EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Important Notice: We regret to inform you that our free phpBB forum hosting service will be discontinued by the end of June 30, 2024. If you wish to migrate to our paid hosting service, please contact billing@hostonnet.com.
Diyalektik, Postmodernizm ve Sol entellektüelin krizi (I)

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> FELSEF'Î DÜŞÜNCELER
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Cmt May 02, 2015 12:06 am    Mesaj konusu: Diyalektik, Postmodernizm ve Sol entellektüelin krizi (I) Alıntıyla Cevap Gönder

Diyalektik, Postmodernizm ve Sol entellektüelin krizi (I)
Selçuk Salih Caydi
20.4.15



Çok gerçekli yaşam, Türkiye ve Yeni Gerçekçilik I

Hayata ve Dünyaya bakış, 1990'lı yıllarda dünyaya hakim olan Postmadernizm ile birlikte Türkiye'de de yeniden şekillendi. Dünyayı sadece maddesel temel üzerinden açıklayan Ortodoks Sol'un "Diyalektik Materyalizm"inin yetersizliği ve onun Josef Stalin tarafından Sovyet ideolojisi haline getirilmiş "Diyalektik tarihi materyalizm" halinin çöküşü, Postmodernizme hak etmediği yeni bir hareket alanı açtı. Kapitalist sistemin ilk ciddi krizinin ifadesi olan sosyalist (kooperatist kapitalist) blokun sonu, Diyalektik Materyalizmin kaba rasyonalizmini benimsemiş eski bilim anlayışını da sarsıp değiştirdi. Günlük hayatın merkezini oluşturmaya devam eden ve kapitalizmin temel yapıtaşı olan "Ücretli İş"in, sosyalizm tarafından da -en az kapitalizm tarafından olduğu kadar- kutsanması, terkedilmeye başlanmıştı. Eski sosyalist ülkelerden başlayarak, herkese iş verilmesinin imkansız hale geldiği süreçle el ele yürüyen bu gelişme, eski Sol felsefenin terkedilmesini de beraberinde getirdi.
İnsan, diyalektik materyalist kökten rasyonalist bilimin eskiden dayattığı gibi bir "Atomlar ve moleküller bütünü" değildir. Çünkü insanın Diyalektik Materyalist kuru rasyonalist tarif, hiçkimsenin inkar edemeyeceği hayallerimizi, beklentilerimizi, sevgilerimizi, ıslıkla çaldığımız şarkılarımızı, kısacası bizi asıl biz yapan özelliklerimizi içeremiyor. İnsan, sadece biyo-kimyasal, mekanik ve diğer bilmemnetik özelliklerine indirgenemeyecek ölçüde bir "mana" canlısıdır, yani manevi bir yaratıktır ve bir araya geldiğinde moleküllerinden bahsetmeyip, çocuklarından, sevinçlerinden, öfkelerinden, inançlarından falan bahseder ve insanı insan yapan bu asıl özelliklerinin hiç biri maddi değildir. Arıların bile bir bilincinin olduğunun, hatta rüya gördüklerinin kanıtlandığı bir dünyada, eski usul Diyalektik Materyalizmin yaşamaya devam etmesi mümkün değildi. Kapitalist sistemin anlaşılması, çözümlenmesi ve aşılması yolunda bize en önemli teorik temeli sunan Karl Marx ve yakın dostu Friedrich Engels'in kurduğu Diyalektik Materyalizmin yetersizliği de, onların açtığı yolda ilerlenmesine engel teşkil etmiyor.
Reel Sosyalizmin 1980'lerin sonunda iflas edip, "yeni düzen" arayışındaki modern ideolojilerin çöküşünden sonra, Postmodernizmle tanışmıştık. Hitler ve Musolini tipi totalitarizmlerin çöküşü İkinci Dünya Savaşı ertesinde Dünya'nın kabul ettiği başlıca gerçeklerin başında geliyordu. Postmodernizm, Reel Sosyalizmin de çöküşünün ardından, ideolojilerin birer halisünasyon olduğunu iddia ederek ortaya çıktı. 18'inci yüzyıldan beri, "bir dava için mücadele etmek" diye özetleyebileceğimiz modern yaklaşımı reddediyordu ve bizi, boş hayallerimizin esiri olmaktan kurtarmayı vaad ediyordu. Ama bunu, yeni hayaller sunarak yapmaya kalktı. Postmodernizme göre insanlar eskiden de (hatta "kalübeladan beri") büyük bir kollektif serap yaşıyorlardı ve artık bu hayallerden uyanmalıydılar. Türkiye'de ideolojiler serapından uyanan Solcular ya hedonist (yeni Sağcı) "Liberal" oldular, ya da "daha iyisi yok" denen kapitalizmin yeni kot pantolonlu patronları olmaya soyundular. Bu dönemde kapitalizmin adı "Demokrasi" olarak değiştiren eski Sol entelektüeller, daha iyisini "göremedikleri" bu sisteme eleştiriler yöneltmeyi bıraktılar.

Kaynak: Konstantiye Notları



Selçuk Salih Caydi: Sovyet tipi kooperatist kapitalizmin ve onun ideoloji haline gelmiş olan diyalektik tarihi materyalizmin çöküşüyle postmodernizm, "herşeye yeniden başlamak" fikriyle yeni bir şey gibi sunulabildi. Postmodernizm, "yanılsama" ilan ettiği geçmişin 'anlam taşıyan', mesela "insanın sömürüden kurtulması için mücadele eden" (totaliter) zihniyetlerinin yerine, kendini gerçeğe karşı yükümlü sayan yeni bir zihniyet getirmedi. Postmodernizm, bunun yerine başka bir toptancı yanılsama üretti. Bu yanılsamanın adı, "insanlığın varoluşundan beri böyle yanılsamalar ürettiği, artık bu yanılsamalardan kurtulması gerektiği" yanılsamasıydı. Postmodernizm, bu yaklaşımına dayanarak, bir tür metafizik saydığı Sol geleneği reddedip, "gerçek" adına sanal bir "tarihsel gerçekle kopan bağları yeniden kurmak" anlayışı benimsedi ve tarihi geçmişe doğru yeniden, bu kez etnik/dînî kimlikçi bir yaklaşımla yeniden yazdı.
Kaynak: Konstantiniye notları

Doğu Perinçek'tan ilginç bir sol eleştirisi: Vatansız ''Solcu''luğun hazin sonu
19 Haziran 2015



Vatansızlaşan Solcular, Sol değerleri de yitirdiler, kimliksizleştiler ve en sonunda emperyalizmin stratejik piyonu olan PKK’ya yamandılar. Şimdi o vatansız Solcuların yüreği, ABD emperyalizminin bombardıman uçaklarının başarısı için çarpıyor. Vatansızlaşma yolculuğu, varacağı yere vardı, karşıdevrimciliğe ulaştı.

Yaşadığımız sürecin önemli olaylarından biri de şudur: Emperyalizme karşı mevzilenmeyen sol örgütler, silindiler ya da bölücülüğe yamandılar.

SOL-SAĞ AYRIMININ TARİHSELLİĞİ

Siyasette Sol-Sağ ayrımı bilindiği gibi Fransız Devrimi sürecinde ortaya çıktı. Mecliste Kralcılar, kürsüye göre sağda, Cumhuriyetçiler ise solda oturuyorlardı. O zaman Sol-Sağ bölünmesi, demokratik devrimlerin krallığa karşı cumhuriyet kamplaşması ekseninde ortaya çıktı.

20. yüzyılda kapitalizm, artık emperyalizm dönemine girmişti. Sol-Sağ ayrımı da, emperyalizm ve işbirlikçileri ile millî olan siyasal akımlar arasındaki saflaşma zemininde oluştu. Bu açıdan vatan, millet, bağımsızlık, özgürlük, emek gibi kavramlar, 20. ve 21. Yüzyılın Sol değerleridir. Kapitalizmin ilk geliştiği ülkelerdeki devrimci değerlerin bayrağını, artık Mazlum Milletler taşıyordu. Bütün devrimler, vatan mücadelesinde gerçekleşti.

Gerçi Türkiye’de Sol-Sağ ayrımını, kapitalizme karşı sosyalizm mücadelesi olarak anlayan bir kesim de vardır. Sistem, toplumu yanında tutabilmek için, belleklere bu saflaşmayı yerleştirmek istedi. Ancak bu saflaşma, 19. Yüzyılın ikinci yarısında gelişmiş kapitalist ülkelerin gündemindeydi. O zaman devrimin odağı, Batı Avrupa’daydı ve toplumsal mücadelenin merkezinde de işçi sınıfının burjuvaziye karşı mücadelesi vardı.

20. Yüzyılda devrim, artık emperyalizme karşı mücadelenin ürünüydü. Mazlum milletlerin emperyalizme karşı mücadelesi, belirleyici önem kazandı. Devrim odağı da, Avrupa’dan Asya’ya, başka deyişle gelişmiş kapitalist ülkelerden Mazlumlar Dünyasına kaydı. Rusya, Türkiye, Çin, İran gibi köylü ülkelerinde başlayan devrimler, daha sonra Asya, Latin Amerika ve Afrika’da devam etti. Sol-Sağ kavramları da bu eksende belirdi. Artık Avrupa ve Kuzey Amerika gericiliğin, yani Sağın merkezi olmuştu, Mazlumlar Dünyası ise Solun zemini oldu. Lenin, çağı tanımlarken, “İlerici Asya, gerici Avrupa” diyordu.

Özetle Sol-Sağ, tarihsel kavramlardır. Her tarihsel dönemde ve toplumda farklı içeriğe sahiplerdir. Toplumsal ilişkilerin korunmasından yana olanlar Sağda, değişiklik isteyenler ise Soldadır. Elbette buradaki değişiklik, eski topluma doğru bir özlemi değil, geleceğin toplumu yönünde bir talebi dile getiriyor.
Türkiye’de toplum, Sol-Sağ kavramlarından farklı şeyler anlıyor. Sistem, elindeki ideolojik araçlarla belleklere kendi anlayışlarını yerleştirmiştir. Orada bocalamayı savunuyor değiliz. O nedenle siyasal mücadelede, Sol-Sağ ayrımı yerine, bağımsızlık-bağımlılık, Ortaçağ karanlığı-Aydınlık, zorbalık-özgürlük, sömürücülük-emek gibi somut kavramları yeğlemek, amaca hizmet ediyor.

Asıl meselemiz, kendisini Solcu diye tanımlayanların bugün vardıkları yerin açıklanmasıdır.

[img]VATANSIZ “SOLCU”LUKTAN EMPERYALİZMİN “SOLCU”LUĞUNA[/img]

Türkiye’de vatansız ve kimliksiz Solculuğu temsil eden partiler ve örgütler, niçin silindiler ya da PKK’ya yamandılar?

Çünkü Solun çağımızdaki biricik mevzisi olan vatanı ve milleti terk ettiler. Bir devrimle ülkemizi vatan yapan ve milletimizi oluşturan Kemalist Devrime karşı cephe kurdular.

1960’lı yılları hatırlayalım: Sol demek bağımsızlık demekti. Emperyalizme karşı mücadele bayrağı Solun elindeydi.

Arkada kalan elli yılda Solun bir kesimi, sosyalizm için mücadeleyi, sistemin efendilerinin dayatması sonucu bağımsızlığa sırt çevirmek olarak yorumladı ve kapitalizmin kucağına oturdu.

Bir kesim ise, PKK’nın kuyruğuna yapıştı ve bölücülük üzerinden vatansızlaştı, hatta vatan ve millet düşmanı konumlara yuvarlandı.

Kemalist Devrime düşmanlık da, kimi Sol örgütleri tarih üzerinden emperyalizmin mevzilerine çekti.

Vatansız “Solcu”, emperyalizmin “Solcusu” oldu ve aşırı sağcı mevzilere yerleşti.

Bugün ayakta kalan, bir tek Vatan Partisi var. 1960’ların Millî Demokratik Devrim geleneğini devam ettiren İşçi Partisi, ayakta kalmanın ötesinde, örgüt olarak güçlendi ve ülke siyasetinin bağımsızlık ve birlik kutbunu temsil eden etkin bir partisi haline geldi.

VATANSIZLAŞANLAR SOLUN DEĞERLERİNİ YİTİRDİLER VE PKK’YA YAMANDILAR

Arkada kalan elli yılı Sol açısından şöyle özetleyebiliriz:

Vatansızlaşan Solcular, Sol değerleri de yitirdiler, kimliksizleştiler ve en sonunda emperyalizmin stratejik piyonu olan PKK’ya yamandılar. Şimdi o vatansız Solcuların yüreği, ABD emperyalizminin bombardıman uçaklarının başarısı için çarpıyor. Başarıları, ABD emperyalizminin başarılarına eksenli. Vatansızlaşma yolculuğu, varacağı yere vardı, karşıdevrimciliğe ulaştı.

VATAN MEVZİSİ
Vatan mevzisinde sağlam duran Vatan Partisi ise, bu sistemden kurtuluşun biricik seçeneği olan Birleşen ve Üreten Türkiye için mücadelenin merkezindedir. Türkiye’nin birliği ve üretim ekonomisi, sistem dışı çözümdür ve biricik devrim mevzisidir. Vatan mevzisi, çağımızda biricik devrim mevzisidir.
Türkiye, hâlâ Millî Demokratik Devrim aşamasındadır. Bu mevziye girmeyen ya da bu mevzide sağlam durmayan Sol örgütler, elli yıllık bir serüvenden sonra kendilerini emperyalizmin kucağında bulmuşlardır.

Kaynak: Aydınlık/Rota
_________________
Bir varmış bir yokmuş...
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> FELSEF'Î DÜŞÜNCELER Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com