EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

'Avukat'lı Haberler

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> HUKUKÎ HABERLER
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Cum Ksm 07, 2008 12:27 am    Mesaj konusu: 'Avukat'lı Haberler Alıntıyla Cevap Gönder

Savcı odasında ayağa kalkmayan avukata dava
26 Aralık 2017



Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, şüpheli olarak getirildiği savcının odasında koltuğa oturan ve ayağa kalkma talebini reddeden avukat Ebru Timtik hakkında hakaret suçundan dava açtı.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, şüpheli olarak getirildiği savcının odasında koltuğa oturan ve ayağa kalkma talebini “Siz cunta mısınız? Ben askeri personel değilim. Siz de benim komutanım değilsiniz” diye reddeden avukat Ebru Timtik hakkında hakaret suçundan dava açtı.

Avukat Ebru Timtik, hakkında yürütülen bir soruşturma nedeniyle 27 Temmuz’da mevcutlu şekilde Ankara Adliyesi’ne getirildi. Savcı Mustafa Gökçe’nin karşısına çıkarılan Timtik, boş olan bir koltuğa oturdu. Bunun üzerine savcı, herhangi bir rahatsızlığı yoksa Timtik’ten ayağa kalkmasını istedi. Şüpheli avukat Timtik, “Ben kalkmayacağım. Oturarak ifade vereceğim. Siz cunta mısınız? Ben askeri personel değilim. Siz de benim komutanım değilsiniz” karşılığını verdi. Savcının şikâyeti üzerine Ankara Cumhuriyet Savcısı Yücel Erkman, Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın 20 Eylül’de tutuklanan 14 avukatı arasında yer alan Ebru Timtik hakkında hakaret suçundan dava açtı. Timtik, asliye ceza mahkemesinde bu nedenle yargılanacak.
Cumhuriyet

Gökçer Tahincioğlu: Tutuklanan avukatların sayısı gazetecilerden fazla
05/11/2017

Tutuklanan avukatların sayısı gazetecilerden fazla.

Son dönemde tutuklananlardan bir bölümünün ortak yanı, KHK ile ihraç edildikleri mesleklerine dönmek için başladıkları açlık grevinde günden güne eriyen, 36 kiloya kadar düşmüş Nuriye Gülmen ile henüz tahliye edilen Semih Özakça’nın avukatı olmaları.

Gelen bilgiye göre sorguda yöneltilen sorular; neden Gülmen ve Özakça ile cezaevinde sık görüştükleri, neden Soma vb. dosyaların ısrarla avukatlığını yaptıkları.

Yeni tutuklanan işadamı Osman Kavala’ya yöneltilen suçlamalardan biri, “aynı anda birden çok örgütün katıldığı Gezi olaylarını organize etmek.”

Dosyayı kimse detaylı bilmiyor, ancak şimdiden yazılanlara bakılacak olursa Türkiye’de artık hiçbir “derin” olay olmayacak!

Gökçer Tahincioğlu’nun yazısının devamı için: http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/gokcer-tahincioglu/sorular-sorgular-davalar-2549586/

Avukat Selçuk Kozağaçlı tutuklandı
13 Kasım 2017



"Toplumsal muhalefeti savunmasız bırakmak, korku atmosferinin derinleştirilerek hakim kılınmak isteniyor"

İstanbul’da 8 Kasım'da gözaltına alınan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Genel Başkanı avukat Selçuk Kozağaçlı, tutuklama istemiyle adliyeye sevk edildi.10'uncu Sulh Ceza Hakimliği, Kozağaçlı'nın tutuklanmasına karar verdi.

Sağlık kontrollerinden geçirilen Kozağaçlı, Çağlayan’da bulunan İstanbul Adliyesi’ne getirilmesinin ardından savcılıkta ifadesi alındı. Kozağaçlı’nın savcılıkta ifadesine ÇHD, Özgürlükçü Hukukçular Platformu (ÖHP) üyesi avukatlar ile İstanbul, Adana, Ankara ve Sakarya barolarının başkanları da katıldı. Selçuk Kozağaçlı savcılık işlemlerinin ardından tutuklama istemiyle Sulh Ceza Hakimliği'ne sevk edildi.

Nöbetçi 10’uncu Sulh Ceza Hakimliği’nin bulunduğu katta bulunan özel güvenlikler ile avukatlar arasında gerginlik yaşandı. Avukatlar koridorda bulunan güvenlik bariyerlerini yıkarak içeriye girdi. Koridora giren avukatlar, “Savunma haktır engellenemez” sloganları atarak salonunun önünde toplandı. Avukatların salon önündeki bekleyişi devam ediyor. Çok sayıda çevik kuvvet polisi de koridorda bekletildi.

Hâkimlik sorgusu tamamlanan Selçuk Kozağaçlı’nın tutuklamasına karar verildi. ÇHD’nin Twitter hesabından yapılan açıklamada, “Genel başkanımız Selçuk Kozağaçlı tutuklandı. Bu saldırılarla hizaya geleceğimizi sananlar yanılacaklar. Haklıyız,elbet kazanacağız” denildi.

Kozağaçlı’nın ifade işlemleri öncesi ÖHP ve ÇHD öncülüğünde adliye önünde açıklama yaptı. Açıklamaya çok sayıda avukatın yanı sıra, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Filiz Kerestecioğlu, CHP Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdi, baro başkanları, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Genel Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, yazar Eşber Yağmurdereli de katıldı.

"Gözdağı verilmek isteniyor"

Mezopotamya Haber Ajansı’nda yer alan habere göre, Avukatlar adına açıklama yapan ÇHD İstanbul Şube Başkanı Avukat Gökmen Yeşil, Kozağaçlı’nın hiçbir hukuki gerekçe olmaksızın gözaltında tutulduğunu söyledi. Yeşil, Kozağaçlı’nın gözaltına alınmasına dayanak olarak gösterilen soruşturma dosyası nedeniyle, Halkın Hukuk Bürosu ve ÇHD üye ve yöneticisi 16 avukatın tutuklu olduğunu söyledi. Toplumsal muhalefeti savunmasız bırakmak, korku atmosferinin derinleştirilerek hakim kılınmak istendiğini söyleyen Yeşil, şunları kaydetti:

"Direnenlerin, dirençlerini savunanları tutuklamak, alıkoymak, işkenceden geçirmek yoluyla aslında o mücadelelere göz dağı verilmek istenmektedir. Kısacası, dosya savcısı ve başsavcı vekilinin görüşmekten kaçınmasının asıl nedeni, hukuken söyleyecek bir sözleri olmamasından ileri gelmektedir. Onlar da bugünkü uygulamalarının hukuki değil; ama salt politik olduğunu çok iyi bilmektedir.”

Yeşil, Kozağaçlı’nın yürütülen soruşturmanın Anayasa ve yasalara aykırı olduğunu, meşruiyeti olmadığını dile getirerek, “Meslektaşımız derhal serbest bırakılmalıdır. Soruşturma dosyasının ardına saklanmış gerçekler halka açıklanmalıdır” diye konuştu.

T24
ETİKETLER
selçuk kozağaçlı gözaltı adliyeye sevk edildi nuriye gülmen semih özakça Şebnem korur fincancı eşber yağmurdereli filiz kerestecioğlu ali haydar hakverdi haber

Nuriye ve Semih'in sorgusu tamamlanan 7 avukatı tutuklandı
20 Eylül 2017



Açlık grevindeki eğitimciler Nuriye Gülmen ve Semih Özakça'nın gözaltına alınan 16 avukatına bu dosyanın ve Berkin Elvan, Dilek Doğan, Hasan Ferit Gedik davalarının avukatı olmaları suçlaması yöneltildi. Cumhuriyet Savcısının tutuklama talep ettiği avukatlardan Didem Baydar, Şükriye Erden, Ayşegül Çağatay, Ebru Timtik, Aytaç Ünsal, Zehra Özdemir ve Yağmur Ereren tutuklandı; Ahmet Mandacı serbest bırakıldı.

Açlık grevindeki eğitimciler Nuriye Gülmen ve Semih Özakça'nın 14 Eylül'deki duruşmasından 2 gün önce gözaltına alınan 16 avukatı, 9 günlük gözaltı süresinin ardından bugün savcılığa sevk edildi. Avukatların Nuriye Gülmen ve Semih Özakça'yı savunmaları, polisin öldürdüğü Dilek Doğan ve Berkin Elvan, uyuşturucu çetesinin öldürdüğü Hasan Ferit Gedik davalarında savunmanlık yapmaları, Sur, Cizre, Silvan, Reyhanlı, Soma ve Ermenek ile ilgili heyet oluşturmaları suçlama konusu yapıldı.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu savcılarından Can Tuncay'ın yürüttüğü soruşturma kapsamında avukatlar Behiç Aşçı, Barkın Timtik, Ebru Timtik, Aytaç Ünsal, Naciye Demir, Ezgi Çakır, Süleyman Gökten, Didem Baydar Ünsal, Ayşegül Çağatay, Şükriye Erdem, Engin Gökoğlu, Özgür Yılmaz, Ahmet Mandacı, Yağmur Ereren, Zehra Özdemir, Aycan Çiçek bugün İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nden Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi'ne sevk edildi. 16 avukat tutuklanma talebiyle nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği’ne sevk edildi.

Sorgu işlemini tamamlanan avukatlar Didem Baydar, Şükriye Erden, Ayşegül Çağatay, Ebru Timtik, Aytaç Ünsal, Zehra Özdemir ve Yağmur Ereren tutuklandı; Ahmet Mandacı serbest bırakıldı.

Savcılıkta avukatlara yöneltilen suçlamalardan öne çıkanlar şöyle:

Savcılık, Berk Ercan isimli bir tutuklunun tanık ifadesini avukatların dosyasına koydu. Savcılık, Ercan'ın ifadesindeki 'kamuoyunda öne çıkan davaları örneğin Berkin Elvan, Dilek Doğan, Hasan Ferit Gedik, Sabancı Suikastı ile açlık grevinde olan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça isimli şahıslar hakkındaki davaları takip ettikleri' beyanları suçlama konusu yaptı.

Görevleri bu

Savcı Tuncay, Ercan'ın ifadesindeki örgüt soruşturmalarında 'savcılık ve mahkeme aşamalarında müdafi olarak bulunmaya çalıştıkları' beyanını suçlama olarak yöneltti. Tuncay, bu suçlamayla avukatlık faaliyetlerini bir suç olarak gördüğünü ortaya koydu.

'OHAL şartlarına karşı çıkma suçu'

Savcı Tuncay, yine Ercan'ın ifadesinden yola çıkarak, 'OHAL yasalarından dolayı gözaltına alınan şahısların ifadesi alındıktan sonra adliyeye sevk edilinceye kadar geçen süre içerisinde gözaltında geçen sürenin keyfi bir uygulama olup kanunsuz olduğunu belirtmelerini' bir suçmuş gibi dosyasına koydu.

'Heyet oluşturma suçu'

Tanık Ercan'ın ifadesini suçlamalarına dayanak yapan savcı Tuncay, buradan yola çıkarak, avukatların 'Sur, Cizre, Silvan, Reyhanlı, Soma, Ermenek gibi bölgelerde yaşanan doğal afet, iş kazaları, terör olayları gibi ülke gündemine giren olaylarla ilgili heyet oluşturmasını' suç saydı. Savcı ifadeye dayanarak, heyetlerin İstanbul'a döndüklerinde Halk Cephesi adına basın toplantısı ve açıklama yaptıklarını öne sürdü, bölgedeki izlenimlerini örgütün yurtdışı komitesine şifreli notlarla aktardıklarını iddia etti.

Avukat Ebru Timtik işkenceyi anlattı

Ankara'dan gözaltındaki avukat Ebru Timtik, ifadesinde, İstanbul polisine teslim edilmeleri ile işkenceye başlandığını söyledi. Timtik, işkence iddiasını şöyle anlattı:

“Ben özellikle 18 Eylül’de yapılan işkenceden bahsetmek istiyorum. O güne kadar mutat bir şekilde doktor kontrolüne gidip hiçbir sorun olmadan geri dönüyordum. Ancak o gün bize arama yapacaklarını söylediler. Sebebini sorduğumuz zaman doktorlar bir şeyler almış olabileceğimizi söylediler. Avukat olduğumuzu, nezarete alma yönetmeliğinden bilgimiz olduğunu, bu konuda kendimize ve başkalarına zarar verecek tüm eşyalardan arındırılmış olduğunu, her doktor ve avukat görüşünden sonra arama yapılamayacağını söylemiş olmamıza rağmen gerçek anlamda üzerimize atladılar. Avukat Didem Ünsal’ın başını duvara vurdular. Aynı gün birkaç saat sonra parmak izi için yeniden hücremize geldiler. Yıllar öncesinden tanıdığım ve erkek şüphelilerin taciz suçlaması ve soruşturmaları bulunan bir kadın polis tarafından yere yatırıldım. Diğer polisler de yardım ediyorlardı. Aklınıza gelebilecek bütün eklemlerimize ve bütün uzuvlarımıza basarak kolumuzu birkaç kez arkaya çevirip parmak izi aldılar. Bu arada nefesimizi kesmek için kendisini tanıdığımız sarışın polis memuru hiç tanımadan belime basınç uyguluyordu. Daha sonra saçlarımdan çektiler ve fotoğraf almaya çalıştılar. Ben bu uygulamalara direndim. Çünkü benim parmak izlerim daha önce emniyette alındı.”

'Her dönem iktidarın hedefi'

Avukatların savunmalarından Bahri Belen, sorgu sırasında, şunları söyledi:

“Avukatlar örgüt üyeliği, kaçakçılık, adam öldürme, sahtecilik ve benzeri suçlarla suçlanan kişilerin savunmalarını yaparlar. Avukatlar savundukları müvekkillerinin eylemini değil, onun hukuki durumunu savunurlar ve toplumumuzda avukatların yaptıkları en zor görevler siyasi davalardaki savunmalardır. Çünkü birçok zaman kolluk siyasi iktidar temsilcileri hatta bazı hallerde savcılar ya da yargıçlar bile siyasi davalarda savunma görevi yapan avukatlara örgüt üyesiymiş gibi baktıkları olur. Bu nedenle bu avukatlar başta kolluğun ve her döneme göre siyasi iktidarın hedefi haline gelebilirler.”

Cumhuriyet

Kapatılan ÇHD’nin Antalya Şube Başkanı Av. Deniz Yıldırım tutuklandı
25 Ağustos 2017



Deniz Yıldırım, 14 gündür gözaltında tutuluyordu

OHAL KHK’si ile kapatılan Çağdaş Hukukçular Derneği’nin (ÇHD) Antalya Şube Başkanı Deniz Yıldırım 14 günlük gözaltının ardından tutuklandı.

Antalya’da 11 Ağustos’ta yapılan operasyonla avukatlık bürosu basılan ve 14 gündür gözaltında bulunan, KHK ile kapatılan ÇHD’nin Antalya Şube Başkanı Av. Deniz Yıldırım dün (24 Ağustos) adliyeye çıkarıldı.

Savcılık ifadesinin ardından tutuklanması istemiyle mahkemeye sevk edilen Yıldırım, gece yarısı tutuklanarak cezaevine gönderildi.

T24
ETİKETLER
deniz yıldırım antalya çhd

52 avukata dava açıldı
05 Temmuz 2017



Fethullah Gülen'in avukatlarının da arasında bulunduğu 52 avukat hakkında, anayasayı ihlal, Gülen Hareketi üyesi ve yöneticisi olmak suçundan dava açıldı.
Avukatların, özellikle 17-25 Aralık sürecinden sonra Gülen Hareketi kapsamında KPSS, polis dosyaları ve iş adamlarının gözaltına alınmasına ilişkin hukuki süreçleri takip etmekle görevlendirildikleri iddia edildi.
YeniAsya

‘FETÖ’den yargılanan avukattan hakime: Ölene kadar peşinizi bırakmayacağım
09/05/2017

‘FETÖ’den yargılanan avukat, duruşmada hakime “Ölene kadar peşinizi bırakmayacağım” dedi.

2014 yılında soruşturma ve operasyonları yürüten Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanı Engin Dinç, İzmir Cumhuriyet Başsavcıvekili Okan Bato ve İzmir Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürü Kudret Dikmen’in isimlerini basın yoluyla açıklayarak deşifre ettiği ve hedef gösterdiği iddiasıyla yargılanan avukat Ali Aksoy’a verilen üç yıl hapis cezasının İzmir İstinaf Mahkemesince onanmaması üzerine, Aksoy’un yeniden yargılanmasına başlandı.

İzmir 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın durumşasında Aksoy, mahkemenin avukatla görüşme olmaksızın karar verdiğini ve heyetin tarafını belli ettiğini iddia ederek reddi hakim talebinde bulundu.

‘Size fırsat veriyorum, beni öldürün’

Mahkeme heyetine kibar davranmayacağını dile getiren Aksoy, hakime “Size fırsat veriyorum, beni öldürün. Ölene kadar peşinizi bırakmayacağım. Sizler hesap vereceksiniz. Hukuken yaptığınız işin arkasında değilsiniz. Bütün hakim ve savcılar korkudan korumalarla dolaşıyor. Ne yapalım, devir böyle. Devrinizi yaşayın” dedi.

Mahkeme heyeti, reddi hakim talebinin değerlendirilmesi için duruşmayı eylül ayına erteledi.
Diken

Hamile avukata 10 erkeğin arasında üst araması
02 Şubat 2017



"Adli kollukça kapalı olmayan ve yaklaşık 10’a yakın erkeğin bulunduğu bir alanda, kaba üst araması olarak nitelendirilemeyecek şekilde üst aramalarımız yapılmış, bu esnada 29 haftalık gebe olan benim kazağım kaldırılmış şahsımın onuru rencide edilmiştir"

Sivas Barosu avukatlarından Gülbahar Koçak ve Eda Moroğlu, ceazevinde müvekilleriyle görüşme yaptıkları sırada, müvekkillerine ajandalarından not gösterdikleri iddiasıyla önce ajandalarına el konulduğu ardından araçları, evleri ve işyerleri arandı.

Avukat Gülbahar Koçak, "Adli kollukça kapalı olmayan ve yaklaşık 10’a yakın erkeğin bulunduğu bir alanda, kaba üst araması olarak nitelendirilemeyecek şekilde üst aramalarımız yapılmış, bu esnada 29 haftalık gebe olan benim kazağım kaldırılmış şahsımın onuru rencide edilmiştir" dedi. Cumhuriyet'te yer alan habere göre, KHK ile kapatılan Çağdaş Hukukçular Derneği’nden avukat Aytaç Ünsal, 2 kadın avukatın 3 gün gözaltında tutulduktan sonra serbest bırakıldığını belirtti.

Sivas Barosu avukatlarından Gülbahar Koçak ve Eda Moroğlu, Türkiye Barolar Birliği’ne yazdıkları dilekçede, 6 Ocak günü Sivas E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda müvekkilleriyle görüşme yaptıkları sırada 2 cezaevi müdürü ve yaklaşık, 10 infaz koruma memurunun görüşme odasına girerek görüşmeyi sona erdirdiğini ve ajandalarına el koymak istediğini belirtti.

"Kendilerini tutuklatmasınlar"

Müdüre yasal mevzuatı ve OHAL’de çıkan KHK’yı hatırlatan avukatlar, ajandalarını değil sadece görüşmeye ilişkin notları verebileceklerini ve savcının talimatını görmek istediklerini söyledi. Savcı ile görüşen cezaevi müdürünün, “Savcı bana kendilerini tutuklatmasınlar dedi” diye beyanda bulunduğunu ifade eden avukatlar, ajandalarını tutatanak ve mühürlü zarfla teslim ettikleri belirtti.

Hamile avukata üst araması

Avukat Koçak, hamile olmasına karşın kaba üst aramasından geçirildiğini belirterek, şu ifadeleri kullandı: “Adli kollukça kapalı olmayan ve yaklaşık 10’a yakın erkeğin bulunduğu bir alanda, kaba üst araması olarak nitelendirilemeyecek şekilde üst aramalarımız yapılmış, bu esnada 29 haftalık gebe olan benim kazağım kaldırılmış şahsımın onuru rencide edilmiştir. Akabinde bizim beyanımız üzerine cezaevi dışındaki otopakta bulunan aracımız ve araç içindeki kol çantalarımız aranmıştır. Sonrasında işyerimizde yapılan aramada da hukuka aykırı olarak meslek sırrı niteliğindeki belge ve materyallere rızamıza aykırı olarak el konulmuştur.Tamamen kasti olarak eşimin akrabaları olan 3. şahıslara ait evde mesleki itibarım ve onuruk rencide edilerek şahsıma karalama adına arama yapılmış tarafıma değil, 3. şahıslara ait olduğu aleni olan birçok materyale faturaları ibraz edildiği halde el konulmuştur.Aynı esnada Avukat Ede Moroğlu’nun evinde yapılan aramada, yine 3. şahıslara ait metaryallere el konuymuştur. Tüm bu el koyma işlemleri imaj tespitine dair bir ön inceleme işlemi dahiyapılmadan ve tutanak tanzim edilmeder gerçekleştirilmiştir. ”

Avukat Aytaç Ünsal ise 3 gün keyfi olarak gözaltında tutulduklarını ve daha sonra serbest bırakıldıklarını belirtti. Ünsal, son dönemde avukatların gözaltına alınarak, tutuklanarak, darp edilerek susturulmak ve sindirilmek istendiğini söyledi. Ünsal, Türkiye Barolar Birliği’nden avukatların karşılaştıkları hukuksuzluklar konusanda daha etkin mücadele yürütmeye çağırdı.
Hukukihaber

Avukat Tugay Bek, ters kelepçe takılarak darbedildi
15.12.2016



“Silahlı terör örgütüne üye olmak” iddiasıyla 4 gün önce gözaltına alınan, Adana Barosu Cezaevi Komisyonu Başkanı avukat Tugay Bek, ters kelepçe takılarak darp edildi.

Evrensel'in haberine göre, Adana Barosu avukatlarından Taylan Özgür Eker, Adana Emniyet Müdürlüğü’nde tutulan Tugay Bek’i ziyaret etti. Eker’in verdiği bilgiye göre, Bek dün gece sağlık kontrolü için Adli Tıp Kurumuna götürüldü. Sağlık kontrolünün ardından ters kelepçe takılmak istenen, bunun mevzuata ve insan haklarına aykırı olduğunu söyleyerek karşı çıktı.

Eker, bunun üzerine 40 kişilik polis ekibinin Bek’i darp ettiğini belirtti. Bek’in darp olayının ardından Adli Tıp Kurumu’ndan tekrar rapor almak istediğini söyleyen Eker, çıkışta ters kelepçe takılarak tekrar darp edildiğini aktardı.

Eker, Adana Emniyet Müdürlüğü’ne götürülen Bek’in vücudunda darp izlerinin bulunduğunu ifade etti.
Kaynak:BirGün

Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı içinde Avukatlara polis müdahalesi
4 Mayıs 2015



1 Mayıs'taki gözaltıları protesto için Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı içinde eylem yapan bir grup avukata, polis müdahale etti. Gözaltındaki 196 kişi daha adliyeye sevk edildi.

1 Mayıs'taki gözaltıları protesto için Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı içinde eylem yapan bir grup avukata, polis müdahale etti.
Polis, adliyenin içinde müdahale ettiği avukatları kalkanlarla iterek dışarı çıkardı.

Yaşanan arbede sırasında yere düşenler oldu.

İstanbul Valiliği 1 Mayıs’ta Taksim' de gösteri yapmak isteyen 203 kişinin gözaltına alındığını, 6 emniyet mensubu ve 18 göstericinin yaralandığını açıklamıştı.

196 şüpheli adliyede

İstanbul'da, 1 Mayıs'ta gözaltına alınan 196 şüpheli daha adliyeye sevk edildi. 1 Mayıs'ta İstanbul'da gözaltına alınan 255 kişiden 48'i Pazar günü, 11'i de Cumartesi günü adliyeye sevk edilmiş, 17 kişi tutuklanmıştı.
El Cezire

Avukat Umut Kılıç hakkında tahliye kararı
29 Nisan 2015



Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a hakaret ettiği iddiasıyla tutuklanan Avukat Umut Kılıç hakkında tahliye kararı verildi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Adli Yargı Hakimliği Adaylığı Mülakat Kurulu üyelerine hakaret ettiği gerekçesiyle hakkında dava açılan avukat Umut Kılıç'ın tahliyesine karar verildi.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının Kılıç hakkında hazırladığı iddianame, Ankara 32. Asliye Ceza Mahkemesince kabul edildi.

Mahkeme, iddianamenin kabulüyle Kılıç'ın tahliyesini kararlaştırdı.

Adli yargı hakimliği mülakatında Cumhurbaşkanı Erdoğan ile kurul üyelerine alenen hakaret ettiği gerekçesiyle "Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı" ile "Kurul halinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret" suçlarından düzenlenen iddianamede, Kılıç'ın, bu suçlardan 2 yıl 5 ay 15 günden 8 yıl 9 aya kadar hapsi talep ediliyordu.
Cumhuriyet


En son Ekim tarafından Cmt Mar 16, 2013 10:51 pm tarihinde değiştirildi, toplam 5 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Cum Ksm 27, 2009 1:29 am    Mesaj konusu: İSTANBUL BAROSU İKİYE BÖLÜNDÜ Alıntıyla Cevap Gönder

12 Şubat 2010
BARONUN MARİFETLERİ SAYMAKLA BİTMEZ
İstanbul Barosu, Hükümete karşı bir muhalefet partisi gibi çalışyor.
İstanbul Barosu eski Yargıtay Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'nun yol göstermesine uyarak 'katsayı adaletsizliğinin' iptali için iki kez Danıştay'a başvurdu.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde görülen Leyla Şahin davasına müdahil olarak katıldı ve başörtüsü yasağının devam etmesini istedi.

Ergenekon soruşturmasına ilişkin girişimleri tespit edilen YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu'na destek verdi.

Ocak 2009'da Sabih Kanadoğlu'nun evinin Ergenekon soruşturması kapsamında aranmasına tepki gösterdi.

19 Ocak 2009'da yaptığı basın açıklamasında Hurşit Tolon'un GATA'ya sevk edilmesi çağrısında bulundu.

Şubat 2009'da, Ergenekon davası sanıkları emekli Tuğgeneral Levent Ersöz ve emekli Albay Arif Doğan'ın 'sağlık' gerekçesiyle tahliye edilmesi için İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurdu.

Stajyer avukatların Staj Eğitim Merkezi'ne başörtüsü ile girmesini yasakladı.

'Gözaltı, tutuklama, gizli tanık, teknik takip, iletişimin dinlenmesi ve tespiti' başlıklı Ceza Muhakemesi Kanunu uygulamalarına ilişkin bir dizi panel düzenledi. Panellere Ergenekon sanığı Kemal Alemdaroğlu'nun avukatı Metin Çetinba ş'ın da arasında bulunduğu birçok sanık avukatı konuşmacı olarak çağrıldı.

Başkan Muammer Aydın ve yönetim kurulu üyeleri 20 Temmuz'da Silivri'de görülen ikinci Ergenekon davasının duruşmasına katıldı. Aydın, başta Hurşit Tolon olmak üzere birçok sanıkla samimi bir şekilde sohbet etti.
aktifhaber

İSTANBUL BAROSU İKİYE BÖLÜNDÜ

26 Kasım 2009 20:40
İstanbul Barosu'nun 'siyasi yürüyüşü' yönetimi çatlattı. Yargı mensuplarına baskı yapıldığını savunan muhalifler, yönetimden üç ismi devirdi. Baro, tarihinde ilk kez çift başlı olarak yönetilmeye başlandı.
İstanbul Barosu'nun, yargıda yaşanan dinlemeleri protesto etmek için Taksim'de gerçekleştirdiği yürüyüşün ardından yönetim ikiye bölündü. İstanbul Barosu tarihinde ilk kez iki ayrı divan tarafından yönetil-meye başlandı. Yargı mensuplarına baskı yapıldığı gerekçesiyle İstanbul Barosu'nun 18 Kasım'da düzenlediği yürüyüşün ardından baro içerisindeki gerilim yönetimi 'çatlattı'. Taksim eyleminden bir gün sonra yapılan İstanbul Barosu Yönetim Toplantısı da bu gerilimden nasibini aldı.

6 ÜYE MUHALİF

11 üyeli yönetimden altı üye Divan Kurulu'ndaki bazı üyelerin değiştirilmesi için Divan'a da başkanlık yapan İstanbul Barosu Başkanı Muammer Aydın'a önerge sundu. Divan üyelerinden Başkan Yardımcısı Selçuk Demirbulak, Genel Sekreter Özden Gönenli ve Sayman Tayfun Aktaş'ın görevlerinden alınarak yerlerine yeni üyelerin atanmasını isteyen önerge üzerine Başkan Aydın ve iki divan üyesi toplantıyı terk etti. Yaşanan bu krizin ardından toplantıya devam eden 8 divan üyesi seçim yaptı.

YÖNETİMDE SAVAŞ

İstanbul Barosu divan toplantısında yapılan seçim sonrası, 2004-2008 yıllarında Genel Sekreterlik görevini üstlenen avukat Hüseyin Özbek Başkan Yardımcılığı'na, avukat Handan Doğan Genel Sekreterliğe ve avukat Berrin Adıyaman da saymanlığa getirildi. Yaşanan olaylı divan değişiminin ardından görevlerini teslim etmesi gereken eski Başkan Yardımcısı Demirbulak, Genel Sekreter Gönenli ve Sayman Aktaş yeni yönetimi tanımadıklarını açıkladı.

TARİHİNDE İLK KEZ

'Darbeci Baro Taksim'e Hoşgeldin' pankartının şokunu üzerinden atamayan İstanbul Barosu'nda yaşanan bu bölünmeyle, baro tarihinde ilk kez iki ayrı divan oluştu. Baroda yaşanan iki başlı yönetim, İstanbul Barosu'na üye avukatlar arasında da huzursuzluğa neden oldu.

'Eşyanın tabiatına aykırı'

Özdemir Özok'un yokluğunda Ankara'da Türkiye Barolar Birliği'ni toplayıp bildiri yayınlatmak istediği için Anadolu baroları tarafından darbecilerle ortak hareket etmekle suçlanan Türkiye Barolar Birliği'nin Başkan Yardımcısı ve İstanbul Barosu üyesi avukat Berra Besler, hiçbir baronun darbeci olamayacağını ileri sürdü. Besler, “Bu eşyanın tabiatına aykırıdır. İstanbul Barosu da darbeci değildir. Baroların genel zihniyeti, ne türde olursa olsun darbelere karşıdır” dedi.

yenişafak

Kadın avukat ve kızı, 1.5 aydır kayıp
16:55 - Panik depresif-psikoz teşhisi ile son 15 yılda 3 kez kliniğe yatarak psikolojik tedavi gören 35 yaşındaki F.B. isimli avukat, şansız bir evlilik sonrası eşinden boşanarak baba evine geri döndü. zamanlarda tedavi olmayı kabul etmezken, kendisini hastaneye götürmeye kalkışan ailesine de karşı çıktı. 22.12.2009 KÜTAHYA netgazete

Çete davalarına bakan kadın avukat ölü bulundu
23:15 - İstanbul Barosu avukatlarından Ece Arslan (28) Şişli'deki evinde ölü bulundu. Poyraz Hukuk Bürosu'nda çalıştığı öğrenilen Arslan'ın, Eskişehir Baro Başkanı Oğuz Arslan'ın kızı olduğu öğrenildi. Herhangi bir yara ve darp izine rastlanmayan Arslan İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şubesi'nde baktığı bazı çete davalarıyla biliniyordu. 30.01.2010 İSTANBUL netgazete

Müvekkiline esrar götüren eski avukat yakalandı
17:57 - Metris Cezaevi'nde tutuklu olan müvekkiline yaklaşık 10 yıl önce uyuşturucu götürürken yakalanarak yargılandığı davada 3 yıl 1 ay hapis cezası alan eski avukat İrfan Can, İstanbul'da yakalandı. 17.03.2010 İSTANBUL netgazete

03 Nisan 2010
Avukatlardan Özbek'e Protesto
İstanbul Barosu üyesi bir grup avukat, baronun HSYK Başkanvekili Kadir Özbek'e 'Mahmut Esat Bozkurt' ödülünü vermesini dövizler açarak ve alkışlarla protesto etti

Protesto karşısında Özbek sessizliğini korurken, salonda bulunan diğer avukatlarla protestocu avukatlar arasında kısa süreli gerginlik yaşandı.

İstanbul Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Cemil Birsel Konferans Salonu'nda düzenlenen ödül törenine, HSYK Başkanvekili Kadir Özbek, HSYK üyesi Ali Suat Ertosun, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin, İstanbul Barosu Başkanı Muammer Aydın ve baro üyesi avukatlar katıldı.

Muammer Aydın, Mahmut Esat Bozkurt ödülünü vermek için Kadir Özbek'i kürsüye davet etti. Özbek konuşmasına başladığı sırada salonda bulunan bir grup avukat, 'Önce avukata saygı', 'Baro kimin?', 'Hakim sendromuna son', 'Silivri'den önce biz', yazılı döviz açtı. Avukatlar, alkışlarla Özbek'e ödül verilmesini protesto etti. Bu sırada salonda tansiyon yükseldi ve diğer avukatlarla protestocu avukatlar arasında kısa süreli gerginlik yaşandı. Protestocu avukatların salon dışına çıkmasıyla gerginlik yatıştı. Protesto karşısında Özbek sessizliğini korurken, baro başkanı Aydın avukatlara tepki gösterdi.

Öte yandan, eylem yapan avukatlar fakülte bahçesinde toplanarak basın açıklaması yaptı. Basın açıklamasını okuyan Avukat Şule Recepoğlu, 132 yıllık geçmişi olan İstanbul Barosuna bağlı oldukları için gurur duyduklarını belirterek, "Baro yönetiminin biz avukatlara hiç sormadan, danışmadan siyasi partilerin merkez komiteleri gibi kararlar alarak tasarrufta bulunmasından son derece rahatsızız. İstanbul Barosu'nun ırkçı ve ayrımcı söylemleriyle maruf eski adalet bakanlarından Mahmut Esat Bozkurt adına hukuk ödülleri dağıtması kesinlikle kabul edilemez. 'Öz Türk olmayanların Türk vatanında bir hakkı vardır; o da Türklere hizmetçi olmaktır, köle olmaktır.' sözlerinin sahibi Mahmut Esat Bozkurt adına hukuk ödülü verilmesi bu ülkede yaşayan milyonlarca Kürt'e, Laz'a Çerkez'e Boşnak'a Ermeni'ye Arnavut'a Arap'a Roman'a hakaret ve aşağılamadır." diye konuştu.

Avukat Recepoğlu, HSYK Başkanvekili Kadir Özbek'e ödül verilmesini Stockholm Sendromu'na benzeterek, baronun bu ödülü vermekle bu sendromun içine düştüğünü söyledi
aktifhaber

AVUKAT DÖVEN MÜTEAHHİDE 4 YIL HAPİS

Kayseri'de su borcunu ödemediği için evine hacze gelen avukatı dövdükten sonra 'borcu yoktur' yazılı kağıda zorla imza attıran müteahhide 3 yıl 11 ay 15 gün hapis cezası verildi.
13 Nisan 2010 Salı 14:40
KAYSERİ - Kayseri 2. Ağır Ceza Mahkemesinde tutuklu olarak yargılanan müteahhit Ali Yıldız T'ye, Köşk Mahallesi'ndeki evine, Kayseri Su ve Kanalizasyon İdaresi (KASKİ)'ne olan 800 lira birikmiş borcunu ödemediği için hacze gelen avukat Kasım Erbilli'yi darp ederek burnunu kırmak suçundan 1 yıl 5 ay 15 gün, zorla 'borcu yoktur' yazılı kağıt imzalatarak gasp yapmaktan da 2 yıl 6 ay ağır hapis cezası verildi. habervitrini

Bıçaklanan diş hekimini, bu kez de vurdular
11:10 - Konya'da diş hekimi Murat İ. (32), geçen hafta sonu avukat Ö.K.'yi rahatsız ettiği için erkek arkadaşı Mevlüt T. (33) ile kavga etti. Kavgada bıçaklanan diş hekimi, hastaneye kaldırıldı. Murat İ., taburcu olup dün gece tekrar Konya'ya geldi. Murat İ., avukat Ö.K.'nin iş ortaklarının hukuk bürosuna gitti. Gece yarısı arkadaşlarıyla büroya giden Mevlüt T., aynı bürodan çıkan Murat İ. ile karşılaştı. İkili arasında çıkan kavgada darp edilen Murat İ., iki bacağına da silahla ateş edilerek yaralandı. 08.05.2010 KONYA netgazete

Sahte avukat, yanında 2 gerçek avukat çalıştırdı
10:40 - İstanbul'da, sahte avukatlık suçundan hakkında kesinleşmiş 7 yıl hapis cezası bulunan Yıldırım Turan yakalandı. Sahte avukatın Kadıköy'de avukatlık bürosu açtığı ve yanında iki avukat çalıştırdığı öğrenildi. Turan, 2004 yılında Kartal ve Pendik adliyelerindeki pek çok duruşmaya sahte avukat olarak girdiği ortaya çıktığından 7 yıl hapis cezasına çarptırılmış, 2007 yılında firar etmişti. 23.05.2010 İSTANBUL netgazete

Dink ailesinin avukatı evinde ölü bulundu
05 Haziran 2010
Gazeteci Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin davanın müdahil avukatlarından Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Hakan Karadağ’ın intihar ettiği öne sürüldü

ddiaya göre; avukat Hakan Karadağ (40), önceki gün yanında çalışan ve kız arkadaşı olan Çiğdem Pamukçu ile tartıştı. Daha sonra Pamukçu’ya, “Anneme hesap vereceksin” yazılı bir telefon mesajı attı. Pamukçu, geri dönüp kendisini aradı ama ulaşamadı. Karadağ’ın evine önceki gece saat 02.30 sıralarında gelen Pamukçu, avukatı üçlü priz kablosu ile mutfaktaki doğalgaz borusuna asılı olarak buldu. Milliyet

Davadan Çekilmezsen Rezil Ederiz
16 Haziran 2010
Eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay'ın, mahkeme kararıyla dinlenen telefon konuşmaları, Ergenekon davasına bakan Hâkim Köksal Şengün'e kurulan tuzağı deşifre etti.

Mahkeme Başkanı Köksal Şengün'ü şantaj ve tehditle baskı altına alan Ergenekon şüphelisi avukat Tülay Bekar, Şengün'den ısrarla davadan çekilmesini istiyor. Bekar'ı yönlendiren Oktay, mevcut durumu şöyle anlatıyor: "Onu bağladık, bir bakıma bağlandı. Yetmiyor adamın gücü, yetmiyor."

Ergenekon'un son dalgasında gözaltına alınan eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay'ın telefon kayıtları, Silivri'de devam eden davaya müdahaleyi gözler önüne serdi. Seyfi Oktay'ın yönlendirdiği Ergenekon şüphelisi avukatlar Tülay Bekar ve Ali Hadi Emre'nin dinlemeye takılan konuşmaları, davaya bakan Mahkeme Başkanı Köksal Şengün'ün nasıl tuzağa düşürüldüğünü gösteriyor. Mahkeme kararıyla yapılan kayıtlara göre, Hâkim Şengün adeta ablukaya alınmış. Avukat Tülay Bekar, kadınlığını da kullanarak Şengün üzerinde tehdit ve şantajla hakimiyet kurmuş. Sürekli olarak safların değiştiği telkininde bulunan Tülay Bekar, ağustos 2009'da yaptığı bir konuşmada Şengün'ü açıkça tehdit ediyor. "Herkes aleyhine konuşuyor artık. Sen adını söylemeye utanacak hale geleceksin yakında." diyor. Seyfi Oktay'ın yönlendirdiği avukat ekibiyle görüşmeler yapan Bekar, alınan kararlar doğrultusunda Köksal Şengün'den ısrarla davadan çekilmesini istiyor. Ergenekon Hâkimi'nin emeklilik taleplerini reddetmesi üzerine ise Yargıtay'a üyelik formülü üzerinde duruluyor. Bunun için Oktay devreye girerek, Şengün'ü HSYK Başkan Vekili Kadir Özbek ile görüştürüyor. Ancak Şengün, bu şekilde seçilmesinin yanlış anlaşılacağı gerekçesiyle bundan vazgeçiyor.

Seyfi Oktay, Ergenekon davasında tahliye edilmesini istediği isimleri ya avukat Bekar'ı kullanarak Şengün'e iletiyor ya da düzenlediği yemekli toplantılarda bizzat kendisi iletiyor. Oktay'ın Bekar'a "Hiç olmazsa Haberal'ı bıraksa." sözü sanıkların tahliyesi için başkan Şengün'e kurulan tezgahı ortaya koyuyor.

Hakim Şengün üzerindeki planlar, iki safhada uygulamaya konuluyor. Telefon konuşmalarından avukat Bekar'ın önce Şengün'ü emekli etmeye zorladığı anlaşılıyor. Şengün'ün emekli olma taleplerini reddetmesi üzerine, Yargıtay'a üye seçilme formülü üzerinde duruluyor. Bunun için eski Adalet Bakanı Oktay devreye girerek, Şengün'ü Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Başkan Vekili Kadir Özbek ile görüştürüyor. Ancak Şengün'ün bu şekilde seçiminin yanlış anlaşılacağı gerekçesiyle bu formülden de vazgeçiliyor.

Oktay'ın avukatlardan oluşan ekibinin Şengün'e Ergenekon iddianamelerinin kabulü yönünde oy kullanmasından da rahatsız olduğu görülüyor. Avukat Bekar, bu rahatsızlığı Şengün'e doğrudan iletiyor. Bekar, bir görüşmede Şengün'e Seyfi Oktay'ın "Birinin böyle savaş vermesi lazım. İddianameyi niçin kabul etti?" mesajını iletiyor. Şengün ise "Herkes rahat rahat konuşuyor." tepkisi veriyor.

Dinleme kayıtlarında, Bekar, Şengün'e emekli olması halinde sahip çıkacakları güvencesini veriyor. Şengün'ün "Emekli olsam ne yapacam?" sözleri üzerine Bekar, "Biz seve seve kapımızı açarız sana." diyor. Bekar pek çok konuşmasında Ergenekon davası dosyasından uzaklaşmasını, aksi takdirde kendisiyle görüşmeyeceğini söylüyor. Bekar, "İyi gidiyor işlerim. Seni yanıma alabilirim, çalıştırabilirim sanıyorum maaşını ödeyebilecek pozisyona gelebilirim... Büro senin olsun, yeter ki sen gel. İstanbul büroya otur böyle ya paşa gibi otur çalış yeter ki sen gel." ifadelerini kullanıyor.

Şengün'ün emekli olmaya yanaşmaması üzerine avukat Bekar, dosyayı Ankara'daki Danıştay davasıyla birleştirmesini istiyor. Bekar'ın "Gönder şu dosyayı da gitsin. Gönder ya Allah rızası için gönder de kurtul. Artık bırak o davanı da gel..." ifadeleriyle Şengün'ü baskı altına alıyor.

Avukat, Başkan Şengün'den ıskarla emekli olup Ankara'ya gelmesini istiyor. Bu talebi o kadar çok tekrarlıyor ki, bir ara Başkan, "Nedir, ne biliyorsun, emekli niye olayım' diye soruyor.

Avukat Bekar, Şengün'ü davadan ayrılması için İstanbul'da görevli hakim ve savcıların Emniyet'in verdiği iftarda çekilen fotoğraflarla da tehdit ediyor. Fotoğrafların "Pazarlık" ifadesiyle Hürriyet gazetesinde yayımlanacağını söyleyen Bekar, "Ondan sonra sanıkların sana güveni kalmayacak." diyor. Avukat Bekar, fotoğraf konusunu eski bakan Seyfi Oktay'la da değerlendiriyor. Oktay, "Bence o lehte bişey hiç şey yapmayın, daha rahat hareket ederler." cevabı veriyor. Daha sonra aynı fotoğrafların Odatv. isimli internet sitesinde yayınlanmasıyla ilgili Seyfi Oktay ile Tülay Bekar arasında görüşmeler geçiyor.

Tülay Bekar, talimatları Seyfi Oktay'dan alıyor

Avukat Tülay Bekar, Hâkim Şen-gün ile yaptığı görüşmeleri ayrın-tılı olarak Oktay'a aktarıyor. Aldı-ğı talimatlar doğrultusunda da ka- dınlık gücünü kullanarak Mahkeme Başkanı üzerinde baskı yapıyor. İşte kayıtlardaki bazı cümleler:

Tülay Bekar: Sen önce şu dosyayı at kafandan da ben de rahat edeyim. Yoksa görüşmeyeceğim seninle.

Tülay Bekar: Yani emekli ol, ondan sonra basın açıklaması yap, yeri yerinden oynat. Nasıl mutlu olurum.

Tülay Bekar: Resmen istihbaratla tanıştım tanışalı gün yüzü görmedim.

Seyfi Oktay: Yani hiç olmazsa bu şey, Haberal'ı falan bir bıraksa çok iyi olur.

Tülay Bekar: İstihbaratla tanıştım tanışalı gün yüzü görmedim

13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Köksal Şengün'ün, Avukat Bekar ile 30 Temmuz 2009'da yaptığı konuşma ilginç ifadeler içeriyor. Bekar söz konusu konuşmada istihbaratçılarla bağlantısını itiraf ediyor.

Bekar: Seyfo seninle görüşmek istiyordu. Pazartesinden önce.

Şengün: Sen olmadan konuşmam kimseyle.

Bekar: Seyfi Oktay'la görüşeceksin. Ben ona (Yargıtay'a) üye seçilmek istediğini söylemiştim. Başka türlü başının beladan kurtulmasına imkân yok gibi geldi bana.

Şengün: Dolayısıyla başkaları da daha rahat mı hareket eder hı.

Bekar: Pazar günü kahvaltı yapalım eğer müsaitseniz. Seyfi Bey Didim'den gelecek. Ben de Ankara'dan geleceğim. Pazar günü sizinle kahvaltı yapmak isteriz.

Şengün: Onsuz olmaz mı?...Sen iyi misin şimdi?

Bekar: Tatile gitmek istiyorum ama borçlarım var gidemiyorum. Yargıtay üyesi seçil de ben kurtulayım. Yazık değil mi şu Ali Suat Ertosun mudur nedir? Yani hadi öpüyorum seni.

Şengün: Ya kendini kurtarınca dur önce bir kendini kurtar.

Bekar: Hep bu çevrem onlardan oluşuyor ama ne yapayım bunalıma girdim. Keşke bu davalara girmeseydim. Resmen istihbaratla tanıştım tanışalı gün yüzü görmedim. Ne kadar rahat hareket ediyordum, telefonda rahat konuşuyordum.

Avukat Tülay Bekar'ın 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Köksal Şengün üzerinde kurduğu baskı eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay ile Avukat Ali Hadi Emre arasında geçen konuşmalarda da yer alıyor. Oktay, 3 Eylül 2009 tarihli telefon görüşmesinde Şengün için "Adamı bağlamak için çok sıkıntı çekiyoruz." diyor. Söz konusu görüşme şöyle:

Ali Hadi Emre: İyi işte onu abi. Artık bir an önce o işi yapın. Ya yani biz de sıkıntı çekiyoruz vallahi. Yani bir an önce bi görüşme yapın diyorum. Ben de sıkıntı çekiyorum. Milleti şey yapmakta.

Seyfi Oktay: Ya bunda sıkıntılı ne olacak ki. Adamı bağlamak için bir sürü çaba sarf ediyoruz yani.

Emre: Evet evet. Ya ben ben sizin açınızdan şey değil tabi ben onda hiç bi tereddüt yok. Ben de biliyorum. Şey de, bu tarafa da her şeyi konuşamıyorsun anlatamıyorsun böyle o onun sıkıntısı var işte. Siz yani o zaman görüşeceksiniz gidince onunla değil mi şeyi.

Oktay: O meşhur başkanla birlikte olma durumu olabilir bu akşam.

Emre: O konu netleşse iyi olur yani, çok sıkıntı çekiyorum ben.

Oktay: Bu ara sabretsinler bu ara bir sonuca bağlanacak o. Onu bağladık bağladık yani hani bir bakıma bağlandı.. Yetmiyor adamın gücü yetmiyor yoksa o açıdan bağlandı o iş.

Telefon dökümleri Adalet Bakanlığı'na gönderildi

"Ergenekon" soruşturması dosyasında telefon dinleme kayıtlarından oluşan iletişim tespit tutanaklarının, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Köksal Şengün'ün şüpheli avukatlar ve eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay ile konuşmalarının da bu tutanaklarda yer alması nedeniyle Adalet Bakanlığı'na resen gönderildiği bildirildi. Alınan bilgiye göre, Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesi'nde Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz tarafından sorgulandıktan sonra Nöbetçi 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nce 5 Haziran'da tutuklanan ve itiraz üzerine aynı mahkemenin heyetince 11 Haziran'da serbest bırakılan avukatlar İşçi Partisi (İP) Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Cengiz, Ali Hadi Emre, Tülay Bekar ve Kutbedtin Kaya'yla ilgili soruşturma tutanaklarında İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Köksal Şengün'ün de ismi geçmişti. Soruşturma dosyasında, Şengün'ün eski bakan Oktay ve bazı avukatlarla telefon görüşmelerinin kayıt örneklerine yer verilmişti. Soruşturma dosyasına yansıyan iletişim tespit tutanaklarının usul gereği resen Adalet Bakanlığı'na gönderildiği, Şengün'le ilgili işlemin Adalet Bakanlığı'nın inisiyatifinde olduğu belirtildi. Bu uygulamanın rutin olduğu, Savcı Öz'ün Köksal Şengün'ü bakanlığa şikâyet etmesi gibi bir durumun söz konusu olmadığı ifade edildi.

Kaynak: Zaman

Skandalın Tayin Merkezi Belli Oldu
18 Haziran 2010
Ergenekon dalgasında ortaya çıkan bilgiler yeni bir skandalı daha gün yüzüne çıkardı.
Ergenekon’un son dalgasında aralarında Adalet eski Bakanı Seyfi Oktay'ında olduğu zanlılarla ilgili yürütülen operasyonda bir skandal daha gün yüzüne çıktı. Ergenekon’la birleştirilen Danıştay davasının sanıkları için Baro tarafından atanan avukatların aynı davanın sanığı Doğu Perinçek'in avukatı tarafından belirlendiği tespit edildi.

BARO BAŞKANINDAN BİLGİ

Mahkeme kararıyla dinlenen telefon kayıtlarında Doğu Perinçek'in avukatı İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Cengiz ile İstanbul Baro Başkanı Muammer Aydın'ın görüşmeleri yer aldı. 26 Ağustos 2009 saat 18.04'te yapılan görüşmede Aydın'ın Danıştay sanıkları için görevlendirilen avukatları Cengiz'e bildiriyor. Aydın'ın "Oğuz Kayıran, Burhanettin Aktürk ve Ramazan Zeybek üç arkadaş görev almayı kabul ettiler. Onları atıyoruz haberin olsun" sözlerine, Cengiz "Bunları kim için atıyoruz abi" şeklinde karşılık veriyor. Aydın'ın "Erhan Timuroğlu, İsmail Sağır ve Tanju Okan için Avukat Oğuz Kayıran" demesi üzerine Cengiz, "Bunları gruplandırmayı neye göre yaptınız çünkü bazıları bir birleriyle konuşmuyor bile ayrı ayrı tutuyorlar" uyarısı yaparak, "Ben bunu yarın size rahatsız etsem telefonla bildirsem" önerisinde bulunuyor. Cengiz'in "Birbirleriyle kavga ediyorlar. Dolayısıyla aynı kişi, bu birbiriyle geçinemeyen iki kişinin avukatı olursa çıkarabilir arkadaşlar" hatırlatması üzerine Aydın da, "Tamam o zaman biz isimleri bilmiyoruz sen bize onları ayır gruplayıver bildir" karşılığını veriyor.

VELİ KÜÇÜK'ÜN KIZI DEVREDE

Cengiz, Baro Başkanı Aydın'la görüşmesinden 4 dakika sonra bu kez Veli Küçük'ün aynı zamanda avukatlığını da yapan kızı Zeynep Küçük'ü arıyor. Küçük'ün 'İyi haberler mi vereceksiniz" sözlerine "Nereden bildiniz" karşılığını veriyor. Küçük'e, Baro Başkanı'nın avukat görevlendirmesini aktaran Cengiz, "Üç kişiyi görevlendirmiş. İsim söyledi, şu şunun için, şu şunun için dedi, dedim öyle yapmayın, zaten pazartesine kaldı bu, ben size yarın bu sanıkları 3 gruba ayırayım, bildireyim, sonra bu 3 kişiye dağıtın dedim," "Çünkü biliyorsun adamlar kavga edip duruyorlar ikisi aynı avukat olmaz" bilgisini veriyor.

“Ay çok iyi olmuş vallaha”

Mehmlet Cengiz ile Zeynep Küçük arasında yapılan görüşmenin devamı şöyle gerçekleşiyor: Küçük: Yarın konuşuruz ben onları biliyorum yani. Cengiz: Tamam yarın üçe ayıralım bunları bildirelim. O üç kişi pazartesi gelecek . Onlarla da konuşmuş. O iki kişiyle tamam demişler Küçük: Ay çok iyi olmuş vallaha harika bir iş oldu ha. Yarın o zaman orda şey yaparız ayarlamayı yaparız. Cengiz: Siz şimdiden düşünün nasıl yapacağız? Zeynep: Tamam ben şimdi tekrar ifadelere falan bi bakayım, bunları bozulmaya isteyenler istemeyenleri bir ayırayım.

İstanbul Barosu Başkanı Aydın, Danıştay sanıklarına baro tarafından atanacak avukatların listesini Ergenekon şüphelisinden alırken dinlemeye takıldı

Ergenekon Silahlı Terör Örgütü iddiasıyla sürdürülen soruşyturma kapsamında ‘adil yargılamaya teşebbüs’ iddiasıyla gözaltına alınan eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay ve şüpheli avukatların mahkeme kararıyla yapılan telefon dinlemelerinden çok ilginç bağlantılar çıkmaya devam ediyor. İstanbul Barosu Başkanı Muammer Aydın’ın, Ergenekon’la birleştirilen Danıştay davası sanıklarına baronun atayacağı avukatları, Ergenekon şüphelileriyle görüştükten sonra belirlediği ortaya çıktı.

ÜÇ AVUKAT SEÇTİK HABERİNİZ OLSUN

26 Ağustos 2009 günü Ergenekon şüphelisi İP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Cengiz ile İstanbul Barosu Başkanı Muammer Aydın arasında gerçekleşen telefon görüşmesinde Aydın “Oğuz Kayıran, Burhanettin Aktürk, Ramazan Zeybek üç arkadaş görev almayı kabul ettiler”, “onları atıyoruz haberiniz olsun” diyor. Cengiz’in “Tamam o peki bunları kim için atıyoruz abi” sorusuna Muammer Aydın “Erhan Timuroğlu, İsmail Sağır, Tanju Okona için avukat Oğuz Kayıran” cevabını veriyor.

KİME HANGİ AVUKATI ATAYALIM LİSTE VER

Mehmet Cengiz’in “Bunları gruplandırmayı neye göre yaptınız? Çünkü bazıları bir birleriyle konuşmuyor bile”, “Ben bunu yarın size rahatsız etsem telefonla bildirsem” sözleri üzerine Baro Başkanı Aydın “Olur o zaman yarın sen bize kimlerle ilgili olması gerektiğini...” “Tamam o zaman o zaman biz isimleri bilmiyoruz sen bize onları ayır gruplayıver, bildir” karşılığını veriyor.

ZEYNEP KÜÇÜK: HARİKA BİR İŞ OLDU

Baro Başkanı Aydın’dan Danıştay sanıklarına atanacak avukatları belirleme yetkisialan Ergenekon şüphelisi Mehmet Cengiz, 26 Ağustos 2009 günü Ergenekon tutuklu sanığı Veli Küçük’ün kızı ve avukatı Zeynep Küçük’ü arayarak listeyi birlikte yapmayı teklif ediyor. İP’li Cengiz’in “...yarın üçe ayıralım binları bildirelim, o üç kişi pazartesi gelecek”, “(Muammer Aydın) Onlarla da konuşmuş, o iki kişiyle tamam demişler” sözleri üzerine Küçük “Ay çok iyi olmuş vallaha harika bir iş oldu ha..”, “Yarın o zaman orda şey yaparız o ayarlamayı yaparız” karşılığını veriyor.
aktifhaber

Sigara kaçakçısı avukat
29 Ekim 2010 Bir avukatın kendi aracında doğu illerden aldığı kaçak sigaraları İstanbul’a götürdüğünün istihbaratını alan Erzincan polisi aracı kent merkezine yakınlarındaki durdurdu. Araç da yapılan aramada 8.897 paket kaçak sigara ele geçirildi.

Edinilen bilgiye göre doğu illerinden aldığı çok miktardaki kaçak sigaraları kendisine ait 44.LU.577 plakalı Pasat marka aracının muhtelif yerlerine zulalayarak İstanbul’a götürmek isteyen Malatya Barosuna kayıtlı Avukat G.G. Erzincan il merkezine yakın bir noktada durduruldu. haber7

Avukat Zeynep Küçük "Osmanım" Oyununu Nasıl Bozdu?
Ali Serdar Bolat
Açık İstihbarat

Duruşmalarda bu ev iddiası çürütülünce Osmanım ikinci bir evden bahsetmişti.Hakim, her iki evi de göstermesini istedi. Osmanım ikinci evi de bulamadı.

Dosyaya adresi giren evin önünde basın mensupları ve polis bekliyordu.

Cam kenarında oturan Osmanın buna rağmen evi bulamadı!

Zeynep Küçük, Ergenekon tutuklusu Emekli Tuğgeneral Veli Küçük'ün kızı ve avukatı.

Osman Yıldırım, nam-ı diğer "Gizli tanık 9", verdiği yalan ifadelerle Danıştay davasının Ergenekon davası ile birleştirilmesine yol açan kişi.

Osman, veya Ergenekon Savcılarının deyimiyle "Osmanım", Ankara Ağır Ceza Mahkemesi tarafından suçlu bulunup hüküm giydikten sonra birdenbire bombaları kendisine Ergenekoncuların verdiğini hatırladı (!).

Gizli tanıklık yaparak yasanın gizli tanıklara verdiği haklardan faydalanıp serbest bırakılma, maaşa bağlanma fikrini çok sevdi.

Hem yıllarca hapis yatmaktan kurtulacak, hem de bedavadan maaş alıp krallar gibi yaşayacaktı. Bu fikri kendisine Ergenekon Savcıları vermişti.

Osmanım, Ataşehir'de toplantı yapılan bir evde Veli Küçük'ün talimatı ile bombaları Muzaffer Tekin'den aldığını ileri sürdü.

Danıştay ve Ergenekon davalarının sanıkları işte bu evde bir araya gelmiş oluyorlardı.Bundan dolayı iki dava birleştirilmişti.

Gelgelelim Osmanım'ın verdiği bilgiler baz istasyonlarından gelen belgelerle duvara tosladı.

Çünkü, Osmanım'ın "Şu gün şu saatte bombaları Ataköy'de falancadan aldım, falancalar da oradaydı" dediği gün ve saatte Osmanım'ın kendisi dahil adını verdiği diğer kişilerden hiçbirinin Ataşehir'de olmadığı, cep telefonlarının oradan çok uzak yerlerde sinyal verdiği ve konuşmalar yaptıkları anlaşılmıştı.

Hakim Hasan Hüseyin Özese bu durumu duruşmada şöyle açıkladı:

"Osman Bey'in o sırada evde olduğunu öne sürdüğü bütün sanıklar, bu iddiayı yalanladılar.

Toplantının yapıldığı öne sürülen güne ilişkin baz istasyonu dökümleri de mahkemeye ulaştı, ve sanıklardan hiçbirinin söylenen tarih ve saatte Ataşehir'de olmadığı meydana çıktı.

Son olarak mahkemede tanıklar dinlendi ve onlar da Ataşehir'de Osman Yıldırım'ın iddia ettiği gibi bir toplantı olmadığını söylediler."

Böylece Danıştay cinayeti ile Ergenekon sanıkları arasında bağlantı olduğu iddiası çökmüştü.

Tertipçi Savcılar telaş içindeydiler.

Onların itelemesi ile Osmanım her duruşmada "Toplantının yapıldığı evi eliyle koymuş gibi gösterebileceğini" söylemeye başladı.

Yani Ataşehir'de keşif yapılmasını istiyordu.

Savcı Mehmet Ali Pekgüzel, 160. duruşmada, keşif yaptırılmasını talep etti.

Bu, Savcıların son çırpınışı idi.

Kendisinin ve diğer sanıkların içinde olmadıkları anlaşılan evi gösterse ne olacaktı?

Avukat Zeynep Küçük tehlikeyi sezmişti.

Savcılar Osmanım'a evi gösterecek, Osmanım da sözde evi bulmuş olacaktı.

Çünkü Osmanım, bilmediği anlaşılan bir evi nasıl bulacaktı? Bu, olanaksızdı.

Zeynep Küçük, her gün adliyeye giderek keşif talebi ile ilgili karar çıkıp çıkmadığını kontrol etmeye başladı.

1 Ekim Cuma günü keşif yapılması kararı çıktı.

Mahkeme 4 Ekim Pazartesi günü yetkili mercilerle yazıştı ve 5 Ekim'de keşif yapılması planlandı.

Zeynep Küçük 4 Ekim günü dilekçe yazarak keşfe katılmak istediğini mahkemeye bildirdi.

Bunun üzerine keşif 7 Ekim'e ertelendi.

Dikkat: Mahkeme, keşif yapılacağını sanık avukatlarına bildirmedi.

Zeynep Küçük bir hafiye gibi çalışarak keşif gününü öğrendi.

İleri demokrasilerde kanunsuzluk mu arıyorsun? İşte bir örneği de bu...

Avukat Zeynep Küçük keşif heyeti ile buluşmak üzere Ataşehir Migros önüne gitti.

Ancak, elinde yasal izin kağıdı olmasına rağmen minibüse binmesine izin verilmedi.

Zeynep Küçük, bu engellemenin zapta geçirilmesini isteyince tertipçiler sert kayaya toslamış olduklarını anladılar.

Hakim Hüsnü Çalmuk, Zeynep Küçük'ün araca binmesine izin vermek zorunda kaldı.

Minibüste Hakim Çalmuk, Savcı Nihat Taşkın, Osmanım ve avukatı, bilirkişi, katip ve askeri personel vardı.

Araç hareket edince video kaydı yapılmaya başlandı, araç içindeki kimsenin Osmanım'a müdahele etmemesi istendi.

İki buçuk saatte küçücük Ataşehir içinde 60 km. katedildi. Ama Osmanım evi bulamadı.

Duruşmalarda bu ev iddiası çürütülünce Osmanım ikinci bir evden bahsetmişti.

Hakim, her iki evi de göstermesini istedi. Osmanım ikinci evi de bulamadı.

Dosyaya adresi giren evin önünde basın mensupları ve polis bekliyordu.

Cam kenarında oturan Osmanın buna rağmen evi bulamadı.

"Sıfır noktasına geri dönelim, yeniden tarif edeyim" dedi, Hakim kabul etti.

O muhiti çok iyi bildiğini tekrar edip duruyor, ama her iki evi de bir türlü bulamıyordu.

Sinirlenen Hakim: "Bulamayacaksan söyle zarfı kapatayım" dedi.

Bunun üzerine t Savcı Nihat Taşkın, herşeyi göze alarak şu kanunsuz teklifi yaptı:

"Kovuşturma aşamasında evi tespit ettik. Burası Recep Özkan'ın evidir. Götürelim oraya Osman Yıldırım'ı, evi biz gösterelim, orada bize yer gösterme yapsın".

İşte bu teklif, keşif yapılacağının neden sanık avukatlarına bildirilmediğini ortaya koyuyordu.

Zeynep Küçük'ün neden minibüse alınmak istenmediğini açıklıyordu.

Zeynep Küçük, bu kanunsuz, ahlaksız teklife derhal itiraz etti.

Bu kadar kanunsuzluğa ortak olmayı göze alamayan Hakim, Savcının teklifini reddetti ve zarfı kapattı.

Eğer Zeynep Küçük uyanıklık yapıp keşif gününü ısrarla takip edip zamanında dilekçe vererek keşfe katılmamış olsaydı, tertipçi Savcı evin yerini gösterecek ve sanki Osmanım evi bulmuş gibi keşif zaptı tutulacaktı.

Zeynep kardeşim seni kutluyorum, gözlerinden öpüyorum. Avukatlık işte böyle yapılır.

REDDİYE!.. AVUKATLIĞIN ÇÖKÜŞÜNE VE ÇÖKÜŞÜN AVUKATLIĞINA
AV. Cem Alptekin ile Baro seçimleri üzerine...
25 Kasım 2010

İstanbul Barosu’nda 6–7 Kasımda yapılan seçimler sadece kazananlar açısından değil, muhalif gruplar açısından da yeni bir dönemin başlangıcı olacaktır. Seçimlerde yönetim belirlenmiş ancak muhalefet belirsizleşmiştir.

Seçimlerde sağı temsil eden Hukukun Üstünlüğü Grubu istatistiksel olarak durumunu korurken daha önce seçime giren diğer bütün gruplar büyük kayıplara uğramıştır. Bu da Baro’da muhalefeti tartışılır duruma getirmiştir. ÇAG (Çağdaş Avukatlar Grubu) çekirdeğinden ayrılan Önce İlke Grubu (ikiye bölünmüş haliyle bile) oy patlaması yaparak iktidarını korumaktadır. Oysa ÇAG ve yine ÇAG’dan ayrılan KAV (Katılımcı Avukatlar Grubu) büyük kayıplara uğradığına (ve ÇAG’dan bu seçimlerde kopan ÖHP(Özgürlükçü Hukuk Platformu) de seçim sonuçlarına bakıldığında ciddi bir varlık gösteremediğine göre bu grupların geleceğin muhalefeti olmaları da tartışılır duruma gelmiştir. İşte tam bu noktada, İstanbul Barosu’nda son 22 yılını kamuoyunun yıllardır yakından takip ettiği 16 Mart Davası üzerinden 12 Eylül’e ve Kontrgerillaya karşı hukuk mücadelesi ile geçiren ve başta barolar olmak üzere, Türkiye’de hukuk devleti isteyen kesimleri samimiyet sınavına zorlayan ve ayrıca Baro içinde liberal ve statükocu sola, ayrılıkçı ve meslekçi anlayışlara karşı eleştirel duruşuyla dikkat çeken Av. Cem ALPTEKİN, kendisiyle yaptığımız bu söyleşide “ŞİMDİ SOSYALİST SOL ZAMANIDIR” diyerek, “avukatlığın çöküşüne ve çöküşün avukatlığına” ciddi bir reddiyede bulunuyor.

Y.T: İstanbul Barosu’nun son 22 yılını nasıl değerlendiriyorsunuz?

BARO TARİHİNDE BİR İLK

C.A: İstanbul Barosu’nu benim de ilk kez bünyesine katıldığım ÇAG’ın yönetime geldiği 1988 yılından itibaren değerlendirmek isterim. Biliyorsunuz, 12 Eylül birçok kurum gibi İstanbul Barosu’na da büyük darbe indirmiş, Orhan Apaydın başkanlığında 1976’da yönetime gelen ÇAG, seçimle kazandığı yönetimi 12 Eylülcülerin baskısı ve ayak oyunlarıyla yitirmiştir. Ancak ÇAG, kısa zaman içinde 12 Eylül darbesine karşı tüm solu yeniden örgütleyerek 1988 Baro seçimlerini kazandı ve Turgut KAZAN İstanbul Baro Başkanı oldu. Ancak, ÇAG’ın temel ilkeleri ve duruşundan taviz verdiği gerekçesiyle, Baro’nun ve avukatların temel sorunlarına çözüm üretemediği ve özellikle de Baro adına (AVTA ve AVKON gibi inşaat projeleri nedeniyle) girdiği akçalı işlerden dolayı yoğun eleştiriler almış; bu ve benzeri eleştiriler nedeniyle Kazan dönemi Baro tarihinde ilk kez 7 Yönetim Kurulu üyesinin birlikte istifasına da sahne olmuştur. Yönetim anlayışı ve uygulamaları nedeniyle ÇAG dışına düşen Turgut KAZAN’dan sonra, Kazan dönemine alternatif olarak ÇAG’dan Yücel SAYMAN başkan oldu. Devlet içinde çete iddialarına ve soruşturmasına yol açan Susurluk Kazası’nın hemen ardından yönetime gelen Yücel SAYMAN ekibi de, devlet içindeki suç örgütünün ortaya çıkartılması adına, gerek Yönetim Kurulu’yla birlikte Susurluk’a giderek, gerekse Baro bünyesinde Komisyon (Çalışma Grubu) kurarak başlangıçta kamuoyu önünde çok ciddi adımlar atmış; ancak daha sonra devlet içinde Kontrgerilla’nın varlığını saptayan Komisyon’un hazırlayıp kamuoyuna sunduğu raporun gereğini yapmadığı gibi, o raporu hiç sahiplenmemiştir. Sayman döneminde, İstanbul Barosu’nca aydınlatılacağı taahhüt edilen Susurluk sürecinin üstü, anılan Komisyon ve raporuyla birlikte tamamen örtülmüştür. ÇAG, ilkesel ve olgusal düzeyde eksen kaymasına uğradığı ve hiçbir zaman samimiyetle sorgulamadığı Kazan ve Sayman dönemlerinde ciddi biçimde itibar ve oy kaybına da uğramış; nihayet, 2002 yılına gelindiğinde, kendi bünyesinden koparak kurulan Önce İlke Grubu karşısında Baro seçimlerini de kaybederek bir daha iktidar yüzü görememiştir. Üniterci-laikçi söylemi ile öne çıkan. Önce İlke Grubu’nun ilk Baro Başkanı Kazım KOLCUOĞLU’dur. KOLCUOĞLU’dan sonra da Muammer AYDIN Baro Başkanı olmuştur. Ancak her iki başkanın (Kolcuoğlu-Aydın) döneminde de Baro ve avukatların temel sorunlarına çözüm getirilemediği gibi; hukuk devleti yönünde hiç bir kazanıma da imza atılamamıştır. Hepsinden de önemlisi; 1988 tarihi itibariyle, (hangi gruptan olursa olsun) tüm Baro başkanlarımız esas itibariyle maalesef (söylemleri nispeten farklı da olsa) “statüko”nun temsilcisi olmuştur.

Devamı için: http://www.mizikacilar.com/Makalem.aspx?ID=85

'Burası laylaylom mahkemesine döndü'
13:40 - Malatya'daki Zirve Yayınevi'nde biri Alman uyruklu 3 kişinin öldürülmesiyle ilgili davanın duruşmasında, mahkeme heyeti, sanıklardan Abuzer Yıldırım'ın avukatı Mert Eryılmaz'ı salondan çıkardı. Olay yerinde öldürülen Tilman Ekkehart Geske'nin eşi Susanne Geske ve Uğur Yüksel'in annesi Hatice Yüksel'in bulunduğu yöne dönen Avukat Eryılmaz bağırarak, "Burada masum rolü yapılıyor. Burası Türkiye, burası Malatya, burası laylaylom mahkemesine dönüştürüldü" dedi. 03.12.2010 MALATYA netgazete

BAYAN AVUKATIN ASANSÖRDE FECİ ÖLÜMÜ
7 Aralık 2010
Afyon'da, özel bir hastaneye muayene için giden avukat Serap Taşpınar (57), sedye asansöründe sıkışarak hayatını kaybetti.
Afyonkarahisar Borusu avukatlarından Serap Taşpınar, muayene için gittiği hastanede sedye asansörüne bindi. Bu sırada asansör hareket etmeye başlayınca sol kolu dışarıda kalan Taşpınar, kolunu içeriye çekmeye çalıştı ancak başarılı olamadı. Asansörden kendisini kurtaramayan avukat Taşpınar hayatını kaybetti. habertaraf

Avukat ihmal kurbanı mı?
Hastane tuvaletinde fenalaştı, 10 dakika burada mahsur kaldı ve öldü... AHT
01 Ocak 2011

Mersin'de kalp krizi geçiren bir avukat tedavi olmak için gittiği hastanenin tuvaletinde fenalaştıktan sonra 10 dakika burada mahsur kaldı. Daha sonra müdahale edilen avukat yaşamını yitirdi. Avukatın babası oğlunun ölümünde ihmal olduğunu öne sürdü.

Kalp krizi geçiren 38 yaşındaki avukat İzzet Çiçek, Mersin Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. Burada Koroner Yoğun Bakım Ünitesi'nde tedavi altına alınan genç avukat geceyi hastanede geçirdi. İddiaya göre Çiçek, tuvalet ihtiyacı olunca babası Raif Çiçek tarafından tekerlekli sandalye ile giriş koridorunda bulunan tek kişilik tuvalete götürüldü. Tuvalete giren Çiçek, ihtiyacını gidermek isterken fenalaştı ve yere yığıldı.

Genç avukatın düştüğünü fark eden babası kapıyı açmak istedi. Başaramayınca görevlilerden yardım istedi. Tuvalete gelen görevliler, avukatın klozet ile kapı arasında bulunması nedeniyle kapıyı açamadı. İki görevli, kapının üst camını kırıp buradan içeri girerek Çiçek'i kapının arkasından çekip, dışarı çıkarttı. Yaklaşık 10 dakikalık çaba ardından dışarı çıkartılan Çiçek, götürüldüğü acil müdahale odasında 1 saat süren kalp masajı ve tıbbi müdahaleye karşın kurtarılamadı habertürk

Başkanla Görüşmek İçin Başına Silah Dayadı

12 Ocak 2011
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ile görüşmesine izin verilmediğini ileri süren bir kişi, başına silah dayadı.
Polisler tarafından ikna edilen şahıs, bir belediye otobüsünün altında kalarak ayağını kaybeden oğlu için açtığı davada kazandığı paranın bir kısmını alan avukatının, belediyenin avukatıyla bölüştüğünü iddia etti.

Olay, dün (11 Ocak) saat 21.00 sıralarında, Büyükşehir Belediyesi girişinde meydana geldi. Telefon satıcısı olduğu öğrenilen Hilmi F. (40), güvenlik görevlilerine Başkan Kocaoğlu ile görüşmek istediğini söyledi. İçeriye girmesine izin verilmeyince, belinden çıkardığı tabancayı başına dayadı. Kısa sürede olay yerine gelen polis ekipleri tarafından ikna edilen Hilmi F. karakola götürüldü. Hilmi F.'nin oğlu T.F.'nin, 14 yıl önce meydana gelen kazada belediye otobüsünün altında kalarak bir ayağını kaybettiği, belediyeye dava açarak 287 bin lira tazminat kazandıkları belirtildi. Hilmi F.'nin, bu paranın 150 bin lirasını avukatının aldığını ve belediyenin avukatıyla parayı bölüştüğünü iddia ettiği bildirildi. Olayla ilgili soruşturma başlatıldı. aktifhaber


Kaç avukat, Yargıtay/Danıştay üyesi ile işi için konuşabilir?
Nusret ÇİÇEK.
27 Ocak 2011

Ülkemizde serbest çalışıp da akşam ekmek parası elde edemeden evinin yolunu tutan on binlerce avukat var. Hangisi işi için Yargıtay veya Danıştay üyelerinden biri ile dosyası hakkında rahat görüşebilir?

Veya davasına bakan hakim ile...

Bu tip bir olgu ayrıcalık konusu değil mi?

Her avukata nasip olmaz.

Son gündem...

İş bitirme formülü.

CHP Mersin Milletvekili ile Danıştay’dan bir üyenin dosya hakkındaki görüşmesi yine salladı. Adalet yanıkları geliyor burnumuza...

Daha önce Yargıtay üyesi ile karışık işlerden sorumlu birisi konuşurken dinlemeye takılmıştı. Ondan öncesi de yok değil...

Üye, CHP’li milletvekiline şöyle yol gösteriyor:

“Yürütmeli, yani şimdi lehinize gözüküyor fakat temyiz dilekçesine cevap vereceksiniz ya, şey yapın yani vereceğiniz cevapta hatta fotoğraf ekleyin, fotoğraf yok galiba o alanın fotoğraflarını ekleyin, fotoğraf çok etkili oluyor. Temyiz dilekçesi size gelecek, siz cevap verirken bunları eklerseniz iyi olur.

Ben başkan beye de söylerim.”

Hani Kılıçdaroğlu ikide bir diyor ya “iktidar yanlısı yargı.”

Sevsinler seni Tunceli kaçağı...

Niye “Dersim katilleri” demesin de hep iktidar yanlısı yargı dersin?

Dilin mi takılıyor, aklın mı ermiyor?

İşte görüyorsunuz bu casus dinleme cihazları da aksini söylüyor.

“İrtica geliyor” derken, Yargıtay’da dinlemeye takılanlar CHP’li.

Hatta birisi Cumhuriyet Gazetesi yazarı...

Ben şimdi müvekkilime desem ki “davanı ilgili dairenin üyesi ile konuşup halledeceğim, ancak şu kadar yüklü para istiyorum.”

Dara düşen ne yapar?

Çıkarır verir.

“Haksızlığımı haklı çıkar, helal olsun” der...

Diğer türlü “mesleki kariyerimi ortaya koyarak davanı takip ederim” desem, müşteri tasını tarağını topladığı gibi çeker gider.

Gider, çünkü diğer köşede tezgah kurulmuş...

Öyle ya, garantisi varken tesadüfe neden pabuç bıraksın ki?

İşte aç kalanlarla, tok yatıp kalkanların hikayeleri bu telefon görüşmelerinde deşifre oluyor. Üye ile temas kurmasını beceremeyen avukat aç, beceren tok.

Hem de Karun gibi tok.

Ne çıkıyor bu “al ver” dümeninden biliyor musunuz?

Şu çıkıyor:

Bağımsızlık tamam da sorumluluk illa ki gerekli.

“Kimselere hesap vermek mecburiyetinde değilim” diyebilen bir kurumdan sürekli keyfilik çıkar. Her akıl mutlaka bir yerde hesap vermeli...

O bakımdan, bu mahkemelerden verilen kararları hem burnu iyi koku alan, hem de insan hakları yönünden inceleyecek uzman hukukçular kurumuna şiddetle ihtiyaç var.

“Yüksek yargı” veya “Yüce Divan” demiyorum, adalette yükseklik alçaklık olmaz. Adalet adalettir, anlı şanlı yükseltmeye kalkıştığınızda biliniz ki kısalacak...

Sulanırsa, alıcıları da en çok bağırıp ortalığı karıştıranlar olur.

Tuzu kurular...

Davayı alıyor, ertesi gün üye ile hem de telefonla konuşarak işi bağlıyor.

Vatandaşın ki raflarda tozlanıyor...

“Garanti” veremeyen avukatlar da aç kalıyor...

Yeni Akit

Kayıp avukatın sekreteri ile kocası savcılıkta
15:00 - İzmir Emniyet Cinayet Büro ekipleri, Torbalı ilçesindeki evinden ayrıldıktan sonra 3 aydır haber alınamayan avukat Mümtaz Baytekin'inın kaybolmasıyla ilgili, avukatın eski sekreteri ve kocası ile çiftin 3 yakınını "ifadelerindeki çelişkiler" nedeniyle savcılığa sevk etti. 05.02.2011 İZMİR netgazete


Avukatlar Toplu Mezar İçin Yürüdü

İstanbul Barosu’na kayıtlı çok sayıda avukat, hükümetten toplu mezarlar konusunda adım atması isteğiyle Beyoğlu'nda yürüdü.
İstanbul Barosu önünde toplanarak Galatasaray Meydanı’na yürüyen avukatlar, basın açıklaması yaptı. Avukatlar daha sonra okudukları basın metnini Galatasaray Postanesi’nden Başbakan’a gönderdi.

İstanbul Barosuna’na kayıtlı yaklaşık 150 avukat, toplu mezarların açılıp sorumluların yargılanması talebiyle İstiklal Caddesi üzerinde bulunan İstanbul Barosu önünde toplandı. ‘Toplu mezarlar insanlık suçudur. Hakikatleri araştırma komisyonu kurulsun. Gizli kayıtlar açıklansın. Sorumlular yargılansın. Toplu Mezarlar Minnesota protokolüne uygun olarak açılsın' yazılı büyük bir pankart açan avukatlar yağmur altında yürüyüşe geçti. Avukatlar yürüyüş boyunca, ‘Kayıplar bulunsun hesap sorulsun’ , ‘Toplu mezarlar insanlık suçudur’ şeklinde sloganlar attı.

Galatasaray Meydanı’nda avukatlar adına Yıldız İmrek, Başbakanlık'a gönderecekleri mektubu okudu. İmrek, Anayasanın 2. maddesinde yer alan demokratik hukuk devleti ilkesini hatırlatarak, toplu mezarlara ilişkin taleplerini sıraladı. 12 Eylül darbesi ve devamında OHAL sürecinde binlerce insanın kaybedildiğini öne süren İmrek, son dönemde ortaya çıkan toplu mezarlarla kayıpların topluca gömüldüğünün ortaya çıktığını savunduGüney Afrika Cumhuriyet, Arjantin, Şili gibi benzer örnekleri yaşamış ülkelerdeki uygulamaları hatırlatan İrmek, mağdurların, insan hakları örgütlerinin ve demokratik kurumların katılımıyla Hakikatleri Araştırma Komisyonları kurulması gerektiğini söyledi.İrmek konuşmasına şöyle devam etti:

“Toplu mezarların açılması sırasında bugüne kadar uygulanan ve gerçeklerin karartılması tehlikesi içeren yöntemlere son verilerek; Minnesota Protokolü’ne uygun oluşturulacak hukukçu, adli tıp uzmanı, adli antropolog ve arkeologlardan oluşacak uzman komisyon aracılığı ile mezarlar açılmalı, cenazeler usulüne uygun olarak ailelere teslim edilmelidir. Gizli ve izinsiz yapılan kazılara ilişkin derhal soruşturma açılmalıdır.” Basın açıklamasının ardından Galatasaray Postanesi’ne giren bir grup avukat, okudukları mektubu Başbakanlık'a gönderdi.
aktifhaber

[size=24Beyoğlu İstiklal Caddesi İstanbul Barosu’na bağlı avukatların eylemine sahne oldu[/size]
22.03.2011

Baro Başkanı Ümit Kocasakal’ın öncülüğünde avukatlar, yürüyüş yaptı.
Avukatlara, İşçi Partisi ve Türkiye Gençlik Birliği üyeleri de destek verdi. Yürüyüş boyunca yargı bağımsızlığına yönelik sloganlar atıldı.

İşte tam bu sırada sahneye Genç Siviller üyesi 3 kişi bir otelin üzerine çıkarak "Anlarsın ya baro" yazılı pankart astı.

Bu pankart avukatların tepkisine neden oldu. Eyleme destek veren Türkiye Gençlik Birliği üyeleri pankartı indirdi.

Pankartı indiren bu kişiler polis tarafından serbest bırakılırken, Genç Siviller üyesi 3 kişi gözaltına alındı.

Genç Siviller 18 Kasım 2009 yılında yine avukatlar tarafından gerçekleştirilen eylemi de "Darbeci baro Taksim’e hoşgeldin" pankartıyla protesto etmişti.

Öte yandan avukatlar Taksim Meydanı’nda yapılan açıklamada özel yetkili mahkemelerin ve özel yargılama usullerinin kaldırılmasını istedi.

Açıklamanın ardından avukatların eylemi sona erdi.
TRT

Deniz Gezmiş'in avukatı Halit Çelenk vefat etti!

Halit Çelenk hayatını kaybetti. Çelenk, Deniz, Yusuf ve Hüseyin'in idam edildiği 6 Mayıs günü toprağa verilecek
05 Mayıs 2011
Türkiye'deki sol hareketin önemli isimlerinden, avukat ve siyasetçi Halit Çelenk, bugün, astım ve kanser tedavisi gördüğü evinde yaşamını yitirdi. Çelenk, 12 Mart döneminde yargılanarak idam cezasına çarptırılan Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan avukatlığını üstlenmiş, 12 Eylül döneminin önemli davlarından 'Barış Davası'nda sanık olarak yargılanmıştı. Çelenk ayrıca, içlerinde Mahir Çayan, Aziz Nesin, Kemal Türkler, Mihri Belli, Adalet Ağaoğlu, Uğur Mumcu gibi isimlerin bulunduğu, Türkiye'deki sol görüşten onlarca ismin avukatlığını üstlenmişti.

12 Mart döneminde yargılanarak idam edilen 'Denizler'in haklarını, yaşamının her anında savunmaya çalışan, bu konuda çok sayıda kitap ve makale yazan Halit Çelenk, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın idam edildiği 6 Mayıs gününden bir gün önce vefat etti. Çelenk'in cenazesi 6 Mayıs günü, yarın Kocatepe Cami'sinde kılınacak cenaze namazının ardından toprağa verilecek.

HALİT ÇELENK KİMDİR?
Halit Çelenk, 1922 yılında Antakya'da doğdu. 1944'te İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitiren Çelenk, Türkiye İşçi Partisi Ankara il yönetiminde sekreter ve genel yönetim kurulunda üye olarak görev yaptı.

Çelenk, 1960'lı yıllarda İlerici Avukatlar Derneği ve yine Devrimci Avukatlar Derneği'nin kurucu ve yöneticileri arasında yer aldı. 1965 yılında Fakir Baykurt'un başkanlığında kurulan Türkiye Öğretmenler Sendikası'nın (TÖS) daha sonra kurulan Tüm Eğitim ve Öğretim Emekçileri Birleşme ve Dayanışma Derneği'nin (Töb-Der) hukuk danışmanlığını yapan Çelenk, 1968 yılında Türk Hukuk Kurumu'nun ikinci başkanlığı, 1975 yılında Çağdaş Hukukçular Derneği başkanlığı görevini yaptı.

İnsan Hakları Derneği ve İnsan Hakları Vakfı'nın kurucuları arasında yer alan Çelenk, 12 Mart ve 12 Eylül dönemlerinde, Dev-Genç, THKO, TİP, TKP, TSİP, Dev-Yol, DİSK, Barış, Türkiye Yazarlar Sendikası, Halkevleri Köy-Koop gibi davalarda avukatlık yaptı.

Barış davasında ve Aziz Nesin'in öncülüğünü yaptığı Dilekçe davasında sanık olarak yargılan ve beraat eden Çelenk, Nazım Hikmet'in kız kardeşi Samiye Yaltırım tarafından kurulan Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı'nın yönetim kurulunda görev aldı, Nazım Hikmet'e yapılan hakaret davalarında müdahil olarak Samiye Yaltırım'ın avukatlığını üstlendi.

Halit Çelenk'in ''İdam Gecesi Anıları'', ''THKO Davası, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan ve Arkadaşlarının Sorgu ve Savunmaları'', ''Devlet Güvenlik Mahkemeleri Niçin Kaldırılmalı?'', ''Hukuksuz Demokrasi'', ''Umut Hangi Dağın Ardında?'', ''Barış Savaşçıları'', ''Beş Kapı-Beş Kilit'' adlı pek çok basılmış eseri bulunuyordu.
habertürk


Çağlayan Adliyesinde arbede
13 Eylül 2011
Çağlayan Adliyesi'nde üst araması yaptırmak istemeyen avukatların binaya girmek istemesi üzerine arbede yaşandı







Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şubesi üyesi bir grup avukat, Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi öünde toplanarak, bina içine girerken karşılaştıkları arama ve kontrolleri protesto etti. Binaya arama ve kontrol yaptırmadan girmek isteyen avukatlar, özel güvenlik görevlileri tarafından engellendi. Avukatlar, "İçeride kadın avukat arkadaşımıza özel güvenlik memurları tekme attı" diyerek protestoda bulundu.
habertürk

Avukat Silahlı Saldırıda Ağır Yaralandı
23 Eylül 2011
Antalya’nın Alanya ilçesinde Avukat H.G (47) ofisinde silahlı saldırıya uğrayarak ağır yaralandı.

Alanya Adliyesi’nin yanında bulunan Adalet Apartmanı 5. kattaki H.G’nin ofisine çıktığı iddia edilen Ş.S’nin (45) tabancasıyla 2 kez ateş ederek kaçtığı ifade edildi. İddiaya göre, Ş.S ile Avukat H.G arasında para anlaşmazlığı nedeniyle tartışma çıktığı öğrenildi. Ağır yaralanan Avukat H.G, ambulansla Özel Hayat Hastanesi’ne kaldırılarak tedavi altına alındı. Sol ayağı ve karnından vurulan Avukat H.G’nin ameliyata alındığı öğrenildi. Polis Avukat H.G’nin ofisinde incelemelerde bulundu
aktifhaber

"Hakim Duruşmada Avukat Dövdü'' İddiası
14 Ekim 2011
Balıkesir 1. Sulh Hukuk Mahkemesi duruşma salonunda bir hakimin, bir avukatı ''tekme tokat dövdüğü'' öne sürüldü.

Balıkesir Barosu Başkanı Yaşar Meyvacı ve baroya kayıtlı 50 dolayında avukat Balıkesir Adliyesi önünde basın açıklaması yaptı.
Meyvacı, 35 yıldan fazla süredir avukat olan M.Z.'nin, duruşma salonunda bir hakimin fiili saldırısına uğradığını öne sürdü.
Balıkesir Barosu Başkanı Yaşar Meyvacı ''Belki de ülkemizde ilk kez gerçekleşen, bir yargıcın, duruşma salonunda, hiçbir neden olmaksızın, duruşma sırası gelen ve görevini yapmak üzere yerini alan, duayen bir meslektaşımızı yumruklayarak dövmesini kamuoyuyla paylaşmak için buradayız. Meslektaşımıza yöneltilen çok çirkin, hiçbir şekilde izah edilemeyecek bu tavrı şiddetle kınıyoruz'' dedi.
Bu tür bir ''saldırının'' Türkiye'de ilk defa yaşandığını belirten Baro Başkanı Meyvacı, şöyle devam etti:
''Biz ilk defa duruşma salonunda avukat döven bir hakimle karşılaşıyoruz. Olayı kınıyoruz. Adalet Komisyonu Başkanıyla görüşüp arkadaşımıza saldıran hakimin duruşmalarına girmeme kararı alacağız. Balıkesir Barosundan hiçbir avukat arkadaşımızın o hakimin duruşmasına girmesini istemiyoruz.''

Avukatın İddiaları
Saldırıya uğradığını öne süren avukat M.Z ise olayı şöyle anlattı:
''Olay sabah saatlerinde meydana geldi. Duruşma sıramız gelmişti. Duruşma salonu da kalabalıktı. Sıramızı bekliyorduk. Mübaşir çağırınca yerlerimize geçtik. Hakim kürsüden kalktı, cübbesini bıraktı, dışarı doğru yürüdü. O arada benim de ikinci bir dosyam vardı. Mübaşire Bursa'dan bir dosya beklediğimi ve avukatının gelip gelmediğini sordum. Bunu söyleyince hakim, dışarı çıkar gibi yaptı. Döndü bana ne yumruklar, ne hakaretler...Kendisiyle daha önce hiç bir sorunum yoktu. Kendisini Sakarya'da görev yaptığı sırada da tanırım. Hatta orada duruşmalarına da girdim. Niçin böyle davrandığını bilmiyorum.''
Hakim M.Y. hakkında şikayetçi olan avukat, hastaneye giderek rapor aldı.
Balıkesir'de 2 yıldır görev yaptığı belirtilen Hakim M.Y. ise gazetecilerin sorusu üzerine, konuşmasının doğru olmayacağını ifade etti.
TRT

Öldürüldüğü iddia edilen avukat için 31 yıl sonra suç duyurusu
03 Ekim 2011

Çağdaş Hukukçular Derneği Bursa Şubesi üyeleri, 1980 yılında Bursa Emniyet Müdürlüğü'nün 5. katından atılarak öldürüldüğünü iddia ettikleri Avukat Ahmet Hilmi Feyzioğlu için 31 yıl aradan sonra suç duyurusunda bulundu.

Öğle saatlerinde adliye önünde toplanan Çağdaş Hukukçular Derneği Bursa Şubesi üyeleri, 2 Ekim 1980 yılında Emniyet Müdürlüğü'nün 5. katından atılarak öldürüldüğünü ileri sürdükleri Avukat Ahmet Hilmi Feyzioğlu cinayetinin aydınlatılmasını istedi. Feyzioğlu'nun 12 Eylül düzeninde emniyetin 5. katından atılarak katledildiğini ileri süren ÇGD Başkanı Aslı Evke Yetkin, "Olayın ardından intihar ettiği söylenen meslektaşımız, aslında itilerek öldürülmüştür. Açılan soruşturmada, şahitlerin ifadeleri, meslektaşımızın atıldığı değil atladığı şeklinde değiştirilmiştir. Failleri adalet önüne çıkarılmamış, suçlular cezasız kalmıştır. Böyle kapanan binlerce dosya gibi Feyzioğlu'nun dosyası da adaletin tozlu raflarına gönderilmiştir" dedi.

http://www.bursahakimiyet.com.tr

Genç Avukat Evinde İntihar Etti

Şanlıurfa’nın Viranşehir İlçe Belediyesi eski başkanlarından Muharrem Şıhanlıoğlu’nun oğlu Avukat Zeynel Fatih Şıhanlıoğlu, kardeşi ile birlikte oturduğu evde ruhsatlı silahıyla intihar etti.
Şanlıurfa’nın Viranşehir İlçe Belediyesi eski başkanlarından Muharrem Şıhanlıoğlu’nun oğlu ve DYP eski milletvekili Fevzi Şıhanlıoğlu’nun yeğeni Avukat Zeynel Fatih Şıhanlıoğlu, kardeşi ile birlikte oturduğu evde ruhsatlı silahıyla intihar etti. Olay yerinde yaşamını yitiren Şıhanlıoğlu, geçen seçimlerde de Şanlıurfa’dan bağımsız milletvekili adayı olmuştu.

Olay, Mersin Merkez’e bağlı Mezitli İlçesi Tece Mahallesi’ndeki Çatlana Sahil Sitesi 1/10 numarada meydana geldi. Kardeşi ile birlikte aynı evde oturan 32 yaşındaki Mersin Barosu avukatlarından Zeynel Fatih Şıhanlıoğlu ruhsatlı tabancasıyla kendi kafasına ateş ederek intihar etti. Yan odadan gelen silah sesi üzerine koşan kardeşi Murat Şıhanlıoğlu, ağabeyinin cansız bedeni ile karşılaştı
aktifhaber

KCK operasyonunda 47 avukat gözaltında
22 KASIM 2011

KCK (Kürdistan Topluluklar Birliği) operasyonu kapsamında Diyarbakır, İstanbul, Ankara, Kocaeli, Şırnak, Bursa, Batman, Kars ve Hakkari'nin de aralarında bulunduğu 16 kentte eş zamanlı operasyon düzenlendi.

Özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekilliği tarafından yürütülen operasyonlarda, aralarında Abdullah Öcalan ile İmralı Cezaevinde görüşen 47 avukatın da bulunduğu 51 kişiye yönelik gözaltı kararı olduğu öğrenildi.

İstanbul'da bulunan evine yapılan baskınla gazeteci Cengiz Kapmaz da gözaltına alınanlar arasında. Kampaz'ın "Öcalan'ın İmralı Günleri" isimli yayınlanmış bir kitabı bulunuyor.
Anadolu Ajansı'nın haberine göre Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma kapsamında Diyarbakır, Bağlar Belediyesi’ne yapılan baskında Başkan Yardımcısı Derya Pamriş ve BDP İl Başkanı Yardımcısı Ömer Öner'in de aralarında olduğu 35 kişi gözaltına alındı.

Anadolu Ajansı "operasyonda gözaltına alınan şahısların, il merkezinde yasa dışı gösteriler, güvenlik güçleri, kamu kurum ve kuruluşlarına taşlı ve molotofkokteyli saldırı düzenlemesi, kepenklerin zorla kapattırılması eylemlerine katılanlar ile organize eden şahıslar" olduğunu belirtti.

Batman BDP İl Başkanı, avukat Mehdi Öztüzün'de bu ildeki operasyon kapsamında gözaltına alındı.

Operasyonun İstanbul ayağında ise en az 24 kişinin gözaltına alındığı öğrenildi. Hakkında gözaltı kararı verilen avukatlardan 18'inin İstanbul Barosu'na kayıtlı avukatlar olduğu dile getirildi.

Bu arada gözaltına alınan ve İstanbul Emniyet Müdürlüğünde gözetim alında tutulan avukatların, Avukatlık Yasası uyarınca, Emniyette ifade vermeyecekleri ve avukatların tamamının gözaltına alınmasından sonra İstanbul Adliyesine sevk edilecekleri öğrenildi.

Ekim sonunda yapılan operasonlarda tutuklananlar arasında yayıncı Ragıp Zarakolu ile profesör Buşra Ersanlı da vardı.
BBC

Avukat Başer, "müşteki" sıfatıyla ifade verdi
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının, 12 Eylül askeri darbesine ilişkin sürdürdüğü soruşturma kapsamında, Avukat Osman Başer "müşteki" sıfatıyla ifade verdi. 12 Eylül askeri darbesi sırasında öğrenci olduğunu belirten Başer, "ülkücü camiadan" olduğunu, 18 yaşında Mamak Askeri Cezaevine girdiğini ve ağır işkenceler gördüğünü kaydetti. 09.12.2011 ANKARA netgazete

İstanbul Barosu'na Başörtüsü Tepkileri Sürüyor
24 Aralık 2011
İstanbul Barosu'nun başörtülü stajerlere yönelik uygulamasına tepki olarak Malatya Barosu mağdur stajer avukatlara kapılarını açtı.

İstanbul Barosu'nun başörtülü stajerlere yönelik uygulamasına tepkiler sürüyor...
Malatya Barosu, kapılarını mağdur stajer avukatlara açtı.
Malatya Baro Başkanı Eyüp Kutlubay, İstanbul Barosu'ndaki başörtüsü yasağının inanç özgürlüğüne bir müdahele olduğunu belirtti.
Sorun yaşayan stajerlere kapılarının açık olduğunu ifade eden Kutlubay, bu yasağın bir an önce kaldırılması gerektiğini söyledi.
TRT

Avukatlardan 'Başörtüsü' Protestosu
27 Aralık 2011

Sivil toplum kuruluşları ve hukuk dernekleri, İstanbul Barosu'nun stajyer avukatlara uyguladığı başörtüsü yasağını protesto etti.

11 sivil toplum kuruluşu, baronun yasağını protesto etmek için Taksim Meydanı'nda toplandı.
Sloganlar atan grup, buradan İstiklal Caddesi’ndeki baro binasına yürüdü.

Stajyer avukatların derslere başörtülü alınmamasının temel hak ve özgürlüklere aykırı olduğu belirtilen basın açıklamasında, "Baro yönetiminin stajyer avukatların kıyafetleriyle uğraşması, hukukçu kimliği ve mesleğimiz açısından kabul edilemez bir durumdur" denildi.
TRT

Avukatın zeki, çevik ve başı açık olanı
ENGİN ARDIÇ
29 Aralık 2011

İstanbul Barosu, staj yapan avukat hanımların "uymaları gereken kılık kıyafet kurallarını" açıklamış.
Acaba bu bir "mini etek yasağı" falan mıymış? Baro, stajları yöneten yaşlı üyelerinin kalp çarpıntısı geçirmelerini mi önlemek istiyor? Genç avukat hanımlar, baronun Staj Eğitim Merkezi'nde heyecan dalgaları mı yaratıyorlar? "Göğüs dekolteleri" prostatlı beylere zor anlar mı yaşatıyor?
Hayır, elbette başörtüsünü yasaklamış.
Baro, kızların açılmalarını istemiyor ama pek fazla kapanmalarını da istemiyor. "Ortadan" olacak, 1930 modeli.
Genç avukat kızlarımız, duruşmaya girebilirler ama ağabeylerinin amcalarının yazıhanesine türbanlı giremeyecekler.
Bu kafa, avukat yazıhanesiyle askeri okulu ya da orduevini karıştıran kafadır.
İstanbul Barosu daha önce de "rengini belli etmişti" tabii...
Gazetelere yarım sayfa ilan verdiler ve yeni bir anayasa istemediklerini açık seçik belirttiler.
Elbette bu, baronun bütününün değil, baroya hâkim olan "belli bir kesimin" görüşüdür.
Bütün avukatlar CHP'li değildir çünkü!
Bendeniz, son zamanlarda, 12 Eylül'e karşı çıkar görünen ve solcu geçinen birtakım soytarıların 12 Eylül kurumlarını nasıl canla başla savunduklarını izleyerek pek eğleniyorum. Hem Kenan Evren devrinde tutuklandık, işkence gördük diye ağlıyorlar, örneğin hem de Kenan Evren'in "Atatürk bilmemne kurumunun" yönetimine Kemalist olmayan bilim adamlarının atanmasına ateş püskürüyorlar...
Baroyu tenzih ederim, onlar bu konuda ağızlarını açmadılar. Solcu gazeteci bozuntularından sözediyorum.
Lakin, baronun da rengi bellidir.
Eh, ne dersiniz, genç avukat kızlarımızın başı açık olsun mu, olmasın mı?
İnsanın aklına merhum Eşref Şefik'in limon fıkrası geliyor, daha doğrusu onun Celal Şahin tarafından gırgırı yapılan şekli... (Genç avukatlarımız bu isimleri bilmezler ama yaşlılar hatırlayacaklardır.)
Eşref Şefik pazardan limon alacakmış, sormuş: "Bu limon dişi midir?" Pazarcı demiş ki: "Hemşerim, sıkacak mısın, .........?"
Yüzlerce davada yargılanmış, kimisinde aklanmış, kimisinde hüküm giymiş "eski ve gedikli bir sanık" olarak ben de açık seçik söyleyeyim efendim:
Avukat hanımın kafasının dışı değil, içidir önemli olan.
Ferhan Şensoy'un "Pardon" filmindeki gibi, duruşmaya "girmiş olmak için giren" avukat hanım istemeyiz.
Mazeret dilekçesi, mehil isteme, birinci ihzar, ikinci ihzar, keşif yaptırma, mahkeme kaleminden dosya çıkarttırma falan filan, biz de biliriz bütün bu numaraları, iş başa düşerse kendimiz de yürütebiliriz.
Bana, beni kurtaracak avukat lazım! Haklı olduğum zaman da hakkımı koparıp alacak...
Bazı ünlü sahtekârların yaptıkları gibi, sıkıştığı zaman "bu davada Atatürk yargılanıyor sayın yargıç" diye cüppeyi atıp duruşmadan kaçacak avukat değil.
En bir Atatürkçü avukatın vekâletiyle hüküm giymektense, kara çarşaflı tarafından beraatimin sağlanmasını tercih ederim. Beni güzellik kraliçesi mahkûm ettireceğine, dünyanın en tapon, en gudubet kadını aklatsın.
Saçına başına bakmayız, hukuk bilgisine ve becerisine bakarız.
Kaynak: sabah gazetesi

Ünlü Fransız avukat Jacques Vergel öldü
16 AĞUSTOS 2013



BBC'nin haberine göre Kumandan Çakal Carlos lakaplı Carlos İlyiç Ramirez Sançez ve Nazi savaş suçlusu Klaus Barbie gibi isimlerin savunmalarını üstlenmesi nedeniyle ‘şeytanın avukatı’ lakabıyla tanınan Fransız avukat Jacques Vergel öldü.

Vergel, müvekkillerinin uluslararası kamuoyunda ünlü ve tartışmalı isimler olmasıyla dikkat çekiyordu.

Jacques Verges'in, Kamboçya’daki Kızıl Kmerler’in lideri Pol Pot’un arkadaşı olduğu söyleniyordu.

Kendisinin antiemperyalist ve komünist olduğunu belirten Verges, 1950’li yıllarda Fransa’ya karşı terör eylemleri gerçekleştirmekle suçlanan Cezayirliler’i de savunmuştu.

Fransız bir diplomat baba ve Vietnamlı bir annenin oğlu olarak Tayland’da doğan Verges, Hint okyanusundaki Reunion adasında büyümüştü.

Verges ilerleyen yıllarda sömürgecilik karşıtı görüşlerini hayatının bu adadaki döneminin neden olduğunu söylemişti.

2. Dünya Savaşı sırasında General Charles de Gaulle’ün Özgür Fransa direnişine katılarak savaşan Verges daha sonra da Fransız Komünist Partisi’ne katılmıştı.
haber1001

Avukatın çeyrek milyarlık oyunu: 150 kişiyi dolandırdı
17 Eylül 2017



Burak Y. hakkında farklı mahkemelerde açılmış 62 dava bulunuyor

Konya Barosu'ndan kaydı silinerek meslekten atılan avukat Burak Y., devlet ihalelerinden ucuz araba vaadiy


En son Ekim tarafından Cum Ağu 16, 2013 3:23 am tarihinde değiştirildi, toplam 1 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Cum Nis 06, 2012 9:10 pm    Mesaj konusu: Balyoz’da İstanbul Barosu Hakkında Suç Duyurusu[ Alıntıyla Cevap Gönder

Danıştay'dan 'türbanlı avukatlara vize'
24 OCAK 2013



Danıştay'ın Türkiye Barolar Birliği'nin meslek kurallarında yer alan avukatların 'başları açık' görev yapacaklarına ilişkin düzenlemenin yürütmesini durdurmasıyla, avukatların mahkemeye türbanla çıkmasının önü açıldı.

Anadolu Ajansı'nın haberine göre, karar avukat kimliğinin yenilenmesi için verdiği başörtülü fotoğraf Türkiye Barolar Birliği'nce reddedilen başörtülü bir avukatın Danıştay'da açtığı dava sonucunda alındı.

Türkiye Barolar Birliği meslek kurallarının 20. maddesinde, ''Avukat ve avukat stajyerleri mesleğe yaraşır bir kılık ve kıyafetle başları açık olarak mahkemelerde görev yaparlar'' ifadesi yer alıyor.

Başörtülü avukat, 'başları açık' ibaresinden dolayı, 20. maddenin iptali talebiyle Danıştay'a başvurdu.

Davayı görüşen Danıştay 8. Dairesi, bu ibarenin yürütmesini oy çokluğu ile durdurdu.

Danıştay'ın karar gerekçesinde avukatlığın, mesleki faaliyet olarak serbest meslek olduğu, bu nedenle avukatların kamu görevlisi olmadıkları belirtildi.
Gerekçede Avukatlık Kanunu ve Yönetmelikte yapılan düzenlemeler ile avukatların kimlik ve ruhsatnamelerine ilişkin kurallara yer verilirken, anılan belgelerde kullanılacak fotoğraflara ilişkin bir belirleme yapılmadığı ifade edildi.
Bu düzenlemelerde, avukatlarca belirli yer ve zamanlarda giyilmesi gereken resmi kılıktan söz edildiği ve bu kılığın da Türkiye Barolar Birliği'nce belirlenen ve avukatların mahkemeler veya belirli törenlerde üzerlerine giydikleri cübbe olduğunun anlaşıldığı bildirildi.

Karara katılmayan bir üye ise, ilgili düzenlemenin kimlik kartları ile ilgili değil, avukatların görevlerini yaparken uymak zorunda oldukları bir meslek kuralı olduğunu belirterek, düzenlemenin dava konusu işlemin dayanağı olarak değerlendirilemeyeceğini kaydetti.

Davalı Barolar Birliği'nin, karara itiraz hakkı bulunuyor. İtiraz edilmesi halinde, konu Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından görüşülecek.

Danıştay'dan türbanlı avukat kararı
Oya ARMUTÇU/ANKARA24 Ocak 2013

DANIŞTAY 8. Dairesi, İstanbul Barosu’na kayıtlı türbanlı bir kadın avukatın davasında, önceki içtihatlarından geri dönerek avukatlığın “kamu görevi” değil “serbest meslek” olduğu gerekçesiyle türbana vize verdi.

Kararda, “Avukatlık, sunulan hizmet açısından bir kamu hizmeti, mesleki faaliyet olarak ise serbest meslektir” değerlendirmesi yapıldı. Danıştay, Nüfus Kanunu’nu gerekçe gösterip “yüz açık” kriteri getirirken, başörtülü fotoğraf nedeniyle kimlik kartı verilmemesinin, Anayasa ve tarafı olunan uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan çalışma hak ve özgürlüğü ile din ve vicdan özgürlüğünün ihlali sonucunu doğuracağı kaydedildi.

KARAR NE ANLAMA GELİYOR

Türban yasağına, “politik simge” diye onay veren Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına da ters olan bu karar kesinleşirse, artık kadın avukatlar duruşmalara türbanlı katılabilecekler. Savcılık, icra ve kalemde türbanlı olarak avukatlık görevini yerine getirebilecekler. Bu karar, “Kamu görevi yapan, ancak devlet memuru olmayan” diğer meslek kuruluşları için de örnek olacak.

İTİRAZ HAKKI VAR

Bu karara davalı Türkiye Barolar Birliği’nin itiraz hakkı bulunuyor. İtirazı, Danıştay İdari Dava Daireleri görüşecek. Daire kararı kesin nitelik taşıyacak. Dairenin esastan vereceği karar da itiraz üzerine yine aynı Kurul’un önüne gelecek. Danıştay kaynakları Hürriyet’e, itirazın en geç bir ay içinde sonuçlanabileceğine dikkat çektiler. Danıştay’ın türbana vize veren kararı, tüm süreçlerin tamamlanıp esastan kesinleşmesi halinde, Anayasa Mahkemesi ve AİHM’e de taşınabilecek.

DAVA SÜRECİ

İstanbul Barosu’na bağlı bir kadın avukatın, kimliğinin yenilenmesi istemiyle yaptığı başvuru, türbanlı fotoğraf verdiği gerekçesiyle Türkiye Barolar Birliği’nce reddedildi. Kadın avukat, Danıştay 8. Dairesi’nde, türban yasağının dayanağı olan Türkiye Barolar Birliği meslek kurallarının 20. maddesine yönelik dava açtı. Bu maddedeki, “Avukat ve avukat stajyerleri mesleğe yaraşır bir kılık ve kıyafetle başları açık olarak mahkemelerde görev yaparlar” düzenlemesinin yürürlüğünün durdurulması ve iptali istendi.

SAVCILIKTA, KALEMDE, İCRADA DA TÜRBAN SERBEST

Kadın avukatı haklı bulan Danıştay, düzenlemedeki, “başları açık” ibaresinin yürütmesini durdurdu. Yürütmeyi durdurma kararında mahkeme kavramından sadece mahkemelerin değil göreve bağlı işlerin yapıldığı mahkeme kalemi, icra müdürlükleri, cumhuriyet savcılıkları gibi tüm resmi kurum ve kuruluşlarının anlaşılması gerektiği vurgulandı. Böylece, avukatların türbanlı duruşmaya girmesi ve yargılama faaliyetine katılmalarının yanı sıra savcılık, mahkeme kalemi, icra müdürlüklerinde de türban takarak, mesleklerini yapmalarına Danıştay yeşil ışık yaktı.

AVUKATLIK SERBEST MESLEK

“Dava konusu madde ile avukatlık mesleğinin bir serbest meslek olduğu hususu değerlendirilmeksizin sadece yürütülen hizmetin kamu hizmeti olduğundan bahisle kamu görevlilerinin uymakla yükümlü olduğu yürürlükteki mevzuat hükümleriyle getirilen kurallara benzer nitelikte bir uygulama yapılarak bu kurallar serbest meslek icra eden avukatlar açısından da geçerli hale getirilmiştir.

KAMU HİZMETİ AMA SERBEST MESLEK

Yer verilen kurallarda da belirlendiği şekli ile avukatlık, sunulan hizmet açısından bir kamu hizmeti; mesleki faaliyet olarak ise bir serbest meslektir. Bu bakımdan, mesleğin kendine özgü kuralları bulunduğundan avukatlık mesleği Anayasa’da yapılan kamu görevlisi tanımı içinde de değerlendirilmemektedir. Aksine bir yaklaşımla sadece yürütülen hizmetin kamu hizmeti olmasından hareketle kamu görevlilerinin tabi olduğu kurallara tabi kılınması mesleğin niteliği ve gerekleri ile örtüşmeyecektir.

NÜFUS KANUNUNA GÖRE YÜZ AÇIK FOTOĞRAF

Nüfus Hizmetleri Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelikte, nüfus ve uluslararası aile cüzdanlarına yapıştırılacak fotoğrafların niteliği belirlenirken kadınların alın, çene ve yüzleri açık olmak şartıyla başörtüsüyle fotoğraf verebileceğine işaret edildiği, böylece başörtülü olarak verilecek fotoğraf açısından da ölçütün bu şekilde ortaya konulduğu kaydedildi. Bu haliyle Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları’nın 20. maddesinde yer alan ‘başları açık’ ibaresi ile buna dayalı tesis edilen işlemin üst hukuk normlarına aykırı olması nedeniyle hukuka uygun olmadığı sonucuna varılmıştır.

DİN VE VİCDAN ÖZGÜRLÜĞÜ VE ÇALIŞMA HAKKININ İHLALİ

Maddede yer alan bu belirlemenin, Anayasa ve tarafı olduğumuz uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmış olan çalışma hak ve özgürlüğünün ve yine bu düzenlemelerle güvence altına alınmış olan din ve vicdan özgürlüğüne bağlantılı olarak ihlal edilmesi sonucunu doğuracağı açıktır.”
BBCT_Hürriyet

Balyoz’da İstanbul Barosu Hakkında Suç Duyurusu
06 Nisan 2012

Gergin geçen duruşmanın ardından suç duyurusu haberi geldi.

Balyoz Darbe Planı Davası sona yaklaştıkça tansiyon da yükseldi. Silivri'deki davanın 90'ıncı duruşması gergin geçti.

365 sanığın darbeye teşebbüs iddiasıyla yargılandığı davada, İstanbul Barosu yöneticileri ile mahkeme heyeti arasında tartışma yaşandı.
Mahkeme, Baro Başkanı Ümit Kocasakal ve 10 baro yöneticisi hakkında, adil yargılamayı etkilemeye teşebbüsten suç duyurusunda bulundu.

2003 yılında Birinci Ordu Komutanlığı'nda darbe planlandığı iddiasına ilişkin, 250'si tutuklu 365 sanığın yargılandığı davada hareketli saatler yaşandı.
Daha önce esas hakkındaki görüşünü açıklayan savcı, aralarında Çetin Doğan, Özden Örnek, İbrahim Fırtına ve Ergin Saygun'un da bulunduğu sanıkların tamamının, 20'şer yıla kadar ağır hapis cezasına çarptırılmasını istemişti.

Avukatlar Duruşma Salonuna Girmedi

Sanık avukatları, taleplerinin dikkate alınmadığını ileri sürerek yine duruşma salonuna girmedi.

Kocasakal ve Mahkeme Başkanı Tartıştı

Duruşmayı izleyen İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal avukatların savunma haklarının kısıtlandığını ileri sürerek, mahkeme heyetini eleştirdi.

Mahkeme Başkanı Ömer Diken, bunun üzerine, "Siz bir meslek kuruluşusunuz, bizim hiçbir meslek kuruluşunun denetimine ihtiyacımız yok" diyerek, yasalara göre hareket ettiklerini belirtti.

Savcı Savaş Kırbaş ise, "Baro Yönetiminin söylemleri davanın esasına yöneliktir, bu şekilde tarafını belli etmiştir" diye konuştu.

İstanbul Barosuna Suç Duyurusu

Daha sonra ara kararını açıklayan mahkeme, duruşmadaki hareketleri sebebiyle, İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal ve 10 baro yöneticisi hakkında, adil yargılamayı etkilemeye teşebbüsten Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulundu.

Ayrıca, disiplin yönünden de Türkiye Barolar Birliği'ne yazı yazılmasına karar verildi.

Mahkeme Başkanı: “Avukatlar Davayı Kilitliyor”

Mahkeme Başkanı Ömer diken, sanık avukatlarının duruşmaları kilitlediğini belirterek, Ceza Muhakemeleri Kanunu'na göre hareket edeceklerini anlattı.

Mahkeme, sanık avukatları hakkında İstanbul Barosu'na yazı yazılmasına ve sanıklara yeni avukat tayin edilmesine hükmetti.

250 sanığın tutukluluk halinin devamına karar veren mahkeme, duruşmayı 19 Nisan 2012 tarihine erteledi.
TRT

KOCASAKAL'A HAPİS ŞOKU!
01.02.2013

O açıklama nedeniyle dava açıldı.

İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal ve 10 baro yöneticisi hakkında, Balyoz davası sürecinde yaptıkları açıklamalar sebebiyle, 'yargı görevini yapanı engellemeye teşebbüs' suçundan 4 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı.

4 YIL HAPİS İSTEMİ

Balyoz davasında mahkemeyi protesto eden avukatlara destek amaçlı bir açıklama yapan İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal ve baronun 10 yöneticisi hakkında 'yargı görevini yapanı engellemeye teşebbüs" suçundan 2 ile 4 yıl arasında hapis istemiyle dava açıldı.

Balyoz davası sanıklarının avukatları, kendilerine yeteri kadar söz hakkı vermediği gerekçesiyle mahkeme heyetini protesto etmiş ve son duruşmalara katılmamıştı.

Baro Başkanı Ümit Kocasakal ve 10 yönetici mahkemeyi protesto eden avukatlara destek amaçlı bir açıklama yapmıştı.

Kocasakal'ın duruşma salonunda yaptığı bu açıklamayı "yargı görevini yapanı engelleme" girişimi olarak değerlendiren mahkeme, suç duyurusunda bulundu.
http://www.sondevir.com/gundem/115789/umit-kocasakala-4-yila-kadar-hapis-istendi.html

Baro yöneticileri hakkında hazırlanan iddianamede "yargı görevini yapanı engellemeye teşebbüs" suçundan 2 ile 4 yıl arasında hapis cezaları talep edildi.

Baro Başkanından BÜYÜK Gaf
04 Ağustos 2009 13:00

YÖK'ün meslek liseleri önündeki en büyük engel olan katsayıyı kaldırımasına itiraz eden İstanbul Baro Başkanı Aydın'dan hukuk tarihine geçecek savunma...

İstanbul Baro Başkanı Muammer Aydın, İmam Hatip Liseleri hakkında öyle bir söz söyledi ki, şaşırmamak mümkün değil..

YÖK'ün Meslek Liselerinin ÖSS'deki katsayı engelini kaldırması toplumun geniş kesiminde olumlu karşılanırken İstanbul Barosu kararın iptali için Danıştay'a başvurdu.

ATV'ye konuşan Baro Başkanı Muammer Aydın iptal gerekçelerini İmam Hatip Liseleri'ne dayandırırken İHL'ler hakkında ne kadar bilgi sahibi olduğunu da sözleri ile ortaya koydu.

İmam Hatip Liselilerin avukat olmaması gerektiğini savunan Aydın, Hukuk Fakülteleri'nin Türkçe-Matematik ortalaması olan Eşit Ağırlıkla öğrenci aldığını oysa İmam Hatip Liseleri'nde matematik okunmadığını söyledi.

Baro Başkanı Muammer Aydın katsayıya yönelik tepkisini dile getirirken de şok bir ifade kullandı. 1999 yılına kadar eşit olarak sınava giren öğrencilerin önüne katsayı engelinin konulması konusunda ise "Ben 1999 yılına değil bugüne bakıyorum" dedi.

Aydın, katsayının kaldırılmış olmasının düz liseye gidenler için haksızlığa yol açtığını savunan Aydın'ın, "Yeni düzenleme fırsat eşitliği getirmiyor mu?" sorusuna verdiği cevap inanılır gibi değil: Eşitlik eşit insanlar arasında olur.

aktifhaber

30 Eylül 2009 08:31
ERGENEKON'A AVUKAT AYARI
'Bizim Baro' diretti, mahkeme ilginç bir avukat kararı verdi. Şimdi seyredin cümbüşü.Haberi Paylaş : Google Yahoo Facebook Digg Del.icio.us Reddit İlişkili HaberlerTüm Haberler'Yandaş Yargı'lık Bir Çıkış...'Bizim Baro' Fena Karıştı40 AYDAN SONRA 10 KRİTİK SORU'Bizim Baro' Buna Da KarşıDanıştay Silahı İzmir'den Getirildi

Ergenekon ve Danıştay’da ortak avukat tartışması

Ergenekon soruşturmasına karşıtlığıyla dikkat çeken, ve ETÖ sanığı Mukaddes Eruygur'un ses kaydında ismi geçen İstanbul Barosu, Danıştay sanıklarına Ergenekon avukatlarını verdi. Bu ilginç kararı mahkeme önce kabul etmedi. Ancak baro bu kararında diretti ve sonuçta mahkeme baronun kararına uydu.

Baro, Danıştay sanıkları için avukat atamadı. Mahkeme, Ergenekon avukatlarını davet etti. Hukukçular, ‘menfaat çatışması’ uyarısı yaptı

• İstanbul 13. Ağır Ceza, iki aydır ifadeleri alınamayan Danıştay sanıklarını da Ergenekon sanıklarının avukatlarının savunmasına karar verdi. İstanbul Barosu, 1. Ergenekon davasıyla birleştirilen Danıştay sanıklarının savunmasında da Ergenekon sanıklarının avukatlarını görevlendirdi. Baro buna gerekçe olarak Adalet Bakanlığı’nın ‘CMK ücretlerini ödemediği’ni gösterdi. Mahkeme, Savcı Mehmet Ali Pekgüzel’in “menfaat çatışması doğar” itirazını haklı bularak Baro’dan yeni avukatlar görevlendirmesini istedi. Ancak Baro olumsuz yanıt verdi. Mahkeme de, Danıştay sanıklarını da Ergenekon avukatlarının savunmasına karar verdi.

ANCAK BARO ‘PARA ÖDENECEK’ DUYURUSU YAPTI

Baro’nun internet sayfasında 25.09.2009 tarihli duyuruyla en geç 1 Ekim’den itibaren 12 milyon lirayı bulan CMK ödemelerinin yapılacağını bildirdiği ortaya çıktı. Emekli Yargıtay Başsavcısı Ahmet Gündel, bu durumun hukuki etik açısından yanlış olduğunu belirterek “Menfaat çatışmasına neden olur” dedi. Avukat Kazım Berzeg: Birbirine menfaati zıt olan iki kişinin avukatlığını aynı avukatın yapması hem avukatlık kanununa hem de etik kurallarına aykırı. Mahkeme de bu menfaat çatışmasını öngörerek baro ne gerekçe öne sürerse sürsün baronun atadığı avukatları kabul etmemesi gerekir. Para yokluğu mahkeme tarafından bu konuda asla mazeret olamaz. Bu noktada sanığın da avukata itiraz etme hakkı var. Ayrıca birbirine zıt iki kişinin savunmasını kabul etmek avukat açısından da suçtur. Avukatın bunu kabul etmemesi lazım.
aktifhaber

70 avukat yangında mahsur kaldı

19 Temmuz 2010 Kahramanmaraş Ticaret Borsası'nda çıkan yangın nedeniyle, Meclis Salonu'nda istişare toplantısı yapan 70 avukat mahsur kaldı.
Alınan bilgilere göre, saat 17.30 sıralarında Borsa Caddesi üzerinde bulunan Ticaret Borsası'nın elektrik hatlarının kontak yapması nedeniyle yangın çıktı. Dumanların bir anda tüm binayı sarması üzerine ikinci katta çalışan borsa personeli tahliye edildi. Bu sırada binanın dördüncü katında istişare toplantısı yapan 70 avukat ise Meclis Salonu'nda mahsur kaldı.
Yangının hemen itfaiyeye bildirilmesinin ardından olay yerine gelen ekipler, zemin kattaki yangına müdahale etti.
Öte yandan binanın asansöründe bir kişinin bulunduğu yönündeki iddialar nedeniyle kısa süreli panik yaşandı. Yaklaşık yarım saat süren çalışmanın ardından avukatlar tahliye edilirken, yapılan kontrollerde asansör içerisinde kimsenin olmadığı tespit edildi.
İtfaiye ekiplerinin refakati ile bina dışarısına çıkarılan avukat Serdar Veli Kuybu, toplantının devam ettiği esnada bir anda salona kablo kokusu, ardından ise dumanların geldiğini söyledi. Kuybu, "Biz dördüncü kattaydık. Bu sırada bulunduğumuz salona yanık kablo kokusu geldi, ondan sonra da dumanlar geldi. Hemen koridora çıktık, itfaiye geldi yaklaşık yarım saat süren çalışmanın ardından söndürdüler. Biz de aşağı indik" dedi. netgazete

Avukatlar, Kürt sorununun çözümü için yürüdü
16:05 - İstanbul Barosu önünde toplanan bir grup avukat, "Yaşasın Halkların Kardeşliği" sloganları eşliğinde yürüyüşe geçti. Galatasaray Meydanı'na yürüyen avukatlar, eylem sırasında cübbelerini giydi. Yürüyüş sonunda grup adına basın açıklaması yapan Ercan Kazar, hukukçular olarak Kürt sorunun çözümünde ilk adımı devletin operasyonu durdurmasında ve PKK'nın da silahlı eylemlere son vermesinde gördüklerinde ifade etti. 22.07.2010 İSTANBUL netgazete

Barolardan Çölaşan'a Sert Tepki
24 Eylül 2010
Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Vedat Ahsen Coşar, Tansel Çölaşan'a sert tepki gösterdi.
Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Vedat Ahsen Coşar, 12 Eylül'de yapılan Anayasa değişikliği referandumunda 'evet' diyen halkın yüzde 58'lik bölümünü "dalalet ve hıyanetle" suçlayan Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Başkanı Tansel Çölaşan'a sert tepki gösterdi.

Adana Barosu Staj Komisyonu'nun 2010-2011 Eğitim Dönemi Açılış Programı'na katılan Coşar, basın mensuplarının sorularını cevapladı. Çölaşan'ın bu sözlerini kesinlikle onaylamadığını vurgulayan Coşar, "Kimsenin kimseyi referandumda 'evet' veya 'hayır' dediği için suçlamaya veya alkışlamaya hakkı yoktur. Halk oylamasında ortaya çıkan iradeye herkesin saygılı olması gerekir. Demokrasi ve çağdaşlık bunu gerektirir. Atatürk olsaydı ADD Başkanı Tansel Hanımı bağışlamazdı." dedi.

ADD Başkanı sıfatı ile konuşan Çölaşan'a bu bir hukukçu olarak bu sözlerin yakışmadığının altını çizen Coşar, şunları söyledi: "Atatürkçü olduğunu söyleyen bir kişiye bu ifadeler yakışmaz. Son derece yanlış bir beyandır. Referandumda çıkan iradeye herkesin saygılı olması gerekir. Özellikle ADD Başkanı Tansel Hanım bu sözleri sarf etmişse Atatürk'ü yeniden okumasını tavsiye ederim. Çünkü Atatürk halk adamıdır ve her zaman halkın iradesine saygılı olmuştur. Atatürk'ün en belirgin özelliklerinden birisi de budur."
aktifhaber

Avukat ve adliye çalışanı da dolandırıcı çıktı
16:37 - Kocaeli'de devletin kamulaştırma bedeli olarak hak sahipleri adına bankaya yatırdığı paraları sahte belgelerle çektikleri gerekçesiyle gözaltına alınan 23 kişi, adliyeye sevk edildi. Örgütün lideri avukat N.B. ile 2 avukat arkadaşı ve 20 adliye personeli, adliyeye sevk edildi. 04.10.2010 KOCAELİ
netgazete

İstanbul Barosu Başkanını Seçti

07 Kasım 2010
İstanbul Barosu'nda başkanlık seçimi sona erdi. İşte kazanan isim...
İstanbul Baro Başkanlığına Doç. Dr Ümit Kocasakal seçildi. Yaklaşık 26 bin üyesi ile 'dünyanın en kalabalık barosu' unvanını NewYork Barosu'nun elinden alan İstanbul Barosu'nda seçim heyecanı sona erdi. Sütlüce Kongre merkezinde yapılan seçimlerde 6 aday yarıştı. Başkanlık seçimi barış havasında geçti. Seçimin galibi, Önce İlke Çağdaş Avukatlar Grubu'ndan Doçent Doktor Ümit Kocasakal oldu.

İstanbul Barosu'na başkan seçmek için kurulan 65 sandıkta oy verme işlemi saat 10:00'da başladı. Katılımın fazla olması nedeniyle Eyüp çevresinde öğlen saatlerinden itibaren yoğun trafik gözlenirken, Anadolu yakasından gelecekler için Kadıköy ve Üsküdar'dan motor, farklı noktalardan da otobüs seferleri yapı

Baroya Yumurtalı Protesto

Eğitim-Bir-Sen üyeleri katsayı uyğulamasının yürürlüğünü durdurma kararınını İstanbul Barosu'na yumurta atarak gösterdi..
26 Kasım 2009
Eğitim-Bir-Sen üyeleri, meslek liselilere uygulanan katsayı uygulamasının yürürlüğünü durdurma kararı sonrası, tepkilerini İstanbul Barosu önünde yaptıkları eylemle gösterdi. Eylemciler yaptıkları basın açıklamasının ardından Baro'yu yumurta yağmuruna tuttu.

Eğitim-Bir-Sen üyesi yaklaşık 50 kişi, Danıştay'ın aldığı yürütmeyi durdurma kararı için başvuruda bulunan İstanbul Barosu'nu protesto etti. Baro önünde toplanan grup slogan tarak Baro'ya tepkilerini dile getirdi.
Grup adına basın açıklaması yapan Eğitim-Bir-Sen İstanbul 1 No'lu Şube Başkanı Emrullah Aydın, Danıştay kararını eleştirerek, ''Millet adına karar açıklayan Yargı'nın milletin beklentilerinin aksine, eşitlik ve adalet duygusunu rencide eden bu kararı, bayram öncesi meslek liselilere matem yaşatmıştır. Bu matem havasının dağıtılması için bir an önce YÖK'ün, Hükümet'in ve Meclis'in, hulasa bütün yetkililerin acilen bir adım atması gereklidir.'' şeklinde konuştu.


Başbakan Erdoğan'a ve TBMM üyelerine seslenen Emrullah Aydın şunları söyledi: ''Artık pansuman tedavilerini bırakın. Yamalı bohçayla 21. yüzyılda Avrupa yolunda yürümezseniz bu elbise bu ülkeye dar değil 'ar geliyor' Bir an önce anayasa değişikliğini raflardan indirip gereğini yapın. Vekiller bu çalışmada ortak tavır almayacaklarsa asiller yani milletimiz asaletini gözünü kırpmadan gösterecektir. Biz eğitimciler olarak bu kararda darbe anayasasını artık çocuklarımıza anlatamıyoruz. Türkiye'yi bu ayıptan kurtarmak için üzerimize düşen görevden geri kalmayacağız.''
Açıklamanın ardından grup içerisindeki bazı eylemciler yanlarında getirdikleri yumurtaları İstanbul Barosu'na attı. Grup alkışlar eşliğinde protesto gösterisinin sonlandırdı.
aktifhaber

26 Kasım 2009
Genç Siviller Danıştay'ı Protesto Etti

İstanbul Barosu önünde toplanan Genç Siviller, Danıştay'ın aldığı yürütmeyi durdurma kararı için başvuruda bulunanları protesto etti.

Genç Siviller, meslek liselilere uygulanan katsayı uygulamasının yürürlüğünü durdurma kararı sonrası, tepkilerini İstanbul Barosu önünde yaptıkları eylemle gösterdi. Eylemlerinde, İstanbul Barosu Başkanı Muammer Aydın ile Çevik Bir, Baro ile de Batı Çalışma Grubu arasında benzerlik kuran Genç Siviller, ''Hukukun İstanbul Barosu'na emanet edildiği bir çarpık düzende yaşıyoruz.'' açıklamasını yaptı.

Attıkları sloganlar ve açtıkları pankartlarla tepkilerini dile getiren Genç Siviller bir basın açıklaması yaparak eleştirilerini sıraladı. Grup adına basın açıklamasını okuyan meslek lisesi mezunu ve katsayı mağduru Tansel Parlak şunları söyledi: ''İstanbul Barosu'nun girişimi ve Danıştay'ın kararı ile bu yıl iyi bir üniversite hayali kuran yüz binlerce meslek liseli öğrencinin hayatı altüst edildi. Bu karar sadece meslek liselileri, imam hatiplileri değil; bu yıl ÖSS'ye girecek ve rakipleri ahlaksızca diskalifiye edilen her vicdan sahibi öğrenciyi de yaraladı. Bugün Çevik Bir yok. Ancak bugün Muammer Aydın var. Bugün Batı Çalışma Grubu yok. Ancak bugün İstanbul Barosu var. Bugün post-modern darbe yok. Anlıyoruz ki o günlerden kalan emir ve komutların mirasçıları var. Zamanın Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun dediği gibi 28 Şubat'ın BİN yıl sürmesini kendine iş edinmiş adamlar ve kadınlar var. Kim bunlar? Haklarımızın savunucusu, adaletin dağıtıcısı olması gereken hukukçular. Kümesin tilkiye emanet edildiği, hukukun İstanbul Barosu'na emanet edildiği bir çarpık düzende yaşıyoruz. Orwell bugünleri görseydi Hayvan Çifliği'ni yazmak yerine bu yaşadıklarımızı yazardı. 'Bütün hayvanlar eşittir ama bazıları daha eşittir' diyen Domuz Napolyon karakteri yerine; 'eşitlik eşitler arasında olur' diyenleri seçerdi.''

Genç Siviller açıklamanın ardından basın mensuplarına Orwell'in ''Hayvan Çiftliği'' isimli kitabını dağıtıı. Grup eylemin ardından olaysız şekilde dağıldı.
aktifhaber

Bursa’da bir barda sigara içenleri uyaran 53 yaşındaki avukat 17 yerinden bıçaklandı!
03 Nisan 2010

Bursa'da bir avukat, yakınına ait birahanede bazı müşterilerin sigara içmesine izin vermediği için çıkan tartışmada 17 yerinden bıçaklanarak öldürüldü. Olayla ilgili iki kişi yakalandı.

Olay, Bursa Osmangazi ilçesi Ünlü Caddesi'nde faaliyet gösteren bir birahanede yaşandı. Alınan bilgiye göre bir yakınına ait olan birahanede bulunan Bursa Barosu avukatlarından Celal Sezgin (53), Ankaragücü-Beşiktaş maçını izleyen bazı müşterilerin sigara içmesine müdahale edince, tartışma başladı. Tartışma kısa sürede kavgaya dönüşürken, Avukat Sezgin 17 yerinden bıçaklandı. habertürk

6 Nisan 2010
TBB Başkanı Özdemir Özok'un cenazesi 29 Nisan Perşembe günü Ankara'da toprağa verilecek.

ABD'de tedavi görürken vefat eden Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Özdemir Özok'un cenazesi 29 Nisan Perşembe günü Ankara'da toprağa verilecek. aktifhaber

Genç avukat, kardeşinin gözü önünde canına kıydı

19 Temmuz 2010 Kocaeli Barosu'na kayıtlı 2 yıllık avukat Mesut Sarı (26), ziyaret için geldiği İzmir'de kardeşinin gözleri önünde viyadükten atlayarak intihar etti. Genç avukatın 3 yıl önce Kocaeli Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdiği ancak işleri bozuk olduğu için 6 aydır psikolojik tedavi gördüğü öğrenildi
netgazete

ANKARA BAROSUNA AÇIK MEKTUP:
24.06.2014

ANKARA BAROSU YÖNETİM KURULU NUH METE YÜKSEL’İ OY BİRLİĞİYLE ANKARA BAROSU LEVHASINA KABUL ETTİ!
ANCAK NUH METE YÜKSEL AVUKAT OLAMAZ!
Nuh Mete Yüksel;
- DGM Savcılığı sırasında Ankara Emniyet Müdürlüğü TEM Şubesinde işkence yapılmasına bizzat iştirak eden,
- Avukatlara işkence yapılmasını izleyen, adliyede avukat dövdüren,
- Kanlı polis infazlarının soruşturma bahanesiyle üstünü kapatan,
- Birtan ALTINBAŞ’ın işkenceyle öldürülmesi davasında işkenceci katillerin lehine tanıklık yapmak için duruşmada hazır bulunan,
- İşkencecileri cezaevine uğurlamaya giden,
- Devrimcilere, sosyalistlere, sendikacılara, öğrencilere komplolar kuran,
- Sahte deliller, tutanaklar yarattığı, bizzat emrindeki polis amirlerinin ifadesi ile ortaya çıkan,
- Gazetelerden “ÇHD’li avukatlar ayağını denk alsın, DGM karşı kampanya yürütülmesine izin vermeyeceğiz, sıra onlara da gelecek” diye tehditler savuran, bu tehditlerden üç gün sonra 1999 yılında Halkın Hukuk Bürosu’nu basıp sahte delillerle meslektaşımızın tutuklanmasının önünü açan Kontrgerillanın yargı içerisindeki temsilcilerinden biridir.
Bu kişiyi son olarak, Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesinde devam eden Silopi- Görümlü köyünde 6 köylünün infazın sorumlu katil emekli Tümgeneral Mete Sayar ve arkadaşlarının yargılandığı davanın duruşmasında gördük. Cinayet faillerine destek için ordaydı.
Kamuoyuna yansıyan ahlaki durumuna ise yorum yapmaya dahi gerek duymadığımız
bir adamdır.
Bu zatın suçları sadece bunlarla sınırlı değildir, arşivlerimiz bu zatın işlediği suçlarla doludur.
Bugün ise Ankara Barosunun bir üyesi ve bir avukat...
Ankara Barosu Yönetim Kuruluna soruyoruz; yaşamını muhalifler ve avukatlarla mücadeleyle geçirmiş, tescilli bir avukat düşmanına ve kontrgerilla temsilcisine avukat sıfatına nasıl layık görürsünüz!
Avukatlık, sizin gözünüzde bu kadar sıradan ve ‘değersiz’ bir meslek midir?
Nuh Mete Yüksel ve benzerlerini levhaya kaydederken hiçbir ölçütünüz yok mudur?
Yoksa ‘gözümüzden kaçmış’ gibi hiçbir inandırıcılığı olmayan bir bahane mi uyduracaksınız?
Ama bizler, bu kararı alırken hangi ruh halinde olduğunuzu biliyoruz. Sizler onu “kendi mahallenizin çocuğu” olarak görüyor olmalısınız… Geçmişte Hikmet Sami Türk’ü bu mesleğe kabul ederken, hangi ruh halindeyseniz şimdi de aynı ruh halindesiniz…
Ancak almış olduğunuz bu kararın meslek adına mesleğin onuru adına utanç verici olduğunu asla unutmayın.
Bu kararınızdan dolayı derhal istifa ederek kendinizi ve Ankara Barosu üyelerini bu utançtan kurtarmalısınız. Sizin tercihiniz, seçiminiz, avukatlık anlayışınız buysa, bu kararınızın arkasında duracaksanız, bunu meslek hayatımız boyunca unutmayacağız ve unutturmayacağız. Bu ayıpla anılacaksınız.
Kararınızı asla kabul etmiyoruz.
Nuh Mete Yüksel, bizi polis-Jandarma zoruyla dövdürerek attırdığı bu adliyeye avukat olarak elini kolunu sallayarak giremeyecek, karşısında bizi bulacaktır.
Halk düşmanlarını asla unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız.
Mesleğimizi ve baromuzu içine düşürdüğünüz bu durumu kabul etmiyoruz. Derhal istifa etmediğiniz takdirde, bundan sonra bizi temsil edecek mesleki, ahlaki ve siyasal liyakata sahip olmadığınızı buradan şimdiden ilan ediyoruz sizlerle kurumsal ilişkimizi askıya alıyoruz. 24.06.2014
Çağdaş Hukukçular Derneği

Az kaldı ikinci Madımak faciası yaşanacaktı
Aykut Işıklar
Bugün Gazetesi
21 Kasım 2009

"Aaaa nereden buldular bu görüntüleri, kim çekmiş, niye yılarca saklamış" derken uyandım.

Meğerse gördüklerim Sivas Madımak faciası değilmiş. Ne bileyim kocaman kocaman adamlar, otelin resepsiyonunda çalışan iki kızı sanki dövecek gibiydi. Birilerini sanki öldürmek için arıyorlardı. "Kim bu afiş asanlar, kaç numaralı oda, bulun bu adileri, ahlaksızlar, olamaz kim bunlar, kapatırım bu oteli, asarım-keserim" gibi bağrışlar... Bir grup da dış kapıyı kontrol altına almıştı.
Bir an Sivas Madımak Oteli'ndeki kundaklama sahneleri geldi gözümün önüne. En çok da Aziz Nesin'in yangın merdiveninden zar zor inişi. Kaç vatandaş yanarak ölmüştü, inanın hatırlamıyorum.
Taksim'in tam ortasında bir otel lobisinde sanki dövülecek ve otel ateşe verilecek gibi... Şok oldum.
Neyse ki duygu ve düşüncelerimi az sonra pek çok kişi tekrarladı. Hatta benim gibi Madımak Oteli faciasına benzetip Madımak 2 diye bağıran avukatlar bile oldu. Meğerse resepsiyondaki görevli iki genç kıza bağırarak hesap soran beyler, yurdun dört bir yanından gelen hukuk adamları yani avukatlarmış. Bazı yargı mensuplarının telefonları dinlenildi diye bir iddia var ya bunu protesto etmek için İstiklal Caddesi'nde yürümüşler. "Vatandaş yargıya sahip çık" diye slogan atarak Taksim Meydanı'na gelmişler.
Tam o sırada iki sivil genç vatandaş da demokratik hakkını kullanmış. Meğerse yürüyüş yapan hukuk adamlarıyla aynı şeyleri düşünmüyormuş. Yani farklı düşünce. Demokraside fikir özgürlüğü yok mu, mozaik değil mi? Avrupa Birliği'nin verdiği haklara göre ve yasalarımıza göre en doğal demokratik haklarını kullanmış. Bir oda kiralayıp, camından aşağıya afiş sallamışlar. Afişe de "Darbeci Baro, Taksim'e Hoş Geldin" yazmışlar. Aman sakın baroyu Kurtlar Vadisi'ndeki baronlar sanmayın. Bu baro, avukatların yasal meslek örgütü.
Ben geldim Adana'dan ne anlarım barodan, hak ve hukuktan. Ama ertesi gün bazı yazarların yazıları çok hoşuma gitti. En çok da Ahmet Altan'ın Star Gazetesi'ndeki yorumu. "Hukuk adamları haklarını böyle ararsa" diyordu. Bu afişi görünce kendini kaybeden avukat beylerin görüntüleri tüm TV kanallarının arşivlerinde var. Yüz ifadeleri Beşiktaş'ın cezalı Çarşı Grubu'ndan daha öfkeli.
Avukatlar böyle tavır koyarsa biz hangi demokrasiden, hangi çağdaş ülkeden söz ederiz? Ergenekon da ne ki? Polis afiş asan iki genci kaçırmasa idi. Hukuk savunucuları tarafından resmen linç edilecekti. Eee avukat böyle yaparsa, milletvekili de Meclis'te kürsüye saldırır.

Barolar Birliği'nde Büyük Çatlak
23 Kasım 2009

Yargıda dinleme iddiaları, olaylı geçen başkanlar toplantısının ardından Türkiye Barolar Birliği'ni ikiye böldü..

Yargıda dinleme iddiaları, Türkiye Barolar Birliği'ni ikiye böldü. Olaylı geçen başkanlar toplantısında görüş birliği sağlanamayınca, ortak bildiri yayınlanamadı.

Dahası; toplantıya katılmayan baro başkanlarından 22'si, internetten yaptığı açıklama ile birliğin toplumu germeye çalıştığını ilan etti. Ancak bu açıklamanın yer aldığı internet sitesi ilginç bir şekilde çöktü.

Yalova Barosu Başkanı Cemal İnci'nin; yönetimi hedef alan bu sert tepkisine, 21 baro başkanından destek geldi.

Toplantıya 78 Baro Başkanı'ndan sadece 31'i katılmıştı. Katılımın bu denli az olmasının gerekçesi ise hava muhalefeti olarak gösterildi. Fakat, gizlenen gerçeğin öyle olmadığı ortaya çıktı.

YARSAV'DAN SONRA BAROLAR BİRLİĞİ

Baro başkanları sözde kendileri adına yapılan açıklamalara katılmadılar. Düşüncelerini de açık bir şekilde dile getirdiler.

SAYFAYI KİM ÇÖKERTTİ?

Bu toplu eleştiri, sözde kalmadı; kaleme kağıda döküldü. Katılımcılar ortak bildiri çıkartamadı ama toplantıya katılmayan 22 baro başkanı, karşı bildiri yayınladı. Karşı bildiri, Yozgat Barosu'nun internet sayfasından da duyuruldu. Fakat bildiri ilan edildiği anda, internet sayfasında esrarengiz bir şey oldu.

Yozgat Barosu, bu ilginç gelişmenin ardından sayfayı kimin çökerttiği araştırıyor. aktifhaber

Danıştay'dan Başörtülü avukatlar hakkında doğru karar
02.04.2013



Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, avukatların 'başı açık' görev yapacaklarına ilişkin düzenlemeye Türkiye Barolar Birliği'nin yaptığı itirazı oy çokluğu ile reddetti.

Avukat kimliğinin yenilenmesi talebiyle yaptığı başvuru, "başörtülü fotoğraf verdiği" gerekçesiyle Türkiye Barolar Birliği'nce reddedilen başörtülü bir avukat, Türkiye Barolar Birliği meslek kurallarının 20. maddesinin iptali istemiyle Danıştay'da dava açmıştı. Davayı görüşen Danıştay 8. Dairesi, 20. maddedeki "Avukat ve avukat stajyerleri mesleğe yaraşır bir kılık ve kıyafetle 'başları açık' olarak mahkemelerde görev yaparlar" düzenlemesindeki "başları açık" ibaresinin yürütmesini oy çokluğu ile durdurdu.

"Avukatlık, sunulan hizmet açısından bir kamu hizmeti, mesleki faaliyet olarak ise serbest meslektir" değerlendirmesini yapan Danıştay 8. Dairesi'nin kararına Türkiye Barolar Birliği itiraz etti. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, avukatların başları açık görev yapacaklarına ilişkin Danıştay8. Dairesi'nin kararına Türkiye Barolar Birliği'nin yaptığı itirazı reddetti. Kurul, ret kararını oy çokluğu ile aldı.
Böylece toplumsal sorunlardan biri barışçıl yoldan çözülmüş oldu. darısı diğerlerinin başına.
haber1001

Avukatın çeyrek milyarlık oyunu: 150 kişiyi dolandırdı
17 Eylül 2017



Burak Y. hakkında farklı mahkemelerde açılmış 62 dava bulunuyor

Konya Barosu'ndan kaydı silinerek meslekten atılan avukat Burak Y., devlet ihalelerinden ucuz araba vaadiyle 150 kişiyi dolandırdı. Azerbaycan'a kaçtığı düşünülen şüpheli hakkında farklı mahkemelerde açılmış 62 dava bulunuyor.

Sabah gazetesinin haberine göre, 250 milyon lira vurgun yaparak kayıplara karışan Burak Y.'nin yanı sıra nişanlısı ve iki kardeşiyle birlikte 9 kişi hakkında Konya Ağır Ceza Mahkemesi'nde "Nitelikli dolandırıcılık" suçundan dava açıldı.

Avukat Burak Y. ile birlikte diğer 8 sanık için de 4 kişiye karşı işledikleri suçtan dolayı 28 yıla kadar hapis istendi. Mahkeme davayı İstanbul'a gönderildi.

"Aldığım tehdidin haddi hesabı yok"

Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın ilk celsesinde ifade veren şikâyetçilerden İlkay Y., "İcradan ihale ile araç satın alıp az kâr marjıyla bize satacağını söyledi" dedi. Veysi Z. İse "Sonradan öğrendiğim kadarıyla araçları kiralama şirketlerinden alarak bize veriyormuş" diye konuştu.

Eş dosttan topladığı 5.5 milyon lirayı kaptıran Mehmet A. ise "Hayatım mahvoldu, aldığım tehdidin haddi hesabı yok. Çocuklarımla tehdit ediliyorum" dedi. Muharrem D. İse "Yüzde 30 kâr marjıyla devlet ihalelerinden araçlar aldığını söyledi. Toplamda 500 bin TL verdim" diye konuştu.

T24
ETİKETLER
türkiye avukat dolandırıcılık konya
_________________
Bir varmış bir yokmuş...
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> HUKUKÎ HABERLER Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com