EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Bir Film Kritiği: Devrim Bir İhtimaldi ve Çok Güzeldi

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> SİNEMA-TV-TİYATRO
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Pts Ksm 09, 2015 12:11 am    Mesaj konusu: Bir Film Kritiği: Devrim Bir İhtimaldi ve Çok Güzeldi Alıntıyla Cevap Gönder

Devrim Bir İhtimaldi ve Çok Güzeldi
Die Niklerhauser Fart



Devrim Bir İhtimaldi ve Çok Güzeldi
Die Niklashauser Fart (1970) Rainer Werner Fassbinder, Michael Fengle
r

Devrime kim ihtiyaç duyar? Halk
Devrimi kim yapar? Halk
Zemini kim hazırlar? Parti
Peki ya Parti yoksa, ama yerine 3-4 kişilik bir hücre varsa? O 3-4 Kişi bir partinin öncülüğünü yapabilir.
3-4 kişi devrim girişiminde bulunabilir mi? Zemini hazırlamaya çalışmalıdırlar.
Ve Bunu nasıl yapmalıdır? Ajitasyon yoluyla , talimatla ve militan bir örnek teşkil ederek.
Ajitasyon işe yaramazsa başka yollara başvurulabilirler mi? Evet, eğitim, aydınlanma mücadeleci yöntemler de dahildir.
Ya devrimi sahneleyebilirler mi? İMKANSIZ.
Örneğin, ajitasyonu daha kuvvetli hale getirebilmek için teatral efektler kullanabilirler mi? Evet. Tabi ki.

Sinema Devrimi Anlat(a)maz, Sinema Devrim Yapar

Aklı başında her yönetmenin yalnızca bir konusu vardır, çektiği film, daima aynı filmdir aslında. Benim için söz konusu olan, duyguların sömürülebilirliğidir; sömüren kim olursa olsun. Bu sömürü asla sona ermez. Sürüp giden bir konudur bu. İster vatan aşkını sömüren bir devlet, ister bir insanın diğerini harap ettiği bir ilişki: Bunu, daima yeni çeşitlemeleriyle anlatabilirsin. – Rainer Werner FassbinderDie Niklashauser Fart, Fassbinder’in 1970 yılında Michael Fengler ile beraber yazıp yönettiği, televizyon için çekilen bir devrim hikayesi. 3-4 kişilik devrimci bir ekibin devrimi teatral bir şekilde canlandırma, devrimi başarıyla oluşturma çabasını, bu süreçlerde yaşadıklarını anlatır. Fassbinder de devrimci karakterlerden biridir ve “Devrime kim ihtiyaç duyar?” sorusunu sorarak başlar filmine. Halk için, halk ile beraber devrim yapacaklardır. Tahayyüllerini belirleyip yola düşerler. Devrimi teatral bir şekilde tiyatro haline getireceklerdir ve kendilerine bir kitle yaratıp devrimi gerçekleştireceklerdir.
Tiyatro başlar! 4 kişi İsa’nın ve Bakire Meryem’in alıntıları ile halkın kendi haklarının farkına varmasını sağlamaya çalışır. Halk hakkının farkına varınca, her şey çorap söküğü gibi ilerleyeceği düşünülmüştür tarih boyunca. Fassbinder ise bu geleneksel düşünceyi, kendi fikirleriyle sahneye koyar. İnsanlar ajitasyona kulak verirler mi? Talimatlara uyarlar mı? Militan bir direniş sergilerler mi? Fassbinder filmde bu soruları da sorar.

Film devrimcilik tarihinin özeti ve eleştirisi şeklinde okunabilir. Fassbinder filminde devrimin nasıl yapıldığı ile ilgili varsayımları teker teker çelişkileri ile berabar gösterir. Costa Gavras‘ın Z‘si, Godard‘ın La Chinoise‘si gibi devrimcilerin hikayesini, devrimci bir biçimle anlatır. Teatral kadrajlar, absürtlükler, ironiler; sorgulamaları ile izletir filmi. “Heh, bence şimdi doğru adım atılacak.” dedikçe devrimciler tökezler. Seyirci, seyir boyunca rahatsız olmaya, sinirlenmeye mahkum kalır.

İyi yiyebiliyorsan. İyi yemelisin. İyi yaşayabiliyorsan, iyi yaşamalısın. Tatile gidebiliyorsan, gitmelisin. Ve bir şeyi istiyorsan elde etmelisin. İnsanların hiçbir şeyleri olmadan devam etmeleri boktan. Sadece varlıklı olanlar makul yaşıyorlar. (Black Monk – Fassbinder’in Karakteri)

Film boyunca söylem üzerine atıflar – biçim denemeleri söz konusdur. İşçilere seslenen sosyalist ajitasyon, dine inananlar ile birlikte bir katolik ajitasyona dönüşür. Bu sahnede işçiler kardinale saldıracaklarken, İsa figürü, rahibe saldırıyı engeller. Dostluk ve barış içerisinde herkes Avusturya İşçi Marşı’nı söylemeye başlar. Söylemlerle ekibin kitlesi gittikçe artmaktadır. Söylem, yaşam üretmeye, üretilen yaşam da kitleyi savaşa hazırlamaktadır.

Haksızlığın göğe kadar yükseldiği, bütün halkların, hayatın yalın gerekliliklerinden mahrum bırakıldığı, ve tüm girişimciliklerinin, sorumluluk duygularının ellerinden alındığı, kültürel gelişimlerine ket vurulduğu, sosyal ve politik hayattan soyutlandıkları, ve onları bağımlılığa zorlayan belli durumlar vardır elbet. O halde insan onuruna yönelik bu adaletsizliklere karşı savaşmanın ve şiddet kullanmanın cazibesi muazzamdır. Buna rağmen, her devrimci ayaklanma; yeni haksızlıklara, ayaklanmalara, eşitsizliklere ve yeni bozulmalara yer verir. Bir kötülük daha büyüğüyle kovulamaz. (Kardinal)

Film sınıfsal konumlardan bahseder, hak üzerine söylemleri barındırır. Ayrıca ekonomik eşitizliklere ilgili bazı açıklamalar yapar, Ayı avcısı ve geyik avcısı üzerinden ve buğdayın değerinin nasıl bulunabileceği üzerinden halkın ekonomik sıkıntılarına da cevap vermeye çalışır film. Bu soruları devrimciler üzerinden tartıştırır. Yalnız, bu anlarda devrimcilerin “İyi yaşayabiliyorsan, yaşamalısın.” demelerini de unutmamak gerekmektedir. Devrimciler, filmde insanlara bir şeyler anlatmaya çalışırken yargılananlardır. Film onların üzerinde döner, onların cümlelerin peşinden gider. İdeal bir düzen için planlar yapılırken, kendilerinin burjuva bir yaşamın içinde var oluşlarını sorgulatır. Karakterlerin iç çelişkileri, durumların değişimi ile tepkilerinin değişimlerini gösterir.

Fassbinder’in tarihi, resmi tarih yazımından ayrılır ve yıllıkların görmezden geldikleri şeyi saptar: yani kişisel mutluluk beklentilerinin ve bu beklentilerin geçirdikleri çarpık dönüşümlerin tarihi.

İnsanlar, Niklashauser’deki devrimci grubun toprak reformunu duyunca bölgeye göç etmeye başlarlar. Artan insan sayısı ile birlikte grupta değişik düşünceler örgütlenmeye başlar. Sayının artması fikir birlikteliklerinin bozulmasına sebep olur. Silahlı mücadele fikirleri ve karşı çıkışlar gelişir. Bireyselci bir hale bürünen insanlar, rahat bir yaşantının hayalini kurup orada kalmak isteyen insanlar oluşmaya başlar. İnsanların yeni hali, Amon Düül II’nin soundtrackini canlandırdığı sahnede gösterilir. Süreç içerisinde grup içerisinde sorunlar oluşmaya başlar, Meryem figürü ajitasyon yapacağı ezberlerini hatırlayamaz.

Devrimci istek yerini yaşam üretmeye bırakmıştır. Fassbinder bu olayların hiçbirini olumsuzlamaz, sadece göstermekle görevini yerine getirir. (Olumsuzlamaz derken demek istediğim, ot içmek kötüdür yahut silahlı mücadele şöyle iyidir üzerinden bir açıklama yapmaz. Filmin sonunda devrimcilerin başka bir özeleştirisi söz konusudur, ama bu özeleştiriyi okuyan karakter Fassbinder’in Black Monk’u değildir.)

Aldatılan Senin Hikayendir

Fassbinder’in eserlerinde merkezi bir soru vardır; Bir birey, hayatta kalabilmek uğruna işbirliğine girdiği bir topluluğun gücüne karşı, kendisini nasıl koruyabilir ve taktikle yolsuzluk arasındaki ayrım çizgisi nereden geçer?

Filmin sunduğu hikayeler ve diyaloglar çeşitlendikçe, seyirci kendini bir yerde konumlamaya başlar. Karakterler arasında gelip gitmeler, bazı karakterlere uzak hissetmeler ortaya çıkar. Herhangi bir karakterin yerine kendini koyarak film izlemeye çalışır, yalnız filmin örgüsü seyirciyi sürekli çatışma içine sokar. Devrimci karakterler yaptıklarını, yapacaklarını sürekli ikili – üçlü tartışırlar. Bir çıkar yol bulmaya çalıştıkça, seyirci ne düşüneceğini kestiremez. Filmin anlatısı seyirciye yakınlaşırken, sert bir şekilde de mesafesini korur.

Yönetici sınıflar size “Herkesin kendi kaderini tayin etmeye hakkı vardır” der. Size “Gerçekten isteyenlerin hiçbir şeyden mahrum kalmadığını” söyler. Ben size bunların boş laflar olduğunu söylüyorum. Gücü elinde tutanlar “Toprak sahibi olmanın doğal bir düzenin parçası olduğunu” söyler. Size, “Mülkiyet yükümlülük dayatır.” ve “Hiç bir şeyi olmayanlar sorumluluk alamaz.” derler. Ama ben sizi böyle şeylere inandıranların Şeytani olduklarını söylüyorum. Yönetici sınıflar size “Her şeyin sizin en iyi menfaatleriniz doğrultusunda gerçekleşir.” der. Ancak size işin iç yüzünü göstermezler. Ben sizi böyle şeylere inandıranların Tanrı’nın iradesine karşı geldiklerini söylüyorum. (Meryem Figürü)

Devrimciler arasında tartışmalar gerçekleşirken bir yandan da Polis ve Asker baskısı da artmaktadır. Siyahi üyenin Kara Panterler haberi okuduğunda fark edilir, değişecek olayları. Tüm dünyada hareketlilik vardır, ve Niklerhauser’deki ekibe de bir müdahale olacağını düşünülür. Devletin (polis – asker gibi kurumları ile) şiddetini göstermesi üzerine grubun içinde silahlı mücadeleci yoğunluğu artmaya başlamaktadır. Polis ve askerlerin Niklerhauser’e saldırısından ve katliamdan sonra karar tek bir yöne doğru evrilecektir. Devrimi silahla yapacaklardır ve bu sahne İsa’nın çarmıha gerilişinden sonra gerçekleşir. Sahnedeki askerler öldürülür ve insanların silahlı mücadeleye eskisinden de fazla bir şekilde inanmaya başladığı hissedilir. Devletin örgütlü gücü karşısında başka çareleri de kalmamıştır.

“Tanrım, İsa dedi ki ”Barış değil, kılıç göndermeye geldim” Her hristiyanın görevidir devrimci olmak. Her devrimcinin görevidir devrim yapmak. Geri adım atmayın! Ya özgürlük ya ölüm!” (İsa figürü)Aşağıdaki dergi yazısı, filmde silahlı mücadeleye hazırlanırken okunur. Bir özeleştiri şeklinde yorumlanan ve sosyal savaşa çağıran metin filmin son sözünü söylemekten öteye bir yol gösterecektir de.
“Hayat, şu ana kadar olduğu gibi bize anlamsız, ıssız ve insandışı görünüyor. Yeni ufuklar keşfetmek için çıktık yola, keyif ve bağlılık deneyimlemek ve burjuva toplumunun bizi yoksun bıraktığı bir dayanışma hissini yaşamak için. Bir hayat boyu yaşama ve çalışma fikri bu koşullar altında bize o kadar kötü görünüyor ki alkole ve haşhaşa yöneliyoruz ve hayatlarımızı hiçbir şeyi önemsemeden uyutuyoruz. Ama kısa sürede farkediyoruz ki Sistem bizi rahat bırakmıyor. İktidar sınıfı polisleri üzerimize salıyor. Ve tabi para problemi… Bu çarpık toplum her şeyi öyle organize etmiş ki ya herkes boyun eğecek ya da yok olacak. Bu baskının kurbanlarını her gün görebiliyorum. Onların hayatları üzerinden kapitalizmin tarihini görebiliyorum. Ekonomik koşullar değişmediği sürece insani bir hayat imkansız. Tek bir çıkış yolu var: Küresel sosyal devrim, küresel iç savaş. Rekabet ve bireyselcilik yerine proleter dayanışmamızı ortaya koymalıyız. Yalnızca mücadelemiz sırasında tamamen ortaya çıkacak olan ihtiyaçlarımızı tatmin etmeliyiz ki kaderlerini kendi ellerinde tutan, kendi tarihlerini yazan insanlar olabilelim. Yabancılaştırılmış kapitalist iş gücü yerine insani ihtiyaçlarımızı karşılayacak bir çalışma yöntemi uydurmalıyız. Özetle, 21. Yüzyıl insanının ortaya çıkışıdır bu, Eldridge Cleaver‘ın dediği gibi: “Bu bizim yükümlülüğümüzdür.” ve ne pahasına olursa olsun yerine getireceğiz. Direneceğiz. İnsan olacağız ya da dünya daha iyi bir hayat sürme arayışımızda mahvolacaktır. Seni yok edeni yok et. Her şeyi yok edin!“ (Filmden dergi yazısı)

Silahlı mücadele örgütün çok fazla yara almasına sebep olur. Savaş beklediklerinden farklı ilerler, insanlar farklı yollara doğru ilerlemeye başlarlar. Savaşın gerçekliği karşısında bir bütün olamazlar. Kaybedilen savaş filmin büyük finalini yaratır.

Bir adam tiranlığa darbe indirmek istedi. Başkentteki polis merkezinin baskınında.Pek çoğu hayatını kaybetti. Adam savaşmanın bir çok farklı yolu olduğunu bilmiyordu. O ve diğer 80 tanesi üç sene sonra bir tekneyle geri geldiklerinde Neredeyse hepsi çıkarmada öldü. Ama o ve yoldaşları hatalarından ders aldılar. Dağlara çıktılar. İki yıl sonra, devrim başarıya ulaştı.

Film yolda Black Monk ve savaştan ölmeden kurtulan ekibin iki üyesinin çayırlarda yürüyüşünü izlerken bu anlatıyı dinleriz. “Devrim başarıya ulaştı.” Cümlesi filmin bütün anlatısını yerle bir eder. Yapılan yolculuk sistemden kaçmak olarak okunabilir, 3 kişinin yolda yürüyüşünü, dağlara gidişini devrimin gerçekleşmesi gözümüze hiç de inandırıcı gözükmez. Devrim, hatalardan ders almaktır der Fassbinder. Kendi hayatlarını üretmeye başladıkları an devrim gerçekleşmişdir. Otonom bir yaşam üretimine övgüdür belki de. Almanya’da RAF’ın aktif olduğu bir dönemde çekilmiş bu filmin – mücadele eden insanlara, televizyonda izleyen insanlara anlattığı şey nasıl bir etki bırakmış olabilir sorusu akla gelebilir. Fassbinder o sıcak dönemlerde bile, kendi düşüncesini söylemeden durmaz.

“Söylesene bana; senin sağcılara karşı olduğunu biliyorum, solculara karşı olduğunu biliyorum, aşırılara karşı, şunlara karşı, bunlara karşı; peki sen kimden yanasın?” Sıkı bir sessizlik oldu; çizmelerini masadan indirdi, gözlerini ardına kadar açtı; aslında bu soruya kendisi de şaşırmıştı. “Biliyor musun, ben her yerde bir şeylerin yandığını, bir şeylerin ters gittiğini ve bir şeylerin kokuştuğunu görüyorum yalnızca. Ve bu ister sağda olsun, ister solda, ister yukarıda, ister aşağıda: Ben her yana saldırıp duruyorum işte.” Fassbinder buydu.

Fassbinder hikayeleri ile devrimin gerçekleşirken neler olabileceğini televizyonda gösterir. Kendilerini izleyenler, kendilerini yargılanırken bulur. Seyirci, gösterilen tiyatronun finalinden sonrasına kendi devam etmelidir, iki yol sonra devrimin gerçekleşeceğini bilir. Gördüklerinden, çıkardığı sonuçların adımlarını atmak ister. Duyguların sömürülebilirliğinin, bir çeşitlemesidir.

Sonsöz: Bu filmi iki defa izledim ve bu şekilde düşündüm. Emin değilim, bir sonraki izlediğimde düşündüklerimin hepsi değişebilir.

Rainer şunu daima söylemiştir: Ben kendi hatalarımı yapabilirim. Ve her yeni filmle eski hatalarımı temizler, onları o biçimde yapmam artık. Bu görülebilir nitekim. (Harry Baer “IFv”)

Yararlanılan Kaynak:
Hans Gunther Pflaum, Her Yana Saldırıyorum, Çev: Cemal Ener, Hill Yayınları

Kaynak: http://sinegoz.com/inceleme/filmkritik/devrim-bir-ihtimaldi-cok-guzeldi/
_________________
Bir varmış bir yokmuş...
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> SİNEMA-TV-TİYATRO Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com