EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

2008-2024 Değişim/dönüşüm dönemi sonrası

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> FİKİR YAZILARI
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Çrş May 19, 2010 10:32 pm    Mesaj konusu: 2008-2024 Değişim/dönüşüm dönemi sonrası Alıntıyla Cevap Gönder

15.5.10
2008-2024 Değişim/dönüşüm dönemi sonrası olası 'Yeni Mantalite' hakkında
SELÇUK SALIH CAYDI



GİRİŞ

Adına kısaca "Modern İnsan/birey" dediğimiz varlığın prototipinin bugünkü haline gelişi, M.Ö. 9'uncu Yüzyılda sıçramalı bir değişim/dönüşüm dönemiyle birlikte başlamış olabilir. Julian Jaynes'ın bu konuda bir araştırması var.
Görece önemsiz bir bilgi olmakla birlikte, 2012 yılı Aralık ayından sonra yaşanacaklara benzer bir kaliteye sahip olduğundan değinmeye değer. Şimdi yaşanacakların, çok daha köklü bir değişikliğe işaret ettiğini belirtmeliyiz. Bu yazıda, 2008-2024 dönemi sonucu ortaya çıkması olası 'Yeni Mantalite' üzerinde duracağız. Dönüşümün zaman kalitesini iki dönemle kıyaslayabiliriz. Bunların ilki, Maya takviminde beşbin küsür yıl öncesine, Mayaların ve birçok kültürün 'Dünayanın Yaratılışı' denen döneme tekabül ediyor. Bu yazı konunun irrasyonel yanına mümkün olduğunca değinmemeyi amaçlasa da, bunu (reel!) açıdan kısaca, 'Yeni bir İnsan mantalitesinin ortaya çıkışı' diye özetleyebiliriz. Fakat -"anlaşıldığı" kadarıyla- bu tip sıçramalı değişim/dönüşüm dönemleri öylesine yoğun yaşanıyor ki, dönüşüm sonucu ortaya çıkan yeni mantalite adeta yeniden yaratılma kadar keskin olabiliyor. Dönüşümün diğer zaman kalitesi, Güneş sisteminin merkezi olan Güneş'in 28 bin yılda bir yaşandığı üzere Samanyolu'nun merkezinden geçmesi olayıdır.

Bunların insanla ne ilgisi var denemez elbette. En yakın ilgisi, bu dönemde insanın düşünce sisteminin radikal bir değişiklik geçirebileceğidir. Bunun anlamı, insanların ideolojilerden vazgeçip, namuslu/inançlı/uslu olacakları falan gibi bir değişiklik falan değildir. Çok daha derindir.
İnsan şimdi esasen beyninin Sol yarısı ağırlıklı bir algılama/düşünme/hissetme dünyasında yaşıyor. (Burada çok rahat bir şekilde, insanın ruhuyla ilgili bir durumun söz konusu olduğunu söyleyebiliriz) M.Ö. 9'uncu yüzyıl öncesinde, insanların esasen beyinlerinin Sağ tarafını kullandığını gösteren verilere sahibiz. Ağırlık merkezindeki bu değişim öyle köklü ki, daha öncesi adeta silinmiştir. Şimdi buna benzer, hatta belki daha köklü bir değişimin eşiğinde olabiliriz. Bunun anlamı çok açıktır: Bu değişime hazır olmayanları olağanüstü/çılgın kabuslar, sonucunda hayat yönünü kaybetmek gibi felaketler bekliyor olabilir. Sosyal yansımasına girmiyoruz -ama "Sosyal" kavramını unutturacak boyutlarda olabilir. (Bunları buraya yazmayı istemezdik. Ama böyle şeyleri başka yerlerde bu tonda konuşmak mümkün değil. O yüzden de bir blogda konuşuyoruz. Tabii bunlar -İnşallah- olmaz ve biz de yazdığımızla kalırız) Neden böyle birşey olabileceğine -konu hakkında daha önce düşünmüş olanların, bilimcilerin söylerine DE dayanarak- değinmeye çalışacağız.
Esasen olacak iki şey var gibi görünüyor:

1. Bunlardan ilki, bizi geleceğe değişip güçlenerek götürebilecek şeydir: Beynin Sol yarısının özellikleri ile Sağ yarısının özellikleri arasında bir kapı açmak. Bu ikisinin özelliklerini dengeleyerek üçüncü bir boyuta ulaşmak. Buradaki tek avantajımız, bu -kulağa hikaye gibi gelen- durumun, bazı insanlarda halen bu dünyada yaşamakta olmasıdır. Sözkonusu özelliklerden bahsedince bunun mümkün olduğu anlaşılabilecektir. (Klasik rasyonel aklın bunu "saçma" ve "imkansız" bulması normaldir -zaten o yüzden de o aklı "zor zamanlar" beklemektedir.) Daha önce 'Mutluluk'tan bahsederken, mutluluğun bir alışkanlık meselesi olduğuna işaret etmiştik. Bu da bir alışkanlık meselesi haline getirilerek ulaşılacak bir hedeftir (-ve bu istikamette Türkiye'de mesafe alınmaya başlandı bile). İnsanın yanlış düşünce sisteminin bir sonucu olarak kapitalist toplumun çıkmaz sokağına sapması nasıl bir (kötü) alışkanlıktan ibaret ise, yeni bir (iyi) alışkanlık, bu birinci -iyi- alternatifi tetikleyebilir. Yeni Mantalite diye özetlediğimiz durumun ana fikri budur. Daha sonra buna ek olarak, yeni mantaliteye açık/özgü bir 'Savaşçı Duruşu'ndan söz edeceğiz (ama başka bir yazıda).

2. Sözkonusu 'Değişim/dönüşüm'e kapalı olanların zor durumu. Bunları kısaca 'Beyninin Sol yarısı ağırlıklı düşünüp yaşayan rasyonel/modern insanlar' diye özetleyebiliriz. Bunların kafayı sıyırma olasılığının baş nedeni galiba şu olabilir: Yaşanacak olayları/değişimleri, malum düşünce biçimleri/tarzları ile açıklamak hiç mümkün olmayabilir. Çünkü reel/rasyonellikten oldukça farklı durumlar sözkonusu olabilir. Burada bazıları, sadece inancın/dinin bu durumları aşmaya yeteceğini sanabilir. Malesef yetmez!.. (Burada asıl konu, galiba kutsal kitapların hangi kafayla okunduğuyla ilgilidir mesela. -Buraya döneceğiz.)

Şimdilik -"Söz/dil"e dayanan yazı dilinde- 'Sıçramalı değişim/dönüşüm' diye adlandırdığımız dönem kalitesini en iyi karşılayan deyimin, 'Dönüşüm kitabı' Yi Ching'deki 49'uncu işarette anlatılan 'Gé / 革' adı olduğunu tekrarlayalım. (Bkz. Blogun üçüncü sayfasındaki yazı)
2012 Aralık ayı merkezli 2008-2024 değişim/dönüşümünün galiba en önemli yanı, insanın değişim/dönüşümünün bir sıçrama yaşayacağıdır. Şimdi konuştuğumuz konuların bir tür "balığın suyun farkına varması" gibi bir deneyim olması mümkün. Bugün insana hakim olan ve herkesin "dünyanın en normal şeyi" saydığı düşünme biçiminin (ve mantalitesinin) temel özelliklerinin başında, "dil/söz" geliyor. Daha öncesinin "resimlerle/görüntülerle düşünmek" temel prensibine karşın bugünün düşünme biçimi "dil/söz ile düşünmek" temel prensibine dayanıyor. Bunun da beyninin Sol tarafının kulanılmasıyla ilintili olduğuna çok önce değinmiştik.

Beyninin Sağ tarafına odaklı bir ruha sahip insanının, bugün adına kısaca 'Tevhid' diyebileceğimiz bir anlayışa/mantaliteye sahip olduğunu, 'Herşeyle bir olmak' ruh hali içinde yaşadığını söyleyebiliriz. Mesela çok gelişmiş bir sezgi kabiliyetine sahip gibi. Duyularının da bugünkünden çok daha keskin olduğunu, kokuları almaktan görmeye ve işitmeye kadar -bu alanda- çok daha büyük bir kalite yoğunluğuna sahip olduğunu sanıyoruz.

Bütüncül bir bakış açısına sahip eski insan, şeylerin birbiriyle ilişkilerini bir bakışta anlama yeteneğine sahip görünüyor -ki bu özelliğin bugün önemli ölçüde yitirildiği söylenebilir.
Ama eski insan, bugün beynin Sol tarafı sayesinde edinilmiş yaşam konforuna sahip değildi. Tabii bu "konfor" konusunda çok dikkatli olmak, elmalarla armutları karıştırmamak şart. Amaç, sıçramalı değişim/dönüşüm aşamasından sıyırarak değil değişerek/arınarak/güçlenerek çıkmak. Eski insanın sezgisel mantalitesiyle Şimdinin insanının söz/dil odaklı (şu anda bizim buraya yazarak yaptığımız gibi) mantalitesi arasındaki bariyeri kaldırmaya hazırlanmak gerekiyor. (O kapı açıldığında korkmamak gerekiyor! Bunun için de arınmış savaşçının duruşu gerekebilir). Ve odağı 'Mutluluk' olan yeni 'Yeni Mantalite'nin prototipini oluşturmak gerekiyor.

Kulağa biraz "fantastik" gelse de, bu mümkün. (Bu yazıda, Anadolu coğrafyasının yeni prototipe neden elverişli olduğuna da değinebiliriz. Ama kısaca ifade etmek gerekirse, bunun nedeni, Anadolu insanının onbin yıl içinde harmanlayıp kurduğu Anadolu mantalitesindeki bazı önemli özelliklerdir diyebiliriz.)

(Yazı hazırlık aşamasında)

http://konstantiniye.blogspot.com/2010/05/2012-ve-modern-insann-sona-erebilecek.html

22.6.10
27 Haziran 2010 ve sonrasında hızlanması mümkün zaman kalitesi
SALIH SELÇUK

27 Haziran 2010, Dünyayı sarsacak günlerin ilki mi?..
Bu blog'un üçüncü sayfasındaki "21 Aralık 2012 ve değişim-dönüşümün irrasyonel kalitesi hakkında" başlıklı yazıda, bir sıçramadan bahsetmiştik. Bir tür doğal devrim olan bu durumun ilk örneğini 27 Haziran 2010 tarihinden itibaren görebiliriz. Bu dönemin genel/yoğun etkisi nisbeten kısa olmakla birlikte, altı aya kadar uzanan yoğun bir etkiye sahip olduğunu belirtelim. Yani bugünlerden başlayarak altı ay içinde dünyada çok büyük ve önemli değişiklikler yaşanabilir...
Bu kadarla kalmıyor. Bu dönem, en az 2014' kadar sürebilecek büyük bir değişim döneminin başlangıç tarihi sayılabilecek önemde...
(Bu olayların basında ilk elden mutlaka büyük haber değeri de olmayabilir elbette!..)
Ayın yirmialtısında ay tutulacak. Ve bir gün sonrasından itibaren, yeni dönemin kapısını açıp paradigmaları değiştirebilecek önemde olaylara şahit olmak mümkün...
O tarihten itibaren kısa kış aralıklarını saymazsak, 2014 e kadar neler olabilir?
Ruhsal değişiklikleri ve doğada olabilecek değişiklikleri saymazsak...
ABD'nin ve dünya ekonomisinin çökmesinden tutun da, ABD'nin atom roketleriyle vurulmasına ve Çin/Rusya tarafından işgaline kadar, şimdi sadece kötü Çin filmlerinde olabilecek herşey yaşanabilir... Yani olay, sadece bir-iki kriz ve herşeyin aynen devamı şeklinde olmayacak gibi görünüyor.
27 Haziran ve sonrasının, savaşın başlangıç tarihi olmaması için her türlü çabaya değer...
Değişimin mümkün olduğunca az acılı olabilmesinin tek şartı, her türlü sanal düşmanlıklara acilen son vermektir. Çünkü zor zamanda, dünya birbirine girerse, (mesela PKK/ZKK, dinci/minci konusunda) tek yasa işler: Kılıç yasası. Düzen, her türlü sanal düşmanlığın ötesinde, azami ölçüde de olsa işlemek zorundadır. Örgütlü işlemeyen sosyal yapı, insanların ortak mobil gücünü kırabilir. Yani artık tek ortak payda, Anadolu'lu ve İstanbullu olmaktır. Birlik ve kardeş olunmalıdır. Bunu kimlik/mimlik diye -hele böyle bir zamanda- sabote etmek düşünülemez ve buna asla müsamaha gösterilemez...
Şimdi, gerçek anlamda kardeşlik zamanıdır.
(Amaç, mümkün olduğu kadar çok 'Buralı İnsan'ı -firesiz olarak- 2014 sonrasına eriştirmektir. Öncelik, buralı Rumlar ve Ermenilerdedir elbette)
En istenmeyen şey, bu dönemde bir büyük savaş çıkmasıdır.
Onun yerine inşallah, çeşitli eski kaynakta konuşulan 'yeni bir boyut' ile ilgili birşeylerden bahsedebiliriz...
Umarız savaş olmaz ve savaş sözünü unuturuz...
Ve umarız, savaş olmadan Barış dönemi başlar!.
Artık hiçbirşeyin eskisi gibi olmayacağı kesin...
Herşeyin eskisi gibi kalmasını isteyenler, bu anlayışlarını daha şimdiden terketmeliler...
En büyük beklenti, 27 Haziran gününden itibaren, insanların kendilerine gelmelerini sağlayacak çok önemli olayların yaşanması elbette...
Bu süre zarfında -her ne olursa olsun- bir savaşın çıkmasını (gereğinde aktif müdahaleler ile) önlemek ve bu sürenin barışçı bir değişimin başlangıcı olmasını sağlamak gerekiyor...
Önümüzdeki bu kısa süre, son bir şans olabilir...
Bu şansı mutlaka iyi kullanmak gerekiyor...
Şimdi hızlı, kararlı, aktif, cesur ve örgütlü hareket edebilen, dayanışan bir toplum olmak gerekebilir...
Şimdi barış içinde mutlu ve güzel bir gelecek için mücadelenin zamanı...

http://konstantiniye.blogspot.com/

Zaman kalitesi ve ruh hali...
SELÇUK SALIH CAYDI
14.8.10

Türkiye son 60 yılın hakim anlayışlarının değiştiği önemli bir dönemin içinde...
2008'in son aylarında başlayan bu değişimin en önemli -görünür- ifadesinin, halkı aptal yerine koyan rantiyeci politikacılar devrinin ve Türkiye'nin kötü (sadece iktidar yanlıları lehine) yönetilmesi devrinin sona ermesi olacağını söylemiştik...
Değişim, Menderes-Erdoğan çizgisinin temsil ettiği alaturka vasat anlayışlar/hareketler bütününün Türkiye'den silinmesi istikametinde yürüyor...
Tabii değişimden sonra eski hamam eski tas, vesayetçi/askerci/kemalist içine kapanık bir Türkiye olmayacağı kesindir...
Tam tersine...
Şimdi bu değişim döneminin en olumlu trendlerine kısaca bakalım:
1. Tüm sinir harbine rağmen, bu yılın Nisan ayında etkimeye başlayan ve iyimserlik yayan bir dalga, bu yılın Aralık ayına kadar, Pozitif Düşünmek denen şeyi destekliyor...
(Tabii bu teslimiyet anlamına gelmemeli!)
2. Bu atmosferin beni bizzat ilgilendiren yanları şunlar:
a. Türkiye için uzun vadeli iyi/yapıcı planlar/idealler oluşturmaya olanak sağlıyor.
(Ve bu planların gerçekleşme ihtimali yüksek)
b. Bu ideallerin gerçekleştirilebilir olup olmadığını sınamak olanaklı.
c. Başka bir zaman diliminde böyle "deneyler", büyük düşmanlıkların ortaya çıkmasına neden olabilecekken, bu zaman diliminde düşmanlıkları önlemek mümkün görünüyor.
3. Konuların kısmen din anlayışı, bunun istismarı ve yaşam felsefesiyle alakalı olması yüksek ihtimal.
(Bu anlayışları doğru istikamette ele alan sağduyulu insan sayısı artıyor ve bu konuda çalışan dostlar var)
Ayrıca insanların, bazı şeylerin aslında nasıl döndüğünü bilmek isteyeceği ve anlamak için samimi çaba göstermeleri ihtimali yüksek.
4. Eski ideolojilerin (İslamcılık, Kürtçülük ve Demokrasicilik) samimi bir şekilde sorgulanması sözkonusu. Bunu yaparken, bilimsel bir yol izlemek ve emosyonel/duygusal/hamasi yollardan mümkün olduğunca kaçınmak ve insanların kendi fikirlerini kendilerinin oluşturmalarına yardım etmek özel önem taşıyor.
5. Ani emosyonel iniş-çıkışlar dönemi, 2012 başına kadar sürecek gibi görünüyor.
(-tabii "büyük sıklıkta birşeyler olması tehlikesi yok" deyip avuntu arayalım!..)
Ama bu durumlar sahiden can yakıcı olabilirler.
Bunun böyle olacağını bilmek, ona hazır olmayı kolaylaştıracak ve etkisini azaltacaktır.
6. Bu dönemde sosyal adalet ve birey hakları, eskisinden daha çok önem kazanabilir -ki iyi olur!
7. Bu dönemde dünyaya açık olmak ve evrensel değerlere göre hareket etmek çok önemli.
8. Sonbaharda yoğun bir "akla saldırı" dönemi yaşanabilir!.. Ama bu dönem, olumlu/iyi anlamda bir güç yoğunlaşmasına da olanak sağlıyor.
(Yani saldırı sağlam karşılık bulabilir!..)
9. Türkler, Eylül'ün ikinci yarısından Ekim'in ilk haftasına sarkan zaman aralığında büyük bir ferahlama, kurtuluş duygusu ve eskiden kopuş yaşayabilirler.
Bu, çok güzel bir döneme işaret ediyor.
Bir kısım halk için bir pişmanlık ve eziklik duygusu içerse de, bu dönemin iyimser güzel atmosferi onları da kapsayacak/kapsamalı -kimseyi dışlamamalı...
Bu dönem çok önemli.
10. Onun ardından önemli bir sıkıntı dönemi gelebilir. Bu sıkıntı ekonomiyle ilgili de olabilir veya ekonominin negatif etkisiyle daha sıkıntı verici hale gelebilir.
Beni bizzat ilgilendiren konular:
(Şu cümlelerin yavaş yavaş anlaşılacağını ve benimseneceğini sanıyorum :)
a. "Ne olursa olsun, bundan böyle moralimizin bozulmasına asla izin vermeyeceğiz!.."
(Bir önceki dönemde moral depolamaya bakmak laaazım!..)
b. "Biz bu güzel dünyanın güler yüzlü, iyimser, iyi ve adil Türkleri, örnek adamları/kadınları olacağız!.."
http://konstantiniye.blogspot.com/
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> FİKİR YAZILARI Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com