EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

FUTBOLUN MİLLİYET İŞLEVİ Prof. Dr. NURULLAH ÇETİN

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> FİKİR YAZILARI
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Cmt May 03, 2014 9:34 pm    Mesaj konusu: FUTBOLUN MİLLİYET İŞLEVİ Prof. Dr. NURULLAH ÇETİN Alıntıyla Cevap Gönder

FUTBOLUN MİLLİYET İŞLEVİ
Prof. Dr. NURULLAH ÇETİN
17 Ocak 2014
ncetin64@hotmail.com



2008 yılında oynanan Avrupa Futbol Şampiyonası, dünyada ve Türkiye’de büyük ilgi gördü. Özellikle Türk millî futbol takımının göz kamaştırıcı ve heyecan verici başarıları, meseleyi sırf bir futbol oyunu olmaktan çıkarmış ve olay, Türk milliyetinin tahkimi için bambaşka bir veçhe kazanmıştır. Türk millî takımının maçlarını ben de merakla, ilgiyle, heyecanla izledim. Hem futbolcularımızın oyununu hem de bunun milletimiz katındaki yansımalarını dikkatle gözlemliyorum. Gözlem ve izlenimlerime dayalı olarak ulaştığım bazı tespitlerime yer vermek istiyorum.

Türk futbolcularının saha içinde ortaya koydukları davranış biçimleri, bizim millî karakterimizi tamı tamına yansıtır bir özellik arz etmektedir. Bunların bazılarını maddeler hâlinde şöyle ortaya koyabiliriz.

*Sonuna Kadar Mücadele Azmi: Türk futbolcularının en takdire şayan özelliği, yenilginin neredeyse kesin hâle geldiği zamanlarda bile son saniyeye kadar mücadeleyi elden bırakmamaları, ısrarlı, inatçı ve kararlı bir gayretle yenilgiyi gerektiğinde son saniyede bile galibiyete dönüştürebilmeleri. Bu Allah’tan ümit kesilmez, inancının bir neticesidir. Yenilgiyi hiçbir zaman kabullenmemek, elden gelen her şeyi yaparak mutlak surette galip gelme inancına sonuna kadar bağlı kalmak.
Bu, bizim millet olarak var oluşumuzun ve var kalabilmemizin temel şartlarından biridir. Bugün itibariyle sosyal, kültürel, ekonomik, siyasi alanlarda emperyalist Batı karşısında geri durumda olabiliriz, batının kültür emperyalizmine maruz kalmış olabiliriz, topraklarımız, kâr eden bütün müesseselerimiz, bankalarımız, borsamız, limanlarımız her şeyimiz emperyalist batı tarafından ele geçirilmiş olabilir, siyasetimiz Avrupa Birliği ve Amerika tarafından teslim alınmış olabilir, yani millî varlığımız tamamiyle tasfiye olma durumunda olabilir.

Ama son millî maçlar göstermiştir ki, maç henüz bitmeden, son düdük çalıncaya kadar bizim bu teslimiyetçiliği geri döndürme şansımız vardır. Vatanımızı, devletimizi, siyasetimizi, paramızı, iş yerlerimizi, her şeyimizi tekrar ele geçirip kendi vatanımızda kendi millî hâkimiyetimizi tesis etme, bizim olan her şeyimize tekrar kendimiz hükmetme ümidimizi diri tutuyoruz. Her şeyin bitti sanıldığı anda bile Avrupa Birliği ve Amerika emperyalizmini ve zillete dayanan teslimiyetçiliği yüz geri etme ümidimiz vardır. Futbolcularımız bize Avrupa’ya teslim olmama kararlılıklarıyla örnek olmuşlardır.

*Özgüven Duygusunun Gelişmesi: Türk futbolcuları sergiledikleri olağanüstü oyun ve mücadele güçleriyle bize özgüven sahibi olma konusunda âdeta ders vermişlerdir. Maçlardan önce yapılan bazı yorumlarda hep şu türlü sözler duyuyoruz: “Rakip takım dünyanın en büyük takımlarından, adamlar çok teknik oynuyor, kalecileri dünyanın bir numaralı kalecisi, falan futbolcunun transfer değeri şu kadar para, adamları yenmek mümkün değil.” Bu tür sözler, futbolcuların ve izleyenlerin özgüvenlerini yok etmeye yönelik olumsuz yaklaşımlardır.
Türk futbolcuları, çıkardıkları harika maçlarla şehir efsanelerini yıkmışlar, en büyük denilen takımları, en büyük futbolcuları, en büyük kalecileri yerlere sererek kendine güvenmenin, özgüven aşınmasına prim vermemenin önemini şiddetle vurgulamışlardır. Bu durum bizim toplumsal, ekonomik, bilimsel, siyasi hayatımıza da ışık tutmalıdır. Futbolcularımız bize bu konuda iyi bir örneklik ortaya koymuşlardır. Şimdi millet olarak aynı tavrı sergileme sırası bizdedir. Siyasetimizde kendimize güveneceğiz. Kendi siyasetimizi kendimiz yapacağız, Emperyalist Batıdan emir ve talimat alarak kanun çıkarmayacağız, onların istekleri doğrultusunda anayasa yapmaya kalkmayacağız. Tam bağımsız ve bağlantısız millî bir siyaset uygulayacağız, dünyanın en büyük takımları diye yutturulan Amerika’nın, Avrupa Birliği’nin ülkemizin üzerinden ellerini çekmelerini, onların işimize karışmamalarını sağlayacağız. Bu da aynen futbolcularımız gibi özgüveni tam olan, yüzde yüz millî Türk siyasetçileri sayesinde olacaktır. Ekonomide de, bilimde de, kültürde de, sanatta da her konuda kendimize güven olmadan millet olamayız. Milletleşmemizi tahkim edecek temel faktör, sonsuz bir özgüven sahibi olmaktır. Böyle olursa bize ait özgün yapılar üretebiliriz ve şahsiyetli bir millet olabiliriz.

*Her Şeyin Allah’ın Tasarrufu Altında Olduğuna İnanmak: Son millî takım maçları bir gerçeği daha göstermiştir. Maçların sonuna doğru mağlup durumda gidiyoruz ama son dakikalarda şartlar değişiyor, hiç umulmadık ve beklenmedik goller atıyoruz. Biz, hatta futbolcular bile şaşırıyor bu goller nasıl oldu diye. Burada artık futbolcuların iradesi ve gücü dışında Allah’ın elinin devreye girdiğini, mucizelerin gerçekleştiğini ayan beyan görüyoruz. Allah’ın bize yardım ettiğini apaçık görüyoruz.

Bu durum millî tarihimizde çok kez tekerrür etmiştir. Özellikle savaşlarda Allah’ın inayetini, yardımını hep görmüşüzdür. Yeşil sarıklı meleklerden, şehit ruhlarından oluşan manevî orduların Türk askerlerine yardıma geldiklerini hem düşman askerleri itiraf etmişlerdir hem Türk askerleri görmüştür. Millî Mücadele destanımızda ve Kıbrıs Savaşı gibi pek çok savaşta bu tür itirafları okumuşuzdur.

Bu hususun milletleşme sürecimizle alakası şuradadır: Pozitivist mantığa dayalı determinizme esir olmamak. Determinizm, sebep-sonuç ilişkisidir. Sebepler ne ise onlardan belli sonuçlar çıkar. Bunu konumuz özelinde şöyle somutlaştıralım. Pozitivist mantığa bağlı determinist kafalılar tarafından denilmiştir ki, Çekistan takımı, Hırvatistan takımı çok güçlüdür. Türk takımı ise zayıftır. Görünürdeki sebepler bunlardır. Bu sebeplerden Türklerin zaferi gibi bir sonuç çıkmaz.. Ama sebepleri de sonuçları da yaratan Allah’tır, Allah ne isterse o olur, diyen inananlar ise, belli olmaz, biz bütün gücümüzle oynayalım, Allah nasip ederse zafer bizim de olabilir, demiştir ve kazanmışızdır.

Bu zaferlerimiz pozitivizmi yerle bir etmiştir. Bunu biz Millî Mücadele sürecimizde de yaşadık. O zaman karşımızda silah dahil her bakımdan güçlü emperyalist işgalci devletler vardı. Biz ise her şeyden yoksunduk. Millî davaya inanmayan pozitivist kafalılar, o zaman bu sebeplerden Türk zaferi çıkmaz diye ya karşı oldular, ya mandacı oldular ya ülkeyi terk ettiler. Ama bir avuç inanmış Müslüman Türk, Allah’ın yardımıyla her şey mümkündür inancıyla mücadeleye girişti ve imkansızı mümkün hâle getirdi. Bu bakımdan bizim millet olarak varlığımızı korumamız ve geliştirmemiz, hem elimizden gelen her türlü çareye başvurmamıza, hem de sonucu Allah’a havale etmemize bağlıdır. Türk millî takımı bunu göstermiştir. Maçların sonuna kadar ellerinden geleni yapmışlar, neticeyi Allah’a bırakmışlardır.

*İşi Baştan Sıkı Tutmamak: Futbolcularımız başlarda gevşek ve biraz da korkak oynuyorlar, gol yiyorlar, ama maçın sonlarına doğu sıkı bir mücadeleyle galibiyete ulaşıyorlar. İşi baştan gevşek tutup sonlara doğru varını yoğunu ortaya koyarak kötü gidişatı durdurmaya çalışma çabası, tarih boyunca Türk milletinin neredeyse değişmeyen bir özelliği olarak kalmıştır. Millet olarak biz tarih boyunca hep böyle davranmışız. Başından sonuna kadar yapılması gerekeni yapmamış, alınması gereken tedbirleri almamışız.

Ancak bizim için acı son görünür görünmez tam bir ölüm kalım mücadelesine giriyoruz ve bunu da çoğu kez başarıyoruz. Bunun en son örneği Millî Mücadele sürecimizdir. Emperyalist batının özellikle Tanzimat’tan beri Türk devletini, vatanını ve milletini tasfiye edip yok etme çalışmaları yoğunlaşarak devam etmiş, ama biz gereken önlemleri baştan sıkı bir şekilde alma gereği duymamışız.

En son Birinci Dünya Savaşı sonrasında ülkemiz fiilen işgal edilip yok olma tehlikesini ayan beyan görür görmez “ya istiklal ya ölüm” diyerek bütün gücümüzü ortaya koymuş ve emperyalist işgalci haçlı sürülerini geri püskürtmüşüz. Buradan çıkartmamız gereken ders şudur: Türk milleti, millî yapısını koruyup geliştirmek için başından itibaren gevşemeden her türlü tedbiri almalı ve Batı emperyalizmine teslim olmamalıdır.

*Futbolun Duygu ve Heyecan Birliğini Sağlaması: Çağımızda futbol, kitlesel çapta bir eğlence, stres atma, ortak duyarlık oluşturma kurumu olmuştur. Büyük kitlelerin karşı karşıya geldiği büyük alanlardan ikisi savaş meydanları ve futbol sahaları olmuştur. Hem savaşlar hem de futbol, insanların birbirlerine karşı kitlesel anlamda hücum edip üstünlük sağlama alanlarıdır. Bu durum, tabii olarak taraftarlık duygusunu doğurur ve bu duygu, sevinç ya da üzüntü duygularına sebep olur.

Milletlerin duygusal bütünleşme bağlamında milletleşme süreçlerinin tahkiminde eskiden daha çok savaşlar etkili oluyordu. Millet mensupları, kendileri adına savaşan askerler için heyecan duyuyorlar, onları destekliyorlar, onlara her türlü katkıyı sağlıyorlar, yenerlerse seviniyorlar, yenilirlerse üzülüyorlardı. Millet mensuplarının kendi ordularına taraftar olması ve bu taraftarlığın sevinç ya da üzüntü ile pekişmesi sonucu o insanlar birbirlerine daha çok kenetleniyorlar ve ortak bir duyarlıkta birleşerek güçlü bir millet yapısına kavuşuyorlardı.

Savaşlar bugün de aynı işlevi sürdürmekle birlikte buna bir de uluslararası alanda yapılan futbol müsabakaları katılmıştır. Futbol da bugün bir bakıma savaştır. Savaşlar, somut neticeleri olan gerçekliğin belirgin bir biçimde hissedildiği bir karşılaşma, futbol ise temsilî değerler üzerinden yürütülen sanal bir karşılaşmadır. Futbolun neticesi ne olursa olsun insanlar hayatlarında, varlıklarında somut olarak değişen bir şey hissetmezler. Oyun süresince duygusal bir değişiklik olur, ondan sonra hayat yine kaldığı yerden devam eder.

Sanal bir savaş olan futbol, bugün bizim milletleşme sürecimize duygusal planda büyük bir katkı sağlamaktadır. Enternasyonalist ideolojik yapılar, dini ve futbolu insanları uyuşturan birer afyon olarak görürler. Çünkü hem din hem de futbol, ortak değerlerde buluşan insan kümelerini doğurur ve bu kümelerin milletleşmesinde büyük bir harç olur. Komünizm gibi enternasyonalist ideolojiler ise bundan rahatsız oldukları için dine ve futbola muhalefet ederler.

Marksistlerden etkilenen ve milliyet ruhunu kaybeden kimi radikal İslamcı geçinen garibanlar da zaman zaman futbola böyle olumsuz bir işlev yüklüyorlar. Avrupa Şampiyonasında Türk millî takımının kazandığı her maç sonrasında dünyanın her tarafındaki Türkler, kırmızı beyaz formalar giyerek, yüzlerine Türk bayrağı figürleri yaparak, ellerine Türk bayraklarını alarak kitlesel sevinç gösterilerinde bulunuyorlar. Bu durum, özellikle Avrupa’da yaşayan Türk çocuklarının Türklüklerini hatırlamalarında, milliyet ruhunu kazanmalarında ve Batılılar karşısında eziklik duygusundan kurtulmalarında çok büyük bir öneme sahiptir.

Kaynak: http://www.oncevatan.com.tr/futbolun-milliyet-islevi-makale,30652.html
_________________
Bir varmış bir yokmuş...
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> FİKİR YAZILARI Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com