EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

'Hastalık dururken belirtilerle uğraşıyoruz'

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> RÖPORTAJLA R
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Pzr Oca 03, 2010 12:43 am    Mesaj konusu: 'Hastalık dururken belirtilerle uğraşıyoruz' Alıntıyla Cevap Gönder

Hastalık dururken belirtilerle uğraşıyoruz
02 OCAK 2010
Uzun yıllardır Türkiye gündemini takip eden gazeteci David Judson, Türkiye'de son günlerde yaşananları 'ülkedeki tüm güçlerin kendi iktidarını korumak için demokratik olmayan anayasanın gizli sevgilisi olmasına' bağlıyor

Turkish Daily News Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni David Judson, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde azınlık gazeteleri dışında bu koltuğa oturan ilk yabancı uyruklu isim. Uzun yıllar USA Today Gazetesi'nin Washington da dahil pek çok ofisinde çalışan Judson, Monika Levinsky skandalı süresince yapmak zorunda kaldığı haberlerin ardından mesleği bırakmaya karar vermiş. Gazetecilik sonrası ne yapacağını düşünmek için geldiği Türkiye'de Referans Gazetesi'nde Genel Yayın Koordinatörlüğü teklif edilmiş. Judson bu görevin ardından, tam 4 yıldır Türkiye'nin ilk İngilizce gazetesi olan Turkish Daily News'in Genel Yayın Yönetmenliği'ni yapıyor. Türk gazetecilerin 'o bizden' diye takıldıkları, dışarıda ise 'Amerikan ajanı mısınz?' sorularına muhatap olan gazeci David Judson ile Ertuğrul Özkök'ün Hürriyet'in Genel Yayın Yönetmenliği'nin bıraktığı gün Yeşilköy sahilinde buluştuk. Judson'un kendi hikayesi, Türkiye ve Türk basınınıyla ilgili sorularımıza yanıtları şöyle:

- 1970'lerin Türkiye'sinde sizi etkileyen neydi?
1970'ler Türkiye'de son derece entellektüel dönemlerdi. Ülkede Jean-Jacques Rousseau falan tartışılıyordu. Sadece Türkçe öğrenmedim, burada kendime yeni bir ışık, yeni bir kültür de buldum.

- Sizin gözünüzden nasıl bir ülke Türkiye?
Türkiye her zaman uçların çatıştığı bir ülke oldu. İslamcı Kalvinistlere karşı Kemalistler bunun örneği. Ama ben Türkiye'yi Nişantaşı ve Kayseri'nin çekiştiği bir ülke olarak görmüyorum. Türkiye'yi anlamak için İstanbul, Ankara, Diyarbakır, Konya dışına gitmek gerek. Türkiye tam bir ikilemler ülkesi.

YARGIYA GÜVENİLMİYOR
- Bülent Arınç'a suikast iddiası, ordunun kozmik odasında arama yapılmasına filan bakınca Türkiye'de şu günlerde neler olduğunu düşünüyorsunuz?
Ben uzun yıllar Türkiye'deki temel kavganın totaliterlikle demokrasi arasında olduğuna inandım. Ama artık, bunun demokrasi değil de, totaliterlikle otoriterlik arasında bir mücadele olduğuna inanıyorum. Ülkedeki Alevi, Kürt, Çerkez, Laz, türbanlı herkes demokrasi istiyor. Ama temel sorun, Türkiye'nin bir gizli sevgilisi var: Demokratik olmayan anayasası. Tüm siyasi partiler, demokratik olmayan bir rejim tarafından yapılmış bu anayasadan nefret ediyor. Ama iktidara geldikleri anda anayasaya aşık oluyorlar. Neden? Çünkü otoriter bir rejim tarafından yazılmış bu anayasa ile ülkeyi yönlendirmek daha kolay. Bugün anayasadaki anti-demokratik yüzde 10 barajı olmasa AKP tek başına iktidar olmaz, koalisyon ortağı olurdu. Ergenekon, suikast iddiaları... Bunların hepsiyle sinirler test ediliyor. Kürt açılımı dağılmaya başladı, çünkü demokratikleşme olmadan özel bir alanda liberalleşmek mümkün değil. Bu sadece siyasi krizlere yol açıyor. Ülkedeki tüm aktörler bu antidemokratik anayasanın gizli açıkları ve sistemin işlememesinde en kritik faktör bu. Ortada bir hastalık var, ama biz hala belirtileri ile uğraşıyoruz. Oysa, doğru teşhis ve ardından doğru tedavi lazım. Bu nedenle güvenebileceğimiz bir yargı sistemi de yok. Askeri yapının üzerinde sivil bir denetim olması gerektiği doğru. Ama mesela o denetim mekanizmalarına denildiği gibi AKP kadroları doldu ise bu sivil denetimin ne anlamı kalır?

- ABD'de Türkiye'de son günlerde yaşananlara benzeyen bir süreç hatırlıyor musunuz?
Bire bir kıyaslama yapmak çok zor. Ama mesela Bush'un ikinci kez seçildiği zamana iyi bakmak gerek. Al Gore'un Bush'tan daha fazla oy aldığı konusunda kimsenin şüphesi yok. Ama Yüksek Mahkeme üyeleri temsil ettikleri siyasi partilere göre karar verdi ve az oy alanı başkan seçti. Bu ABD'de oldukça siyasallaşmış bir juristokrasi örneği. Türkiye'deki yaşananlar da yargının siyasallaşmasının bir başka örneği.

DTP PROVOKATİF DAVRANDI
Ben DTP'nin kapatılması sürecinde iddianamenin tümünü inceledim. Osman Baydemir evine Kürdistan haritalı havuz inşa ettirmiş gibi şeyler var. Ama terörle bu kadar sorunu olmuş br ülkede, DTP'nin 'teröristbaşını' övmenin anayasaya göre suç olduğunu bilmesi lazım. Bunu niye yaptılar? Biraz provokatif davrandılar. Ama, eğer DTP kapatıldıysa, AKP'nin de kapatılması gerekirdi. Kuralların herkese eşit bir şekilde uygulanması gerekir. Orada da bir ikilem var. Bir de DTP'yi kapattılar, ne değişti? Ertesi günlerde yeni bir logo ve isimle devam ettiler. Bu absürd bir durum.

David ve 'Türk babası' Albay Rıfat
Anne-babası gazeteci olan olan David Judson'un hayatı lisede aşık olduğu İsveçli kızı bulmak için AFS bursuna başvurması ile Türkiye ile kesişmiş. Judson, İsveç'e gönderilmeyi beklerken, Türkiye programı için kendisine burs verilmiş. O yıllarda kafasında Suudi Arabistan gibi bir imajı olan Türkiye'ye gideceği fikrine çok üzülse de annesi 'baban hayatta olsaydı, gitmeni isterdi' deyince bursu kabul edip 1972 yılında hayatında ilk kez uçağa binip Türkiye'ye gelmiş. Judson'ın kariyerini şekillendiren en önemli olaylardan biri Albay Rıfat ve ailesi ile kurduğu yakınlık olmuş. Babasının kaybedişinin bir yıl ardından Türkiye'ye gelen Judson, halen görüştüğü emekli Albay Rıfat Ergezer için 'Türk babam' diye bahsediyor. Judson, Rıfat'ın memleketi Hendek'e gidince kendisine 'Rıfat'ın gavur oğlu' diyorlarmış.

Washington'da da manipülasyon yapılıyor
Manİpülasyon sadece Türkiye'ye özel bir durum değil. Washington'da 3 bin gazeteci, onları manipüle etmek için de 15 bin kişi görev yapar. Bu kişiler, Washington Post, New York Times gibi gazetelerde istedikleri haberleri yayınlatmaya çalışır. Ne yazık ki, haber yapımı konusunda pratikle teori arasında çok büyük fark var. Türkiye'de medya son derece istekli, duygusal ve taraftar. Tıpkı İspanya, Yunanistan İtalya ve kısmen Fransa'da olduğu gibi. Eğer herkes kimin nerede olduğunu biliyorsa, sistem şeffafsa bir sorun yok. Her ülkenin kendi medya kültürü var. Herkes Taraf'ın, Yeni Şafak'ın, Zaman'ın ne olduğunu biliyor ve ona göre okuyorsa, bir sorun yok. Kullanılan dil çok önemli.

Genel yayın yönetmenleri kiracı, kurumlar hancı
- Ertuğrul Özkök'ün yarattığı sit-com gazetecilik konseptini nasıl yorumluyorsunuz?
Bence gazeteci neredeyse görünmez olmalı. Yıldız gazeteciliği tümüyle egosantrik bir gazetecilik. Ortada uzman gazeteciler değil, uçuşan yıldızlar var. Ama mesela the Economist'te böyle bir şey olmaz. Kurumun kendisidir yıldız. Türkiye'de ise kurumların ismi çoğu kez köşe yazarlarının ardında kalıyor. Bir de maaşlar düşük olduğu için insanlar starlaştırılarak tatmin edilmeye çalışılıyor.

- Özkök'ün Hürriyet'ten ayrılmasını Türk basını açısından nasıl yorumluyorsunuz?
Biliyorsunuz , Doğan Grubu'na kesilen vergi cezası sonrası herkes 'Özkök gidecek mi ?' diye soruyordu. Bu belirsizliğin gitmesi bence olumlu bir şey. Ertuğrul Özkök'ü çevreleyen sıkıntılar beni çevreleseydi, çoktan çekip giderdim açıkçası. Özkök Türk basınında son derece renkli, çatışmalı bir önemi simgeliyor. Bugün sahip olduğum fikirlerin çoğunu Ertuğrul Bey'le beraber şekillendirdik. Genel yayın yönetmenliğini bıraksa da daha uzun süre, birden yok olmayacağını Türk basınında medyatik bir figür olarak var olacağını düşünüyorum.

- Hürriyet'te taşlar yerinden oynar mı Enis Berberoğlu ile beraber?
Enis Berberoğlu iyi yetişmiş, birikimli bir gazeteci olarak, mutlaka bazı değişiklikler yapacaktır. Ama ben Türkiye'de gazetecilik kavramının Sedat Simavi tarafından belirlendiğini düşünüyorum. Bu nedenle, Türkiye'deki kitle gazetelerinin tümü Hürriyet'in türevi olarak çıkıyor. Zaman gazetesi mesela çeşitli tehditleri şişirme tirajlarla markayı zayıflatmaya çalıştı. Ama Türkiye'de bugün kar yapan sadece Hürriyet ve Posta var. Bence genel yayın yönetmenlerinin tümü kiracı, kurumlar hancı. Gazetecilik son derece hızlı değişen bir alan. Kan değişimi zaman zaman iyi olabilir. Her ikisi için de hayırlı olsun.

Şenay YILDIZ-senay.yildiz@aksam.com.tr
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> RÖPORTAJLA R Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com