EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Süheyl Batum

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> ÇÖPLÜK
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Pts Ksm 23, 2009 12:34 am    Mesaj konusu: Süheyl Batum Alıntıyla Cevap Gönder

BÜLENT KORUCU
b.korucu@zaman.com.tr
Süheyl Batum hukukçu mudur?

Anayasa hukuk profesörü Süheyl Batum'un etkileyici bir kariyeri var. Hukuku iyi bildiği söylenebilir. Son günlerdeki moda ifade ile yasal olanın hukuki olmadığı doğruysa, hukuku bilenin de hukukçu olmaması mümkündür.
Bu hükme varmak için epeyce malzeme veriyor Batum. Son tartışmalardaki sözleri bardağın taşmasına sebep oldu. Eminağaoğlu'nu savunurken, Van Savcısı Ferhat Sarıkaya'yı bırakın savunmayı, üstüne üstlük suçlaması bir çelişki. Habertürk'te Yiğit Bulut'un programında bu tavrını sürdürdü. Batum'un HSYK tarafından meslekten atılan Sarıkaya konusundaki tavrı gerçekten ibretlik.

Sarıkaya'yı iki konuda suçluyor ve verilen cezayı alkışlıyor. Batum, bunu yaparken tutarsız yorumların yanında, bilgi hataları da sergiliyor. Mesela şunları söylüyor: "Savcı ne için ceza almış? İddianameyi yasalara aykırı olarak düzenlediği, yer almaması gereken kişileri ve olayları da iddianameye aldığı için, bu bir. Neredeyse dedikodu niteliğindeki ve konuyla ilgisi olmayan bazı değerlendirmeleri ve iddianame ile ilgisi olmayan ve kimliği de tespit edilmeyen kişilerin söylediklerini kanıtmış gibi iddianameye aldığı için, yani bir tür "kurgu, zorlama iddianame" oluşturduğu için, bu iki. Belirli kurumlarla yaptığı yazışmalarda, görev ve yetkilerini aştığı, yani yine bir tür "kurgu iddianame" düzenlemiş olduğu için, bu üç. Ve de söz konusu iddianameyi, basına sızdırdığı gerekçesiyle, bu da dört."

Sarıkaya'nın, Yaşar Büyükanıt hakkında iddianame tanzim ettiğini ileri sürüyor. Hâlbuki bizzat Şemdinli iddianamesindeki şu satırlar Batum'u yalanlıyor: M.Ali ALTINDAĞ'ın Cumhuriyet Savcılığımızda, TBMM Araştırma Komisyonu'nda vermiş olduğu bu ifadeler karşısında hâlen Kara Kuvvetleri Komutanı olarak görev yaptığı bilinen Yaşar BÜYÜKANIT ile o dönemde komutası altında çalışan bir kısım askerî yetkililer hakkında Suç İşlemek İçin Örgüt Kurmak, Görevi Kötüye Kullanmak ve Sahte Belge Düzenlemek suçlarından, yine 09.11.2005 günü Şemdinli'deki patlamadan sonra BÜYÜKANIT'ın faillerden Ali KAYA'ya yönelik açıklamaları nedeniyle Âdil Yargılamayı Etkilemeye Teşebbüs suçundan soruşturma evrakı Genelkurmay Başkanlığı Askerî Savcılığı'na gönderilmek üzere tefrik edilerek..."

Sarıkaya, iddianame hazırlamadı, o bölümü tefrik edip yetkili askerî savcılığa gönderdi. Bir savcı tanık ifadelerini görmezden gelip yok farz edebilir mi? Batum'un yaklaşımına bakılırsa ağzına biber sürüp susturulması gerekirdi! İddianamenin mahkemece kabul edilmesi ve sanıklar hakkında 39 yıl cezaya hükmedilmesi savcının aklanması anlamına geliyor. Yargıtay'ın kararı 'yetkisizlik' gerekçesiyle bozup, davayı askerî mahkemeye göndermesi bu gerçeği değiştirmiyor. 'Yasaya aykırı iddianame hazırladı' tezi böylece çürüyor. Bu bir. Kimliği belirsiz kişi dediği tanık, Meclis Komisyonu'na da aynı ifadeyi vermiş, adı sanı belli biri. Bu da iki. İddianameyi basına sızdırdı ifadesi de gerçek değil. İddianameyi yayınlayan gazetelerin internet sitelerinde küçük bir inceleme, kaynağın Genelkurmay Muhabere ve Elektronik Bilgi Sistem Başkanlığı (MEBS) olduğunu gösteriyor. Bu da üç.

Batum'un Sarıkaya ile ilgili diğer suçlaması, eski Rektör Yücel Aşkın iddianamesi. Aşkın'ın ilk duruşmada beraat ettiği bir tarihî eser kaçakçılığı suçlamasıyla 69 gün tutuklu kaldığını ileri sürüyor. Yine eksik bilgi. Aşkın'ın asıl tutukluluğu, tıp fakültesine cihaz alımında organize yolsuzluk yapıldığı iddiası yüzündendi. Tarihî eser kaçakçılığından ilk duruşmadaki beraat, savcılığın itirazı üzerine Yargıtay tarafından oybirliği ile bozulmuştu. Aşkın cezadan, evinde çıkan 1019 (yazıyla bin on dokuz) kaçak tarihi eserin suçunu bir müze memurunun üstlenmesiyle kurtulmuştu. Diğer yargılamada da tuhaflıklar yaşanmıştı. Mesela bir savcının yeni atandığı davanın 51 klasörlük dosyasını bir gecede okuyup beraat istemesi gibi. Batum bu 'bilgi'lerden habersiz konuşuyorsa vahim, bilerek konuşuyorsa daha vahim.


23 Kasım 2009, Pazartesi
Zaman

Atılgan Bayar
atilgan.bayar@aksam.com.tr
Atatürkçüler bu üslubu sırtlarından nasıl atacak?

Uzun zamandır televizyon izlememiştim...

Salondan, 'oğlum, oğlum, oğlum' diye bağıran bir ses duyduğum zaman; kimin babası oğluna çıkışıyor bir bakayım, diye ekranın karşısına geçtim...
Anayasa Profesörü Süheyl Batum, kendisine itiraz eden her öğrenciye 'oğlum', diye sesleniyordu.

Belli ki, kimse ona, öğrencilerine 'siz' diye seslenen o büyük hocaları hatırlatmamıştı.
Kendisini baba yerine koyan ve oğlunu ikna etmeye çalışan birinin hüzün verici çabalarını izledik..

'Osmanlı yarı aydınları' diyordu mesela... Sonra salondan itirazlar gelince, 'Öyle demedim, yarı aydın Osmanlı aydınları' dedim, diye çevirmeye çalışıyordu... 'Oğlum, oğlum' diye seslenmeye devam ederek...
Belli ki, Mustafa Kemal Atatürk'ün bir Osmanlı aydını olduğunu unutmuştu... Cumhuriyet'in bir Osmanlı aydınları projesi olduğunu, Cumhuriyet'i kuranların uzaydan gelmediğini düşünememişti...

Programın sunucusu Abbas Güçlü ise bir başka alemdi...
Muhalif her öğrenci sorusunu susturmakta beis görmüyor, hatta bazen kendi zihniyetine pas atan öğrenci sorularını yanlış anlıyor, karambolde onları da susturuyordu...

Ben AK Partili olsam, diye düşündüm, partinin oy oranlarını 50'lere falan tırmandırmak için televizyonlarda saat satın alır, bu programı tekrar ve tekrar yayınlatırdım...

Abbas Güçlü'ye de bir demet çiçek yollardım.
Sonra Yılmaz Özdil'in, 'Deniz Baykal'ın koltuğuna oturanın Anıtkabir'e girmesi yasaklanmalı' diyen yazısını hatırladım.

Süheyl Batum ile Abbas Güçlü'nün tepeden bakan, bu sekter, bu dar, bu dışlayıcı tutumlarına rahmet okudum...

Türkiye'nin 'büyük' gazetesinde, o gazetenin yazarlarının Cumhuriyetçiliğinden şüphe duyulmayacak büyük kısmı, 'Deniz Baykal istifa etmeli ve geri dönmemeli' derken...

Baykal'ın kendisi bile, örgütünün aday çıkartmasını beklerken....
Çıkabilecek adayları korkutmaya çalışan, seçilebilecek olanın Anıtkabir'e girmesinin yasaklamasını istemeye cüret edebilen, kerameti kendinden menkul 'büyük yazar'lar var Türkiye'de...
...
Atatürkçü düşünce adına bugün medyada rol alanlar, bu düşünceyi 'Millet Anıtkabir'de toplansın' çizgisinden 'Anıtkabir'e yasak koymak' derecesine kadar gerilettiler.
...
Ya Atatürkçüler bu üslubu, bu zihniyeti sırtlarından atacak...
Ya da niçin marjinalleştiklerini bir türlü anlayamayıp, millete sinirlenmeye devam edecekler.

Akşam

Bu Süheyl’den çok ekmek çıkacak!
Ahmet KEKEÇ
akekec@stargazete.com
13 Ağustos 2010

Bu Ramazan sıcağında hiçbiri çekilmez ama ekmek parası, naçar katlanacağız.

Konu ne?

Değerli “anayasa hukuku profesörü” ve CHP’nin çiçeği burnunda MYK üyesi Süheyl Batum, bir yerlerde şuna benzer laflar etmiş: “Biz iktidara geldiğimizde yargılayacağız dedik diye, Yaşar Büyükanıt’a ve e-muhtıraya sahip çıktılar...”

Motamot böyle değil de, buna yakın laflar...

Bizi kastediyor...

Hadi biraz alınganlık göstereyim: Beni kastediyor...

Hani, birdenbire anti-militarist ve “Yaşar Büyükanıt düşmanı” kesilmiş, ben de “Daha önce seni hiç bu kadar ateşli görmemiştim Süheyl” diye laf çakmıştım ya, herhalde onun intikamını alıyor.

Ellemeyin alsın...

İktidara geldiklerinde Yaşar Büyükanıt’ı yargılayacaklar mı, hiç emin değilim... Fakat, “e-muhtıra”yı ve Yaşar Büyükanıt’ı sahiplenen kim, önce bunu açıklamalıdır.

Kendilerini mahkeme, savcı, şu bu sanıyor olabilirler ama yargılama hakları varsa, iktidara geldiklerinde Yaşar Büyükanıt’la birlikte CHP çoğunluğunu da ele almaları gerekecek.

Mesela, Onur Öymen ve Nur Serter hakkında fezleke hazırlatıp TBMM Başkanlığı’na göndermeleri icap edecek...

İkisi de e-muhtırayı kalpten desteklemişti çünkü...

İlki, “Genelkurmay’ın tespitleri bizim tespitlerimizden farklı değildir. Altına imzamızı atarız. Türkiye’yi Atatürk düşmanlarına teslim etmeyeceğiz” demişti... İkincisi de, “Türk Silahlı Kuvvetleri’nin önünde saygıyla eğiliyoruz. Türk ordusu 27 Nisan’da bizim sesimizi duymuş, bizim sesimize sahip çıkmış, demokrasiye sahip çıkmıştır. 27 Nisan’da Türkiye Cumhuriyeti’nin gerçek iradesine sahip çıkmıştır” buyurmuştu.

Ben mi?
Ben e-muhtıranın “suç” olduğuna hep inandım...

Hâlâ inanıyorum...

Bunu da, hem muhtıra esnasında, hem de izleyen günlerde yazdım...

İşte gene yazıyorum: Bu muhtıranın “metin yazarı” olduğunu söyleyen Yaşar Büyükanıt suç işlemiştir ve derhal yargılanmalıdır. Bu muhtırayı Genelkurmay’ın internet sitesinde mahfuz tutanlar da suça ortak olmaktadırlar. Türk Silahlı Kuvvetleri’nde yeni bir dönemi başlatacak olan (tabii, böyle bir şeye niyeti varsa) Orgeneral Işık Koşaner’in yapması gereken ilk iş, o metni oradan kaldırmak olmalıdır.

Tekrar Süheyl’e dönelim...

Önüne gelene “Zerdüşt” ve “Sazan” diye hakaret eden nezaheti kendinden menkul Süheyl Batum, “yargılama” iddiasında (ve tabii Yaşar Büyükanıt düşmanlığında) ciddiyse, önce Şemdinli Savcısı Ferhat Sarıkaya’nın akıbetini kurcalamalıdır.

Sarıkaya, tam da Süheyl Batum’un yapmak istediği şeyi yaptı.

Bir iddianame hazırladı.

Büyükanıt’ı da “sanık” listesine yazdı.

Sonra ne mi oldu?

HSYK’nın kararıyla, hem meslekten atıldı, hem de avukatlık hakkı elinden alındı.

Batum üç şey yapabilir:

BİR- Büyükanıt’ın “sanık” olarak yer aldığı iddianamenin peşine düşebilir. Ki, mahkemece kabul edildiği için, “hukuken” geçerliliğini korumaktadır.

İKİ- HSYK’nın “hukuk dışı” tasarruflarını teşrih masasına yatırabilir. Kenan Evren ve Sacit Kayasu olaylarına girebilir... “16 Mart davasını” sorgulayabilir... Filan...

ÜÇ- Ferhat Sarıkaya’nın mesleğe dönmesini sağlayarak, yargılamaya can attığı Yaşar Büyükanıt’ı onun adil ellerine teslim edebilir.

Bunu yapsın, ilk seçimde oyum CHP’ye...

Delikanlı sözü!

CHP'lileri asıl kim lekeledi?
Sevilay YÜKSELİR
13 Ağustos 2010

CHP'li Süheyl Batum'un bir taraftarı, şu benim "Horoz Süheyl" yazımdan sonra bir e-posta yollamış tarafıma. Demiş ki; "Sen önce Süheyl Hoca'nın Sezen Aksu'ya neden 'Sazan' dediğini iyi öğren. Elinin altında internet var. İşini doğru yap, iyi araştır. Ondan sonra hocama 'horoz' diyerek hakaret etmeye kalk!"
Efendim bendeniz çoğuna cevap veremezsem de bütün okurlarımın mesajlarını pür dikkat okurum. Varsa bir tavsiyeleri ya da uyarıları kesinlikle ciddiye de alırım.
Girdim hemen internete. Ve buldum Süheyl Batum'un açıklamasını.
"AKP, CHP'ye ve diğer partilere bir açılım dayattı. Biz 'içeriği ne' dedik? Cevap vermediler. 'Siz kabul edin biz anlatırız' dediler. Doğal olarak CHP ve diğer partiler de bunu kabul etmediler. O sırada Sazan Aksu çıktı ortaya. Ve dedi ki; 'Bu açılıma katılmayan iki cihanda lekelidir.' Peki CHP'lileri, sizi, beni, Sayın Muammer Aydın'ı, sizin çocuklarınızı zan altında bırakmaya ne hakkı var Sezen Aksu'nun? Bilmediği bir şeyden ötürü bizi zan altında bırakmaya hakkı yok! Koskoca sanatçı bilmeyecek değil ya! Kandırılmıştır. Ama o da sazanlık yapıp kandırılmayacaktı! Baştan atlamayacaktı!"
Birkaç kez okudum. Okudum ama bir şeye takıldım. "Bu açılıma katılmayan iki cihanda da lekelidir!" sözüne. Benim hatırladığım kadarıyla Sezen, içinde cihan ve leke geçen bir cümle kurmuştu ama başka bir şey demişti. İyi ama tam olarak neydi?
Hatırlayamadım bir an. Çünkü söz konusu haberin üzerinden neredeyse 1 yıl geçmişti. Tabii şeytan dürttü bir kere. Tekrar döndüm Google'a ve bu defa Sezen'in o açıklamasını aradım. Birkaç saniye bile sürmedi. Olduğu gibi önüme döküldü. Aynen şöyle:
"Çözüm için çalışmanın önüne geçmek, ileride kaybedeceğimiz evlatlarımızın sorumluluğunu taşımak anlamına gelir. Bu leke de kuşakların ve tarihin vicdanında, iki cihanda temizlenmez!!!"
Şimdi hepinize sormak istiyorum.
En başta da Süheyl Hoca ve tam bir yurtsever olduğu, sanatçı sorumluluğu taşıdığı için Sezen'i yerden yere vurmaya çalışan, onu neredeyse vatan haini ilan etmeye çalışan birtakım zevata...
"Bu açılıma katılmayan iki cihanda da lekelidir" açıklaması ile yukarıda okuduğunuz ve bire bir onun ağzından çıkan açıklama aynı mıdır acaba? Yalan mıdır yani Sezen'in söyledikleri? Yani barış için çözüme engel olmak, tarihi olarak büyük bir sorumluluk yüklemez mi barışa engel olanlara?
Çözümsüzlükten yana tavır almak ileride kaybedeceğimiz çocuklarımızın sorumluluğunu şimdiden kabullenmek değil midir?
Olması gerekenin yani barışın önüne engel olanlar, çözüm karşısında direnenler, lekelenmeyecekler midir ömrübillah? Onların alacağı leke nereye giderlerse gitsinler yakalarına yapışmayacak mıdır? Sorarım ben şimdi Sayın Süheyl Batum'a. CHP'liler adına ahkâm kesen o büyük öndere... Siz kendinizi barışın ve çözümün önünde engel mi kabul ediyorsunuz?
Ne yani sizler "bu ülkede artık kan dökülmesin, silahlar sussun, iki taraftan da artık gençler ölmesin!" demiyor musunuz?
Yoksa siz, "Yooo yooo!!! Kan akmaya devam etsin! Bu kanın bedelini bir oradan, bir buradan gençler ödesin! Barış gelmesin! Kürt ve Türk Halkı birbirini yesin!" falan mı diyorsunuz?
Valla siz ne diyorsunuz hocam bilmiyorum ama o adına atıp tuttuğunuz, ahkâm kestiğiniz CHP'lilerden olan 83 yaşındaki babam... CHP kurulduğu günden bu yana "altı ok"tan bir kerecik olsun şaşmayan babam. Hasta Atatürkçü. Laik. Demokrasi âşığı babam. Emekli işçi, sendikacı babam. 67 yaşındaki anam. "CHP'den başka bir partiye oy verirsen sana hakkımı helal etmem!" diyen o anam. Yedi sülalem. Kapı komşum Ali Abi'm. Malatyalı hemşehrim Şaban Amcalar. Nihal teyzeler.
Yani benim çok ama çok yakından tanıdığım bütün CHP'liler.
Öyle demiyorlar!
Demedikleri için de Sezen'in söylediklerinin onu lekelediği hissiyatına kapılıp, "Vayy bize hakaret ettin! Bizi zan altında bıraktın sazan Sezen..." falan deyip Türkiye'nin en yürekli, en sorumluluk sahibi sanatçısına hakaret etmiyorlar!
Siz bence bundan böyle kendi adınıza konuşun Süheyl Hocam. Sizden ricam bundan böyle bir büyük sanatçıya sataşarak, saldırarak gündeme gelme çabanıza mümkünse CHP'lileri falan karıştırmayın!
Naçizane tavsiyem onları birer Sezen Aksu düşmanı göstererek lütfen adlarına leke sürmeyin!
Yani zan altında bırakmayın!
Tamam mı?

sabah

Süheyl’i seviyorum
Ahmet KEKEÇ
akekec@stargazete.com
31 Aralık 2010

Süheyl Batum bu... Hakikaten seviyorum onu... CHP’nin “hukuk işleri”nden sorumlu genel başkan yardımcısı olan Süheyl Batum bu...

Dün, ilginç bir şey oldu.

Bir televizyon kanalında, “üniversitelerde özgürlük sorununu biz çözeriz” derken yakaladım onu. Şaşırdım...

Bu açıklıkla konuştuğunu daha önce görmemiştim.

Hep mazeret üretirdi...

Hep ipe un sererdi...

Hep kaçardı...

İki saat konuştururdunuz, her türlü sıkıştırmayı yapardınız, tersten çakardınız, alttan girerdiniz, üstten çıkardınız, olmadık cambazlıklar yapardınız ama ağzından özgürlüklerle ilgili bir tek “olumlu cümle” alamazdınız.

Siyasete girmek yaramış... Tekâmül etmiş...

Hiç kıvırmıyor... Artık bol bol “hak, hukuk, demokrasi” diyor... Bol bol “gelecek güzel günler”den bahsediyor... Bol bol özgürlüklere vurgu yapıyor...

Hızını alamıyor, “üretim” diyor, “emek” diyor, “işçinin hakkı” diyor...

Hızını alamıyor, “Kürt meselesi” diyor, “anadil eğitimi” diyor.

Hızını alamıyor , “anadilde eğitim” diyor.

Hızını alamıyor, “Biz iktidara gelirsek” diye başlıyor, verilebilecek ne kadar söz varsa veriyor.

Bir ara şüphelendim.

Süheyl Batum mu bu?

Herşeyi kimi “dokunulamaz” umdelerle açıklayan, devletin bekasını her türlü özgürlüğün üstünde tutan Süheyl Batum...

Bu muydu sahiden?

Öğrencilere konuştuğu için rahattı. Bazen politikacı oluyordu, bazen kürsüdeki hoca oluyordu, bazen malını beğendirmeye çalışan pazarlamacı oluyordu, bazen mahalle kahvesinde siyaset geyiği çeviren emekli memur oluyordu, bazen esnaf oluyordu, bazen öğrenci oluyordu...

İlginç bir programdı.

Sırasıyla bu şeylerin tümünü oldu...

Nutku açıktı... Belağati yerindeydi. Duruşu kararlıydı.

Bakışları başka şey söylüyordu gerçi ama ses tonu inandırıcıydı.

Ben inandım en azından.

Sözü sık sık alkışlarla kesildi... Alkış aldıkça daha da coştu... Öyle demokrat, öyle liberal, öyle hoşgörülü, öyle toleranslı kesildi ki, bir kez daha şaşkınlıkla “Süheyl Batum bu mu?” diye mırıldanmaktan kendimi alamadım.

Bu değilmiş...

Programın sonunda “soru” faslına geçildi.

Öğrenciler, soru ve taleplerini ilettiler, düşüncelerini söylediler.

Derken, mucize gibi bir şey oldu.

Sorular mihver değiştirince, “full demokrat Süheyl Batum” da mihver değiştirmeye başladı. Toleranssız bir kitleye seslendiğini fark edince, önce kısa bir şaşkınlık yaşadı, “nereye düştüm lan ben” bakışlarıyla etrafı süzdü, yardım ister gibi bakındı, sonra bildiğimiz Sühel Batum oluverdi.

Hepsi birkaç dakika sürdü.

Üniversitelerde özgürlük sorununu çözerlermiş ama devletin de bazı kuralları varmış. Bu ne olacakmış...

Kürtler kardeşimizmiş ama “kültürel ve yönetsel özerklik” de neyin nesiymiş...

Herkes istediği gibi konuşmalıymış ama ana dilde eğitim de nerden icap etmiş...

Darbe kötü bir şeymiş ama Silivri’de yatanlar ne olacakmış?

Hukuk mühimmiş ama “yandaş yargı meselesi” nasıl hallolacakmış?

Soru cevap faslı uzayınca, Süheyl Batum eskisine rücu etti.

Hatta, eskisinden beter bir Süheyl oldu.

Kılıçdaroğlu hiç değilse 12 saat beklerdi, yarım gün sebat ederdi demokratlıkta.

Batum’un bu kadar beklemeye bile tahammülü yok.

Bu yüzden onu seviyorum işte.

Encümen'i Daniş'ten ŞOK İtiraf?
18 Ocak 2011

Ergenekon sürecinde gündeme gelen Encümen-i Daniş'in Başkanı Necmettin Karaduman şok itirafta bulundu.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Süheyl Batum'u DP'nin başına getirmek için çalıştıklarını belirten Karaduman, "Hüsamettin Bey başaramadı. Sabret dedik ama CHP'ye geçti" dedi...

Moda Deniz Kulübünde iki haftada bir perşembe günü toplanan Encümeni Daniş'in 2 yıl önce Demokrat Parti'nin (DP) başına şu an Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı Süheyl Batum'un getirilmek istendiği ortaya çıktı. Doğru Yol Partisi ve Anavatan Partisinin DP çatısı altında birleşmesinin mimarlarından Encümeni Daniş Başkanı Necmettin Karaduman, Aksiyon Dergisine verdiği röportajda çarpıcı itiraflarda bulundu. Karaduman, "Demokrat Parti'nin başına Süheyl Batum'u empoze ettik" dedi.

Genç biri konulacaktı

İki yıl önce Hüsamettin Cindoruk'un da dahil olduğu bir çalışma yaptıklarını aktaran Karaduman, DP'nin başına toplumun da katılacağı genç bir insanı getirmenin şart olduğunu, başka şekilde sonuç alınamayacağını Cindoruk'a bildirdiklerini anlattı. Cindoruk'un da bu amaçla DP Genel Başkanlığı'na geldiğini belirten Karaduman, "Demokrat Parti'nin adı altında çalışmalar sürecek ama bir genç toplumun tutacağı bir isim bulunup partinin başına konacaktı. Hüsamettin Bey'in yerine birisi konacaktı. Hüsamettin Bey de bunun için çalışacaktı. Ama olmadı. Hüsamettin Bey başaramadı" şeklinde konuştu.

Bizde iyi intiba bırakmıştı

Karaduman, Süheyl Batum fikrinin nasıl oluştuğunu da şöyle anlattı: "Her ay Türk Parlamenterler Birliği İstanbul Şubesi'nde konferanslar veririz. Süheyl Bey'i de zaman zaman buraya çağırırdık. Ve beğendik Süheyl Bey'i. Merkez sağdaki iki partinin birleşmesi düşüncesi gündeme gelince başına genç bir lider bulalım fikri ortaya atıldığında Süheyl Ba-tum'un konferanslarda bizde bıraktığı müspet intiba nedeniyle biz onu tavsiye ettik. Süheyl Bey de benimsedi bunu, Hüsümettin Bey de."

Kendisine sabır tavsiye ettik ama...

Bütün çabalara rağmen Hüsamettin Cindoruk'un Süheyl Batum'u DP'nin başına getiremediğini ifade eden Necmettin Karaduman, başlangıçta istekli olan Batum'un da gelişmeler üzerine geri çekildiğini söyledi. Karaduman, bu sürüce ilişkin yaşananları şöyle anlattı:

"Süheyl Bey, 'Artık ben usandım başkanım bırakıyorum' dedi. Ben de ona 'Süheyl Bey yanlış düşünüyorsunuz. Siyasi mücadele uzun soluklu bir mücadeledir. Sabredeceksiniz. Biz hâlâ seni o partinin başına getirmek için uğraşıyoruz. Hâlâ ümidimiz var. Bekleyelim' dedim. O da 'Peki' dedi. Ama gene bekledik, temaslarımız sürdü. Baktı ki sonuç alınamıyor. O da bıraktı gitti."

Hüsamettin Cindoruk'la görüşmeleri kestiklerini anlatan Karaduman, "Demokrat Parti'nin başarılı olamayacağı gibi bir kanaat oluştu bizde. Merkez sağda DP'ye destek verelim onu canlandıralım fikrinden dönüş oldu" açıklamasında bulundu.

Kaynak: Bugün

Silivri’nin yoğurdu, Süheyl seni kimler doğurdu?
Aziz ÜSTEL
austel@stargazete.com
28 Ocak 2011

Süheyl Batum... CHP’nin en doruğuna bağdaş kurmuş oturmuş bir seçkin, bir elit. Galatasaray Lisesi, Hukuk, Sorbonne ve pofesörlüğe uzanan bir yol... Öte yandan Kasetzade Deniz Bey’in, CHP sahnesinden ayrılması, Kemal Bey’in teşrif etmeleri, Önder Sav gitmesinden sonra genel sekreterlik koltuğuna uzanış...

Önce Vatan’da yazılar, şimdilerdeyse de Cumhuriyet Gazetesi’nde kalemşörlük...

Bunca başarı, bunca alkış, bunca makam... Referandum öncesi olağanüstü bir zeka ve mizah anlayışıyla Sezen Aksu’ya yönelik, “Sazan Aksu” gibisinden aşağılamalar (!)

Son olarak da, Balbay, Özkan ve kimi Ergenekon sanıklarının CHP’den aday gösterilerek TBMM’ye taşınması isteği... Ama bu açıklama havada asılı kalıyor. Kemal Kılıçdaroğlu, olmaz böyle bir şey diyor; kestirip atıyor! Ne var ki, Batum, CHP içinde de bu fikri savunacağını, çünkü bunun simgesel bir önemi olduğunu söylüyor.

Ben, Balbay’ın, Özkan’ın, Haberal’ın hatta eğer Türkiye’ye gelirse Dalan’ın da CHP’den aday olmasına karşı değilim. Üstüne üstlük, Mustafa Balbay’ın neden 600 küsur gündür gözaltında olduğunu da bir türlü anlayamıyorum! Ne olur tutuksuz yargılanırsa? Kaçar mı, dışarı adımını atar atmaz? Delil mi karartır?

Neyse... Dönelim Süheyl Bey’e.

Batum’un açıklamasındaki en önemli sözcük simgesel!

Neyin simgesi olacak bu kişileri TBMM’ye taşımak?

Ergenekon’un baştan aşağı bir düzmece olduğunun simgesi.

Batum, elitist bir eğitimin ürünü; en başta Galatasaray lisesi mezunu; yani kurulduğu günden bu yana önce imparatorluğa sonra da cumhuriyete elitler yetiştiren bir kurum. Ergenekon ise elitlerin millet iradesine egemen olmak amacıyla kurulmuş bir örgüt, iddianamelere göre.

Eğer doğruysa iddianamelerde yer alanlar, bir elitin, bir seçkinin, başı dertte olan diğer elitleri, seçkinleri kurtarmak istemesinden daha doğal ne olabilir?

Star
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> ÇÖPLÜK Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com