EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Zülfü Livaneli'ye Veda!..

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> SİNEMA-TV-TİYATRO
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Pzr Şub 28, 2010 8:22 pm    Mesaj konusu: Zülfü Livaneli'ye Veda!.. Alıntıyla Cevap Gönder

Zülfü Livaneli'ye Veda!..

Son film 'Veda'nın sinemalarda gösterilen fragmanları zaten "çok şey" söylemekteydi!..

Filmi görmek istememin baş nedeni Zülfü Livaneli'nin filmi hakkında "Bu filmi yapmak için doğmuşum" gibi bir laf etmesiydi...
(Keşke doğmasaymış!..)

Film tam bir kiç!..

Kötü bir televizyon dizisinin sinema filmi gibi...

Bazı kadın oyuncuları saymazsak, oyunculuk yok...

Steril temiz stüdyolarda gezinen acemiler...

Elbiseler ve dekor dışında hiçbirşey yok!..,

Hele Atatürk'ü (en uzun süre) oynayan oyuncu berbat...

Adam durmasını bile bilmiyor. Zeybek oynarkenki hali hareketi "dans" değil bir kere!.. Kasılmaktan oynayamayan biri!.. Kahvede omzunu düşürerek konuşmaları vs. anormal!..

Savaş sahneleri amatörce...

Filmin havasına giremiyorsunuz. O kadar dikkat dağıtıcı saçmalık var ki, bu mümkün olamıyor...

"Mutluluk" filminden sonra bu film gerçekten çok kötü.

Evrensel standartların altında Türk piyasası için yapılmış bir iş. -Ve sadece bu haliyle bile sert eleştiriyi hak ediyor.

Hadi filmi, Atatürk'ü değersizleştirenleri protesto eden, Atatürk'ü yeniden yükseltmek isteyen bir film sayalım, öyle diyelim...

Livaneli'nin 'Atatürk' deyince aklına bu klişeler ve omzu çarpık duran, kasıntı, hin hin bakan biri mi geliyor?!.. Çok yazık!..

Beni en çok rahatsız eden, filmin başından sonuna kadar ağlanması oldu!.. (Niyeyse?!..) Seyirciden de ağlaması bekleniyor!..

Atatürk zafer kazanmış, İzmir'e yerleşmiş, orada bile tutuk, gelsin hüzün!..

Hayatının en güzel anlarını rakı masasında geçirmiş, müzik dinlemiş, eşlik etmiş, dans etmiş, eğlenmeyi seven, kabına sığmayan, hayat dolu bir insana haksızlık bu film!..

Gösterilen bu Atatürk versiyonunun, gençlerin sevebileceği biri olmadığı kesin!..

Gösterilen Atatürk acaip biri!..

Livaneli, Atatürk'e "yapılanlara" çok üzülüyor olmalı... Belki o nedenle bu kadar ağlamaklı bir film çekmiş, kendi bilinçaltını seyirciye açmış... Ama Atatürk'e son dönemde o "yapılanların" sorumlusu, -son örneğini 'Veda' filminde gördüğümüz- bu betonarme Kemalist anlayış değil mi?!..

Bu zihniyet Atatürk'ü yüceltmiş olmuyor ki!..

Oysa Atatürk'ü, Türkiye'nin kurucusu olarak, Kemalizm ötesi bir yerden yeniden kazanmak gerekiyor... Livaneli'nin gösterdiği şekliyle bu mümkün değil...

Bunu aklı başında herkesin iyi anlaması gerekiyor...

Berlin'de, Cannes'da ödül alan müthiş Türk filmlerinden en az bir elli yıl uzakta 'Veda'...

Yaşamayan, klişelerle dondurulmuş bir Atatürk'ü tek Atatürk versiyonu olarak kafaya kakan ve bu yüzden -bu devirde- itici olmaktan öte bir şey olamayan bir film!..

Livaneli bir söyleşisinde "hepimiz ağladık" demişti...

Sürekli tekrarlanan o ağlamaklı sahnelerde benim aklıma Bollywood geldi!..
Abartılı, ağlamaklı Hint piyasa filmi...

Eski Türk filmlerinde bile bu kadar çok ağlanmıyor!..

Neşeli, yaratıcı, kahraman ve insan Atatürk'ü göstermek böyle olmaz ki -eğer amaç bu idiyse!..

Bu filmle Zülfü Livaneli'ye veda ediyoruz, -tıpkı Cem Yılmaz'a ve Yılmaz Erdoğan'a veda ettiğimiz gibi.

Atatürk'ü savunmak isteyen insanların kucağına "malzeme" niyetine böyle berbat bir kiç örneğini bırakmak, en başta Atatürk'e ve Ona saygılı insanlara saygısızlık...

(Ne yani Livaneli dünyaya, "işte Atatürk" diye bu filmi sunmayı düşünüyor mu sahiden?!.. Bu bir şaka mı?!..)

http://www.konstantiniye.blogspot.com/

Zülfü Livaneli'nin yazıp yönettiği 'Veda filmi tarihî yanlışlıklarla dolu

06 Mart 2010 C Zülfü Livaneli'nin yazıp yönettiği 'Veda' filmi, Can Dündar'ın Mustafa'sına kırgınların gönlünü alan bir yapım. Veda, tarihî gerçekliklere işaret eden ayrıntıları işlerken hataya düşmekten kurtulamamış. Zaman gazetesinin haberine göre; NTV Tarih dergisi yazarlarından Ahmet Kuyaş, Necdet Sakaoğlu ve Derya Tulga, filmde göze batan hataları listelemiş.

Gazeteci-yazar Can Dündar'ın 'Mustafa'sıyla başlayan tartışmalı Atatürk filmlerine bir yenisi daha eklendi. Mustafa Kemal Paşa'nın yaveri Salih Bozok'un anılarından yola çıkılarak kurgulanan Veda'da, Atatürk'ün çocukluğundan ölümüne kadar geçen süre, Latife ve Fikriye Hanım çatışması dışında; politik, resmi tarih esas alınarak anlatılmış. NTV Tarih Dergisi yazarlarından Ahmet Kuyaş, Necdet Sakaoğlu ve Derya Tulga, filmde göze batan hataları listelemiş. İşte birkaçı...

Selanik'te Molla sıfatıyla tanınan Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım karakterinin tavrı, giyim kuşamı ve çoğu sahnede başının açık olması, dindarlığıyla çelişiyor. Kafa karışıklığına sebep olan sahnelerden biri, oğlunu karşılamak için başında örtü olmadan sokağa çıkması. Bu tür bir davranışın, o dönemin Selanik'inde gerçekleşmesi mümkün değil. Mustafa Kemal'in mahalle mektebine giderken giymek istemediği sarığı o dönemde çocukların kullanması ise gerçek dışı. Çünkü erkek çocuklar, o zamanlar büyüklerin eskiyen feslerinden dönüştürülen veya ev yapımı külahlardan takıyordu. Sarık sarmak için en azından hocalık derecelerine ulaşmak gerekiyordu.

Veda'daki Conkbayırı sahnesi de hatalarıyla göze çarpıyor. Süngü hücumuna, muharebenin komutanı Mustafa Kemal'in en önde katılması doğru bir bilgi değil. Bunun yanı sıra savaş tekniği açısından da asılsız. NTV tarih yazarlarına göre, grup komutanı Mustafa Kemal, 10 Ağustos 1915 sabahı gerçekleşen taarruzda, Conkbayırı'nın hemen doğusunda, Boyun noktasının Kördere tarafındaki korunaklı siperdeydi. Arıburnu Raporu'nda yalnızca saldırının işaretini verdiği yazılmıştı. Fakat gösterildiği gibi Anafartalar komutanı olarak saldırının en önünde değildi.

Atatürk'ün Samsun'a Milli Müca-dele'yi başlattığı 1919 tarihli ziyaretinin işlendiği bölümde, Paşa'nın bölgeden yanında yalnızca iki yaverle ayrılması ise oldukça kafa karıştırıcı. Yine aynı mevzuda Mustafa Kemal'in bir köylüyle yaptığı konuşmada, "Düşman yakında Samsun'u işgal ediyor." demesi de ilginç. Çünkü o tarihlerde Samsun Limanı, İngiliz işgalindeydi ve giriş-çıkışlar onların kontrolündeydi.

Erzurum Kongresi düzenlendikten bir yıl sonra Mustafa Kemal ve beraberindeki beş kişinin idama mahkum edilmesi konusu, filmde kongreden hem önce hem de yalnızca Paşa için geçerliymiş gibi gösteriliyor. Aslında 11 Mayıs 1920'de Nemrut Mustafa Paşa'nın başkanlığındaki 'Birinci Divan-ı Harb-i Örfisi' Atatürk ve birkaç arkadaşını gıyaben ölüme mahkum eder. Bu isimler şunlardı: Selanikli Mustafa Kemal Efendi, Kara Vasıf Bey, Mirliva Salacaklı Ali Fuat Paşa, Washington Sefiri Midillili Alfred Rüstem Bey, Doktor Adnan Bey ve Halide Edip Hanım.

Filmin tarihi gerçekliğin dışına çıkan en önemli hatalarından biri ise Mazhar Müfit Kansu'nun anılarından alınan sahne: Mustafa Kemal Paşa'nın zaferden sonra Cumhuriyet'in kurulacağına, fesin yasaklanacağına ve diğer devrimlere dair notlar aldığı, üçlü toplantı gecesi... Kansu'ya göre bu gece, Erzurum Kongresi'nin kapandığı, aynı zamanda da 7-8 Temmuz 1919 tarihli gecedir. Bu ikili bilgi nedeniyle birçok ciddi tarihçinin sonradan uydurulmuş olduğunu düşündüğü, fazla önemsemediği bu sahne filme alınmış. Yine Kansu'nun anılarında o gecede İbrahim Süreyya (Yiğit) Bey yer alırken, filmde aynı sahneye Kazım Karabekir Paşa konulmuş. Böylelikle bir anı tahrif edilmiş Büyük Millet Meclisi açıldıktan sonra da Tek Parti fikri etrafında yapılan tartışmalarda tavrını muhaliflerden yana koyan Karabekir, ideolojik ve siyasi olayların destekleyicisi gibi tanıtılmış.

netgazete

Engin Ardıç
Bravo Livaneli

Erkek olduğu için "bravo" dedik, kadın olsaydı "brava" diyecektik, ailece gelselerdi "bravi"...

(Türk basınının konserci bülbülleri bu ayırımları bilirler mi acaba? Neyse ki Fazıl Say da erkek olduğu için alkış faslında sorun çıkmıyor.)

Zülfü Livaneli'ye yürekten bravo...

Yok canım "öyküleme bilmediği" için ya da "detone olduğu" için dalga geçmiyoruz.

Bizi doğruladığı için teşekkür ediyoruz.

Livaneli gerçekten de erkek adam.

Yerden yere vurduğu, "Tayyip Erdoğan'la gizlice anlaşmakla ve onun iktidarına yol açıp kendisi de ana muhalefet liderliğine razı olmakla" suçladığı Deniz Baykal'ı bağrına bastı.

CHP Genel Merkezi'ne gitti, Baykal'ın elini sıktı.

Bakarsınız yakında, onca nefret ettiği Önder Sav'la da barışır. Sevgisiz, ruhsuz, soğuk, taş gibi katı yürekli ve burnu büyük olmakla suçladığı adamla kucaklaşır.

Partiye yeniden üye olmayacağını, gündelik politikaya dönmeyeceğini, tekrar milletvekilliği düşünmediğini açıkça belirtiyor. Yani "vitrin süsü" olmaktan artık vazgeçmiş, Mustafa Sarıgül gibi genel başkanlığa oynayamayacağına da kesin kanaat getirmiş.

Fakat, "Baykal'la bazı dönemlerde fikir ayrılıklarımız oldu ama hiçbir zaman ona olan saygım eksilmedi" diyebilecek kadar "alicenap" davranmış.

Kendisini "sahiden de özlemiş"...

Elinden geldiği kadar CHP'ye destek olacakmış.

Bu konuda bir film, bir roman, bir de şarkı üretmesini bekleriz. Öyküleme zayıf, ses de "Frigya modunda" olabilir, bemolleri düzgün çıkarmak şartıyla.

Livaneli, "Türkiye'nin gerçekten de şu anda CHP'ye çok ihtiyacı var" demiş. Haklıdır, böyle muhalefet her iktidara nasip olmaz, kıymetini bilsinler.

Fakat önümüzdeki seçimde CHP'nin başarılı olmasını "şart" görüyormuş.

Livaneli'ye yürekten teşekkürler...

Çünkü iddialarımızı kanıtladı.

Yani, Türkiye'de solun aslında sol mol olmadığını, "bürokrat payandası" olmaktan bir türlü kurtulamadığını, ortalıkta solcu diye gezinenlerin aslında "yalnızca birer Kemalist" olduklarını, bunların çoğunun "Ankaralı memur çocuğu" olmaktan öteye gitmediklerini gösterdi.

"Solun kendisini sürekli ezmiş olan bürokrat sultasıyla hesaplaşmadan ve bu zümreyle arasına mesafe koymadan iki yakasının biraraya gelmeyeceğini" de halk ona gösterecek.

Livaneli, "CHP'nin, Türkiye'nin demokratikleşmesi, reformlar, AB gibi konularda bayrağı AKP'nin elinden alması gerektiğini savunuyorum" gibi iri bir de laf etmiş.

Bunun CHP tarafından, hele hele Deniz Baykal'ın elindeki CHP tarafından gerçekleştirilebileceğine gerçekten inanıyorsa, ben bu yazıyı yutmaya hazırım.

Acaba kendisi de günün birinde "tüh, gene yanılmışım" demeye hazır mıdır?

Yoksa dönüp gene veciz bir ifadeyle "it oğlu it, sen de kıvırt, sen de kazan" mı diyecektir?

Kızmasın, solaçıktan altı pas içine öyle bir orta yaptı ki, bize de uzanıp topa kafayla dokunmak kaldı, hepsi bu

Sabah

Zülfü Livaneli, Veda filmini eleştiren Mirgün Cabas'ı Ferit Şahenk'e şikayet etti

11 Mart 2010 CNN TÜRK'te Saba Tümer'e konuk olan Zülfü Livaneli, Atatürk'ü anlattığı "Veda" filmini eleştirenlere yine öfkeyle yanıt verdi. Geçen hafta NTV'de "Haber Merkezi Haftasonu" programına telefonla bağlandığı sırada "Film hakkındaki eleştirilere" ne diyorsunuz sorusuna sinirlenen Livaneli, bu kez de Saba Tümer'in programından NTV'ye çıkıştı. Medyatava sitesinde yer alan habere göre; Livaneli, "Az önce NTV'de Mirgün Cabas ve Hakkı Devrim'in programında Veda'nın kötü bir film olduğunu söylediler. Yalan söylüyorlar. Ferit Şahenk'e söylüyorum; NTV'ye yakışmadı" dedi netgazete
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> SİNEMA-TV-TİYATRO Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com