EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

“KÜRT SORUNU” MU?

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> FİKİR YAZILARI
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Pzr Tem 24, 2011 11:45 pm    Mesaj konusu: “KÜRT SORUNU” MU? Alıntıyla Cevap Gönder

“KÜRT SORUNU” MU?
EREN EĞİLMEZ
23 Temmuz 2011

Yıllardır Türkiye’nin bir numaralı gündeminin adı “Kürt Sorunu” “Kürt Sorunu” kavramının Türkiye’nin siyasal literatürüne yerleşmesi süreci konunun yakıcılığı nedeniyle neredeyse hiç tartışılmadı.

Oysa “Kürt Sorunu” kodlaması uluslararası bir denklemin tam ortasında duran bu meseleyi açıklamakta yetersizdir.

“Kürt Sorunu” kodlamasının bir diğer sorunlu kısmı ise kavramın tercüme olmasıdır.

Avrupa merkezli bir tanım olan “Kürt Sorunu”, Kürt siyasetinin kanaat önderlerince “Güneydoğu Sorunu” ya da “Terör Sorunu” adlandırmalarına alternatif olarak hızla benimsendi ama konunun doğrudan muhatabı olan güçlerin ilk kullandıkları tanımlar daha önceleri farklıydı.

Türkiye tarihinde “Kürt Sorunu” kavramına varılmadan önce konu bir etnik sorun olarak değil bir toprak sorunu olarak tanımlanıyordu. Özgürlük kavramı dar anlamda kültürel hakları değil geniş anlamda bir yurt sorununu ifade ediyordu.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti resmi söylem olarak “bölücü faaliyet” tanımını, PKK ise “Kürt özgürlük hareketi” ifadesini kullanıyordu.

Batı ise, “Kürt Sorunu” tanımlaması sayesinde her iki tarafın kullandığı kavramları kullanmayarak hem bölge devletlerini hem de Kürtlerini memnun edebilmenin yolunu buldu.

Batı’da bugün “Kürt Sorunu” ile sürekli kıyaslanan diğer çatışma içeren örneklerin ise neredeyse tamamı bir etnisiteye değil toprağa işaret eder.

İngiltere’nin İrlanda, Fransa’nın Korsika, İspanya’nın Bask sorunu vardır sıra Türkiye’ye geldiğinde sorun asla “Kürdistan sorunu” değildir. Söz konusu Kürtler olduğunda mesele bir anda “Kürt Sorunu” oluverir.

Türkiye’nin bu kronik tarihsel açmazını Batı’nın da bir toprak sorunu olarak algılamak istememesinin nedeni açıktır. Mezopotamya’nın en eski halklarından olan Kürt nüfusunu 20. yüzyıl başında dört devlet arasında, dört parçaya bölen doğrudan Batı emperyalizminin kendisidir.

“Petrol emperyalizmin damarlarında dolaşan kandır” ve bu coğrafyanın madenleri ise emperyalizmin kalbine bağlanan damarlardır. Garbın Şark Meselesi bu yönüyle genel anlamda bir doğal kaynak stratejisi üzerine kuruludur.

Bölgemizde üzerinde Türk, Arap ya da Kürt halklarının yaşadığı hiçbir toprak parçası asla kendi kaderine terk edilmemiştir. Bu bölge halkları özellikle 20. yy itibarıyla hiç özgür olamadığı gibi bağımsız devletlerini –Türkler de dahil olmak üzere- asla kuramamışlardır.

Batı emperyalizmi bölgenin kaderini yalnızca silahlı kuvvetleri ve şirketleriyle değil aynı zamanda bölgede himaye ettiği işbirlikçi unsurlarıyla çizmiş ve bölge halklarının toprak eksenli her türlü özgürlük hareketini bastıracak bir yöntem geliştirmiştir.

Bölgemizde yaşanan her sorunun din, mezhep ya da etnisite eksenli tanımlanmasının nedeni gayet açıktır.

Coğrafyamız halklarının asıl sorunu özgürlük sorunudur ama bu özgürlük 21. yy’da daha da popüler hale getirilen kimlik sorunlarına indirgenemeyecek ciddiyette bir toprakların (dolayısıyla kaynakların) özgürleştirilmesi sorunudur.

Emperyalizm nasıl geçmişte birleşik Latin Amerika mücadelesinden korkmuşsa bugün de hem Arap hem de Afrika halklarının olası birlikteliğinden aynı derecede korkmaktadır.

Hele de farklı dil, inanç ve mezheplerden halkların anayurdu olan Anadolu’da kurulacak bir kardeş sofrası emperyalizm için katlanılamaz bir kâbustur.

Afrika ve Ortadoğu halklarının üzerinde yaşadıkları toprakları özgürce kullandığı, doğal kaynakları üzerinde bağımsız politikalar geliştirebildiği, ekonomik ve siyasi ortaklıklar kurup daha da ötesinde aralarındaki sınırları da kaldırarak siyasal bir birlikteliğe yol aldığı bir süreci emperyalizm asla kabul edemez.

Bugün sadece Türkiye’de değil geniş anlamda tüm coğrafyamızda ciddi sorun ve sıkıntılar vardır ancak bu sıkıntıların kaynağı asla ve asla “çağdışı, barbar” toplumları yöneten despot yerel idareciler değildir. Bu manzara bir sonuçtur ama neden değildir.

Coğrafyamız ülkeleri geri kalmış değil geri bıraktırılmış ülkelerdir ve Batı’nın bugün kanlı tasfiyelerinde rol kapmaya çalıştığı her rejim aslında doğrudan kendi eseridir.

Bölgemiz halklarının kendi yurtlarının zenginliklerinden aldıkları pay ile ülkelerini yöneten bir avuç azınlığın sahip olduğu kişisel zenginlikler kıyaslandığında ortaya çıkan resim her bölge ülkesi gibi ülkemiz Türkiye’nin de kaderi olmuştur.

Almanya’nın 1. Dünya Savaşı’na kalkışacak ekonomik ve askeri gücü kendinde bulabilmesinde Harput bölgesinden Alman Krupp ailesine topraklarımızdan akıtılan zenginlik Türkiye’de acaba ne derece sorgulanmıştır?

Almanya ve 20. Yüzyıl başları yalnızca bir örnektir.

İngiliz, Fransız hatta Avusturyalı finans ve sermaye çevrelerinin bu topraklardan hangi aileler aracılığı ile bizlerden neleri çaldıkları tarihin kara sayfalarında öylece durmaktadırlar.

Osmanlı hanedanının egemenliği altında bulunan topraklardaki Bakır madenlerinin -içindeki altını ayrıştırmak için- Batı’ya akıtıldığı yıllarda “topraklarımızdan altınlarımızı çalıyorlar” diyen Ermenileri emperyalizm o topraklarda nasıl yaşatmadıysa, o maden ocaklarında yakacak hammaddesi olarak kullanmak için Dersim ormanlarına göz dikenler de ormanını vermeyen Dersim halkını kendi toprağında yaşatmadı.

Harput’un bakırını kromunu, Dersim’in ormanını yağmalayanlar ve o yağmacılara aracılık eden Osmanlı paşaları kimlerdi?

Topraklarımızda yaşayan halklarımıza ait olması gereken kaynakları aldıkları komisyonlar karşılığı ülke dışına taşıtan, saray çevresine çöreklenmiş işbirlikçi ailelerin kimler olduğunu neden hiç sorgulamadık?

Onların çocukları bugünün Türkiye’sinde hangi soyadlarını taşımakta ve halktan çalınanlar üzerine kurdukları zenginliklerini hangi araçlarla gözümüze sokmaktadırlar?

Muazzam bir sömürü çarkının içinde hem üzerinde yaşadığımız topraklar hem de bu toprakların gerçek sahipleri olan halklar tarihsel bir kırımdan geçirilmiştir. Bu “beşeriyet kırımının” başrolü Batı ise yardımcı oyuncuları da Osmanlı Sarayı’ndan başlamak üzere aşağıya doğru yönetici eliti oluşturan ailelerin tamamıdır.

Askeri bürokrasi ise bu servet biriktirme sürecinin öznesi değil, servet sahiplerinin hizmetinde birikim rejiminin uygulayıcı nesnesidir.

Hammadde ve pazar bölüşümünün kanla hayata geçirildiği bu coğrafyada dini ve kültürel baskılar sorunun başladığı aşama değil vardığı noktadır.

Kültür kavramının günümüzde nedense kullanılmayan diğer adı ekindir.

Kültür topraktan bağımsız olamaz ama her ne hikmetse çağımızda topraksız bir kültürel özgürlükten bahsetmek “akademi” çevrelerinde bile mümkün olabilmektedir.

Ekonomi, felsefe, sosyoloji ve hatta tarih kitaplarını bile “beyaz adam”ın yazdığı bir coğrafyada “akademi”nin de sömürgeleşmiş olması anlaşılır bir durumdur.

Coğrafyamız sorunlarının din, mezhep ve etnisite eksenli tanımlanması bir “beyaz adam” uyanıklığıdır. Bölgemizde yaşanan sorunların tamamı toprak ve kaynak sorunudur.

Batılı “insan hakları” savunucusu bazı kurumlar ve bu kurumların temsilcilerinin Türkiye’nin tarihsel, siyasal çelişki ve çatışmalarını “insan hakları koordinatlarına” daraltarak süreçleri kendi bağlamlarından kopartmalarının asıl nedeni budur.

İnançlar, mezhepler ve etnik-kültürel kimlikler arası çelişki ve çatışmaların sürekliliği bölgede “beyaz adamın” hareket serbestisini ve işbirlikçisini yaratabilmesinin koşullarını sunmaktadır.

Gerçek böyleyken Batılı “aktivistler” kendi toplumsal sistemleriyle ve tarihleriyle son derece barışıktır.

Öylesine barışıktırlar ki ne Türkiye’nin ne de Türkiye benzeri devletlerin taşıdığı derin iç çelişkilerde kendilerinin bu ülkelere dayattıkları siyaset ve yol haritalarının payını asla sorgulamazlar.

Türkiye’deki toplumsal eşitsizlikleri doğulu “barbar” rejimlerin “barbar” iktidarlarının “insan haklarını” yok sayan politikalarına bağlarlar ancak kendi “uygar”lıklarının bu çelişkili süreçlerin iktisadi, ideolojik ve yöntemsel önderleri olduklarını asla dillendirmezler.

Garbın tarihsel bir Şark Meselesi vardır. Garbın bu meselesini içselleştiren ve yüzü Garba dönük olan her Şarklı da kendi doğusuna, öykündüğü medeniyetin penceresinden bakar.

Garbın Şark Meselesi’nden Şarkın Şark Meselesi’ne işte bu şekilde varılmıştır.

Şimdi yıllardır hep birlikte Türkiye bölünecek mi diye tartışıyoruz ancak hiçbirimiz ülkemiz de dahil olmak üzere bölgemiz ne zaman bir arada olmuştu ki diye sormayı akıl edemiyoruz.

Biz hiç birlikte olmadık ki bugün bölünelim.

Bölge halkları yıllarca silah zoruyla yan yana tutuldu.

Böyle yan yana durmak birlikte ve kardeşçe yaşamak anlamına gelmez. Zoru zorla çözebilenin birgün bu zoraki yan yana konuluşu alt üst edebileceği kesindi ve bugün maalesef saflar yavaş yavaş çözülüyor.

Fakat bugün de geçmişte olduğu gibi çözülmeye değil birlikteliğe muhtacız.

Yan yana durmak için değil, omuz omuza dayanıp kadermiş gibi dayatılana isyan etmek için ihtiyaç var halklarımızın birlikteliğine…

Hem de her dinden, mezhepten ve dilden tüm Ortadoğu ve Afrika halklarının birlikteliğine; uzunca süredir coğrafyamıza çökmüş “beyaz adamı” kendi evinin önüne kadar kovalayabilmek için…

“Kürt Sorunu” mu diyorduk?

Yok ortada çok daha ciddi bir yurt sorunu var galiba…

“…ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak kabahat” belki de bölünmüş olmamızdadır.

Değil mi canım kardeşim?

Kaynak: http://www.mizikacilar.com/Makale.aspx?ID=206
_________________
Bir varmış bir yokmuş...
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> FİKİR YAZILARI Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com