EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Bazı tefsirler neden eskimez?

 
Bu forum kilitlendi: mesaj gönderemez, cevap yazamaz ya da başlıkları değiştiremezsiniz   Bu başlık kilitlendi: mesajları değiştiremez ya da cevap yazamazsınız    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> ŞERİAT
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Cmt Eyl 04, 2010 1:58 am    Mesaj konusu: Bazı tefsirler neden eskimez? Alıntıyla Cevap Gönder

Murat Bardakçı
mbardakci@htgazete.com.tr
Bazı tefsirler neden eskimez?
03 Eylül 2010

ERTUĞRUL Özkök, geçen gün Elmalılı Hamdi Yazır’ın Kur’an tefsirini yazdı ve gazetelerin Ramazan ayında bu eseri dağıtmalarının sebebini, “En az riskli olanı oydu da ondan” diye açıkladı.

Yanlış! Elmalılı Hamdi Efendi’nin tefsirinin yayınlanmasının üzerinden neredeyse 70 sene geçmiş olmasına rağmen eserin hâlâ rağbet görmesinin sebebi tektir: Sahibinin âlim, muhteviyatının da mükemmel olması...

Cumhuriyet Türkiyesi’nin “resmî” kimlik taşıyan iki temel dinî eseri vardır: Elmalılı Hamdi Efendi’nin tefsiri ve Babanzâde Ahmed Naim Bey’in Hazreti Muhammed’in hadis külliyatı olan Buhârî tercümesi... Her iki eser de Atatürk’ün Diyanet İşleri’ne bizzat verdiği emirle hazırlanmış, Ahmed Naim Bey “Tecrid” isimli tercümenin ancak üç cildini bitirebilmiş, vefatı üzerine eseri Kâmil Miras tamamlamıştır.

Hamdi Efendi ise, tefsirini Diyanet İşleri ayrıntılı bir sözleşme yaptıktan sonra kaleme almıştır ama işin resmî tarafı, eserin kıymetine hiçbir halel getirmez.

Elmalılı Tefsiri’nin başta gelen özelliği, Osmanlı İmparatorluğu’nun İslâm’ı yorumlama biçimini yani “amelde Hanefî, itikadda Maturîdî” anlayışını devam ettirmesidir. Üstelik Hamdi Efendi sadece İslâm’ın ve doğu dünyasının kaynaklarına değil, batı sistemlerine de âşinâdır ve “Metâlib ve Mezâhib” isimli meşhur eseri Fransızca’dan tercüme etmiştir ve tercümesine yazdığı önsöz, Türk felsefe tarihinde hâlâ bir numaradır.

HATTATLIĞI UNUTULDU
,
Hamdi Efendi’nin artık unutulmuş olan bir tarafı da, hattatlığıdır. Osmanlı’nın son dönem allâmelerinden İbnülemin Mahmud Kemal İnal, “Son Hattatlar”ında Hamdi Efendi’den “Dinî meselelerle bu kadar derinden alâkadar olmasa idi, zamanın en büyük hattatı olurdu” diye bahseder.

Türkiye’de bugün Kur’an tefsir edilmiyor mu? Bol bol ediliyor ve ortada dünya kadar tefsir bulunuyor. Fakat işin çok daha önemli bir başka tarafı var: Eser ve “müfessir” yani tefsir yapan kişi çok ama geçmişteki gibi ilim sahibi müfessir artık yok! Eskilerin “âlim-i küll” dedikleri her konuda ilim sahibi olanların yerini şimdi devrin icabı olarak belli alanlarda uzmanlaşmış ilâhiyatçılar aldı. Fıkıh uzmanı tefsirde ağırlığı fıkha, hadisçi hadise, kelâmcı da kelâma veriyor ve dolayısıyla yeni tefsirler bir türlü bir bütün hâlini alamıyor.

Meselenin, bir türlü anlayamadığım bir tarafı daha var: Günümüzdeki bazı müfessirlerin ortaya İslâm’da şimdiye kadar kimselerin farkedemediğini iddia ettikleri yeni görüşler atmaları ve mutlaka bir reform çabası içerisine girmeleri...

1400 KÜSUR SENE SONRA!

Zamâne ulemâsından biri kalkıyor, “Kur’- an’da kadınların başlarını örtmeleri konusunda bir emir yoktur” diyor, öteki “miras hükümlerinin yanlış yorumlandığını” yazıyor, bir diğeri “orucun bir ay değil, sadece bir gün tutulmasının kâfi olduğunu” buyuruyor!

Bu iddiaların tek bir mânâsı vardır: Bugünün kimi tefsircileri “1400 küsur seneden buyana gelip geçen ve Arapça’ya bizlerden kat kat hâkim olan binlerce âlim, Kur’an’ın bazı bahislerini maalesef anlamamışlar; biz anladık!” demektedirler.

Elmalılı Hamdi Efendi’nin tefsiri işte bu yüzden, yani hem sahibinin ilimdeki seviyesi, hem verdiği malûmat sebebiyle hâlâ rağbettedir, bu kadar sene sonra bile en önemli kaynaktır ve yeni müfessirlerin bile en başta Hamdi Efendi’nin eserine müracaat etmelerinin sebebi de budur.

Dolayısıyla, ortada Özkök’ün iddia ettiği gibi bir “en az riskli olma” durumu değil, sadece bir ilim meselesi vardır.

Hamdi Efendi’nin dilini ve üslûbunu eski bulup anlamakta zorluk mu çekiyorsunuz?

O zaman yapacağınız tek bir iş vardır: O dili, yani Türkçe’nin doğrusunu ve güzelini öğrenmek! Elmalılı’nın dilini anlayamayanlar, dedelerinin ve büyükannelerinin yazdıkları mektupları da anlayamıyorlar demektir ve bilgi noksanının bu kadarı da hakikaten ayıptır!

Habertürk

Diyanet'le Hamdi Yazır arasında imzalanan anlaşma tutanağı maddeleri
1- Ayetler arasında münasebetler gösterilecek.
2- Ayetlerin nüzül (iniş) sebepleri kaydedilecek.
3- Kıraat-i Aşere'yi (10 okuma tarzını) geçmemek üzere kıraatler hakkında bilgi verilecek.
4- Gerektiği yerlerde kelime ve terkiplerin dil izahı yapılacak.
5- İtikadda ehli sünnet ve amelde Hanefi mezhebine bağlı kalınmak üzere ayetlerin ihtiva ettiği dini, şer'i, hukuki, ictimai ve ahlaki hükümler açıklanacak.
6- Ayetlerin ima ve işarette bulunduğu ilmi ve felsefi konularla ilgili bilgiler verilecek.Özellikle tevhid konusunu ihtiva eden ibret ve öğüt mahiyeti taşıyan ayetler genişçe izah edilecek.
7- Konuyla doğrudan ya da dolaylı ilgisi bulunan İslam Tarihi olayları anlatılacak.
8- Batılı müelliflerin yanlış yaptıkları noktalarda okuyucunun dikkatini çeken noktalar konularak gerekli açıklamalar yapılacak.
Eserin başında Kur'an hakikatını açıklayan ve Kur'an'la ilgili önemli konuları izah eden mukaddime (önsöz) yazılacak. Hak Dini Kur'an Dili 1936-1938 arasında tamamlandı 1935-1939 arasında dokuz cilt olarak 10 bin takım bastırıldı. Eserin üzerinden telif süresi bittiğinden serbestçe basılmaktadır.
İki bin takımı Elmalı Hamdi Yazıra'a verildi. Kalan 8 bin takım din adamları olmak üzere kamuoyunun önde gelen isimlerine ücretsiz olarak dağıtıldı.

Vikipedi, özgür ansiklopedi

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır



Hayatı

1878'de Antalya'nın Elmalı kazasında doğdu. Ailesi aslen Burdurlu olup, babası Hoca Numan Efendi'dir. Numan Efendi daha küçük yaşlardayken Burdur'un Gölhisar kazasının (Yazır Türkmenleri nce kurulmuş) Yazır köyünden ayrılarak Elmalı'ya gelmiş, tahsilini orada tamamlamış, Şeriye Mahkemesi başkâtibi olmuştur. Annesi Elmalı alimlerinden Esad Efendi'nin kızı Fatma hanımdır.

Lisan Bilgisi

Türkçe'nin yanında Arapça ve Farsça ile şiir yazacak kadar üst seviyede bir bilgiye sahipti. Ancak yazılarında sade bir Türkçe kullanmıştır. Bunların yanı sıra Fransızca da bilmektedir. "El-metalip ve'l-mezahip" adında Fransızcadan çevirdiği bir felsefe tarihi kitabı vardır..

Eğitimi

Muhammed Hamdi Yazır ilk ve ortaokul tahsilini Elmalı'da Rüşdiye Mektebinde gördü. Hafızlığını da tamamladıktan sonra, Arapça okudu ve İslami ilimler i öğrenmek için, dayısı Hoca Mustafa Sarılar Efendi ile birlikte 1895'de İstanbul'a geldi. Kayserili Mahmud Hamdi Efendi'nin Beyazıt Camii'ndeki derslerine devam etti. Of'lu Mahmut Kamil efendiden fıkıh dersleri aldı. Devrin ileri gelen değerli hocalarından ders görerek icâzet aldı.

Bilimsel uzmanlığı

Mekteb-i Nuvvab'a girdi ve buradan birincilikle mezun olarak kadılık icazeti aldı. 1905'ten itibaren Beyazıt Camii'nde talebelere ders vermeye başladı ve bu hizmeti 1908 yılına kadar devam etti. Bu arada Şeyhülislamlık'ta Mektubi Kalemi'ne dahil edildi. Bir yandan da Nuvvab'da ve Mülkiye Mektebi'nde ahkam-ı evkaf, Medrese-t-ül Vaizin'de fıkıh, Süleymaniye Medresesi'nde mantık derslerini okutmayı sürdürdü. 1908 yılında dersiâm oldu. Devrin ünlü hattatları Sami Efendi ve Bakkal Arif Efendi'den hat dersleri aldı. Mustafa Kemal Atatürk'ün Kur'an-ı Kerim'i ilk kez Türkçe yorumlaması için görevlendirilmiş Mehmet Akif Ersoy'dan sonraki ikinci kişi'dir.

Siyasi Hayatı

II. Meşrutiyet'in ilanından sonra Meclis-i Mebusan'a Antalya mebusu olarak girdi. Şeyhülislam fetvayı vermediği için, 1. Fetva Emini olarak II. Abdulhamit'in tahttan alınması için gereken fetva'yı İttihad Terakkicilerin isteği doğrultusunda yazdı. Daha sonra da karşı cephede olan Hürriyet ve İtilaf Fırkası'nda faaliyetlerini sürdürdü. Daha sonra sırasıyla, Dar-ül Hikmet-ül İslamiye azalığına (Ağustos 1918), Nisan 1919'da bu kurumun başkanlığına tayin edildi. Damat Ferit Paşa'nın kabinelerinde Evkaf (Vakıflar) Nazırı olarak görev yaptı. Eylül 1919'da Ayan Meclisi üyeliğine getirildi. İttihat ve Terakki'nin ilim şubesinde görev yaptı.

Mülki ve Hukuki Yönü

1909 yılında Mülkiye Mektebi'nde Ahkâm-ı Evkâf ve Arâzî dersleri okutmuş ve yine aynı yıllarda Mekteb-i Kuzâtta "Fıkıh" dersleri vermiştir. Daha sonra Darü'l-Hikmeti'l-İslâmiye (Şeyhü'l-İslâmlığa bağlı Yüksek Müşavere Heyeti) üyeliğine ve bir müddet sonra da başkanlığına tayin edilmiştir. I. Dünya Savaşı'ndan sonra Evkaf Nazırlığı'nda bulunmuş ve bu sırada Âyan Meclisi üyesi olmuştur.

Felsefi Yönü

Varlığın ve bilginin bilimsel olarak araştırılması (Felsefe) ile de ilgilenen Elmalılı Hamdi Yazır, batılı yazarların eserlerinide tercüme etmiştir. Bu eserlerde ileri sürülen konulara eleştirel yaklaşım sergileyen Elmalılı Hamdi Efendi, felsefe ve din arasında cereyan eden tartışmalara çözüm bulmaya çalışmıştır. Filozofların gerçeği kavrayamadıklarını belirtmiş, akıl ile iman bütünleştiği zaman gerçeğin kavranıp doğrulanabileceği fikrini savunmuştur.

Cumhuriyet Döneminde

Cumhuriyet'in ilanı esnasında Medrese-t-ül Mütehassisin'de mantık dersleri okutuyordu. Damat Ferit Paşa kabinelerindeki görevi dolayısıyla, bu kabinelerin Milli Mücadele aleyhine verdiği kararlarda sorumluluğu bulunduğu gerekçesiyle gıyabında idama mahkûm edildiyse de, aynı zamanda yeğeni Emin Paksüt'ün kayınpederi olan Kel Ali' nin başkanlık ettiği Ankara İstiklal Mahkemesi'nde yapılan yargılamasından sonra suçsuzluğu tespit edilerek beraat etti.
Cumhuriyetin ilânı sırasında Mütehassısîn medresesinde mantık müderrisi idi. Medreseler kaldırılınca evinde inzivaya çekilmiş, ilmî tetkik ve araştırmalarına devam etmiştir. Yirmi yıl kadar devam eden bu uzlet (yalnızlık) devresi, "Hak Dini Kur'an Dili" adındaki Türkçe tefsiri hazırlamasına imkân vermiştir. Tefsire başlamadan önce Mısırlı Prens Abbas Halim Paşa'nın teşviki ile "Büyük İslâm Hukuku Kâmusu" ile meşgul bulunuyordu. Bu eserle birkaç yıl meşgul olduktan sonra yarım bırakmış ve tefsiri yazmaya başlamıştır.

Vefatı

Elmalılı Hafız Muhammed Hamdi Yazır, Uzun zaman devam eden kalp yetmezliği rahatsızlığından ötürü Erenköy'de 27 Mayıs 1942'de vefat etti. Kabri Sahrayı Cedit Mezarlığı'ndadır.

Vikipedi, özgür ansiklopedi
_________________
Bir varmış bir yokmuş...
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Önceki mesajları göster:   
Bu forum kilitlendi: mesaj gönderemez, cevap yazamaz ya da başlıkları değiştiremezsiniz   Bu başlık kilitlendi: mesajları değiştiremez ya da cevap yazamazsınız    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> ŞERİAT Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com