Alemdar Site Admin
Kayıt: 14 Oca 2008 Mesajlar: 3538 Konum: Avustralya
|
Tarih: Cmt Arl 11, 2010 1:04 am Mesaj konusu: Ruhun mimarisi |
|
|
Ruhun mimarisi
08 Aralık 2010
Kendini inşa etmenin sırrı zamanda mı saklıdır? Algıda mı?
Elbette fazlasında.
Duyguların formu vardır... Gören gönül, bilir. Gözler değil.
O form zamanla şekillenir. Dönüşür... Kıvrımları katmerlenir.
Ruhlarımızın mimarisi çeşit çeşittir.
Kimi saldırgan köşelere; kimi türlü sırları sarıp sarmalayan ve küf kokulu çıkınları herkeslerden saklayan, aydınlıktan nasipsiz, kuytu yüklük odalarına; kimi ilk gençlik aşklarının mahcup dokunuşlarına tanıklık eden mis kokulu limonluklara; kimi hayatların sıradan hikayelerinin üzeri artık solmuş çiçek baskılı örtüyle kaplı küçük masalarla sırdaş mütevazı mutfaklara; bazısı da tek göz bir odanın sıkışık ve sıkıcı kasvetine benzer.
Bir şehrin ruhunu şekillendiren mimari atmosfer, o coğrafya insanının ruhunun mimarisinde nasıl bir kabuğa, hangi renklere ve elbette bakanda heyecan dolu bir hayranlık uyandıracak ne gibi farklılıklara veya tektipleşmeye yol açar?
İnsanın yıllar içinde yaşlanması ruhunun mimarisini kaçınılmaz olarak organik bir dönüşüme tabi kılar diye tahmin ediyorum.
Şizofreni hastalarının her sabah ruhlarının mimari yapısını, hatırlamaya uğraşarak, yeniden inşa etme çabası nasıl büyük bir yüktür?
Oysa sıradan insan, ilk yıllarında atılan temelin üzerine usul usul katları çıkmaya ve tefrişata başlar.
Hayat ona ne dayatmakta veya ne beklemektedir. Tıpkı bir mimari yapının çevre ile ilişkisi gibi; insan ruhunun mimarisinin de bu ilişkiye benzer temel köşe taşları vardır.
O temeli ilk evrede, belli bir öngörüyle, umutla ve elbette hayallerle atan ebeveyn ve çevre ile çatışma zaman içinde kaçınılmazdır.
Mimari plan bir fikirdir. Düşünülerek tasarıma yansır.
İnsanın kendini inşa etmesi gerçekte farklıdır. Düşünerek değil hissederek yapılan bir tasarım sanki daha sahicidir.
Evrenin sunduklarıyla her an bir alışveriş yok mudur?
Bu tasarım süreci muazzamdır.
Elbette bu süreç insanlığın en kudretli sorularından birini de önümüze fırlatıverir.
Ruhumu bugüne kadar şekillendiren, aile ve çevrenin attığı temelin üzerinde yükselmesi tasarlanan ben ile onca yaşanmışlıktan sonra (ki kimi örseledi, kimi katkı sundu) şimdiki ben arasındaki uyumsuzluğun sırrı nedir?
Bu bir açıdan mimari bir deha mıdır?
Bu bir açıdan kitch bir mezbelelik midir?
Yoksa her biri biricik, özgün eserler midir?
Neye göre?
http://www.aksam.com.tr/ruhun-mimarisi-200y.html _________________ Bir varmış bir yokmuş... |
|