EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Mehmet Eymür'le

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> RÖPORTAJLA R
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Cmt Hzr 20, 2009 6:41 pm    Mesaj konusu: Mehmet Eymür'le Alıntıyla Cevap Gönder

SİSİ KONUŞSA YER YERİNDEN OYNAR
20 Haziran 2009

Türkiye'de en çok konuşulan istihbaratçı Mehmet Eymür suskunluğunu bozdu.

Türkiye'nin en tanınmış istihbaratçılarından Mehmet Eymür yıllar sonra ilk kez SABAH'a konuştu. İstihbaratçılar pek fazla tanınmayan, ketum insanlar olarak bilinir. Mehmet Eymür, bu kaideyi bozan istihbaratçılardan biri olarak görülebilir. Zira Eymür, Türkiye tarihinin en tanınmış Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) yöneticilerinden biri. Bir başka deyişle Mehmet Eymür, adı çeşitli vesilelerle sık sık anılan Türk istihbaratçıların başında geliyor. Öyle ki, kamuoyu, çoğu eski MİT Müsteşarı'nın adını bile bilmezken Mehmet Eymür'ü gayet iyi tanıyor. Eymür, nadiren konuşan bir istihbaratçı olsa da zaman zaman Türkiye'yi sarsacak açıklamalarda bulunan bir isim. İhtiyaç hissettiğinde gerek mesleki rekabet içinde olduğu meslektaşlarının, gerekse güvenlik bürokrasisinin önemli kademelerinde görev yapmış kişilerin yanlışlıklarını deşifre edebilen Eymür; bunu, tamamen ülkesini savunma güdüsüyle yaptığını söylüyor. Babası Mazhar Eymür'ün izinden giderek 1966 yılında MİT'e giren Eymür, 33 yıl boyunca Teşkilat'ın çeşitli kademelerinde görev yapmış ve Türkiye'nin yakın tarihindeki pek çok önemli olaya bizzat tanıklık etmiş biri. Yıllardır basına röportaj vermeyen MİT eski Kontr-Terör Merkezi Başkanı Mehmet Eymür, suskunluğunu SABAH'a bozdu. İşte Eymür'ün çarpıcı açıklamaları...

33 yıl Milli İstihbarat Teşkilatı'nda (MİT) çalışan Mehmet Eymür, son günlerin önemli tartışmalarının perde arkasını anlatıyor. Tuncay Güney, Sisi, Veli Küçük ve diğerlerini...

Röportaj: Abdurrahman Şimşek/Sabah

Yıllardır basına uzun uzadıya röportaj vermediniz. Suskunluğunuzu SABAH için bozuyorsunuz? Eymür: Bazen olaylar öyle saptırılıyor ki bir açıklama yapmaya mecbur oluyorsunuz. Yoksa sık sık sahneye çıkmak pek hoş değil. Tabii sorularınızın bazılarına cevap veririm, bazılarına cevap vermem.

Bazıları Güney'i 'manipülatör' olarak görüyor, bazıları ise Güney'in söylediklerinin çoğunun doğru olduğunu düşünüyor. Sizin düşünceniz nedir? - Yani bütün söyledikleri doğrudur diye kefil olamam. Zaten kendisi de bazı şeyleri baskı altında söylediğini beyan ediyor. MİT'e yardımcı olan birçok gazeteci vardır. Benim bunların hepsini bilmem mümkün değil. Bilsem bile bir neden yoksa açığa çıkartmanın manası da yok. Milli bir müesseseye destek olmak her Türk vatandaşının görevidir bence. Bizde MİT'çilik küçümsenen bir şeydir. Bunu da kırmak lazım. Başka ülke vatandaşları kendi istihbarat servisiyle iftihar ediyor.

SİSİ BİR KONUŞURSA!..
Sözlerinizden Güney'in MİT'çi olduğu çıkıyor... - Bu konuda kesin bir şey söyleyemem.

Peki siz, siteniz ATİN'de İşçi Partililere yönelik bir yazınızda "Güney içinize sızdı. Zokayı fena yuttunuz" diye yazmıştınız. Bunu neye dayanarak söylemiştiniz? - Perinçek grubu her zaman yaptığı gibi "MOSSAD ajanı, MİT ajanı" filan dedi Tuncay Güney için. Ben de "Demek ki istihbarat elemanı, bir güzel içlerine sızmış, bilgileri toplamış" dedim. Ben kimin, nerenin elemanı olduğunu söylemedim. Benim bildiğim ve "Çift Meslekliler" diye yazdığım tarihte JİTEM'e çalışıyor gözüküyor. Daha öncesini bilmiyorum. Yeşil de bizle başlamış, sonra Jandarma'ya, polise gitmişti. Bu yabancı istihbarat teşkilatlarında olmayan bir şekil.

Tuncay Güney'in adının yanında "İpek" ibaresi var. O ne anlama geliyor? - Tuncay Güney'in faaliyet adı olabilir. Gizliliği sağlamak için hem yürütülen faaliyetlere, hem de kişilere takma isimler verilebilir. Tuncay Güney'in cinsel tercihlerini ve hangi teşkilata çalıştığını bilmiyorum. Ancak istihbarat alanında yararlı olan her çeşit kişi çalışabilir. Homoseksüel, biseksüel ya da aseksüel olması önemli değildir. Sisi (Seyhan Soylu) eminim konuşsa bugün Türkiye'de yer yerinden oynar.

PERİNÇEK'E SUÇLAMA
Neden yer yerinden oynar? Sisi de Tuncay Güney gibi bir istihbarat elemanı mı? - Bildiğim kadarıyla JİTEM'in elemanı. 28 Şubat sürecinde Fadime Şahin, Müslüm Gündüz, Ali Kalkancı gibi isimlerle irtibatlı bazı çalışmalarda yer aldığını duydum. Bir hayli özel bilgiye sahip diyorlar. Neticede şunu demek istiyorum: Mühim olan kişinin yararlı istihbari çalışmalar yapabilmesidir. Adamın şahsi durumu faaliyete zarar vermedikçe istihbarat teşkilatını fazla ilgilendirmez. Bu tür insanlar çok da akıllı olabilirler. Tuncay Güney'in söylediklerinde doğruluk payı var. Mesela "PKK'ya silah sevkiyatı olayı var" diyor. "Perinçek bu olayın içinde" diyor. Perinçek kendi yaptıklarını hep başkasına yükler. Aydınlık Dergisi, bu sevkiyatı daha önce "Çiller Özel Örgütü PKK'ya silah sevk etti" diye yazdı. Güney'in bazı belgeli şeyleri de var. Barzani ile Talabani ile fotoğraflar çektirmiş. Bence bunlar Güney'in söylediklerinin ciddiye alınması gerektiğini gösteriyor.

Ergenekon operasyonu, Türkiye'yi ikiye böldü dense yeridir. Kimileri ciddi bir suç örgütü olarak nitelendiriyor, kimileri ciddiye almıyor. Sizin görüşünüz nedir? - Ben bildim bileli Türkiye'de ihtilal heveslisi bir sivil grup vardır. Yani 40 yıl öncesinden, 70'li yıllardan beri (...) Bunlar genç askerleri ve sivilleri kışkırtarak, silahlı bir ihtilal hareketi ile iktidara gelmeye çalışıyorlar. Ergenekon'da da böyle bir yapılanma görülüyor. Ben Perinçek grubunun bu işin içinde ve başında olduğuna inanıyorum. Hatta milliyetçi hisleri okşayan Ergenekon sözünün seçilmesinde bile onun rolü var diye düşünüyorum. O, bu taktikleri iyi bilir. Ortada muhakkak ki bir illegal faaliyet var. Mesela "Karargâh Evleri" konusu, bulunan silah ve patlayıcılar, genç subaylar filan... Bence çok önemli konular. Bana 40 yıl öncesini hatırlatıyor. Türkiye Halk Kurtuluş Partisi Cephesi (THKP-C) davasının 1973 yılında hazırlanmış iddianamesini okuyun, aynı kalıpları, izleri görürsünüz. Doğu Perinçek kökü illegal faaliyetlerden gelen bir kişidir. Her zaman askerleri kışkırtıp ihtilal yapmak ve Başbakan olup Türkiye'yi yönetmek hevesi içinde olmuştur. Netice itibariyle Tuncay Güney'in anlattıkları bana o eski filmi hatırlatıyor.

Belge çıktı bir taşla üç kuş vurdular

ESKİ MİT yöneticisi Mehmet Eymür, çok tartışılan irtica belgesiyle ilgili olarak şunları söylüyor: Bir taşla üç kuş vurmayı hedefliyor olabilirler. Orduyu yıpratmak, AK Parti'yi ve Gülen cemaatini TSK ile karşı karşıya getirmek.

Belge yabancıların işi olabilir

AK Parti ve Gülen Hareketi'ni bitirmek için Genelkurmay Harekât Başkanlığı bünyesinde bir plan hazırlandığı ileri sürülüyor. Bu planı içeren bir belge geçtiğimiz günlerde Taraf gazetesinde yayınlandı. Sizin bu belgeyle ilgili görüşünüz nedir? - Türkiye hayli kritik günlerden geçiyor. Ben Türkiye'yi -özellikle de böyle kritik dönemlerde- bizlerin değil de, görünmeyen bazı yabancı güçlerin idare ettiğini düşünüyorum. Yani Genelkurmay'a ait olduğu öne sürülen belgede yabancı güçlerin parmağı olabilir. Biz bazı olayları tam olarak anlamayıp değerlendiremiyor, bu yüzden de birbirimize düşüyoruz. Zaten yabancı güçlerin istediği de o. Bana kalırsa kuvvet komutanlarının bilgisayarındaki bilgileri açığa çıkaran ve Genelkurmay'daki gizli andıç gibi belgeleri servis yapanlar da onlar. Hatta belki yazdıranlar da onlar. Böylelikle bir taşla üç kuş vurmayı hedefliyor olabilirler. Amaçları bir taraftan orduyu yıpratmak, diğer taraftan da AK Parti'yi ve Gülen cemaatini TSK ile karşı karşıya getirmek. Bu sorunu yaratan güçler, sonradan da problemi çözen hakem rolünü üstlenirlerse hiç şaşırmamak gerekir. Bizim bu bağlamda bütün temel kurumlarımızı gözden geçirmemiz, varsa kurumlarımızdaki yabancı unsurlarla bağlantılı kişileri tespit etmemiz gerekir. Yabancı unsurların Türkiye'yi kontrol etmesine izin vermememiz lazım.

Güney'in anlatmadıkları
MEHMET Eymür: "Tuncay Güney'in daha bilip anlatmadığı hususlar olduğunu sanıyorum. Perinçek grubu devlete karşı olan her şeyin yanında yer aldı. Bizim mücadele ettiğimiz casuslara, kaçakçılara sahip çıktılar. Amerikan aleyhtarı gözükürler ama Sabahattin Savaşman'a, Turan Çağlar'a sahip çıkan da bunlardır. Savaşman yabancılara belge verirken suçüstü yakalandı. ABD'liler ve İngilizler hesabına casusluktan hüküm giydi. Kıbrıs'taki askeri yerleşimler dâhil gizli bilgilerimizi veriyordu. Aklımda yanlış kalmadıysa verdiği bilgiler karşılığında ABD'lilerden ayda 500 dolar alıyordu. Savaşman yakalandı ve Perinçek ona sahip çıktı, onu savundu. Bugün de Ergenekon davasında bana saldırıyorlar."

ŞENKAL ATASAGUN'UN SAKLADIKLARI
21 Haziran 2009 09:50
En çok konuşulan MİT'çi Mehmet Eymür suskunluğunu bozmaya devam ediyor.

Eski MİT yöneticisi Mehmet Eymür'e göre Ergenekon davası, Türkiye tarihinin en önemli davalarından biri. Ergenekon'un, kesinlikle siyasi bir dava haline getirilmemesi gerektiğini düşünen Eymür, MİT'in savcılara daha çok yardım etmesini istiyor. Eymür, Perinçek grubunun Çin, Almanya ve diğer ülkelerle mali bağlantılarının araştırılması gerektiğine de işaret ediyor.

Röportaj: Abdurrahman Şimşek/Sabah

- Veli Küçük'ü yıllardır tanıyorsunuz. Veli Küçük'le -Perinçek grubu ile arasının iyi olduğunu bildiğiniz halde- neden görüşmeye devam ettiniz?
EYMÜR: Derinlemesine bilmiyordum, inanmıyordum, yakıştıramıyordum diyelim. Veli Küçük'ü 1980'li yıllarda Mardin'de tanımıştım. Dostluğunu sevdiğim bir insandır. Beraber olduğumuzda sohbet eder, eğlenirdik. Güzel saz çalar, iyi de türkü söyler. İzmit'te görevliyken daha sık görüşüyorduk. Ailece görüşürdük, rahmetli annemle filan da resimleri var. Dostum dediğim bir insanın bu ülkeye, bize bu kadar düşmanlık eden bir grupla birlikte olmasını havsalam almıyor. Suçu varsa tabii ki bedelini ödeyecek.

SAVCI ÖZ'Ü TANIMIYORDUM
- Ergenekon savcısını yönlendirdiğiniz öne sürülüyor. Bu iddiaya cevabınız ne olacak?
- Kalitesiz bir uydurma, safsata. Bu, savcı Zekeriya Öz'ü küçültmek için yaratılmış bir fabrikasyon. Davada rolüm olduğu iddiası için de şunu söyleyebilirim: Eğer bu önemli davada bir katkım olduysa bundan çok memnuniyet duyarım.

- Savcı Öz'ü daha önceden tanıyor muydunuz?
- Hayır, ben kendisini önceden tanımıyorum. Bu dava nedeniyle tanıdım.

- Peki sizin "Dava sürecinde asıl şuralara bakılmalı" dediğiniz yerler var mı?
- Susurluk olayında olduğu gibi Ergenekon davasında da savcılar MİT'in kendilerine yeterli bilgi vermediğini, yardımcı olmadığını söylüyorlar. Savcıların bu düşüncesini bertaraf edecek tedbirler alınması lazım. Bir diğer husus Ergenekon soruşturmasında sanıkların mali durumunun araştırılmasıdır. Bu yapılanmanın teorisyeni ve tatbikatçısının Perinçek olduğuna inanıyorum. Mali kaynakları kesinlikle araştırılmalıdır. Çin'de birtakım ticari faaliyetler yürüttükleri söyleniyor. Ayrıca yine mali olarak Almanya ile bağlarının olduğu yönünde bilgiler var. Alman bankalarıyla bazı ilişkilerinin olduğu söyleniyor. Bunların ortaya çıkarılması lazım. Yayın organları, dergileri, TV'leri var. Çok sayıda militanca çalışan avukatı, her zaman eylem yapmaya, kavga ve kargaşaya hazır gençlerden oluşan "Öncü Gençlik" teşkilatları var. Bu değirmenin suyu nasıl ve nereden gelen para ile dönüyor? Önemsenmeden geçilecek bir örgütlenme değil. Bir de görünmeyen yanını düşünün. Türkiye Cumhuriyeti'nin bekası için Perinçek grubunun faaliyetlerinin ortaya çıkarılması lazım.

MİT, bulaşmıyor uzak duruyor

- Ergenekon soruşturmasında önemli bir rolü olan CD'leri sizce MİT'e kim gönderdi?
- Belgelerin posta yoluyla geldiği iddiası klasik bir kaynak gizleme metodu. Yani olayın aslını gizlemek için söylenmiş olabilir. Fakat eski MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun'un "İddialar saçmaydı ama ben gene de sevk ettim" demesi çok tuhaf. Atasagun konuyu araştırtmış mı ki "Saçma" diyor, neye dayanarak, niçin diyor? Müsteşarlık "saçma bilgi dağıtım merkezi" mi? Bana arkadaşlarım anlatmıştı. Geçmiş yıllarda, Alaattin Çakıcı kaçakken Müsteşar Atasagun, ilgili birimden Alaattin Çakıcı ile irtibatlı kişilerin listesini istemiş. Liste gelince bir bakmış en başında Başbakan Mesut Yılmaz'ın ismi. İkinci isim de Eyüp Aşık. "Siz ne yapmak istiyorsunuz, maksadınız ne?" diye arkadaşları fena halde haşlamış. Demek ki her şeyi incelemeden yollama gibi bir misyonu yok. Saçma dediklerini gönderiyor, ciddiye alınması gerekenleri saklıyor. O tarihte bu konuyla ilgili, yani gönderilen CD'lerle ilgili bir inceleme yapıldığını zannetmiyorum. Olsa değerlendirmesi ile birlikte gönderilirdi.

- Ama MİT'in, Ergenekon'un faaliyetlerinden Tuncay Güney vasıtasıyla haberdar olduğu yönünde iddialar var…
Bilmiyorum. Bana sanki "Kokma, bulaşma ama bir şey yapıyor görüntüsünde ol" tarzında bir davranışmış gibi geliyor. Bazen olayların çok geç haber alındığı da bir gerçek. Yani biliyorsa niye ortaya koymamış Atasagun, "Saçmaydı" diyor.

CD'LERİN GELİŞ YOLU
- Bazı askerler de işin içinde olduğu için ortaya koymak istememiş olabilirler mi?
Tabii olabilir. Ama neticede birilerinden korkarak, dengeyi gözeterek ülkeyi koruyamazsınız. Dengeleri gözetmek sizin vazifeniz değil. Yapmanız gereken şey tarafsız, korkusuz bir şekilde görevinizi yapmaktır. O CD'lerin nasıl yollandığı da tartışmalı. Güney'i sorgulayan birimin başında Adil Serdar Saçan var. Saçan, Tuncay Özkan'a çok yakın bir kişiydi. Tuncay Özkan aynı zamanda MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun'a da çok yakındı. Özkan MİT'le ilgili kitabını hazırlarken günlerce birlikte çalışmışlar, dost olmuşlardı. MİT Müsteşarlığı için Atasagun'u Mesut Yılmaz'a öneren kişi de Tuncay Özkan'dı. Yani yakın irtibatlar var. Bu bakımdan bilgiler, CD'ler, başka yollarla gelmiş de olabilir.
aktifhaber

Suikastte Askeri İhale İzi...
23 Haziran 2009 10:24

Perinçek'in avukatları röportajının durdurulması için mahkemeye koşarken, Mehmet Eymür suskunluğunu bozmya devam ediyor. İşte bugün söyledikleri...


Mehmet Eymür, faili meçhul kalan araştırmacı Necip Hablemitoğlu cinayeti ile Danıştay baskınındaki ilginç bağlantılara dikkat çekiyor: "Hablemitoğlu, askeri ihalelerle ilgili bilgi sızdıranca Ergenekon'un hedefi haline gelmiş olabilir..."

Röportaj: Abdurrahman Şimşek/Sabah

Necip Hablemitoğlu cinayeti hakkında ne düşünüyorsunuz? Cinayeti Ergenekon'a bağlı kişilerin işlediği iddiası doğru olabilir mi?
Olabilir... Hablemitoğlu Almanların ve Alman vakıflarının Türkiye üzerindeki faaliyetlerini açığa çıkaran yayınlar yapıyordu. Görünen hedefi, Almanların Türkiye üzerindeki etkinliğini kırmaktı. Ben o yayınların hiçbir zaman Hablemitoğlu'nun kendisi tarafından kaleme alındığını sanmıyorum. Çünkü onu aşan bilgiler vardı ve yazılar, resmi yazışma dilini andırıyordu. Hablemitoğlu cinayetinden hemen sonra çok dikkatimi çeken bir yayın yapıldı. Kimin tarafından hazırlandığı bilinmeyen ve ordudaki yolsuzlukları teşhir eden 'yolsuzluk.com' isimli bir site vardı. Bu site cinayetin ardından "Alçaklar" diye başlık atmıştı.

ALMAN İSTİHBARATI ETKİN
Açıklamada, sitelerinin en büyük destekçisi olan vatansever Necip Hablemitoğlu'nun vahşi bir şekilde öldürüldüğünü belirtiyor, askeri ihalelerle ülkeyi sömüren ve rütbesini şahsi çıkarlara alet edenler, ağır dille cinayetin sorumlusu olarak suçlanıyordu. Bu cinayeti incelerken bu gibi önemli noktaları dikkate almak gerekir. Bu sitede yayınlanan ordu mensupları ile ilgili bilgi ve belgelerin içeriden elde edildiği ve istihbari çalışmalara dayandığı bellidir. O dönemde Hablemitoğlu'nun bazı kuvvet komutanlarının danışmanlığını yaptığı da söyleniyordu. Hablemitoğlu bu süreçte hem askeriyeye yakın görünüp, hem de yolsuzluk. com adlı internet sitesine askeri ihalelerle ilgili bilgi sızdırınca Ergenekon'un hedefi olmuş olabilir. Almanya, Türkler açısından en geniş istihbarat ağına sahip ülkelerden birisidir. Alman istihbaratı Türkiye'de çok etkindir.

GÜNEY'İ ABD'DE BİR MİT'Çİ KARŞILADI
Hablemitoğlu ile aranızda ne gibi bir sorun vardı?
Evet, Hablemitoğlu benim ABD'de bulunduğum dönemde CIA'e çalıştığımı iddia eden ağır yazılar yazdı. Beni tanımıyordu. Bir tesadüf neticesinde onu yönlendirenin Tuğrul Keskingören isimli kişi olduğunu öğrendim. Keskingören her taşın altından çıkan bir kişi. Zannedersem halen ABD'de Virginia'da sosyoloji doktorası yapıyor. Ben ABD'de iken oradaki PKK'lılarla ilgili istihbarat çalışmaları yürütüyordu. Büyükelçilikle, askeri ataşelikle ve benimle ilişkisi vardı. Elçibey gibi önemli kişiler geldiğinde onları evinde ağırlıyor, Amerika'nın öbür ucunda da olsa her etkinliğe katılıp, Türkçü web siteleri kuruyor, makaleler yazıyordu. İnternetteki yazılarında bazen açık ismini, bazen de "Atilla Ongun" takma adını kullanıyordu. Bu nedenle Hablemitoğlu onu iki ayrı kişi olarak tanıyordu. "Açık İstihbarat" isimli sitede de yazıları var. Milliyetçi bir görüntüsü olan Keskingören, Yahudi asıllı bir Amerikalı ile evlendi. 2001 veya 2002'de Aydınlık Dergisi ABD Temsilcisi oldu. Tuncay Güney, ABD'ye gidişini Aydınlıkçı Adnan Akfırat'ın sağladığını söyleyince Güney'i ABD'de karşılayacak ilk isim olarak Keskingören'i düşündüm. Bana "CIA'cı", "Mossad'cı" diyenlerin önce kendilerine bakmaları lazım.

Yani cinayette yabancı servislerin parmağı olabilir mi?
Evet. Ama eylemi yapanlar bu servislerin içimizdeki uzantılarıdır. Yabancı servislerin Türkiye'de etkili noktalardaki insanlarla çalıştığı ve Türkiye'nin politikasını yönlendiği düşüncelerim her geçen gün güçleniyor. Çıkar ilişkilerinin, maddi hırsların ve fırsatçılığın ahlâki değerlerin çok üzerine çıktığı bir dönemde yaşıyoruz. Türkiye'nin tüm temel müesseselerinin gözden geçirilmesi, düzenlenmesi, temizlenmesi gerekir.

Danıştay'ı koruyan şirketin müdürü, bir özel harpçiydi

Danıştay cinayeti sırasında binayı korumakla görevli güvenlik şirketinin kameraları bozuktu. Bu şirketin güvenlik müdürünün eski bir Özel Harpçi olduğu söyleniyor. Bu doğru mu?
Danıştay olayında kameraların bozuk veya bakımda olduğunu ben de gazetelerden okudum. Oradaki güvenlik şirketinin başında, benim yanımda da çalışmış olan O.Ç. isimli emekli albay var. (1990'lı yıllarda MİT'te çalışan Orhan Çoban'ı kast ediyor.) Kaşif Binbaşı (Kozinoğlu) ile birlikte bize gelen grubun en kıdemlisiydi. Olay günü kameraların bozuk olması benim de dikkatimi çekmişti.

aktifhaber

Susurluk Mercedesinin Sırrı22 Haziran 2009 10:59Türkiye'den en çok konuşulan istihbaratçı Mehmet Eymür konuşmaya devam ediyor. Bakın Susurluk kazasına karışan Mercedes kime aitmiş...

Mehmet Eymür'den kavgalı olduğu eski müsteşar için çarpıcı değerlendirme: Şenkal Atasagun en kapasitesiz müsteşarlardan biriydi. Tahsil durumu yetersizdi. Müsteşarlığının iptali için dava açacağım

"Susurluk kazasına karışan Mercedes Abdullah Çatlı'ya aitti" diyen Eymür, Çatlı'nın bu araçla Meclis dahil her yere gidebildiğini, bu durumu kayıt altına aldıklarını ancak sonra bilgilerin çıkarıldığını anlatıyor

Röportaj: Abdurrahman Şimşek/Sabah

Mehmet Eymür'ün, 33 yıllık meslek hayatının son dönemlerinde yıldızının barışmadığı bir isim var. Bu isim eski MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun... Geçmişte iyi dost olan Eymür ve Atasagun'un arasındaki çekişmede ve gerginlikte, bazı mesleki anlaşmazlıkların önemli rolü var. Atasagun, MİT Müsteşarı iken Eymür'ün teşkilattan uzaklaştırılmasına neden oldu. İkilinin, sonradan çeşitli yayınlarla kamuoyuna da yansıyan mücadelesi nedeniyle Türkiye, teşkilat içinde yaşanan bazı bilinmeyenleri de öğrenmiş oldu.

ŞenkalAtasagun ile eskiden dosttunuz, ilişkiniz neden bozuldu? Şenkal, müsteşarlık uğruna, beni teşkilattan uzaklaştırmak isteyen iç ve dış güçlerle birlik oldu. Haysiyetimle oynadı. Beni teşkilattan uzaklaştırmak için mafya ile ilişkili gibi gösterdi. Kendisinin Çakıcı, Kaşif Kozinoğlu, Cemal Kulaksızoğlu, Semih Tufan Gülaltay ile çarpık ilişkilerini ise perdeledi. Esas mesele kendisinin mesleki açıdan yetersiz olması... Şenkal Atasagun ile Mikdat Alpay'ın müsteşarlık yarışına girdikleri günlerdi. O dönemde Mikdat Alpay, Şenkal Atasagun'un tahsil durumunun yetersiz olduğunu yaymaya başladı. Haklıydı...

HUKUKÇULARA DANIŞTIM
Müsteşarlık için 4 yıllık yüksek tahsil şartı vardı. Bir zamanların Maliye Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Şekip Altay, Demirel'e yakın biriydi. Şekip Bey de Şenkal Atasagun'un mezun olduğu iki yıllık Grenoble Üniversitesi'nden mezun olmuştu. Demirel, kendisini Toprak ve Tarım Reformu Müsteşarı yapmak istemiş, ama yapamamıştı. Çünkü tahsili mevzuata müsait değildi. Ama Atasagun'u müsteşar yaptılar. Benim bildiğim kadarıyla Atasagun, dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz'ın önerisi ve Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı'nın da desteğiyle geldi. Ben bu konuyla ilgili dava açmayı düşünüyorum. Hukukçulardan görüş aldım. "Atasagun, bu dava sonucunda müsteşar sıfatını ve özlük haklarını kaybedebilir" dediler.

ARACIN PLAKASI 'AC' İDİ
Susurluk süreci... - O dönemde Kont-Terör Merkezi yöneticisiydim. Abdullah Çatlı'nın, devletin her kademesiyle irtibatı vardı. Çatlı grubu tehlikeli bir oluşum haline gelmişti. Devleti, siyaseti yönetebilecek yeni bir örgütlenme tipi, terör olgusu olarak karşımıza çıkıyordu. Yarın öbür gün politikaya bir nevi Ergenekon'un yaptığı gibi müdahale edebileceği düşüncesini uyandırdı bizde. Kaza geçiren Mercedes araba resmiyette Sedat Bucak'a aitti ama arabanın plakası "AC" idi. Çünkü arabanın asıl sahibi Abdullah Çatlı'ydı. Çatlı bu araba ile Meclis dâhil her yere rahatça giebiliyordu. Biz bunları tespit edip teşkilat içi yazışmalarla kayıt altına aldık. Ama ben ABD'de iken bu bilgilerin kayıtlardan çıkarıldığını öğrendim.

YEŞİL'İN İRTİBATI JİTEM'LE
Gelelim Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım olayına... Oğlu Murat Yıldırım, yeni çıkan kitabında Yeşil'in sizi "baba" olarak gördüğünü yazdı. Yeşil'le ilişkinizin mahiyeti neydi? -Yeşil, başında olduğum Kontr-Terör Merkezi'nin elemanı olarak benimle çalıştı. Birçok kere onunla bir araya geldim ve konuştum. Beraber çalıştığı personelimiz onunla çok daha sık görüşüyordu. Yeşil, cesur yönleri olan, operasyonel faaliyetlere yatkın, tecrübeli biriydi. Bizimle çalışırken herhangi bir kanunsuz işi olmadı. Biz Yeşil'i yurt dışında yürüttüğümüz faaliyetlerde kullandık ve kendisinden memnunduk. Ama Yeşil'in asıl irtibatlı olduğu yer JİTEM'di. Daha fazla güvendiği insanlar jandarmadaki kişilerdi. Yani daha açık söylemek gerekirse başı sıkıntıya girdiğinde sığınacağı yer jandarma idi. Bunu bize kendisi ifade etmişti.

ÖCALAN İÇİN ÖDÜL ALIRDI

Daha önce yayınlanan bir belgeye göre Yeşil, Öcalan operasyonu için 500 dolar maaş alıyordu. O ortadan kaybolduktan sonra bu para ailesine mi verildi? - Öcalan operasyonu tam başarıyla sonuçlansaydı operasyonda rol alanlar iyi bir şekilde mükâfatlandırılırdı. Tabii Yeşil de... Ama işte ufak tefek aksaklıklar yüzünden operasyondan tam istediğimiz sonucu alamadık. Fakat bu operasyon Türkiye'nin kararlılığını göstermiş ve Suriye'yi büyük ölçüde rahatsız etmiştir.

'4 yıl şarttı, o ise 2 yıl okudu'
Mehmet Eymür, Atasagun'un MİT müsteşarlığı için yetersiz olduğu iddiasını, 4 yıllık yüksek tahsil şart olduğu halde 2 yıllık Grenoble Üniversitesi'nden mezun olmasına dayandırıyor.
"MİT'in 300 bin lirasını batıran kişiyi emekli ettiler"
MİT'in paralarının borsada batırıldığı iddiası var. Siz de bu iddianın muhatabısınız. - O olayın aslını söyleyeyim. Şenkal Atasagun zamanında, 1998'de, MİT'in örtülü ödeneğinden sorumlu Özel Muhasebe Sorumlusu K., zimmetinde bulunan 300 bin lira civarındaki parayı borsada kaybediyor. Özel muhasebeci doğrudan müsteşara bağlı. Esasında hakkında ceza davası açılması gerekirkenher nedense sessiz sedasız emekli ediliyor. Daha sonra K.'nin tekrardan sözleşmeli olarak teşkilata alındığını duyuyorum. Olayın benimle ve Kontr-Terör Merkezi ile bir ilintisi yok.
Çalıştığınız MİT müsteşarları arasında en başarılı olan hangisiydi? Şimdiki müsteşar Emre Taner'in performansını nasıl değerlendiriyorsunuz? - Çok yakın çalışmadım ama Fuat Doğu ve Ziya Selışık için akıllı, bilgili, tecrübeli, iz bırakan, gelişmeyi sağlayan insanlardı diyebilirim. Yakın çalıştığım Sönmez Köksal Bey'in de birçok yararlı hizmetleri olduğunu, teknik ve zihniyet açısından değerli katkılarda bulunduğunu söyleyebilirim. Şenkal Atasagun herhalde MİT'in tarihindeki en kapasitesiz ve zayıf müsteşarlardan biridir ama uzun yıllar kurumu idare etti. Emre Taner hayli tecrübelidir. Denge adamıdır. Kendisinin görev süresinin uzatılması iyi oldu. Hem Kürt sorununun çözülmesi sürecinde, hem de Ergekenon soruşturmasının devam ettiği dönemde MİT'in başında olmasında fayda var.
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> RÖPORTAJLA R Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com