EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Yeni Bir Ticarî Sektör: Din, iman, Allah, Kitap...

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> ÇÖPLÜK
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
admin
Site Admin


Kayıt: 31 Arl 2006
Mesajlar: 831
Konum: Belarus

MesajTarih: Prş Ağu 28, 2008 6:58 pm    Mesaj konusu: Yeni Bir Ticarî Sektör: Din, iman, Allah, Kitap... Alıntıyla Cevap Gönder

O PARALAR KİMLERE GİTTİ?

09.04.2010 11:45

Deniz Feneri e.V. skandalı bir zamanlar İngiltere’yi ayağa kaldıran Profumo skandalını geçti. Gerçi nitelik olarak birbiriyle ilintisi olmasa da, skandal skandaldır. Uluslararası boyutta olduğu için en azından, bir ortak yan bulmak güç olmayacaktır.
Bilindiği gibi Britanya Savaş Bakanı John Profumo’nun, 1960’lı yıllarda telekız Keeler ile yaşadığı aşk tüm dünyayı sarsmıştı.
Bu bir “aşk” skandalıydı. Bir tarafta bakan olması, öteki tarafta tele kız olması işi biraz skandala çekiyordu, ama yine de bir “aşk” skandalıydı. Akçe işi yoktu yani...
Deniz Feneri e.V. aslında birkaç Profumo skandalı edecek güçte bir skandal olmasına rağmen, “güçlü Türkiye” sayesinde, fazla yaygınlaşamadan sönme yoluna girmiş durumda.
Profumo, Büyük Britanya tarihinin en büyük skandallarından biri olarak tarihe geçti.
Deniz Feneri e.V. de başka bir alanda Almanya tarihinin en büyük bağış skandalı olarak tarihe yazıldı.
Birlikteliklerini bulduk.
Gelelim şimdi işin aslını en iyi bilenlerden Ali Gülen’in de anlattıklarından yola çıkarak, skandalın boyutlarını irdelemeye.
Sık sık yinelemekte yarar var, Almanya tarihinin en büyük bağış skandalında, dava sürecini Türkiye’deki bazı çevrelerin bir biçimde kesintiye uğrattığı ortada. 2008 yılında karara bağlanan ve sorumluları cezalandırılan Deniz Feneri e.V. skandalıyla bağlantılı olarak, ikinci bir davanın açılması için hazırlanan iddianamenin işleyişi, Türkiye’nin “hukuki gereklilikleri” doğrultusunda geciktiriliyor. Mahkemenin görülmesi için Türkiye’deki zanlıların ifadelerinin “bir türlü gelemediği” belirtilirken, bunun da pek öyle tesadüf sayılamayacağına dikkat çekildi. Bu arada Türkiye’de yeterine “Almanca” diline vakıf çevirmen bulunmadığı da ortaya çıktı(!). Bu da çevirinin gecikmesine “haklı” olarak neden oldu.

SKANDALI EN İYİ BİLEN GAZETECİ KONUŞTU

Çalışmalarını Frankfurt yakınlarındaki Offenbach kentinde sürdüren gazeteci-yazar Ali Gülen, ikinci dalganın hızlanması için Zekeriya Karaman, Zahid Akman, İsmail Karahan ve Harun Kapıyoldaş’ın ifadelerinin “bir türlü gönderilmediği” için uzunca bir dönem hukuk sürecinin kesintiye uğradığını belirtiyor.
Skandalla ilgili tüm gelişmeleri yakından izleyen ve bu konuda daha sonra Vedat Ali Aydın ile birlikte “AKP’nin Feneri Böyle Söndü” ve “Polis Dosyasında Çifte Başbakan” adlı iki de kitap yayımlayan Gülen, dosyanın eksik bırakılarak yargının geciktirildiğini savundu.
Almanya’da yayınlanan Yenigün Avrupa dergisine konuşan Ali Gülen, Deniz Feneri e.V. olayında, insanların yardım duygularının dini motifler kullanılarak sömürülmesi gerçeğinden yola çıkarak bunun ceza hukukunda dolandırıcılık ve nitelikli dolandırıcılık olarak adlandırıldığını belirtiyor.
Bunların doğurduğu yan suçlar kapsamında da Zekeriya Karaman, Zahid Akman gibi o dönemde Deniz Feneri e.V.’de etkin olan kişilerle ilgili soruştuma açılmasının nedenin bu olduğuna dikkat çekiyor.
Fehmi Koru’nun da 2003 yılında Deniz Feneri e.V.’den 100 bin Avro’luk sermaye ile Almanya’da çıkarılan ve sonradan yayınına ara verilen Yeni Şafak gazetesinin yöneticisinin de Zahid Akman olduğunu belirtiyor.

BU PARALARIN SİYASET İLİŞKİSİ ORTAYA ÇIKMALI

Bilindiği gibi, Deniz Feneri e.V.’yi soruşturan savcıların Alman Ceza Yasası’nın 263. maddesi ve diğer suçlarla ilgili söz konusu şahısları, yani Zekeriya Karaman, Zahid Akman, Harun Kapıyoldaş ve Mustafa Çelik’le ilgili soruşturma yürütüyordu.
Dosyanın tekamülü Türkiye’den ifadelerin gelmesiydi.
İfadeler hala Alman makamlarına ulaşmış değil. O ifadeler halen gelmiş değil, bu nedenle hazırlanan iddianame öylece duruyor.
Ali Gülen, ifadeler gelmeden de savcının dosyayı mahkemeye sunması ve bunun kabul edilmesi de söz konusu olamayacağını, çünkü dosyanın eksik olduğunu savunuyor.
Ali Gülen şunları ekliyor: “Bunun siyasi bağlantılarını bulmak ve özellikle paraların Türkiye’de kimleri, nasıl geliştirip zengin ettiğini incelemek gerekir. Türkiye’ye elden götürülen paraların Zekeriya Karaman’a, Kanal 7 binasının ikinci katında elden teslim edildiği biliniyor. Paraların elden teslim edildiğine ilişkin makbuzları ise “Amca” denilen Hakkı Sadal’ın imzaladığı da biliniyor. İşte bu paraların ne olduğu araştırılmalı. Türkiye’deki Deniz Feneri ile olan bağlar araştırılmalı. Bu paralarla hangi siyasetin, hangi yöntemlerle desteklendiği ortaya konulmalı. Yaptığımız araştırmalar, gelen paraların bir siyaseti besleyen çeşitli organların çalışmasını sağladığı, onların da çalışmalarıyla yeniden o siyaseti daha kuvvetli desteklediklerini gösteriyor. Zaten Almanya’daki sanıklar da bu siyasetin ve üstündeki kişilerin kimler olduğunu mahkemede açıklamıştı.”

Odatv.com

Nihat Hatipoğlu Para Basıyor
16 Eylül 2008 08:14

Ramazan ayında yapılan programları bazı ilahiyatçılar para makinasına çevirdi. Özellikle Nihat Hatipoğlu ve Zekeriya Beyaz'ın aldığı ücretler astronomik.

Nihat Hatipoğlu TV'de program başına 20 bin YTL, Zekeriya Beyaz üç bin YTL alıyor.
Ramazan ayında izlenme rekorları kıran iftar ve sahur programları, bu programları sunan televizyoncu-ilahiyatçıları da kariyer kapısı oldu.

Bazı yorumcular program başına anlaşmalarla binlerce lira kazanırken bazıları da para almadan bu programlara katılıyor. Televizyon programlarıyla tanınan isimlerden bazıları da belediyelerin düzenlendiği etkinliklerde de uçuk tarifeler talep ediyor.

PROGRAM BAŞI 20 BİN YTL

Halen Star TV'de haftalık programları devam eden Hatipoğlu'nun program başına 20 bin YTL aldığı, ramazan boyunca yaptığı sahur programları için Star Televizyonu ile 500 bin YTL'ye anlaştığı iddia ediliyor. Hatipoğlu'nun sahur öncesi sunduğu programa, tartışma ve show programlarında olduğu gibi konuk alınıyor, sanatçılar katılıyor. Programa katılanların zaman zaman, gözyaşlarını tutamayarak ağladığı görülüyor. Hatipoğluy'nun tatil beldelerinde özel kuruluşların, belediyelerin ve sivil toplum kuruluşlarının programlarına da 5 bin YTL'ye çıktığı belirtiliyor.

Ramazan'da Fox TV'de program yapan Prof. Zekeriya Beyaz'ın 10 bin YTL'ye bir aylık anlaşma yaptığı ifade ediliyor. Beyaz, Ramazan ayı öncesi katıldığı TV programlarında da bölüm başına üç bin YTL aldığı belirtiliyor.

BÖYLE İRŞAD OLMAZ

İlahiyatçıların dini anlatma karşılığı, hem de astronomik miktarlarda, para alması hoş karşılanmıyor. TV eleştirmeni Burhan Ayeri, "Dinin ticareti olmaz. Bu işi para için yapıyorlarsa bu iğrenç bir şeydir. Hatipoğlu bu işin en iyisi evet ama para alıyorsa bu hiç hoş bir şey değildir. Böyle irşad olmaz. İnsana bu ne perhiz bu ne lahana turşusu diye sorarlar' diye konuştu.
aktifhaber

Zekeriya Beyaz'a Büyük Darbe
28 Ağustos 2008 09:45

Zekeriya Beyaz, Ramazan öncesi 100 bin doları cebine indirmek üzereydi ama Seda Sayan ve Sibel Can'ın yüzünden paralar gitti.

Zekeriya Beyaz’ın 100 bin $ karşılığı kabul ettiği reklam filmi, Seda Sayan ve Sibel Can’ın 500 bin $ istemesi yüzünden çekilemedi.

Bir kola firması Ramazan ayına özel çekeceği reklam filminde Seda Sayan ve Zekeriya Beyaz’a rol vermeyi düşündü.

Beyaz Hoca teklife 100 bin dolar karşılığı hiç düşünmeden “evet” dedi. Sayan ise bunun karşılığında firmadan önce 150 bin dolar istedi. Anlaşma sağlanmak üzereyken Sayan fiyatını artırarak 500 bin dolara çıktı. Firma yetkilileri rakamı yüksek buldu. Uzun süren görüşmeler de sonuç vermedi.

Bunun üzerine Beyaz Hoca’nın yanına yeni bir ünlü arayışı içine girildi. Akla gelen ilk isim Sibel Can oldu. Ancak o da Sayan gibi sadece 1 ay dönecek reklam filmi için 500 bin dolar istedi. Bunun üzerine firma yetkilileri Ramazan’a özel ünlülerle çekecekleri reklam filmini rafa kaldırdı fakat bu karar sanatçılara iletilmedi. Olan Zekeriya Beyaz'ın 100 bin dolarına oldu.
aktifhaber

Sibel Can, "Canan Hanım'ın intikamını aldım" deyince Yaşar Nuri Öztürk'ün mahkemelik olduğu eşi ünlü şarkıcıya teşekkür etti: "Allah razı olsun"

26 Mayıs 2009 Eşi Sulhi Aksüt'ten boşanmak için mahkemeye başvuran Sibel Can'ın eşi için evden 6 ay uzaklaştırma cezası aldırmasının yankıları sürüyor. Ünlü sanatçı, eşine bu cezayı aldırma nedeni olarak, "Sulhi ile Yaşar Nuri Öztürk iyi arkadaşlar. Öztürk'ün eşini danışmanıyla aldattığı iddia edilmişti. Canan Hanım da onları basmıştı. Yaşar Hoca 'güvenliğimi tehdit ediyor' diyerek eşi Canan Hanım'ı 6 ay evden uzaklaştırdı. Aynısını ben de Sulhi'ye yaptım. Çünkü bütün bunları avukatlarıyla organize eden Sulhi'ydi" demişti.
Eşinin kendisini danışmanıyla aldattığı iddiasıyla mahkemeye başvuran Canan Hanım, eşinden ve Şahane Sultan Müftüoğlu isimli danışmandan davacı olmuştu. Yaşar Nuri Öztürk ise, "Karım beni tehdit ediyor. Can güvenliğimden endişe ediyorum" diyerek savcılığa başvurmuş Aile mahkemesi, Hoca'nın eşi Canan Öztürk'ün eşinin tedbir olarak 6 ay evden uzaklaşmasını kararlaştırmıştı.

ALLAH YAPIYOR, BEN BAKIYORUM
Bugün gazetesinin haberine göre; Canan Öztürk, Sibel Can'ın sözlerini duyduğunda, "Allah Sibel Hanım'dan razı olsun" diyerek şunları söyledi: "Eşimin bir sözü var 'Bir yerden sonra Allah yapar, siz bakarsınız.' Şimdi Allah yapıyor ben bakıyorum. Belki de benim bilmediğim neler var. Sibel Hanım'ınkiyle benim durumum farklı. Netice o bir beydir. Bu kanunun maddesi anneyi ve çocuğu korumaktır. Bizimkisi çok komik. Tehdit ve santaj. Yaşar Nuri Bey belinde silahı olan bir insan. Birinci dereceden siyah kuşak judocu. Ben 56 kilo bir insanım. Neyimden tehdit görüyor. Ne saçma işler. Kimse Allah'tan üstün değil. İşin içine zülüm girdiği için, her şey bir şekilde ortaya çıkacak.

HOVARDALIĞIN DA RACONU OLMALI
Herkes yaptığı işin arkasında durursa zaten sorun çıkmaz. İnsanlar yaptıklarını inkar edip birde utanmadan saldırıya geçerlerse birtakım insanlar rahatsız oluyor. Sulhi Bey eşimle Kavacık'daki yazıhanesinde sık sık buluşuyor. Hovardalığın da bir raconu olmalı. Bu işler yanlış. İnsan yaptığının arkasında durmalı. Ben mağdur durumdayken bir bakıyorum ayağımdaki ayakkabıyla evin önünde kalmışım.. Bu demek ki bazı vicdanları rahatsız etmiş. Sibel Hanım'a müteşekkirim. Büyük bir insanlık ve yüreklilik gösterdi. Bunları herkes söyleyemez. Koca koca MYK üyesi adamlar. "Bu işleri biz bitireceğiz, seçim bitene kadar siz rahat olun. Parti zarar görür diyen koca koca adamlar kalkıp utanmadan yalan söylecek kadar haysiyetsizce davranıyorlar. Bu yüzden Sibel Hanım'ı bin kere kutluyorum. İnsanlık gösterdi; edebinle efendilikle ne duyduysa dökmüş ortaya. Allah razı olsun.

SİBEL HANIMI ÜÇ YILDIR GÖRMÜYORUM
Eşimin Sulhi Bey'le ciddi yakınlığı var. Aralarında para mevzuları var. Erkekler konuşuyorlar. Eşim ona her türlü olayı anlatmış ki o da demek ki evde konuşuyorsa kadıncağız dayanamadı. Etme bulma dünyası. Bana yapılan çok büyük haksızlık. Bir ifadem bile alınmadan Ankara'dan döndüğümde eve giremedim. İstanbul Emniyet Müdürü aramışta. Kolluk kuvvetleriyle dışarı attırırız da. Beni tehdit ediyorlar. Yaşar Bey'in avukatı Engin Yeşilyurt benim avukatımı arıyor. "Canan Hanım'a söyleyin kesinlikle eve girmesin. Hoca konuştu emniyet müdürüyle yoksa onu tekme tokat hapise attırız" diyor.

BURASI DAĞ BAŞI MI?
Ne oluyorsunuz burası dağ başı mı? Bunları, onların yanına bırakmayacağım. Kim bu işe dolaylı dolaysız destek verdiyse hepsiyle tek tek uğraşacağım. Benim boşanmamı bekliyorlardı. O kadının bana 2008 Kasım'da attığı mesaj var. 'Hala hangi yüzle o evde oturuyorsun diyor'. Savcılkta bunların hepsi kayıt altına aldı. Bu ciddi bir mücadeledir, onur mücadelesidir. Bu yüzden Sibel Hanım'ı bin kez daha kutluyorum. Yüreklilikle çıktı söyledi. Şimdi bekliyorum ki bütün bu olayları yakinen gören vatandaşlar da çıkıp anlatsın. İki tane ses kasetini veriyorum. Dinleyecek Türkiye. Ben 57 yaşındayım. 19 yıl gece gündüz hizmet ettiğim insan. Bir takım çirkin süreç içersinde beni yüz üstü ortada bırakıyor. İsmine sığınıp haraket ediyorlar. İsimle bitmiyor bu iş. Bunların arkalarında ne var. Kendilerini ne zannediyor. Siz kimsiniz.

EMEKLERE YAZIK OLDU
Binlerce insanın bu parti ve sefil süreç yüzünden emekleri heder oldu. Malatya'dan Erzurum'a kadar o kadınlar bileziklerini yüzüklerini sattı. Günah değil mi, o insanların duaları yok mu. Bu işin kozmik titreşimleri yok mu. Bu insanlar dağ bayır perişan oldular, PKK bölgelerinde dolaştılar. Sırf yeni bir umut, güvendikleri inandıkları bir insan için. Bunlar ne yaptı; Ankara'nın göbeğinde iç çamaşırı açılışları. Yok hayatımın kadınısın filmleri. Yok Çin lokanlataları. Gezip tozulmadık yer kalmadı. Ben 16 yaşındaki çocuğumla eziyet içindeydim. Eşimiz Ankara'ya gitti mi 15 gün ulaşamıyorsunuz. Bir yandan partililer, "Lütfen susun parti seçime girme hakkı kazansın. İki arada bi derede cendere." Ben sabahlara kadar deşifre yapıp kimse bir şey anlamasın diye uğraşıyorum. Geldiğimiz nokta ne? Üstümdeki elbiseyle sokakta kalıyorum. Bunları yanına bırakmayacağım. Kadınların hakkı için bırakmayacağım. Benim de üç erkek evladım var. Aynı durumu yapsın oğlumu reddederim.
Şimdi kiracım çıktı kendi evime taşındım. Kiradan kurtuldum. Çocuğuna bir kuruş nafaka vermiyor. Hakim tedbir nafakası bağlamadı. Sibel Hanım'ın açıklaması her şeyi anlatıyor. Bunların hukuk yoluyla üzerine gideceğim."

netgazete

2 Ocak 2010 20:51
Zekeriya Beyaz'ın 'Balyoz' Gururu
Taraf'ın ortaya çıkardığı Balyoz darbe planında işbirliği yapılacak gazeteciler arasında olan Zekeriya Beyaz'ın açıklamaları çok konuşulacak.



Beyaz yaptığı açıklamada darbe planında isminin geçmesinden onur duyduğunu söyledi.

Günlerdir tartışılan Balyoz Darbe Planında ismi geçen bir çok gazeteci konuyla ilgili sert tepkiler verdi. İlahiyat Profesörü Zekeriya Beyaz ise farklı bir yaklaşımda bulunarak, TSK'nın bu konuda çok doğru düşündüğünü ifade etti.

"ONUR VE ŞEREF DUYDUM"
Beyaz, Balyoz Darbe Planında işbirliği yapılacak gazeteciler arasında kendi isminin de bulunmasından onur ve şeref duyduğunu söyleyerek "Türk Silahlı Kuvvetleri beni zararlı görmemiş. Böyle bir çaresizlik halinde vatana, devlete yardım edeceğimi düşünmüş. Bundan onur duydum, gurur duydum. Doğru da düşünmüşler. Vatanın tehlikeye girdiği bir durumda bunun için yardım ederim" dedi.

BU BİR SAVAŞ PROVASIDIR
Fatih ve Beyazıt camiilerinin bombalanmasını da içeren eylem planıyla ilgili değerlendirmelerde de bulunan Beyaz, medyada bu haberlerin abartıldığını dile getirdi. TSK'nın insanları bombalayacağını düşünmediğini vurgulayan Beyaz, şunları söyledi: "Bu bir provadır. Nasıl yangın söndüren insanlar yangın söndürme provası yapıyorlarsa vatanı korumak için ordu da bu tür hazırlıklar ve provalar yapar. Bu olay dışarıya sızdırılmış ve abartılmıştır. TSK'nın yaptığı iş savaş provasıdır. Bu iftira, abartma ve şişirme TSK'yı dışarıdan yıpratmak için yapılmıştır..
aktifhaber
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder E-posta gönder Yazarın web sitesini ziyaret et
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> ÇÖPLÜK Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com