EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Obezite

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> HASTALIKLAR/ŞİFALAR
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
admin
Site Admin


Kayıt: 31 Arl 2006
Mesajlar: 831
Konum: Belarus

MesajTarih: Prş Tem 19, 2007 5:16 am    Mesaj konusu: Obezite Alıntıyla Cevap Gönder

Tayyip Erdoğan'ın Kanser Tuzakları
Arslan Bulut
21.05.2013



Tayyip Erdoğan’ın her ABD gezisi öncesinde Türkiye’de bir terör saldırısı oluyor ve Türkler ölüyor.. Bu konuda kimsenin bir itirazı yok!

Yine Tayyip Erdoğan’ın her ABD gezisi öncesinde, Cargill firmasının yapay tatlandırıcı üretme kotası artırılıyor!

Yapay tatlandırıcılar Avrupa Birliği ülkelerinde yasak. Çünkü bu tatlandırıcıların kanser ve şeker hastalığına yol açtığı kesin. Yani yapay tatlandırıcılar da öldürücü!

Kısacası Tayyip Erdoğan’ın her ABD gezisi Türkler için kısa veya orta vadede ölüm demek!

***

MHP İstanbul milletvekili Atila Kaya, Tayyip Erdoğan’ın cevaplandırması talebiyle TBMM Başkanlığı’na bir soru önergesi verdi ve Bakanlar Kurulu’nun nişasta kökenli şekerler için belirlenen kotayı yüzde 38 oranında artırmasının sebebini şöyle sorguladı:

* Bakanlar Kurulu tarafından yapılan bu kota artırımının, ABD ziyaretinizin öncesine denk gelmesi, Cargill firmasına, dolayısıyla ABD’ye yapılan bir jest anlamına mı gelmektedir?

* Hükümetinizin şeker fabrikalarıyla ilgili özelleştirme çalışması bulunmakta mıdır?

* Yapay tatlandırıcılarla ilgili Sağlık Bakanlığı’nın uyarıları ortadayken kullanımı artıracak kota artırımını nasıl açıklıyorsunuz?

* Türkiye’de ne kadar nişasta kökenli şeker tüketilmektedir? Bu tüketimin ne kadarı ABD menşeli Cargill firması tarafından karşılanmaktadır?

* Yapılan bu kota artırımları, zaten zor durumda olan şeker üreticisi çiftçinin durumunu daha da kötü hale getirmeyecek midir?

* Yapay tatlandırıcılarla ilgili kotayı devamlı artırırken, binlerce insanımızın geçim kaynağı olan şeker pancarı üretim kotasını neden düşürüyorsunuz?

***

ABD Başkanı George W. Bush, 2006 yılında Tayyip Erdoğan’a mektup göndererek Şeker Kanunu’nda yüzde 10 olan mısır şurubu (fruktoz) kotasının artırılmasını istemişti.

Erdoğan da hemen kotayı yüzde 15’e yükselten bir tasarı hazırlatarak ABD gezisi öncesinde Bakanlar Kurulu’nun imzasına açmıştı.

Mısır şurubunu, Bursa’daki Amerikan firması Cargill üretiyordu. Ülker ile ortak tesisler de kurmuştu.

Cargill, Türkiye’nin, Orhangazi Tesisi’nin kurulu bulunduğu tarım arazisinin “Özel Endüstri Bölgesi”olması için başvuru yapmıştı.

Söz konusu arazi, Bakanlar Kurulu kararıyla 5 Temmuz 2005 tarihinde Özel Endüstri Bölgesi ilan edildi.

Kararın iptali için Bursa Barosu öncülüğünde Bursa Meslek Odaları tarafından Danıştay’da dava açıldı.

Danıştay’ın yürütmeyi durdurma kararına rağmen ABD siyasetinde etkili Cargill firmasının Bursa Orhangazi’de, birinci sınıf tarım arazisinde fabrika yapabilmesi için Toprak Kanunu’nda değişiklik yapıldı. Bu tartışmalar sürerken, Danıştay saldırısı oldu..

Sonuçta Danıştay kadrosu da tamamen değiştirildi ve yeni başkan artık bu tür yasalara engel çıkarmayacaklarını açıkladı

Son olarak kota yüzde 38 oranında artırıldı.

Halbuki Tayyip Bey de bağırsaklarından rahatsızlanıp hastalığa yakalanmıştır ve tedavisi sürmektedir.

Acaba Emine Hanım’ın mutfağında yapay tatlandırıcı ile üretilmiş şeker kullanılmakta mıdır? Bunu bilmiyorum ama Tayyip Bey, Türk halkına kanser tuzakları kurmaktadır!

***

Yapay tatlandırıcılar konusunda, Türk halkını 10 yıl süreyle uyardım…

İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi uzmanı Prof. Dr. Kenan Demirkol da tıbbi uyarılar yapıyordu.

Demirkol, gofretten dondurmaya, bisküviden meşrubata kadar hemen her üründe nişasta bazlı şekerin kullanıldığını anlatıyor ve “Bu ürün, kemik erimesine, kansızlığa, gut hastalığına, karın tipi şişmanlığa, karaciğer yağlanmasına, kanserlere sebep oluyor. Kanserlerde yüzde 40 artışa yol açıyor” diyordu…

Kaynak: Yeniçağ Gazetesi

Mısır şurubu neden zararlı?
10 Mayıs 2011



Bu sefer tatlı yiyip tatlı konuşamayacağız çünkü konumuz mısır şurubu, iddialar ise ürkütücü.


Neredeyse yediğimiz her tatlı gıdanın üretiminde kullanılan mısır şurubu, vücudumuzu yağ üreten bir makineye dönüştürüyor.

Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) gibi, nişasta bazlı sıvı şekerler yani bilinen adıyla “Mısır Şurubu” da gündemimize bomba gibi düştü. Zararlı olup olmadığı hararetle tartışılan mısır şurubuyla ilgili bilmediklerimizi Prof. Dr. Ahmet Aydın’a sorduk; korkmamız gerekenin mısır şurubunun yanı sıra, aslında “ŞEKER” olduğunu öğrendik.

Daha tatlı daha ucuz

Mısır şurubu, mısır nişastasının işlemden geçirilmesi ile elde ediliyor. Nişasta parçalanarak glikoza, ardından glikoz fruktoza dönüştürülüyor. Mısır şurubu, yüzde 80 oranında fruktoz, yüzde 20 oranında glikozdan oluşuyor. Fruktoz, glikoza göre daha güçlü bir tatlandırıcı olduğu için daha az kullanılması yeterli oluyor ve dolayısıyla üretimde maliyeti düşürüyor. Prof. Dr. Ahmet Aydın, günümüz piyasa koşullarında maliyeti bu kadar düşüren bir seçenek varken, firmaların normal şeker kullanmalarının iflas etmekle aynı anlama geldiğini ifade ediyor.

Bunu biliyor muydunuz?

Mısır şurubunda yüzde 80 oranında bulunan fruktoz, glikoza göre daha güçlü bir tatlandırıcı… Bu nedenle geçmiş yıllarda daha az kalori ile daha fazla tat sağlandığı ve böylece alınan kalorinin azaltıldığı düşünülüyordu. Hatta bir dönem uzmanlar tarafından diyabet ve şişmanlık tedavisinde kullanılıyordu. Prof. Dr. Ahmet Aydın, bu yöntemin bazı hekimler tarafından hala kullanıldığının da altını çiziyor.

Hızla yağa dönüşüyor

Mısır şurubunu diğer şekerlerden daha korkunç hale getiren ise içindeki fruktozun yüzde 80 gibi yüksek bir orana sahip olması. İnce bağırsaktan emilerek karaciğere gelen fruktoz metabolize edilmek için insüline gerek duymuyor. İlk bakışta sanki bu bir avantajmış gibi görünüyor. Fakat değişik metabolik süreçler için vücut çok az fruktoz kullanabiliyor. Geri kalan tüm fruktoz ise trigliseridlere, yani kan yağlarına dönüşüyor. Tüm şekerler arasında en hızlı yağa dönüşen de fruktoz. Fazla fruktoz tüketiminin hayvanlar üzerindeki araştırmalarda diyabet, hipertrigliseridemi, koroner kalp hastalığı, karaciğer yağlanması, hipertansiyon ve kansere yol açtığına dair sonuçlar bulunuyor.

Zararlı olmadığı ispatlanmadı

Prof. Dr. Ahmet Aydın, ürün paketlerinde mısır şurubunun yanı sıra, “nişasta bazlı sıvı şeker” ya da “NBŞŞ” tanımlarının yer alabildiğini belirtiyor. Prof. Dr. Aydın’ın “Hangi ürünlerden uzak durmalıyız?” sorusuna verdiği yanıt ise ürkütücü: “Paketlenmiş tüm şekerli hazır gıdalar, meyve suları ve pastane ürünleri…” Yani sanılanın aksine sadece market raflarında değil, pastane vitrinlerindeki göz alıcı tatların da mimarı artık mısır şurubu. GDO’lu mısır ithalatının serbest olduğu ülkemizde mısır şurubunun hangi tür mısırdan elde edildiğini bilmek ise tüketiciler için imkansız. Bu da mısır şurubu ile ilgili soru işaretlerini artıran bir faktör. Ulusal Beslenme Platformu ise geçen ay bir bildiri yayınlayarak “Mısır şurubunun kanser, obezite, diyabet, insülin direnci ve karaciğerde yağlanma gibi hastalıklara neden olduğunun bilimsel olarak ispatlanmadığını” açıkladı. Prof. Dr. Ahmet Aydın’ın konuyla ilgili yorumu ise şöyle: “Bir ürünün sağlığa zararlı olup olmadığını bilimsel olarak ispatlamak için birkaç aylık çalışma yeterli değildir. Gerekirse 20 yıl denemek gerekir. Mısır şurubunun zararlı olduğu kanıtlanmadı diyenlere soruyu tersten sormak gerekiyor. Peki zararlı olmadığı kanıtlandı mı?”

En tehlikelisi, tatlandırıcılar

Son yıllarda tatlı ve pasta sektöründe aşırı derecede tatlandırıcı kullanıldığını belirten Prof. Dr. Ahmet Aydın, Türkiye’de aspartamın sağlık sektöründen çok gıda sektöründe kullanıldığını anlatıyor. Çünkü tatlandırıcılar şekerden yüzlerce kat daha tatlı. Örneğin aspartam şekerden 200 kat, asesülfam K 200 kat, sakarin 300 kat, sükraloz 600 kat daha tatlı. Türk Gıda Kodeksi hangi üründe ne kadar yapay tatlandırıcı kullanılacağını belirlemiş olsa da, bazı firmaların bu rakamlara uymadığı yönünde şüpheler var. Diyet ürünlerin neredeyse hiçbirinde, kullanılan tatlandırıcı oranı yazmıyor. Aspartamın içinde yüzde 40 oranında sinirsel bir uyarıcı olan aspartik asit, yüzde 50 oranında fazla alındığında beyin için zararlı fenilalanin ve yüzde 10 oranında metil alkol (ispirto) bulunuyor. İspirto, birçok zararlı etkilerinin yanı sıra kanserojen “formaldehit”e dönüşüyor.

“Aspartam şişmanlatıyor”

Prof. Dr. Ahmet Aydın, aspartamın şişmanlığa çare olmadığını şöyle açıklıyor: “Aspartamın içindeki aspartik asit ve fenilalanin isimli iki amino asit, insülin salgısını artırıyor. Ortamda şeker olmadığı için insülin kanda açlık şekerini düşürüyor. Doğal olarak karnınız acıkıyor ve daha fazla yiyorsunuz. Ayrıca yüksek miktarda fenilalanin, serotonin gibi sinir ileticilerini azaltıyor. Serotonin azlığı depresyona yol açıyor ve iştahı da açıyor.”

Diğer şekerler günahsız mı?

Prof. Dr. Ahmet Aydın bu soruya, “Mısır şurubu en zararlı şekerlerden biridir ancak diğer şekerler de masum değil” şeklinde yanıt veriyor. İnsanın dışarıdan şeker almadan yaşayabileceğini, bu şekerlere ihtiyacı olmadığını belirten Prof. Dr. Aydın, buna örnek olarak da sadece balık ile beslenen Eskimoları gösteriyor. Şekerle ilgili ilk belgeler M.Ö. 510 yılına dayanıyor, rafineri şeker üretiminin hızlanması ise 19. yüzyıldaki Sanayi Devrimi ile başlıyor. Bu tarihlerden itibaren insanoğlu Prof. Dr. Ahmet Aydın’ın tabiri ile yasal bir uyuşturucu olan şekere bağımlı hale geliyor. Rakamlar ortada! ABD’de 1973-2000 yılları arasında ABD vatandaşları önceki yıllara oranla yılda 100 litre daha fazla şekerli meşrubat, 15 kg. daha fazla tatlandırıcı madde ve 30 kg. daha fazla unlu mamul tüketmişler. ABD’de son 35 yılda fruktozdan zengin mısır şurubu tüketimi kişi başına yılda 200 gr.’dan 34 kg.’a yükselmiş. Üstelik bu rakamlara sahip ABD’de mısır şurubu üretim kotası yüzde 2’lerde iken, ülkemizde yüzde 15’e çıkarıldı.

Şeker-kanser ilişkisi

Prof. Dr. Ahmet Aydın, her türlü şeker kullanımının insan sağlığına nasıl zarar verdiğini şöyle anlatıyor: “Beyaz un ve rafine şeker bağırsaktan hızla emilerek kana geçiyor. Artan kan şekerini düzenlemek için hızla insülin salgılanıyor. Buna bağlı olarak kan şekeri hızla düşüyor. Fakat insülin bu hıza ayak uyduramıyor ve kanda normalden daha uzun süre yüksek kalıyor. Fazla miktardaki insülin ise birçok doku için zararlı etkilere sahip. Bu nedenle önce karaciğer, daha sonra da kas hücreleri insülin reseptörlerini kapatıyor. Başlangıçta yağ dokusunda direnç olmuyor ve fazla şekerin tamamı yağ olarak depolanıyor. Yani insülin beyaz unu ve diğer hızlı emilen şekerli yiyecekleri hızla yağa çeviren bir makine gibi! Üstelik yüksek insülinin tek kabahati bu değil! Sadece yağ depolamakla kalmıyor, bu yağın daha sonra enerji olarak kullanılmasına da izin vermiyor. İki yemek arasında enerji kazanabilmek için yağ yakmamız gerekiyor. Ancak bu sistemde yağ kullanamayan vücutta kan şekeri düşüyor ve bu sefer yorgunluk, huzursuzluk ve baş ağrısı başlıyor. Kişi, tıpkı bir morfinman gibi ancak şekerli bir şeyler yiyip içtikten sonra kendine geliyor.”

Her esmer şeker doğal değil

Şekerin doğal hali diye düşünerek tükettiğimiz esmer şekerler konusunda da dikkatli olmak gerekiyor. Kahverengi toz şeker, şeker kamışı veya şeker pancarından elde edilen rafine toz şekerin beyazlatılmamış hali. Ancak bazı hilelerle, rafine edilmiş beyaz toz şeker karamela ile renklendirilerek kahverengi şeker haline getirilebiliyor. Kahverengi kesme şeker ise rafine toz şekerin beyazlatılmamış, ancak kimyasal yapıştırıcılarla şekillendirilmiş hali. Doğal şeker tüketmek için beyaz şekerden daha zararlı bir ürüne, üstelik de daha fazla para ödüyor olabilirsiniz. Prof. Aydın, mutlaka şeker tüketmek isteyenlere halis bal ve köy pekmezi kullanmalarını, kuru ve yaş meyve tüketmelerini öneriyor. Şu sözleri ise çarpıcı: “Raf ömrü uzun olan ü rünleri tüketmek sizin ömrünüzü kısaltır.”


“Şeker, kanser dokusunu besliyor”


Kanser ve şeker arasındaki ilişkiyi ilk kez Alman tıp adamı Otto Warburg ortaya koydu. 1931 ve 1944 yıllarında iki kez Nobel’i alan Warburg’un çalışmaları, kanser hücrelerinin sağlıklı hücrelerden farklı bir metabolizması olduğunu gösteriyor. Buna göre kanser hücreleri sağlıklı hücrelere göre 3-5 kat daha fazla şeker kullanıyor. Ancak şekerin tek zararı kanser dokusunu beslemesi değil. Aşırı un ve şeker tüketimi insülin direncine (metabolik sendrom) yani hiperinsülizme yol açıyor. Hiperinsülizm, insüline benzer büyüme faktörü (IGF-1) düzeyini artırıyor. Serbest IGF bütün dokularda hücre üremesini kontrolsüz bir şekilde artırarak kansere neden oluyor.

Şeker sözlüğü
Tek şekerler Fruktoz: Meyve veya bal şekeri
Glikoz: Üzüm şekeri
Galaktoz: Süt şekeri
Çift şekerler
Sükroz: Çay şekeri (glikoz+fruktoz)
Laktoz: Süt şekeri (glikoz+galaktoz)
Çoklu şekerler
Nişasta: Glikoz moleküllerinden oluşan bileşik bir şeker

Yaprak Çetinkaya

Formsante Dergisi Nisan 2011 Sayısı

Kola içmeyi bırakan kadın, 1 yılda 65 kilo verdi
07 Temmuz 2010
İki çocuk annesi 25 yaşındaki Lisa McKay, sadece bir yıl önce 130 kilogram ağırlığındaydı.
O zaman her gün 20 kutuya kadar kola içtiğini söyleyen McKay, tatile çıktığında uçakta iki koltuk almak zorunda kaldığını ve en kısa mesafeleri bile yürüyemediğini söylüyor. Milliyet'in haberine göre midesine kelepçe taktıran Lisa, ameliyatın ardından da evine kola girmesine izin vermedi. O günleri, "Koladan vazgeçmek çok zordu. Ona bağımlıydım ve bırakmamın ardından çok ciddi sıkıntılar çektim. Ancak ameliyattan sonra bir yudum bile içmedim ve içmeyi düşünmüyorum" diye anlatan Lisa, şimdi sadece 65 kilogram. "Günde 30 kutu kola satın alıyordum ve içindeki şekerin beni bu denli şişmanlatacağını bilmiyordum" diyen Lisa, bir yılda tam 65 kilo verdiğine hala inanamıyor. netgazete

Çağın vebası obezite karaciğeri de tahrip ediyor
02:05 - Süleyman Demirel Üniversitesi'nde (SDÜ) 4 bin çocuk üzerinde yapılan taramada, 100 çocukta obeziteden dolayı karaciğerlerinde hasar tespit edildi. Doç. Dr. Mustafa Akçam, obezitenin "çağın vebası" olduğunu ve gittikçe yaygınlaştığını anlatarak şunları söyledi: "Obezite kalp damar hastalıklarının yanı sıra karaciğerde de büyük risk oluşturuyor. Biz bunu ortaya koymak ve net bilgilere ulaşmak için tarama çalışması başlattık. Rahatsızlığa karşı ilaç ve tedavi sistemi geliştirmeye yönelik çalışma yapıyoruz. Önce hasar tespiti yaparak, ardından ilaç ve diyetle tedavi sürecini sürdürüyoruz." 03.09.2009 ISPARTA
netgazete

Meyve suyunun fazlası, obez yapıyor

04 Kasım Uzmanlar, günde iki bardak veya daha fazla şekerli içecek ya da meyve suyu tüketen çocukların, başta obezite olmak üzere çok sayıda hastalığa daha meyilli oldukları konusunda anne babaları uyarıyor.
Avustralya'daki Deakin Üniversitesi'nden bir ekip tarafından yürütülen ve sonuçları internette yayımlanan araştırma, çocukların beslenmelerindeki en gizli tehlikenin, yiyeceklerle birlikte tükettikleri içecekler olduğunu gösteriyor.
Yaşları 4 ile 12 arasında değişen 2 bin 184 çocuk üzerinde yapılan araştırmaya göre, günde iki bardak ve üzerinde şekerli içecek tüketen çocuklar hızla kilo alma eğilimi içine girerken, tüketilen miktarın artmasıyla doğru orantılı olarak, alınan kilo da artıyor.
Araştırmanın ana sorumlusu Dr. Andrea Sanigorski, sonuçları değerlendirdiği raporunda "Günde üç bardak gazlı şekerli içecek ya da 4 bardak meyve suyu tüketen çocukların aşırı kilolu ya da obez olma riskleri, tüketmeyenlere oranla iki kat fazla" ifadelerine yer veriyor.
Avustralya'da elde edilen sonuçların, ABD ve İngiltere'de yapılan benzer araştırmaların sonuçlarıyla birebir örtüştüğünü ifade eden Dr. Sanigorski, çocukların gazlı içecek tüketimlerine sınırlama getiren bilinçli ebeveynlerin bile, çoğunlukla konu meyve sularına gelince, fazla tüketmenin zararlarının farkında olmadıklarını kaydetti.
Söz konusu içeceklerin, belirtilenden fazla tüketilmelerinin, çocukların ilerideki yaşlarda ciddi sağlık sorunları yaşamalarına neden olabileceği uyarısında bulunan araştırma ekibi, "uygunsuz sıvı tüketiminin" çocukların bir günde alması gereken kalorinin büyük bölümünü karşılamasına rağmen, onları tok tutmadığını, böylece fazla kiloya davetiye çıkardıklarını belirtiyor.
"Atıştırmalık" olarak tanımlanan yiyeceklerin de çocukların sağlığını, içerdikleri yüksek yağ ve tuz oranlarıyla tehdit ettiği vurgulanan çalışmada, ailelerin daha sağlıklı alternatifler üretmeleri gerektiği ifade ediliyor ve lif tüketimini artırıp tok tutma özelliği olması nedeniyle meyve suyu yerine meyvenin kendisinin tüketiminin teşvik edilmesi öneriliyor.
netgazete

18.07.2007
Astım-Obezite İlişkisi Tartışılıyor
Amerikalı ve Avrupalı bilimadamlarına göre obezler astıma daha açık.

Tıptaki gelişmeler her gün hastalıkların nedenlerini biraz daha aydınlatıyor.
Astım hastalığının, obezite yani şişmanlığa yol açabileceği belirtildi.

İngiliz bilim adamları, astıma yol açan proteinin iştahı da artırdığını ve böylece obeziteye sebep olduğunu ortaya çıkardı.

Şişmanlık Astım için Risk Faktörü mü?
Bazı bilim adamları ise obezitenin astıma zemin hazırladığı görüşünde...

Obezite ve astım ilişkisi, bu nedenle bilim adamları arasında tartışma konusu..

Son yıllarda yapılan araştırmalar, şişmanlığın astım için önemli bir risk faktörü olduğunu ortaya koyuyor.

Amerika'da 330 bin hasta üzerinde yapılan incelemeler, obezlerde astım riskinin, normal kilolu insanlara göre 2 kat fazla olduğuna işaret ediyor.

İngilizlerin Çalışması Obezitenin Genetik Olabileceği Tezini Destekler Nitelikte
İngiliz doktorlar ise tam tersini savunuyor... Araştırmaya göre, akciğer iltihaplanması ve astıma yol açan moleküller, iştah açıcı proteinler üretiyor, bu da obeziteye yolaçıyor.

Bütün astım hastalarının obez olmadığını belirten İngiliz araştırmacılar, bu ilişkiyi kuran proteinin, genetik özelliklere göre farklı etkiler gösterebileceği görüşünde.

İngiliz bilim adamlarının çalışması, obezitenin genetik olabileceği düşüncesini destekliyor.

Sonuçta, bilim adamlarına göre, tetikleyici hastalık hangisi olursa olsun, obezite ve astım arasında yakın ilişki bulunuyor.
TRT

Amerika, Meksika ve İngiltere seviyesine ulaşıp geçtik
24 Şubat 2011
Sağlık Bakanı Recep Akdağ açıkladı: Türkiye'de obezite (aşırı şişmanlık) salgını yaşanıyor. Öyle ki obez (aşırı şişman) sayısında Amerika, Meksika ve İngiltere seviyesine ulaştık.

En şişman Türk kadını

Bir süre önce 199 ülkede yapılan araştırma, obez sayısının son 30 yılda ikiye katlandığını göstermişti. Dünyada 297 milyon kadın ile 205 milyon erkek obez. Amerika obezitede tehlike çanlarının çaldığı ülkelerin başında geliyor. Amerikalılar'ın çoğu aşırı şişman. Aynı araştırmaya göre, Avrupa'da en şişman Türk kadınları. Listede sonra Çek ve İngiliz kadınları yer alıyor.

Bakan: 'Planımız hazır'

Sağlık Bakanı Recep Akdağ dün açıkladı:

"Türkiye'de obezite salgını yaşanıyor. Obezite ile ilgili vaka sayısında Amerika, Meksika ve İngiltere'nin seviyesine ulaştık. Obezite tüm dünyada büyük bir sağlık sorunu. Fazla kilo diyabet, kalp ve kanser gibi ölümcül hastalıklara neden oluyor. Ciddi tedbirler almak zorundayız. Şişmanlığı önleme planımızı yakında hayata geçireceğiz"

Bel çukuru kayboldu

Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın şişmanlıkla ilgili uyarısını tekstilcilerin şu sözleri de destekliyor:

"Gençlerde bel çukuru şişmanlıktan kayboldu. Eskiden gençlere en çok 44 beden giysi satarken 5 yıldır 48-50 beden tercih ediliyor. Firmalar artık genç koleksiyonlarında 48-50 bedene yer veriyor"

Dünya Sağlık Örgütü'ne göre, Türkiye'de 50'li yaşlardaki kadınların yüzde 40'ı, erkeklerin ise yüzde 25'i obez. Türkler hızla şişmanlıyor. aktifhaber
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder E-posta gönder Yazarın web sitesini ziyaret et
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> HASTALIKLAR/ŞİFALAR Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com