EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Important Notice: We regret to inform you that our free phpBB forum hosting service will be discontinued by the end of June 30, 2024. If you wish to migrate to our paid hosting service, please contact billing@hostonnet.com.
JEAN-PAUL SARTRE

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> FELSEF'Î DÜŞÜNCELER
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Cmt Ksm 07, 2015 1:06 am    Mesaj konusu: JEAN-PAUL SARTRE Alıntıyla Cevap Gönder

ILICH RAMIREZ SÁNCHEZ (CARLOS): JEAN-PAUL SARTRE
Fransızca’dan tercüme eden: Av. Ahmet Arslan
27 Ağustos 2017

1966 yazı boyunca, Venezüella Merkez Üniversitesi (UCV) tiyatrosunda öğrenciler tarafından oynanan Sartre’ın İspanyolca’ya çevrilmiş “Kirli Eller” piyesine yardım ettim. Piyesin sonlarına doğru bir kız muhteşem göğüslerini gösterir. Unutulmaz bir hatıra; 16 yaşındaydım. Bu, Venezüella’lı gerillalar içinde yer almış bir gazinin kızıydı; onunla 1970’te Moskova’da tanıştım, sonra o ve diğer öğrencilerle birlikte Batı Berlin’de bir daireyi paylaştım. Leipzig Üniversitesi’ni yeni bırakmıştı ve daha önce Londra’da tanışmış olduğum, kendisi gibi Leipzig’i de terk eden eşinden ayrılmıştı.

Fransa’yı seven ve Fransızca konuşan, her daim ustam olan babam, ilk defa 1967 Ağustos’unda bizi Paris’e davet etti. O, bize -annem, iki biraderim ve bana- herşeyi gösteriyordu. Aşırı şekilde yürümüştük. Öğle üzeri Café de Flore’nin önünden geçerken bize her zamanki gibi rezerve edilmiş küçük masasında yazan Jean-Paul Sartre’ı gösterdi. 1975’e kadar Paris’ten her geçtiğimde onu -bazen etkileyici bir şekilde ona eşlik eden Simone de Beauvoir’la birlikte- görmek maksadıyla Flore kafesinin önünden geçmek için zaman bulmaya çalışıyordum.

Bir defasında, 1973 yılında Paris’ten geçerken saat 17’ye doğru St. Michel Bulvarı’nın sağ yanından iniyordum ve Sartre’ın “Liberation”un birinci sayısını satmak için bana doğru büyük bir gülümseme ile yaklaşmakta olduğunu gördüm. Büyük bir takdirle ona 10 frank uzattım; zira o hiç değişmemişti. Ona parayı muhafaza etmesini söyledim; Sartre o halde beni kollarının arasına aldı ve Simone’yi çağırarak sola doğru döndü. Simone bir düzine gazeteci tarafından çevrelenmiş bulunuyordu, o sırada gazeteciler flaşlarla fotoğraf çekmeye başlamıştı. Sartre bana hep birlikte fotoğraf çekinmek için beklememi söyledi. Genç ve şıktım, belimde bir tabanca taşıyordum: eli kulağında olan tehlikeyi sezerek kendimi çektim ve St-Germain Bulvarına doğru savuştum… Böyle bir onuru kabaca reddedişim İsrail gizli servisleriyle olan savaş yıllarında kimliğimi gizlemek için ödediğim bir bedeldi.

Marksist-Leninist’tim, Stalin’e oldukça meyilliydim, fakat Sartre’ın varoluşçuluğu gençlik okumalarımın bir parçasıydı ve entelektüel bakımdan kendimi inşa etmeme yardımı oldu ve Moskova’dan bize empoze edilen neredeyse dini dogmalardan kaçınmayı öğrenmeme vesile oldu. Sartre bazı zamanlar militan dayanışma adına kendi fikirlerine zıt politik pozisyon almak zorunda kaldı. Onun örnekliği, proleter dayanışma ile karşı koyamadığımız olumsuz politik koşullar karşısında da tutkulu bir şekilde hayatta kalmama yardımcı oldu. Özellikle 1968 Prag Baharı veya Alman işgâli sırasındaki oportünist realizmi gibi tüm politik tutumlarını beğenmesem de, fiziksel bakımdan gösterişsiz fakat kadınları mükemmelen manyetize eden bu edebiyat adamına saygı duyuyorum; büyük dram yazarı, gerçek filozof, başkalarının aksine medyada çokça yer alan bir Fransız, sahici devrimci bir militandı.

Fransa’da bir siyasi tutuklu için (mevzuatta yer alan siyasi tutukluluk statüsü Adalet Bakanı Badinter tarafından kaldırılmıştır.) cehennem “başkası” değildir, başkalarının bir kısmıdır(*): moralman ve entelektüel bakımdan bizi cezalandırmaya çalışan yetkililer; Fransız hukukuna saygı göstermeyen, kendi zihinlerindeki aşağılık duruma bizi indirmeye ve iz bırakmaya çalışan özel yetkili mahkemelerin hâkimleri. Bu tür insanlara karşı tiksintim asla azalmasa da, bu tür insanların aksine Jean-Paul Sartre bana güçlü bir şekilde tesir etti…

*Carlos, Sartre’ın “cehennem başkasıdır (l’enfer, c’estlesautres)” sözüne göndermede bulunuyor.

(Bu yazı, Carlos hakkında farklı yazarların ve Carlos’un kendi yazılarının yer aldığı “Carlos -Un Combattant Contre L’Empire-” isimli kitaptan tercüme edilmiştir.)

Kaynak: Adımlar dergisi

BÜYÜK DOĞU MECMUASINDA JEAN-PAUL SARTRE
Hakan YAMAN
03 Şubat 2016

Yaş olarak da Necip Fazıl’dan bir sene küçük olan 1905 doğumlu Jean-Paul Sartre’ın adına Büyük Doğu Külliyatı’nda yok denecek kadar az rastlarız. Batı Tefekkürü ve İslâm Tasavvufu’nda Heidegger bahsinden hemen sonra, işaret levhası kıymetinde birkaç cümleyle mânâsı çizilir ve geçilir. Bunun dışında neredeyse yoktur. Buna mukabil, İBDA Külliyatı’nda, –zannımızca– özellikle Varlık ve Hiçlik adlı eseri, çok çetin muhasebe ve murakabelere mevzu olmuş, İslâm Tasavvufu’nun havanında dövüldükten sonra, birçok senteze malzeme vazifesi görmüştür.

Sartre hiçbir vakit ne felsefede Bergson’la, ne de romanda Proust’la mukayese edilebilir; fakat kendisinden evvelkilere nispet ne olursa olsun, dönemine damga vurmakla kalmayıp, daha şimdiden felsefe tarihine yerleşmiş bir düşünce mektebinin sürükleyici sesidir. 1980 senesinde onun ölümüyle Batı’da bir devir kapanırken, aynı yıllarda Büyük Doğu’nun “mütefekkir yetiştiren mütefekkir” vasıflı maharetli elleri, İBDA bünyesini mayalandırıyordu. Batı aydınlanmacılığı son gerçek aydınıyla birlikte devrini tamamlarken, Doğu’nun uyanışı öz cevherine kavuşmuştur. Bundan sonra ne olacaksa bu cevherin etrafında şekillenecek ve büyüyecek.

Başlıktaki kastımıza dönersek… Eski mecmuaları karıştırırken, Büyük Doğu’lardan birisinde Sartre’ın fotoğrafına rastlayıverdik. 06 Ekim 1965 tarihli, 12. devre Büyük Doğu’nun 3. sayısı… Ekte göreceğiniz üzere, derginin kapağında Üstad’ın “Beklenen Kurtarıcı” başlıklı meşhur yazısı ve yine kapak resminde “Kurtarıcıdan Ne Haber?” sorusu… Sayfanın en altında da cevap: “Bu Kurtarıcı Gelecektir!” Ve ilgi yazıdan bir ifade: “Bu kurtarıcı, Batının kendisine devâ, bize zehir diye sattığı bütün metâlarını ona iade edecek…”

Ve aynı derginin 12. sayfasında, Üstad’ın Hasene Bacı isimli hikâyesinin yayınlandığı sayfanın sağ üst köşesinde, bizim bahsini ettiğimiz bir Jean-Paul Sartre fotoğrafı ve fotoğrafın hemen altında Necip Fazıl’ın kaleminden çıktığı besbelli şu satırlar:

“Yukarıda, şu, sokaklara ve sakallı genç turistlere kadar düşürülen (Egzistansiyalizm)in başı, meşhur (Jan Pol Sartr)ı görüyorsunuz. Kaynağını bulamadan ve iman yoksunluğuna bağlayamadan “Bunalma” felsefesiyle Batının iç buhranını pek güzel ispat eden mütefekkir sanatkâr, ileriye sürdüğü felsefenin, kendi suratiyle de ispatçısıdır.”

Sartre etrafında inceleme yapacak Büyük Doğu-İBDA bağlılarının işine yarayacağını düşündüğümüz, Üstad’ın basılı kitaplarında yer almayan bu satırları büyük bir keyifle paylaşırken, ilgili fotoğrafların da yazımız ekinde (aşağıda) yer aldığını hatırlatırız. Şahsi kanaatimiz olarak Batı’nın son büyük düşünürü dediğimiz Sartre’ın “Beklenen Kurtarıcı” kapaklı sayıda bu şekilde çerçevelenmesi ayrıca mühim ve ibretliktir.

Adımlar dergisi


“CEHENNEM BAŞKALARIDIR”
Hakan YAMAN



Edebî ve felsefî eserleri kadar politik duruşuyla da adından çok söz ettiren Jean-Paul Sartre bize sorarsanız batının cins kafalar sınıfından son büyük aydınıdır. Onun zatî değeri özel bir tetkik gerektirecek ayrı bir husus ama Sartre sonrası batı yazı hayatında kendisine nispetle mevzu konuşulacak, düşünceleri bir çıkış noktası kabul edilip onun etrafında meselelere sarkılacak büyük bir entellektüelin varlığından, en azından şahsım adına haberdar değilim. Bununla birlikte onu gözümde gereğinden fazla büyütmüyorum. O kendisine ait bir sistem iddiası yerine, Marksizm’in boşlukta kalan bir yanını doldurma cehdinde olduğunu defalarca dile getirmiştir. Sartre’ın çabası, bağlılık beyanında bulunduğu Marksizm’e dışarıdan sokulduğunu ileri sürdüğü “mekanik insan” ile mücadele ve onun yerine kendi geliştirdiği varoluşçuluk düşüncesini yerleştirmektir. İnsan ancak bu şekilde, işçi sınıfının zaferi için kullanılan bir araç olmaktan çıkıp, sınıf zaferinin amacına dönüşebilirdi. Fakat Marksist çevreler onun ontolojik fikirlerine değer vermemiş, Sartre ve egzistansiyalizm hususi bir marka olarak kalmıştır.
Romancı yönüyle de, en beğendiklerimden birisi olmaktan hayli uzak ve hatta yer yer yadırgadığım savrukluk ve başına buyrukluktadır. Çünkü bir adama birçok düşünceyi söyletmek için kurgulanmış ve o bir şeyler söylesin diye mekâna dekor yerleştirilmiş romanları –zorla değil ya- sevmiyor, sevemiyorum. Kahramanın çok konuştuğu, çok bildiği, her bir halta burnunu soktuğu roman tarzının bizzat Sartre düşüncesinin temelindeki “oluş” fikriyle çatışması icap etmez mi?
Felsefî, romancı ve hatta muhalif aydın tavrıyla ilgili lehte ve aleyhte söylenecek olanlar bitmez ve esasen bu yazı Sartre için yazılmadı. Fakat onu değerli ve vazgeçilmez kılan öyle bir yönü vardır ki, belki ülkemizde en az söz edilen tarafıdır: Tiyatro yazarlığı… Sartre’ın en rahat, en dingin anlatımlara eriştiği eserleri,“Kelimeler” adlı otobiyografi bir yana, piyesleridir.
Marksizm’in, tarihin zorunlu aşamalarına tâbi kabul ederek seyirci durumuna düşürdüğü insanı, Sartre oyuncu yapmak istemiş, felsefî çabası bu yönde olmuştu. İnsanı bir “oluş” kabul eden ve ona tarihin şekillendirdiği seyirci rolünü değil, tarihe şekil veren oyuncu rolünü yakıştıran Sartre’ın en etkili edebi eserlerinin yazdığı oyunlar olması bir tesadüf mü? Bizce değil. Dram ve varoluşunun şuurunda olan ve bu varoluşu ne şekilde oluşturacağı kendi eline bırakılıp dünyaya atılan,“özgürlüğe mahkûm” edilmiş insan görüşüne uygun eserler vermek için tiyatro belki en uygun araçtır Sartre için. Sanki sahne onu çağırmış ve “boş teorileri bırak, gücün yetiyorsa insan nasılmış ve neymiş; onun oluşunu benim sırtımda göster” demiş, o da buna kayıtsız kalmamış, en etkili edebi eserlerini bu zeminde vermiştir.
“Kirli Eller” ve “Sinekler” apayrı bir değerde olmasına karşın, ünlü sözü “cehennem başkalarıdır”cümlesiyle son bulan “Gizli Oturum”, “Mezarsız Ölüler” ve hatta “Saygılı Yosma” ile daha birçok piyesi, üzerinde konuşulması gereken, yabana atılmayacak önemdedir. Şahsen Çehov’u saymaz isek, Sartre’ın piyesleri kadar sayfa kenarına notlar almaya mecbur hissettiğim tiyatro muharriri hatırlamıyorum. “Cehennem başkasıdır”diye dillere pelesenk olan ünlü sözünü de zaten ne roman, ne de felsefi eserlerinde değil, oyunlarından birisinin kahramanına sahnede söyletmiştir. Durduk yere Sartre ve piyeslerini hatırlayıp bu yazıyı kaleme almamızın sebebi de bu ifâdedir zaten.
-“Acı, ateş, kızgın ızgara; hepsi sizsiniz demek? Ne gülünç şey! Kızgın ızgaranın ne gereği var: CEHENNEM BAŞKALARIDIR!”
Gizli Oturum adıyla dilimize çevrilen ünlü piyesinin son cümleleridir bunlar ve perde kapanır.
Sonsuza, evet, sonsuza kadar aynı odada ve sadece birbirlerini görerek, birbirleriyle konuşarak yaşamak zorunda kalan üç “ölmüş” insanın rol aldığı oyun… Uyku yok, göz kapakları asla yumulmuyor ve milyarlarca sene birbirlerini görmeden ve duymadan tek bir dakika geçirme şansı verilmemiş. Onları birbirine bağlayan ortak bir şey olmadığı hâlde, dünyadaki günahlarının cezasını çekmek üzere ebediyen aynı odada yaşamaya mecbur bırakılmış üç farklı insan… Azabı düşünün.
İçinde yaşadığımız toplum hızla cehennemleşiyor, başkalaşıyor; ama aynı odada yaşamaya mecburuz ve görmemek, konuşmamak gibi bir seçeneğimiz yok. Birbirimizin cehennemi olmaya başladık. Toplum hiçbir dönemde olmadığı kadar çözülme ve ayrışma noktasındadır. Mahalle, ev, camia ve mektep; aklınıza gelen ne varsa… Artık her iki kişiden birisi diğerini kendi cehennemi olarak görüyor. Bu şartlardan ya intihar çıkar, ya yeni bir basübadelmevt… Elverir ki, birbirimizin değil, buna sebep olanların cehennemi olabilelim.

Kaynak: http://www.adimlardergisi.com/cehennem-baskalaridir/
_________________
Bir varmış bir yokmuş...
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> FELSEF'Î DÜŞÜNCELER Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com