EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Velhasıl onlar vurdu...

 
Bu forum kilitlendi: mesaj gönderemez, cevap yazamaz ya da başlıkları değiştiremezsiniz   Bu başlık kilitlendi: mesajları değiştiremez ya da cevap yazamazsınız    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> AHLAKÎ DÜŞÜNCELER
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Sal Şub 01, 2011 7:28 pm    Mesaj konusu: Velhasıl onlar vurdu... Alıntıyla Cevap Gönder

Velhasıl onlar vurdu...
1 Şubat 2011

Nasıl anlatsam, İnsan Hakları Eylemcisi’ydi. En azından öyle anılıyordu. Yıl, 2003. Uluslararası gözlemci vasfıyla gittiği Gazze’deki Refah mülteci kampında bir Filistinli doktorun evinin İsrailli askerî bir buldozer tarafından yıkılmasını önlemeye kalkışmıştı da... Hunharca katledilmişti. İki kez geçilmişti gencecik bedeninin üzerinden... Buldozeri kullanan kişi Rachel Corrie’yi görmediğini öne sürmüş, İsrail ordusu da olayı “kaza” olarak geçiştirmişti: “Yanlışlıkla zarar verdikleri için üzgün olduklarını” dile getirmişlerdi hattâ...

“Beyaz adamın” toprağından zuhur eden vicdanlı bir sesti Rachel Corrie; adı Filistin sınırlarını aşıyordu... Yaşıtlarının “Amerika rüyası” ile yatıp kalktığı bir dünyada Filistin’de aldı soluğu. Kimisi için kendisini ilgilendirmemesi gereken bir “başkasının cellâdıyla” uğraşıyordu. Elinde megafonla. Kimsesizlerin yanında. Namluların önünde.

Rachel Corrie, başkasının derdini dert edinmek bahsinde akla gelebilecek ilk isimlerden biriydi. Çağından mesuldü. Yaşananlardan! Annesine yazdığı bir mektupta belirttiği üzere, başka çocuklar için endişe duyan çocuklardandı. Sırf en tabiî haklarından mahrum kalmasınlar diye...

Amerikalıydı Rachel Corrie. Uluslararası Dayanışma Hareketi’nin faal bir mensubuydu; aksiyoner bir hayat tarzına sahipti...

Eğitimine, Evergreen State College’de sanat dersleri alarak devam etti, henüz küçüktü, gönüllü olarak ruhî bozukluğu olan hastalara haftalık ziyaretler gerçekleştiriyordu, destekliyordu onları... ABD’nin Irak’ı işgal sürecinde ise Gazze’ye özellikle gitti, zira bölgedeki ilgiyi canlı tutmaktı niyeti.

Gazetelerde gördük adını, televizyon ekranlarından işittik. Sıcacık evlerimizde... İnsanî hassasiyetin nasıl’ını ve niçin’ini kanıtlıyordu hepimize aslında. Yalnızca “onlara” değil, bize, bizden olanlara! İslâm dünyası denilerek böbürlenilen o dünyanın içindekilere...

Filistin’e gittiğinde 23 yaşındaydı. İsteseydi dünyanın öteki ucunda, okyanus ötesinde, Washington’un Olympia kasabasında sancısız bir şekilde ikâmet eder, konforlu ve keyifli bir hayatın tadını çıkartabilirdi...

Öldürüldüğünde ABD vatandaşıydı. Silahsız bir sivildi! Peki ama ne yaptı devleti, nasıl bir tavır takındı? “Şahsî kararı” denilerek, ölümü örtbas edildi güya...

Her ne olursa olsun bizim için Rachel Corrie kahramansızlık çağının sembol şahsiyetlerinden biriydi. Kendi tabiriyle; ne sarı saçları, ne de mavi gözleri yanıltmasın... Bir yanıyla Asyalı, bir diğer yanıyla Afrikalıydı. Başkasının acısını hissedebilmesi onu “diğerlerinden” ayrıştırıyordu. Reel politik şartlara şartlanmamasıyla... Halkını “yeni bir dış politika” oluşturabilmek konusunda uyandırışıyla!

Ailesine gönderdiği e-postalardan birinde vurguladığı üzere: “...Benim de dolaylı biçimde desteklediğim ve devletimin büyük ölçüde sorumlu olduğu bir soykırımın ortasındayım.”

ABD vatandaşı olduğu için kendisini suçlu hissediyordu Rachel Corrie.

Devamlı surette ezilenlerin yanında saf tuttu; elinden geldiğince, ne gerekiyorsa… Refah’ta yıkmadık su kuyusu bırakmayan İsrail’in gazabından kurtulabilmiş bir su kuyusunun başında bekliyordu o: Evi yıkılmak istenen o doktorun evinin önünde beklediği gibi…

Ölümsüzlüğün bir diğer adı olarak hafızalara kazındı Rachel Corrie.

23 yıl sürebildi hayatı. Yaşıtları anlamlandıramıyordu bunu belki de... Dicle kenarındaki kuzuyu kurda kaptırmak istemiyordu. Kim var diye sorulduğunda ben varım diyebilenlerdendi. Katledilmeye müstahak(!) olmadığına inanıyordu Filistinlilerin... O kısacık hayatıyla bize çok şeyi yeniden hatırlattı. Pörsümemiş ve hımbıllaşmamış bir vicdanı meselâ?

Velhasıl onlar vurdu, demişti ya hani şair, biz büyüdük kardeşim...

Şu sıralar Rachel Corrie’nin o kısacık hayatına sığdırdıklarının anlatıldığı “Benim Adım Rachel Corrie” oyunu(ABD’de yasaklansa da) İstanbul’da seyircisiyle buluşadursun… Rachel Corrie için dünyanın pek çok yerinde etkinlikler düzenlenmekte artık. O ise tahrip edilmemesi için yeri saklanan mezarında şimdi...

afsinselim@gmail.com
haber10
_________________
Bir varmış bir yokmuş...
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Önceki mesajları göster:   
Bu forum kilitlendi: mesaj gönderemez, cevap yazamaz ya da başlıkları değiştiremezsiniz   Bu başlık kilitlendi: mesajları değiştiremez ya da cevap yazamazsınız    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> AHLAKÎ DÜŞÜNCELER Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com