Reşit Bey Sultan’ın hayranı bir kişi değildir. Anılarında Padişah’tan sürekli ‘vehimli’ ve ‘cahil’ olarak söz eder. Amcası Sultan Abdülaziz’in bir askeri darbe ile, sadece birkaç ay tahtta oturabilmiş ağabeyi 5. Murad’ın da bir fetva ile devrilmelerinin kendisinin başına da aynı durumun gelebileceği düşüncesiyle onda kalıcı etki bıraktığını.. etrafını fazlaca dinlediğini.. kendisine lâf taşıyanlara kulak verdiğini.. anlatır da anlatır…

Okuyalım:

“Saltanatının başlangıcında etrafını kuşatan havasi bendegânın Padişahı ellerinde tutmak için korkusundan istifadeye çalışmış olmaları da şimdi saydığımız âmillere inzimam ederek uydurma tehlikeler karşısında vehminin gitgide arttığına da kaniim.”

Amcası gibi gafil aldanmamak diye bir derdi olduğu anlaşılıyor Sultan Abdülhamid’in, etrafında bulunanlar onun bu hissini kullanarak ihbarlarıyla vehmini ve dolayısıyla endişelerini artırmış olmalılar…

Hünkar, buna rağmen, kimsenin burnunu kanatmamış, kendisinden nefret eden aydınların başına bir iş getirmemiştir.

Bunları yazan da “Padişah tek kişinin kanını dökmemiştir, idamlık adi suçları bile hafifletmiş, bir kişi haricinde kimseyi darağacına göndermemiştir” tanıklığında bulunan Ahmet Reşit Bey…

Ben de soruyorum şimdi: Tarihe bu kadar önem verilen bir dönemde, en beğenilen Osmanlı padişahı Abdülhamid bile, dizilere yanlış aktarılıyorsa, bunun bir sebebi olması gerekmez mi?

Ne olabilir o sebep?

* Bu yazı Fehmikoru.com'dan alınmıştır

"'Payitaht' dizisi hatalarla dolu; hayalî bir tokatla İngiliz'e karşı asırlık hıncımızı çıkartıverdik!
01 Mart 2017



Habertürk yazarı Murat Bardakçı, geçtiğimiz hafta TRT1'de ilk bölümü yayınlanan "Payitaht İstanbul" dizisiyle ilgili olarak "Maalesef hatalarla doluydu" dedi. "Şimdilerde yeni bir iftihar vesilesi edindik, bir dizide İsrail’e karşı operasyon mu yapıyoruz, o operasyonun sadece ekranda olduğunu gözardı edip sanki Kudüs’ü tekrar fethetmiş gibi övünme krizlerine giriyoruz ya; Payitaht İstanbul’da da öyle oldu ve hayalî bir tokatla İngiliz’e karşı asırlık hıncımızı çıkartıverdik" diyen Bardakçı, "Bunca masrafa girilip bu kadar danışmandan istifade edilerek çekilen bir dizi için sadece birkaçını yazdığım bu hatalar bile çok fazladır" ifadesini kullandı.

Tarihi diziler her zaman faydalıdır, zira geçmiş hakkında pek malûmatı olmayan sıradan vatandaşın bilgilenmesini sağlarlar.

Diziyi daha akıcı hâle getirmek maksadıyla takdim-tehir yapılması, yani diziye konu olan hadiselerin geçtiği devirden önce yahut sonra meydana gelmiş olayların o günlerde yaşanmış gibi senaryoya ilâve edilmesi bir yere kadar kabul edilebilir. Hattâ, bizdeki tarihî dizi çekimlerine ilham veren İngilizler’in “Tudors”unda da böyle kaydırmalar yapılmıştır.

Ama tarihî, hem de iddialı bir tarihî dizi çekilirken öncelikle riayet edilmesi gereken bazı hususlar vardır: Makul karşılanan dönem kaydırmaları dışında önemli teknik hatalar yapmamak, hele konu sarayda geçiyor ise o devir için çok önemli olan protokol kaidelerini gözardı etmemek ve telâffuza da azamî itina göstermek!

İlk bölümü geçen hafta yayınlanan “Payitaht İstanbul” dizisi bu hususlarda maalesef hatalarla dolu idi!

O devirde mehter ne arar?

Birkaç örnek vereyim:

- Dizi, Sultan Abdülhamid’in Cuma selâmlığına gidişini gösteren bir sahne ile başlıyor, fonda mehter çalıyor, daha sonra fesli ve üniformalı saray müzisyenleri zurnalarla ve nakkarelerle padişahın huzurunda yine mehter musikisi icra ediyorlardı...

O devirde mehter ne arar? İkinci Mahmud’un 1826’da Yeniçeri Ocağı’nı kaldırması ile beraber tarihe mâlolan mehter Askerî Müze Müdürü Muhtar Paşa tarafından 1911’de, yani Sultan Abdülhamid’in tahttan indirilmesinden iki sene sonra ihya edilmiş; ilk askerî mehter takımı tâââ 1917’de, Enver Paşa’nın yayınladığı talimatname ile kurulmuştu. Abdülhamid’in iktidar senelerinde mehter değil, sadece saray bandosu vardı ve bu bando alaturka değil, Batı Musikisi eserlerini icra ederdi!

- Devlet erkânı, resmî merasimlerde tahtında oturan padişahın önüne tek tek gelir, hükümdarı önce “büyük temennâ” denen şekilde selâmlar, tahtın yanında ayakta duran mabeyincinin tuttuğu saçağı ellerine alıp öper gibi yaptıktan sonra bırakır, yine bir “büyük temennâ” ettikten sonra geri geri gider ve aynı selâmlamayı bir başka devlet adamı yapardı. Tahtın önünde ne öyle Payitaht İstanbul’da olduğu gibi sopaya bağlı bir püskül dururdu, ne de o püskülü şapıııırt diye öpme âdeti vardı!

Sarayda köy sofrası

- Padişahlar tarih boyunca yemeklerini tek başına yemişler, arada bir-iki istisna olmuş, Sultan Hamid sofraya bazen hanımlarından Müşfika Kadın Efendi ile oturmuştu. Ama bütün hanımların, mahdum beyin, yani bir şehzadenin iştirak ettiği, etrafta cariyelerin koşuşturduğu ve zengin köy sofrasını andıran cümbür cemaat bir kahvaltı, sadece Yıldız’da değil, Osmanlı’nın hiçbir sarayında asla mevcut olmamıştı!

- Bir şehzadenin hükümdara “Efendimiz” yahut samimî anlarda “Pederim” diye hitap etmek yerine “Baba, babacığım” diyebilmesi ise ne mümkün?

Ve, telâffuz meselesi...

Sadece iki örnek vereceğim: Osmanlı İmparatorluğu’nun resmî adı “Devlet-i Aliyye”dir ve “Aliyye” kelimesinin başındaki “A”, kısa okunur. Ama “Aliyye”, Payitaht İstanbul’da maaşallah uzatılıp çekiliyor, “Âliyye” oluyor, yani devletin ismi bile yanlış telâffuz ediliyor! “Abdülkadir”in ortasındaki “a”nın uzun okunması gerektiği halde kısaltılıp azınlık şivesi gibi bozuk telâffuzu da işin cabası...

Senaryodaki bazı aşırılıklara, meselâ sakinliği, temkini ve protokole riayeti ile bilenen Sultan Abdülhamid’in İngiliz elçisinin suratına şrrrrak diye bir tokat aşkettiği sahneye ise, temas etmek istemiyorum. Zira şimdilerde yeni bir iftihar vesilesi edindik, bir dizide İsrail’e karşı operasyon mu yapıyoruz, o operasyonun sadece ekranda olduğunu gözardı edip sanki Kudüs’ü tekrar fethetmiş gibi övünme krizlerine giriyoruz ya... Payitaht İstanbul’da da öyle oldu ve hayalî bir tokatla İngiliz’e karşı asırlık hıncımızı çıkartıverdik!

Bunca masrafa girilip bu kadar danışmandan istifade edilerek çekilen bir dizi için sadece birkaçını yazdığım bu hatalar bile çok fazladır!
T24

CAN ATAKLI: YANDAŞ KANALLARDAKİ TARİHİ DİZİLERİN SENARYOLARI SARAYDAN GELİYOR
27 Nis, 2017

Yandaş kanallarda “tarihi dizi” furyası var biliyorsunuz. Diriliş ve Abdülhamit başı çekiyor.
TV eleştirileri yazan bir gazeteci dostumdan öğrendiğime göre bu dizilerin senaryoları saraydan geliyormuş.
Tamamı değil tabii. Bazı metinler gönderiliyormuş dizilerin yapımcılarına. “Bunları senaryoda yedirin” deniyormuş. Gönderilen metinler de Tayyip Erdoğan’ın özellikle Osmanlılar, siyaset, devlet yönetimi hakkındaki görüşleri ile dış güçlere karşı sözleri oluyormuş.
Yapımcılar bu metinleri senaryoya uyarlattıkları gibi senaristlere “Erdoğan’ın bütün konuşmalarını önünüze koyun, söylediklerini senaryoda bir yerlere yerleştirin” bile diyorlarmış.
Bu bilgiyi aldıktan sonra iki diziye de biraz baktım. Gerçekten de konuşmalarda Erdoğan’ın sözlerinden alıntılar ya da uyarlamalar var.
Beyin yıkama her alanda yapılıyor.
sözcü

Erdoğan'ın 'Hayır' çadırı ziyareti kurgu çıktı
28-03-2017



Erdoğan'ın 'Hayır' çadırına ziyareti ve 'Hayır' çalışması yapan yurttaşlarla tartışması bir dizi senaryosundan alınan kurgu çıktı.


Erdoğan'ın bugün Sarıyer'de 'Hayır' çadırına girmesi ve 'Hayır' çalışması yapan yurttaşlarla tartışması bir dizi senaryosundan alınan kurgu çıktı.

'Hayır' çalışması yapan yurttaşlarla tartışan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, geçtiğimiz günlerde televizyonda yayınlanan bir dizinin senaryosunu uygulamaya çalıştığı ortaya çıktı.

Söz konusu televizyon dizisinde istibdat rejimine karşı hürriyet sloganları ile padişah Abdülhamit'i protesto eden genç öğrencilerin karşısına çıkan Abdülhamit, karşısındaki kalabalığa kendi iktidarı döneminde yapılan 'icraatlerden' bahsederek, öğrencilere "hür değilmisiniz" diye soruyor.

Devlet destekli yapımcılık ve profesyonel oyunculuk ile 'kurgulanan ve sergilenen' dizi sahnesi ile Erdoğan'ın 'Hayır' çadırındaki 'performansının' karşılaştırılması ise Erdoğan'ın başarısız oyunculuğunun yanında, 'Hayır' çalışması yapan yurttaşların Erdoğan'ın karşısındaki cesaretli duruşları sebebiyle de pek mümkün olmadı.

Dizideki kurgu ve oyunculuk, ülkenin kaderini tek bir adamın ellerine bırakmama kararlılığındaki 'Hayır' duvarına çarptı.
İlerihaber

Payitaht dizisi skandallarını hiç böyle okumadınız
Sami Menteş
31.03.2017



Bakınız, tarih dizilerinde dizilerdeki tarihsel ayrıntıları senaristler ya da yönetmenler üstlenmezler. Bu ayrıntılardan dizilerin danışmanları sorumludur. Payitaht Abdülhamid dizisinin tarih danışmanı kim?

Gün geçmiyor ki TRT'nin Payitaht Abdülhamid dizisinde bir skandal olmasın.

Cuma selamlığında Abdulhamid döneminde olmayan Mehter çalmasından mı söz edelim?

Dizide yer alan sözde eski belgelerde neredeyse her şeyin yanlış yazılmasından mı bahsedelim?

Ya da protokol kurallarının bile çirkin ve yanlış gösterilmesinden mi?

Bunlar yazıldı, çizildi...

Üstelik Osmanlı'ya dair hiçbir şeyi doğru olmayan bu diziyi beğenmeyenler sadece muhalifler değil.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "akıl danıştığı" Kadir Mısıroğlu dizi için "çok cahil" derken, Murat Bardakçı "ayıp ve komik" bulduğunu söylüyor.

İyi de bu Osmanlı cehaletinin sorumlusu kim?

Bakınız, tarih dizilerinde dizilerdeki tarihsel ayrıntıları senaristler ya da yönetmenler üstlenmezler.

Bu ayrıntılardan dizilerin danışmanları sorumludur.

Payitaht Abdülhamid dizisinin tarih danışmanı kim?

(..)yakın zamana kadar Fethullahçılar için çalışan Mustafa Armağan.

CEMAAT’LE GEÇEN UZUN YILLAR

Armağan isminin üzerinde biraz durmakta fayda var.

AKP hükümeti FETÖ’yle mücadelede milat olarak 17 Aralık 2013’ü gösteriyor. Armağan ise 1995 yılında yazmaya başladığı Cemaat'in gazetesi Zaman'da yazılarını Ekim 2015'e kadar devam ettirdi. Yani, AKP’nin milat olarak gösterdiği 17 Aralık’tan 2 yıl sonrasına kadar…

Armağan ayrıca Cemaat'in TV kanalı olan Mehtap TV'de “Tarih Aynası” adlı programı yaptı.

Armağan’ın Gülen Cemaati’nde üstlendiği görevler ise sadece Zaman gazetesinde yazmakla sınırlı değil. Fethullah Gülen'in onursal başkanı olduğu Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nda yayın bölümü yöneticiliği görevini üstlenen Armağan 2000-2002 yılları arasında, yine Cemaat'in hazırladığı "DA" (Diyalog Avrasya) dergisinin genel yayın yönetmenliğini yaptı. Hükümet medyasının hemen her gün üzerinde durduğu Abant toplantılarının da ‘seçkin’ katılımcılarından biriydi.

Armağan Ekim 2015’te Zaman’da yazmayı bıraktı ve hükümete yakınlığıyla bilinen Yeni Şafak’a transfer oldu. 7 Mart 2016’ta yazdığı ‘Derin Merhaba’ yazısıyla Armağan’ın hükümet medyasındaki serüveni de başlamış oldu.
(..)
Armağan’ın bugünlerde gizlemeye çalıştığı Fethullah Gülen’e övgüler dizdiği kitapları da var.

Bunlardan biri Cemaat'in önemli yazarlarından olan Ali Ünal ile birlikte 1999 yılında Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı tarafından basılan "Medya Aynasında Fethullah Gülen (Kozadan Kelebeğe)" adlı kitap.

Armağan 2000 yılında ise bu kez, Gülen için yazılan yazıların derlendiği "Diyaloğa Adanmış Hayat" kitabını hazırladı. Bu kitap da yine Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı tarafından basıldı.
Odatv
_________________
Bir varmış bir yokmuş...
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> SİNEMA-TV-TİYATRO Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com