EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Bu korkunç bir şey! Gerçek olabilir mi?

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> İNSANLAR ÇARESİZ
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Çrş Ağu 25, 2010 11:28 pm    Mesaj konusu: Bu korkunç bir şey! Gerçek olabilir mi? Alıntıyla Cevap Gönder

Ankara Emniyet Müdürlüğü’nde gözaltında olan hamile bir kadının yaşadıkları hakkında korkunç iddia
31.03.2017



Ankara Emniyet Müdürlüğü’nde gözaltında olan hamile bir kadının doğum sancıları çekerken polislerin duruma seyirci kaldığı ve kadının gözaltında doğum yaptığı iddia edildi.

Ankara Emniyet Müdürlüğü’nde gözaltında olan hamile bir kadının yaşadıkları bir tanığın ifadeleri sayesinde ortaya çıktı.

İsmi öğrenilemeyen kadının doğum sancıları geldiği ve polislerin duruma seyirci kaldığını kaydeden tanık, gözaltındaki kadının acılar içerisinde doğum yaptığını öne sürdü.

CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu bu iddiaları Meclis gündemine taşıdı.

Tanrıkulu 30 Ağustos 2016 tarihinde gözaltına alınan ve daha sonra tutuklanan bir kişinin Ankara Emniyet Müdürlüğü’nde ağır işkence gördüğü, işkence nedeniyle ruhsal durumun bozulduğu, söz konusu kişiye “bipolar” teşhisi konduğu halde, Sincan Cezaevi’nde görevli psikiyatri doktorunun rapor vermediği iddialarını hatırlattı.

Sezgin Tanrıkulu, Başbakan Binali Yıldırım'a şu soruları sordu:

Bu bağlamda;

1. 9 aylık hamile bir kadının gözaltına alındığı ve Ankara Emniyet Müdürlüğü nezarethanesinde doğum yaptığı iddiası doğru mudur? İddia doğru ise, doğum yaptıktan sonra hangi hastaneye götürülmüştür?

2. Bu kişi daha sonra serbest mi bırakılmıştır? Yoksa tutuklanmış mıdır? Tutuklandıysa, halen hangi cezaevindedir? Hakkında dava açılmış mıdır?

3. Hamileliğin son aşamasında gözaltına alınan bu kadın kimdir?

4. Doğum yaptığı iddiası doğru ise, bebeğin sağlığı ne durumdadır?

5. Gözaltına alınan kişilerin hekim kontrolünden geçirilmesi uygulaması, söz konusu hamile kadın için uygulanmamış mıdır?

6. Bahse konu hamile kadın hangi hastanede kontrol ya da Adli Tıp Kurumunda muayene edildiyse, orada görevli hekim 9 aylık hamile bir kadının nezarete konulmasına nasıl izin vermiştir? Bu hekim hakkında bir soruşturma açılmış mıdır ya da açılacak mıdır? Açılmışsa, akıbeti nedir?

7. Hamileliğin son aşamasındaki bir kadının gözaltına alınması talimatı veren ya da verenler ile bu talimatı uygulayan kişiler hakkında adli ve idari soruşturma açılmış mıdır ya da açılacak mıdır? Açılmışsa, akıbeti nedir?

8. Nezarethanede doğum sancısı çeken bir kadını seyretmekle yetinen, sağlık ekibi çağırmayan ya da hastaneye götürmeyen polisler hakkında adli ve idari soruşturma açılmış mıdır? Açılmışsa, soruşturma ne aşamadadır?

9. AKP Hükümetinin “işkenceye sıfır tolerans” politikası ne zaman sona ermiştir?
Yön haber

'Dünyada her gün 6 bin çocuk susuzluktan ölüyor'
22 Ağustos 2015



Dünyada giderek artan susuzluk için açıklanan rakamlar endişe verici boyuta ulaştı. Günümüzde su problemi nedeniyle her gün 6 bin çocuk hayatını kaybediyor.

Prof. Dr. Yusuf Demir, Demir, Ordu'da bir otelde düzenlenen Su ve Çevre Çalıştayı'nın ardından gazetecilere yaptığı açıklamada, dünyanın hızlı bir şekilde susuzluk ve kuraklık tehlikesi ile karşı karşıya kaldığını söyledi.

"Bugün yaşadığımız dünyada şu an halen 2 milyarın üzerinde insan su problemi ile karşı karşıya" diyen Demir, böyle devam ettiği takdirde önümüzdeki 30 yıl içerisinde dünyanın yüzde 40'ı, yaklaşık 54 ülkenin su sıkıntısı ve problemiyle karşı karşıya kalacağını ve bunun da çok ciddi bir problem olduğunu belirtti.

Türkiye açısından da benzer tablonun söz konusu olduğunu vurgulayan Demir, şunları dile getirdi:

"Türkiye'de yanlış bir algı var. Ülkemiz su zengini bir ülke olarak biliniyor. Ama maalesef Türkiye su fakirliğine doğru giden bir ülke. Çünkü Türkiye'de kişi başına düşen su miktarı bin 300 metreküpe düşüyor. Halbuki bir ülkenin su zengini olabilmesi için kişi başına 8-10 bin metreküp su düşmesi lazım. Biz böyle devam edersek önümüzdeki 20 yıl içerisinde su problemleri ile karşı karşıya kalacağız."

"Bir litre yanık yağ, 800 bin litre suyu kirletiyor"

Türkiye'de israfın yanı sıra suyun kirlenmesinin de önüne geçilmesi gerektiğinin altını çizen Demir, "Suyun kirlenmesi geri dönüşümü açısından ciddi problemleri ve bir yok oluşu beraberinde getirmektedir. Bunun için özellikle sanayi ve evlerimizde su kirliliğinin önüne geçilmesi son derece önem arz etmektedir. Bir litre yanık yağın kirlettiği su miktarı 800 bin litredir. Bu çok korkunç bir rakamdır. Bunun için belediyelerimiz ve yerel yönetimlerimizin halkı bilinçlendirmesi gerekiyor" şeklinde konuştu.

"Her gün 6 bin çocuk ölüyor"

Dünyada hergün su problemi ve suyun oluşturduğu hastalıklardan dolayı ölen çocuk sayısının 6 bin olduğunu bildiren Prof. Dr. Demir, şunları kaydetti:

"Bu çok korkunç bir rakam. Burada bir kez daha suyun önemini anlamalıyız. Ona göre israftan kaçınılmalı ve sularımızı kirletmemeliyiz. Bundan hepimiz sorumluyuz. Çünkü böyle sorumsuz davranarak her gün 6 bin çocuğun yok olmasını sağlıyoruz. Bir an evvel toplumun bu konuda bilinçlenmesi lazım. Aksi durumda felaket kapımızda. Eğer ülkemizde gerekli tedbiri almazsak önümüzdeki 20 yılın sonu karanlık gözüküyor. 2030 yılından sonra ülkemizi felaket bekleyebilir. Ama inşallah bu uyarılarımızla bu felaketin önüne geçeceğiz."
Cumhuriyet

Ermenistan'da 6 kişilik bir aileyi öldüren Rus askeri, Ermenistan'la Rusya arasında kriz çıkardı
16 Oca 2015



Gümrü kentindeki Rus üssünden kaçıp 6 kişilik bir aileyi öldüren Rus askerin Ermenistan'a teslim edilmesi talebiyle düzenlenen gösteride 38 kişi gözaltına alındı.

Başkent Erivan'da yüzlerce kişi Rusya Büyükelçiliği önünde eylem yaptı.

Ermenistan'ın güneyindeki Gümrü (Gyumri) kentindeki askeri üssünde firar eden Rus asker tarafından öldürülen 6 sivil için Perşembe günü düzenlenen cenaze töreni sonrası, yüzlerce kişi kentteki Rusya Konsolosluğu'na doğru yürüyüşe geçti.

Kalabalık olayı protesto etti ve askerin Ermenistan'a iade edilmesini istedi.
18 yaşındaki Er Valery Permyakov 12 Ocak'ta yaşlı çift ile çiftin bekar kızı, oğlu, gelini ve 2 yaşındaki torununu bıçaklayarak öldürmüştü. Permyakov, ertesi gün yakalanarak gözaltına alınmıştı. Saldırıdan ağır yaralı kurtulan 6 aylık bir bebeğin tedavisi ise sürüyor.

Katliamı protesto eden göstericiler, askeri üste tutuklu bulunan Permyakov'un Ermeni yetkililere teslim edilmesini ve Ermeni yasalarına göre Ermeni mahkemesi tarafından yargılanmasını talep etti.

Polisten müdahale

Öfkeli kalabalığın kentteki Rus Konsolosluğu'na yürümek istemesi üzerine polis, göstericileri dağıtmak için göz yaşartıcı gaz kullandı. Ermenistan'da yayın yapan NEWS.am'ın haberine göre 38 kişi gözaltına alındı, iki göstericinin üzerinde silah bulundu.

Öfkeli kalabalığa seslenen Başsavcı Gevork Kostanian, müfettişlerin Gümrü kentindeki Rus 102. Askeri Üssü'nde incelemelerde bulunduğunu söyledi.
Kostanian, "Bu, açıkça Ermeni halkına karşı işlenmiş bir suçtur. Suçlunun Ermenistan'da adalet karşısına çıkması ve cezasını çekmesi için elimizden gelen her şeyi yapacağız. Olayla ilgili hem Ermenistan'da hem de Rusya'da soruşturma başlatıldı. Suçlunun, vatandaşlarımıza düzenlediği saldırı, bizzat bana karşı düzenlenmiş bir saldırıdır. Bu nedenle bu alçağın hak ettiği cezayı alması için her şeyi yapacağım" dedi.

Cinayetler, başkent Erivan'da protesto edildi

Cinayetler, başkent Erivan'da protesto edildi. Rusya Büyükelçiliği önünde Rus bayrağını yakmaya çalışan göstericilerle polis arasında arbede çıktı. Tanınmış yönetmen Tigran Khzmalian ile bir gösterici gözaltına alındı.

'Eve bir şeyler içmek için girdim'

Ermenistan ile Türkiye sınırı yakınlarında Rus sınır koruma birlikleri tarafından gözaltına alınan Rus asker Permyakov'un, işlediği cinayetleri itiraf etti.

Permyakov'un öldürdüğü ailenin evine bir şeyler içmek için girdiğini söylediği belirtildi.

Rusya Anayasası'na göre Rus yetkililer tarafından gözaltına alınan Rus vatandaşları bir başka ülkeye teslim edilemiyor.

Rusya'nın Güney Kafkasya'daki en büyük birliği olan 102. Askeri Üste yaklaşık 3 bin asker bulunuyor. Olayı protesto edenler Rus askeri üssünün kapatılmasını ve Rus büyükelçinin sınırdışı edilmesini istiyor.

Ermensitan, geçen Ekim ayında Rusya'nın öncülük ettiği Avrasya Ekomonik Birliği'ne üye olmuştu. Bu durum Erivan yönetiminin Rusya'nın etkisine girmesinden rahatsız olan kesimin tepkisine neden olmuştu.
Kaynak: El Cezire Türk

Sahra Çölü'nde bulunan 87 cesedin 48'i çocuk
31 EKİM 2013



Nijer'deki kurtarma ekipleri çölde, seyahat ettikleri araçlar bozulunca mahsur kalıp susuzluktan ölen 87 kişinin cesedini bulduklarını söylüyorlar.
Kurtarma görevlisi Elmustafa Elhacin cesetlerin sıcakta iyice çürüdüğünü ve kısmen vahşi hayvanlar, muhtemelen çakallar tarafından yendiğini söyledi.

Tümü kadın ve çocuk olan cesetlerin, göçmen işçiler ve ailelerine ait olduğu tahmin ediliyor.
Nijer, Sahraaltı Afrika ile Avrupa arasındaki önemli göç yollarından biri üzerinde yer alıyor.
Ama buradan geçen herkes Avrupa'ya gitmiyor. Çölü geçebilenlerin önemli bir kısmı Kuzey Afrika ülkelerinde iş bulmaya çalışıyor.
İki araç da bozulmuş
Kurtarma görevlisi Elmustafa Elhacin, Eylül sonu ya da Ekim başında Arlit'ten yola çıkan göçmen kafilesinin seyahat ettiği araçlardan birinin bozularak yolda kaldığını söylüyor.
Güvenlik yetkilileri ikinci aracın da, yedek parça almak üzere Arlit'e dönerken bozulduğunu belirtiyorlar.
Bu araçtaki bir grubun yola yürüyerek devam ettiği ve 10 kişinin Arlit'e ulaşarak yardım istediği anlaşılıyor.
Pazartesi günü yapılan ilk aramalarda beş kişinin bulunduğu açıklanmıştı.
Bugün gönüllü yardım ekipleri ve askerler, çölün yakıcı sıcağında sürdürdükleri arama çalışmalarında, Cezayir sınırından sadece 10 kilometre mesafede diğer cesetlere ulaştılar.
Nijer'in kuzeyinde uranyum madenlerinin bulunduğu bir merkez olan Agadez bölgesindeki Arlit'te konuşan yardım görevlisi Elhacin, hayatının en kötü gününü yaşadığını söyledi ve "Cesetler çürümüştü, korkunçtu" diye konuştu.
Nereden geldiler?
Fransız haber ajansı AFP'ye konuşan Elhacin, "Onları 20 kilometrekarelik bir alan içersinde, ayrı ayrı gruplar halinde, çoğunlukla ağaçların altında ya da bazen güneşin altında yatarken bulduk. Bazen bir anne ve çocukları, bazen sadece çocuklardan oluşan gruplardı." diye anlatıyor.
Bulunan cesetler hemen orada İslami törelere göre toprağa verilmiş.
Elhacin, bulunan cesetlerin en az 48'inin çocuk veya 18 yaşın altında olmasına bakarak, grubun muhtelemen komşu Cezayir'de ucuz işçi olarak çalışmaya gittiğini tahmin ediyor.
BBCT

'Çinli çocuğun gözlerini teyzesi oydu'
4 EYLÜL 2013



Çin polisi, altı yaşındaki bir çocuğun gözlerini oyduğundan şüphelenilen kişinin çocuğun teyzesi olabileceğini açıkladı.
Zhang Huiying adlı kadın olaydan altı gün sonra bir kuyuya atlayarak yaşamına son vermişti.

Şinhua haber ajansına göre, polis yetkilileri, kadının elbiselerinde Guo Bin adlı çocuğun kan izlerinin bulunduğunu söylüyor.
24 Ağustos'ta Şanşi kentinde meydana gelen olay tüm ülkeyi sarsmıştı.
BBCT

Sri Lanka'da Tamillere 'gözaltında tecavüz'
26 ŞUBAT 2013



İnsan Hakları İzleme Örgütü, Sri Lanka'da 2006'da Tamil hareketiyle ateşkesin bozulmasından sonra Tamillere gözaltında tecavüz uygulamasında büyük artış olduğunu bildirdi.
Kuruluşun yayımladığı rapor, Sri Lanka'da 2006 ile 2012 yılları arasında Tamil Kaplanları örgütüyle ilgili oldukları iddiasıyla gözaltına alınan kadın ve erkeklere yönelik cinsel saldırıları ele alıyor.

Örgüt raporunda, Tamil Kaplanları ile ilişkili oldukları iddiasıyla gözaltına alınan 31 erkek ve 41 kadın ile 18 yaşın altındaki 3 erkek çocuğuna yönelik tecavüz olaylarına odaklanıyor.
Bu olayların kayda geçirildiği mülakatlar 12 aylık bir süre içinde Avustralya, İngiltere, Almanya, Hindistan, Malezya ve Endonezya'da görüşülen kişilerle yapıldı.
Sri Lanka hükümetinin koyduğu kısıtlamalar nedeniyle araştırma gizli yürütüldü.
Örgütün açıklamasına göre, bu durum nedeniyle şu anda gözaltında olanlarla görüşmeleri rapora yansımadı, sadece gözaltına alınıp serbest bırakılan kişilerle görüşülebildi.
Raporda cinsel saldırılardan Sri Lanka asker, polis ve hükümet yanlısı Tamil milis gruplarının sorumlu olduğu kaydediliyor.
BBCT

ABD'de ilkokula düzenlenen saldırıda ölenler saldırganla birlikte 28 kişi oldu
15 Aralık 2012



Saldırgandan ele geçirilen silahların da, annesinin üzerine kayıtlı olduğu ortaya çıktı.
Yetkililerden edinilen bilgilere göre, saldırganın önce Newtown'da birlikte yaşadığı annesini evde öldürdüğü ardından da annesinin aracıyla saat 9.30 sıralarında okula gittiği ve katliamı gerçekleştirdiği belirtiliyor.
İki tabanca ile okula girdiği kaydedilen saldırganın anasınıfı öğrencilerinin bulunduğu iki sınıfta öğrencilere ateş ettiği, 18 öğrencinin okulda ikisinin de hastanede öldüğü öğrenildi. Okul müdürünün de aralarında bulunduğu 6 yetişkinin de saldırı sırasında hayatını kaybettiği, ayağından yaralanan bir öğretmenin ise hastaneye kaldırıldığı kaydedildi.
Annesi Üzerine Kayıtlı
Polisin olay yerinde yaptığı incelemede saldırının ardından intihar ettiği bildirilen saldırganın üzerinde 2 tabanca, aracında ise bir tüfek ele geçirildiği, bu üç silahın da öldürülen annenin üzerine kayıtlı olduğu belirtildi.
ABD basını saldırganın 20 yaşındaki ''Adam Lanza'' olduğunu bildirdi. Ancak polis yetkilileri henüz ismi doğrulamadı. Saldırganın kardeşi Ryan Lanza'nın da gözaltında olduğu ve sorgusunun sürdüğü belirtildi.
Kamuoyunda 20 yaşındaki bir gencin hangi gerekçeyle böyle bir katliamı gerçekleştirdiği tartışılırken, olay yerinde de polisin incelemesi sürüyor.
TRT

Saatte 300, Yılda 2 Milyon Çocuk Açlıktan Ölüyor!
15 Şubat 2012

İngiliz yardım kuruluşu Save Children: "Dünyada her 4 çocuktan biri aç. Saatte 300 çocuk açlıktan ölüyor."

İngiliz yardım kuruluşu Save Children tarafından hazırlanan raporda çarpıcı veriler yer aldı. Raporda, "Dünyada her 4 çocuktan biri aç. Saatte 300 çocuk açlıktan ölüyor" deniliyor. Türkiye ise raporda açlıkla mücadelede başarı elde eden ülkeler grubunda yer alıyor.

Yılda 2 Milyon Çocuk Açlıktan Ölüyor

Save Children'ın raporuna göre, dünyada her yıl 2 milyon çocuk açlık yüzünden yaşama veda ediyor. Son 20 yılda açlığın dünya genelinde azalmasına rağmen, 6 ülke bu eğilimin dışında kaldı.
Kuzey Kore ile Afrika ülkelerinden Kongo, Burundi, Komor Adaları, Swaziland ve Fildişi Salihi'nde durum 20 yıl öncesine kıyasla daha kötü.
Türkiye, Kuveyt, Malezya ve Meksika açlıkla mücadelede en başarılı ülkeler oldu.
Afrika ülkelerindeki durum ise dünyanın diğer yerlerinden daha vahim. Sadece Somali'de geçen yıl 100 bine yakın kişinin açlıktan öldüğü, bunların çoğunun çocuk olduğu belirtildi.
60 milyon çocuğun yaşadığı tahmin edilen yaşlı kıtada her 2 çocuktan biri karnını doyuracak yiyecek bulamıyor. Kuraklık ve ilkel yöntemler yüzünden tarlalardan alınan verim, Asya'dakinin üçte biri düzeyinde.
"2025'te 450 Milyona Çıkabilir" Uyarısı
Açlığa karşı savaş açan ve ülke çapında bir program yürüten Asya ülkelerinin, diğer ülkelerden daha fazla mesafe katettikleri kaydedilen raporda, önlem alınmadığı takdirde 2025 yılında açlıktan etkilenen çocukların sayısının 450 milyona çıkacağı uyarısında bulunuldu.
TRT

Bu korkunç bir şey! Gerçek olabilir mi?
İbrahim Karagül
Günlerdir çok ağır felaketlerle yüzleşen Pakistan'da, belki daha da ağır ve utanç verici bazı şeyler oluyor. 16 milyon insanı etkileyen, iki bine yakın insanın ölümüne yol açan, on binlerce insanı evsiz bırakan, salgın hastalıkların yayılmasına yol açan sel felaketi daha şimdiden siyasi krize yol açmış durumda.

Bazı partiler, Federal yönetime karşı halka ayaklanma çağrıları yapıyor. Fransız devrimi benzeri isyan istiyor. Devlet Başkanı Asıf Ali Zerdari'ye karşı "vatansever ordu mensupları"nın yönetime el koymasını istiyor. Sel, ülkeyi vurduğunda Pakistan Devlet Başkanı yurt dışı ziyaretini yarıda kesip ülkesine dönmemişti bile!

Ama acı ve utanç verici olan bu değil. Sel suları evleri, köyleri, kasabaları yutarken Amerikan ordusu Yakubabad'daki Şahbaz Askeri Üssü'nün yardım faaliyetleri için kullanılmasına izin vermedi. Bir ülkenin, kendi topraklarındaki askeri üssü, o ülke için ulusal matem günlerinin yaşandığı bir dönemde yardım uçaklarının inişine yasaklanıyor.

Bu üs, eski Devlet Başkanı Pervez Müşerref tarafından ABD'ye tahsis edilmişti. Terörle mücadelenin yürütüldüğü, insansız hava araçlarının bulunduğu, ABD özel timlerinin Pakistan içinde operasyonlarının yönetildiği üslerden biri bu.

Bu kadar mı? Sıkı durun çok daha beteri var!

Sel suları Sindh eyaletinin Yakubabad bölgesini kaplarken, her şeyi yıkıp geçerken, Amerikan üssünün korunması için Pakistan halkı ölüme gönderilmiş. Asya İnsan Hakları Komisyonu'nun raporuna göre, ABD üssüne yönelen sel suları başka yönlere, yerleşim bölgelerine yönlendirilmiş. Ve yüzlerce ev bu şekilde yıkılmış, 800 bin kişi bu şekilde mağdur olmuş.

ABD savaş uçaklarını, askerlerini, üssünü korumak için Pakistan halkı ölüme, felakete terk edilmiş. 13-14 Ağustos gecesi, ABD askerlerinin sel sularından korunması için büyük çaba sarfedilmiş, üsse yönelen sular yerleşim birimlerine, insanların üzerine gönderilmiş!

Hangi yönetim böyle bir durumu kendi insanlarına açıklayabilir? Hangi ülke, kendi topraklarında kendi insanlarını avlayan böyle bir üsse izin verir? Hangi vicdan, bu katliam merkezindeki ABD uçaklarını korumak için kendi halkını mezara gönderir!

Pakistan Hava Kuvvetleri, iddiayı yalanladı. Üssün kendi yönetimlerinde olduğunu açıkladı. Hatta bazı gazetecileri götürüp üssü gezdirdi. Ancak kimse ikna olmadı. Sel suları bütün bölgeyi, Yakubabad'ın her yerini yerle bir ederken askeri üs neden hiç zarar görmedi. Neden üsse su gitmedi?

Bu ülkenin yaşadığı felaket, iç savaşa hazırlık niyeti taşıyan ülke içindeki ABD üsleri ve askeri operasyonları Pakistan halkını iyice bunaltmışken, bir de bu tür gelişmelerin yaşanması ülkeyi tam siyasi krize sürüklüyor..

Bu olayın üstesinden gelinemezse, tam bir çıkmaza sürüklenen Pakistan'da çok büyük gelişmeler olabilir. ABD üsleri o ülkede kaldıkça, bu üslerden operasyon yapılmaya devam edildikçe ya Pakistan iç savaşa sürüklenecek ya da askeri darbe olacak...

(..)

Yenisafak

Dakikada 15 Çocuk Yoksulluğa Yeniliyor

Dünyada çocuk ölümlerinin önüne geçilemiyor. Kayıpların % 70'ini bir yaş ve altındakiler oluşturuyor.
20.09.2010

Dünyada geçen her dakikada, beş yaşın altında 15 dolayında çocuk önlenebilir niteliklerden dolayı hayatını kaybediyor. Bazen açlık, bazen basit ancak bakım gerektiren hastalıklar, bazen de, ilaç ya da tıbbi müdahaleden yoksun kalma, ölümlere yol açıyor. Bunların yüzde 70’ini, bir yaş ve altındakiler oluşturuyor.
Dünyada çocuk ölümlerinin aşağıya çekilmesi, 2000 yılında 189 ülkenin imza koyduğu Birleşmiş Milletler Binyıl Kalkınma Hedefleri’nden biri. Birleşmiş Milletler Binyıl Kalkınma Hedefleri’nde 15 yıllık sürecin üçte ikisi geride bırakılmış durumda. Geçen yıllar içinde ilerleme kaydedilse de, ölü sayısındaki gerileme, hedefe ulaşmak için yeterli hızda değil.

Birleşmiş Milletler verileri, 1990 yılında dünya genelinde yaklaşık 12 buçuk milyon çocuğun beş yaşına basmadan hayatını kaybettiğini ortaya koyuyor. Hedef, 2015 yılında 1990 yılı rakamlarına göre üçte iki azaltmak.

2009 yılında, ölüm sayısının sekiz milyon 100 bine gerilediği belirtiliyor. Rakamlara göre, geçen 19 yılda çocuk ölümleri yüzde 34 buçuk aşağıya çekildi. Bu, her ne kadar ciddi bir ilerleme olsa da, ulaşılan nokta hala hedeflenenin gerisinde.

Yani hedefe ulaşılabilmesi için önümüzdeki beş yılda, açlıkla mücadeleden çocuk ölümlerinin aşağıya çekilmesine, farklı mücadele alanlarında çalışmaların hız kazanması gerekiyor.

Dünya genelinde bakıldığında çocuk ölümü oranının en yüksek olduğu ülkeler, Sahra altı Afrika ülkeleri. Söz konusu ülkelerde her sekiz çocuktan biri beş yaşına gelmeden ölüyor. Bu oran, gelişmiş ülkelerdeki ortalama çocuk ölümü oranının neredeyse 20 katı.
TRT

Hizmetçinin vücudundaki 24 çividen 19'u çıkarıldı

28 Ağustos 2010 Suudi Arabistan'a çalışmak için giden Sri Lankalı bir kadının vücuduna, çalıştığı evin sahipleri tarafından çakılan çivilerin çoğu çıkarıldı.
Sri Lanka'daki Kamburupitiya Hastanesi'nin müdürü Prabat Gacadera, doktorların dün 49 yaşındaki kadının kol, bacak ve sırtına çakı lan 24 çividen 19'unu çıkardığını belirtti.
Gacadera, 3 saat süren ameliyatla çıkarılan 13 çivinin 5 cm büyüklüğünde, diğer 6'sının daha küçük olduğunu söyledi. Çivilerle beraber bir iğnenin de çıkarıldığını açıklayan Gacadera, "Birinin çivileri kadının vücuduna çaktığı açık" dedi.
Diğer 5 çivinin sinirlere zarar vermemek için çıkarılmadığı belirtildi.
Yerel bir gazeteye açıklama yapan Sri Lankalı kadın, martta Suudi Arabistan'a gittiğini ve evlerinde çalıştığı karı-koca ile çiftin 7 çocuğu tarafından, sürekli dövüldüğünü anlattı.
Adı Ariyavati olarak açıklanan kadın, "Kadın çivileri ısıtıyordu, kocası çakıyordu. Acıdan bağırdığımda ise, çocukları bıçakla beni öldürmekle tehdit ediyorlardı" dedi.
netgazete

İntihar Vakalarında Korkutan Tablo
10.09.2010
Dünyada her 3 saniyede 1 kişi intihar girişiminde bulunurken, her yıl yaklaşık 1 milyon kişi intihar sonucu ölüyor. Türkiye'deki tablo da ürkütücü...

Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre, her yıl yaklaşık 1 milyon kişi intihar sonucu hayatını kaybediyor, her üç saniyede bir kişi intihar girişiminde bulunuyor. Uzmanlar, Türkiye’de de son 30 yılda intihar edenlerin sayısının yüzde 440 artış gösterdiği uyarısında bulunuyor.

Dünyada sonlandırılmış intiharların yanı sıra yine her yıl, yaklaşık 10 ila 20 milyon kişinin intihar girişiminde bulunduğuna dikkat çeken Yeşilbursa, "Bu, her 3 saniyede 1 kişinin intihar girişiminde bulunduğu anlamına gelir" diye konuştu.

"Türkiye’de Son 10 Yılda 25 Bin Kişi İntihar Sonucu Hayatını Yitirdi"

İntihar oranlarının Türkiye’de giderek artış gösterdiğini ifade eden Yeşilbursa, şöyle devam etti:
"Son 30 yılda intihar edenlerin sayısı yüzde 440 artış göstermiştir. Son 10 yılda Türkiye’de toplam 25 bin kişi intihar sonucu kaybedilmiştir. İntihar oranları endüstriyel ülkelerden daha düşük olmasına rağmen aradaki farkın hızla kapandığı dikkati çekmektedir. Son veriler, her yıl yaklaşık 2 bin 800 kişinin ülkemizde intihar sebebiyle kaybedildiğini göstermektedir. Bu rakam trafik kazalarında ölenlerin yarısı kadardır. Özellikle genç yaşta intihar oranları giderek artmakta ve bu yaş grubu için intihar ilk 4 ölüm sebebinden birini oluşturmaktadır. Tüm dünyada 15-24 yaş grubu intiharların en fazla görüldüğü gruptur. Birçok önleme çalışmasında dikkatlerin bu yaş gruplarına odaklandığı gözlenmektedir; Ancak intiharın her yaş grubunda görülebildiği, hatta 75 yaş üzerinde oranların yine yükseldiği gerçeğini gözden kaçırmamak gerekir."
TRT

Bir Evde 12 Ceset
06.11.2010
Rusya'nın güneyinde kundaklanmış bir evde bulunan cesetler arasında 4 çocuk olduğu gelen bilgiler arasında...

Rusya’nın güneyinde, kundaklanmış bir evde 12 ceset bulunduğu bildirildi.

Bölge savlığından yapılan yazılı açıklamada, Krasnodar bölgesindeki Kuçevskaya’da, bazıları kesici aletlerle yaralandığı saptanan cesetler arasında 4 çocuk cesedinin olduğu belirtildi.

Açıklamada, ilk belirlemelere göre, çocuklardan birinin karbonmonoksitten zehirlendiği, bir diğerinin de boğulduğu kaydedildi.

Diğer 10 kişinin kesici aletlerle öldürüldüğü ifade edildi. TRT

Meksika’da2010 yılının uyuşturucu bilançosu: 15 bin ölü
31 Aralık 2010
Uyuşturucu batağından kurtulamayan Meksika’da şiddetin bilançosu her geçen gün ağırlaşıyor.

Ülkede 2006 yılından bu yana, 15 bini 2010 yılında olmak üzere toplamda 30 bin kişi, uyuşturucuyla bağlantılı şiddet olaylarında hayatını kaybetti. Bu rakamın, NATO’nun Afganistan’daki operasyonlarında ölenlerden daha fazla olduğu belirtiliyor.

Meksika’da uyuşturucu trafiğinin kontrolünü ele geçirmek için kanlı bir savaşa tutuşan karteller, son olarak güvenlik güçlerini hedef aldı. Ülkenin üçüncü büyük şehri Monterrey’de uyuşturucu kartelleriyle bağlantılı olduğu belirtilen saldırıda, 4 polis ve bir sağlık memuru hayatını kaybetti.

Bu arada Meksika’nın Amerika Birleşik Devletleri sınırındaki 9 bin nüfuslu kasabası Guadalupe’ta bölgedeki uyuşturucu savaşı yüzünden tüm polisler istifa etti ya da öldürüldü.

Devlet Başkanı Felipe Calderon’un uyuşturucu kartelleriyle başlattığı mücadele kapsamında ülkede, 2006 yılından bu yana kanlı çatışmalar yaşanıyor.
Euronews

İfade Vermemesi İçin Kaçırılarak İnfaz Edildi
01 Ocak 2011
Meksika’nın kuzeyindeki en büyük kentlerden biri olan Monterrey’de, yarı çıplak bir kadın cesedi bir üst geçide asılmış olarak bulundu.
“Kızıl Saçlı” lakabıyla bilinen Gabriela Elizabeth Muñiz adlı kadın, 2009 yılında adam kaçırmak ve işletme sahiplerine şantaj yaparak para alan bir örgütün üyesi olmaktan tutuklanmıştı. Muñiz, Pazartesi günü tutulduğu Topo Chico hapishanesinden muayene edilmek için Monterrey Üniversitesi Hastanesi’ne aktarılacaktı.

Dört muhafızın eşliğinde polis aracıyla hastaneye götürülmekte olan Muñiz, silahlı saldırganlar tarafından aracın yolu kesilerek kaçırıldı. Saldırganlar, çatışma çıkmayan olayda, 31 yaşındaki kadını polisin elinden alarak gözden kayboldu.

Cuma günü, Muñiz'in cansız bedeni Mitras mahallesindeki bir üst geçide asılmış olarak bulundu. Yarı çıplak halde asılı duran kadının sırt ve göğsüne “Yair” kelimesi yazılıydı. Polis, bu kelimenin ne anlama geldiğinin bilinmediğini açıkladı. aktifhaber

Her gün yüzlerce kadın, tecavüze uğruyor
Siirt Demokrasi Platformu adına yapılan basın açıklamasında dünyada her gün yüzlerce kadının taciz ve tecavüze uğradığı belirtildi. 06.04.2011 SİİRT netgazete

Irak, ABD'ye tazminat ödeyecek
2 Mayıs 2011
ABD işgaliyle paramparça olan ülkenin parlamentosu, "1. Körfez Savaşı'ndan zarar gören Amerikalılar için" 400 milyon dolar tazminat ödeme kararı aldı.

[img]http://external.ak.fbcdn.net/safe_image.php?d=2809c4864f47a505ca0476b3840c994e&w=90&h=90&url=http%3A%2F%2Fwww.diyanethaberler.com%2Fresimler%2F2%2F2880.jpg[/img]

İster Evde... Bilgi için Tıklayınız...Irak Parlamentosu, 1990-91 yılındaki Körfez Savaşı'ndan zarar gören Amerikalılar için 400 milyon dolar tazminat ödeme kararı aldı. Irak'ın sonunda akıbeti idam olan devrik lideri Saddam Hüseyin 1990 yılında Kuveyt'i işgal ettiği zaman Baba Bush, Irak'a askeri operasyon kararı almış ve Birinci Körfez Savaşı adı verilen operasyon süresince Saddam bomba yağmuruna tutulmuştu. ABD'nin Patriot'larına karşı Scud füzeleriyle cevap veren Saddam, ayrıca savaş sırasında esir aldığı Amerikalılar'ı da kritik askeri hedeflerin yanına konuşlandırararak canlı kalkan olarak kullanmıştı. Irak'ta Saddam rejiminin devrilmesinden sonra açılan davalar, ABD ile Irak'ın yeni hükümeti arasında varılan uzlaşmayla sonuçlandı. Irak Parlamentosu, Körfez Savaşı'nda "travma yaşayan, yaralanan, canlı kalkan olarak kullanılan, işkence gören" Amerikalılar'a 400 milyon dolar tazminat ödemesi hakkındaki kararı onayladı. Hükümetten yapılan açıklamada BM Kalkınma Fonu'nda Irak için ayrılan bütçenin bu davalar nedeniyle bloke edilme tehlikesi altında olduğu, tazminat ödemesiyle birlikte bu riskin de ortadan kalkmasını ümit ettikleri belirtildi. Sadr Partisi 'hayır' dedi Meclis oylamasında Irak'taki Şiiler'in radikal lideri Mukteda el Sadr'ın partisi olumsuz oy kullandı. Karar, Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani'nin imzasının ardından hukuki geçerlilik kazanacak. Bağdat, tazminat ödemeleri için petrol gelirinin yüzde 5'ini ayırıyor. Bu miktarın büyük bir kısmı Kuveyt'e veriliyor. Şimdiye dek Kuveyt'e ödenen miktarın 880 milyon doları bulduğu belirtiliyor. Körfez Savaşı için Irak'ın ödeyeceği toplam miktar ise 32.2 milyar doları bulacak. Irak Dışişleri Bakanlığı ve Merkez Bankası, 2003 yılındaki İkinci Körfez Savaşı'ndan kaynaklanan tazminat için Iraklılar'ın ABD'ye dava açılabileceğini belirtmişti.
http://www.diyanethaberler.com/

Rusya'da Yamyam Dehşeti
17 Mayıs 2011
Rusya'da, başkent Moskova'da öldürdüğü arkadaşını yediği belirtilen bir kişi yakalandı.
Rus polisi, başkent Moskova'nın çeşitli bölgelerinde bir insana ait baş ve vücudun çeşitli parçalarının bulunması üzerine başlattığı araştırmada, tüyler ürpertici bir olayla karşılaştı.

Moskova Emniyeti'nden bir yetkili Rus haber ajanslarına yaptığı açıklamada, soruşturma sonucu Nikolay Şedrin adındaki zanlıya ulaşıldığını belirterek, "Polis şüpheliyi gözaltına almak için evine gittiğinde, zanlı insana ait ciğeri patatesle birlikte yiyordu" dedi. Şedrin'in evinde yapılan aramada ciğerin geri kalan kısmının buzdolabında bulunduğunu kaydeden yetkili, zanlının arkadaşını neden öldürdüğünün henüz öğrenilemediğini söyledi.
aktifhaber

Taciz Mağdurları Kilise'ye Dava Açıyor
02.06.2011
Çocukken Katolik din adamları tarafından tacize uğrayan 70 Belçikalı, Vatikan'a dava açıyor.



Mağdurlar, Vatikan ve Belçika Katolik Kilisesi’ni yıllar boyu süren taciz olaylarını görmezden gelmekle suçluyor.
Mahkeme celbinin Papa’nın ikametgahı Vatikan’a iletilmek üzere İtalyanca’ya çevirisi yapılıyor.

Belçika Katolik Kilisesi, bu kişilerin din adamlarının tacizine uğradığını kabul etmiş ve mağdurlara tazminat ödeneceğini duyurmuştu.

Ülkede Katolik din adamlarının karıştığı yaklaşık 500 taciz iddiası sözkonusu...

TSK kurtarmak istedi Erdoğan engelledi!
13 Mayıs 2011
Libya’dan kaçmak isterken Akdeniz’de boğulan 600 müslümanla ilgili şok iddia

Gazeteci – yazar Sabahattin Önkibar Yeniçağ Gazetesindeki köşesinde şok bir iddiayı gündeme getirdi.
Önkibar'a göre, Libya'dan deniz yoluyla kaçmak isteyen 600 libya'lıyı taşıyan tekne akdeniz'de fırtınaya yakalanır.
Bölgede Nato adına görev yapan Türk savaş gemileri durumu fark eder ve Libyalıları kurtarmak için Ankara ile temasa geçer.
Ancak başbakan Erdoğan 600 Libyalının kurtarılmasını engeller.
Işte Sabahattin Önkibar'ın "Boğulan 600 Libyalı’yı kurtarmak isteyen TSK’ya Başbakan Erdoğan dur demiş!" başlıklı yazısının ayrıntıları.

Bu cinayet Türk medyasında yer bulmadı!
Neden mi bahsediyorum? Birkaç gün önce Libya’da açlık ve savaştan kaçmak isteyen 600 Müslüman Akdeniz’de fırtınaya tutulup imdat istedi, lâkin Haçlı Armadası oralı bile olmadı.
Evet AKP seçimden olumsuz etkilenmesin diye medyamızın pas geçtiği bu olayda 600 Libyalı Mümin boğularak can verdi.
Diyeceksiniz ki işte haçlı budur!
Libyalılar Müslüman değil de Hıristiyan ya da Musevi olsalardı bunlar olmazdı!
Bu tespit doğru, lâkin o Haçlı Armadasında Müslüman bir ülkenin savaş gemileri de var!
Adını mı merak ettiniz?
Elbetteki Türkiye!
Hatırlayın Başbakanımız Obama isteyince daha Meclis’ten tezkere çıkmadan savaş gemilerimize Libya’ya gitmek için hareket et emrini verdirmişti.
Ve heyhat o gemiler de Akdeniz’deki o cinayete müdahil olmadı, yani can kurtarma operasyonu yapmadı.
İki gündür Ankara’da bu konuyu araştırıyorum.
Dinlediklerim şunlar:
Türk savaş gemileri Libyalı Müslümanların imdatlarını işitince önce NATO ile temasa geçer ve görev verilirse kurtarma çalışmalarını yapabileceğini bildirir.
İzmir’deki NATO Karargâh Merkezi hayır, ilgilenmeyin talimatını verir.
Savaş gemilerimize komuta eden irade bunun üzerine gayrı resmi olarak Deniz Kuvvetleri Komutanlığımızı arayarak durumdan haberdar eder ve yaşanan dramı aktarır.
Konu Deniz Kuvvetlerinden Genelkurmay’a, oradan da acil kodla insani durum diye Dışişleri ve Başbakanlığa iletilir.
Bu makamlardan Genelkurmay’a cevap aynen şöyledir:
- “Komuta NATO’dadır, onun emirlerine uyulması ülkemizin menfaatinedir.”
Zerre abartmıyorum, benim öğrendiklerime göre tablo aynen budur!
Aslına bakarsanız tersi zaten mümkün değil!
Öyle, çünkü Tayyip Erdoğan iradesini orta koyduktan yani emir verdikten sonra kim tersine hareket edebilir?
KAYNAK : http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=18240

İlkokul Önüne 5 Kesik Baş Bıraktılar
28 Eylül 2011
Meksika polisi, Acapulco'da bir ilkokulun önüne bırakılan bir çuvalın içinde çürümekte olan 5 kesik kafa buldu.

Çuvaldan, eyalet valisini ve yerel uyuşturucu patronlarını tehdit eden elyazısı mesajlar da çıktı.
Polis kentin başka yerlerinde de başsız beş erkek cesedi bulmuştu.
Bu olayların eyalette öğretmenlere yönelik haraç tehditleriyle ilgisi olup olmadığı bilinmiyor.
Meksika'nın Pasifik kıyısında yer alan Acapulco'da uyuşturucu trafiğinin denetimini ele geçirmek isteyen çeteler arasında geçmişte şiddet olayları yaşanmıştı. TRT

İnsanlık Sultangazi'de bir gecekonduda kilitli kaldı: 7 ölü
09.10.2011
Sultangazi'de bir gecekonduda çıkan yangında 7 mülteci hayatını kaybetti. İnsan kaçakçılarının kapıyı üzerlerine kilitlemiş olması nedeniyle mültecilerin evden çıkamadığı ve boğularak can verdiği ortaya çıktı.

Sultangazi'de Zübeyde Hanım Mahallesi'nde bir gecekonduda gece saatlerinde çıkan yangında 7 kişi yaşamını yitirdi. İtfaiyenin yangını söndürmesinin ardından evde ölü olarak bulunan 7 kişinin mülteci olduğu ve evin kapısının üzerlerine kilitlenmiş olduğu ortaya çıktı.

7 mültecinin kapının kilitli olması nedeniyle evden çıkamadığı ve sığındıkları banyoda boğularak can verdikleri belirtildi.

Cesetler Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi morguna kaldırıldı.

İtfaiyenin raporuna yansıyan trajedi

İtfaiyenin ilk raporunda, yangının bir kaza sonucu başlamış olduğu ihtimali üzerine durulurken, cesetlerin hiçbirinde yanık izine rastlanmadığı ifade edildi. Banyoya sığınan 7 mültecinin alevlerden kaçabildiği ancak dumandan kaçamadığı ve boğularak yaşama veda ettikleri kaydedildi.

1'i kaçakçılıktan sabıkalı 2 kişi gözaltında
Olay yerindeki inceleme ve ilk bulguların polis, Özgür Yıldırım isimli bir kişi ile evin sahibi Hasan Duman'ı gözaltına aldı. Yıldırım'ın kaçakçılıktan sabıkasının olduğu belirlendi. Polis insan kaçakçılarının erzak bıraktıkları gecekondunun kapısını dışardan kilitlediklerini belirledi.
http://haber.sol.org.tr/

Çocukları kurban etme geleneği hortladı
13 Ekim 2011
900 çocuk, kabile büyücüleri tarafından öldürüldü.
Uganda'da çocuklar kurban ediliyor
Uganda’da çocukların kabile büyücüleri tarafından katledilmesi geleneği yeniden hortladı.

Uganda'da, somut verilere göre 4 yıl içinde 38, yardım kuruluşlarına göre ise 900 Ugandalı çocuk, kabile büyücüleri tarafından öldürüldü.

Neden ise, ülkenin yeni zengin sınıfının işlerinde şans getirmesi için kabile büyücülerine gitmesi.

BBC’nin yaptığı araştıma da, bu gibi olayların polis tarafından soruşturulmadığını ve çocukların korunması için yeteri kadar önlem alınmadığını ortaya koydu.

BBC muhabiri Chris Rogers, Uganda’nın başkenti Kampala büyücülerin elinden kurtulan bir çocukla ve katledilmiş çocukların aileleriyle konuştu.

ALLAN KURTULDU

"Ona mucize çocuk diyorlar. Kabile büyücülerinin katletmek istediği çocuklardan yalnızca biri. Başı ve boynu satırla kesilmiş ve hadım edilmiş.

9 yaşında ve adı Allan. Saldırıdan sonra evinden 1 km kadar uzakta bulunan Allan, 1 ay komada kaldı ve hayata tutundu. Anca yaşamı boyunca psikolojik yardım alması gerekecek."

"Bir kadın 6 yaşındaki torunu Steven’ın kafasız cesedini buldu. Büyücü itiraf etti ancak polis olayı soruşturmak istemiyor. Sessiz kalması için para teklif edilmiş ancak o kabul etmemiş."

BBC ekibi, iş adamları kılığında kabile büyücüleriyle görüştü ve inşaat sektöründe faaliyet gösteren firmalarına nasıl şans getirilebilecekleri soruldu. İlk görüşmede bir keçi kurban eden büyücü, ekibi birkaç gün sonra çocuk kurban etmek için yeni bir güşmeye davet etti ve şunları söyledi: "İk yolu var. Ya şantiyeye canlı canlı gömeriz ya da çocuğu keser ve kanını bir şişeye koyarız. Erkek ise başı kesilir ve hadım edilir. Elleri ve ayakları da şantiyeye gömülür."

9 yaşındaki Allan’a, ekibin görüştüğü kişi gösterildiğinde kendisine kaçıran kişilerden biri olduğunu doğruladı.

YENİ ZENGİN SINIFLA BİRLİKTE...

Uganda’da çocuk kurban etmek bir kabile geleneğiydi ancak 3 yıl öncesine kadar çok sık görülmüyordu. Ülke ekonomisi büyümeye başlayınca gelenek de hortladı. Ülkenin yeni zengin sınıfının daha zengin olma hayaliyle çocuk kurban etmek için kabile büyücülerine büyük paralar ödedikleri sanılıyor. Tabi ki yoksul çocuklar kurban ediliyor ve başkent Kampala’nın köyleri korkunç hikayelerle dolu.

Ülkenin, çocukların kurban edilmesiyle mücadele etmek için oluşturulan bir polis birimi var ancak yolsuzluk söylentileri çok yaygın ve soruşturmalar yavaş ilerliyor. Örneğin Allan’ı kaçıraranlar yakalanmış ancak daha sonra serbest bırakılmışlar. Uganda hükümetinden olaylarla ilgili bir açıklama gelmezken, polis yolsuzluk ididalarını rededdiyor.

Resmi rakamlara göre 2006’dan bu yana 38 çocuk kabile büyücüleri tarafından katledildi ancak bu sadece sonuçlanmış davaların ortaya koyduğu manzara. Yardım örgütleri, halen soruşturulmayı bekleyen 900’ü aşkın olay olduğunu söylüyor.

BBC Türkçe



Çocuk ölümlerinde Amerika'nın utancı
17 EKİM 2011
Natalia Antelava
BBC



ABD'de her beş saatte bir çocuk, taciz ya da ihmal sonucu can veriyor.

Amerika Birleşik Devletleri, Yaşam, İnsan Hakları
Hükümetin açıkladığı son rakamlar, 2009 yılında tahmini olarak 1770 çocuğun kötü muamele sonucu öldüğünü ortaya koydu.

Yakınlarda Kongre'ye sunulan bir raporda ölen çocuk sayısının 2500'e yakın olduğu belirtilmişti.

Bütün bu veriler ABD'nin sanayileşmiş ülkeler arasında çocuk tacizi olaylarında başı çektiğini ortaya koyuyor. Sanayileşmiş ülkelerde her hafta 15 yaşından küçük 66 çocuk fiziksel taciz veya ihmal sonucu ölüyor. Sadece ABD'de ölen çocuk sayısıysa 27.

Nüfus yoğunluğu dikkate alınınca bile, UNICEF'in 2011 rakamlarına göre, kötü muamele sonucu meydana gelen çocuk ölümlerinde ABD, Meksika'yla aynı düzeyde.

Emma Thompson

Çocuklara yönelik taciz olaylarının en yoğun olduğu Texas eyaletinde Dallas Çocuk Hastanesi, her geçen gün artan sayıda tacize uğramış ve şiddet görmüş çocuk vakasıyla başetmeye çalışıyor.

Emma Thompson da bu çocuklardan biriydi. 2009 Yılında 4 yaşında dövülerek öldürülmüştü. Emma'nın kaburgalarının kırık olduğu, dudağının yırtıldığı, vücudunun birçok yerinde morarmalar olduğu ve kafatasında çatlaklar görüldüğü belirtilmişti.

Emma'nın annesi ve annesinin erkek arkadaşı, taciz suçlamasıyla hapis cezasına çarptırıldı. Ancak Emma'nın babası, aslında kızının, çevresindeki herkesin ihmali sonucu öldüğünü düşünüyor.

Emma Thompson gibi daha yüzlerce çocuk, devletin çocukları koruma sistemindeki açıklar yüzünden yaşamını yitirdi.
Kimiler suçu, aşırı iş yükü altında bunalan denetçilere atıyor; yönetimdeki yetersizlikleri suçluyor. Kimileri de federal yönetimin aile bütünlüğünü koruma girişimlerinin sorunlara yol açtığına inanıyor.

Ancak ABD'de taciz ve ihmal sonucu ölen çocuk sayısının en yüksek olduğu Texas eyaletinde, çocukların güvenliğinden sorumlu yetkililer, bu tür olayların karmaşık ve değerlendirmesi güç vakalar olduğuna, özellikle çocukların yakınlarının, gerçekte olan bitenleri gizlemesi yüzünden olayların daha da çetrefilli hale geldiğine işaret ediyorlar.

Şiddet döngüsü

Çocuk tacizi olayları, mağdurların ailelerinin yaşamında çok büyük yaralar açıyor ama yaşananların korkunç etkileri, yakınların ve arkadaşların ötesine de uzanıyor.

Teksas Çocuk Koruma Birliği'nin araştırmasına göre, tacize uğrayan çocukların başkalarına yönelik suç işlemesi olasılığı yüzde 74 daha fazla. Bu insanların kendi çocuklarına kötü muamele etmesi olasılığı da 6 kat fazla.

İşte bu nedenle uzmanlar, çocukların tacizden korunmasında topluma olduğu kadar, Amerikan hükümetine de görev düştüğünü vurguluyor ve "her bir yurttaşın bu şiddet döngüsünün kırılmasına yardımcı olma sorumluluğu var." diyorlar.
BBC

‘HAMİLESİN, İKİ KİŞİLİK YİYORSUN İKİ KİŞİLİK ÇALIŞACAKSIN’
Eren Eğilmez
twitter.com/erenegilmez
9 Mart 2012

Haftalardır Hey Tekstil’de bir işçi direnişi var. Direnişteki işçiler Türkiye’nin çok önemsenen ve öne çıkartılan gündem başlıklarının arasından sıyrılıp da bir türlü seslerini duyurmayı başaramadılar.

Evrensel ve Birgün gibi işçilerin dünyasına duyarlı gazetelerin dışında kendilerine medyada yer bulamıyorlar.

İşçiler söz konusu olduğunda ne yasalar ne devlet ne de kamuoyu duyarlılığı hiçbir şekilde onların lehine işlemiyor.

Hey Tekstil işçilerinin neler yaşadığını işçilerin direnişini ziyaret eden bir dostumun aktardıkları üzerinden sizlerle paylaşacağım. Hey Tekstil’de yaşananlar Türkiye’de fabrikaların işçiler için nasıl bir temerküz kampına çevrildiğinin çarpıcı hikayesi…

Hey Tekstil işçilerini direnişte bir çok kez ziyaret eden dostum şunları anlatıyor:

“Toplam 630 işçi işten çıkartıldı. Çoğu kadın.

Atılmadan önce de son 3,5 aydır zaten ücret alamıyorlardı.

Önce Batman’da işçiler atıldı. Patron “3 gün izinlisiniz” diyerek gönderdi işçileri, 3 gün sonra geldiklerinde ise patronun “işe gelmiyorsunuz” diye haklarında tutanak tuttuğunu ve bu sebeple işten atıldıklarını öğrendiler. Yani işçiler Batman’da patronun kurduğu bir komplo ile işten atılmış oldu.

Benzer bir işten atma komplosu da İstanbul’da oldu.

Kar zamanıydı, patron “kar dolayısıyla izinlisiniz” dedi ama bu sefer komplo Batman’da olduğu gibi çalışmadı çünkü Batman’ın haberi İstanbul’daki fabrikaya geldiği için işçiler bu sefer belgesiz, ispatsız izne çıkmayı kabul etmediler.

Önce ücretli izin istediler, bu olmayınca izin kağıdı istediler, bu da verilmeyince fabrikayı terk etmediler. Bunun üzerine patron kış zamanı klimaları açtırdı, üstlerine soğuk hava vererek işçilerin fabrikadan kaçışmalarını sağladı. Bir daha da içeri giremediler. “Özel eşyalarımız bile içeride kaldı” diyorlar. Sonra eşyaların bir kısmı fabrikanın kapısına çamura atıldı. Eşyalarının bir kısmı ise hâlâ içeride...

Direniş sürerken işçiler patronla ve patronun avukatlarıyla birkaç görüşme yaptılar. Bu görüşmelerin birinde “terörist” olmakla bile suçlandılar.

İşçiler bu olayı şöyle anlatıyor: “Ziyarete gelenlerin getirdikleri yardımları bile bize çok gördüler. Patron bizi ‘hani paranız yoktu, nereden buldunuz bunları, arkanızda hangi terör örgütü var? Şikâyet edeceğim sizi’ diyerek “terörist” de ilan etti.”

Aynur Bektaş (Hey Tekstil patronu), kadın istihdamı yarattığı ve Güneydoğu’ya yatırım yaptığı için ödüllü bir girişimci. TOBB Kadın Girişimciler Kurulu Başkanı olan Aynur Bektaş, Mayıs 2011’de İstanbul'da düzenlenen Küresel Kadın Zirvesi kapsamında verilen Türkiye Kadın Liderlik Ödülü’nü aldı.

Kadın liderlik ödülü sahibi Aynur Bektaş’ın hakkında en fazla şikâyet hamile işçiler ve yeni doğum yapmış süt emziren annelerden geliyor. “Hepimizi bir bölüme topladılar ve bizim bölümün adını sorunlu bölüm koydular” diyor işçiler.

Kadın işçilerin sıkça dile getirdiği bir başka konu; “Tuvalete girdiğimizde kapılar tekmelenir, yeter çıkın artık diye bağırırlardı. Çok utanırdık. Ayrıca fabrikanın güvenlikçilerinin kadın işçilere istediği gibi davranmasına göz yumulurdu”

İşçilerden biri hamile kaldığında bölüm şefinin “iki kişilik yiyorsun iki kişilik çalışacaksın” demesini kimse unutamıyor.

İşten atılanlardan biri de ütü paketi bölümü şefi: “Patronlar bana işçilerden verebilecekleri performanstan fazlasını istemem konusunda çok baskı yaptı. Onları zorla, taciz et ki; kendileri gitsin. Ya da performanslarını düşük yaz diyorlardı. Bölüme gelip bana birkaç kişiyi gösterdiler. Biri namaz kılan bir işçi. Bunları at dediler. Ben onların performansını olumsuz yazmadığım için kovuldum”

İşten atılana kadar birbirimizi tanımıyorduk. Dışarıda tanıştık diyorlar. Bir anda toplu olarak 420 kişi İstanbul, 200 den fazla kişi de Batman’da atıldı. İstanbul’dakilerin en yaşlısı 62 yaşında bir teyze. 20 yıldır orada çalışıyordu. İçeride 20 yıllık kıdem tazminatı var. Fakat atıldıktan sonra sigortasının yapılmadığını öğrendi. Ortalama 10 – 15 yıldır çalışmış olan çok sayıda işçi var. Erkeklerin bir kısmı iş bulabildi. “Özellikle gece işi aradık” diyorlar. Gündüzleri direnişe katılmaya devam edebilmek için…

“Patron bize iflasını istediğini söyledi ama fabrika çalışıyor” diyorlar.

Güneşli bölgesinde çok fabrika var ve oradaki işçiler de HEY Tekstil direnişiyle oldukça ilgililer. Ancak ilginin yoğunluğu biraz da kendi patronlarının tutumuna bağlı. Örneğin başka fabrikada bir işçi Hey Tekstil işçilerinin broşürünü dağıttığı için kovuldu…”

İşte dostumun Hey Tekstil direnişinden paylaştıklarının bir kısmı…

İstanbul’da kış ortasında 11 işçinin diri diri yandığının haberini izleyeli çok olmadı daha, Çalışma Bakanı Faruk Çelik “kaza değil ama kader” dedi işçilerin ölümüne… Kozlu madenlerinde ölen işçiler için de o dönemin Çalışma Bakanı şimdinin Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer “güzel öldüler” derken Başbakan da “madenciliğin kaderinde var” demişti…

İşçiler Tuzla tersaneleri, Adana Kozan, İstanbul Davutpaşa, Ankara Ostim, madenler ve daha nice işyerinde yaşanan iş cinayetleriyle öldüler.

Hayatta kalanlar ise öldürülmeyip süründürüldükleri bu çalışma koşullarına mahkum edilmiş durumdalar ve o şartlarda çalışmaya da çoktan razılar, yeter ki sahip oldukları iş de ellerinden kayıp gitmesin…

Ancak durum ortada, işsiz, aşsız ve çaresiz bırakılmış milyonlarca insan ucunda ölüm de olsa bu temerküz kamplarında çalışabilmek için fırsat bekliyorlar. Milyonlarca işsizin tek umudu bu çalışma kamplarında gerçekleşecek işten atmalar ya da ölümler nedeniyle oluşacak istihdam boşlukları…

İşsizlerden oluşan bu yedek işgücü ordusu işçileri maaşlı köle olarak çalıştıran patronların ellerindeki en büyük koz…

Hey Tekstil işçileri direnişlerinin birinci ayını çoktan devirmişler ancak seslerini hâlâ kendi ülkelerinde kendi insanlarına duyurabilmiş değiller ve daha ne kadar direnebileceklerini de kestirmek güç…

Türkiye’nin işçileri kendi ülkelerinde yok hükmündeler. İşçiler yeryüzünün 21.yy köleleri olarak hayatta kalmaya çabalıyorlar. Gözlerden uzakta ve seslerini kimselere duyuramadan…

Ben bu yazıyı yazarken televizyonda da haber bülteni var. İnsanların hayat koşullarından daha önemli bulunarak bültene alınmış olan haber ne dersiniz?

“Bahar yorgunluğunu atmak için günde 8 ile 10 bardak arası su içmek gerekiyor.”

Bültenler bize almamız gereken mesajı ekranlardan veriyor işte…

İşten mi atıldınız ya da atılacak bir işiniz de mi yok veya yakınlarınız işçi çadırlarında yanarak mı öldü yoksa baraj kapakları açıldı da cesetleri dahi bulunamadı mı?

Üzerine su için 8 ile 10 bardak arası…

Kaynak: http://www.mizikacilar.com/

Acapulco'da 6 İspanyol turiste tecavüz
5 ŞUBAT 2013

Meksika'nın tatil bölgesi Acapulco yakınlarında 6 İspanyol turistin tecavüze uğradığı bildirildi.
Yerel polis, çok sayıda silahlı ve maskeli adamın, kadınların kaldığı binaya girip orada kalan diğer insanları bağladıktan sonra kadınlara saldırdığını açıkladı.

Turistler, Bonfil Plajı'nda küçük kulübelerde kalıyordu.
BBC'nin Meksika muhabiri Will Grant bunun Meksika'da son yıllarda görülen en büyük cinsel şiddet olayı olduğunu belirtiyor.
Yerel gazeteler, Pazartesi günü sabaha karşı Acapulco'nun güneyinde meydana gelen saldırı sırasında, aynı gruba mensup olan, biri Meksikalı başka kadınların ağızlarının tıkanıp ellerinin bağlandığını açıkladı.
BBC muhabiri, Guerrero eyaletinde şiddetin yaygın olduğunu, ancak Acapulco ve çevresindeki plajların güvenli olarak bilindiğini söylüyor.
BBCT

Soyguncular 5 Kişiyi Öldürdü
30 Aralık 2011
Ukrayna'nın Donetsk kentinde düzenlenen bir banka soygununda beş kişi hayatını kaybetti.

Ukrayna'nın sanayi kenti Donetsk'te bir bankanın yüklü miktarda hesabı bulunan müşterilerine hizmet veren şubesi kimliği belirsiz silahlı kişilerce soyuldu.
Biri güvenlik görevlisi beş banka personelini öldüren soyguncular izlerini kaybettirdi.
Olayla ilgili soruşturma sürüyor.
Donetsk'te 12 Aralık'ta da silahlı bir banka soygunu sırasında üç kişi yaralanmıştı.
TRT
_________________
Bir varmış bir yokmuş...
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> İNSANLAR ÇARESİZ Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com