EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Dinsel Olan Ulusal Olana Karşı Mı / Dr. Ali KORKMAZ

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> FİKİR YAZILARI
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Pts Arl 08, 2014 10:48 pm    Mesaj konusu: Dinsel Olan Ulusal Olana Karşı Mı / Dr. Ali KORKMAZ Alıntıyla Cevap Gönder

Dinsel Olan Ulusal Olana Karşı Mı
Dr. Ali KORKMAZ
samsun1964@hotmail.com



Bilimsel çalışmalarda ele alınan özelliğin, tüm destekleyen ve tamamlayan unsurlardan arındırılarak incelenmesi genel kuraldır. Böylece bir konuyu etraflıca inceleyip sonuca ulaşmak mümkün olmaktadır. Ancak bu yaklaşım büyük bir çelişkiyi de içerisinde barındırmaktadır. Evrende meydana gelen her olay tek başına hiç bir anlam ifade etmemekte, tüm evrensel kuralların içerisinde bir anlam ifade etmektedir. Bu nedenle yıllar boyunca her şeyin kökeninde cinsellik olduğu Freud’un görüşleri ile her şeyin kökeninde ekonomik ilişkilerin olduğu Marx’ın diyalektik materyalizmine çarpık ve ret edici şekilde yaklaşılmıştır. Oysa her bir bilimsel çalışmada olduğu gibi bu konularda da eksik veya yanlış yaklaşımlar olabilir. Ancak toptan yanlışlık söz konusu değildir. Aynı yaklaşım tüm sistem, düşünce ve inançlar için geçerli olduğu gibi dinsel ve ulusal söylemler için de geçerlidir.

Her bir kesim doğrunun bir parçasını tutmakta, kendi bakış açısına göre yorumlamakta ve kitleler üzerinde etkili olarak taraftar toplamaya çalışmaktadır. Bu bağlamda ülkemizde dinsel ve ulusal kimlikler üzerinden yapılan üstü örtülü bir mücadele yaklaşık iki yüz yıldır sürdürülmektedir. Konunun tarafları kendi argümanları üzerinden karşı tarafa saldırmakta, bu esnada muhatabı anlamak ve dinlemek için çaba sarf etmemektedirler. Dinsellik temelinde olaylara bakanlar, bir müddet sonra ulusal kimliğe sahip olmanın ve ulusal kimliği yansıtan unsurlara sahip çıkmanın dine aykırı olduğu düşüncesini savunmaktadırlar. Ulusal temelde bakanlar ise dine karşı çıkmak ve onu sosyal yaşamdan kovacak şekilde ateizme yakın olmanın bir zorunluluk olduğunu, dinsel kimliğe sahip olmanın ulusal bilince zarar vereceğini düşünmektedirler. Her ne kadar böyle bir ön kabul ve yaklaşım olsa da uygulamada gerek dinsel gerekse ulusal söyleme sahip olanlar, farklı dozajlarda ulusal ve dinsel kimliğin her ikisinden de içermektedirler.

Bu iki kesim, her ne kadar birbirlerine çok keskin söylemlerle karşı çıksalar da genelde ortak paydaları “bilgi ve bilinç düzeyi eksikliğidir“. İnandıkları doğruları savunacak kanıtları ve mantığı bilme noktasında, gerek ulusal gerekse dinsel kesim yeterli olamamaktadır. Bu insanlardan muhataplarının düşüncelerini anlamasını ve araştırmasını beklemek ise olası değildir. Hatta yıllar içerisinde konjonktürün gereği olarak fikir değişimine uğrayan dinsel ve ulusal söylem yanlıları, kendi geçmişlerini unutarak birbirlerine değişime neden uğradıkları temelli eleştiriler bile yapmaktadırlar. Böylece açığını yakalamış bir edayla birbirlerine kahramanlık taslamaktadırlar. Oysa değişim yaşamın temelidir ve herkes değişmek zorundadır. Önemli olan değişimin mantıksal bir zemin üzerinde gelişmesidir. Kendisine layık gördüğü değişme hakkını başkasına da tanımaktır. Yine en önemli ölçü, değişen her kişiden bizimle aynı yere gelmesini beklememektir. Zira böyle bir beklenti ne insanidir ne de bilimsel kriterlere uygundur.

Ülkemizde son yıllarda İslami kesimin öne çıkıp kendini kanıtlamış olması, ulusal düşüncelere sahip kesimlerde büyük bir şaşkınlık ve gıpta ile izlenmektedir. Zaman zaman keskin ve kırıcı söylemlerle karşılıklı olarak gerginlik tırmandırılmaktadır. Özellikle ulusal kesim yıllardır elinde tuttuğu egemenliğin ve toplumu tek tipleştirme ekseninde yaptığı çalışmaların, geri teptiğini gördüğünde daha da saldırgan bir üslup benimsemekte, hakaret makinesine dönüşmektedir. Hatta bir zamanlar gölgelerine tahammül edemedikleri düşünce sahipleri ile aynı paralele gelerek, yeni düşman olarak algıladıkları kesime ortak tavır almaktadırlar. Aynı ülkenin farklı çocukları olmalarına rağmen ötekileştirme çalışmalarında birbirlerinden geri kalmamaktadırlar. Düşünce farklılıkları ülkenin rengi ve zenginliği olmasında kastedilen meğerse “İktidara alternatif olmadığınız müddetçe ve bizim düşüncemiz ekseninde farklı olabilirsiniz!” anlamındaymış. İslam eksenli ortaya çıkan ve alternatif duruma gelen bu görüş, kısa sürede tüm farklı muhalif katmanların bir araya gelmesini sağlamış, zaman zaman çelişseler de ortak çalışma yürütmelerine neden olmuştur.

Bu çalışmalar içerisinde öne çıkan en belirgin yaklaşım, ulusal önemi olan günleri, olduğundan daha farklı bir şekilde öne çıkarma şeklidir. Sanki ulusal günler bir halka ait değil de kendilerinin ideolojik yansımasıymış gibi sahiplenmektedirler. Özellikle ülke menfaatlerini bir zamanlar “kuzey rüzgârlarından gelen çözümlerde” arayanlar çoğunlukta ve başta olmak üzere tüm muhalif kesimler, bu konuda başı çekmektedir. Anadolu coğrafyasında yaşayan tüm kesimlerin ortaklaşa yaptıkları bu başarıları, kimisi biyolojik ırk, kimisi de sosyolojik halk tanımlaması kapsamında kendilerine mal etmektedirler. Hatta Türk tarihi ve uluslaşmanın paradigmaları konusunda on beş dakika konuşacak kadar bilgisi ve altyapısı olmayan, sosyal medyada papağanvari bir şekilde resim ve iki satır provokatif söz paylaşan yeteneksiz taraftarlar oluşmuştur. Oysa kendi halkının tarihini, geçmişini ve hedeflerini bilmeden geleceği inşa etmek olanaksızdır. Geçmiş ise belli bir ideolojik veya taraftar bakış açısına sahip olunarak irdelenecek olgu değildir. Doğrusu ve yanlışıyla bizim tarihimizi bilmek ve ona göre davranmak durumundayız. Zira İslam dini ulusal farklılıkları yok etmek, Arap kültürünü yerleştirmek için gelmemiştir. Yılların yanlış uygulamalarını öne sürerek ulusal endişelerle, dinsel olana karşı çıkmak gaflettir. Aynı mantıkla dinsel bakış açısıyla ulusal değerlere karşı çıkmak da. Burada tek ayırt edici faktör, İslam’ın bulunduğu ortam ve kültürdeki şirk unsurlarına karşı çıkıp düzeltilmesi istisnadır.

Günümüzde ulusal gün ve kavramlar üzerinden birbirine karşı çıkan kesimlere sorulacak bir kaç soru, aslında ne kadar samimi olunduğunu da gösterecektir. Ayrıca bu duruma bilinçsizliğin ve tamamen dinsel veya ideolojik provokatörlerin ne denli etkisi olduğunu da gösterecektir. Dinsel ve ulusal kesimin birbirine ulusal değerler üzerinden gönderme yapıp ötekileştirme davranışlarına karşı, örnek bir çalışma olarak 30 Ağustos Zafer Bayramı hakkında şu sorular sorulabilir.

30 Ağustos zaferi kaç yılında ve nerede olmuştur?

30 Ağustos zaferinin günümüze yansıyan tarihsel sonuçları nelerdir?

Bir Yunanlı “30 Ağustos’u 5 dakika içerisinde anlatır mısın?” diye sorsa 5 dakikalık konuşmayı dolduracak kadar bilginiz var mı?

Her ulusal konuda benzer sorular ile aslında amacın tarihsel birikime sahip çıkmak olmadığı, tamamen ilkel duygular kaynaklı saldırganlık dürtüsü ile hareket edildiği görülecektir. Bu durum, önceden doğru olduğuna inanılmış temel kabullerin vermiş olduğu güvenle ilişkilidir. Kendini ve inanışını mutlak doğru, muhataplarınkini mutlak yanlış kabul edenler, dinsel olanla ulusal olanı karşı karşıya getirmekte, tükendikleri noktada da hakarete başvurarak muhatabı susturma cihetine gitmektedirler. Bunda da amacına ulaşamadıkları takdirde, dışlama ve yok sayma seçeneğini devreye sokmaktadırlar. Sonuçta aynı ülkenin insanları kendi tarihlerini bilmedikleri gibi birbirlerini anlamak için çaba gösterme nezaketinden yoksun bir şekilde enerjilerini boşa harcamaktadırlar. Oysa yaşadıklarımız doğrusu ve yanlışı ile hepimizin ortak tarihidir. Sonuçlarına da hep birlikte sahiplenmiş ve katlanmışızdır. Farklı bakış açısına sahip olmak tarihimizi yadsımayı, reddetmeyi, küçümsemeyi veya abartmayı gerektirmemelidir. Objektif ve bilimsel kriterlerle anlamak ve ona göre geleceğimizi düzenleme zorunluluğumuz ve sorumluluğumuz vardır.
Kaynak: http://www.akasyam.com/dinsel-olan-ulusal-olana-karsi-mi/
_________________
Bir varmış bir yokmuş...
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> FİKİR YAZILARI Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com