EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

ZAMAN VE ZAMANA BAĞLI BAZI MESELELERE GİRİŞ DENEMESİ

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> FİKİR YAZILARI
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Prş Ksm 03, 2016 10:09 pm    Mesaj konusu: ZAMAN VE ZAMANA BAĞLI BAZI MESELELERE GİRİŞ DENEMESİ Alıntıyla Cevap Gönder

ZAMAN VE ZAMANA BAĞLI BAZI MESELELERE GİRİŞ DENEMESİ
Abdurrahman ABIKA
2 Kasım 2016



ZAMAN İDRAKI

“Hayvan, zamanın içinde bize görünürken, kendi yönünden zamansızlık (yokluk ) mânâsına, zaman dışı yaşar.” (1)

Hayvan için zaman algısı diye bir şey olsaydı muhtemelen onu üçe ayırırdı: Anlar, öğünler, dönemler. Çünkü ruhu ortadan kaldırır isek kaba madde yanıyla da insan açısından zaman bundan farklı olmazdı. Hayvan, eylemleriyle birlikte dönemine göre öğününde anını yaşamak durumundadır. İçgüdüleri tarafından güdülen hayvan, o an saldırır, kaçar, uyur, uçar, yürür vb. Zaman idrakı açısından boşluk taşımaz. Onun için yaşanan her an, yaşanan her andır.

İnsanın zaman algısı ise boşluklarla doludur. Bunun sebebi, insanın bir yanının dünyaya, bir yanınınsa öte aleme bakıyor olmasıdır. İnsanın içinde bu dünya ile ilgili beşerî istekler, düşünceler ve âhiretle ilgili hakikate dair duyumlar yer alır. İnsanın bu iki yönlü oluşunu gerek anlayış, gerekse varoluş açısından mesele edinmeyen kimseler, bu hakikatin iktizâ ettiği hususlardan salim kalamayacaklardır. Nitekim ruhunun hakikatine kulak asmayanlar; ahlâkî çöküntü, sosyal karmaşa ve hastalıklı bir psikoloji içerisindedirler. Zira sebebe mahkûm olan, aynı sebebin sonucuna da mahkûmdur.

Yekpâre bir zaman idrakine sahip olmayan insana şaşırmalı ve insanlığa şaşırmamalı. Zira doğumu, yaşamı, yaşam ve varolma savaşını, olumlu ve olumsuz düşünceleri ve ölümü kendi içerisinde duyumsayan; kendinde başlayıp bitene sahip olan bir yaratık, eğer başkasıyla olan münâsebetini âhenkle kuramazsa, kendinin kendiyle olan münâsebetini asla kuramaz. Meselenin yöneldiği nokta: Hak-hukuk tayinine dayalı rûhî muvazene ahengi.

Fakat kendinde olmayan insan, kendinin hakkını dahi tâyin edemiyor. Bütün köksüzler gibi! O halde kökenine sahip çıkarak yola devam edenlerin gayret etmesi gereken âhenkli olmaktır.



AHENK

Şairane ve bu bağlamda sorumlu tutulmayacak bir mânânın kelimesi gibi değil mi? Fakat insan olarak ahenkten sorumluyuz. Ölçülü olmak tek başına yetmez, ölçüyle birlikte ahenkli olmak gerekir. Ahenk bir bakıma zerâfettir. Ahenkli bir zerâfet, birbirine mahkûm ve muhtaç iki zıddın arasındaki tek eksikliktir. İlkbahar ve sonbaharın yaz ve kış arasındaki gördüğü vazifeye şahit olmuyor muyuz?



ZAMAN İDRAKI VE SUÇ

Metafizik-aşkın bir zaman idrakine sahip olan kimseler, toplumun ürettiği suçun suçlusu olamazlar. Eğer suçlu olurlarsa, kendi suçlarının suçlusu olurlar. Adalet burada işlerlik kazanır, aksi takdirde o da suça hizmet eder. Bu idrake sahip olan kimse, suçu üretenlerin veya ürettirenlerin zenginler sınıfı olduğunu bilir ve bu bilgiyle hakkını komünizm, sosyalizm safsatalarıyla aramaz. Zira komünizm ve sosyalizm işçinin hakkını değil, işin; kapitalist bir düzlemde yer alan işin devamlılığını korumaktadır. Bu yüzden metafizik-aşkın zaman idrakine sahip olan kişi hakkaniyet ölçüsüne sarılır ve şeytanların sevgilisi olan faiz ehliyle sırf iç dinamikleri itibarıyla bile kardeşlik kuramaz.

Metafizik-aşkın bir zaman idrakine sahip olan kimsenin fiilleri nefse karşı manevi kanatta bir gerçekliğe ve değere sahip olmayan fiiller olamaz. Nefs, hayvan nefsinden de düşkündür. Nitekim hayvan, ruha ve ruha bağlı hakikatlere muhatap değil.

Böyle bir zaman idrakinin önündeki engellerle çevrili bir dünyada yaşamak ve bu idrakın ezici ağırlığıyla hem-hâl olmak durumundayız. Düşünce faaliyetini dumura uğratan tıkanık zaman depoları: Alışveriş merkezleri, stadyumlar, konser alanları vb.

Bütün bunlara rağmen sahteye sahteliğini, araca araç oluşunu tayin etmek ve idealin tek gerçek ve eksiklik oluşunu savunmak ve bu savunmayı tatbik etmek suretiyle metafizik-aşkın bir zaman idrakine sahip olmak durumundayız. Zaten gaye sahibi olan ve “ŞAHSİYET tüten tezahürler”(2) gösterme hususunda gayret sahibi olan kimsenin metafizik-aşkın bir zaman idrakinden uzak olması, uzaklık olur. İBDA Mimarı Salih Mirzabeyoğlu’nun ifadesiyle; “ZAMAN İDRAKI OLMAYAN BİR İNSANDA NİZÂM BELİRTİCİ HİÇBİR DOĞUŞ OLMAZ.” (3)



ZAMAN VE ESARET

Tutsaklıkların en beteri, zamanı değiştirilemeyecek yahut temel insanî sınırlar dışında zamanına mahkûm olunan bir bağlamlarda yer almaktır. Bu yüzden sırf HÜR olmak için bile idrake dayalı zaman yönetimini elimizde bulundurmamız gerekiyor. Bugün “NİÇİN BÜTÜN BU ÇABALAR?” diye ciddi bir muhasebeye girişecek çoğu çalışan köleliğin kalktığına inanmaktan vazgeçer. Çünkü kendilerini özgür hissetmiyorlar. Bunun nedeni; anlama dayalı seçim hakkına sahip olmayışlarıdır. Çünkü işverenin istediği sadece iş ve emek değil, işçinin zaman ve şahsiyetidir de… Bunun adını böyle koyabilecek sosyalist beri gelsin.



ZAMAN VE HAYAT TARZI

Madde olmaksızın hareket, hareket olmaksızın da zamanın olmayacağı bilgisi, zamanın sadece eşya ile olan münasebetinden ibaret olan bir bilgidir. İnsan ruhu açısından ise zaman, ruhî fiillerin tatbiki için bir zemin mahiyetindedir. Bunun haricinde fikre mevzu olma bakımından zaman, zaten bir meseledir.

Zaman idrakı, bizim için “şahsiyet tüten tezaürlere” vesile olmayacak ve bizi özgürleştirmeyecekse, zamanı mesele edinmenin mânâsı ne? Zamana dair tefekkürle beliren bir idrak parıltısı, varlıkta kutsal bir fiile vesile olmuyorsa; saatin içini didik didik eden bir saatçinin nasibi ondan daha ziyade ve yerinde değil midir? Kapitalizm fikrine bağlı birisi, hayata dair her şeyin bir fikre bağlı olduğu veya hayata dair her şeyin bir fikrin çatısı altında işlediği bu dünyada konfor nâmına herhangi bir hususta hayatı(?) kolaylaştırıcı bir âlet icâd edip üretiyorsa, ne mutlu ona!.. Fikrine sadık bir kimse… Fakat bizim fikrimiz gereği vakti SAHİBİNE vermekle emrolunmuş olan bizlerin “şahsiyet tüten tezahürler” gösterme nâmına çeşitli ilim ve sanat dallarında eser vermememiz ve fikrimizin dünya nizâmına dair gereklerince siyasi temelli sosyal eylemlerde bulunmamamız bir çelişki değil midir? Yalnızca bu ruhla ve bu bağlamda denilebilir ve denilmelidir:

“ZAMAN BENDEDİR VE MEKÂN BANA EMANETTİR! BENİM OLMADIĞIM YERDE HİÇ KİMSE YOKTUR!” (4)

Abdurrahman ABIKA – Ekim 2016


DİPNOTLAR

1) Salih MİRZABEYOĞLU, İstikbal İslâmındır, 4.basım, 2014, İbda Yay. Sayfa 81
2) Salih MİRZABEYOĞLU, İslama Muhatap Anlayış, 3.Basım, 2015, Sayfa: 94
3) Salih MİRZABEYOĞLU, İstikbal İslâmındır, a.g.b. Sayfa: 72
4) Necip Fazıl KISAKÜREK, Gençliğe Hitabe isimli ses kaydından.


Kaynak: Adımlar dergisi
_________________
Bir varmış bir yokmuş...
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> FİKİR YAZILARI Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com