EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Nuri Pakdil

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> EDEBÎYAT
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Pts Ksm 24, 2014 12:51 am    Mesaj konusu: Nuri Pakdil Alıntıyla Cevap Gönder

Klas duruş bu mu sayın Pakdil?
Levent Gültekin
acikcenk@gmail.com
17 Kasım 2014



Nuri Pakdil, 1970’li yıllarda ortaya koyduğu düşünsel, edebi metinler, çevirilerle ilgi uyandırmış bir yazar.

Yıllarca yazmadı.

Sonra, Edebiyat Dergisi Yayınları’nı tekrar canlandırarak eserlerini yeniden neşretti.

Fakat gene konuşmadı.

Şimdi, konuştu ve iktidar cenahının gözdesi haline geldi.

Suskunluğu ve gündeme gelmekten özenle kaçınması nedeniyle hep uzaktan uzağa sevilmiş, saygı görmüştü.

Tenezzül etmiyor veya uzlete çekilmiş, artık iyice olgunlaşmış ve bizim küçük dünya işlerimize gönül indirmiyor… O çok kıymetli, bilge bir zat-ı muhterem… gibi algılanıyordu.

Velhasıl, son zamanlarda bir hayli gündemde.

Onu en son Star gazetesinin düzenlediği Necip Fazıl ödül gecesinde gördük.

Yaptığı konuşmayla, salondaki iktidar mensuplarını büyülemiş, kendine hayran bırakmıştı.

Neyse size uzun uzun Nuri Pakdil anlatacak değilim. Benim derdim, Habertürk’e verdiği röportajda söyledikleriyle

Kabalaşmadan, saygısızlık etmeden Nuri Pakdil’in söyledikleriyle alakalı itirazlarımı dile getirmek istiyorum.

Çünkü görmezden gelinecek gibi değil.

***

Bakın Nuri Pakdil röportajda neler söylemiş:

“Ben bir İslamcıyım…

Benim bir klas duruşum var…

Tayyip Bey beni ayakta dinledi ve alkışladı, ben de onu yürekten alkışlıyorum…

AK Partili değilim ama Tayyip Erdoğan’a zaafım var…

Muhafazakar değil, devrimciyim…

İslamiyet’in hükümlerini egemen kılmak için devrim gerektiğine inanıyorum…

Muhafazakarlar okumaz…

Beni daha çok solcu ve Marksistler okur…

Ben bir antikapitalistim.

Sayın Erdoğan gayet güzel açıkladı, AK Saray eleştirileri yersiz…

Necip Fazıl müsrif, çünkü elindeki imkanları doğru düzgün kullanmadı…

Tek ulu önderim Hz. Muhammed’dir…

Erdoğan yanlış anlaşılıyor. Bu iktidara destek olmak gerek…

‘Bu dönemde düşünce özgürlüğü yoktur’ demek gerçekçi değil…

Atatürk’ü koruyan kanun kaldırılmadan düşünce özgürlüğü sağlandı diyemeyiz…”

***

Röportajın genel hatları bunlar. Yukarıda alıntıladığım cümlelerin her biri sorulan sorulara verilmiş cevaplardan kısa alıntılar.

Bunlar da benim itirazlarım:

Türkiye’de her alanda, kendini dindar, İslamcı olarak tanımlayan sizin de hayranlık duyduğunuz insanlar etkin.

Dünyada, Ortadoğu’da, Türkiye’de yaşananlar ortada. Her taraf kan gölü. İslam adına işlenen cinayetler, vahşilikler kanımızı donduruyor.

İçeride iç barış büyük yara almış. Şehirlerimiz İslamcıların elinde resmen garabete dönüşmüş. Yolsuzluk, hak yeme, adam kayırma iktidarın alametifarikası olmuş.

Millet olarak bizler yoksulluğun ve eğitimsizliğin pençesinde kıvranırken, iktidar lüks ve şatafatla dünyaya hava atma derdinde.

Bugün İslamcı, dindar denince insanların aklına yolsuzluk yapan, nobran, saygısız, hak ve adaletten nasibini almamış insan tipi geliyor.

Bunlarla alakalı tek bir sözün olmasın sonra kalk ”ben bir İslamcıyım” diye slogan at.

Neyin İslamcısı? Neye yarıyor bu İslamcılık? Nerede ne zaman uygulanacak? Hangi derdimize çare üretecek? Üretecekse o çareler ne? İç barışı nasıl sağlayacak? Herkes için eşitliği ve özgürlüğü nasıl temin edecek? Adam kayırmaya nasıl son verecek? Kendi mensuplarını adam edememiş bir İslamcılık, toplumu nasıl adam edecek?

Niçin bunlarla alakalı tek bir yorumunuz yok o röportajda?

Sizin İslamcılığınızla IŞİD benzeri örgütlerin İslamcılığı arasında nasıl bir fark var? Onlar da Allah’ın hükümlerini egemen kılmak için devrim yapıyorlar. Ne diyorsunuz bu konuda? Niçin bu meseleye değinmekten kaçtınız?

30 yıl, 50 yıl susup, sonrasında söyleyeceğiniz cümle “İktidara, Erdoğan’a zaafım var” mı olmalıydı?

Sizin İslamcılık anlayışınız adam kayırmaya, hak yemeye nasıl bakıyor? Niçin buna bir çift laf etmediniz?

Dindar siyasetçiler ve cemaatler döneminde yargı çöktü, adaletsizlik had safhada. Niçin en küçük bir yorumunuz yok?

Sizin İslamcılık anlayışınız, çocukların zorla imam hatibe kayıt edilmesine ne diyor? Niçin bu konu gündeminizde değil?

Sizin İslamcılık anlayışınız ihmal sonucu işçilerin hayatlarını kaybetmesine ne diyor? Niçin bunu görmezden geldiniz?

Sizin hayran olduğunuz İslamcılık bunca ses kaydıyla ortaya dökülen yolsuzluk iddialarına ne diyor?

Niçin bu konuda tek kelime etmediniz?

Sizin İslamcılık anlayışınız şehirlerimizi mahveden, yeşil gördüğünde aklına ya cami ya da AVM gelen İslamcılara ne diyor? Bunu niçin geçiştirdiniz?

İslamcıların iktidarında her alanda olduğu gibi kültürel alanda da tam bir varoş tarzı hakim.

Niçin bu konuda tek cümle etmediniz?

Hem “Kapitalizmden nefret ediyorum” deyip hem de bunca yoksulluk, bunca sefalet, bunca çürümüşlüğe rağmen yapılan, şatafatın ve görmemişliğin sembolü AK Saray’ı nasıl makul karşılıyorsunuz?

Bu mu sizin İslamcılığınız?

Bu mu sizin antikapitalistliğiniz?

Size saygı duymamız için hiçbir gerekçe bırakmadığınızın farkında mısınız?

Hüsnü zannımızı suiistimal ettiğinizin farkında mısınız, Sayın Pakdil?

Eleştirenleri işinden eden,yolsuzlukla anılan, dine ve dindara olan itimadı yerle bir eden, ülkenin iç barışına büyük hasar veren birine “zaafınız” olduğunu söyleyip hayranlığınızı belirtiyorsunuz. Bu mu İslamcılık? Zaaf, hayranlık… bunlar entelektüel bir şahsiyete yakışan şeyler mi?

15 yıl önce Atatürk’ü eleştirmenin bir karşılığı vardı. Bu dönemde Atatürk’ü eleştirmek değil, Tayyip Erdoğan’ı eleştirmek cesaret gerektiriyor.

Bunu o “klas duruş”unuza nasıl sığdırdınız?

Entelektüel kişiliği olan bir insan, bu kadar acı karşısında duyarsız, bunca mantıksızlık karşısında vurdumduymaz olabilir mi?

Ayıp değil mi?

Hiç değilse “Eskiler iyiydi” derdik. Şimdi onu da diyemiyoruz.

Umutlarımızı, tesellilerimizi nasıl yerle bir ettiğinizi bilmenizi isterim Sayın Pakdil.

Hem “özel mülkiyete karşı olduğunuzu” söyleyip hem de kendine İstanbul’da ayrı villa ve köşk, Urla’da ayrı villa yaptıran bir lidere İslamcılık adına hayranlık duymak sizce çocukça değil mi?

Hem Atatürk’e ve onun devrimlerine karşı çıkıp hem de “Allah’ın emirlerinin egemen kılındığı bir devrim istiyorum” demek, biraz sığ bir yaklaşım değil mi?

Totaliter, baskıcı bir yönetim olsun, ama İslami olsun. Meseleye böyle mi bakacağız?

Necip Fazıl’a “müsrif” deyip lüks ve şatafatın içinde yüzen Erdoğan’ı alkışlamak… saçma değil mi?

Türkiye’nin durumu ortadayken slogan atmak size yakışır mı?

Çünkü sizin bugün röportajda söylediklerinizin tamamını bizler 18 yaşında sokaklarda slogan olarak kullanıyorduk.

Nuri Bey, belki farkında değilsiniz ama hayranlık duyduğunuz insanlar İslam’a ve İslamcılığa büyük bir leke sürdü.

Dindar kesimler sınavda çaktı.

İslamcılık ile barış, adalet, eşitlik, özgürlük getirileceğine olan inancı yıktılar.

Bu ülkenin İslamcılıkla düzlüğe çıkabileceğine olan umudu yerle bir ettiler.

Gençlik yıllarımızdaki hayallerimiz, duygularımız hayatın gerçekleriyle örtüşmüyor. Bunu gördük.

Görmezden gelerek, hiçbir şey olmamış gibi yolumuza devam edemeyiz.

Tüm bu yaşananlardan, skandallardan sonra İslamcı devrim rüyası göremeyiz.

Öyle bir pastane muhabbeti gibi, uçucu, yüzeysel sözlerle bizi daha da mahcup etmemenizi istirham ediyorum.

Sizin gibi entelektüel şahsiyetlere ideolojik körlük ve bağnazlık, yanlışta ısrar yakışmaz.

Size, meselelerin üzerine derinlemesine düşünmek, çare üretmek düşer, slogan atmak değil.

Aydınlara düşen, iktidarları doğru istikamete yöneltecek eleştiriler getirmektir. Onlara hayranlık duymak değil.

Yazarlara düşen, ülkenin, yoksulların, haksızlığa uğrayanların sesi olmaktır, iktidar sahiplerine zaaf duymak, âşık olmak, güç karısında mayışmak değil.

Klas duruşun zerre kadar asaleti yokmuş.

Varsa söyleyin. Yanılıyorsam gösterin. İnanın memnun olurum.

Bir kişi de doğruyu söylesin şu memlekette.

Bu, siz olun.

Ne var bunda?

Ahir ömürde gevşemek neyin nesidir Sayın Pakdil?

Belli ki halinizden de memnunsunuz.

Fakat bizi çok ama çok utandırdınız.

Bilmem anlatabildim mi?

Twitter.com/acikcenk
Kaynak: http://www.internethaber.com/klas-durus-bu-mu-sayin-pakdil-16916y.htm

Hakan Fidan ve Hulusi Akar Nuri Pakdil’in evine niye gittiler anlamadım
03.02.2017



Sözümona Pakdil Lenin hayranıdır! En yakın 'talebesi' Hüseyin Su, günlüğünde yazar: "Yazar, sanatçı ve entelektüel idolü Sartre; siyasal devrimci idolü ise Lenin'di..."

Bu hafta “Bizim Mahalle” yine karıştı.

Sebebi… Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ile MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın, edebiyatçı Nuri Pakdil'i Ankara'daki evinde ziyaret etmesiydi.

Neler denmedi ki:

– “Ziyaret iznini Erdoğan verdi!”

– “Erdoğan'ın amacı, referanduma giderken -her daim yaptığı gibi- bu tür tartışmalar çıkararak ‘hayırcı' muhafazakarları yanına çekmek!”

Bunlar doğru mu? Bilmem…

Ben size bildiğimi yazayım…

Kimdir edebiyatçı Nuri Pakdil?..

Oyun yazarıdır. Ama oyunları iyi değildir.

Şair'dir. Ama şairliği kötüdür.

Çevirmendir. Ama Arapça şiirleri Fransız'dan Türkçe'ye çevirmiştir!

Ama. Edebiyata çok emek harcamıştır; 1969-1984 arasında Edebiyat Dergisi çıkarmıştır.

Okumaya tutkundur. Ancak analitik düşünceye sahip değildir; bilgiyi analiz edemez.

İslamcı'dır.

“Muhafazakar” ve “sağcı” denilmesini kabul etmez.

Kendini, “devrimciyim” diye tanımlar.

Kendini, “kurşun yemiş bir gerilla göğsüne” benzeterek “hiç dönmemiş partizanım” diye tanımlar.

Kendini, “anamalcı (kapitalizm), emperyalizm, faşizm” karşıtı “sosyalist çizginin en ileri ucunda” diye tanımlar. (Sosyalistliği “teoriden” değil “duygusallıktan” kaynaklanır. Anti-kapitalist Müslüman gençlerin manevi liderleri -İslam'ı ilk kabul edenlerden- yoksulların temsilcisi Ebu Zerr'in yoludur bu.)

Eşitlikçidir. Emeğin kutsallığına inanır.

Ona göre “mülkiyet, kirli ve kanlı”dır.

Siyaseti kara bulur.

Sıklıkla “yabancılaşma” kavramını kullanır…

LENİN HAYRANI

Yabancılaşma kavramını ilk kez felsefi anlamda -J.J.Rousseau'dan esinlenerek- Hegel kullandı. Yabancılaşma kavramını ayakları üzerine Marks oturttu.

Marks kavrama ekonomik boyut katarak kapitalist toplumsal sistemin; insanı, ürettiğine- ilişkilerine- dünyaya yabancılaştırdığını belirtti.

Pakdil ise yabancılaşmayı salt kültür/din boyutuyla ele aldı. “Ortak tarih bilincinin tahrip edilmesi” olarak değerlendirdi. Örneğin…

Ankara'da yabancılaşma sürecine karşı ilk eylem Kocatepe Cami'nin yapılmasıyla başlamıştı!

Evet Pakdil, yabancılaşma kavramının iktisadi yönüyle hiç ilgilenmedi. Bugün dahi İslamcı çevrelerin bakış açısı aynıdır; Batı karşıtlıkları sadece din eksenindeki kültürel boyutla sınırlıdır. Yabancılaşmanın özünü oluşturan ekonomik ilişkiler, üretim biçimleri vs. düşüncesiyle ilgilenmezler. Oysa… Kültürün alt yapısını/temelini oluşturan iktisat değil midir? Bilmezler.

“Hangi dünyaya kulak kesilmişse, öbürüne sağır” sözünü doğrular” Pakdil.

Somutlaştırmak için örnek vereyim:

1960'larda Türkiye'de üç önemli edebiyat dergisi vardı:

– Sezai Karakoç'un çıkardığı “Diriliş”…

– Nuri Pakdil'in çıkardığı “Edebiyat”…

– Cemal Süreya'nın çıkardığı “Papirüs”…

Karakoç ve Pakdil yabancılaşmaya sadece kültür boyutuyla baktıkları için, Lenin'in “Emperyalizm” kitabını Cemal Süreya Türkçe'ye çevirir! Oysa…

Sözümona Pakdil Lenin hayranıdır!.. En yakın “talebesi” Hüseyin Su günlüğünde yazar:

“Yazar, sanatçı ve entelektüel idolü Sartre; siyasal devrimci idolü ise Lenin'di. Okurken de konuşurken de andığı ve örneklediği iki addı bunlar. Bu iki insanın hayatına ilişkin Türkçede ne varsa mutlaka okumuştuk.” (Hece, 2004)

Sartre'ı, Cezayir Savaşı'na verdiği destek; ve Lenin'i devrim yaptığı için beğenir. O kadar. Her ikisinin de ideolojisiyle, kuramıyla, felsefe boyutuyla hiç ilgili değildir!

Keza. Sosyalist Ahmet bin Bella'ya da politik görüşü nedeniyle değil, Cezayir direnişi nedeniyle hayranlık duyar.

Malesef Pakdil'in hiçbir zaman teorik derinliği olmamıştır.

Okumayı bile “inanç” temelli yapar; Dostoyevski'yi bu sebeple çok sever!

YENİ “İNANÇ DİLİ”

Pakdil'in aradığı hep “yerli düşünce”dir?

Düşünceyi, coğrafi alanla ve İslam ile sınırlar. Ötesini kabul etmez; “yabancılaşma” der geçer.

Oysa kendisi ezbercidir, nakilcidir.

Tüm sorunların kaynağı olarak inançsızlığı/dinsizliği görür. Türkiye'yi ayakta tutanın “ortdirek” İslam olduğunu ileri sürer.

Atatürk devrimleri karşıtıdır; ve hesaplaşma içindedir. “1923 devriminden beri, boynumuz ağrıdı Batı'ya bakmaktan. Sanki bin yıllık uygarlığımız hiç olmamıştı” diye yazar.

“Bizi biz yapan tüm değerlerin” üzerine kalın perde çekildiğini iddia eder.

Fakat…

İktisatsız tarih okuması yaptığı için emperyalizmin kültürel dayatmasını göz ardı eder. Bu nedenle…

(..)

Cumhuriyet'in, “bizi biz yapan hangi değerlere kalın perde çektiğini” açıklayamaz.

Öte yandan…

“Köylülükten nefret ettiğini” söyleyen Pakdil…

Beethoven ve Joan Baez dinlemeyi çok sever.

Van Gogh ve Chagall resimlerine bayılır. Picasso'nun Guernica tablosunun kopyasını baş köşesinden ayırmaz.

Futbolu sever; Fenerbahçeli olmayana kızar.

Türkan Şoray ve Brigitte Bardot hayranıdır.

Tesbih çekmeye karşı çıkar.

M. Şevket Eygi'yi aşağılar.

Erenköy'deki tarikat hakkında demediğini bırakmaz.

Yetmez: “Allah” yerine “Tanrı”; “Kur'an” yerine “Mutlak Öğreti”; “Peygamber” yerine “Önder”; “Ramazan” yerine ”Oruç Vadisi” diyerek yeni “inanç dili” oluşturmaya çalışır.

Sonra da Türkçe ibadet nedeniyle Cumhuriyet'e kızar!

Evet. Sadece kültürel değerler değil Pakdil'in her daim kafası karışıktır.

Entelektüel değildir.

Bunun nedeni; yakın arkadaşı -rahmetli- Erdem Bayazıt'ın söylediği gibi, “biçimi özden de önde tutması”dır.

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ: http://www.sozcu.com.tr/2017/yazarlar/soner-yalcin/kafasi-karisik-adam-1657691/

Odatv.com

Fidan ve Akar'ın evine gittiği Nuri Pakdil'in 15 Temmuz darbesinin kritik generaliyle ne ilgisi var
03.02.2017



Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın evinde ziyaret ettiği Yazar Nuri Pakdil’in Kozmik Oda aramasından önce “evrak sızdırma” şüphesiyle takip edilen Albay Baki Kaya ile görüştüğü ortaya çıktı.

Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın evinde ziyaret ettiği Yazar Nuri Pakdil’in Kozmik Oda aramasından önce “evrak sızdırma” şüphesiyle takip edilen Albay Baki Kaya ile görüştüğü ortaya çıktı.

Sözcü gazetesi yazarı Saygı Öztürk, bugünkü “Kozmik Oda’dan fışkıran bilgiler” başlıklı yazısında, “Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığı'na ait 11 numaralı odada bulunan fotoğraf makinesi hafıza kartında bir apartmanın girişinin kapı zillerinin bulunduğu bölümün fotoğrafı görüldü. 15 numaralı dairede yazar Nuri Pakdil ikamet ediyordu” diye yazdı.

“TELEFON HTS KAYITLARI DA BUNU DOĞRULUYORDU”

Dönemin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un bilgisi dahilinde, Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığı'ndaki iki subayın Albay Baki Kaya'yı izlediğine dikkat çeken Saygı Öztürk, “Baki Kaya, şair‐yazar Nuri Pakdil'i zaman zaman evinde ziyaret ediyordu. Takip tutanaklarında, Albay Kaya'nın, Pakdil'le birlikte alış‐veriş merkezine birlikte gidip yemek yedikleri de yer alıyor, telefon HTS kayıtları da bunu doğruluyordu” diye ekledi.

“MEHMET DİŞLİ'DEN BAŞKASI DEĞİLDİ”

Saygı Öztürk, “Kaya'dan şüphelenilmesinin nedenlerinden biri de, Pakdil'e bilgi‐belge aktardığıydı” diyerek şöyle devam etti:

“Özel Kuvvetler Komutanlığı'nda görevli iki subay, Albay Baki Kaya'yı izlerken ilginç bir isim ortaya çıkıyor. 15 Temmuz akşamı Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın makamına girip, darbe yapıldığını söyleyen, onu Akıncı Hava Üssü'ne zorla götürenler arasında bulunan, darbe başarısız olunca Akar'la birlikte helikopterle Başbakanlığa gelen, sonra hiçbir şey yokmuş gibi Başbakanlık Kriz Masası'nda görev yapan, akşam saatlerinde gözaltına alınan ve şimdi tutuklu olduğu bilinen Tümgeneral Mehmet Dişli'den başkası değildi. AKP Milletvekili Şaban Dişli'nin kardeşi Mehmet Dişli'nin, Genelkurmay'ın izlettirdiği, bazı belgeleri sızdırdığı iddiasıyla şüphelendiği Albay Baki Kaya ile kozmik odaya girilmesinden kısa süre önce buluşması acaba bir rastlantı mıydı?”

“ORDUEVİNDEN ALIP HÜDAVERDİ PASTANESİ'NE GETİRDİM”

Bu bilgilere Bilgi Yayınevi'nden çıkan ‘Tutanaklarla Kozmik Odanın Esrarı’ isimli kitabında yer verdiğini hatırlatan Saygı Öztürk, Baki Kaya'nın ifadesinden bir bölümü şöyle aktardı:

“O tarihte kurmay albay olan Mehmet Dişli, bir ödül almak için Ankara'ya gelmişti. Onu merkez orduevinden alıp Hüdaverdi Pastanesi'ne getirdim. Orada 2 saat oturduk. Mehmet Albay'ı orduevinden almaya gittiğimde, Dağlıca baskını sırasında orada tabur komutanı olan Onur Dirik'e rastladım ve kendisini tebrik ettim.”

O SIRLAR YURT DIŞINA KAÇIRILDI

Kara Harp Okulu'nda görevli Albay Baki Kaya'nın, Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığı'nda görevli Albay Erkan Yılmaz Büyükköprü ile Binbaşı İbrahim Göze tarafından izlenmesinin nedeninin “evrak sızdırma” şüphesi olduğuna dikkat çeken Saygı Öztürk, şunları yazdı:

“19 Aralık 2009'da günü de Albay Kaya raporlu olmasına rağmen adım adım izlenmişti. Albay evine girdikten sonra iki subay araçlarının yanına geldiğinde olanlar oldu. Polis, Albay Büyükköprü'nün, Bülent Arınç'ın evinin adresi yazılı olduğu öne sürülen kağıdı yutmaya çalıştığına ilişkin tutanak düzenledi. Sözde, bu subaylar Bülent Arınç'a suikast düzenlemek için Arınç'ın adresini yazmışlar!

Kozmik odaya bu yalanlarla, Fetullahçı olduğu bilinen bazı yargı mensuplarının kararlarıyla girildi. Kozmik odanın sırlarının dışarıya çıkarılmaması için dönemin Seferberlik Tetkik Dairesi Başkanı Tümgeneral Selahattin Kısacık'ın büyük çabaları, Adli Müşavir Hıfzı Çubuklu'nun odalara girilemeyeceğine ilişkin hukuki yorumları oldu. Ancak cumhurbaşkanı ve başbakan, odalara girilmesinde kararlı olduklarını dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'a söyledi. Sonunda, kozmik odanın sırlarının kopyası iki TÜBİTAK görevlisi tarafından alındı. Bu kişiler de yurtdışına kaçtı. Olayı soruşturan Savcı Mustafa Bilgili de tutuklandı. İlginç bilgiler çıkıyor. Soruşturma sonunda Albay Baki Kaya'nın herhangi bir belge sızdırmadığı, askeri usullere aykırı olarak izlendiği sonucuna varıldı.”

Odatv.com
_________________
Bir varmış bir yokmuş...
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> EDEBÎYAT Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com