EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

“BİRAZ DELİKANLI OLUN!”

 
Bu forum kilitlendi: mesaj gönderemez, cevap yazamaz ya da başlıkları değiştiremezsiniz   Bu başlık kilitlendi: mesajları değiştiremez ya da cevap yazamazsınız    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> AHLAKÎ DÜŞÜNCELER
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Sal Mar 30, 2010 10:53 pm    Mesaj konusu: “BİRAZ DELİKANLI OLUN!” Alıntıyla Cevap Gönder

“BİRAZ DELİKANLI OLUN!”
Şükrü Sak

“Televole düzeni” dört bir koldan var gücüyle yozlaştırmaya, çiğnemeye, yok etmeye çalışsa da;

“Delikanlılık” hala bir değerdir…

Birileri para, pul, itibar, maddi kaygılarla, istedikleri kadar, “höt” diyene kafiyeli elleri pantolonunu sıyırmaya hazır bir duruş içinde olurlarsa olsunlar…

İsteyen istediği kadar “yalakalık, yavşaklık, karaktersizlik” örneği sergilesinler…

“Delikanlılık ölmedi! O bizim her şartta yaşattığımız ve yaşatacağımız, sahip çıktığımız ve sahip çıkacağımız en önemli değerlerimizdendir!”

Bu değer kaynağını ve ilhamını da, Üstad’ın ifadesiyle,“Türk’ün ruh kökü”nde saklı bulunan İslâm’dan alır…

Şu, kendini, bilmem nerenin “delikanlısı” diye pazarlayan Amerikan finosu ve benzerlerini, “İslâm sömürüsüyle” iktidara gelmiş iktidarsız iktidarlara bir bakın…

Hayatı “İslâm dışı” değerlere göre algılayan ve yaşayanların hiçbir zaman hissetmedikleri ve yaşamadıkları, hissedemeyeceği ve yaşayamayacakları en üstün değerlerimizdendir “delikanlılık!..”

Delikanlılık, kendi tonlarında, “asalet, zarafet, efendilik, yiğitlik, cesaret, hak, adelet, ‘Haksızlığa boyun eğmemek, Zulme rıza göstermemek, inancı ve değerleri için tehlikelere göğüs germek ” gibi muhtevasını İslâm’da bulan temel değerlerden harmanlanmış, yerine göre bunların tamamını da içinde barındıran, zaman zaman bu değerlerden kiminin ağır bastığı, “doğruya doğru!” Hakikate uygun bir duruş ve davranış biçimidir!

Delikanlılığın zıddı ise, “yavşaklık”, uyanıklık, adam satmak, kısaca kurnazlık, yalancılık, yalakalık, uyanıklık barındıran, adam satmayı, değer tanımamayı, vaziyete göre kıvırmayı, ‘iktidara gelir gelmez değişmeyi, ‘köfte kokusuna’ ayarlı istikameti, en nihayetinde de dinini dünyaya satmaya varan tavırlarıdır…

Delikanlılığın zıddı; “Gerisini” Yeni dünya düzencilerine dönüp, “inancından nemâlandığı” halka afra tafra yapmaktır…

Delikanlılığın zıddı; palavracılıktır…
Delikanlılığın zıddı; kendini bilmem nerenin delikanlısı diye pazarlayıp, Amerika-İsrail-İngiltere’ye, İslâm’a ve Müslümanlara karşı giriştikleri saldırılarda “garsonluk” yapmak, sonra bir de dönüp “Müslümanlığı kimseye bırakmamak”tır…

Delikanlılığın zıddı; “lanetli bir mürted”e dönüşmektir…

Bugün meydan yerine hakim görünen “televole düzeninin”, “Çıkarın için ananı da sat, babanı da sat, dostunu da sat, menfaatine uygunsa her şeyi sat, sat da ne satarsan sat, “para” etmeyen hiçbir şey bir “değer” değildir!” propagandasına ve bu propagandanın piç ettiği zihinlere karşılık en büyük değerlerimizden biri hala “Delikanlılıktır!”

‘İslâm’ diye yola çıkıp, televole düzeninin ‘bekçiliğinde’ karar kılan ve bütün hayatı ‘tükürdüğünü yalamakla geçiren’‘lanetli mürted’ ve taifesi bunu hiçbir zaman anlayamaz!..

“Yeniçeri”yi okuyanlar hatırlayacaklardır; Kumandan’ın “İbda’nın tavrı” ile ilgili yazıp söylediklerini “can kulağı” ile dinleyenler bileceklerdir; İbda’nın tavrını; “Ulan Allahsızlar!..” narasıyla meydan yerine fırlayıp;

-“Genç Osman’na n’aptınız!”

Diyerek “Yahudi mizaç ve meşrebinin üzerine yürümesi”ne benzetmesi boşuna bir benzetme değildir!

Tarihte bu iğrençliğe ve çirkefe karşı bir kişi de olsa bu “Delikanlılığı” göstermiştir…

Bu, Gençosman’ın şahsında bütün bir Devlet-i Âli’nin haysiyet ve şerefine yapılan haince ve alçakça saldırıya verilmiş bir cevap olarak tarihte yerini almıştır…

Aslolan, bugün İslâm’a ve Müslümanlara karşı yapılan bu alçakça saldırılar karşısında, aynı “Yahudi mizaç ve meşreblilere” delikanlıca bir duruş ortaya koyan İbdacı tavrı anlamak, yaşamak ve yaşatmaktır!

“Tarafımız ne şu ne bu Sadece İslâm!”

Diyen Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun ‘durduğu yerden’ ve tuttuğu mevziiden, “İstikbal İslâm’ındır!” hakikatine baş koyan duruşundan hisse kapmaya, nasiblenmeye bakmaktır!.

Hayatı boyunca bir kere olsun;

-“Evet, hiç “değişmedim!” Ben dün neysem bugün de oyum!”

Diyememiş bir adamın anlayacağı bir şey değildir ‘delikanlılık’...

Mevki ve makam uğruna “irtidat eden-dininden dönen”ler, hiçbir zaman “delikanlı” olmamışlardır, olamazlar…

Önümüzdeki düzen tablosunda “dünyası için dinin satan” bir “kadro” var…
Ve biz bunlardan “mücerret insan haysiyeti” adına tiksiniyoruz…

Baran

Salih Selçuk
Kahramanlığın krizi ve dünü, bugünü, yarını

Kahraman, başkaları için, kendini tehlikeye atarak iyi şeyler yapan kişidir. Bu anlamda kahramanlık,kamusal bir kavramdır. Eski kahramanların mitolojilerdeki ilk örnekleri, olağanüstü işler başaran olağanüstü insanlardı. Masallardaki kahramanlar da böyledir. Halkın kahramanlara duyduğu sevgiyi, potansiyel bir kaynak olarak sürekli yeniden ürettiği, çocuklarına sürekli yeniden aşıladığı anlatılardır masallar. Masallar güzeldir çünkü olağanüstünün olağan sayıldığı, kahramanlığın her zaman zafer kazandığı, iyiliğin ve masumiyetin asla ölmediği, hatta dünyada hüküm sürdüğü özlenen bir atmosferi yansıtırlar. İyiliğin ve güzelliğin tüm gücüyle hüküm sürdüğü bir atmosferdir masal. İnsan ruhunun daha çocuktan doğru bir şekilde işlenmesi ve insani/yüksek değerleri içselleştirebilmesi için gerekli arkaplan, önce masallarla (ve tabii müzikle) oluşur. Kahraman olabilmek için, önce o iyi/güzel değerlere şaşmaz bir şekilde inanmak gerekir. İlk kahramanlar bu yüzden Tanrısallıkla bağlantısı olan kişilerdir. Ve o ilk büyük kahraman tipinin son örnekleri Peygamberlerdir denebilir. Kuşkusuz daha sonra da büyük kahramanlar olmuştur, ama sonrakiler, ilk kahramanlardan çok daha dünyevidirler.

İlk kahramanlar köyleri, halkları, kişileri, insanın ruhunu kurtarırlardı. Bu konuda insanlar arasında pek de fark gözetmezlerdi. Mesela Sarı Saltık Balkanlar'da Hristiyan halkı, onlara tebelleş olan bir canavardan kurtarır. Saltukname, kurtulanların da bu kahramanlık karşısında Müslümanlığı kabul ettiğini yazar. Eski kahramanlar, kapitalizmin milliyetçilikler devrine kadar böyledirler. Ayrım yapmadan herkesin yardımına koşan ve hayatı pahasına başkalarının zor zamanında yetişen kişiler..

Kahramanlar, milliyetçilikler devrinde şekil değiştirerek, 'Milli Kahraman' halini aldılar. Gene kurtarıcı özelliğine sahip, ama 'Milli Dava'lar çerçevesinde yorumlandılar. Bu aşamada kahramanlığın “demokrat”laşmaya başladığını görüyoruz. Eskiden kahramanlar üstün özelliklere, meziyetlere, yüksek kalitelere sahipti. Oysa yeni kahramanların, cephede (milli) “düşman”a karşı savaşırken ölmesi kahraman olmalarına yetiyordu. Nitekim kapitalistleşmeyle başlayan milliyetçilikler çağında kahramanlar için dikilen heykel ve anıtlar portföyünün, ünlü/büyük şahsiyetlerden, askerlere doğru genişlediğini biliyoruz. En son şehit askerlerin anıtları dikildi. Anıtlar devri, kahramanlar devriyle birlikte sona erdi -ve bunun farkına pek varılmadı! (Herkes çok meşgul! Para peşinde koşmaktan etrafına bakamıyor)

Elbette milliyetçilikler devrinin milli askerleri de sahici kahramanlardır. Askerler ülkeleri için canlarını vermişlerdir ama bundan birkaç yüzyıl önce aynı şekilde ölselerdi bu sadece “normal” sayılacaktı. Şimdi, eskiden normal sayılan bir şeyin taltif edilmesini gerektiren yeni şartlar var. İnsanların “eşitlik, demokrasi” şartları altında (bunların ne olduğunu da herkes kendine yontarak yorumlayabiliyor) iyiden iyiye “Çağdaş ve de Modern Birey” olması -yeni bir durumdur. Bu insan türünün bugünkü hali, kahraman olmak istemiyor. Sadece tüketmek, zevklenmek, alıştığı işine gidip gelmek vs. ile ilgileniyor. Devlet/millet onu -aslında- fazla da ilgilendirmiyor. Devletten ziyade milli devletler ötesi firmaların, para ilişkilerinin ve tüketim odaklı global kapitalist yaşam biçiminin hakim olduğu bir dünya bu.

Kahramanlığı sürekli yeniden üreten eski değerler, mesela masallar, çocuklara pek anlatılmıyor artık. Eskiyle kıyaslandığında ninesinin dizinin dibinde masal dinleyerek büyüyen çocuk sayısı maalesef yok denecek kadar az. Çocuklar televizyonla büyü(tülü)yor. Anne-babalar sabırsız. Çocuğa önce emziği sonra televizyonu dayayıp, onunla uğraşmaktan kurtulmak istiyorlar. Sabır ve iyilik, eski insanların en önemli erdemlerinden, meziyetlerindendi. İnsanların birbirine ayıracak zamanları herzaman vardı -ve o zamanlar kimse bu kadar “Ben” değildi. Şimdi, cebi para gören herkes önemli sayıldığından ve buradan “Birey” denen birşey doğduğundan, kahramanlar da azaldı veya belli dar normlara sıkıştırıldı.

Günümüz dünyasında kahraman olabilmek/sayılabilmek için insanın hayatını mutlaka tehlikeye atması gerekmiyor artık!.. Mesela özel uçağını vererek, bir hastanın organ transplantasyonunun zamanında yapılmasını sağlayan bir iş adamı da kahraman sayılabiliyor. Veya Somali'deki aç çocuklara para toplamak da kahramanlık olabiliyor. Trend, kendinin ve başkasının hayatını -ne için olursa olsun- asla tehlikeye atmamak. Sistemin merkez ülkelerinde kaza/yardım durumlarında insanlar, “kahramanlık yapmamaları” konusunda uyarılıyorlar. Bu nedenle kazazedelerin ambulansı veya paşa paşa ölmeyi beklemesi “normal” sayılıyor. Kahramanlığın henüz yeterince “demokrat”laşmadığı, bireyselleşmenin sağlam dikiş tutturamadığı Türkiye gibi ülkelerde ise, kahramanlar çok daha fazla. İnsanlar -gereğini hissettiklerinde- kendilerini başkaları için daha kolay tehlikeye atabiliyorlar. Kahramanlık. Bu insani meziyet, şimdi (yeniden) çok önemli.

Kahramanlığın nasıl bitebildiği ve bunun sonucunun ne olduğuna en “canlı” örnek, galiba 1964 yılının Amerika'sında New York'ta yaşanan bir olay. 38 komşusunun gözleri önünde bir kadın ödürülüyor ve olaya tanık olan bir tek kişi bile kadına yardım etmiyor, üstelik polise de telefon etmiyorlar. Modern kapitalist “Birey”in vardığı yer burası. Kapitalist “özgürleşme”nin “bireyleşme”nin bir de böyle bir yanı var. İnsanı “canı tatlı”, “özel!” ve “Ben var ya Ben!..” yapıyor.

Başkaları için hayatını tehlikeye atmak bir yana, rahatını bile bozmak istemeyen bir yumuşakça türü, bir hominid oluştu... Sisteme özgü bu tip insanların Türkiye'de (ve diğer “az gelişmiş” ülkelerde) başka bir türü daha var ki, bunlar hominid'lerden de beter. Bu tipler hayatlarında en ufak bir riske girmemiş, okullardan sonra babaları/torpilleri/partileri sayesinde iş sahibi olmuş, hatta karılarını bile tanıdıkları aracılığıyla bul(dur)muş, markacı, tüketici, ama ille de (Batılı/Avrupalı) “Dünya vatandaşı” falan sayılmak isteyen tipler. Bunlara Türkiye'de bir de İslamcı versiyonları katıldı son zamanda. Onlar da -bu cinsin klasik versiyonunun özelliklerine ek olarak bir de- “Kendi islami hayatını yaşayan (?!) modern dünya vatandaşı” olma havasındalar. Bunların İslamlı ve İslamsız türü, -her ikisi de “Çok çağdaş” sayılmak istiyor. Çünkü ambalajları öyle!.. Ayrıca turist olarak her yere gidip dünyaya aval aval bakabiliyorlar. On yıl kadar önce beni şok eden bu tip Türk “Modern Birey”lerden biri, bana siteleri, gökdelenleri falan gösterip şöyle demişti: “Bir de bizi Avrupa'ya almıyorlar...” (O gökdelenlerden Kenya'da da var! Kenyalıları da Avrupa'ya almıyorlar ama?!)

New York'daki olay örneğine dönersek; sosyo-psikolog John Darley, bu tip olaylarda tanık sayısının çokluğunu, kurbanın dezavantajı sayıyor, ama asıl konuya hiç girmiyor (Die Zeit gazetesi 24.9.09). Konu, -kahramanlık bir yana- insanların nasıl bu kadar “rahat” (yani vicdansız) olabildiğiyle ilgili.

Sistemin bu orta tabakası, anlık/dönemsel rahatları için şimdi, 'Bana dokunmayan yılan bin yaşasın' mantığıyla korku içinde, ekonomik krizin düzeldiğinin/aşıldığının müjdelenmesini bekliyor (-tabii o, ekonomideki her düşüşten sonra defalarca müjdelenecektir!) “Finans krizi bitsin de ele güne rezil olmadan işimize devam edelim” diye düşünüyorlar. (Vesileyle hem yılana sarılmış oluyorlar hem de “elalemin ne dediği”ne... O elalem, sizin hakkınızdaki fikrini sizin maddi durumunuza endekslediyse, gerçekte size hiçbir zaman dost olmamıştır zaten!)

Herkesin kendine “Müslüman” olduğu bu “Birey” adacıkları atmosferinden kahraman çıkmayacağı malumdur. Oysa şimdi, kahramanlara eskisinden çok daha fazla ihtiyaç var. Dünya muazzam bir dönüşüm dönemine girdi ve dönüşüm, bugünün kahraman üretmeyen yumuşakçalarının keyfiyle gerçekleştirilebilecek/atlatılabilecek gibi değil. Bir halkın en korkunç duruma düştüğü zamanlar, kahramanların azaldığı ve kendi rahatı için her herzeyi yiyebilecek samimiyetsiz korkak “Birey”lerin çoğaldığı zamanlardır. Şimdi biraz öyle Maalesef. Bir diğer kötü durum da, yakın zamana dek alışıldık (mesela 'Milli') çerçeve dahilinde savaşmış resmi kahramanların özellikle küçümsenmesi ve aşağılanmasıdır.

Günümüzde, neoliberalizmin milli devlet düşmanı yaklaşımlarını Sol diye satan, neo-iberal Üçüncü Dünya aydınları, nedense kraldan çok kralcı, kapitalistten çok kapitalistçiler. Üstelik bunu açıktan dağil, sinsice yapıyorlar (mesela, “sorunların anası” kapitalizmden hiç bahsetmiyorlar). Daha da “ilginç” olanı, neoliberal statükoya sırtını dayayıp, milli/madalyalı kahramanlara haksızca saldırarak demokrasi “kahramanlığı” taslanabileceğini sanmalarıdır. Böyle durumlarda evrensel normlar/değerler mutlaka devreye girer. Çünkü para ve ahlaksızlık gibi, evrensel değerler de globalleşmektadir. Ulus/milli devletlerin madalyalı kahramanlarını -bugünkü olağanüstü şartlar altında, kulislerde olmayacak savaş ihtimalleri konuşulurken- ne Avrupa'da ne de başka bir yerde kimselere yedirmezler. Neoliberal dönemlerde kahramanlığın alabildiğine küçümsendiği malumdur. Çünkü kahramanlık, devletler ötesi neoliberalizmin düşmanı olan ulus/milli devletlerin patronajı altındadır bugün de. O yüzden, kahramanlarla dalga geçmek de kahramanlığı küçümsemek de, neoliberalizm için çok normaldir. Ama krizin aşılmadığı, kulislerde savaş ihtimallerinin konuşulduğu bugünün dünyasında, bir halkın kahramanlık ruhuna saldırmak, asla ve kat'a bağışlanamayacak sosyo-psikolojik bir suçtur.

selcuksalihcaydi@gmail.com
www.konstantiniye.blogspot.com

Serdar Akinan
Haysiyetsizleştirilmek

Ülkemiz, demokratikleşme ve serbest pazar ekonomisi gibi konularda küresel vahşi kapitalizm tarafından kontrol altına alınmak, eşzamanlı olarak ise İslam dünyasına bir model olarak sunulmak istenmektedir.

Bu bir projedir.

Bu projenin kullandığı dildeki liberalizm, demokrasi, özgürlük, insan hakları gibi temel kavramlar kuşatmanın yapı taşlarıdır.

Mesele sadece İslam coğrafyasındaki enerji havzalarının bu eli kanlı çete tarafından kontrolü müdür?

Elbette değil. Bin yıllık bu savaşın günümüzdeki yeni evresinde temel hedefler değişmemiştir.

Meseleye vahyi ölçülerde bir anlayışla, aracısız, baktığınızda egemenlerin ne düzeyde bir kuşatma ile bir kez daha Müslümanların karşısına dikildiğini görebilirsiniz.

Bu kuşatmaya hangi enstümanla direneceğimize dair bir ipucu tespitte saklıdır.

Fethullah Gülen cemaati 80'li yıllarda ve özellikle 2001'den sonra bu projeye, gönüllü, eklemlenmiştir.

Tehvid sosuna bulanmış şirk bir haysiyet intiharı değil midir?

Kulu bir başka dünyevi iktidara mahkum kılan bu anlayışın küreselleşme adındaki gözü dönmüş canavarla yan yana durmadığını kim nasıl savunabilir?

Biriniz kalkın köşelerinizde Filistin'i açıkça savunun.

Savunduğunuzu mu savunuyorsunuz?

O halde Fatih Üniversitesi'nde başörtülü bir kız neden Filistin'de bebekleri katleden İsrail'in Başkonsolosu'nun önünde eğilip ona çiçek sunmak zorunda bırakılıyor?

Bunu biz Müslümanlara nasıl izah

edeceksiniz?

Haysiyetsizleştirilmek budur...

Elbette o başörtülü o kıza tepki duymuyorum.

Emir ve komuta...

Oysa Müslümanlık bireysel özgürlük değil midir?

İslam bir gizli devrim değil kişisel bir

isyandır.

İslam köleleştirmez özgürleştirir.

Amerika Irak'ta bir milyondan fazla Müslüman'ı katletti.

Telafer'de ramazan ayında iftar sofrasından kaldırılıp topluca tecavüz edilen o çocuklar ve anneleri için bu gözü dönmüş katillere lanet okumak gerekmez mi?

'Dick Cheney'nin ayağına

gittiniz' dedim.

Giden isim kendisinin olmadığını iddia etti. Bu köşede derhal düzeltmesini yayınladım.

Peki cemaatten hiç kimsenin eli kanlı Müslüman katili Cheney'nin başdanışmanlarına ve diğer adamlarının ayağına gitmediğini savunabilir misiniz?

Bu dünyada özgürlük adına, bedenine bomba bağlayıp şehadete eren adlarını bile bilmediğimiz binlerce Müslüman var.

Haysiyet budur. O kişisel bir isyandır. Gücünü de Kuran'dan alır. Hesabını da sadece Allah(c.c.)'a verir.

Siz ne yapıyorsunuz? Bu egemen yapıya biat eden; sessiz kalan başta kendisine samimiyetsiz bir anlayış inşa ediyorsunuz.

Burada inanan Müslümanları değil, siz tepedeki kanaat önderlerini itham ediyorum.

Benim bu ülkeye dair onulmaz aşkım özgürlük türküsünü söyleyebilmiş olmasıdır. Akif bunu anlatır.

O nedenle sadece Kur'an-ı Kerim'i okuyarak, sadece Allah'a(c.c.) hesap vererek tevhide ulaşılabileceğine inanıyorum.

İslam'ın bir isyan olduğunu ruhumda hissedip eli kanlı katillere; Amerika'ya ve İsrail'e kelimelerle saldırabiliyorum.

Bu vatanı gerçek İslam adına değil, küresel bir ihalenin müteahhidleri olarak parçalamaya soyunmanıza ise katlanamıyorum.

İntifadayı açıkça ve dürüstçe sahiplenemeyen bir Müslüman'ın önce haysiyetsiz olduğunu düşünüyorum.

Lafım bu size..

Ki yeter...

http://www.aksam.com.tr/2010/07/03/yazar/8601/aksam/yazi.html
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Önceki mesajları göster:   
Bu forum kilitlendi: mesaj gönderemez, cevap yazamaz ya da başlıkları değiştiremezsiniz   Bu başlık kilitlendi: mesajları değiştiremez ya da cevap yazamazsınız    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> AHLAKÎ DÜŞÜNCELER Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com