EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Important Notice: We regret to inform you that our free phpBB forum hosting service will be discontinued by the end of June 30, 2024. If you wish to migrate to our paid hosting service, please contact billing@hostonnet.com.
ADAM SMITH, KAPİTALİZM, PAUL LAFARGUE, L’HOMME RÉVOLTÉ

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> FELSEF'Î DÜŞÜNCELER
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Pts Oca 02, 2017 11:21 pm    Mesaj konusu: ADAM SMITH, KAPİTALİZM, PAUL LAFARGUE, L’HOMME RÉVOLTÉ Alıntıyla Cevap Gönder

ADAM SMITH, KAPİTALİZM, PAUL LAFARGUE, L’HOMME RÉVOLTÉ (BAŞKALDIRAN İNSAN), MESSALİNA KOMPLEKSİ
Selim GÜRSELGİL
2 Ocak 2017

Fikrî Kavramlar Üstüne Denemeler: 4


ADAM SMITH

Dünyayı değiştiren adamlardan biri de Adam Smith. Ama bu devrin adamlarının, özellikle İngilizlerin sabit bir fikirleri var: İnsanda iyilik, vicdan, merhamet, diğergâmlık denen şeyleri kabul etmiyorlar, arızî sayıyorlar. İnsanı tabii olarak kötü, çıkarcı, bencil, ahlâksız ve zorba bir varlık olarak görüyorlar. Ve bütün sistemlerini bu görüş üzerine kuruyorlar.

Adam Smith’te de onu gördüm ben. “İnsan insanın kurdudur.” Belki belli bir tutumun realitesini tesbit bakımından değerlidir bu; ama tümüyle böyle olduğuna hiçbir zaman da inanmadım. İnsanın kötülüğü üzerine bir dünya kurmak, kötü bir dünya kurmaktır. Bu dünyanın temel mantığı, tek tek herkesi, yapabileceği kötülükte sınırlamaktır. “Tamam, sen kötüsün ama, kötülüğünün bir sınırı olsun ki, diğerleri de kötü olabilsin!”

İnanmıyorum ben böyle bir dünyaya. İnsanın iyiliği üzerine bir dünya kurulabilir. Ve kötü olmasının da tedbirleri alınır. İnsan sırf bir boğaz kavgası, çıkar kavgası, emek ve sermaye kavgası değildir. Bu, kötü bir çıkış noktasıdır Ve insanı kötüleştirir. Oysa insanın bir iyilik yarışı, fazilet yarışı, dayanışma ve fedakârlık, merhamet ve komşu sevgisi olduğu yerde, başka türlü bir dünya kurulacaktır; ve başka tip bir insanlık yeryüzüne hâkim olacaktır.

Düşünebiliyor musunuz: “İnsan düşünen hayvandır.” Evet ama, onun düşünebilme melekesini elinden aldığın zaman geriye ne kalır? Kuru hayvanlığı… Bir boğaz kavgası! İyi değildir böyle bir dünyayı. Adam Smith’i ve onun kapitalizmi de iyi değildir; aynı dünya (değerler tablosu) üzerinde güya onun zıddını teşkil eden “homo Sovietcus” kezâ…

İnsan iyi ve kötünün bir terkibidir. Hristiyan “kökenliler” sadece kötü olarak görüyorlar. Bir tür kötülüğü üreterek kontrol etmek gibi, kötü bir çaba; kötürüm bir çaba. İnsanı inşa etmek yerine imha eden…

24 Mart 2012

KAPİTALİZM

Kapitalizmin ne olduğunu, neden kötü olduğunu, neden İslâm dışı, hatta İslâm düşmanı bir rejim olduğunu anlamayanlara çok canlı bir örnekle anlatabilirim. Özellikle, “AKP’liler namaz kılıyor” duygusuyla bu düzenin içinde dönen çirkin şeyleri görmezden gelen ve bu surette çarpık düzeni yaşattığını farketmeyen müslümanlara veriyorum bu örneği:

Şu, yeni “taşıt vergisi düzenlemesi“… Haberlerde okumuşsunuzdur. Eski taşıtların vergileri arttırılacak, yeni taşıtların azaltılacak; dizel taşıtların vergileri arttırılacak, benzinlilerin azaltılacak.

Gerçi bunu öyle söyledikleri gibi yapamazlar. Ama biz yaptıklarını farzederek analiz edelim. Kapitalizmin ne olduğunu ve Türkiye’de nasıl uygulandığını göstermiş oluruz.

Söyledikleri gibi yaptıkları takdirde olacaklar şunlar: İkinci el araba alım satım piyasasının anası bellenecek, sıfır araba alımı özendirilecek; ekonomik olduğu için tercih edilen mazot kullanımı düşürülecek, benzin kullanımı teşvik edilecek.

Yani Türk esnafın anası kovalanacak, beynelmilel kapitalizmin temsilcisi olan büyük araba üreticisi firmaların üretimleri ve satışları on misli arttırılacak. İki kişi kazanacak: Hükümet; çünkü birinci el araba alım satımından daha fazla vergi alıyor. Ve yabancı (gâvur) otomobil üreticileri; çünkü ikinci el piyasası aradan çekilince üretimleri ve satışları 8-10 misli artacak.

Ve iki kişi kaybedecek: Araba alım satımıyla uğraşan yerli esnaf; çünkü üretici değil. Ve vatandaş… Vatandaş bir çok yönden kaybedecek. Özellikle Anadolu’da, taşrada, bilirsiniz, herkesin elinde eski model araçlar vardır. Gücü yetmez garibanın yeni araç almaya. İşte bu gariban sınıfın elindeki araçlar, otomatik olarak ıskartaya ayrılacak; kullanım dışı bırakılacak. Zaten, onların vergisi yeni araçlardan daha fazla olacağı için, adam onu elinde tutmaktansa, hurdaya verecek. Satamayacak da: Yenisinden daha “tuzlu” olan bir eskiyi kim ne yapsın?

Bu durum, silsile halinde, oto tamircilerine ve bununla ilgili onlarca sektöre de yansıyacak. Özellikle mazotlu araç tercih eden taksici esnafını ve çiftçiyi vuracak. Taksi ücretleri, dolmuş ücretleri artacak. Mazotlu araçlar, yine çiftçi kesimi tarafından tercih edildiği için, onlar da bunları elinden çıkarıp benzinli araç tercih etmeye kalkarlarsa, yandı gülüm keten helva… Pazardaki bütün mallar şenlenecek. Sonra kamyonlar, nakliye sektörü, keza büyük bir şok yaşayacak; onlar da zammı dayayacaklar, ayakta kalabilmek için…

Uzatmayalım, sonuç şu olacak: Yabancı otomobil üreticisi, kârını 1/10 arttıracak, hükümet araba alım satımından aldığı vergiyi 1/5 arttıracak, vatandaşın icabı görülecek; ve cuma namazlarına korumalarıyla gövde gösterisi yapan siyah gözlüklü hükümet erkânı, namaz çıkışında demeç verecek:

– Biz yabancı güçlere boyun eğmeyiz… Ekonomimiz emin ellerde, raat uyuyun siz… Dindar nesiller yetiştireceğiz!..

Şimdi bunu -eğer öyle uygun görürseniz- AKP olarak almayın; çünkü ona mahsus değildir. Bu düzenin resmidir. Beynelmilel kapitalizm karşısında, bizim gibi sanayi üretiminde sınıfta kalan toplumların macerâsıdır. Hayalî bir resim; ama gerçeğinin hayalini veriyorsa, demek ki gerçek!..

21 Mart 2012

PAUL LAFARGUE

Fransız’ın komünist mi olur, bilmiyorum. Hafızamı zorluyorum; her milletin komünisti oluyor da, Fransızın pek olmuyor. Daha doğrusu oluyor da diğer milletlerin komünistlerine tam benzemiyor. Fransızlar arasından “komünist gibi komünist” denebilecek en çarpıcı isim: Roger Garaudy. O da zaten müslüman oldu!

Şimdi bu Lafargue denilen arkadaşa biraz yakından bakalım: Marx’ın en yakınlarından biri, damadı, ideolojisinin ilk müridlerinden ve marksizmi Fransa’ya getiren adam… Ama işin “Fransız” tarafı daha bu ilk aşamada devrede: Bu arkadaşın Fransa’ya getirdiği marksizm, pek öyle klâsik marksizme benzemiyor; kendisinden 50 yıl kadar sonra egzistansiyalizm adını alacak akımı daha çok andırıyor.

Lafargue yoldaşın tek kitabını okumuş biri olarak bu kanaate varıyorum: `Tembellik Hakkı`… Bakın bu kitaba; komünizmin bir şaheseri midir, yoksa kapitalizmin şaheseri midir, pek anlam veremezsiniz. Marx’ın tarihin en dinamik gücü saydığı, bir savaş ve inkılap potansiyeli olarak baktığı, adetâ kutsadığı ve dünyayı ayaklarının altına serdiği proleterya, bu arkadaşın gözünde çirkinlerin çirkini, bayağıların bayağısı, kabaların kabası bir şeydir.

Grekoromen beyzadelerin, kol işçilerine ve kısaca çalışanlara, emekçilere yönelik bütün hakaret cümlelerini sıralar kitabında. Marx ve Engels’in tam aksine, emeğin insanı yozlaştırdığını, insanı yüceltecek tek şeyin aylaklık ve tembellik olduğunu sayfalar boyunca anlatır. Eserinin sonuna doğru da eklektik hükümlerini serpiştirir: İnsanların 8 saatten fazla çalışmaması gerektiğini, boş vakitleri olması gerektiğini, tiyatroya, kitap okumaya zaman ayırmaları gerektiğini vesaire…

Kitabın önceki sayfalarını unutanlar için bu sayfalar çok değerlidir: “Elbette öyle olmalıdır!” Peki ama, emek o kadar aşağılandıktan sonra kendisine sunulacak böyle bir lütfu neresine kor? Yani bu yoldaş, emeğin hakkı olarak boş vakitten yana davul çalmıyor ki, basbayağı emeksizliğe, çalışmamaya, yan gelip yatmaya övgüler düzüyor ve en sonunda da böyle bir dünyanın imkânsızlığını farketmiş olacak ki, “işçi sınıfının en azından kendilerine ayıracak vakitleri olsun!” demeye getiriyor.

Bunu bilinçli olarak mı yapıyor, yoksa bilinçsizce mi? Eğer bilinçli olarak yapıyorsa -bence- “hain”; eğer bilinçsiz yapıyorsa -sadece- “Fransız”… Çünkü bir emekçi, kendine burjuvalar gibi vakit ayırabildiği yerde, artık tarihin dönüştürücü gücü ve savaş potansiyeli olmaktan çıkar; “birey” olmaya başlar. Hani mücahitler müteahhit oldular ya hep; bunun için oldular; “birey” haline geldikleri, kendilerini düşünmeye başladıkları ve böylece “sınıf bilinci”ni kaybettikleri için…

Ve kapitalistler mesajı hemen almışlardır zaten: “İşçi olmaktan mutlu bir işçi, artık tehlike değildir!” Hani Aristo’nun Politika’da dediği şey: “Kadınları ve köleleri hoş tutumak, iktidarı sağlamlaştırır!” Bu kadar basit, bu kadar net… Ve bu Fransız komünisti -bence çelişik bir kavramdır- kapitalizme bu hizmeti de yapmıştır; belki hiç istemeden, tamamen Fransız içgüdülerine yenilerek…

9 Mart 2012

L’HOMME RÉVOLTÉ
(Başkaldıran İnsan)

İşte size bir Fransız felsefesi. Böyle söylemek onu büyük ölçüde tarif edecek; bugünün ortalama Fransız’ına bakın, onun hal ve hareketlerini, tepkilerini, dünyaya bakışını, meseleleri ele alışını inceleyin – voila l’homme revolté!.. Veya onu göremiyorsanız, Fransız sinemasını alın, ne yapıyor, ne ediyor, ne demek istiyor – işte başkaldıran insan!..

Bu felsefenin en olumlu iki yanı vardır. Birincisi, pratik olmasıdır. Kolay öğrenilmesi, daha doğrusu hemen ne olduğunun anlaşılması ve benimsenmesidir. İkincisi, diskriptif (tasvir edici) bir felsefe olmasıdır. Tıpkı tasavvuf gibi, tarif değil, tasvir… İçinden geldiği varoluşçuluğun bu yönü önemlidir; açıkça söylemez meramını, sadece yakan bir üslûpla dolaşır ortalıkta… Bir süre sonra çıldırırsınız: “Beni yakan şeyin ne olduğunu bilmek istiyorum!” Ama aramayın, işte budur; bunu dediğiniz yerdedir başkaldıran insan! Bu yüzden siz ne olduğunu anlamadan kana karışmış, benimsenmiş, belki bir müddet şuura çıkması gecikmiştir.

Yaman çelişki! Bu çelişki, bu felsefenin her unsurunda vardır. çünkü tariften daima kaçındığı ve tasvirî olduğu için, şöyle bakarsanız şöyle görürsünüz, böyle bakarsanız böyle görürsünüz… Nasıl bakmanız gerektiğini ancak onun içine girerek anlayabilirsiniz. Sözgelimi, Camus hiçbir zaman “ben bir millî felsefe var edeceğim!” dememiştir; “bu felsefe devlet görüşü olmaya layıktır, Fransız eğitim sisteminin temeline oturmalıdır” dememiştir. Zaten sorduğun zaman bu tür kalıplara karşıdır da; ama bu, budur ve esasen bunun içindir.

Başkaldıran insan büyü gibi bir şeydir. Verirken alır, alırken verir; giderken gelir, gelirken gider… Sorun ona: Temel ne? “Temel yokluğu!” Fakat hayır, temellendirmek istediği şeyin ne olduğunu bilmez değildir. Sorun ona: Hedef ne? “Hedef yokluğu”… Fakat hayır, ilk gördüğü bistro’nun önünde çöküverir – “işte ışıklı, cerbezeli, tam da istediğim gibi!” Bir hedefi olmayan adam yapar mı bunu? Hedefi olmayan dâvâ var mıdır âlemde? Ama “hedef şudur” demek, hedef seçilen şeyin eleştirilebilmesi ve buna fırsat vermemek bakımından gizlenmesi gereken şeydir. ZAZ, onu reddeder, bunu istemez; bir hedefi ve temeli yok mudur?

İki tür başkaldırı tespit eder: Metafizik başkaldırı ve tarihî başkaldırı… Metafizik başkaldırı, dine, ahlâka, maneviyata, aşka, geleneğe ve tüm bunların ortak adı olan “romantizm”e başkaldırıdır. Tarihî başkaldırı ise, Nazilere, Sovyetlere ve ABD hegemonyasına başkaldırıdır. Bir totalitarizmden ibaret olan Nazi anlayışı, en kötüsüdür. Bir devrimcilik demek olan Sovyet anlayışı, bir cinayettir. ABD yayılması ehven-i şer, ama o da Fransız olmadığı için, bazı kaba ve kötü uygulamalar yaptığı için, Hiroşima’ya atom bombası attığı için kötüdür.

Gelgör ki, şunu söyleyemezsiniz: “Her şeye başkaldırı!” Hayır, böyle bir şey yoktur. Her şeye başkaldırılmaz. “Bazı şeylere” başkaldırılır. Şöyle bir düsturu vardır:

– Gerçeği anlayan kimse ona başkaldırmaz, ondan sevinç duyar!

Gerçek?.. Nedir o?.. Ruh gerçektir… Halbuki o size ruh yerine onun Fransızlara mahsus nitelenişinden gelen öyle bir boşluk gösterir ki – “işte bütün gerçek buradan doğar ve buraya sığar!” Ve bu “temel gerçek”in enstrümanları: seks, alkol, seks, alkol, biraz felsefe, bir parça siyasî bilinç, seks, alkol, stade de france, plages de cannes etc. “İşte önünde asla başkaldırılmayacak gerçek! İşte sevinç duyulacak gerçek!”

Aslına bakarsak, bu bir felsefeden çok bir sanattır; hem de kötü bir sanat değil, haklı yönleri olan, daha doğrusu işin yarısına kadar haklı olan bir sanat… Tıpkı barışçıl, sevgicil, ağaççıl ve kuşçul, gerçekten ince tahassüs pırıltıları taşıyan yaklaşımlarında olduğu gibi. Ama bunlar gerçeğin tamamı mıdır, yoksa ona dair teşrifat unsurları mı? Başkaldırı, hiçbir zaman buralara kadar gitmeyecek midir? Sevginin istismar edildiği yerde, hâlâ ona itaat edilmeye devam mı edilecektir? Kezâ barışın? “Aslolan ferttir”; evet ama, “toplum” denilen bir şey de yok mudur? “Büyük mesele kelimenin üstündedir”; evet ama, aynı zamanda “cümlelerin altında” da değil midir?

Hasılı yarım bir felsefedir başkaldıran insan. İnsanın mutlak hür olduğu kabulüne dayanır. Halbuki kendisine bile bu hürriyeti mutlak olarak tanımamıştır. Tanıyabilir mi? Hayır! Peki doğrusu nedir? “Kendinden zuhur”:

a) İnsan hürdür,
b) İnsan kuldur,
c) Kendinden zuhur!..



11 Şubat 2012

MESSALİNA KOMPLEKSİ

Farklı şartlar altında, birbirinden farklı sebeplerin, hep aynı sonucu doğurması:

-«Kendisini bir senatöre verirdi, çünkü şahsiyetliydi, bir kumandana verirdi, çünkü heybetliydi, bir gladyatöre verirdi, çünkü kuvvetliydi; nihayet önünden geçen birine verirdi, çünkü geçiyordu!»

Gördüğünüz gibi, determinizm bu noktada ne yapıyor, çöküyor!

12 Aralık 2011

Kaynak:ADIMLAR dergisi
_________________
Bir varmış bir yokmuş...
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> FELSEF'Î DÜŞÜNCELER Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com