EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Bugün Her Zamankinden Daha Fazla İslâm Şeriatına MuhtacIz

 
Bu forum kilitlendi: mesaj gönderemez, cevap yazamaz ya da başlıkları değiştiremezsiniz   Bu başlık kilitlendi: mesajları değiştiremez ya da cevap yazamazsınız    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> ŞERİAT
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Pts Ksm 24, 2008 8:25 pm    Mesaj konusu: Bugün Her Zamankinden Daha Fazla İslâm Şeriatına MuhtacIz Alıntıyla Cevap Gönder

Bugün Her Zamankinden Daha Fazla İslâm Şeriatına Muhtacız!..
Sezai KIRLANGIÇ

İslam şeriatından rahatsız olanları üç tip; hırsız, katil ve ırz düşmanı olarak başın başında işaretledikten sonra, aynı zamanda bu tiplerin günümüz yaşam biçimi içerisinde kılıktan kılığa girerek, gizli veya aşikâr;

İslam ve hakikat, cemiyet ve emek düşmanlığı yaptığını da deklare etmek lazım gelir. Her cemiyet, kendini oluşturan kurum ve şahıslardan cemiyeti bir arada yaşatıcı kanunlara riayeti ve yine cemiyeti oluşturan unsurları muhafaza etmek gerekliliğini ister. Aksi durumda cemiyet içerisinde eşitsizlik, sınıf çekişmeleri, ahlaki çürümeler ve zorbalıklar hâkim olur.

Bu ise sağlıklı bir cemiyet yapısını muhafaza etmek isteyen kişilerce hiçte kabul edilebilir durum değildir. Her insan inanç, mal, can ve namus emniyetinin sağlandığı, cemiyeti oluşturan fertlerin hukuki ve ahlaki olarak eşit muamele gördüğü, kazanç ve harcamasında sömürülmediği bir nizamda yaşamayı murad eder. Yüzyıllar boyunca insanlık ‘topluluk’ halinde bu ideali murad etmiştir. Mutlak fikir bağlıları ve O’nun pazarlıksız yolcularının ‘tatbik fikir’leri neticesi devletleşmiş cemiyetler hariç bu ideale yaklaşan olmamıştır. Yine de ‘Her şey zıddıyla kaim’ misali, ‘insan’ın nizam arayışı bu mikyasta sürmüştür/sürmektedir.

Bu üç tip; hırsız, katil ve ırz düşmanı neden rahatsız olmaktadır veya neden İslam’a düşmanlık etmekte ve İslam şeriatını kötülemektedir? Soruya bir soruyla cevap vermek gerekirse; Batıcı ve batıl yaşam biçimlerinde hırsızlık neden bu kadar artıyor, hırsızlar neden bu kadar cesur ve takdir görüyorlar, ya da katiller ellerini kollarını sallayarak hangi sistemde rahat yürüyor veya ırz düşmanlığının hesabı bile yapılmadan bebelere kadar nasıl tecavüz yaygınlaşıyor? Sokaklar bunlarla kaynıyor, cezaevleri bunlarla dolup boşalıyor, batıcı ve batıl sistemler bunların doğmasına üremesine sebeb verdikçe; milletin evi, canı, malı ve ırzı güvende olmaktan çıkıyor ve bir gün beş yaşındaki bebesine, bir gün kazada yaralanmış eşine, bir gün depremde beton altında kalmış karısına tecavüz ediliyor. Her gün kapısına onlarca kilit takıyor, penceresine parmaklıklar çekiyor, üzerinde para veya değerli eşya gezdirmiyor, biliyor bir gün iki bilezik uğruna bir cani boğazını kesecek, bir hırsız karanlıktan istifade evini yağmalayacak, bir katil hiç uğruna kalleşçe pusuda evlatlarını katledecek ya da Allah rızası için verdiği yardımı bir din istismarcısı iç edecek...

Bütün bunlar her gün yüzlerce kez duyduğumuz ve her 4 dakikada bir ülkemizde yaşanan bir hakikat değil mi? Ve yine bunun sebebi ‘Mutlak Fikir’den nasibi olmayan batıcı ve batıl sistemler değil midir? Siz bütün bunlardan memnun musunuz? Açık konuşalım. Siz, toplam sayısı 450 bini bulan kadınların fuhuş yaparak geçimini sağlamasını mı istersiniz yoksa hakiki insan soyuna yaraşır bir meslek sahibi olarak yaşamını sürdürmesini mi? Siz her gün öldürülen onlarca insanın katilinin iki gün sonra sokaklarda boy gösterip bir başka masumun canına kıymasını mı istersiniz yoksa onu bir daha sokağa çıkartmayacak bir sitemin varlığını mı? Siz küçücük kızınızı bakkala çekine çekine gönderip, es kaza bir sapığın kolları arasında tecavüz edildikten sonra ölümünü seyretmeyi ve sapığı lanetlemeyi mi arzu ederdiniz yoksa o sapıklığa meydan vermeyecek bir nizamın varlığı ve ola ki böyle bir olay gerçekleştiğinde o sapığı bir daha cemiyet meydanına çıkartmayacak bir adalet anlayışını mı arzu ederdiniz? Ama önce şunun cevabı verilmelidir. Hakikaten siz insanın sömürülmediği, emeğinin istismar edilmediği, inanç, mal, can ve namus emniyetinin sağlandığı bir nizamda gerçekten yaşamayı murad ediyor musunuz? O zaman sizin İslam şeriatından çekinmeniz için sebeb yok. Çünkü İslam şeriatından rahatsız olan, korkan veya korkması gerekenler üç tip; hırsız, katil ve ırz düşmanlarıdır. Siz bunlardan biri değilseniz, problem yok. Bu arada ‘Ben Müslümanım’ deyip şeriat karşıtlığı yapmak ise komediden, münafıklıktan, aymazlıktan, ahmaklıktan, cahillikten başka bir şey değil.

Büyük Doğu mimarının Başyücelik’te Ceza Ölçüsü başlığı altında, İdeolocya Örgüsü’nde dillendirdiği hakikat bu manada ölçümüzdür:

“Öyleyse bizim cemiyet ve devletimizde ceza ateşi, “niçin beni bu kadar merhametsizce yakıyor?”

şikâyeti yerine, “aslâ sürünmeyeceğim için hiç yakmaz!” anlayışındaki âzamî hafifliğe maliktir ve bu bakımdan en ileri şiddet, bu müthiş ve kahhâr derecesiyle merhametin tâ kendisi olmuştur. Bizim cemiyet ve devletimizde ceza ölçüsü, rahatça yapılacak fiillere göre değil, yapılamaması sağlanacak fiillere göre bir tedbir mânası taşır.” Kafasında hırsızlığa veya ırza tecavüze veya caniliğe meyli olanın ona tatbik edilecek kanunu düşünmesi karşısında ‘caydırıcılık’ esası üzerinden cemiyetin bütün dinamikleri ile muhafaza etmek sadece İslama has bir tutumdur. Sokaklarında, çayırlarında, gecesinde gündüzünde, rahatça alış veriş yapılabildiği, eşiyle kızıyla huzur içerisinde güvenle dolaşılabildiği, töre-kandavası, berdel gibi sakat anlayışlara müsaade edilmediği, muhafaza edilmiş ailesi ve cemiyeti ile tek bir işsizin ‘işsiz’ olarak barınmadığı devletçe iş sahibi kılındığı tek sistem ‘İslam’dır.

Bu çezai ölçüleri İdeolocya örgüsünden takip edelim.:“Bizim cemiyet ve devletimizde kasıtla adam öldürmenin cezası, cezaya ehliyet sınırları içinde ve bellibaşlı mazeret ve müdafaa vaziyetleri dışında, istisnasız ve hiçbir zorlayıcı ve hafifletici sebep bahis mevzuu olmaksızın, ölümdür. Bizim cemiyet ve devletimizde bile bile hırsızlığın cezası, cezaya ehliyet sınırları içinde, istisnasız ve kayıtsız ve şartsız, bir kolun kesilmesidir.

Bütün suistimaller, sahtekârlıklar, dolandırıcılıklar, hile tertipleri, netice itibariyle hedef tuttuğu kast ve gaye esas olarak hırsızlığın şubeleri halinde sınırlandırılır ve ona hükümlendirilir. Bizim cemiyet ve devletimizde fuhuş ve zina kökünden yasaktır.

Ve fuhuş ve zinanın mânası, meşru şekil dışı erkekle kadın arasındaki cinsî birleşme; ve sonra erkekle erkek ve kadınla kadın arasındaki aynı fiildir. cezası da, işleyenlerin evli, bekâr, dul ve rüşd sahibi olup olmamasına göre değişik şekilde, devlet ideolocyasının bağlı olduğu ana kaynağın hükümlerine eş olarak fevkalâde ağırdır.

Şu kadar ki, meydan, sokak ve umumî yerler edebine göre bütün yardımcı saikleri tâ dibinden kazınacak ve içtimaî çerçevede tezahürüne imkân verilmeyecek olan bu fiilin ceza görebilmesi için, her tecessüs ve zor tedbirinden masun olan ev içi müşahedesi veya açığa vurulması lâzımdır ki, bu da hemen hemen imkânsızdır. Demek ki, cemiyetin alenîlik plânına vurulmayan ve gizli kalan bir fuhuş ve zina fiilinin cezası, bu fiile devlet, cemiyet, aile ve ferde engel olucu maddî ve manevî her tedbirden sonra, Allaha aittir. Şüphe ve tahminle hiç bir takip yapılamaz. “Başyücelik Devleti”nde resmî ve hususî tek bir umumhane bulunmayacağını belirtmeye bile değmez.” Ancak bilinmesi gereken bir zaruri bilgi var ki; bu muazzam cezai ölçüleri tatbik edebilmek için önce bu cemiyetin inşaı gerekir.

Bu ne demektir?

Bu cemiyetin inşaı demek Baş yücelik Devletinin ilanı ve Başyücelik Devleti idarecilerinin hırsızlığa, caniliğe, fuhuşa sebebiyet veren bütün unsurları ortadan kaldırması ve kişilerin cemiyette iş ve ahlak sahibi olmalarının, düşmanlık ve kindarlık üzere kurulu anlayışlardan uzak durmalarının sağlanması demektir. Ceza buna rağmen ortaya çıkacaktır. Dolayısıyla hangi dünya görüşünden, hangi inançtan olursa olsun bütün bir insanlık, adı geçen unsurlar da (inanç, mal, can ve namus) güvende olmak ister. ‘Mutlak Fikir’ nispetinde halka halka kendilerini cemiyet içerisinde mevzu sahibi olmaya adamış Büyük Doğu İbda bağlıları kendilerine bunu(cemiyetin bir parçası olmayı), bir memuriyet, mecburiyet hatta mahkûmiyet olarak görür.

Tarihin altın sahifeleri bunun sayısız örnekleri ile doludur, bu sayısız örneklere yenilerini eklemek için Başyücelik Devleti tarih tarih sahnesine çıkmalı,çıkarılmalıdır...

Baran Dergisi

Yusuf Kaplan
İnsanlığın insanlığını yitirmemesi, İslâmlığı yitirmemesine bağlı

Adalet'le hakikat arasında kopmaz ilişkiler var: O yüzden adalet, hakikatin teminatı; hakikat ise adaletin kaynağıdır.

Hakikat, bir şeyin ne ise o olarak kabul edilmesi; bir şeyin özü, mahiyeti, kendisi; dolayısıyla her şeye hakettiği yeri, değeri, önemi vermek demek... Adalet ise, hakikatin tecellî etmesi, gerçeğin ortaya çıkması hâli...

Kitabımızdaki adalet tarifi, özlü ve enfestir: "Her şeyin yerli yerine oturtulması" olarak tarif eder Kitabımız adaleti... Toplumumuzda, adalet tecellî ettiği zaman, "hak yerini buldu", "hakikat tecellî etti"... deriz, bu nedenle.

Hakikatle adalet, bizim medeniyetimizde, hayat dünyamızda etle tırnak gibi iç içe geçmiştir. Biri olmadan öteki de olmaz, varolamaz.

"Hakikat" sözcüğünün anlam kümesine ait olan Hak, hukuk, tahkikat gibi sözcüklerin doğrudan adalete ait kavramlar olması bu yüzden şaşırtıcı değildir. Eşyanın tabiatı icabı böyledir bu...

O yüzden, Hakk'ın hakikatinin tanınmadığı, kabul edilmediği, inkâr edildiği bir yerde, hakikatin de, adaletin de gerçek anlamda tecellî etmesi mümkün değildir. Çünkü her şeyi vareden, her şeyin niçin varedildiğini bilen, vaz'eden ve bize bildiren O'dur.

Varlığın Varedicisi tanınmadığı zaman, insanın, aynı zamanda azman bir yaratık olarak varlığa müdahale etmesi, varlığı, hakikati, varlığın tabiatını ve hakikatini keyfine göre tahrif etmesi, tahrip etmesi önlenemez.

İnsanlık tarihi bu gerçeğin ürpertici örnekleriyle doludur. Sözgelişi, bugün çağımızda tabiatın tahrip edilmesinin birincil nedeni, tabiatın Varedicisi'nin varlığının inkâr edilmesi, insanın tabiat üzerinde her tür tasarruf hakkını kendinde görme aymazlığına soyunmaktan çekinmemesidir.

Bu gerçeği Batı'daki büyük düşünürler de sarsıcı bir dille ifade ederler. Örneğin, Heidegger, insanlığın karşı karşıya kaldığı felâketin nedeninin varlığa, dolayısıyla hakikate varoluşsal bir saldırının gerçekleştirilmesi olduğu gerçeğini haykırır...

Buradan gelmek istediğim nokta şu: İnsanın insanlığını yitirmemesi için, iki anlamıyla da hakikati yitirmemesi gerekiyor... Hakk'ın inkârı ve hakikatin, çıplak gerçeğin ya da varlığın yok edilmesi, tahrif ve tahrip edilmesi, insanın ayağını bastığı zemini bizzat kendi eliyle yok etmesiyle sonuçlanacaktır... Bugün yaşadığımız metafizik felâketin kaynağı burada gizlidir...

Varlığa, hakikate, çıplak gerçeğe hakkını verebilecek tek dinin İslâm olduğu artık bütün çıplaklığıyla gün ışığına çıkmıştır. Hakk'ı, Yaratıcı'yı yoksayan, hayattan uzaklaştıran seküler Batı uygarlığı tabiatı yokolmanın eşiğine getirmiştir... İnsanın iç dünyasını delik deşik ederek, insanı, yalnızca kendini, egosunu, geçici hazlarını, sığ çıkarlarını düşünen insanaltı, azman bir yaratığa dönüştürmüştür... En önemlisi de, Tanrı fikrini yok etmiştir...

Tanrı fikrini yok eden, tabiat üzerinde her türlü vahşî, bencilce tasarrufu doğal hakkı olarak görmekte bir sakınca görmeyen bir uygarlığın, hakikatin, adaletin değil, gücün ve çıkarın peşinde koşturması, gücü ve çıkarı putlaştırması ve dolayısıyla gücün, çıkarın ve ayartıcı hazlarının kurbanı, kölesi olması, böylelikle vicdan fikrini ve gerçeğini yitirmesi ve bütün bunların tabiî sonucu olarak da kendisi dışındaki medeniyetlere, kültürlere, dinlere hayat hakkı tanımaması kaçınılmazlaşacaktı elbette ki...

Oysa insana insanlığını; hakikate, varlığa hakettiği hakîkî yeri hatırlatacak; başka inançlara, felsefelere, dinlere, kültürlere ve medeniyetlere hayat ve varoluş zeminleri oluşturacak yegâne kaynağın, tarihe yakından bakıldığında yalnızca İslâm olduğu, yarın da insanlığın insanlığını yitirmemesinin yegâne kaynağının İslâm olduğu bütün çıplaklığıyla ortaya çıkmıştır...

Gerçek gün gibi ortadayken, toplumun İslâm'dan uzaklaştırılması, hızla sığ, vulger, ilkel, bön ve berbat seküler kültür formlarının medyalar ve çarpık, yönsüz, ruhsuz eğitim sistemi yoluyla topluma dayatılması, toplumda inanılmaz cinayetlerin, sapkınlık biçimlerinin mantar gibi bitmesine yol açıyor...

Çağımızın en cins düşünürlerinden Jean Baudrillard, Batı uygarlığının insanlığı yeni bir barbarlık biçiminin eşiğine sürüklediğini, insanlığın önündeki tek seçeneği terörle özdeşleştirerek yok ettiğimizi haykırarak bu dünyadan göçüp gitmişti.

Özetle... insanlığın insanlığını yitirmemesinin tek garantisinin, insanlığın İslâmlığı yitirmemesine bağlı olduğunu dünya âlem gördü ama biz hâlâ "laikçilik" diye diye bu toplumu lime lime çözmeye, ruhsuzlaştırmaya, azman, canavar yaratıklardan oluşan ruhsuz, kimliksiz, kişiliksiz, bencil yığınlara dönüştürmeye devam etmekte bir sakınca bile görmüyoruz...

Olacak iş değil gerçekten...

Yenişafak

CHP’li vekilin iddiası: Meclis Başkanı Kahraman’a 5 milyon liralık makam aracı
26/07/2017



CHP İstanbul milletvekili Barış Yarkadaş, Meclis Başkanı İsmail Kahraman’ın 5 milyon lira değerinde makam aracı aldırdığını öne sürdü.

‘Gezen bir hastaneyle dolaşacak’

Meclis’te düzenlediği basın toplantısında Kahraman’ın yeni makam aracının bir ambulans gibi donatıldığını ifade eden Yarkadaş şunları söyledi: “İsmail Kahraman, Alman Mercedes Benz Maybach S 600 marka araç aldırdı. Arabanın içine, bir ambulansta olması gereken her şeyi koydurmuşlar. Kahraman, gezen bir hastaneyle dolaşacak. İşçilerin servisleri tasarruf tedbiriyle kaldırıldı. Taşeron işçiler, şimdi işe gidip gelmekte zorlanıyor. Meclis başkanı ise Alman marka araçla caka satmaya hazırlanıyor. Sözleşmeyi iptal edin ve aracı geri verin. Halkın parasını çarçur etmeyin.”

Kahraman’a dört soru

CHP’li vekil, Kahraman’ın yanıtlaması istemiyle verdiği önergede ise şu soruları yöneltti:

“1-Şahsınızın kullanmakta olduğu makam aracı sayısı kaçtır? Bu araçların marka ve model bilgileri nedir?

2-Şahsınızın makam aracı olarak kullanmış olduğu Mercedes S 350 marka bir araç var mıdır? Varsa bu aracın 2017 yılındaki bakım – arıza – yakıt giderleri nedir? Bu araç soru önergesi tarihi itibariyle serviste midir? Bu araç servisteyken şahsınıza başbakanlıktan Mercedes S600 marka zırhlı araç geçici olarak tahsis edilmiş midir?

3-Şahsınıza makam aracı olarak kullanmak üzere Mercedes Benz Maybach S600 araç alındığı doğru mudur? Aracın fiyatının yaklaşık 5 trilyon olduğu doğru mudur? Araç hangi bütçeden alınmıştır? Aracın ambulans özellikleri taşıyacak şekilde dekore edildiği doğru mudur?

4-Görevi biten TBMM başkanlarına koruma amaçlı verilen araçlar çerçevenizde şahsınıza Audi A8 Long zırhlı araç alınmış mıdır? Aracın fiyatının 1,5 milyon üzerinde olduğu doğru mudur? Bu aracı oğlunuzun makam aracı olarak kullandığı doğru mudur?”

‘Açıklama yapılacak bir durum yok’

Yarkadaş’ın bu iddiası hakkında Kanal D’ye konuşan Kahraman, ortada açıklama yapılacak bir durum olmadığını savundu.

‘Rutin hadiseler bunlar’

Meclis başkanı “Başbakanlığın verdiği bu tip makam araçları vardır. Böyle bir fiyat çok uçuk. Öyle bir fiyatı yok. Bu hususta açıklama gelecek. Gündem değiştirmek gibi bir haber olarak görüyorum. Rutin hadiseler bunlar” ifadelerini kullandı.
Diken
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Önceki mesajları göster:   
Bu forum kilitlendi: mesaj gönderemez, cevap yazamaz ya da başlıkları değiştiremezsiniz   Bu başlık kilitlendi: mesajları değiştiremez ya da cevap yazamazsınız    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> ŞERİAT Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com