EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

‘TÜRK SOLU KENDİNİ PKK’DAN AYRIŞTIRMALI’

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> RÖPORTAJLA R
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Pzr Ağu 13, 2017 11:01 pm    Mesaj konusu: ‘TÜRK SOLU KENDİNİ PKK’DAN AYRIŞTIRMALI’ Alıntıyla Cevap Gönder

‘TÜRK SOLU KENDİNİ PKK’DAN AYRIŞTIRMALI’
13 Ağustos 2017



Türk solunun PKK’dan ayrışması gerektiğini söyleyen Cüneyt Cebenoyan’la Gazete Habertürk’ten Kübra Par’ın gerçekleştirmiş olduğu röportajı okunmaya değer bulduğumuz için okuyucularımızla paylaşıyoruz:

ABLAMIN KATİLİ PKK MAHALLEMDE SAYGI GÖRÜYOR

Ablası Yasemin Cebenoyan’ı PKK saldırısında kaybeden BirGün Gazetesi yazarı ve sinema eleştirmeni Cüneyt Cebenoyan Gazete Habertürk’ten Kübra Par’a konuştu

Türkiye 3 gündür Trabzon’da PKK’lı teröristlerin öldürdüğü 15 yaşındaki Eren’e ağlıyor. Yıllar önce benzer bir acıyı BirGün yazarı, sinema eleştirmeni Cüneyt Cebenoyan da yaşamıştı. Ablası arkeolog Yasemin Cebenoyan, PKK’lı bir teröristin 30 Aralık 1994’te Taksim The Marmara Oteli’nin altındaki pastaneye koyduğu bombanın patlaması sonucu can vermişti. Aynı saldırıda yazar Onat Kutlar da hayatını kaybetmişti.

Cüneyt Cebenoyan, geçen hafta sosyal medya hesaplarında yönetmen Fatih Akın’ın Rojava’daki YPG’lileri konu alan yeni film projesini eleştiren bir yazı kaleme aldı ve Türk solu içindeki belli bir kesimin PKK ile arasına yeterince mesafe koyamadığını dile getirdi.

Cebenoyan’ın “Standart Türk entelektüeli, Batı hangi fikri pompalıyorsa onu içselleştirir. Batı, YPG/PKK için ‘Özgürlük savaşçısı devrimciler’ derse, Türk entelektüeli orada başka hiçbir şey görmez. PKK ablanızı öldürür. Tek talebiniz özür dilenmesi olur. Dilemezler ama talep eden olarak siz ırkçısınızdır” diye devam eden sözleri, özellikle sol çevrelerde büyük yankı uyandırdı.

Cebenoyan ile buluşup hem PKK’ya ve Fatih Akın’a yönelik eleştirilerinin nedenini hem de ablası Yasemin Cebenoyan’ın hikâyesini sordum…



– Fatih Akın’ın “Rojava’’ adlı yeni filmine, “CIA’nın emrindeki örgüt devrim yaparsa Fatih Akın da sinema yapar. Akın’ın yeni filmi ‘Rojava’. Standart Türk entelektüeli, Batı hangi fikri pompalıyorsa onu içselleştirir’’ diyerek tepki gösterdiniz. Ne demek istediniz?

Açık aslında ne dediğim. Fatih Akın’ın yeni projesini tanıtma aracı, YPG’nin bir propaganda posteri. Bir sanatçının bir siyasi hareketle bu kadar mesafesiz olması, zaten temelde yanlış bir şeydir. Kaldı ki sen bunu YPG ile yapıyorsun. YPG’nin PKK ile aynı şey olduğu açık. YPG’nin IŞİD’e karşı kendi toprağını savunmasını ben de destekledim ama olay orada kalmadı ki. Şu anda YPG, Amerikan ordusuyla birlikte Kürtlere ait olmayan köyleri ve kasabaları işgal ediyor. Mesela Hıristiyanların terk ettikleri köylere, kasabalara girip oradaki mallara, mülklere el koyuyor. YPG’nin ya da PKK’nın devrimcilik sıfatını hak ettiğini düşünmüyorum. Devrimcilik Amerikan karargâhlarında yapılmaz.

– “Batı, YPG/PKK için ‘Özgürlük savaşçısı devrimciler’ derse, Türk entelektüeli orada başka hiçbir şey görmez” demişsiniz. Sol entelektüel kesim içinde PKK’yı özgürlük savaşçısıymış gibi görenler ve hatta böyle görmeyenlere mahalle baskısı uygulayanlar mı var?

Solda belli kesimler arasında PKK’yı ve PYD’yi idolleştirme durumu var. Ama derler ya: “PKK, Diyarbakır Cezaevi’nde yapılan işkencelerden dolayı ortaya çıktı.” Eğer PKK mağduriyetin bir sonucuysa ve dolayısıyla makul görülmesi gerekiyorsa IŞİD’i de makul gör, çünkü o da bir mağduriyetin sonucu. O da Irak’ta yıllarca sürdürülen ambargo, işgal, ardından Libya’nın yıkılışı ve Suriye’de olanların sonucu… Ama elbette IŞİD’in savunulacak bir yanı yok. İntikam hakkı diye bir hak yok. Ben silahlı mücadeleye hiçbir zaman inanmadım.

PKK’nın ilk çıktığı zamanları hatırlıyorum. Nasıl bir vahşet uyguladıklarını duyuyorduk. Burun kesmeler, kulak kesmeler, infazlar… Ve bunları yaptıkları insanlar solculardı. Kendilerine alan açmak için alternatif bütün muhalefeti şiddetle yok ettiler. Kimse PKK’dan yana değildi. Tuhaf, satanist bir örgüt muamelesi görüyordu. O zamanlar daha 1984’teki meşhur karakol baskınını yapmamışlardı. O sırada ben 12 Eylül cuntasını eleştirdiğim için hapisteydim ve Dev-Yol ve Dev-Sol’cularla kalıyordum. O ana kadar PKK neredeyse sapık bir örgüt olarak görünürken, devlete karşı bir saldırı gerçekleştirdiğinde sol örgütlerin takdirini kazandı.

‘FATİH AKIN BATI TRİBÜNÜNE OYNUYOR’

– Fatih Akın için “Çaptan düşmeye başlayınca, kendisini kabul ettirmek için ya soykırım üzerine bir şeyler söyler ya Kürt meselesine dalar” demişsiniz. “Fatih Akın tribüne oynuyor” demek mi istiyorsunuz?

Genelleme yaparak biraz haksızlık da etmiş olabilirim ama bir sanatçı içinde yaşadığı topluma ters gelebilecek, kendisini riske atacak şeyler söyleyebilmeli. Fatih Akın bunu yapmıyor. Tam tersine Almanya gibi soykırım tasarısını kabul etmiş bir ülkede soykırım filmi yapıyor. Tribüne oynamak budur çünkü senden beklenen budur. Elbette çok büyük bir felaket yaşanmış, bu konuda kuşkum yok ama Almanya’nın bu tasarıyı geçirmesinde başka niyetler olduğunu düşünüyorum. Alman medyasında PYD, insan hakları için mücadele eden şahane bir örgütmüş gibi yazılıyor. Ama ben bunun geçmişini de Türkiye’de neler yaptığını da biliyorum. Sivilleri öldürmese sorun ortadan kalkacak mı? Sen ne hakla askere giden çocukları öldürürsün? Ne hakla maça gelmiş polisleri öldürürsün? Bunlar yargısız infazlardır, cinayettir. Adını koymak lazım.



‘ONAT KUTLAR’IN ÖLÜMÜ SUİKAST DEĞİL TESADÜFTÜ’

– Aslında bütün bu tartışmanın temelinde sizin kalbinizde yatan bir acı var. 30 Aralık 1994’te Onat Kutlar’ın can verdiği Taksim The Marmara Oteli’nin altındaki Opera Pastanesi’ndeki patlamada, siz de kız kardeşiniz Yasemin Cebenoyan’ı kaybetmiştiniz. O gün ne olmuştu?

Yasemin Hanım kimdi? Yasemin, 37 yaşında bir arkeolog ve rehberdi. 29 Aralık’ta ailece doğum gününü kutlamıştık. Ertesi gün bir arkadaşı hediyesini vermek için davet etmiş. Onat Kutlar da Filiz Hanım ile evlilik yıldönümlerini kutlamak için oradaymış. Portmantoya asılı bir paltonun cebindeki bomba patlatılmış. Onat Kutlar’ın şahsını hedef alan bir eylem değil, sivilleri hedef alan bir patlamaydı. Olaydan kısa bir süre sonra bir PKK’lının yakalandığı açıklandı. Açıkçası ben başta inanmadım. Çünkü İBDA-C adlı örgütün yayın organında yılbaşı gecesini zehir edeceklerine dair ifadeler kullanılmıştı. Dolayısıyla olağan şüpheli olarak PKK’ya yıkıldığını düşündüm. Fakat sonra gelişmeler İBDA-C olmadığını gösterdi. Sultanahmet Meydanı’na bırakılan bir bombalı aracın takibi sonucu Deniz Demir adında bir PKK’lı yakalandı ve Taksim’deki bombayı da kendisinin koyduğunu itiraf etti. Benzer araçlarla benzer eylemleri yapmış bir kişi, “Ben yaptım” diyor. İBDA-C’nin böyle bir eylem gerçekleştirdiğine dair kanıt yok. Kaldı ki PKK çıkıp da “Biz yapmadık” demedi.

– “Ama Onat Kutlar’ın ölümünden bahsedilirken ‘PKK yaptı’ denilmiyor. Bu gerçeği bir tek Türk solcusu ve liberali kabul etmiyor” diyorsunuz…

Onat Kutlar’ın kimliği belli. Aydın, solcu, laik bir Cumhuriyet Gazetesi yazarı. Sanki eylem ona yönelik bir suikastmış ve dinci faşizan bir örgüt tarafından hedef alınmış gibi yazılıp çiziliyor. Ama öyle değil. Onat Kutlar’ın ölümü tamamen tesadüf. O sandalyede değil de başkasında oturuyor olsaydı başına bir şey gelmeyecekti. Ayrıca bu eylem yılbaşı gecesi yapılmadı ki, bir gün öncesi… “Bu işi İBDA-C yaptı” gibi bir imaj vermeye çalışanlar var. Peki, onların adına kim yaptı? İBDA-C diye bir kişi yok ki… PKK’lı Deniz Demir, “Ben yaptım” diyor.

– Onat Kutlar’ı PKK’nın değil de dinci İBDA-C’nin öldürdüğünü düşünmek daha mı çok işine geliyor birilerinin?

Kesinlikle öyle. Sağ, İslamcı örgütler üzerine çalışmalar yapan, aralarında Ruşen Çakır’ın da olduğu uzmanlarla konuştum. “Kesinlikle PKK’dır. İBDA-C’nin bunu yapabilecek ne gücü ne de örgütlenmesi var” dediler. PKK’nın buna benzer eylemleri zaten var. Kuşadası’nda minibüs infilak ettirmek, Sultanahmet’e bombalı araç bırakmak, Mavi Çarşı, Çetinkaya Mağazaları, daha bir sürü saldırı… Bakın, bu benim kişisel meselem değil. Ablam olmasa da bu adamlar bunları yapıyor ve buna karşı çıkmak lazım ama ben her sesimi çıkardığımda sopa gösterildi.

‘YASEMİN’İN ÖLÜMÜNDEN MÜTHİŞ SARSILDIK’

– Ablanız Yasemin arkasında nasıl bir hayat bıraktı, aileniz nasıl etkilendi?

Müthiş sarsıldık. Babamın işi falan vardı, kendisini başka alanlarda var edebiliyordu ama annem çok korkunç etkilendi. O güne kadar çok dindar olmayan annem, kendini dine verdi. Günlerini dua kitapları, Yasin okumakla geçirdi.



‘PKK İNSAN ÖLDÜRMEKTEN BAŞKA NE YAPTI?’

– Peki, Kürtlerin demokratik haklarını desteklemekle ve hatta HDP’yi desteklemekle PKK’yı desteklemek arasına yeterince kalın bir çizgi çekilemediği oluyor mu?

Evet, kesinlikle! Ben, PKK’nın bırakın demokratikleşmeye katkısı olduğunu, engellediğini düşünüyorum. PKK başından beri bir ölüm makinesi olarak çalışıyor. Bugüne kadar insan öldürmekten başka ne yaptı? Sürekli milliyetçiliği ve militarizmi körükledi. Neyi savunduğunu bile doğru dürüst bilmiyoruz. Bugün ABD’yle ve CIA ile bu kadar yakın ilişkileri varsa bunun geçmişi ne zamana kadar uzanıyor? Elbette Kürtlerin sorunları var. 1938’de Dersim’de korkunç bir katliam yapılmış örneğin. Yılarca “Kürt diye bir şey yoktur” denilmiş. Faili meçhul cinayetler işlenmiş ama bunlar PKK vahşetini meşru kılmaz. Türkiye’de ezilen, baskı gören ya da zulme uğrayan bir tek Kürtler değil. Ama böyle davranan bir tek PKK…

‘TÜRK SOLU KENDİNİ PKK’DAN AYRIŞTIRMALI’

“PKK’nın öldürdüğü devrimci öğretmenler karşısında solun suskunluğu malumdur. Türk solu kendini PKK’dan ayrıştırmadığı müddetçe bence kitleselleşme şansı yok. Elbette Türk solu içinde böyle olmayanlar da var ama PKK ve sol aynı şeylermiş gibi bir izlenim verenler var.”

‘HDP’YE OY VERDİM AMA HUZUR BULMADIM’

– PKK’dan direkt tehdit aldığınız oldu mu?

Direkt tehdit nedir bilmiyorum ama aldım. Adları sanları belli, HDP Şişli İlçe Örgütü Yönetim Kurulu üyelerinden Pınar Yiğitoğulları bana Messenger’dan, “Hesabını soracağız” falan diye tehdit ve hakaret etti. 170 tane ortak arkadaşımız var. Bu benim mahallemden birisi ve bana hakaret ediyor, beni tehdit ediyor. Mahkemeye versem başına işler açılacak. Böyle şeyleri nasıl yapabiliyorlar, anlamıyorum.

– Bir yazınızda, “Ablam Yasemin yaşasaydı, oyunu HDP’ye verirdi” demişsiniz. HDP’ye oy veriyor musunuz? Yoksa ablanızın farklı bir politik çizgisi mi vardı?

HDP’ye 3 kez oy verdim. Hem de “Benden HDP’ye oy vermemi nasıl beklersiniz?” diye kendi mahalleme seslenen bir yazı yazdıktan sonra oy verdim.

– Tereddüt etmiş miydiniz?

Tabii ettim, hiçbir zaman içim huzur bulmadı. Katliam bombacılarının cenazelerini sırtında taşıyan HDP’li yöneticilerin ihraç edilmediğini gördükten sonra da artık oy vermem. O zaman da PKK ile HDP’li arasında bir bağ olduğunu bilmiyor muyduk? Ama o dönemde Demirtaş’ın çok pozitif söylemi vardı. Açıkçası ablamınki gibi başka cinayetler olmasın, siyaset, siyaset meydanında, Meclis’te yapılsın diye, içimde bin tane kavga sürerek gittim HDP’ye oy verdim. Bir yandan da benim bütün çevrem, bütün mahallem HDP’ye oy veriyordu.

– Peki o mahallenin şimdiki fikri nasıl? PKK’ya artık tepki gösteriyorlar mı?

Hayır, pek değişen bir şey yok. Bunlar kolay kolay değişen şeyler değil. Çünkü arkasında anlık kararlar falan yok, dünyaya bakış açısı var. PKK’nın Marksist bir örgüt olduğu sanılıyor ama milliyetçi bir örgüt. En başından beri iktidar isteyen bir örgüt. Orada Karayılan gibi, Öcalan gibi kendi iktidarını isteyen adamlar var. Kürtlerin büyük bir çoğunluğunun Türkiye’den kopmayı ve bağımsız bir devlet olmayı istediğini zannetmiyorum. Benim mahallemin PKK’yı hoş görmesinin üzerimde çok ciddi psikolojik olumsuz etkileri var. Mahallenizde bir katil var ve o katil ablanızı öldürmüş, çevrede dolaşıyor. Onunla her gün karşılaşıyorsunuz ve mahalledeki herkes ona saygı gösteriyor. Tecavüzcünüzün ortalıkta dolaştığını ve saygı gördüğünü düşünün, nasıl hissedersiniz? Bunun gibi bir durum. Bunu en yakınlarım bile anlamıyor.

CÜNEYT CEBENOYAN KİMDİR?

– Sinema eleştirmeni, radyo programcısı ve oyuncu.

– BirGün Gazetesi’nde haftalık sinema eleştirileri yazıyor.

– Avusturya Lisesi ve Boğaziçi Ekonomi mezunu.

– 1984’te 12 Eylül darbesine ve 1982 Anayasası’na karşı çıktığı için tutuklandı, 14 ay hapis yattı.

– Express ve Roll dergilerinde yazılar yazdı, CNN Türk’te çalıştı. Açık Radyo’da Erkekler, Kadınlar ve Rock’n Roll, Ahtapotun Bahçesi ve Erguvani İstimbot gibi programlar yaptı.

– ‘Hayatboyu’, ‘Gözümün Nuru’, ‘Dar Elbise’ ve ‘Çıplak Gerçek’ filmlerinde oynadı.

– Eşi Ayşegül Cebenoyan, anne-baba koçu ve çevirmen.

– 1999 depreminde 2 yaşındaki oğlunu ve anne-babasını kaybetti.

– Elif adında 15 yaşındaki kızı Avusturya Lisesi’nde okuyor.

– 1994’te Taksim’deki PKK saldırısında hayatını kaybeden kız kardeşi Yasemin Cebenoyan, St, Benoit’den mezun olduktan sonra önce Fransız dili ve edebiyatı, sonra arkeoloji okumuştu. Arkeolog olarak kadro bulamadığı için rehber olarak çalışıyordu.

Kaynak:adımlar dergisi

Cüneyt Cebenoyan: Ablamı ve Onat Kutlar'ı PKK öldürdü; bu sessizlik istisna değil
Işıl Öz
11 Ocak 2018



"Katile katil demezseniz, mağdura da mağdur dememiş olursunuz"

Geçen 30 Aralık, The Marmara Oteli’nde Yasemin Cebenoyan ve Onat Kutlar’ı öldüren bombanın patlamasının 23. yıldönümüydü. Yasemin Cebenoyan hayatını hemen orada yitirmişti. Onat Kutlar ise 11 Ocak’ta öldü.

Cüneyt Cebenoyan, ablası ve Onat Kutlar’ın PKK tarafından öldürülmesi karşısındaki sessizliğe tepkili. Bu sessizliğin bir istisna olmadığını belirterek.

Cebenoyan, “Ablamın katilleri PKK’lı. PKK, sadece ablamı öldürmedi, binlerce insanımızı öldürdü. Öldürmeye devam edecek. Çünkü PKK’nin işi bu. Mesela 92-96 yılları arasında sadece Diyarbakır’da öldürdüğü öğretmen sayısı 27! Diğer sivilleri, diğer kentleri, diğer yılları saymıyorum.

Başka hiçbir eylemi bilinmeyen İBDA-C’nin 1994’te The Maramara Oteli’ndeki patlamayı reklam amaçlı üstlenmesinin arkasına saklanılıyor ve PKK’nın gerçek fail olmadığı iddia ediliyor. Peki, siz bu bombalama öncesinde ya da sonrasında bir İBDA-C eylemi hatırlıyor musunuz? Hatırlamıyorsunuz, hafızanızı zorlamayın. Çünkü 'İBDA-C’nin böyle bir eylem yapma gücü ve potansiyeli olmadı'. Bu, o dönemde Ruşen Çakır’ın, yani İslami örgütler konusunda en bilgili kişilerden birinin bana söyledikleri…” diyor.

Ne olmuştu?

Polis bazı telefonları takip etti, Sultanahmet’e bırakılan ve nihayetinde infilak edip yine ölümlere yol açan bir bombalı aracı yerleştirenleri buldu. O kişilerin PKK üyesi oldukları ve The Marmara Oteli’ni bombaladıkları ortaya çıktı. İtiraf ettiler. Yattılar, çıktılar. PKK’den, kurumsal bir ses çıkmadı. Mecliste, Toplumsal Bellek Platformu olarak BDP’yi ziyaret etmiştik. Konuyu açtığımda BDP milletvekillerinin söylediği bu tarz cinayetler hakkında ileride özür dilenebileceğiydi... Eğer, bir komisyon kurulur, hakikatler araştırılırsa... Bu eylemle PKK’nin alakası yok demeyecek kadar dürüsttüler, sağ olsunlar.

Sonraları, içeriden de haberler duyacaktım. PKK’lılarla birlikte içeride yatanlardan, 'hataydı, oldu' sözlerini duyanlar vardı. PKK’liler şundan dolayı hataydı diyorlardı; umulmadık birisi ölmüştü: Onat Kutlar! Bombalama eylemi belli bir kişiyi hedef alan bir suikast girişimi değildi. Bombanın sıradan insanları, tercihen turistleri öldürmesi bekleniyordu, böylece Türk turizmine darbe vurulacaktı. Ama hesapta olmayan bir aydın öldü. Göğüslerini gererek sahip çıkacakları bir eylem olmadı sonuçta. PKK militanı Deniz Demir saldırıyı üstlenince, PKK üstlenmiş oldu. Merkez reddetmemekle yetindi.

Apaçık PKK eylemlerini bile kınamayanlardan, bu eylemi kınamalarını beklemek abes. Kınamadılar kınamayacaklar. Failleri, ad vermeden lanetliyecekler, laf olacak, torba dolacak, dostlar alış verişte görecek, yasak savılacak. Yani aslında kimse lanetlenmeyecek.”

“PKK lanetlenmiyor”

Cebenoyan: “Katile katil demezseniz, mağdura da mağdur dememiş olursunuz. Eğer katili adını vererek lanetlemezseniz, katili koruyup kollamış olursunuz. PKK, hiçbir cinayetinde lanetlenmiyor benim ait olduğum çevre tarafından. Benim şehrimde, Dolmabahçe’de katliam yapıyorlar; orada bulunma ihtimali hayli yüksek insanların sosyal medya paylaşımlarına bakıyorum; PKK lanetlenmiyor. Bir umutla bekliyorlar, saldırıyı yapan örgüt IŞİD çıksın diye; çıkmıyor. O zaman, sessizlik. Bunun bin tane örneği verilebilir. Kendimi ait hissetmek istediğim çevre, kurbandan çok katilin yanında yer alarak, bana kendimi değersiz hissettiriyor. Solun önemli bir kesimi aldıkları tavırla PKK kurbanlarına kendilerini nasıl çaresiz, nasıl yalnız, nasıl değersiz hissettirdiklerini zerre kad

ar düşünmüyor. Benim ablamın katili eğer saygın biriyse, o zaman ablam, ben, benim ailem değersizdir. PKK’nin kutsal savaşında ölmesi caiz figürlerdir. Ablamın yerinde ben de olabilirdim, herkes olabilirdi. Onun ölümüyle ailem çöktü. Hepimiz öldük.”

PKK “terörist” midir?

Hiçbir örgüt terörist değildir. Terör eylemlerini yapanların nihai bir amacı, bir ideolojisi vardır. Radikal islamcıdır, anarşisttir, Maoisttir, milliyetçidir, şudur budur bu örgütler. Terör bir araçtır, nihai amaç değil. Sadece bu yüzden PKK için terörist örgüt demem. Yoksa en korkunç terör eylemlerini yapmaktan kaçınmayan, en temel insan hakkı olan ‘yaşama hakkına’ saygı duymayan ve bu nedenlerle faşizan, milliyetçi, Kürtçü bir örgüttür PKK/YPG. Canlı bombalarıyla, bombalı araçlarıyla IŞİD’le aynı cinayet tekniklerini uygulamaktadır. Ama IŞİD de terörist değildir, PKK gibi. Terörü bir araç olarak kullanan örgütlerdir bunlar.

IŞİD gibi bomba yüklü araçları, intihar eylemcilerini şehirlerin ortasında patlatmanın; alış veriş merkezlerini yakmanın, derme çatma karakollardaki 20 yaşındaki çocukları öldürmenin, insanlık suçu sayılan mayınları döşeyip patlatmanın çok devrimci ve sosyalist eylemler olduğunu iddia etmek isteyenler var. Bunlar dolaylı olarak Onat Kutlar ve Yasemin Cebenoyan’ın öldürülmeleri gerekliydi, iyi de oldu demiş oluyorlar. PKK her türlü insanlık suçunu işleyecek ama devlet de bunları suç olarak tanımladığı için ben susmak zorunda kalacağım! Öldürülen kendi canım, kanım olsa da sesimi çıkarmayacağım! PKK’ye sosyalist değildir bile diyemeyeceğim! Dersem devletin diliyle konuşmuş olacağım! Öyle mi? Öyle değil!

PKK askeri bir örgüt. Barış filan istemediği açık. Kürtler çok zulüm gördü. Ama zulüm görmek zulüm etmeyi meşrulaştırmaz. İntikam mantığı sadece bir şiddet sarmalı yaratır ve militarizm ile milliyetçiliği besler. Ayrıca şiddete maruz kalanlar, şiddeti yaratanlar ve ondan çıkar sağlayanlar değildir çoğunlukla. Her iki tarafta da masumlar ölüyor. Ama burada bir Kürt meselesi çözümlemesi yapacak değilim. PKK’nin herhangi bir sivil insan hakkı için bir eylem örgütlediğini ben bilmiyorum.

Suriye’de PKK değişik adlar alıyor: YPG, YPJ ve Suriye Demokratik Güçleri. Hepsi aynı kapıya çıkıyor, o kapı da PKK. Adrian Fisk’e göre Suriye Demokratik güçleri Suriyeli değil (Türkiyeli demek istiyor sanırım), ağırlıklı olarak Kürt ve zerre kadar demokratik değil. Duvar Gazetesi Fisk’in yazısını çevirirken bu “zerre kadar” tanımlamasını atlamış. Uluslararası Af Örgütü’ne göre YPG savaş suçlusu. İsteyen arayıp bulur Amnesty International’ın raporunu. YPG’nin, Peşmerge ve ABD desteğiyle IŞİD’e karşı Rojava savunmasına diyecek bir şey yok. Ama YPG orada durmadı. ABD’nin kara gücü olarak Suriye’de Kürt olmayan bölgeleri işgal ediyor. IŞİD’e karşı mücadele herşeyi meşru kılarmış gibi... Şu özgürlük savaşçısı kavramına gelirsek... Nikaragua’daki Kontralar da özgürlük savaşçısıydı, Afganistan’daki Taliban da, Libya’daki El Kaideciler de... Amerikan çıkarlarına uygun hareket eden herkes özgürlük savaşçısı sıfatına layık görülebilir. CIA destekli bu hareketlerin belirleyici özelliği, o günün konjonktüründe emperyalizmin çıkarlarına hizmet etmesidir. Bu özgürlük savaşçılarından hiçbiri devrimci değildi. Olmamıştı. Benim de iddia ettiğim bundan ibaret. YPG’nin devrimcilik sıfatını hak etmediğini düşünüyorum. Yoksa ona başka sıfatlar yakıştırabilirsiniz.

Fatih Akın’ın Rojava’ya dair paylaşımı sonrası Facebook’ta yazdıklarınız eleştirilmişti. Konu ile ilgili söylemek istedikleriniz var mı?

O yazı sonrası, muhbir, Kürt meselesine ve Kürtlerin çektiklerine zerre kadar önem vermeyen, ön yargılı biri olarak ilan edildim. Suçlamaların canımı acıttığı bir yıldı.

İrfan Aktan, Duvar’daki feci yazısında, Ahmet Şık’ı yayımlanmayan kitabı nedeniyle hapse attıran FETÖ + AKP ittifakıyla tıpatıp aynı şeyi yaptığımı ima etti.

Birikim dergisinde Orhan Koçak, beni muhbir ilan etti. Koçak’a göre ben Fatih Akın’ı ihbar etmiştim. Yaptığım Büyükada toplantısında tutuklanan insan hakları savunucularına yapılan ile aynıydı.

Aktan ve Koçak içerik olarak barbarca olsalar da biçimsel olarak bir seviyeyi tutturuyorlardı. HDP’li bir yönetici olan Pınar Yiğitoğulları’nın ise biçimsel kaygıları filan yoktu. O dere tepe dümdüz gitti. Bu kişi, benim de oy verdiğim, bütün entellektüellerin, solcuların büyük çoğunun oy verdiği partiden biri. Özgür Gündem’e nöbetçi yayın yönetmeni olmuş biri.

Yakın zamanda Aytekin Yılmaz’ın İletişim’den çıkan kitabı “Yoldaşını Öldürmek”i okudum. PKK, DHKP-C ve TİKKO kendi yoldaşlarını aynı gerekçelerle öldürmüştü. Yani muhbir olmakla, hainlik yapmakla. Beni muhbirlikle suçlayanlarla, o örgütlerin yoldaş katili üyeleri arasındaki fark bir doz farkı gibi geliyor bana. İçinde bulunduğunuz siyasi kanata dair eleştiri getirdiğiniz anda, karşı tarafın adamı, hain ve muhbir oluyorsunuz. PKK, bir gece yoldaşının boynunu iple sıkarak öldürüyor, İrfan Aktan ve Orhan Koçak gibiler adamı sosyal olarak öldürüyorlar. Yaptıkları fikir tartışması filan değildi, çünkü tamamen yalanlar üzerine kurmuşlardı söylemlerini. Amaçları beni sosyal olarak öldürmek, aforoz etmek. Bu yaştan sonra sağcı olacak değilim. Dertleri beni sol çevreler içinde yaşayamaz hale getirmek. Beceremeyecekler çünkü en hafif tabiriyle cahilce şeyler yazıyorlar.

Konu ablamın katillerine övgü olursa bazen öfkemi dizginlemem, dizginleyemem.

Fatih Akın Rojava’ya dair yeni film projesini bir propaganda afişiyle tanıttı. Afişte “DAESH’i ez. YPG * YPJ Özgürlük Savaşçılarını (Freedom Fighters) Destekle. Rojava’da demokratik devrimi savun”, yazıyordu. Bu tanıtım benim için Fatih Akın’ın YPG-YPJ ile arasına hiçbir mesafe koymadığı anlamına geliyor. Şöyle düşünün: İslami eğilimleri olan bir yönetmen IŞİD’e dair bir propaganda afişi paylaşıyor. Afişte: “Amerikan emperyalizmini ve onun uşağı YPG’yi ez. IŞİD’in cihadını destekle. Bağımsız İslam Devletini ve Rakka direnişini savun” yazıyor. Yönetmen, bu afiş vasıtasıyla yeni projesinin Suriye’ye dair olduğunu söylüyor. Yönetmenin yaşadığı ülkede IŞİD’e büyük sempati olduğunu da düşünün. Böyle bir film projesi tanıtımı beni kızdırırdı örneğin. Böyle bir yaklaşımla bir film yapılmasına tepki gösterirdim.

Konuyla ilgili çok kişi görüşümü sordu. Akın’ın, Türkiye’yi ve Türklüğü Batı’nın hoşuna gidecek bir resimle sunduğunu katiyen demediğimi defalarca dile getirdim. Ağzımdan Türklük diye bir kavram çıkmadı, çıkmaz. Ama Fatih Akın’ın Almanya’daki trendlere uygun filmler çektiğini söyledim. The Cut’ın, Alman Parlamentosu’nun soykırım tasarıyla benzer tarihlerde çekilmiş olmasını, bu tarz bir eğilimin işareti olarak değerlendirdim. YPG/YPJ’nin bugün Batı’daki imajı “özgürlük savaşçısı” kahramanlardır. Akın, bu egemen görüşün filmini yapmaya soyunmuş. Akın’ın vatandaşı olduğu ve yaşadığı ülke olan Almanya’da risk almayan filmler çektiğini, bu konuların zaten ülkesinin egemen ideolojisini yansıttığını söyledim. Stefan Zweig, Brezilya’da Nazi Almanyası ile ilgili soruları yanıtlamaz çünkü “risk almıyorsa, konuşmayı müstehcen derecede çirkin” bulur. Brezilya’da Almaya hakkında konuşmak risksizdir, o nedenle konuşmaz. (Maria Schrader’in “Vor der Morgenröte” filminden). Aydın risk alır, trendlere uymaz. Akın, risk almıyor. Batıda geçerli olan, egemen ideolojinin diliyle konuşuyor ama o bunu muhaliflik ve hatta devrimcilik sanıyor olabilir.

Yeni filmiyle Akın’a Amerika kapısı açıldı. Hayırlı olsun, filmi görmediğim için bir şey söyleyemem.

T24
ETİKETLER
onat kutlar yasemin cebenoyan pkk sessizlik tepki haber cüneyt cebenoyan
_________________
Bir varmış bir yokmuş...
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> RÖPORTAJLA R Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com