EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

“Ortadoğu devrimlerinin arkasında Twitter ve Facebook yok”

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> RÖPORTAJLA R
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Prş Nis 28, 2011 9:11 pm    Mesaj konusu: “Ortadoğu devrimlerinin arkasında Twitter ve Facebook yok” Alıntıyla Cevap Gönder

“Ortadoğu devrimlerinin arkasında Twitter ve Facebook yok”
28 Nisan 2011

Tartışma yaratan ünlü yazar 2008 yılında yerleştiği ABD'de kısa sürede siber dünyada olup bitenleri analiz etme noktasında kendisinden sıkça dahi olarak söz edilen bir entelektüel haline geldi.

Tartışma yaratan ünlü yazar Evgeny Morozov: “Ortadoğu devrimlerinin arkasında Twitter ve Facebook yok”


(USASABAH)

İsmihan Yılmaz / Washington DC

Evgeny Morozov 2008 yılında yerleştiği ABD'de kısa sürede siber dünyada olup bitenleri analiz etme noktasında kendisinden sıkça dahi olarak söz edilen bir entelektüel haline geldi.

Morozov'un 2010 yılının sonunda yayınlanan ve internet ve diğer teknolojilerin otoriter rejimleri güçlendirdiğini savunduğu "Net Yanılsaması" adlı kitabını takiben ünü hızlı bir şekilde arttı. Kitap kısa sürede birçok farklı dile çevrildi, yazıları ve konuşmaları Amerikan dış politikasında internetin gücü tartışmalarına yön vermeye başladı.

Twitter'i çok etkin bir biçimde kullanan Morozov'un iki yıldan kısa bir sürede yaklaşık 14 bin takipçisi oluşmuş. Halen Stanford Üniversitesi'nde misafir akademisyen olan Morozov aynı zamanda New America Foundation'da uzman olarak çalışıyor. Foreign Policy dergisinde Net Effect adlı bloğu bulunan Morozov'un yazıları The Economist, Newsweek, İnternational Herald Tribune, Boston Review, Slate ve San Fransisco Chronicle gibi prestijli dergi ve gazetelerde yayınlanıyor. Evgeny Morozov ile kısa bir süreliğine ziyaret ettiği Washington, DC'deki yoğun gündemi arasında kitabı üzerinden Orta Doğu'daki son gelişmelerde sosyal medyanın rolü tartışmalarını konuştuk.

ABD İSTİHBARATI İNTERNET KONTROLÜNÜ SAVUNURKEN, DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI İNTERNET ÖZGÜRLÜĞÜ KAMPANYASI YÜRÜTÜYOR

"Net Yanılsaması : İnternet Özgürlüğü'nun Karanlık Yüzü" adlı bir kitap yazdınız ve özellikle ABD'de birden dikkatleri üzerinize topladınız. İnternetin karanlık tarafı nedir?

Aslında kitabın adını hem biraz provoke edici olsun diye hem de geçen yıl ABD dış işlerinin geçen yıl açıkladığı internet özgürlüğü projesini eleştirmek için böyle seçtik. İngiltere'deki baskısında alt başlık farklı mesela. Amerika'daki baskıda "karanlık yüz" tabirinin kullanılması kısaca Amerikan dış işleri bakanlığının böyle bir projeye girişmesinin iyi bir fikir olmadığına dair bir referans vardı.

Neden iyi bir fikir olmadığını düşünüyorsunuz?

Bir taraftan ABD yönetiminin bir kısmının internet özgürlüğünü sınırlamak istediğine şahit oluyoruz. Özellikle istihbarat örgütleri ve polis teşkilatının internetin kontrol edilmesi yönünde bastırdıklarını ama öte yandan da dış işleri bakanlığının dış politika bağlamında internet özgürlüğü kampanyası yuttuğunu görüyoruz. Bu ikili durum Amerikan yönetimini ciddi anlamda ikiyüzlü bir duruma düşürüyor. Başka ülkelerdeki insanlar bu çifte standardı görüyor ve "kendinize gelince internet kontrolünden söz ediyorsunuz ama aynı fırsatı İran'dan ve Çin'den niye esirgiyorsunuz?" diye soruyor.

Kısaca, internet özgürlüğünün insan hakları anlamında olumlu etkileri olacağına dair de bir delil yok ortada.

"SOSYAL MEDYA İLE ÖZGÜRLEŞMEK İÇİ BOŞ BİR FANTEZİ"

Kitabınızda baskıcı rejimlerde yaşayan insanların sosyal medya yoluyla özgürleşeceği kabulünü " içi boş bir fantezi" olarak nitelendiriyorsunuz. Siz 2008 Moldova ve 2009 İran protestolarını yakından takip ettiniz. Bu anlamda bu iki örnek neler anlatıyor bize?

Bu iki örnekte de Facebook ve Twitter kullanan gençlerin sokakları doldurması gerçeği üzerinden bir "Sosyal medya devrimi, devrim tweetleniyor" anlatısı üretildi ve sosyal medya kullanımının halkları özgürleştireceği yönünde yersiz bir beklentiye neden olundu. Ama sonuçta hem Moldova'da hem de İran'da gördük ki devlet aygıtı da boş durmuyor, internetin benim karanlık yüz diye nitelediğim imkânlarını kullanarak izleme ve filtreleme teknikleri sayesinde belli bir network içinde kimin kiminle nasıl bir ilişki içinde neler planladığını tespit edip ona göre önlem alıyor; Flickr ve Youtube videolarını kullanarak protestocuları tespit edip tutukluyor. Ayrıca sonradan anlaşıldı ki gençlerin örgütlenmesinde Facebook ve Twitter kullanımı diğer araçlardan sadece biriydi. Kaldı ki eğer İran örneğinde olduğu gibi protestolara muhatap olan devlet güçlü ise hiç bir şey işe yaramayabiliyor. Batı'da maalesef teknolojinin sosyal konulardaki rolü çok fazla abartılıyor.

"MISIR'DA SOSYAL MEDYA DEĞİL, SİYASAL VE SOSYAL ŞARTLAR ETKİLİ OLDU"

Ama bu yakın örneklere rağmen Ortadoğu'daki halk hareketlerinin de sosyal medya sayesinde mümkün olduğuna dair kanaat yaygın kabul gördü. Özellikle Mısır'daki geniş halk katılımın Facebook ve Twitter sayesinde gerçekleştiği düşünülüyor. Mısır'ın İran'dan farkı neydi?

Mısır'da farklı olan sosyal medyanın etkili bir şekilde kullanımı değil, sosyal ve siyasal şartların uygunluğu idi. Aralarında Nisan 6 grubunun da olduğu birçok aktivist grup Mısır çapında gençleri, sendikaları ve diğer sosyal grupları da içine alan bir hazırlığı vardı. Bunun üstüne Tunus tecrübesi geldi. Ancak en önemli faktör Mısır'da yaklaşan seçimlerde Mübarek'in oğlu Cemal'i iş başına getirmesinin engellenmesi amacı idi. Ya şimdi olacaktı ya da hiç. Zaten dikkat ettiyseniz 25 Ocak'ta sokağa çıkan göstericiler ilk günlerde rejim değişikliği değil ekonomik reform istiyorlardı. Sonra ölümler ve Mübarek'in iktidarda kalmaktaki ısrarı üzerine yoğunlaşan öfkenin sonucu daha büyük oldu. Tabii ki Sosyal medya halk hareketinin örgütlenmesinde işlev gördü ama broşürlerden ve cep telefonundan daha fazla değil.

Ama öte yandan PBS'in Frontline belgeseline verdiğiniz bir röportajda " Mısır hükümeti interneti kapatmakta geç kaldı, bir kaç gün daha erken kapatabilselerdi belki sonuç çok farklı olabilirdi" diyorsunuz?

Mısır hükümeti 26 Şubat'ta kapattı interneti. İnsanlar bu tarihten önce stratejilerini zaten oluşturmuş, hangi durumda ne yapacaklarını zaten kararlaştırmışlardı. "Ama mesela 22 Ocak'ta kapatmış ve önde gelen organizatörleri tutuklamış olsalardı belki sonuç bir devrim olmayabilirdi" diye bir ifade kullandım orada. Ancak, tekrar edersek, sosyal hareketlerde böyle öngörülerde bulunmak çok da anlamlı bir şey değil. Kesin olan bir şey varsa o da şu ki, interneti halk zaten yeterince mobilize olup sokakları doldurduktan sonra kesmek işe yaramadı.

Peki Mısır'daki aktivizmin önde gelenlerinden Wael Ghonim 'in aynı zamanda Google'in Orta Doğu ve Kuzey Afrika pazarlama sorumlusu olmasının anlamı nedir?

Açıkçası bu gerçekten yola çıkarak Google'in bölgede bu türden faaliyetler içinde olduğu gibi bir sonuç çıkarmak doğru olmaz. Sonuçta Orta Doğu'da ve Kuzey Afrika'daki aktivist bloggerların çoğu çok iyi derecede İngilizce konuşan iyi eğitimli kişiler. Bunların bir kısmı dilleri ve eğitimleri dolayısıyla batılı çok uluslu şirketlerde çalışıyorlar. Ghonim de bunardan sadece bir tanesi bence.

17 Mart tarihli The Guardian gazetesinde ABD ordusunun Orta Doğu ve Orta Asya' yı kapsayan komutanlığının (Centcom) Kalifornia'dan bir yazılım şirketiyle anlaşıp Arapça, Urduca, Peştuca ve Farsça dillerinde sahte dijital Facebook ve Twitter hesapları üzerinden propaganda başlatacağı haberi yer aldı. Öte yandan, Libya'ya müdahaleyi meşrulaştırmak için CIA'in sahte Twitter hesapları ve Youtube videoları kullandığı iddiaları var. Bunlar da internetin karanlık yüzü kapsamına mı giriyor?

Bu yöndeki raporları görmedim ben henüz. Ama bu türden faaliyetler daha çok dezenformasyon kapsamına giriyor. Fiili savaş ve psikolojik savaş durumlarında dezenformasyon her zaman kullanılan bir yoldur. Bu geçmişte daha geleneksel yollarla yapılıyordu, bugün de internet üzerinden yapılıyor Bugün de sosyal medya üzerinden yapılıyor olması hiç şaşırtıcı değil. Sadece mecra farklılaşıyor.

"İNTERNETİN OTORİTER REJİMLERDE SADECE POZİTİF ETKİSİ OLACAĞI YÖNÜNDEKİ İNANÇ "DİJİTAL ORYANTALİZM"DİR"

Kitabınızda "dijital oryantalizm" tabirini kullanıyorsunuz? Ne demek bu?

Dijital oryantalizm tabirini internetin baskıcı rejimlerde sadece pozitif etkisi olacağı yönündeki ön kabulü ve inancı tanımlamak için kullandım. Çünkü, kitabımda asıl altını çizmeye çalıştığım nokta teknolojinin sosyal ve siyasal gelişmelerdeki rolüne abartılı bir şekilde vurgu yapan entelektüel çerçeve. Bu zihniyet çerçevesi mesela Mısır'da çeşitli sosyal oluşumların ve meslek gruplarının rolünü görmezden gelecek şekilde sosyal medyanın etkisine aşırı vurgu yapıyor. Bu oryantalizmin siyasal düzeydeki tezahürünü mesela dış politikada görüyoruz. Hillary Clinton 2005'te daha senatör iken yaptığı bir konuşmada internetin aile yapısı ve çocuklar üzerindeki bozucu/ yıkıcı etkileri üzerine dikkat çekerken, 2010 Ocak ayında dış işleri bakanı sıfatıyla internetin demokrasi ve insan hakları için büyük bir nimet olduğunu ve bakanlığının internetin bu yolda kullanımı için proje geliştirdiğini açıklıyor. Yine aynı şekilde, ne zaman Çin veya başka bir baskıcı rejimin ruhsatsız çalışıyor olduğu gerekçesiyle bile olsa bir internet kafeyi kapattığı haberi çıksa, bu ülkedeki anne babaların, çocukların bu kontrol dışı kafelerde nelere maruz kaldığını değil bunun bir özgürlük ihlali olduğu düşünülüyor. Bu türden kolaycı entelektüellere, indirgemeci varsayımlara; siyasal, sosyal ve kültürel farkları dikkate almayan bir zihniyete dikkat çekmek istiyorum. 2009 İran Yeşil Hareketi hakkında yazılıp çizilenler bu dijital oryantalizmin iyi bir örneğini oluşturdu. ABD'nin sosyal medya konusuyla ilgilenen önemli yazarları bile büyük bir coşku içinde olup bitenin Facebook ve Twitter'ın sihri olduğunu ilan ettiler. Ama sonuç, biraz önce de konuştuğumuz gibi hiç de öyle olmadı; İran halkının çoğunluğunun seçimlerin adil olduğuna inandıkları ortaya çıktı ve devlet sosyal medya üzerinden yaptığı kolay takipler sonucunda bir sürü genci içeri attı.

"BATILI GAZETECİLER KOLAYCI, SADECE SEKÜLER BLOGGERLARLA GÖRÜŞÜYORLAR"

Bir de belki Batılı gazetecilerin kolaycılığından söz etmek gerekiyor.

Tabii, sosyal medyanın etkisi konusundaki bu güllük gülistanlık tablonun nedenlerinden birisi de Mısır, Çin ve İran gibi ülkelere göreve giden gazeteciler. Bu gazetecilerin büyük çoğunluğu rahatlarını bozup olayın bütün taraflarına ulaşmaktansa Batılı gazetecilere demeç vermek için yanıp tutuşan, iyi eğitimli, iyi İngilizce konuşan seküler blogger'larla yetiniyorlar ve doğal olarak ortaya yanıltıcı, tek taraflı bir resim çıkıyor.

"ÇİN MUHALİF BLOGGERLARI ENGELLEMEK YERİNE İNTERNET ÜZERİNDEN İTİBARSIZLAŞTIRIYOR"

Biraz da Çin ve Rusya hakkında konuşalım isterseniz. İnternet özgürlüğünün karanlık yüzü ne kadar karanlık bu ülkelerde?

Bu iki ülke de bildiğimiz anlamda sansürün artık işe yaramayacağını, tek tek facebook hesaplarını filtrelemenin, mesaj takibi yapmanın, belli web sitelerini bloke etmenin ekonomik olarak sürdürülebilir bir yöntem olmadığını fark ettiler. Örneğin Çin filtreleme yerine karşı- propagandaya ağırlık vermeye başladı. Muhalif blogger'ı itibarsızlaştırma blog sayfasını sansürlemekten daha pratik bir çözüm. Bir de tabii Rusya'da yaygın olan siber-saldırılar var. Siber saldırılar da saldırının kaynağını belirlemek çok zor olduğu için devlet sorumluluğu kolayca reddedebiliyor. Ayrıca, siber-saldırıların blogger üzerinde oluşturduğu psikolojik baskı sansürden daha etkili, çünkü sansür daha öngörülebilir, mücadele edilebilir bir baskı biçimi.

"GELECEKTE DÜRÜST VE SAMİMİ OLDUĞU GÖRÜNTÜSÜ VEREN VE DEVLETE ÇALIŞAN BLOGGERLAR GÖRECEĞİZ"

Peki sosyal medyanın kontrolü anlamında gelecekte neler beklemeliyiz?

Büyük ihtimalle doğrudan sansürün azaldığına, muhalif olma potansiyeli taşıyan insanların a politize edilmeye çalışıldığına şahit olacağız. Devletlerin online propagandayı kullanımı yoğunlaşacak. Devletler paralı bloggerlar tutmak yerine, web siteleri ve online kampanyalar kullanarak muhalif bloggerların örneğin Rus ajanı olduğu veya Amerika'dan para aldığı söylentileriyle muhalifleri itibarsızlaştırmayı deneyecekler. Aynı şekilde, Amerika ve Avrupa'da varlığına alışık olduğumuz türden dürüst ve samimi görünen ama aslında bir baskıcı devlete para karşılığında çalışan bloggerlar göreceğiz. Kısaca, siber-savaşların daha yaygın ve yoğun olarak yaşandığı bir dünyaya hazır olmalıyız.

usasabah
Haber10
_________________
Bir varmış bir yokmuş...
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> RÖPORTAJLA R Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com