EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

PAKİSTAN

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> İSLÂM DÜNYAS!
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
admin
Site Admin


Kayıt: 31 Arl 2006
Mesajlar: 831
Konum: Belarus

MesajTarih: Sal Ksm 06, 2007 5:01 am    Mesaj konusu: PAKİSTAN Alıntıyla Cevap Gönder

Pakistan yangınları: 270'i aşkın ölü
12 EYLÜL 2012



Pakistan'da üst düzey bir hükümet yetkilisi, Karaçi'deki bir fabrikada çıkan yangında ölü sayısının 246 kişiye yükseldiğini açıkladı.
İlgili Konular
Pakistan
Yangının çıktığı konfeksiyon fabrikasında hiçbir güvenlik önlemi olmamasının felakete yol açtığı söyleniyor.
Görgü tanıkları, pencereleri metal ızgaralarla kapalı binada mahsur kalan çok sayıda kişinin kendisini üst katlardan aşağıya attığını anlatıyor.
Yangını söndürmek için 45 civarında itfaiye aracı göreve çağrıldı.
BBC muhabiri Aleem Maqbool, meydana gelen olayın, Pakistan'ın son 10 yılda yaşadığı en büyük yangın felaketi olduğunu söylüyor.
Günün erken saatlerinde Lahor'daki bir ayakkabı fabrikasında meydana gelen yangında ise 25 kişi hayatını kaybetti. Bu yangının elektrik şebekesinden kaynaklandığı açıklandı.
Pakistan'ın en kalabalık kenti Karaçi'nin itfaiye şefi Ehtesham Salim ölenlerin çoğunun havasız kalarak hayatını kaybettiğini belirtti.
Görgü tanıkları da bir katın aniden alev ve dumanla kaplandığını, herkesin camlara koşarak aşağıya atladığını anlattı.
BBCT

İbrahim Karagül
Bu korkunç bir şey! Gerçek olabilir mi?

Günlerdir çok ağır felaketlerle yüzleşen Pakistan'da, belki daha da ağır ve utanç verici bazı şeyler oluyor. 16 milyon insanı etkileyen, iki bine yakın insanın ölümüne yol açan, on binlerce insanı evsiz bırakan, salgın hastalıkların yayılmasına yol açan sel felaketi daha şimdiden siyasi krize yol açmış durumda.

Bazı partiler, Federal yönetime karşı halka ayaklanma çağrıları yapıyor. Fransız devrimi benzeri isyan istiyor. Devlet Başkanı Asıf Ali Zerdari'ye karşı "vatansever ordu mensupları"nın yönetime el koymasını istiyor. Sel, ülkeyi vurduğunda Pakistan Devlet Başkanı yurt dışı ziyaretini yarıda kesip ülkesine dönmemişti bile!

Ama acı ve utanç verici olan bu değil. Sel suları evleri, köyleri, kasabaları yutarken Amerikan ordusu Yakubabad'daki Şahbaz Askeri Üssü'nün yardım faaliyetleri için kullanılmasına izin vermedi. Bir ülkenin, kendi topraklarındaki askeri üssü, o ülke için ulusal matem günlerinin yaşandığı bir dönemde yardım uçaklarının inişine yasaklanıyor.

Bu üs, eski Devlet Başkanı Pervez Müşerref tarafından ABD'ye tahsis edilmişti. Terörle mücadelenin yürütüldüğü, insansız hava araçlarının bulunduğu, ABD özel timlerinin Pakistan içinde operasyonlarının yönetildiği üslerden biri bu.

Bu kadar mı? Sıkı durun çok daha beteri var!

Sel suları Sindh eyaletinin Yakubabad bölgesini kaplarken, her şeyi yıkıp geçerken, Amerikan üssünün korunması için Pakistan halkı ölüme gönderilmiş. Asya İnsan Hakları Komisyonu'nun raporuna göre, ABD üssüne yönelen sel suları başka yönlere, yerleşim bölgelerine yönlendirilmiş. Ve yüzlerce ev bu şekilde yıkılmış, 800 bin kişi bu şekilde mağdur olmuş.

ABD savaş uçaklarını, askerlerini, üssünü korumak için Pakistan halkı ölüme, felakete terk edilmiş. 13-14 Ağustos gecesi, ABD askerlerinin sel sularından korunması için büyük çaba sarfedilmiş, üsse yönelen sular yerleşim birimlerine, insanların üzerine gönderilmiş!

Hangi yönetim böyle bir durumu kendi insanlarına açıklayabilir? Hangi ülke, kendi topraklarında kendi insanlarını avlayan böyle bir üsse izin verir? Hangi vicdan, bu katliam merkezindeki ABD uçaklarını korumak için kendi halkını mezara gönderir!

Pakistan Hava Kuvvetleri, iddiayı yalanladı. Üssün kendi yönetimlerinde olduğunu açıkladı. Hatta bazı gazetecileri götürüp üssü gezdirdi. Ancak kimse ikna olmadı. Sel suları bütün bölgeyi, Yakubabad'ın her yerini yerle bir ederken askeri üs neden hiç zarar görmedi. Neden üsse su gitmedi?

Bu ülkenin yaşadığı felaket, iç savaşa hazırlık niyeti taşıyan ülke içindeki ABD üsleri ve askeri operasyonları Pakistan halkını iyice bunaltmışken, bir de bu tür gelişmelerin yaşanması ülkeyi tam siyasi krize sürüklüyor..

Bu olayın üstesinden gelinemezse, tam bir çıkmaza sürüklenen Pakistan'da çok büyük gelişmeler olabilir. ABD üsleri o ülkede kaldıkça, bu üslerden operasyon yapılmaya devam edildikçe ya Pakistan iç savaşa sürüklenecek ya da askeri darbe olacak...

(..)

Yenisafak

PAKİSTAN'IN %70'İ SULAR ALTINDA

21 Ağustos 2010
İSLAMABAD - Pakistan Kızılay Başkanı Senatör Nilüfer Bahtiyar, Pakistan'ı etkisi altına alan sel felaketinin, ülkenin yüzde 70'ini sular altında bıraktığını belirterek, ''Pakistan'a ilk gelen Türk Kızılayının yardım uçaklarıydı, müteşekkiriz'' dedi.
Bahtiyar, Türkiye'den gelen Kızılay heyetini kabulünden sonra, AA muhabirinin sorularını yanıtladı.

Pakistan'ın 2005 depreminden sonra çok büyük bir felaketle karşı karşıya kaldığını belirten Bahtiyar, şu ana kadar devam eden yağmurların 2 hafta sürmesinin beklendiğini söyledi. Geçtiğimiz günlerde BM Genel Sekreteri Ban Ki-Mun'un, sel bölgesini ziyaret ettiğini anımsatan Bahtiyar, Ban Ki-mun'un "son 5 yılda böyle bir felaket yaşanmadığını" söylediğini bildirdi.

Selden 40 milyona yakın kişinin etkilendiğini, 2 bin kişinin kaybolduğunu belirten Bahtiyar, ''Hayatta kalanların durumu, ölülerden daha kötü'' dedi.

Asıl sıkıntının selden sonra ortaya çıkacağını ifade eden Bahtiyar, ''Selin etkili olduğu bölgede ayakta hiç bir şey kalmadı. Selden etkilenenlerin barınma sorununu gidermek için çadır ve prefabrik ev kuracağımız kuru alan yok. Pakistan'ın güney bölgesi olan Sind'de sel devam ediyor. Önüne kattığı her şeyi yok ediyor. Bu, selden 10 Pakistanlı'dan birinin etkilendiğini gösteriyor. Bu sorun ülkenin her yerinde devam ediyor. Kimse kimseye yardım edemiyor.''

Depremin sadece bir bölgeyi etkilediğini selin ise tüm Pakistan'ı etkilediğini söyleyen Bahtiyar, Pakistan Kızılay'ı olarak ciddi anlamda sıkıntılar yaşadıklarını ifade ederek, şu anda sadece arama-kurtarma çalışmalarına hız verdiklerini bildirdi.

-TÜRKİYE'YE MESAJ-

''Dost dosta yardım eder'' diyerek duygularını dile getiren Bahtiyar, ''Türkiye'ye çok basit mesajım var, teşekkürler'' şeklinde konuştu.

Türk Kızılayının Pakistan'a gelen ilk yardım ekibi olduğunu ifade eden Bahtiyar, 2005'te meydana gelen depremden sonra çalışmalarını sürdüren Kızılayın, bu çalışmalarını bitirmeden ikinci kez bölgeye geldiğini vurguladı.

Türkiye ile Pakistan arasındaki dostluğa ve kardeşliğe dikkat çeken Bahtiyar, ''Şu anda gördüğüm en güçlü ülke Türkiye, en güçlü kuruluş da Kızılay'dır'' dedi.
haber10

"Türkiye ve Pakistan, ekmeğini hep bölüştü"
18:45 - Pakistan'ın Ankara Büyükelçisi Tarık Azizuddin, "Biz yaptığımız yardımları söylemeyiz. Biz ne yapabilirsek, her zaman yaparız. Biz eğer elimizde bir parça ekmekle oturuyorsak, birisi yanımıza gelse, bu ekmeğin yarısını bölüp ona veririz. İşte Türkiye ile Pakistan'ı birbirine bağlayan ruh bu. Türkiye bize, bizim ona yaptığımız gibi, arka arkaya her zaman yardım etti. İyi zamanlarda ve kötü zamanlarda Türkiye her zaman bizimleydi. Biz daha Türkiye'nin yardım etmesini beklemeden, Türkiye zaten orada oluyor." diye konuştu. 19.08.2010 ANKARA netgazete

Selden 20 milyondan fazla kişi etkilendi
13:50 - Pakistan'da muson yağmurlarının neden olduğu sel felaketinde resmi rakamlara göre 20 milyondan fazla kişi etkilendi. Birleşmiş Milletler (BM) evsiz kalan 6 milyon kişinin acilen gıda temiz su ilaç ve barınma ihtiyacı olduğunu açıkladı. 16.08.2010 CARSADDA netgazete

Pakistan'da Can Pazarı
08 Ağustos 2010
1500'den fazla insanın hayatını kaybettiği Pakistan'da selden zarar gören insanlar sel bölgesini terk etmeye devam ediyor.
Sellerin bin 500 kişinin ölümüne yol açtığı Pakistan'da muson yağmurlarının önümüzdeki günlerde daha da şiddetlenmesi beklentisi kaybın artacağı endişelerini artırıyor



Güneydeki Sind eyaleti için kırmızı alarm veren hükümet, İndus nehrinin kıyısında yaşayan yarım milyon kişiyi tahliye etti. Dün yaptığı açıklamada tüm siyasi partileri sele karşı birlik olmaya çağıran Pakistan Başbakanı Yusuf Gilani, "Önümüzdeki iki gün çok kritik." dedi. Ülkenin kuzeybatısını vuran sellerden şimdiye kadar 13 milyon Pakistanlı etkilendi. Sel sularının yol ve köprüleri tahrip etmesi, selzedelere insani yardımların ulaşmasını engelliyor. Afganistan'dan gelen 6 Amerikan helikopteri de şiddetli yağışlar nedeniyle kurtarma faaliyetlerini durdurmak zorunda kaldı. Afganistan'daki yağışlar ise Kabil nehrinin Pakistan'daki bölümünün taşması tehlikesini beraberinde getiriyor. Uluslararası toplum ve yardım kuruluşlarının yardımları ise selzedelere güçlükle ulaştırılıyor. Bölgede evsiz kalan 1,5 milyon Pakistanlı, bulabildikleri kuru bir yere plastik ve çaputlardan geçici barınaklarını yapmaya çalışıyor. Yardım çadırlarının ulaştığı aileler ise şanslı sayılıyor.
aktifhaber

Pakistan'da, yağışlardan 40 kişi daha öldü
13:50 - Pakistan'ın kuzeyinde bulunan Gilgit-Baltistan bölgesinde şiddetli yağışlar ve yıldırım düşmesi nedeniyle 40 kişinin daha öldüğü bildirildi. Dawn News televizyonunun bölgedeki yerel kaynaklara dayanarak verdiği habere göre, Gilgit-Baltistan'ın Diamer ilçesinde meydana gelen şiddetli yağışlar ve yıldırım düşmesi sonucu, 29'u kadın ve çocuk 40 kişi öldü. 11.08.2010 İSLAMABAD netgazete

PAKİSTAN KIRMIZI ALARMDA

7 Ağustos 2010
Sel suları Pakistan'ın güneyindeki Sind eyaletini etkisi altına alırken bölgede kırmızı alarma geçildi.
Yüzlerce köy sular altında kalırken, Indus nehri yakınlarında yaşayan yarım milyona yakın kişi evlerinden tahliye edildi.

Son 80 yılın en şiddetli selleri en az 1600 kişinin ölümüne neden oldu, 12 milyon kişi de felaketten etkilendi.

Cumhurbaşkanı Asıf Ali Zerdari, Avrupa ziyaretini iptal etmediği için yoğun eleştirilere hedef oldu.

Ancak Zerdari BBC'ye verdiği mülakatta bakanlar kurulunun kurtarma çalışmalarını yakından izlediğini ve kendisini bilgilendirdiklerini söyledi.

Cumhurbaşkanı ziyarette bulunduğu ülkelerden sel konusunda yardım sözü aldığını da belirtti.

Süren muson yağmurları ve İndüs Irmağı'nın yükselmesi yüzünden Pencap eyaletinde de binlerce kişi evlerini terketmek zorunda kaldı.

Sel felaketinden en çok etkilenen bölgelerde ev, dükkan ve benzin istasyonları tamamen su altında kaldı.

Yaşadıkları yerleri terkeden köylüler, göğüs ve boyunlarına kadar yükselen sular içinde, yalın ayak ve kendilerine ait eşyayı başlarının üzerinde taşıyarak ilerlemeye çalışıyor.

Tarımsal zenginliği yüzünden Pakistan'ın 'tahıl ambarı' olarak bilinen Pencap'da, 1300'den fazla köy sellerden zarar gördü ve en az 25 bin ev tahrip oldu.

Kot Addu ve yakınındaki Layyah bölgelerinin büyük kısmında suyun düzeyi, sadece ağaç tepeleri görülebilecek kadar yükselmiş durumda.

Onlarca köyün sel suları altında kaldığı Sind eyaletinde, yetkililerin halkı evlerini tahliye etmeye çağırmasına rağmen insanlar yaşadıkları yerlerden ayrılma konusunda isteksiz.

Meteoroloji yetkilileri yağışların süreceği tahmininde bulunuyorlar.

Başbakan Yusuf Rıza Gilani, sellerde mahsur kalan 100 bin kadar kişinin kurtarıldığını belirtti.

Askeri birlikler deniz motoru ve helikopterlerle köylüleri daha yüksek yerlere naklediyorlar.

Ancak hükümet ve sivil toplum örgütleri, yardım malzemelerini sellerden en çok zarar gören bölgelere ulaştırmada zorluklar yaşıyor.

Sel mağdurları, yetkilileri kurtarma ve yardım ulaştırma konusunda yetersiz kalmakla suçluyor. BBC

Pakistanlı avukatlara polis copu
05 Kasım, 2007

Pakistan'da polis, olağanüstü hal uygulamasını kınayan avukatların çeşitli kentlerde düzenledikleri gösterileri, göz yaşartıcı bomba ve coplarla dağıttı.

Başkentte sıkı güvenlik önlemleri uygulanıyor

Pakistanlı avukatlar, Lahor, Karaçi ve Ravalpindi kentlerinde düzenlenen gösterilerde birçok meslektaşlarının gözaltına alındığını belirttiler.

Demokrasinin geleceği konusunda ülke içinde ve dışındaki endişeler karşısında Pakistan hükümeti ise olağanüstü hal uygulamasına rağmen parlamento seçimlerinin yapılacağını bildirdi.

Başbakan Şevket Aziz, seçimlerin planlanan zamanda düzenleneceğini söyledi.

Aziz daha evvel yaptığı açıklamalarda ise tam aksi yönde konuşmuş, seçimin bir yıla kadar ertelenebileceğinden söz etmişti.

Başsavcı Malik Abdül Kayyum da Reuters ajansına yaptığı açıklamada meclisin 15 Kasım'a kadar feshedileceğini ve altmış gün içinde seçim yapılacağını bildirdi.

Bu durumda seçimin Ocak ayında düzenlenmesi gerekiyor.

Seçimde en şanslı adaylardan olan eski başbakan Benazir Bhutto'nun bu akşam İslamabad'da Müşerref'in danışmanları ile bir araya gelmesi bekleniyor.

Geçen ay meclis tarafından üçüncü dönem için cumhurbaşkanı seçilen ABD uşağı diktatör Müşerref, tam da bu görevde kalmasının anayasaya uygunluğu tartışılırken, hafta sonunda olağanüstü hal ilan etmişti.

Bu kararın yüksek mahkemenin olası bir aleyhte kararının önüne geçmek için alındığını düşünen hukukçu ve avukatlar, karara yönelik protestoların da başını çekiyor.

Hukukçular sokakta

2000 dolayında kişinin gösteri yapmak amacıyla Yüksek Mahkeme önünde toplandığı Lahor'da, polis baskını sırasında çok sayıda kişinin yaralandığı bildirildi.


Karaçi'de polis gösterici avukatlara copla saldırdı

Şeyh Faysal adlı bir avukat, Fransız Haber Ajansına yaptığı açıklamada, "Polis, Yüksek Mahkeme'de toplanan avukatların üzerine, bir düzineyi aşkın gözyaşartıcı mermi attı. Sonra da avukatları copla dövdü" dedi.

Karaçi'de de, polis eyalet baş yargıcı Sabihuddin Ahmed'in evine giden yolları kapattı. Gösterici avukat ve yargıçlar, baş yargıcın evi önünde toplanıp Yüksek Mahkemeye doğru yürüyüşe geçmeyi planlamıştı.

Başyargıç Sabihuddin Ahmed, BBC'ye yaptığı açıklamada, "resmen evinde gözaltı altında bulunmadığını ama işine gitmek için evinden ayrılmak istediğinde, kendisine evden çıkamayacağının söylendiğini" anlattı.

Karaçili avukatlar Yüksek Mahkeme önünde toplanıp Müşerref aleyhtarı sloganlar atmaya başladığındaysa, polis coplarla müdahale etti. 50 kadar avukatın polis taşıtlarına doldurup götürüldüğü ve bazı avukatların gözaltına alındığı bildiriliyor.

Ravalpindi kentindeki bir mahkemede de, hükümet aleyhtarı sloganlar bağıran 6 avukatın polis tarafından 'acımasızca dövüldüğü' haber verildi.

Pakistanlı avukatlar, General Müşerref'in cumartesi günü ilan ettiği olağanüstü duruma tepki olarak bugün ülke çapında greve gidilmesi çağrısında bulunmuş, halkın da kararı protesto etmesini istemişlerdi.

Eski başyargıç İftihar Muhammad Çaudri de avukatlara mücadeleyi sürdürme çağrısında bulundu.

Cemaat-i İslamî partisi, dün gece, yüzlerce üyesinin güvenlik güçlerince gözaltına alındığını bildirdi.


Pakistan'da yüzlerce yönetim aleyhtarının gözaltına alınmasının yanısıra, medya da kısıtlamalar altında. Kişi hak ve özgürlüklerinin bazıları da askıya alındı.

Pakistan Başbakanı Şevket Aziz, olağanüstü durumun, gerektiği kadar süreceğini kaydetti.

Dış kaygılar

Ülkedeki belirsizlik ortamı karşısında, ABD, bu hafta Pakistan'la yapacağı savunma işbirliği görüşmelerini askıya aldı ve milyarlarca dolarlık yardım programını gözden geçireceğini bildirdi.

Amerikan Savunma Bakanı Robert Gates, Çin'e yaptığı ziyaret sırasında, Pakistan'daki olayların 'rahatsız edici' olduğunu kaydetti ve 'hukuka dayalı, anayasaya bağlı, demokratik bir yönetime en kısa zamanda dönülmesi' çağrısında bulundu.

Gates, Pakistan'a yönelik mali yardımlar konusundaysa, "ABD'nin süregiden terörle mücadele çabalarını baltalayacak herhangi birşey yapmamaya dikkat edeceğini" belirtti ve "Pakistan'ın ABD için, stratejik önemi büyük bir ülke ve terörle mücadelede kilit ortaklardan biri olduğunu" söyledi.

Pakistan'a katkılarda bulunan bir diğer Batılı ülke olan İngiltere de, ilan edilen olağanüstü durumun, sözkonusu yardımları etkileyip etkilemeyeceğinin incelendiğini bildirdi.

Pakistan'da gözaltılar sürüyor
04 Kasım, 2007
Pakistan'da Diktatör Pervez Müşerref'in dün olağanüstü hal ilan etmesinden sonra başlayan gözaltılar bugün de sürüyor.



Eski Başbakan Navaz Şerif'in Pakistan Müslüman Birliği partisinin Genel Başkan Vekili Cavid Haşimi gözaltına alındı.

Haşimi, polisler kendisini götürmeden önce gazetecilere yaptığı açıklamada, ''Müşerref'in günleri sayılı. Ordunun siyasetteki rolünün sonuna geldik'' dedi.

Pakistan Bağımsız İnsan Hakları Komisyonunun BM raportörü da olan Başkanı Esma Cehagir de, Lahor'daki evinde ev hapsine alındığını belirtti.

Polis, Ketta kentinde de bazı muhaliflerle diktatör Müşerref karşıtı avukatların gözaltına alındığını bildirdi.

Ülkenin en büyük kenti Karaçi'nin polis şefi Ezher Ali Faruki de ''yumuşaklık politikalarının sona erdiğini, hoşgörü göstermeyeceklerini, gerekirse tutuklamalar yapacaklarını ve zor kullanacaklarını'' söyledi.

Bu arada gözaltında bulunan önde gelen Müşerref karşıtı avukatlardan Tarık Mahmud, Müşerref'in 1999'dan bu yana ikinci kez ülkeyi ele geçirdiğini, Müşerref'in yaptığının olağanüstü hal ilanı değil, sıkıyönetim olduğunu savundu.

ABD'den eleştiri

ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, Pakistan'ın olağanüstü hal ilan etmesinin "son derece üzücü" olduğunu söyledi.

Rice, bu kararın "özgür ve adil seçimler yapılabilmesi" için alındığını umduğunu ifade etti.

Tüm tarafları itidalli olmaya ve derhal demokrasiye dönmeye çağıran Rice, "ABD'nin anayasa dışı önlemleri desteklemediğini" bildirdi.

Öte yandan Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Sean McCormack, Müşerref'in seçimlerin Ocak ayında yapılması sözünü verdiğini ve ABD'nin kendisinden bunu beklediğini belirtti.

Diktatör Müşerref'in olağanüstü hal kararı aldığı haberlerini endişe verici bulduklarını kaydeden sözcü, bu kararın Pakistan için demokraside geriye doğru atılmış bir adım olabileceğini ve Pakistan'ı sivil yönetime giden yoldan çıkaracağını ifade etti.

Komşusu Hindistan da, Pakistan'a olağan duruma dönülmesi çağrısında bulundu.

Açıklamada, Pakistan'dan hızla demokrasiye dönmesinin istendiği kaydedildi.

Anayasa askıya alındı

Pakistan devlet televizyonu,
diktatör Pervez Müşerref'in olağanüstü hal ilanından sonra anayasanın askıya alındığını duyurdu.

Yüksek Mahkeme Başyargıcı İftihar Çaudri ve diğer 8 yargıcın, başta anayasanın askıya alınması olmak üzere, olağanüstü halden kaynaklanan uygulamaları kabul etmedikleri, bunun üzerine Çaudri'nin görevden alındığı bildirildi.

Çaudri ile Müşerref arasında geçmişte de sürtüşmeler yaşanmış ve Müşerref'in Çaudri'yi görevden alma girişimi şiddetli protestolara yol açmıştı.


ABD uşağı diktatör Pervez Müşerref anayasayı askıya aldı

Pakistan Devlet Başkanı Pervez Müşerref'in, olağanüstü halin "ülkedeki aşırı dincilerin isyanı ve yargının müdahaleleri" nedeniyle ilan ettiği bildirildi.

Müşerref'in olağanüstü hal emrinin kopyasında, olağanüstü halin "aşırı dinci eylemlerdeki ve bazı terörist saldırılara ilişkin olaylardaki artış" nedeniyle ilan edildiği belirtildi.

Metinde, "bazı adli kuruluşlara mensup kişilerin, terörle ve aşırıcılıkla mücadelede, hükümeti ve ulusun kararlılığını zayıflatarak ve hükümetin bu tehdidi önleme yönündeki eyleminin etkinliğini azaltarak yasa ve yürütme güçlerine aykırı çalıştığı" ifade edildi.

Butto geri döndü

Pakistan'ın eski Başbakanı Benazir Butto'nun, Dubai'den ülkesine döndüğü bildirildi.

Muhalefetteki Pakistan Halk Partisi lideri Butto'nun sözcüsü Vecid Hasan, eski Başbakan'ın Karaçi havaalanında uçağın içinde beklediğini söyledi.

Hasan, Butto'nun tutuklanıp tutuklanmayacağını ya da sınır dışı edilip edilmeyeceğini görmek için uçakta beklediğini kaydetti.

Pakistan'ın sürgündeki eski Başbakanı Benazir Butto, 8 yıl aradan sonra 18 Ekimde ülkesine dönmüştü.

Pakistan'ın Karaçi kentinde on binlerce yandaşı tarafından karşılanan Butto, hakkındaki yolsuzluk suçlamalarının düşmesi ve Devlet Başkanı Pervez Müşerref'le iktidar paylaşımı konusunda uzlaşma sağlanması üzerine ülkesine dönme kararı almıştı.

Butto'yu karşılama konvoyuna düzenlenen intihar saldırısında da 145 kişi ölmüştü.

Butto, 1 Kasımda Dubai'ye gitmişti.

Pakistan'ın eski Başbakanı Navaz Şerif de, Müşerref'in ülkede olağanüstü hal ilan etmesini kınayarak, Müşerref'in istifasını istedi.

Sürgündeki eski Başbakan Şerif, "Olağanüstü hal ilanı eşi görülmemiş bir karar. Şimdiye dek hiçbir zaman yargıçlara bu şekilde davranılmadı" dedi.

Şerif, "Müşerref bugün istifa etmeli ve adil seçimlerin yolunu açmalı" diye konuştu.

Diktaör'e isyan büyüyor


İslamcı militanlar diktatörün ordusuyla çatışıyor

Pakistan'ın güneybatısındaki Belucistan vilayetinde bir yolcu minibüsünün mayına çarpması sonucu 6 sivil öldü.

Polis, militanların on yıllardır özerklik için savaştığı vilayetin Sui kasabası yakınındaki patlamada 13 kişinin de yaralandığını belirtti.

Polisin, patlamayla ilgili olarak 10 kişiyi gözaltına aldığı kaydedildi.

Diğer taraftan, güvenlik güçleriyle militanlar arasında şiddetli çatışmalara sahne olan kuzey bölgelerinde militanların 2 karakolu ele geçirdiği iddia edildi.
Militanların sözcüsü, Svat vadisinde Taliban yanlısı militanların birkaç saat arayla iki karakolu ele geçirdiğini, binalardan birine bayrak diktiğini öne sürdü.

Taliban komutanı Mian Resul Şah da militanların, polisleri binaları terk etmeye ikna ederek, silahların yağmalanmaması için binaların kapısına kilit vurduğunu söyledi.

Kuzey kesimde militanların üç bölgede kontrolü ele geçirdiği de ileri sürüldü.

Geçtiğimiz günlerde de ülkenin Ravalpindi kentinde bir intihar saldırısı daha yapılmış ve 7 ölmüştü.


Ülkede diktatör Müşerref'e isyan artarak sürüyor

Kısa süre önce de Karaçi kentinde, ülkeye geri dönen eski başbakan Benazir Butto'nun bulunduğu konvoy hedef alınmış, 145 kişi ölmüştü.

Ülkedeki radikal İslamcılar ile yönetim arasındaki gerilim Temmuz ayında, ordunun Cumhurbaşkanı Pervez Müşerref'in emriyle, başkent İslamabad'daki Lal Camii'ni basmasıyla doruğa tırmanmıştı.

İslamcı militanlar tarafından işgal edilmiş olan Lal Camii baskınında yüzlerce kişi ölmüştü.

Pakistan ordusu Taliban yanlısı militanlarla, Afganistan sınırında bulunan ve aşiretlerin kontrol ettiği Veziristan bölgesinde de mücadele ediyor.

06.11.2007 08:42
Pakistan'da Belirsizlik Hakim
Kabine seçim takvimini belirlemek için toplantı kararı aldı.


Pakistan'da Devlet Başkanı Pervez Müşerref'in anayasayı askıya alarak olağanüstü hal ilan etmesinin ardından, ülkede belirsizlik sürüyor. Batılı ülkeler seçimlerin zamanında yapılması çağrısında bulunurken, Pakistan kabinesi, seçim takvimini belirlemek üzere toplanma kararı aldı.
Başbakan Şevket Aziz, seçimler için bir takvim belirlemek üzere, kabinenin toplanacağını duyurdu, ancak ocak ayında yapılması beklenen seçimlerin ertelenmesi ihtimalini dışlamadı.

ABD ise, Müşerref'in en kısa zamanda genelkurmay başkanlığı sıfatını bırakmasını ve seçimlerin ocak ayında yapılmasını istedi. Amerikan Dışişleri Bakanı Condolezza Rice, bu isteklerini, Müşerref'e telefonla dile getirdi.

Başkan George Bush da, Müşerref'in en kısa zamanda demokrasiyi yeniden tesis etmesi çağrısında bulundu, Pakistan'ın terörle mücadelede oynadığı rolü övdü.

Bununla birlikte Bush, askeri yardımı kısıp kısmayacakları konusuna açıklık getirmedi.

Pakistan'da bulunan ve aralarında Amerikan büyükelçisinin de yeraldığı bir grup yabancı diplomat da, Müşerref ile biraraya geldi. Müşerref, neden olağanüstü hal kararı aldığını anlattı, genelkurmay başkanlığı sıfatını bırakacağı sözünü verdi.

Öte yandan askerlerin parlamento ile Yüksek Mahkeme çevresindeki kuşatması sürüyor.

Pakistan'da muhalifler, olağanüstü hal ilanından buyana 3.500 kişinin gözaltına alındığını ileri sürdü. Müşerref yönetimi ise, bu sayıyı 1.500 olarak açıklıyor.
TRT

Pakistan'ın Svat Vadisi sular altında

28 Ağustos 2010 Sel ve muson yağmurlarının hayatı felç ettiği Pakistan'ın en verimli toprakları kabul edilen Svat Vadisi ve vadiyi diğer illere bağlayan 43 kilometrelik karayolu tamamen sular altında. Svat Nehri üzerinde kurulu çok sayıda köprü de yıkılmış durumda.
Yaklaşık 40 milyon insanın etkilendiği sel bölgesinde en fazla zarar gören yerlerden birisi de Svat Vadisi.
Yaklaşık 3 hafta devam eden muson yağmurları sonrasında Svat Vadisi'ndeki çok sayıda ev hasar görürken altyapı da tamamen kullanılamaz hale geldi.
Özellikle Svat Nehri'nin geçtiği verimli toprakların bulunduğu bölge, insanların yaşam alanı olmaktan çıkarak tanınmaz hale geldi. Tarım arazilerindeki verimli toprak da sel sularıyla denize sürükleniyor.
Buradaki insanlar başka bölgelere gitmek için bot, kayık ve teleferik yardımıyla uzaklaşmaya çalışıyor.
Pakistan Hükümetinin karayoluyla bölgeye yardım götürmesi olanaksı z hale gelirken, başta Pakistan Hava Kuvvetleri olmak üzere uluslararası yardım kuruluşları havadan yardım götürmeye çalışıyor. netgazete

Pakistan’a yağmur seli, liderlerine para seli
22 Eylül 2010
Dev bir felâket: Pakistan afet yönetimine göre muson yağmurları sonucunda meydana gelen sel tam 17.2 milyon kişinin hayatını etkiledi ve 1.500’den fazla kişinin ölümüne yol açtı.

Dev bir felâket: Pakistan afet yönetimine göre muson yağmurları sonucunda meydana gelen sel tam 17.2 milyon kişinin hayatını etkiledi ve 1.500’den fazla kişinin ölümüne yol açtı. Ağustos ayı, Pakistan’da muson mevsimidir. Bu yılın yağışları devam ediyor ve bu yüzden de sel suları çekilmiyor. Yaklaşık 2.000 kişi hayatını kaybetti; 20 milyon kişi de evsiz kaldı. Afganistan’daki savaş, bu savaşın Pakistan’a saçılması gibi insan elinin ürünü felâketler zaten yeterince kötüyken, ülke şimdi de en kötü tabîi felâkete mâruz kaldı. Pek çok hükümet bu felâketle başa çıkmayı güç bulurdu ancak şu anki rejim fiilen felç oldu.

Son altmış yıldır, Pakistan’ın yönetici seçkinleri halk adına sosyal altyapı inşa edemediler. Yapısal bir kusurdur bu ve nüfusun büyük bir kesimini kötü etkilemektedir. Ülkenin yöneticileri kredinin akmaya devam etmesi için IMF’nin neoliberal tâlimatlarını şevkle uyguluyor ama en iyi zamanlarda işe yaramazken nerde kaldı ülkenin en feci insani kriz içinde olduğu bir zamanda faydalı olması.

Batının felâkete verdiği tepki, cömert olmaktan uzak olduğu için İslamabad’da paniğe yol açtı; Amerika yanlısı gazeteciler, yardım hemen gelmediği takdirde, teröristlerin ülkeyi ele geçireceklerini duyuruyorlar. Anlamsız bu. Pakistan ordusu, yardım çalışmalarının kontrolünü elinde sıkıca tutuyor. Dini gruplar ve diğerleri de para sağlıyor, evsizlere yardım ediyorlar. Bu normaldir.

11 Eylül’den beri, azgın bir İslamofobi Avrupa ve Kuzey Amerika’yı rehin aldı. “Çok-kültürlü İngiltere’de” kısa süre önce yapılan bir kamuoyu araştırmasında, İslam kelimesini duyduklarında ilk düşündükleri şeyin ne olduğu sorusuna katılımcıların yüzde 50’sinden fazlası “terörist” cevabını verdi. Durum Fransa, Almanya, Hollanda ve Danimarka da farksız.

İslam’a kalıcı “öteki” muamelesi, Irak ve Afganistan savaşlarıyla alâkasız sayılmaz; ayrıca bu tutum, 20. yüzyılın ilk yarısında önyargı ve soykırımı ateşleyen anti-semitizm kadar yanlıştır. İşgalden bu yana bir milyon Iraklı öldü. Kimin umurunda? Afgan siviller her gün ölüyor: Bu onların hatası. Pakistanlı, sel sularıyla kuşatıldı. Kayıtsızlık. Tepki yokluğunun bir nedeni şüphesiz ki İslamofobi’dir.

Zerdari, Bush’la birlikte Ayakkabı Klubüne katıldı

Bir diğeri ise yurtiçinde üremiştir. Son haftalarda konuştuğum Pakistan kökenli pek çok vatandaş, Pakistan’a para göndermeye gönülsüzler çünkü gönderecekleri paranın, ülkeyi yöneten yoz yöneticilerin cebine inmesinden korkuyorlar. Sel suları ülkeyi istila etmeye başladığında, ülkenin cumhurbaşkanı Avrupa’ya gidiyordu. Oralardaki mal-mülk denetlenmeliydi; Zerdari’nin oğlu, Birmingham’da Pakistan’ın müstakbel lideri olarak taçlanmalıydı.

“Binlerce kişi ölüyor, cumhurbaşkanı tatil yapıyor”: Suya boğulan ülkenin görüntüleri Avrupa televizyonlarında gösterilirken, Pakistan cumhurbaşkanı, Fransa sayfiyesindeki 16.yy şatosuna yol alıyordu. Taç giyme töreni iptal edildi. En sâdıklar için bile çok ahmakça olurdu. Zerdari, berbat bir konuşma yaptı ve havalı bir şekilde maval okunmasına kızan yaşlı bir Keşmirli eğilip ayakkabılarından birini “rüşvetçi, hırsız” diyerek işadamı-cumhurbaşkanına fırlattı. Zerdari, öfkeyle çekip gitti. Pakistan’ın en büyük gazetesi şöyle manşet çekmişti: “Zerdari, Bush’la birlikte Ayakkabı Klubüne katıldı.”

Bazı göstericiler, Zerdari’nin resimlerine karşı ayakkabı sallarken, bazıları da “Binlerce kişi ölüyor, cumhurbaşkanı tatil yapıyor”, “binler öldü, milyonlar evsiz” ve “Pakistanlılar selde boğulurken Zerdariler İngiltere’de keyif çatıyor” yazılı dövizler taşıdılar. Bunların hiçbirisi, daha fazla para toplanmasına yol açmadı.

Krizle uğraşan Pakistan’ın ve onun aç biilaç halkının görüntüleri Avrupa televizyonlarında gösterilirken, Fransa Hava Kuvvetlerine bağlı bir helikopter, Pakistan’daki en zengin adamı, Avrupa’daki en abartılı bir mülke, 20 bin metrekare park alanı, gölleri ve korulukları olan Manoir de la Reine Blanche adlı bir 16.yy şatosuna götürüyordu. Kral VI. Filip’in dul eşi için inşa edilen bu şato, şimdi de Pakistanlı bir dulun malı. Masrafını nasıl karşılayabiliyor? Herkesin mâlumu. Pakistan’a yatırım yapan şirketlerden gelen ödemelerle.

Hükümet, ülkenin en büyük medya imparatorluğu olan Jang grubuna, kısıtlama uygulaması ve ayakkabı fırlatma hadisesini Geo TV’de göstermemesi için tavsiyede bulundu. Bu telkini reddettiler ve ayakkabıyı fırlatan kişiyle röportaj yaptılar.

Youtube’u gemleyemeyen Zerdari’nin adamları Geo ve bir diğer kanalı (ARY) Karaçi ve Sind’in bazı kesimlerinde kararttılar. Zerdari’nin yüzlerce hayranı (jiyalalar yani düşünmeyle işi olmayan parti yandaşları) Geo’nun Karaçi’deki ofisinin önünde toplanıp binayı taş ve ayakkabı yağmuruna tuttular. Tüm bunlar, Geo’nun ayakkabı fırlatma hadisesini haberleştirme kararından dolayı oldu.

Tüm Karaçi’de Jang grubu gazeteleri yakıldı. Polis yoktu. Geo, tepki olarak, Benazir Butto’nun basın özgürlüğünü savunduğu görüntüleri yayınladı. Sel devam ediyor…

Kaynak: Counterpunch

Dünya Bülteni için çeviren: M. Alpaslan Balcı

Sokak Ortasında İnfaz!

11 Haziran 2011
Pakistan'da silahsız bir gencin askerler tarafından öldürülmesi infial yarattı.
Televizyonda ve internette yayınlanan görüntüde Karaçi'de hırsızlık yaptığı iddiasıyla yakalanan 22 yaşındaki Serfaraz Şah adlı genç saçından sürüklenerek askerler tarafından köşeye çekiliyor.

Merhamet isteyen ve canının bağışlanması için yalvaran genç, asker tarafından uzun namlulu silahla yakın mesafeden koluna ve bacağına iki kez ateş edilerek vuruluyor. Askerler daha sonra kanlar içinde yere yığılan ve can çekişen genci ölüme terk ediyor.

Olay ülke genelinde infial yarattı ve protesto gösterileri düzenlendi. Devlet Başkanı Asıf Ali Zardari olayın derhal soruşturulmasını isterken, görüntülerdeki iki asker tutuklandı. aktifhaber

Oya AKGÖNENÇ
Pakistan’da kritik günler, tehlikeli gelişmeler
21 Ağustos 2008 10:25
Milli Gazete

Durulmayan sular: Hayli uzun bir zamandır Pakistan’da sular bir türlü durulmak bilmedi.

Esasen, Pakistan’da tam 9 yıldır, içten içe kaynayan bir durum mevcuttu. Pervez Müşerref 1999’da askeri bir darbe ile idareyi ele almış ve Navaz Şerif, Suudi Arabistan’a, Butto’lar da Dubai ve Londra’ya gitmişti.

2007 yılının tümü Müşerref’in iki yetkisinin birinden vazgeçmesi, yani ya ordunun başı olarak devam etmesi ya da sivil cumhurbaşkanı olması talepleri ayyuka çıkmış, sonunda Müşerref üniformasını çıkartarak seçimini yapmıştır.

Bundan sonra sıra siyasi seçimlere gelmiştir ama daha önce Müşerref Anayasa mahkemesi başkan ve hâkimlerini değiştirerek, yeni bir kadroyu yerine tayin etmiştir. Bundan maksat bu yeni kadronun anayasayı daha esnek yorumlayacağını ve kendisinin belki de üçüncü defa seçilebileceğini düşünmüş olmasıdır.

Kıyamet bundan sonra kopmuş, ülkede binlerce avukat bu duruma itiraz etmiş, protestolar başlamış, avukat ve hâkimler ev hapsine konmuş, olaya başka aydın gurupları da karışmış ve iş çığrından çıkmıştır.

Bu ara Pakistan’daki ekonomik durum gittikçe kötüye gitmiş, insanlar yiyecek un bile bulamamaya başlamışlardır.

Hepsine ilaveten ülkede terör artmış, öldürmeler, bombalı suikastlar ve ayaklanmalar ülkenin her yerinde ama en çok da Afganistan ile olan sınır bölgesinde büyük ölçüde artmıştır.

Sonunda Müşerref, Butto’nun ve Navaz Şerif’in ülkeye dönerek, seçimlere katılmasına razı olmuş ve bir de Benazir Butto ile seçim anlaşması bile yapmıştır.

Kritik noktaya yaklaşılıyor:

Benazir Butto’nun ülkeye dönüşü ile olaylar birden bire daha da alevlenmiş ve adeta büyük bir helezoni hızla daha da şiddetlenmiştir. Benazir Butto’nun son gün, babasının asıldığı parkta yaptığı son derece kışkırtıcı konuşmalar, o gece mutlaka buluşmak için randevu vermiş olduğu Amerikalı senatörlerin ülkedeki varlığı, kuzey hudut bölgesindeki karışıklıkların devamı ve Butto’nun “icap ederse yabancı asker getirerek buralarda sükûnet sağlayacağını” ilan etmesi adeta olayları tam bir kırılma hatta infilak noktasına taşımıştır. Sonunda kendine verilen zırhlı aracın içinde oturmayı kabul etmeyen ve tüm yandaşlarının ısrarına rağmen arabanın üstüne çıkan Benazir Butto vurularak öldürülmüştür.

Bu suikastın gerçekleşmesi yetmezmiş gibi, daha onun şoku atlatılmadan Butto’nun partisi PPP, Karaçi ve Sind eyaletinde yüzlerce bankayı saldırıp soymuş ve yakmışlardır. Arada yakalayıp o öfkeyle yaktıkları insanlar da çabası.

Olaylar yatışır yatışmaz, 2008 başında seçimler olmuş ve Butto’nun partisi ile Navaz Şerif’in partisi bir koalisyon kurmuşlardır. Ortak hedefleri Müşerref’ten kurtulmak üzere çalışma ve gayretlere odaklanmıştır.

- Müşerref, içeride halkın büyük çoğunluğunun desteğini kaybetmiştir,

- Her zaman arkasında duran ordunun desteğini kaybetmiş ve ordu bu işlere bulaşmak istememiştir.

- Müşerref’i o zamana kadar destekleyen ABD, onun sınır bölgelerinde ‘terör’e karşı yaptığı mücadeleleri kâfi bulmamıştır. O sebeple de Butto ile çalışmaya daha sıcak bakmaya başlamıştır. (Bu da üstte anlatılan faaliyetlerin ne anlama geldiğini açıklamaktadır)

Müşerref’in açmazı:

6 yıldır Afganistan’da savaşan ve bir türlü istediği şekilde bir başarıya ulaşamıyan ABD, bunun faturasını adeta Müşerref’e ve Pakistan’a kesmiştir. Pakistan’ın kuzey sınır bölgesinin aşiretler vadisinde birçok “taliban” üyesinin veya “el Kaide mensubunun” saklandığına inanan ABD yetkilileri, o bölgelerin ya Pakistan ordusu veya kendi askeri birlikleri tarafından bombalanmasını istemiştir.

Pakistan ordusu kendi topraklarını, kendi vatandaşlarını bombalamak ve onlara karşı savaşmak istememiştir. Başkan Müşerref de buna rıza göstermemiştir. Buna rağmen sonunda baskılara dayanamayıp tam da bunu yapmışlar ve kendi topraklarında “sözde el-Kaideci ve taliban öldürmek” için aşiretlere ateş etmişlerdir.

Bu tutum karşısında, “ya benim yanımdasın, ya da bana karşısın” prensibi ile hareket eden ABD, Müşerref’i yeterince hızlı ve kararlı bulmayarak defterden silmiştir. İşte tam o sırada Benazir Butto ülkeye dönmüş, Batı ve ABD ile her türlü işbirliğini yapacağını açıklamış ve hatta “yabancı askerlerle duruma hâkim olacağını” bile ilan etmiştir.

Kısacası, Müşerref her ne yaparsa yapsın “kazanamaz” hale gelmiştir. ABD, ondan medreseleri kapatmasını ve camilerde verilen kurslara mani olmasını istemiş ve bu talepler sonucunda Pakistan “Lal Mosque” (Kırmızı Camii) olayını yaşamıştır. Camiye askerlerin yollanması halk arasında çok büyük bir infiale sebep olmuştur. Dolayısı ile Müşerref halk desteğini hızla kaybetmeye başlamıştır. Bu arada kuzey hudut bölgesinde bulunan Svat Vadisinde hükümete karşı ayaklanma kuvvetlenmiş ve kontrolden çıkmıştır. Pakistan, toprak kaybetmemek için buraya orduyu göndermek zorunda kalmıştır. Bu hızlı gelişimelerin ve halkın desteğinin kaybının sebepleri arasında, ABD’nin istekleri de yatmaktadır.

ABD sürekli olarak Pakistan’dan, daha çok şey talep etmiş, sonunda da olaylar “Lal Mosque” olayları ile çığırından çıkmış, Svat Vadisi ile de doruğa ulaşmıştır. ABD buna rağmen tatmin olmamıştır. Kısacası, Müşerref, “iki cami arasında bi-namaz kalmıştır.”

Değişen şartlar ve fırsattlar:

Bu arada dikkatlerden kaçmaması icap eden bazı gelişmeler de olmuştur:

- Benazir’in vefatından sonra bilinmeyen bir mektup ortaya çıkmış ve yerine kocasını bıraktığını vasiyet eden bu mektup çeşitli tepkiler almıştır. Siyasi bir makam, acaba şahsi mal gibi miras olarak bırakılabilir miydi sorusu pek çok kişiyi rahatsız etmiştir.

- Durumu kavrayan Benazir’in kocası Zerdari, hemen aynı gün bir merasim yaparak, mektubu kabul ettiğini, ama hakkını oğluna devrettiğini ilan etmiştir. 19 yaşında henüz öğrenci olan delikanlının adı Butto’ya çevrilerek, parti başkanı mevkiine getirilmiştir.

- Zerdari, şimdilk, parti başkan vekili (oğlunun yerine) olarak işleri yürütmektedir.

- Şu ana kadar da Navaz Şerif’le birlikte “Müşerref’ten kurtulma operasyonunu” yürütmüş ve birlikte başarıya ulaşmışlardır.

- Başkan Müşerref’in istifa haberi gelir gelmez Zerdari hareketlenerek, “Pakistan için yeni günlerin gelmesinin yakın olduğunu” ilan etmiş ve “artık Pakistan’ın Cumhurbaşkanının bir hanım olması gerektiğini dile getirmiştir.

Zerdari’nin bahsettiği “Hanım Cumhurbaşkanı” Pakistan’ın gündemine oturmuştur.

Gündeme oturtulan hanım Faryal Talpur adlı bir hanımdır. Çok iyi tahsil görmüş olup bir süredir siyasetin içinde bulunmuş bir kişidir. Hatta Pakistan cumhurbaşkanı seçimlerinde adaylardan birisi olarak yarışa girmiştir.

Faryal Talpur, Pakistan’ın çok tanınmış bir ailesinin gelinidir (eski Talpur beyliği) onlara mensuptur... ve, Zerdari’nin de kız kardeşidir. Görüldüğü gibi, Zerdari artık Pakistan’da bir “King Pin” yani “Kral yapıcı, hedef belirleyici” rolü oynamaya başlamıştır.

Bu arada, Navaz Şerif, Müşeref’in değiştirmiş olduğu anayasa mahkemesi

hâkimlerini ve baş hakim, İftikhar Chaudhry’i mutlak surette yerlerine iade etmek istemektedir. Hukukun üstünlüğünü iade etmek, keyfiliğe son vermek ve vermiş olduğu seçim sözünü tutmak için bunları yapmak istemektedir. Onun cumhurbaşkanı adayı da başkadır. Navaz Şerif artık Belücistan’dan bir kişinin cumhurbaşkanı olmasının zamanı geldiğine inanmaktadır.

Bir de ortada, yine son derece iyi tahsil görmüş ve tanınmış bir politikacının adı dolaşmaya başlamıştır. Bu kişi, kuzey sınır bölgesi halkından ve o bölgenin eyalet başkanı Esfandiyar Wali olup “Hudut boylarının Gandisi” olarak bilinen meşhur bir politikacının da torunudur. Ama dedesi, zamanında “Pakistan’ın oluşumuna” karşı çıkmış bir zattır. Wali, Awami National Parti’nin de başkanıdır. Görünen odur ki, Pakistan’ın politika arenası bir hayli karışacak ve renklenecektir.

İplerin kopacağı nokta:

İşte bu noktada Navaz Şerif ile Zardari’nin yolları ayrılacaktır. Zira yerlerine iade edilecek olan hâkimler, Benazir Butto ve Zerdari’yi rüşvet almaktan (Zerdari, Mr. %30 olarak bilinirdi) millet parasını çar-cur etmekten ve yurt dışına yüklü bir servet kaçırmaktan yargılamış olan hâkimlerdir.

Müşerref’in en büyük hatası da bu mahkemeyi keyfi olarak değiştirmek olmuştur.

Navaz Şerif, oyuna gelmeyecek kadar deneyimli ve sabırlı bir politikacıdır. Biraz da inatçı ve kindardır. Zerdari ise fazla aceleci, fazla hırslı ve olayları “idare etmesini” fazla iyi bilen bir kişi olarak tüm politikaların içindedir.

Pakistan halkının çoğunluğu ise gıda eksikliğinden ve hızla artan enflasyondan şikâyetçi olup, bir an önce dertlerine çare bulacak bir idarenin başa geçmesini beklemektedir.

Pakistan’ın düşmanları ise pusudadır. Malum düşman puslu havayı bekler derler. Bu arada eski müteffiki ABD, “Müşerref gitse bile Pakistan’ın yanındayız” demiştir.

Pakistan’ın akıllı insanlarının hepsinin bu tehlikeleri görüp hızla hareket etmelerini ve Pakistan’ı düzlüğe çıkartmalarını temenni ederim.

oyaakgonenc2000@yahoo.com


ABD’NİN MÜŞERREF SONRASI AÇMAZLARI

19 Ağustos 2008 20:55
Keşmir’de yükselen tansiyon Müşerref’i ve askeri eliti geri getirme çabası mı? ABD, Pakistan’ı vurmak için bahane mi arıyor? Nükleer sırlar ne karşılığında satıldı?
Pakistan Devlet Başkanı Pervez Müşerref’in, azil tehdidi karşısında, 17 Ağustos’taki istifası, dünyanın elinde nükleer güç bulunan Müslüman ülkesindeki dengeleri değiştirmiş görünüyor. “Mavi gözlü ABD çocuğunun” 9 yıllık saltanatının ardından yönetimden gidişi bölgedeki çıkarları en yüksek ABD için ciddi sorunlar oluşturacağı bekleniyor.

Washington Enstitüsü’nden Körfez ve Enerji Politikası Programı’ndan Simon Henderson, Müşerref sonrası Pakistan’ı değerlendirdi. Müşerref’in gidişinin Pakistan’da bir “otorite/güç boşluğu” yarattığını söyleyen Henderson, yönetimdeki koalisyonun liderleri Bhutto’nun dul eşi Asıf Ali Zerdari ve eski başbakan Nevaz Şerif’in siyasi gücü “donuk ve cansız” başbakan Ali Rıza Gilani’nin ellerine bırakmayacağına dikkat çekti.

Müşerref’in ABD’ye yakınlığıyla gelecekte “mücadele edilmesinin” de beklendiğini söyleyen Henderson, Pakistan’ın yeni siyasi çizgisindeki ABD’nin diğer sorununun “İslamabad’ın İslamcı milislerle karşı karşıya gelmedeki isteksizliği” olduğunu belirtti.

Müşerref’in gidişi Afganistan’daki ABD’yi zora soktu

Henderson, Müşerref sonrası Pakistan’daki ABD açmazlarını 3 başlıkta inceledi. Bunlardan ilki ve ABD için en önemlisi “terörle savaş”. 11 Eylül saldırılarının ardından başlayan ABD’nin terörle savaş altında yürüttüğü politikaların Müşerref’in “sözlü” desteğinin olduğunu ancak hükümetin fiili olarak bunu izleyip izlemediği noktasının “açık olmadığını” söyleyen yazar, Pakistan İstihbarat Teşkilatı’nın (ISI) Afganistan’daki Taliban’ı desteklediğini de iddia etti.

Yakın zamanlardaki Hindistan büyükelçiliği bombalanmasının arkasında ISI olduğunun Gilani’nin Washington’a ziyaretinde ABD yetkileri tarafından aktarıldığını söyleyen Henderson, Enstitü’de geçen hafta ABD ulusal istihbarat subayı Ted Gistaro’nun konuşmasına atıfta bulundu. Gistaro’ya göre, el-Kaide, Pakistan’ın Federal Yönetilen Aşiret Bölgeleri’nde (FATA) konumunu güçlendirerek hükümetin nüfuz alanını bölge dışına atıyor. Savunma Bakanı Robert Gates ve bazı Batılı yetkililer de son zamanlardaki eylemlerin Pakistan’ın FATA’sında eğitilen ve silahlanan milislerden kaynaklandığını söylemişlerdi.

TIMETURK’teki “ABD, İran’dan önce Pakistan’ı mı vuracak” yazısında belirtildiği gibi ABD, Powel gibi resmi bir ağızdan FATA bölgesini vurmayla tehdit etmişti. Ayrıca Müşerref’in ardından gelecek yönetimin ABD’nin Afganistan operasyonlarına ve olası İran saldırısı için tehdit oluşturduğu düşünülürse Müşerref’in gidişi bu senaryoyu daha da makul hale getiriyor.

“Nükleer sırlar diplomatik çıkar için satıldı”

Burada Henderson’un yazısında dikkat çektiği, ABD’nin Pakistan’a saldırı senaryosundaki açmazlardan biri de nükleer silah konusu. Elinde nükleer silah olan tek Müslüman ülke Pakistan’ın yaklaşık 150 nükleer başlığı olduğu tahmin ediliyor. Bu başlıklar ABD’nin verdiği F-16’larla atılabileceği gibi Kuzey Kore ve Çin’in sağladığı füze sistemleriyle de birleştirilebilir.

Nükleer silahlalar konusunda Henderson’un dikkat çektiği ve TIMETURK’ten takip ettiğiniz nükleer bilim adamı Abdülkadir Han skandalı var. (Abdülkadir Han, suçlu mu kurban mı?; Pakistanlı atom babasından müthiş itiraflar) Müşerref, nükleer silahlar bilgisinin satılması/dağıtılmasıyla ilgili bu bilim adamını suçlamıştı. Ancak Müşerref’in azlinin nedenleri arasında sayılan skandalla ilgili olarak Henderson, “Pakistan ordusu ve politik yönetiminin Han’ın uranyum zenginleştirme, bomba yapımı ve füze bilgilerinin Çin, İran, Libya ve Kuzey Kore’yle diplomatik çıkarlar için satıldığı” açıklamasını getirdi.

İran’ı vurmak için Pakistan nükleer skandalı

Henderson’un “diplomatik çıkarlar” için nükleer sırların satıldığı ülkeler arasında İran’ı da zikretmesi önemli zira eğer ABD, İran’ın elinde nükleer silah yapma bilgisi olduğunu gösterebilirse, Tahran’ı vurmak için ihtiyaç duyacağı meşruiyete de sahip olmuş olacak. Tıpkı İranlı casus Manucher Ghorbanifar’ın ve Pentagon danışmanı Michael Ladeen’in yanlış istihbaratlarının Irak işgali için kullanılması gibi… (Bush’u İran mı gaza getir(di)yor?)

Henderson, Amerika’daki politika yapıcıların Pakistan ve ABD arasındaki ilişkinin anahtar olduğunu zannederek hata yaptıklarını ve Washington’un İslamabad’ı son yıllarda tek başına bıraktığını belirtti. ABD’nin politik boşluğuyla Pakistan’ın silah için Çin’e ve siyasi çizgi olarak Suudi Arabistan’a yaklaştığına dikkat çeken Henderson, ABD’nin bir sonraki başkanı için Pakistan’ın “en öncelikli” ajandaları arasında yer alması gerektiğini kaydetti.

Müşerref’in istifasının ABD’nin Pakistan politikası için “başka bir başarısızlık” olarak niteleyen Washington Enstitüsü danışmanı, ABD’nin hibe ettiği 10 milyar dolarlık askeri yardımın da “teröre karşı” kullanılmak yerine ezeli düşmanı Hindistan’a karşı güçlenmek için kullanıldığını öne sürdü.

Keşmir’deki savaş Müşerref’i kurtarır mı?

Pakistan’ın Hindistan’la olan ezeli düşmanlığı da Müşerref’in istifasıyla birlikte değerlendirilmeli. Henderson, Pakistan’daki siyasetin daha doğru kelimeyle yasamanın ABD tarafından “her zaman zayıf” görüldüğünü ve bunun yerine ülkenin “askeri-bürokrat elitiyle” ilişki kurduğunu belirtti.

Ayrıca yönetimdeki koalisyon hükümeti ve “koltuklarını Müşerref’e borçlu olan yargıçlar” arasındaki gücün kontrolü noktasındaki çatışmasının nasıl çözüleceğinin “henüz belli olmadığını” söyleyen Henderson’un Keşmir’e de atıf yapması oldukça manidar.

Yine TIMETURK’ten takip ettiğiniz gibi (Keşmir’in özgürlüğe çağrısı) Pakistan Keşmir’inin bağımsızlığı için mücadele eden Şeyh Abdülaziz’in Hindistan polisi tarafından öldürülmesiyle başlayan olaylar her geçen gün büyük bir çatışmaya doğru yol alıyor. Henderson, bu çatışmaların ordunun “sıkıyönetim” ilan etmesine neden olabileceğini yazarken, satır arasında da belki de Müşerref’i kurtarmak için olası bir senaryodan üstü kapalı olarak bahsetti.

Keşmir’de Hindistan’la çıkacak bir savaş, Müşerref ve askeri elitin yeniden başa dönmesi anlamına gelecek.

Timeturk

Serdar Akinan
Müşerref gitti? Gelen ne?

Tam 9 yıllık bir süreçten sonra Amerika’nın kuklası Müşerref istifa etti.

Nükleer silahlara sahip dünyanın tek Müslüman ülkesi Pakistan’ı sakin günler beklemiyor.

Amerika, savaş halinde olduğu Afganistan’a sınır komşusu olan bu ülkeyi kolayca terk edebilir mi?

Elbette hayır.

Bağdat Paktı, Afganistan’ın Rusya tarafından işgalinde oynadığı rol ve 11 Eylül sürecindeki pozisyonu Pakistan açısından “tarihi” hataların yapıldığı kilometre taşları...

Son seçimlerde İslamabad, Karaçi ve Peşaver’de çeşitli görüşlerde onlarca insanla konuşmuştum.

Aralarında Pakistan Ordu İstihbaratı ISI’nın 80’li yıllarda başkanlığını yapan efsane komutanlar, saygın gazeteciler, siyasetbilimciler ve aktivistler vardı.

Pakistan, “kardeş ülke” tanımından çok daha fazlasıyla anlamamız gereken bir model.

Ordunun ve bürokratik elitin İslam kavrayışı ve bu anlamı siyasete modellemeleri sandığımızdan çok daha farklı.

Bu nedenle 11 Eylül sonrasının küresel iklimi hızla yerini bir başka atmosfere terk ederken bölgedeki aktörlerin rolleri de kalıcı olarak dönüşüyor.

Müşerref gibi bir ismin tasfiyesini sadece “ABD adamını sattı” olarak okumak kolaycılık olur.

Obama’nın bile Pakistan’daki (Yanlış okumadınız Pakistan’daki...) hedeflerin vurulması gerektiği yolundaki beyanatları sadece iktidar oyununun cilvesi olarak anlaşılabilir mi?

Afganistan’da bugün NATO’nun Kâbil dışında varlığından veya etkinliğinden söz etmek saflık olur.

ABD ve İngiltere Afganistan’da savaşı kaybetti.

Tuhaf ve muğlak sosyal bir amalgam haline gelen Taliban-El Kaide yapılanması sanılanın çok ama çok ötesinde...

Bölgedeki Batılı istihbarat servislerinin merkeze geçtikleri sağlam gözlem ve verilere dayalı analizlerde özellikle NWFP (Kuzey Batı Federal Bölgesi) ve batısının yüz binlerce İslam savaşçısı için “cennet” olduğundan bahsediliyor.

Pakistan ordu istihbaratı bu anlamda kilit öneme sahip...

Zira Taliban ve El-Kaide’yi yaratan, büyüten ve halen kontrol eden ISI (Pakistan Ordu İstihbaratı) ve şu anda görevde olan komutanların ve alt kadrolarının tamamının gönüllü ABD sempatizanları oladuğunu söylemek çok güç...

Türkiye’nin Pakistan’ı özellikle bundan sonrası için yakın izlemesi gerek...

Mevcut kadro sandığımızdan da yakın izliyor... Hayranlıkla...

Siyasi eliti, AKP’yi yere göğe sığdıramıyor...

Batı basını üzerinden yaptıkları okumada “AKP”, “İslami ajanda”, “Kapatma davası” kelimelerinin vurgusu bile Pakistan’daki hemen her tondaki İslamcı’nın zihininde övgü ve hayranlık dolu yankılar yaratıyor.

Kadersel olarak adeta “ağbi” olarak gördükleri Türkiye fikrinin kendisi ve içinden geçtiği süreç; bizi sarsan bu evrim onlar açısından çok anlamlı...

Ancak izledikleri yola bir parça bakarsak, bunca darbeden, kan ve gözyaşından sonra bu yeni konjonktürde kendilerine bir başka hedef tayin ettiklerini söyleyebiliriz.

O yeni hedefi Türkiye’nin yeni süreciyle kıyaslarsak öncelikle sosyal bir tezat içeriyor.

Bizim Batılılaşma maceramızı, görece daha geniş kitlelere nakşetmiş olmamızdan ötürü, şu anda yaşanan gerilimler Pakistan’da yok.

Pakistan’da sindirilmiş ve yaygın bir İslam var. “Ilımlı İslam” elitte (merkezde?), “radikal İslam” yığınlarda (çevrede?)... Ancak nihayetinde, çok küçük bir kesim hariç İslam pratik olarak kamusalın ta kendisi...

Dolayısıyla 11 Eylül sonrası Müşerref’in reçete olarak uyguladığı hemen her bölgesel askeri adım ciddi tepki çekmiş durumda.

Türkiye, tam anlamıyla ABD eksenine girdi.

Pakistan bu eksenden hızla kayıyor.

Ve her iki süreç, demokrasi içinde oluyor.

Bu nedenle öldürülen Butto’nun eşi Zerdari ve Nawaz Şerif, Batı’ya yaklaştıkları oranda, zaman içinde, tasfiye olacaklar.

Bu sosyal bir gerçekten ötürü kaçınılmaz.

Pakistan, bu nüfusu ve çok ciddi ekonomik sorunları ve nükleer silahları sebebiyle, Batı açısından, bölgenin ciddi bir istikrarsızlık unsuru veya potansiyel tehlikesi...

Bu nedenle özellikle bağımsız Müslüman aydınlarımızın bu süreci iyi tahlil ederek buradan sağlam bir AKP ve Türkiye eleştirisi çıkarmaları gerekir diye düşünüyorum.

İslam dünyasının bu tahlile, şimdi, şiddetle ihtiyacı var.

20.08.2008/Akşam
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder E-posta gönder Yazarın web sitesini ziyaret et
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> İSLÂM DÜNYAS! Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com