EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

PKK'nIn 1 NumarasIyla Röportaj

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> RÖPORTAJLA R
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Sal May 05, 2009 8:52 pm    Mesaj konusu: PKK'nIn 1 NumarasIyla Röportaj Alıntıyla Cevap Gönder

PKK'nın 1 Numarasıyla Röportaj
05 Mayıs 2009 07:18

PKK'nın 1 Numarası Murat Karayılan'la Milliyet Gazetesi'nden Hasan Cemal röportaj yaptı. Terör örgütünün lideri ilginç açıklamalar yaptı.

PKK’nın bir numarası Murat Karayılan, ‘Öncelik silahların susmasıdır, kimse kimseye saldırmasın. Bu işi kendi aramızda konuşmaya başlayalım önce... Silahla değil, diyalogla işe başlayalım’ diye konuşuyor
Diyalog için gerekirse akil adamlardan oluşan bir mekanizma öneren Karayılan, ‘Önemli bir eşikteyiz! 1993’te de barış fırsatı vardı, kaçtı. Bu defa da kaçmasın. Artık kan dökülsün istemiyoruz” dedi

KANDİL DAĞI, Kuzey Irak
PKK uzun yıllardır Kandil Dağı’ndan yönetiliyor. “Önderlik makamı İmralı’dır” diyorlar, ama bugün PKK’nın bir numarası Kandil’de, dağda yaşayan Murat Karayılan.
Geçen cumartesi günü Kandil Dağı’nın eteklerindeki iki odalı ve basık tavanlı kerpiçten bir köy evinde Murat Karayılan’la dört saat konuştum.
Bulunduğumuz yer bir PKK üssü değildi ama onların deyişiyle ‘PKK bölgesi’ydi. Zaten böyle olduğu, dağların ve harikulade manzaraların arasından buluşma noktamıza doğru gelirken, etrafta gördüğümüz kadınlı erkekli, omuzları silahlı PKK’lılardan anlaşılıyordu.
Murat Karayılan, PKK’nın beş kişilik Başkanlık Konseyi’nden iki başkan yardımcısıyla birlikte gelmişti.
Bozan Tekin Şanlıurfa Bozovalıydı.
1980 ile 2000 arasında 20 yıl hapis yattıktan sonra dağa çıkmıştı.
Öteki Başkan Yardımcısı, gerçek adı Nuriye Kesbir olan Sozdar Avesta’ydı. Hollanda’da yaşarken yargılanmış, Türkiye’ye iadesi gündemdeyken kaçmış, Kandil’e, dağa çıkmıştı.
Murat Karayılan’ın yanındaki üçüncü kişi Ahmet Deniz, PKK’nın medya ve sivil kuruluşlarla ilişkilerinden sorumluydu.

6 saatlik yolculuk
Kandil yolculuğumuz cumartesi sabahı saat 6’da Erbil’den başladı. Üç araba değiştirdik. Kandil’deki köy evine vardığımızda saat 12’ydi.
Önce Azad’ın kullandığı kendi taksimizle, İran sınırına yakın Renya’ya geldik. Yanımda, bu coğrafyada, Güneydoğu’da yıllardır kim bilir kaç kez birlikte dolaştığım gazetemizin Ankara bürosundan Namık Durukan vardı.
Renya’da araç değiştirdik.
Dağlara vurduk.
Heyecan başladı.
Olayın kendi gerilimi...
Aynı zamanda nefes kesen doğa güzellikleriyle, kaya diplerinden fışkıran turuncu renkli ters laleler, kıpkırmızı gelincikler, ceviz ağaçları, nar ağaçlarıyla... Ve dipsiz kuyu gibi uçurumlarıyla bir yolculuk..
Japon yapımı kaçakçı cipiyle bir tarafı uçuruma açılan daracık, taşlı toprak yollardan dağa tırmanırken, dağdan inerken öyle anlar oldu ki yüreğim ağzıma geldi.
Tıpkı 1994’te, yine Kandil’de, İran sınırına bitişik Zeli kampına sığınmış PKK’lılarla görüşmek için fırtınalı, berbat bir sonbahar günü yaptığım seyahatta, veyahut 1993 yılı nisan ayında Lübnan’ın Bekaa Vadisi’nde, Suriye kontrolündeki Bar İliyas kasabasında Abdullah Öcalan’la geçirdiğim 24 saatte olduğu gibi...
Öyledir, bazen adrenalin yüklemesine ihtiyaç duyar gazeteci milleti...
Fotoğraf çekmek yasak!
Kayalıkların arasından gürül gürül akan suları aracımızla iki kez geçtik.
Silahlı PKK’lılar durduruyor.
Araç değiştirdikten sonra yine yola koyuluyoruz. Bu kez bir köy evinin önünde ihtiyaç molası. Cep telefonlarımızı kapatıp evde bıraktık, sonra yeniden yola devam...
Altı saat geçiyor.
Cumartesi günü saat 12’de Murat Karayılan bizi köy evinin önünde karşılıyor.
Karayılan, “PKK kırsalına galiba bu ilk gelişiniz” dedi. Zeli’yi, Bekaa’da Öcalan’la görüşmemi saymazsak öyleydi.
Hakkâri tarafını, Yüksekova’yı ilk gördüğümde de, barış gelse bu coğrafya tek başına turizm geliriyle kalkınır diye düşünmüştüm.
Şöyle dedim Murat Karayılan’a:
“Gazeteci kimliğimle buradayım. Türkiye’den herhangi bir yerden, herhangi bir mesaj vesaire getirmiyorum. Aklınıza böyle bir şey gelmesin. Bir gazeteci olarak PKK yönetiminin ne düşündüğünü öğrenmeye geldim.”
Şunu da ekledim:
“Bu görüşme lütfen kamerayla da kaydedilmesin. Biz gazeteci milleti haber konusu olmak yerine, haber yaparız.”
Karayılan:
“Sadece arşivimiz için beş on dakikalık görüntülü kayıt yapacağız.”
Onlar kendi teyplerini, Namık bizim teybimizi muşamba kaplı masanın üstüne koyup sohbeti başlattık.
Murat Karayılan’ın ilk sözü:
“Propaganda amacımız yoktur. Bir barış umudumuz vardır. Bu nedenle görüşmeye karar verdik sizinle...”

Olumlu mesajlar
Karayılan olumlu mesajlar verdi.
Negatif değil pozitif konuştu.
“Öncelik, silahların susmasıdır, kimse kimseye saldırmasın” dedi. Diyalog için somut bir mekanizma önerirken şöyle dedi:
“Önemli bir eşikteyiz!”
1993’te de, o tarihte ilan edilen ateşkesle de ‘büyük bir barış fırsatı’ ele geçirildiğini belirtti. Ancak ‘siyasal irade boşluğu‘ olduğu için ve sorun zamanın hükümeti tarafından tümüyle askere havale edildiği için, bu fırsatın heba edildiğini söyledikten sonra şöyle dedi:
“Barış fırsatı bu defa kaçmasın.”
Ekledi:
“Artık kan dökülsün istemiyoruz. Çünkü yıllar geçer yine aynı noktaya geliriz. Kan kaybeder Türkiye. Askeri yöntemlerle PKK bitirilemez; 25 yıl denendi bu ama olmadı.”
Ateşkesin 1 Haziran sonrasında, yine tek taraflı olarak uzayıp uzamayacağı konusunda herhangi bir şey söylemeyen Karayılan şöyle dedi:
“Öncelik, silahların susmasıdır.”
“Yani silah bırakma değil mi?”
Karayılan:
“Silah bırakma sonraki aşama... Önce silahların susması gerekiyor. Kimse kimseye saldırmasın. Bu işi kendi aramızda konuşmaya başlayalım önce... Silahla değil, diyalogla işe başlayalım, biz bize konuşalım.”
Araya giriyorum:
“Nasıl olacak bu? Bir yanda devlet, bir yanda PKK mı? Bu olacak iş mi?”

Akil adamlar mekanizması
Karayılan’ın mekanizması şöyle:
“İlk adımda silahlar susacak... Sonra diyalog başlayacak... Diyalog yeri İmralı’dır... Kabul edilmiyorsa, diyalog yeri biziz... Bizi de kabul etmiyorsa, siyasal olarak seçilmiş iradedir, (burada DTP’nin adını zikretmiyor, ama ben belirtince başıyla onaylıyor, HC)... Bu da olmuyorsa, o zaman ortak bir komisyon kurulur bir yerde, akil adamlar bir araya gelir. Örneğin İlter Türkmen, (eski Dışişleri Bakanı ve Büyükelçi) gibi, sizin gibi insanlar toplanır, böyle bir mekanizma harekete geçer, çalışmaya başlar... Böyle bir mekanizma muhatap alınır diyalog için devlet tarafından...”
Ekliyor Murat Karayılan:
“Neden olmasın, niçin böyle bir mekanizma oluşturulmasın ki?..”
Neden oluşturulmasın diye sorunca, Karayılan da soruyor:
“Siyasi irade mi yok?.. Boşluk siyasal alanda mı? Akla takılıyor, 2005’teki Başbakan nerede diye...”
PKK’nın bir numarası Murat Karayılan’la dört saatlik Kandil Dağı görüşmesinin ikinci bölümü ve Kuzey Irak notlarının beşincisi yarına...

‘10 askerin şehit olmasından biz de üzgünüz’Şunu sordum Karayılan’a:
“Tek taraflı ateşkes, eylemsizlik dediniz, bunu 1 Haziran’a kadar uzattığınızı açıkladınız. Peki bu arada Diyarbakır ve Hakkâri’de 10 askerin şehit olmasına yol açan son PKK saldırıları neydi?”
İlk tepkisi şu oldu:
“Bundan biz de üzgünüz.”
Şöyle devam etti Karayılan:
“Merkezden planlı bir şey değildi bu. Yerel düzeyde, sahada kendi inisiyatifleriyle alınmış bir karardı. Askerin araziye çıktığını görüyor, bir operasyonla üzerine gelindiği hissiyatına kapılıyor ve kendini korumak için tedbir alıyor, mayın döşüyor. Biz de üzgünüz.”

Milliyet

H. Cemal Karayılan'la Konuştu 2
06 Mayıs 2009 07:18

Hasan Cemal, Kandil'de PKK'nın bir numarası Murat Karayılan'la konuştu. 'PKK artık eski PKK değil' diyen Karayılan, Diyarbakır'daki dershane saldırısını anlattı.

Hasan Cemal/Milliyet

Karayılan PKK’daki değişimi, “PKK eskiye göre daha makul bir çizgide. Örneğin evvelce bağımsız Kürt devleti isterdi. Bu geçmişte kaldı. Yani artık ‘bölücü’ değil. Kürtlerin Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde eşit ve özgür olarak yaşamalarını istiyoruz. Şunu belirtmek isterim. Bu bir taktik değildir. Bölücülüğü, yani bağımsız devleti dışlayan süreç 1993’te başladı, 1999’da İmralı ile başladı. Pradigma değişti” sözleriyle açıklıyor

KANDİL DAĞI, Kuzey Irak
PKK’nın bir numarası Murat Karayılan‘la geçen cumartesi günü Kandil Dağı’nın eteklerindeki iki odalı, basık tavanlı, kerpiçten bir köy evinde yaptığım dört saatlik görüşmede, bir konuyu sürekli olarak sohbet gündeminde tutmaya çalıştım:
PKK’nın silah bırakması...
PKK’nın dağdan inmesi...
Bir ara şöyle dedi Karayılan:
“Bakın, biz aklımızı yitirdiğimiz için çıkmadık dağa. Kimilerinin dediği gibi piknik yapmak için de dağda değiliz.”
PKK’nın dağdan inmesi söz konusu edilince, Karayılan’ın yüzüne müstehzi bir gülümseme yayılıyor. Bunun öyle söylendiği gibi kolay olmadığını, bu aşamaya gelinceye kadar yapılması gereken başka işler olduğunu anlatan bir yüz ifadesi bu aynı zamanda...
Sıkıştırınca da şu tepkiyi verdi:
“PKK silah bıraksın söylemi havaya, yani boşa sıkılmış bir kurşundur. Bıraksın da nereye bıraksın? Nasıl bıraksın? Kime bıraksın? Zemini nedir silah bırakmanın? Silah bıraksın demenin bir anlamı yok. Önce oturalım, konuşalım.”

‘Daha makul bir çizgideyiz’
Murat Karayılan’a göre, PKK’ya ‘terör örgütü’ demekle bir yere gitmek olanaksız. PKK’nın aynı zamanda Kürtlerin özlemlerini yansıttığını, bu nedenle desteğini aldığını söylüyor.
Ve hep şunu ekliyor:
“PKK eski PKK değil artık.”
Değişim nedir sorusuna ise özet olarak şu yanıtı veriyor:
“PKK eskiye göre daha makul bir çizgide. Örneğin evvelce bağımsız Kürt devleti isterdi. Bu geçmişte kaldı. Yani artık ‘bölücü’ değil. Kürtlerin Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde eşit ve özgür olarak yaşamalarını istiyoruz. Şunu belirtmek isterim. Bu bir taktik değildir. Bölücülüğü, yani bağımsız devleti dışlayan süreç 1993’de başladı, 1999’da İmralı, (Öcalan’ın yakalanıp ömür boyu hapse mahkûm edildiği yıl, HC) ile başladı. Pradigma değişti.”
“Nasıl değişti?”
“Bakın biz artık ‘demokratik özerk Kürdistan’ diyoruz. Bu özerklikten kasıt, federasyon değildir. Sınırların yeniden çizilmesi değildir. Devletin üniter yapısını da bozmayan bir çözümdür. Mahalli İdareler Kanunu değişir, yerel yönetimler güçlendirilir.”

‘Bizim yaptığımız olumsuzluklar da var’
Murat Karayılan bunları belirttikten sonra, dünkü bölümde de yer aldığı gibi bir noktayı yine vurguladı:
“İlk önce silahlar susmalı!”
“Sonra?”
“Sonra sıra, Kürt kimliğiyle ilgili kültürel haklara,(Burada bir anayasa değişikliğine işaret etmiş oluyor, HC) ve kimilerinin af olarak anladığı ‘toplumsal uzlaşma projesi’ne gelir. Bu iki taraflı bir konu. Bir tarafta silahlı isyanlar yapılmış... Diğer tarafta inkar politikaları izlenmiş... Bunların tahribatları yaşanmış... Kürtlere karşı, bize karşı 17 bin küsur faili meçhul cinayet var... Evet, bizim yaptığımız bazı olumsuzluklar da var. Onun için bu toplumsal uzlaşma projesi diyoruz. Bu karşılıklı, iki taraflı bir şey. Bu proje karşılıklı olarak birbirini affetmektir. Gönüllü birlikteliği yansıtacak yeni bir anayasada uzlaşmaktır.”
Şunu ekliyor Murat Karayılan:
“Bütün dileğimiz, Kürtlerin kendi kültürlerini özgürce yaşamalarıdır.”

‘Kürt konferansı çözüm zemini oluşturabilir’
Dikkatimi çekiyor.
Kandil Dağı’nın eteklerindeki köy evinin basık tavanlı odasında Murat Karayılan’la ben konuşurken, beş kişilik PKK Başkanlık Konseyi’nin iki üyesi Bozan Tekin’le Sozdar Avesta hiç söze girmiyorlar.
PKK’nın dağdan inmesi, silah bırakması konusunu bir kez daha açıyorum. Bu defa Kürt Konferansı bağlamında.
Özetle şunu söylüyorum:
“Erbil’de bütün ülkelerdeki Kürtler için bir pan-Kürt Konferansı toplanacak ve PKK’ya silah bırakma çağrısı yapılacak; senaryo önceden öyle ayarlanacak ki, PKK da silah bırakma sürecine girecek. Böyle bir beklenti yaratıldı. Ama sonra konferans sonbahara kaldı. Siz mi, PKK mı neden oldu buna?”
Kürt Konferansı’yla ilgili böyle bir beklentinin yaratıldığına katılıyor Murat Karayılan. Bu konuda Irak Cumhurbaşkanı ve Kürt lider Celal Talabani’nin oynadığı role gülerek, biraz da alaylı bir dille değiniyor. Ama aynı zamanda Kürt Konferansı’nı önemsediğini belirtirken konuyu şöyle özetliyor:
“Konferans fikri başlangıçta bizim fikrimizdi. Ama en sonuncu girişim bize ait değildi. Doğru yaklaşılırsa, bir çözüm zemini yaratabilir bu konferans. Ancak şu da bir gerçek: Böyle bir Kürt Konferansı’ndan ‘PKK silah bıraksın!’ anlamı çıkmaz.”

‘Özal Kürt sorununa kafa yorardı’
PKK’nın bir numarası Karayılan’ın kafasında bir soru var:
Yeniden 1990’ların ilk yarısına mı dönülecek?
Özellikle 1994’e...
Güneydoğu’da yangının birden bire parladığı döneme... Soruyor Karayılan:
“Hükümet, 1990’ların başındaki gibi yine her şeyi askere mi havale edecek?”
Bunun yanıtı arıyor Karayılan.
Özetle şunları söyledi:
“1993’de Özal öldü ve bir barış fırsatı kaçırıldı. Özal, Kürt sorununu görebilen ve onu çözmek için ciddi biçimde kafa yoran bir liderdi. 1993’de Özal öldü ve 1994 hakikaten korkunç geldi,(Öcalan gibi Karayılan da Kürt sorunu konusunda Turgut Özal’a son derece olumlu bir yer biçiyor, HC). Yeniden 1994’ü andıran bir saldırı mı geliyor? Bir şeyler hissediyoruz ama emin değiliz. Erdoğan hükümeti sorunu askere havale eder ve bir kez daha kan gölü yaşanır mı? Siz ne düşünüyorsunuz?”

‘Demek asker de bekleyebiliyormuş...’
Murat Karayılan, 29 Mart sonrası dönemi okumaya çalışıyor.
Seçimlerde, DTP oylarının düşmesini öngören bir senaryo yazıldığını, Tayyip Erdoğan’ın buna çok angaje olduğunu ve kendine fazla güvendiğini, ancak sonunda hayal kırıklığına uğradığını, çünkü DTP’nin yerel seçimlerden oylarını da, belediye başkanlıklarını da arttırarak çıktığını anlatıyor.
Bu senaryoda askerin rolüne de üstü örtülü biçimde işaret ederken şöyle diyor:
“29 Mart öncesinde bir tasfiye senaryosu yazıldı. DTP oylarının düşmesine dayalı bir senaryo... Ama gerçekleşmedi. 25 yılın en sakin kışını yaşadık. 29 Mart’a kadar bekledi askeri. Demek asker de bekleyebiliyormuş, (Bu cümleyi biraz da alaylı bir dille söyledi, HC) Asker neden üzerimize gelmedi seçim döneminde? Ama bundan yine de umutlandık biz... Bazı çözüm emareleri gözüktü. Ordunun da yer aldığı yeni bir aşama olabilir diye düşündük. Ama olmadı. Seçimlerin hemen ertesi günü, 30 Mart’ta başladı asker, öyle büyük çapta olmasa da... 14 Nisan’da ise bu kez DTP’yi hedef alan operasyon için düğmeye basıldı. Oysa seçim sonuçları bizi barış ve demokrasi adına umutlandırdı.”

‘2005’teki Başbakan Erdoğan nerede?’
Karayılan, dört saatlik sohbetimiz sırasında sözü bir kaç kez Başbakan Erdoğan’a getirdi.
Erdoğan’ın 2005 yılının ağustos ayında, Diyarbakır’da yaptığı konuşmaya değindi. O konuşmasında Erdoğan, “Kürt sorunu bizim de sorunumuzdur; bu konuda devletin de hataları olmuştur; bunlar düzeltilir” demişti.
PKK’nın bir numarası, Erdoğan’ın bu konuşmasından bugüne bir şey kalmadığına birkaç kez şöyle bir değinirken, sözü hep aynı noktaya getirdi:
Siyasi irade boşluğu...
Şöyle dedi Karayılan:
“İyimser olamıyorum. En başta siyasi bir irade yok Kürt sorunu konusunda. Bu irade yokluğu çok ciddi bir sorun. Bugün artık generaller de farklı bir şeyler söylemeye başladılar. Ama siyasi irade nerede? 2005’de o sözleri söyleyen Başbakan nerede? 1994’de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken, üstüne vazife de değilken, Kürt raporu hazırlayarak partisinin liderine veren Erdoğan bugün nerede?”

‘Silahlı mücadele artık meşru savunma çizgisinde’
Karayılan, “PKK eski PKK değil” temasına geliyor bir kez daha. Yine PKK’nın değiştiğini anlatmaya çalışıyor. Basına açık olduklarını, “Gelip bizi bizden öğrensinler” diyor. Mücadele yöntemlerinin değişmeye başladığını belirtiyor.
Özetle şunları söylüyor:
“Biz on yıl önceki PKK değiliz. Silahlı mücadeleyi de klasik yöntemlerle yapmıyoruz artık. Meşru savunma çizgisi temelinde çalışıyoruz. Kitle faaliyetlerine, sivil itaatsizliğe, siyasal çalışmaya ağırlık veriyoruz. Ama bu arada 6-7 bin silahlı insanı ne yapacaksınız? Onlar bir yerde kazanımların, meşru savunmanın güvencesi... Biz insan ölümünü istemiyoruz. Son dört yıldır sınırlı bir savaş içindeyiz. 1993, 1994’deki gibi değil. Kırsal alanda, üstüne gelirse kendini savunursun.”

‘Dershanedeki patlama da kontrol dışı oldu’
Sonra da şunu ekliyor:
“Yeni dönemde, 29 Mart seçimleri sonrasında, yeniden bir savaş dayatılırsa... Bunu düşünmek bile istemiyoruz. Böyle bir dayatma halinde, 1990’ların ilk yarısındakini aşar, çok daha şiddetli olur, iki taraf açısından da. Biz bunu istemeyiz. Ama buna da hazırlıklıyız. İstenmeyen sonuçlar çıkabilir. Biz kontrol dışı bir şey yapmayız. Masum insanlara, sivillere zarar veren, meşru savunma dışındaki askeri eylemler terör sınıfına girer.”
Karayılan, bu çerçevede sözü Diyarbakır’da dershane önünde yaşanan o korkunç patlamaya, terör eylemine getirerek şöyle söylüyor: “Çok yanlıştır. Biz de tasvip etmedik. Kontrolümüz dışında oldu.”
PKK’nın bir numarası Karayılan, Obama Amerika’sı ve AB’ye ilişkin neler düşünüyor? Fethullahçılar hakkındaki görüşleri nedir? PKK önkoşulsuz silah bırakabilir mi? İran ve Hizbullah... Karayılan’ın hükümete son çağrısı nedir?
Kuzey Irak notlarının altıncısı ve Karayılan’la Kandil Dağı sohbetinin üçüncü bölümü yarın.

Karayılan'la Röportaj - 3
07 Mayıs 2009 07:23

Milliyet Yazarı Hasan Cemal'in PKK'nın şuanki lideri Murat Karayılan'la yaptığı röportajın 3. bölümü... Karayılan siyasetçilerin askerin gerisinde kaldığını söylüyor.

Karayılan Avrupa Birliği’ni, özellikle Fransa’yla Almanya’yı eleştiriyor. Her iki ülkenin de Türkiye’yi AB’de görmek istemediklerini söylüyor; bu nedenle bu ülkelerin Kürt sorununda çözümsüzlüğe oynadıklarını belirtiyor. Karayılan, “Bu sorun çözülmeyince, çatışma devam edince, bu ülkelerin sana karşı söyleyecekleri bin türlü lafı olacak seni AB’ye sokmamak için. İnsan hakları diyecekler, bin türlü şey diyecekler. Bu durumu okuyamıyor Türkiye...” diyor. Obama’nın liderliğindeki ABD için ise, ‘Obama da Bush gibi mi yapacak, yani çözümsüzlüğe mi oynayacak? Emin değilim. Keşke siyasi çözümü içtenlikle istese Obama Amerikası... Ne yapacak, kestiremiyorum. Çözüme büyük katkısı olur Amerika’nın...” diye konuşuyor

KANDİL DAĞI, Kuzey Irak
PKK’nın bir numarası Murat Karayılan 1956’da Suriye sınırında bir köyde doğmuş. Gaziantep Makine Yüksek Okulu’nu bitirmiş. 1970’lerin başında, daha ortaokul sıralarındayken 12 Mart döneminde Deniz Gezmiş’lerden etkilenip ‘solcu’ olmuş...
O yılları anarken ekliyor:
“Sonra da Kürt sorununu kucağımızda bulduk.”
Kandil Dağı’nın eteklerindeki iki odalı köy evindeki dört saatlik sohbetimizde sordum:
“Başbakan Erdoğan hükümetine bir çağrınız varsa, bunu bir, iki, üç, dört diye satırbaşlarıyla nasıl özetlersiniz?”
Durdu, bir süre konuşmadı.
PKK’nın beş kişilik Başkanlık Konseyi üyeleri Bozan Tekin ve Sozdar Avesta’yla göz göze geldi. Biraz başka konulara değindi. Kafasında evirip çevirecek kadar zaman kazandıktan sonra tane tane konuşmaya başladı Karayılan.
Not defterimden aktarıyorum:
“(1) Hükümet, sorunu yeniden askere havale etmesin. Kürt sorununda silahları devre dışı bırakabiliriz. Devlet de anlayış göstermeli.
(2) Askerde eskiye göre biraz daha farklılık var, değişiklik var. Ama buna karşılık siyaset eksiği var, liderlik eksiği var.
(3) Hükümet bir açılım yaparsa, biz de gerekeni yaparız. Keşke bir adım atılsa...

‘DTP’ye yapılan siyasi katliam’
(4) Bizim sorumlu bir duruşumuz var. Başkanımız halen hapistedir. 4 bin PKK’lı da hapistedir, bunu unutmayın.
(5) Biz yerel seçimlerle birlikte bir yumuşama beklerken, tam tersi oldu. DTP’ye dönük operasyon, bastırma başladı. Bu bir ‘siyasal katliam’dır. Olmaz böyle şey. Oysa, biz yumuşama beklentisiyle 1 Haziran’a kadar uzattık eylemsizliği, ateşkesi... 29 Mart seçimlerinin mesajı demokrasidir.
(6) Başbuğ, PKK’yı bitirmek için bu yılın bir şans olduğunu söylüyor. ‘Uluslararası konjonktür de müsait PKK’yı bitirmek için’ demek, gerçekleri görmemektir. Biz siyaset diyoruz. Bakın, 1999 şokunu, (Öcalan’ın yakalanması, HC) yaşayan bir PKK bir daha bitmez. PKK hem dağa dayanır, hem kitleye dayanır çünkü... (Biraz durup devam ediyor) Ne yani şimdi Amerika gelip bizi dağda mı bitirecek?

‘Empati, evet biraz empati...’
(7) Kürtleri asimile etmeye dönük politikalar başarılı olmadı. PKK’yı bitirmeye dönük politikalar başarılı olmadı. Bitmedi PKK...
(8) Şimdi siyasal çözüm şansı vardır, koşullar olgunlaşmıştır. Bu fırsatı kaçırmayalım. Yeni bir savaş süreci açılmasın, barış süreci açılsın. Batı’daki, bölgedeki bazı ülkelerin Kürt sorununda çözümsüzlüğe oynayan politikaları Türkiye’nin zararınadır. Kürt sorununu çözen bir Türkiye, bölgede lider olur. Bunun için toplumsal uzlaşmaya ihtiyaç vardır.
(9) Hani ne diyorlar, empati... Evet biraz empati! Artık ne asker ölsün, ne biz ölelim.
(10) Uzattığımız el havada kalmasın!”
Karayılan’ın çağrısı böyle.
Ankara’ya bu çağrısını özetlerken bir ara Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ’un son basın toplantısına değindi. Dağda, televizyondan dikkatle izlemişler toplantıyı. Bu arada biraz da alaylı bir dille dedi ki:
“Başbuğ bizi de insandan saydı. Hani, ‘Terörist de insandır!’ dedi ya...”
Murat Karayılan’ı dinlerken defterimin bir kenarına not ediyorum. PKK’nın bir numarası her seferinde, “Kürt sorunu bizden sorulur; bu sorun çözülecekse, ancak bizimle çözülür” demeye getiriyor.
PKK ile Kürt sorununu özdeş kılan bu söylem, “PKK’nın üstüne gelmek, PKK’yı dışlamak, Kürt sorununda çözümsüzlüğe oynamaktır” diye ifade edilebilir.

‘Fransa ve Almanya çözümsüzlüğe oynuyor’
Karayılan bu bakış açısından hareketle Avrupa Birliği’ni, özellikle Fransa’yla Almanya’yı eleştiriyor. Her iki ülkenin de Türkiye’yi AB’de görmek istemediklerini söylüyor; bu nedenle bu ülkelerin Kürt sorununda çözümsüzlüğe oynadıklarını belirtiyor.
Bu durumu, Türkiye’de siyasetin, Başbakan Erdoğan’ın okuyamadığı kanısında Murat Karayılan.
Şöyle diyor:
“Fransa’sı, Almanya’sı seni Avrupa Birliği’nde görmek istemiyor. Onun için de Kürt sorunu çözülsün istemiyorlar. Bu sorun çözülmeyince, çatışma devam edince, bu ülkelerin sana karşı söyleyecekleri bin türlü lafı olacak seni AB’ye sokmamak için. İnsan hakları diyecekler, bin türlü şey diyecekler. Bu durumu okuyamıyor Türkiye...”
AB böyleyse, ABD nasıl?

‘Obama’nın ne yapacağını kestiremiyorum’
Karayılan şöyle dedi:
“Şimdi Başkan Obama ne yapacak? Başkan Bush Amerika’sı da Kürt sorununda çözümsüzlüğe oynadı. Aslında Lozan’dan beri Kürt sorununda çözümsüzlük siyaseti sürüyor Amerika’nın. Bunu Türkiye’ye karşı bir koz olarak tutuyor. Örneğin İsrail’in de işine geliyor çözümsüzlük hali. Böylece Türkiye’nin İsrail’e ihtiyacı olacak, İsrail’in Heron uçaklarına Türkiye’nin ihtiyacı olacak, (Türkiye’nin İsrail’den satın aldığı pilotsuz keşif uçakları, Kandil’in tepesinde uçarak PKK hedefleri saptıyor, HC). Bölgede İran da istemez Kürt sorununun çözümünü, benzer nedenlerle... Hepsi çözümsüzlüğe oynarlar Kürt sorununda...”
“Obama Amerika’sı ne yapacak?”
“Emin değilim. Obama da Bush gibi mi yapacak, yani çözümsüzlüğe mi oynayacak? Keşke siyasi çözümü içtenlikle istese Obama Amerika’sı... Ne yapacak, kestiremiyorum. Çözüme büyük katkısı olur Amerika’nın...”
Şunu da ekliyor bu arada:
“Bu sorunu biz bize çözelim. Gerçek bir liderle Türkiye’nin bu sorunu 24 saatte çözülür.”

‘Bir zamanlar Kürtçe bile yasaktı’
Karayılan’a iki soru sordum.
Birincisi özetle şuydu:
“PKK 1984’te Eruh ve Şemdinli baskınlarıyla silahlı mücadele başlatmamış olsaydı, bu kadar kan ve gözyaşı akmamış olsaydı, Kürt siyasal hareketi barışçı yöntemlerle bugün çok daha güçlü olmaz mıydı?”
Karayılan’ın yanıtı:
“Hayır olmazdı. Büyük ihtimalle biterdi Kürtler... Unutmayın bir zamanlar evde bile Kürtçe konuşmak yasaktı. İnsanlar kendi evinde bile Kürtçe konuşmaya korkardı.
Silahlı isyan büyük yıkıntılara, üzüntülere yol açtı ama bu süreçtir, Kürt gerçeğini Türkiye’de sahneye çıkaran... Bugün aramız olmasa da, İsmail Beşikçi Hoca, Şemdinli ve Eruh’la başlayan süreç için, ‘Kürt teslimiyetçiliğine sıkılan kurşundur’ der.”

‘Önkoşulsuz silah bırakırsak her şey beter olur’
İkinci sorum şuydu:
“PKK bugün önkoşulsuz, her hangi bir koşul öne sürmeksizin silah bıraksa, dağdan inse, Kürtler için daha iyi olmaz mı, Kürt siyasal hareketi daha güçlenmez mi?”
Murat Karayılan’ın cevabı:
“Sanmıyorum. Bakın, DTP bu kadar oy aldı, Meclis’e girdi. Başbakan elini uzatmıyor DTP’ye, Başbuğ tanımadığını söylüyor. Bu arada Başbuğ, bireysel kültürel haklara taraftar olduklarını, kolektif haklara karşı çıktıklarını söyledi. Biz şimdi hiçbir şey olmadan silah bıraksak, her şey çok daha beter olur bizim açımızdan...”
Kuzey Irak notlarının yedincisi, Murat Karayılan’la dört saatlik Kandil görüşmesinin dördüncüsü yarına...
Dünkü yazımın sonunda duyurduğum bazı konuları, Fethullahçılar’la, İran ve Hizbullah’la PKK ilişkilerini, PKK’nın tepesinde Karayılan-Bayık çatlağı var mı yok mu sorusunu, Bostancı olayıyla PKK’nın ilintisini yarına bırakıyorum.
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> RÖPORTAJLA R Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com