EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Eren Balkır'dan küçük adam devrimciliğine güzel bir eleştiri

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> FİKİR YAZILARI
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Cmt Arl 12, 2015 10:51 pm    Mesaj konusu: Eren Balkır'dan küçük adam devrimciliğine güzel bir eleştiri Alıntıyla Cevap Gönder

Eren Balkır'dan 'küçük adam devrimciliği'ne güzel bir eleştiri: DTCF



Bir esnafın ya da zanaatkârın evladının solcu olmasında her daim bir zaaf ve hinlik vardır. Zaaf ve hinlik, o kişinin solculuğu ebeveynlerinin sınıfsal konumunu koruyacak bir yere çekecek olması ilgilidir. Onun kafasında hep bir vicdan temizlemek, kendini rahata kavuşturmak, polis gibi ortalıkta gezmek, hareketi iğdiş etmek, sonrasında ebeveynin kucağına dönüp solculuğu ranta çevirerek tüketmek vardır. O solculuk gün gelecek çalıştırdığı işçiler greve gittiğinde onlara "o zammı veririm ama sizi eşşek gibi çalıştırırım" diyecektir.
Fransız Devrimi sonrası değerlendirmelerde burjuva cenahta “böylesi bir devrim bir daha olmasın” tavrı hâkimdir. Esnaf ve zanaatkâr ideolojisinin taşıyıcılığını yaptığı bu değerlendirme Marx-Engels duvarına çarpıp dağılmıştır. İlgili cenah yeniden toparlanıp bu sefer Marksizme karşı operasyon yapmıştır.

Söz konusu operasyon 1991’de Sovyetler’in dağılması sonrası Türkiye’de de devreye sokulmuştur. Belirli örgütsel dinamikler ve hareketler içerisinde esnaf-zanaatkâr ideolojisi galebe çalmış, illegalde veya legalde bu ideoloji devletle veya burjuvaziyle kol kola girmekte bir beis görmemiştir. 12 Eylül öncesi örgütlerin çoğu 1992 sonrası büyük ölçüde teslim olmuştur. Hayatta kalmak için dükkân sahipleri günün gereğini yapmışlardır.

Legalde ve illegalde ortaya çıkan birlik görüşmeleri bu esnaf-zanaatkâr ideolojisine göre şekil almıştır. Bu ideoloji gıdasını “devrim bir daha olmasın”cılığın tarihinden almaktadır. O nedenle cümlesi, bugün aşikâr bir hâl aldığı biçimiyle, Fransız Devrim’cisidir. 1848, 1871 veya 1917 ile ilgili değerlendirmeler hep bu ölçüye göre yapılmıştır. Ekim Devrimi Avrupa dışı görülüp çöpe atılmış, Mahir, Kaypakkaya, Mao ve tüm Latin Amerikalı devrimciler bu ölçü uyarınca değersizleştirilmiştir. Ama rantiyeci kafa bu isimleri sömürmekten de geri durmamıştır.

Esnaf-zanaatkâr kafası merkeze kendisini koyduğu kurguda Lenin’in Devlet ve Devrim’ini de karikatürleştirmiş, onu “bir daha Ekim olmasın” diye okumuş, kendince belirlediği bir içeriğe kapatmıştır. Bu kitap küçük burjuvacı bir başarıcılığın malzemesi hâline getirilmiştir.

Buna göre devlet eleştirisinin karşısına bir devrim eleştirisi konulmuş, kendisi gibi çelik, sert bir çekirdek olmadığı için tarihin hep yenilgi kaydettiği iddia edilmiştir. Kendi özneliğini merkeze koyan bu tavır, tüm dünyayı ve hayatı nesneleştirmiş, rant için gerekli bir ara unsura indirgemiştir. İşe yaramayan şey, onlara göre, yoktur. Varolmak için çok "Marksist" ve çok "devrimci" görünmek zorunludur. Burada Marksizm ve devrim kesinlikle yoktur. Sert, çelik çekirdekmiş gibi görünmek için türlü maskeler takılmak zorundadır. Kimse bu kurgunun yanlışlığını, kaynağını, boyutlarını, anlam ve bağlamını sorgulamamıştır.

Bu kafa merkeze yerleştirdiği çelik çekirdeğin etrafında yumuşak bir dokunun oluşmasına bakmış, şeftaliyi andıran bu yapının büyüyüp olgunlaşınca devrim olacağı iddia edilmiştir. Her örgüt kadrolarını üç, beş, on sene içinde devrim olacağı yalanına inandırmak zorunda kalmıştır. Dükkân çıraklarını kandırmak için sürekli para sallayan dükkân sahipleri gibi, kadrolar da bu devrim hayalleri ile oyalanmışlardır. Merkez ise her türlü ayrışmayı bu hayal âleminin dağılmasına dair bir işaret ve tehdit olarak görmüştür. Örneğin bir örgüt kadın üyesine ait eleştiriler üzerinden, o kadına günlerce işkence edebilmiş, ertesi gün de kadına şiddet eylemlerine katılabilmiştir.

“Devlete karşı devrim oldum ben!” deyince hiçbir sorun çözülmemektedir. Bu öznelci, idealist tutum devleti de buna göre değerlendirir. Devrimin kolektif, genel, aşkın ve fazla yanları bu yaklaşım üzerinden bir bir törpülenir. Devlet, devrimin kendisini aşan yanlarını esnaf-zanaatkârlar üzerinden kontrol altına alır. Devlete karşı devrim formülü, merkeze yerleştirilen çekirdek, mevcut düzene her daim uygundur.

Türkiye Cumhuriyeti bir dil, tarih ve coğrafya üzerine kuruludur. Egemenler bu yönde belirli bir kurgu oluşturmuşlardır. Devletin karşısına devrim çıkartanlar da o devleti kuran zihniyete benzer biçimde alternatif bir dil, tarih ve coğrafya kurmaya çalışırlar. Bu yönde en cazip, en kolay, en fazla tüketime hazır olanı Kürd ve Kürdistan’dır.

Hiza Kürd’ün birikiminden ve Kürdistan’dan çekilince, devlete karşı devrimin bir dili, tarihi ve coğrafyası olacak zannedilmektedir. Bu, ciddi bir yanılsamadır. Esnaf-zanaatkâr kafası devlet dolayımıyla bu yanılsama üzerinden Kürdistan’ı kendisine bağlamaktadır. Kürd’ün yaptıklarını yapmayı horgören bu yaklaşım, sonuca bakıp onu tekrarladığında başarılı olacağını düşünmektedir. Bu, zaten Kürd’ün yaptıklarını yapmamak içindir.
Esnaf-zanaatkâr kafası, bu devrim için bir partiye ihtiyaç olduğunu görür. Bu yönde tüm imkânları belirli bir salgıyla yok etmeye, kuşatmaya, dükkânına hapsetmeye çalışır. Dükkânın halesi, kontrolü içine girmeyen her şey düşmandır. Devlette veya şirkette yönetici olamayanlar, esnaf-zanaatkâr pratikleriyle örgüt yöneticisi olabilmektedirler. Arada herhangi bir ayrım kalmamıştır.

Marx, Fransız Devrimi ve sonrasına ilişkin olarak hep geleceğe ait devrimi ölçü alır. Esnaf-zanaatkâr kafası için “devrim olmuştur. O ya korunur ya da bir daha olmasın diye öldürülür.” Bu nedenle parti, olmuş bitmiş bir şeydir, devrim odur, ondan fazlası değildir, ondan fazlasına asla izin verilmemelidir. Ondan fazlası hep düşman görülmelidir. Kemalistlerin “devrim olmuş bitmiş bir şeydir. Mühim olan, onu korumaktır” yaklaşımı ile bu yaklaşım arasındaki benzerliğe işaret etmek gerekmektedir.

Kemalistlerin devletine ait dil, tarih ve coğrafyaya karşılık, esnaf-zanaatkârların belirledikleri dil, tarih ve coğrafyanın devrime bir hayrı olmayacaktır. Devrim mazlumların-sömürülenlerin o dükkânları yıkan, mevcut devletine ötesine işaret eden, aşkın bir eylemdir. Bu eylemin tarihsel kolektif niteliğinin esnaf-zanaatkâr kafasınca iğdiş edilmesine izin verilmemelidir.

Kaynak: İştirakî
_________________
Bir varmış bir yokmuş...
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> FİKİR YAZILARI Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com