EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

KEMAL GÜRÜZ

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> ÇÖPLÜK
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Prş Oca 22, 2009 11:56 pm    Mesaj konusu: KEMAL GÜRÜZ Alıntıyla Cevap Gönder

Fehmi Koru
Yeni Şafak

Kemal Gürüz ve gerçekler

YÖK'ün eski başkanı Prof. Kemal Gürüz'e “En iyi savunma saldırıdır” aklını vermiş olmalılar ki, Ergenekon davası kapsamında gözaltına alınıp salıverildikten sonra gazeteler ve televizyon ekranları onunla dolu. “Ben Süleyman Demirel'in adamıyım” ile başlayıp “Ne Avrasyası, ben Amerikancıyım” diye devam eden bir kendini savunma tarzı var.

Sanki bu dedikleri kamuoyundaki kanaatlerle çelişiyormuş gibi...

Bir de şunu yapıyor: Vaktiyle yönettiği YÖK'te başına hukuki dertler açarak sonunda Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e görevden aldırdığı Prof. Beşir Atalay'ın içişleri bakanlığı koltuğunda oturmasını işin içine 'intikam' duygusu katmakta kullanıyor. O Prof. Atalay'ı görevden aldırmış, şimdi de polisler bakan adına kendisini Ergenekon kapsamında derdest etmişler... İzleyen ve okuyanda bu hissin doğmasını arzuladığı o kadar belli ki...

Dün çıktığı televizyon programında söylediklerini, bir gazete, “Atalay 'irtica'dan görevden alınmış bir rektör” başlığıyla özetlemişti.

Kemal Gürüz doğru söylemiyor...

Devlet adamlarının yurt içi ve dışı seyahatleri sırasında tanıştığım Afyon'lu işadamı Yusuf Özer'in bir telefonuyla YÖK'te olup bitenlerin göze çarpandan farklı olduğunu öğrenme fırsatı bulmuştum. Afyon'a büyük eserler kazandırmış işadamı, bütün kentin gözbebeği gibi baktığı Kocatepe Üniversitesi'yle de ilgileniyordu.

Telefonda, bana, YÖK Başkanı Gürüz'ün üniversitenin başındaki rektörü kapalı kapılar arkasında sıkıştırıp istifaya zorladığını anlattı. Benden beklediği, baskı karşısında ne gibi bir tavsiyem olabileceğiydi. YÖK Başkanı Gürüz, “İstifa etmezsen, seni de Kırıkkale Üniversitesi Rektörü Beşir Atalay gibi 'irtica' ithamıyla görevden aldırırım, açılacak davalardan başını alamazsın” diyormuş...

Benzer baskılara muhatap kalan Pamukkale Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Arif Akşit, Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Rektörü Prof. Abdurrahman Güzel de, Kocatepe Üniversitesi Rektörü Prof. Şehabettin Yiğitbaşı gibi çareyi istifa etmekte buldular.

Bu rektörlerin hiçbirinin 'irtica' ile uzaktan yakından bir ilişkisi olmadığını tanıyanlar biliyor...

O dönemde, üniversite çevrelerinde, yeni YÖK Başkanı'nın bu istifalarla kendi meşrebinden, hatta kendi mektebinden öğretim üyelerinin önünü açmayı planlandığı konuşuluyordu. Gerçekten de, rektörü görevden alınan veya istifaya zorlanan üniversitelerin başına Kemal Gürüz'ün ODTÜ'den arkadaşları atandı.

“Ben Amerikancıyım” diyen birinin bu iddiasını tartışmaya değer bulmam, ama mesleki kariyerinde önemli bir yeri olan Süleyman Demirel ile irtibat iddiası gerçekten şaşırtıcıdır.

Kocatepe Üniversitesi'nin Rektörü Prof. Şehabettin Yiğitbaşı 'irtica' iddiasının üzerine hiç yakışmayacağı bir üniversite öğretim üyesidir. Afyon'da iyi tanınan Yiğitbaşı ailesinin bir önceki neslinde Demokrat Parti (DP) milletvekilliği yapmış baba bulunur. Onun namına endişesini benimle paylaşan işadamı Yusuf Özer de Süleyman Demirel'in çok yakınıydı.

Gözaltı olayından sonra 'intikam' tezini ilk dile getirdiğinde, Kemal Gürüz, Beşir Atalay'ın 'irtica' soruşturması yüzünden daha fazla görevde kalamayıp istifa ettiğini söylemişti. Gerçekten de o dönemde üzerlerinde baskı uygulanan rektörlerin büyük çoğunluğu baskı sonucunda istifa yolunu seçmişti. Prof. Atalay ise, kapalı kapılar ardında kendisine yöneltilen ithamların üzerinin örtülü kalması yerine görevine devam edip açılan soruşturmalarla boğuşmayı yeğledi.

Bugün siyasi hayatın içinde olduğuna göre, hakkındaki itham ve iddialar boşa çıkmış demektir...

Birilerinin Kemal Gürüz'e şunu da öğretmesi iyi olacak: “En iyi savunma saldırıdır”, ama gerçeğe dayanması şartıyla...


AMERİKANCI GÜRÜZ 9 BİN LİRAMI GERİ VER

22 Ocak 2009 07:36
Ergenekon'da gözaltına alınıp serbest bırakıldıktan sonra 'Ben ulusalcı değil, Amerikancıyım' diyen YÖK eski Başkanı Kemal Gürüz'ün çark ettiği ortaya çıktı. Prof. Tahir Hatipoğlu, 2002'de 'Amerikancı' dediği için kendisinden tazminat kazanan Gürüz'e “9 bin TL'yi geri ver' diyor
Ergenekon kapsamında gözaltına alınıp serbest bırakıldıktan 'Amerikancı' olduğunu ilan eden YÖK eski Başkanı Kemal Gürüz'ün kendisine aynı nitelemeyi yapan Tahir Hatipoğlu ile Hatipoğlu'nu programına çıkaran Ahmet Hakan'dan 9 bin TL tazminat aldığı ortaya çıktı. Gürüz'e dava açmaya hazırlanan Hatipoğlu 'Madem Amerikancısın 9 bin TL'mi geri ver” diyor.

6 YIL ÖNCE AMERİKANCI OLMADIĞINI TESCİL ETTİRDİ

Ergenekon soruşturmasında gözaltına alınmasıyla ilgili Hürriyet yazarı Ahmet Hakan'a verdiği röportajda “Ben ulusalcı değilim Amerikancıyım” diyen YÖK eski Başkanı Kemal Gürüz, 2005'te mahkeme kararıyla 'Amerikancı' olmadığını tescil ettirdi. Gürüz, 30 Aralık 2002'de Kanal 7'de yayınlanan 'Haber Saati' programında kendisine 'Amerikancı' diyen Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tahir Hatipoğlu ile program sunucu Ahmet Hakan'a dava açtı. 2005'te sonuçlanan davada Hatipoğlu ve Hakan faiziyle birlikte 9 bin TL tazminat ödemeye mahkum oldu.

HATİPOĞLU: EVİME HACİZ GELDİ

O dönemde Tüm Öğretim Üyeleri Derneği (TÜMÖD) Başkanı olan Prof. Dr. Hatipoğlu Yeni Şafak'a konuyla ilgili şunları söyledi: “Gürüz, Ahmet Hakan'ın yönettiği programda, kendisine 'Amerikancı' dediğim için Ahmet Hakan'ı ve beni mahkemeye verdi. 'Gürüz Amerikancı ve tamamen Amerikan çizgisinde ilerliyor' demiştim. Faiziyle birlikte 9 bin TL aldı. Bu paradan dolayı evime haciz geldi. Bizden bu tazminatı alan Gürüz, şimdi 'Amerikancı' olduğunu itiraf ediyor. Traji komik bir durum. Avukatlarımla görüştüm, parayı geri almak için dava açacağım” dedi.

Ödemeyİ Kanal 7 yaptI

Gürüz, kendisi hakkında “Bu adam gerçek Atatürkçü değil, Atatürk'ü tüccar olarak kullanıyor, Amerikancı ve tamamen Amerikan çizgisinde ilerliyor” diyen Prof. Hatipoğlu'na 2002'de Ankara 20'nci Asliye Hukuk Mahkemesi'nde manevi tazminat davası açtı. Davayı 16 Haziran 2005'te kazandı. Yargıtay'da da onanan 4 bin 500 YTL tazminat aradan geçen 3 yılın faiziyle birlikte yaklaşık 9 bin YTL olarak Gürüz'e ödendi. Ödemeyi Hakan ve Hatipoğlu adına Kanal 7 yaptı.

40 bin liramı aldı şimdi sıra bende

Gürüz'ün kendisine bugüne kadar çeşitli suçlamalarla toplam 10 dava açtığını söyleyen Prof. Dr. Hatipoğlu, kendisinin ise ilk kez Gürüz'e dava açacağını belirtti. “Gürüz davaları” adlı kitabı yayına hazırladığını açıklayan Hatipoğlu, “Gürüz 10 kez dava açtı, 3'ünü kazandı. Benden 40 bin liraya yakın para aldı. Gürüz'ün aynı zamanda Devlet Bahçeli'nin avukatı olan ve kendisini Ergenekon davasında da savunan avukatı Sedat Aksakallı tarafından açtığı davaların gerçeklerini tek tek kitabımda anlatacağım” dedi.

Ahmet Hakan'a çağrı: Gel hakkımızı alalım

Hürriyet yazarı Ahmet Hakan'a e-maille göndererek çağrıda bulunan Prof. Hatipoğlu şöyle konuştu: “Ahmet Hakan kendisine Amerikancı olduğunu söyleyen Gürüz'e 'Bizden aldığınız 9 bin YTL ne içindi?' diye sormuyor ve çok ayıp edi-yor. Kendisine bu tavrı hiç yakıştırmıyorum. Ben kendisine çağrıda bulunuyorum. Kendisine mail de yolladım, 'Gel Gürüz'den hakkımızı birlikte isteyelim' dedim. Her ne kadar parayı Kanal 7 ödese de orada hem Ahmet Hakan'ı, hem beni mahkum ettirdi. Bugün bu paranın haksız yere ödendiği ortaya çıkmıştır. Çünkü, Gürüz doğru söylüyor. Kemal Gürüz Amerikancıdır. O günkü programda söylediğim gibi, Amerikan çizgisinde ilerliyor. Dava açmak için Ahmet Hakan'dan cevap bekliyorum ama o yanaşmasa da ben bu parayı geri almak için dava açacağım.”

Ne demişti?

Kemal Gürüz 18 Ocak'ta Hürriyet'te yayınlanan röportajında Ahmet Hakan'a şunları söyledi: “Amerikan emperyalizmi palavradır. Ben Amerikancıyım. Dünya barışını ancak Amerika sağlayabilir. Türkiye'nin Batı ittifakının dışına çıkması felaket olur. Bu hükümet, ülkeyi Batı ittifakının dışına çıkarıyor. Asıl büyük tehlike budur.”

haber10

Salih Tuna

Baykal'a oy veren Erbakan düşmanı bir Demirelci

Naçizane yazıma, "Üç özelliği birden icraya memur bu hilkat garibesi kimdir, neyin nesidir?.." gibi sorulara neden olabilecek bir başlık seçmek istemezdim.

Lakin bir insan evladını tanımlarken bazen istifham oluşmasına engel olamazsınız.

Diyeceksiniz ki, siz de küçük insanlar gibi kişilerle değil, büyük insanlar gibi fikirlerle ilgilenin.

Haklısınız, da, ortada ele avuca gelebilecek bir fikir varsa.

El attığınız fikir daha ilgilenemeden buharlaşıyorsa veya elinizden kayıp düşecek kadar kaypaksa, doğal olarak "mal" elinizde kalır. Mal, yani, adam!

Mesela, "Ben Amerikancıyım…" dedikten birkaç gün sonra, "Amerikan taraftarı bir Türk milliyetçisiyim…" yollu lakırdılar edebilen bir adamın fikrini, teşrih masasına nasıl yatırabiliriz?

Aynı hızla devam etse, "Türk taraftarı bir Amerikan milliyetçisiyim..." eşiğine varmayacağını kimse garanti edemez ki!

Dolayısıyla ne desek olmaz: "Türk milliyetçiliğinin" Amerikancı meşrebinden desek, hiçbir Türk milliyetçisi onu eşikten içeri sokmaz.

Daha dün, Yeniçağ gazetesinden İsrafil K. Kumbasar, "Türkçe bilim dili değildir. Bundan sonra da olacağa benzememektedir…" sözünü yüzüne vurarak, "Sen kim, Türk milliyetçisi olmak kim?" dercesine bi güzel kovalamıştır onu.

Evet, bildiniz; eski YÖK Başkanı Kemal Gürüz'den bahsediyorum.

Ahmet Hakan'ın "Tarafsız Bölge"sinde, CHP'ye oy verdiğini, vereceğini söyleyen de kendisidir; Demirelci olduğunu da.

Gelgelelim, o mu Demirelcidir, Demirel mi Gürüzcüdür; orası biraz muamma.

Çünkü Prof. Mehmet Sağlam, zamanın cumhurbaşkanı Demirel'e, "Benden sonra kimi atarsanız atayın, YÖK istikametten sapmaz; dolayısıyla Kemal Gürüz hariç, 63 rektörden herhangi birini yerime düşünebilirsiniz…" demiş, Demirel de tutmuş Kemal Gürüz'ü YÖK Başkanlığı'na atamıştır.

Hazretin bilim adamlığı da, kerameti kendinden menkul Türk milliyetçiliğine benziyor.

Gazali ile İbni Rüşt arasındaki tartışmadan hareketle İslam hakkında ahkam kesmekten imtina etmediği bir televizyon programında, üniversiteye dönmeyi düşünür müsünüz sorusuna, uzmanlık alanı olan Kimya'da çok yeni gelişmeler olduğu için ayak uyduramayacağını söyleyerek, daha çok uzman olmadığı alanda bülbül kesildiğini ortaya koymuştur.

Hulasa, uzmanlık anlayışında acayip "uzmanlaşmış" bir bilim adamıdır.

YÖK Başkanlığı da nerdeyse başörtüsü avcılığıyla geçmiş; sekiz yıl süren devr-i saadetinde, üniversitelerimiz uluslar arası bir tek başarı yakalayamamıştır.

Demem o ki; Ertuğrul Özök bile onun kadar YÖK Başkanlığı yapabilirdi. Ya da Kemal Gürüz, Özkök kadar yazabilirdi. Veya, her ikisi…Üff ya, ne bileyim ben; al birini vur ötekine.

Ancak…

Ertuğrul Özkök asla onun kadar sevimsiz değildir.

Erbakan hakkındaki iddialarını yanıtlamak için kendisini tartışmaya davet eden Şeref Malkoç'a, "Herkesin hayalini yerine getiremem. Benim de hayallerim var. Bir gün Nadal'la tenis oynamak isterim ama bu mümkün değil…" şeklinde ergenlik dönemi esprisiyle karşılık verdikten sonra Ahmet Hakan'a dönüp, biraz muzibim falan diyebiliyor.

Yahu senin her tarafın muzip olsa ne yazar! Daha nezaketsizlikle muzipliği tefrik etmekten acizsin!

Hazrete, İçişleri Bakanı Beşir Atalay soruluyor; "Benim mental dünyamda, irticai faaliyetlerinden dolayı rektörlükten alınmış biri olmasının dışında hiçbir anlamı yok…" diye kestirip atıyor.

Öyle bir sevimsizlik ki bu, anlatmak kabil değil.

Sabih Kanadoğlu donukluğuna, ormanda avını kıstıran Tecavüzcü Coşkun'un histerisini ekleyin, üzerine bir miktar da Zekeriya Beyaz sıcaklığı serpiştirin, belki bu sevimsizliğe biraz olsun ulaşabilirsiniz.

Lafa bakın, lafa: "Erbakan, rektörler başörtülülere selam duracak demişti; gördük, kimin kime selam durduğunu…"

Vaktiyle YÖK Başkanlığı yapmış bir profesöre bu üslup yakışıyor mu?

Bu koğuş ağası üslubunu üç günlük gözaltından mı edindin?

E be yiğidim, hiç insan karşılığını hesap etmediği sözü söyler mi?

Başörtülü öğrenciler senin gibilere selam durmamak için başı dik vaziyette okullarını feda ettiler; ama senin başın "sıradan bir memurun" elinin altında kaldı denirse, ne cevap vereceksin?

yeni Şafak

Kemal Gürüz'ün Ramazan Tepkisi
27 Ağustos 2009 10:34

Eski YÖK Başkanı Kemal Gürüz ile Eskişehir'de bulunan eski rektör Engin Ataç'ın ramazan konuşması: Ankara'da iftar zamanı sokaklar bomboş, rezalet bu ya
İlişkili HaberlerTüm Haberler''Bu Yobazları Temizleyeceğiz''


Ergenekon sanığı Kemal Gürüz'ün ek klasörlerde yer alan telefon görüşmeleri halka bakışını ortaya koyuyor. Gürüz, Eskişehir'de bulunan eski rektör Engin Ataç ile yaptığı görüşmede iftar saatinde sokakların boşalmasından yakınıyor. Ataç ise gittiği bir alışveriş merkezindeki manzarayı aktarıyor: "Bir alışveriş merkezine gittik, ama doluydu, herkes de yiyor içiyordu. Vallahi öyle hoşuma gitti ki."

Ergenekon'un 3. iddianamesinin ek klasörlerinde ilginç telefon görüşmeleri yer alıyor. Ergenekon'un tutuksuz sanığı Kemal Gürüz'ün dönemin MGK Genel Sekreteri Tuncer Kılınç'ı 'türban' konusunda bilgilendirmesi, eski başbakan yardımcılarından Hüsamettin Özkan'ın 'Sezer itirafı' ve Gürüz ile bir rektörün 'iftar sohbeti' dikkat çekenler arasında. Gürüz'ün Anadolu Üniversitesi'nin eski rektörü ve eski YÖK üyesi Engin Ataç'la yaptığı görüşme 14 Eylül 2008 tarihli. Gürüz, 'iftar zamanı Ankara'da sokakların boş olmasından' yakınıyor. Eskişehir'de bulunan Ataç, "Burada da öyle." diyor. Gürüz'ün "Rezalet ya bu!" sözlerine Ataç, "Burada da öyle ama bugün akşamüzeri bizim burada bir alışveriş merkezi açıldı. Oraya gittik, ama doluydu, herkes de yiyor içiyordu. Vallahi öyle hoşuma gitti ki." cevabını veriyor. Gürüz, bu sözleri memnuniyetle karşılıyor: "İyi vallahi vallahi."

Kemal Gürüz, dönemin MGK Genel Sekreteri ve Ergenekon'un tutuksuz sanığı Tuncer Kılınç'a 'türban sorunu' konusunda resmî bir yazı da göndermiş. Gürüz, yazının girişinde Radikal Gazetesi'nin 17 Kasım 2002 tarihli haberine atıf yapıyor. 'Orgeneral Tuncer Kılınç: İmam hatiplere kız öğrenci alınmasın' başlıklı manşete destek veren Gürüz, "Bugünkü gazetelere yansıyan beyanatınıza tamamen katılıyorum. Bugün yaşadığımız ve artık irticanın simgesi haline gelmiş olan 'türban sorunu'nun kökü geçmişte yapılan bazı yasal düzenlemeler ile yargı kararlarına dayanmaktadır." ifadelerini kullanıyor. 1973 tarihli Milli Eğitim Temel Kanunu'yla 'okul-lise ayrımı kaldırılarak imam-hatip liselerinin önü açılmıştır' görüşünü savunan Gürüz, şöyle devam ediyor: "Ancak en can alıcı madde imam-hatip liselerini düzenleyen 32. maddedir. Bu maddede zikredilen amaçlar arasında yer alan 'Kur'an kursu öğreticiliği' ve 'hem mesleğe hem yükseköğrenime hazırlayan programlar' ibareleri sorunun başlıca kaynaklarındandır."

Gürüz'ün Hüsamettin Özkan'la yaptığı görüşmeye bir itiraf damgasını vuruyor. Görüşmenin konusu dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer. 9 Temmuz 2008 tarihli konuşmada Gürüz, Sezer'in uygulamalarından şikâyet ediyor. Özkan, "O günah bize yeter." cevabını veriyor. Özkan, "Dar bir gözlükle Türkiye'ye bakan bir insanı cumhurbaşkanı yaptık." diyor. İkilinin 1 Ağustos 2008 tarihli başka konuşmasında da söz yine Sezer'e geliyor. Gürüz, "Türkiye'yi bu hale getiren bak iki tane dönüm noktası var. Birincisi 27 Mayıs mahvetmiştir Türkiye'yi. İkincisi Ahmet Necdet'in cumhurbaşkanı seçilmesi." diyor. Hüsamettin Özkan, "Vallahi billahi. Hiç sorma. Orada büyük günahımız var bizim." karşılığını veriyor. Gürüz ise Özkan'ı "Ya senin günahın yok." diye teselli ediyor


Telefondaki küfürlerden dava açılır mı?

Telefon görüşmelerinde sık sık hakaret ve küfür eden Kemal Gürüz'ün, hakkında tazminat davası açılıp açılamayacağını da merak ettiği ortaya çıktı. YÖK'ün eski hukuk müşaviri olan Hasan Sayın'ı arayan Gürüz, "Şimdi Kemal Alemdaroğlu ile benim konuşmalarımı dinlemişler, iddianameye koymuşlar. Bu konuşmalarda bazı şahıslar hakkında geçen küfürler var. Bu konuşmalar bu şekilde iki kişi arasında geçen konuşmalar, haklarında küfür edilen üçüncü şahıslara tazminat hakkı, hakaret etti, bana öyle şey doğurur mu?" diye soruyor. Sayın, "Kanuna göre bir hakaretin ya da iftiranın sübut bulabilmesi için en az iki kişi yanında alenen söylenmesi lazım. Sizin iki kişi kendi aranızda telefonla birbirinize bir şeyler söylemeniz iftira ya da hakaret niteliğine dönüşmez." diyor. Gürüz, tatmin olmuyor: "Peki mahkeme kararıyla dinlense bile öyle mi olur?" Avukat, açıklamalarıyla Gürüz'ü ikna etme çalışıyor: "Mahkeme kararıyla dinlense bile siz o kişi hakkında kamuoyu önünde iftira ya da hakaret niteliğinde bir ifade kullanmış olmuyorsunuz." Gürüz, rahatladığını şöyle dile getiriyor: "Problem yok yani?"
aktifhaber

Bayar'dan Büyükanıt'a Ağır Küfür
06 Eylül 2009 09:48

M.Ali Bayar ile eski YÖK Başkanı Kemal Gürüz'ün, Orgeneral Büyükanıt ile eşi Filiz Büyükanıt hakkındaki küfürlü konuşmaları Ergenekon tutanaklarına yansıdı.


Demirel'in merkez sağın lideri olarak düşündüğü Bayar ile eski YÖK Başkanı Kemal Gürüz'ün, Orgeneral Büyükanıt ile eşi Filiz Büyükanıt hakkındaki küfürlü konuşmaları Ergenekon tutanaklarına yansıdı.

9. Cumhurbaşkanı Demirel'e olan yakınlığı ile bilinen YÖK eski Başkanı Kemal Gürüz ile merkez sağın lideri olarak düşündüğü Mehmet Ali Bayar'ın küfürlü diyalogları okuyanları hayretler içerisinde bırakıyor. Bayar, eski Genelkurmay Başkanı Büyükanıt için 'pu(..)' ve 'geri zekalı' gibi ifadeler kullanıyor. Ergenekon'un 3. iddianamesinin eklerinde yer alan iletişim tutanağında Gürüz ile Bayar eski Kültür Bakanı Fikri Sağlar'ın, Başbakan Erdoğan ile Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt arasındaki, 'Dolmabahçe mutabakatı'na ilişkin iddialarını değerlendiriyor. İkilinin Büyükanıt ailesi hakkında kullandığı ağır ifadeler dikkat çekiyor. Kemal Gürüz, Büyükanıt'ın eşi Filiz Büyükanıt için, "Ha kadının çok dengeli bir kadın olmadığının farkındayım ama" diyor. Bayar da, "Ya bir de bu aptal askerler, aptal herifler kendilerini küçük duruma düşürüyorlar" ifadelerini kullanıyor.

BAYAR DARBE BEKLİYOR

Büyükanıt'ın ellerini kollarını bağladığını söyleyen Bayar, kızgınlıkla şunları söylüyor: "Çankaya'dan yaverini niye geri çekmiyorsun, arkasında herifin yaver duruyor. İddianamede bir numaralı (AK Parti'ye yönelik kapatma davasını ima ediyor) sanık olarak duran cumhurbaşkanının arkasında yaver duruyor abi, 1,90 boyunda şimdi böyle bir şey olur mu ya geri zekalı bu herif ya. Bu Genelkurmay Başkanı olacak pu(..) geri zekalı, yani tamam mı elimizi kolumuzu bağladı herif yani vallahi Hilmi Özkök bunun kadar taca çıkmadı ha."

TÜSİAD BAŞKANI'NA AĞIR KÜFÜRLER

Mehmet Ali Bayar Ergenekon ididanamesinin eklerinde (30 klasör) yer alan konuşmasında TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ hakkında çok küfürlü ifadeler kullanıyor.

Bayar, Gürüz ile AK Parti'ye alternatif arayışları konuşurken Yalçındağ için şunları söylüyor: "Parti kurduruyorlar Aydın Doğan var bütün işin arkasında, Arzuhan Yalçındağ üzerinden yürüyor. 150 milyon dolar para vereceğim demiş Arzuhan... Yani ağ... ondan sonra a..k.."
aktifhaber

19 Ekim 2009 14:14
YÖK Haberal'ı Da İhya EtmişDalan'ın Yeditepe'sine usulsüz olarak trilyonlar aktaran ETÖ sanığı Gürüz'ün başkanlığındaki YÖK, Haberal'ın Başkent Üniversitesini de es geçmemiş...

Yeditepe Üniversitesi'ne usulsüz olarak 7 trilyonluk kaynak aktaran YÖK, Ergenekon sanığı Mehmet Haberal'ın Başkent Üniversitesi'ne de kanunlara aykırı olarak trilyonlar aktarmış

Ergenekon terör örgütü sanığı Kemal Gürüz'ün YÖK Başkanlığı döneminde Ergenekon terör örgütünün firari sanığı Bedrettin Dalan'ın üniversitesine, Hazine Müsteşarlığı'nın "Üniversite gerekli kriterleri taşımıyor", "ÖSYM, YÖK ve üniversite kayıtları arasında tutarsızlıklar var" uyarılarına rağmen 7 trilyonluk kaynak aktarıldığını gözler önüne seren VAKİT, şimdi de bir başka Ergenekon sanığının üniversitesine ve yine Gürüz döneminde yapılan "kanuna aykırı kaynak aktarımlarını" gündeme getiriyor.

SAYIŞTAY TESPİTLERİ

Sayıştay müfettişleri, Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı'nda yaptıkları teftişler neticesinde, ETÖ sanığı Mehmet Haberal'ın Yönetim Kurulu Başkanı olduğu Başkent Üniversitesi'ne aktarılan kaynaklar hakkında 1998 ve 2000'de tespitlerde bulundu. Müfettişler, bu tespitlerin ardından Hazine Müsteşarlığı'na yazı göndererek Başkent Üniversitesi'ne kanunlara aykırı olarak aktarılan paraların Hazine'ye iadesini talep etti. Hazine bürokratları da, bu talepleri uygun gördü ve paraların tahsil edilerek Hazine'ye iadesine karar verdi. Ancak, aktarılan paraların Başkent Üniversitesi'nden tahsili siyasi baskılardan dolayı bir türlü gerçekleşemedi.

BU BELGELER DE HABERAL'IN ÜNİVERSİTESİNE KANUNSUZ AKTARIMLARA İLİŞKİN

Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı'nın 30.06.2000 tarihli yazısındaki şu ifadeler "kanunsuz aktarımı" açıkça ortaya koyuyor:

"Sayıştay Başkanlığı'ndan alınan 97-4/306 sayılı sorgu kâğıdında 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunu Hükümlerine aykırı olarak Başkent Vakıf Üniversitesi'ne 1997 Mali Yılında 337.750.000.000 TL. devlet yardımı yapıldığı."

Aynı belgenin sonuç bölümünde de şu ifadeler dikkat çekiyor:

"Bu kapsamda, 1997 yılında Başkent Üniversitesi'ne yapılan ekli listede belirtilen toplam 337.750.000.000,- TL'lik ödemenin Devlet Muhasebesi Yönetmeliğinin 107. maddesi uyarınca ilgili hesaplar çalıştırılarak, 492.011.110.000 TL'lik yasal faizleriyle birlikte tahsil edilmesi..."

BU DA BİR BAŞKA USULSÜZ AKTARIM BELGESİ

Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı'nın 17.11.1998 tarihli bir başka yazısı da, Başkent Üniversitesi'ne usulsüz aktarımın gelenek haline geldiğini gösteriyor: "İlgili kayıtlı soru kağıdında Yüksek Öğretim Kanunu Hükümlerine aykırı olarak Başkent Üniversitesi'ne, 1996 Mali yılında 18.000.000.000 TL devlet yardımı yapıldığı..."

TAHSİLAT YAPILAMADIĞI GİBİ AKTARIM MİKTARLARI ARTIRILMIŞ

Sayıştay müfettişleri, üniversiteye haksız kaynaklar aktarıldığını defalarca tespit etti, Hazine Müsteşarlığı, bu tespitlere dayanarak defalarca bu haksız aktarılan paraların tahsilini istedi. Peki bu tahsilatlar gerçekleşti mi?.. Süleyman Demirel ve Ahmet Necdet Sezer'in Cumhurbaşkanlıkları, Kemal Gürüz'ün de YÖK Başkanlığı dönemlerinde gerçekleştirilen bu aktarımların tespitler sonrasında Hazine'ye geri döndürülmesi bir yana, üniversitenin devlet yardımından aldığı pay her geçen yıl katlanarak arttı. 2000'li yıllarda trilyon barajını aşan Başkent Üniversitesi, 2001'de 1 trilyon 50 milyar, 2002'de ise 1 trilyon 515 milyar TL "devlet yardımı" aldı.

VAKİT'in ele geçirdiği belgeler, "Ergenekon'un firari sanığı" Bedrettin Dalan'ın Yeditepe Üniversitesi'nin yanı sıra, bir başka Ergenekon sanığı Mehmet Haberal'ın Başkent Üniversitesi'ne de büyük miktarlarda, kanuna aykırılığı belgelerde ifade edilmiş aktarımlarda bulunulduğunu gözler önüne seriyor.

CUMHURBAŞKANLIĞI'NA BAĞLI DEVLET DENETLEME KURULU ÇAPRAZ KONTROL YAPSIN

Belgeleri VAKİT için değerlendiren bir Maliye müfettişi, Dalan'ın üniversitesine ilişkin dosyanın VAKİT'in dilekçesiyle YÖK yönetimine intikal ettirilmesinin önemli bir adım olduğunu belirtmekle birlikte, bu ilişkileri özellikle Cumhurbaşkanlığı'na bağlı Devlet Denetleme Kurulu'nun incelemesinin yararlı olacağının altını çiziyor. Üniversitenin işine geldiği şekilde hareket edebileceğini belirten müfettiş, şöyle devam ediyor:

"Üniversitelere aktarılan kaynaklara ilişkin belgeler, Maliye'de, Milli Eğitim Bakanlığı'nda, Hazine'de, YÖK'te ve ilgili üniversitede bulunmaktadır. Devlet Denetleme Kurulu'nun elinde çapraz kontrol yapma imkanı vardır. Bu çapraz kontrol neticesinde bütün gerçekler olduğu gibi ortaya çıkar. Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül'ün bu konuda hassasiyet göstereceğine inancın tam olması gerekir."

Kaynak: Vakit
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> ÇÖPLÜK Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com