Alemdar Site Admin
Kayıt: 14 Oca 2008 Mesajlar: 3538 Konum: Avustralya
|
Tarih: Sal Hzr 01, 2010 9:27 pm Mesaj konusu: İsrail gücünü Türkiye'nin "terör" yorumcularından |
|
|
İsrail gücünü Türkiye'nin "terör" yorumcularından alıyor
Ayhan BİLGEN
ayhanbilgen@yahoo.com
İsrail’in kendisinden bekleneni yaptı. Asla meşru görülemeyecek olan bu müdahale biçimi kendince bir gerekçeye dayanıyor. “Terör” ile mücadele. Şu an da yaşananların sıcaklığı içerisinde insanlık vicdanının tepkisi oldukça güçlü gözüküyor. Ancak kısa bir süre içinde İsrail lobilerinin medya gücü, müdahalenin tarzı yanlış olsa da kimi haklı gerekçelere dayandığı tezini etkin biçimde savunulur kılacaktır.
“Terör” söylemi bütün kapıları açan sihirli bir anahtar gibidir. Akan sular durur. Karşınızdakinin “terörist” olduğunu anlatmayı başarabilirseniz, ona yönelik tavrınızın meşruiyeti sorgulanmaz bile. Gemiye yönelik müdahalede haklı öfkemizin dozu düşünce İsrail tarafının tezleri kolayca taraftar bulmaya başlayacaktır. HAMAS’ı bir parti olarak değil bir “terör örgütü” olarak gören çevreler, gemide bulunan kimi isimlerin alınmak istenmesini de buna engel olunduğu için istenmeyen olaylar yaşandığını da yaygın biçimde dile getirecekler.
İsrail’in bu “terörle mücadele” konseptini hala savunabiliyor olmasında Türkiye’nin “terör uzmanları” ne kadar pay sahibi ? Son yaşadığımız gelişme bu soruya cevap ararken önemli bir yol gösterici işlev üstlenecektir. İskenderun’da gerçekleşen eylemle, Gazze’ye yardım gemilerine müdahalenin aynı saatlerde gerçekleşmesi müthiş(!) analiz ve yorumların yapılmasına zemin oluşturdu. Televizyon spikerlerinden parti başkanlarına, iktidar partisi temsilcilerinden ana muhalefet liderine bir çok çevreden destek bulan bu teze göre, iki olayın zamanlamasından hareketle PKK-İsrail ilişkisi kolayca kurulabilmekte. Sağ milliyetçi gazetelerden, ulusalcı sol televizyonlara uzanan bu cepheye, Numan Kurtulmuş, Hüseyin Çelik, Kemal Kılıçdaroğlu gibi siyasiler de açıklamaları ile destek veriyorlar.
Bu tehlikeli yaklaşımın bir adım sonrasını görmek için protesto gösterilerine katılan kimi çevrelerin sloganlarına bakmak yetiyor. Ankara’da İsrail elçisinin rezidansının önündeki eyleme desteğe gelen kimi gruplar “şehitler ölmez vatan bölünmez” sloganı ile tepkilerini dile getiriyorlar. Daha önce ABD’nin Irak müdahalesine kızıp öfkesini Kürtlere yönlendirenlerin psikolojisini görmüştük. Şimdi İsrail’e duyulan kızgınlığı, PKK üzerinden Kürtlere çevirme girişimi ile karşı karşıyayız. İsrail’in OECD üyeliğine destek veren devletler, bugüne kadar BM adına ortaya koyulan tepkinin ilerisine geçmeyeceklerdir. Kınama ve kısa süreli diplomatik tutumlar dışında kirli ve karanlık ilişkiler devam edecek.
On tane insani yardım aktivisti için İsrail ile çıkar ilişkilerini masaya yatırabilecek bir vicdan ne Türkiye’de ne de dünyada politikaların belirlenmesinde belirleyici değildir. İsrail, bu güne kadar başta Heron uçakları olmak üzere PKK ile mücadelede önemli müttefiklerimizden birisidir. Türkiye’nin zaman zaman soyunduğu arabuluculuk görevi, İsrail ile ilişkilerin derinliğini göstermeye yeter. İsrail’in gemilere saldırma ihtimalini yeterince önemsemeyenler, İsrail’i tanımadan onunla ilişki kurmayı hatta ona karşı tepki örgütlemeyi de başaramazlar.
Bu sürecin sonu iki önemli gelişmeye evrilme potansiyeli taşımaktadır. Bunlardan birincisi Türkiye’de iktidarın hareket alanının gittikçe daralmasıdır. İkincisi ise PKK ile mücadele ekseni üzerine oturan bir yeni ittifak zemininin, tepkilerin hedefini değiştirerek siyaseti manipüle etmesidir. Her şart altında, bu güne kadar üzerine düşeni yapmaktan geri duran siyasal tutumların bedelini ödemeye devam edeceğimiz sıcak bir yaz bizi bekliyor. Anayasa mahkemesinin Perşembe günü başlayacağı görüşmenin, bu denklemin iyice içinden çıkılmaz hale gelmesine katkısından hiç şüphe duymuyorum.
1 Haziran 2010 habertaraf _________________ Bir varmış bir yokmuş... |
|