EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Lev Nikolayeviç Tolstoy

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> EDEBÎYAT
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
admin
Site Admin


Kayıt: 31 Arl 2006
Mesajlar: 831
Konum: Belarus

MesajTarih: Prş Arl 13, 2007 11:59 pm    Mesaj konusu: Lev Nikolayeviç Tolstoy Alıntıyla Cevap Gönder

"İnsanlar nasıl konuşulması gerektiğinin dersini alırlar; ama en büyük ilim, nasıl ve ne zaman susulması gerektiğini bilmektir."
[Tolstoy]

Arif Arslan: "Tolstoy Müslümandı"

"Tolstoy İstanbul'a gelmek ve buradan hacca gitmek üzere yola çıkmıştı. Fakat ne yazık ki ömrü vefa etmedi!.."

Lev Nikolayeviç Tolstoy'un derlediği hadis-i şeriflerin, yazdığı mektuplarının yer aldığı küçük bir kitabı düzenlediniz, aslı Rusça olan kitabı Azerice'den Türkçe'ye çevirdiniz. Nasıl başladı bu macera?

Azerbaycan'da doktora yapıyordum. Bir Şubat gecesi, kitabı Azerice'ye tercüme eden Profesör Telman Hurşidoğlu Aliyev ve Vakıf Tehmezoğlu Halilov ile sohbet ediyorduk. Vakıf Bey'in evindeydik. Bana "Tolstoy'un Müslüman olduğunu biliyor muydun?" diye sordular. "Yo, bilmiyordum?" dedim.

Sonra?

Onlara "Tolstoy'un Müslüman olduğunu nereden biliyorsunuz, nasıl öğrendiniz?" gibi sorular sordum; bana Tolstoy'un, Peygamberimizin hadislerini derlediği bu kitapçığı gösterdiler. Artı, Bayan Yelena Vekilova'ya yazdığı mektuplardan bahsettiler. Ben de, mektupları okumadan buna inanmanın zor olduğunu söyledim. Benim yerimde kim olsa aynı şekilde düşünürdü.

Vekilova'ya yazılan mektupları gördünüz ve hazırladığınız kitapta da yayınladınız. Peki ne diyorsunuz, Tolstoy Müslüman mı?

Tolstoy Müslümandır. Sofya Andreyevna adında bir kadınla aralarında, 1909 yılının 13 Mart'ında şöyle bir konuşma geçiyor. Tolstoy diyor ki "Bir anneden mektup aldım [Yelena Vekilova] Yazıyor ki: Çocuklarımın babası Müslümandır, bense Hıristiyanım. İki oğlum var [Boris ve Qleb], biri öğrenci, diğeri subay. Her ikisi de İslam dinine geçmek istiyor.'" Bunun üzerine Bayan Andreyevna "Belki de oğulları çok eşli olabilmek için Müslümanlığa geçmek istiyorlardır" diyerek alay ediyor.

Tolstoy nasıl karşılık veriyor?

Tolstoy sinirleniyor: "Ne var yani?! Bizde çok eşliler yok mu sanki?! Muhammed her konuda Hıristiyanlardan üstün. 0, insanı Tanrı saymıyor, kendini Tanrıyla bir tutmuyor. Müslümanların Allah'tan başka ilahı yok ve Muhammed onun peygamberi. Tam da olması gerektiği gibi."

Bayan Andreyevna şaşırmış olmalı?

Sanırım. Sonra, Bayan Andreyevna "Pekala, hangisi daha iyidir, Hıristiyanlık mı, Müslümanlık mı?" diye sorunca, Tolstoy şu cevabı veriyor: "Benim nazarımda çok net bir biçimde Müslümanlık daha iyidir, daha Üstündür."

Vay canına?..

Şimdi siz söyleyin, Tolstoy Müslüman mı, değil mi?

Allah bilir. Bayan Andreyevna ile Tolstoy arasında, 1909'da geçmiş bu konuşma, hangi kaynaktan alıntı?

6 yıl boyunca Tolstoy'un özel doktorluğunu yapmış Slovak asıllı Duşan Petroviç Makovitski'nin kitabından. Makovitski, dostları Tolstoy'u ziyaret ettikleri sıralarda konuşulanları not etmiş. Ve 1904-1910 Yıllarında Tolstoy'un Yanında adlı hacimli bir kitap hazırlamış. Bu kitap, 1979'da Moskova'da yayınlanmış. Dört cilt. Bahsettiğimiz konuşma, III. ciltte geçiyor.

Doktor Makovitski...

Tolstoy'un kimseye eyvallahı yoktu. Defalarca aforoz edilmişti. Okullardan kaçmış ya da atılmıştı. Hukuk fakültesinden, tıp fakültesinden atılmış... Fakat dünyanın en büyük yazarlarından biri. İslamiyet'i övmesi, Hz. Muhammed'e sevgi beslemesi, hususi bir anlam taşıyor olmalı. Bir Hıristiyan ya da ateistin Hz. Muhammed'den saygı ve sevgiyle bahsettiğine rastladınız mı hiç? Niye sevsin?

Gerçekten çok enteresan.

1909'da, İktisat dergisinin Fatih Murtazın adlı yazarı, Tolstoy'a din hakkında 5 soru gönderiyor. Tolstoy da bu soruları cevaplıyor. 9 Ocak 1910'da, cevaplar ulaşıyor, Fatih Murtazın'a. Derginin 11. sayısında yayınlanıyor. Tolstoy cevaplarla birlikte, bir de Her Gün İçin Bir Hadis adlı, kendisinin hazırladığı bir seçme hadisler risalesi gönderiyor. Bu risalede yer verdiği metinde Tolstoy "Bu ilahi ezgiler, hangi dinden olursa olsun, herkes için gerekli" diyor.

Yani bir bakıma, Tolstoy, İslam'ı tebliğ ediyor?

Ayrıca, dergide yer alan cevaplarından birinde de, Arapça bilmediği için, İslam'ı Rus Müslümanlardan, sufilerden öğrendiğini ifade ediyor. Almanya'dan bir okur, bana Tolstoy'un, müzede yer alan ve kendi yorumlarının da bulunduğu bir hadis derlemesi olduğunu haber verdi. Kitap, bizim yayınladığımızdan daha hacimliymiş. Her Güne Bir Hadis kitabı olması muhtemel yani.

Sözünü ettiğiniz sufiler kimlermiş acaba?

Profesör Sibgatullina'ya göre, Tolstoy'u İslam hakkında bilgilendirenler, Naksibendiler. Bahauddin Vaisov adlı bir şeyhe bağlılar. Şeyh, Tolstoy'un devlete ve kurumsal yapılara ilişkin sorgulayıcı tavrına da katkıda bulunmuş olabilir. Tolstoy'un inzivaya çekilmesinde, Şeyhin ve sufilerin etkisi olduğu söyleniyor. Bu hiç de akla aykırı değil. 13-19 Nisan günlerinde Profesör Sibgatullina, bir konferans için İzmir'e gelecek, isteyen gidip kendisiyle de görüşebilir.

Kanıtlarınız bunlar mı?

İnanın bana, yüzlercesi var. Tolstoy, İktisat dergisine verdiği cevaplardan birinde, Muhammed Abduh, Cemaleddin Efgani, Reşid Rıza gibi dönemin Müslüman fikir adamlarıyla temas kurduğunu da kaydediyor. Nitekim, Tolstoy Hindistan'a gidip Abdullah El-Sühreverdi ile buluşuyor. Sühreverdi de ona bir Hadis kitabı hediye ediyor. Tolstoy da bugün bizim Türkçe'ye çevirdiğimiz hadis-i şerif derlemesini o kitaptan yapıyor.

Tolstoy'un Müslümanlarla ilk karşılaşması...

Kazan Üniversitesi'nde okuduğu yıllarda, 1844-1848 yılları, Kadiri ve Nakşibendi gruplarıyla görüşüyor Tolstoy. Onlarla içli dışlı oluyor. Hattâ sarık ve cüppe de giyiyor. 0 zaman henüz çok çok genç. 18-20 yaşlarında.
Hazırladığınız kitaba itiraz edenler de oldu.

"Tolstoy Müslüman değildir" diyenler... Hattâ bu konuda bir kitap da yazıldı?..

"Tolstoy'un Cevabı" adlı kitap, bizim kitabımıza karşı olarak yazılmış fakat, Tolstoy'un Müslümanlığını daha net bir biçimde ortaya çıkarıyor. Bu arkadaş, bizim internette rastladığımız fakat yayınlamakta tereddüt ettiğimiz mektupları da yayınlamış. 0 mektupta Tolstoy "Lütfen beni bir Müslüman olarak kabul edin, çok yoruldum, artık huzura kavuşmak istiyorum" diyor. Tolstoy'un, çağdaşı olan Abdullah El-Sühreverdi'nin kardeşine yazdığı ve kendi cebinde bulunan mektubu da yayınlamışlar. 0 mektupta da Tolstoy İslamiyet'i övüyor.

Tolstoy'un derlediği hadislerin orijinal adı, "Muhammed'in, Kur'an'a Girmemiş Sözleri", bu başlık, bir Müslüman tarafından yazılacak bir ibareye benzemiyor pek?

Tolstoy'un, İslam'ı derinlemesine bilmemesi muhtemeldir ve tabiidir. O, sanırım, Kur'an'ın Cebrail tarafından indirilmesinden sonra, Peygamberimizin onları kendi kelimeleriyle kayda geçirdiğini sanıyordu. Bir Rus Edebiyatçının, İslam ilahiyatı metodolojisini bilmemesi mümkün yani. Kaldı ki, metnin, düşmanca bir duyguyla kaleme alınmadığı çok belli. Bir başka ihtimal de şu: Elimizdeki metnin çeviri olmasından kaynaklanan bir anlam kayması da söz konusu olabilir. Belki de Tolstoy, Hadislerin, Kur'an'ı açıklayıcı niteliğini hesaba katarak derlemesine bu adı vermişti.

Tolstoy'la karşılaşmak, sohbet etmek ister miydiniz?

Tolstoy'u rüyamda gördüm.
Öyle mi? Nasıldı?

Çok mutluydu. Ben de ruhunun ferahladığına hükmettim.
Kaç kere gördünüz?

Bir kere.

Ne yapıyordu?
Çok güzel bir mekanda, emin bir yerde, yeşil bir ovada oturuyor ve gülümsüyordu.

Konuştunuz mu?

Hayır.

Tolstoy hacc yolunda öldü

Tolstoy bir Müslüman olarak mı öldü yani?..

Tolstoy, 20 Kasım 1910 sabahı, Astapovo'daki ıssız bir tren istasyonunda vefat etti. Benim de kabul ettiğim görüşe göre, İstanbul'a, buradan da Mekke'ye gidecek, Hacc vazifesini yerine getirecekti. Ömrü vefa etmedi, maalesef.

Ne?!

Yeni ihtida etmiş Rus bir Müslüman'dan, Tolstoy'un Bulgaristan, Sofya'ya gitmediğini, İstanbul'a, Eyüp Sultan'a gelip, buradan Hicaz'a gitmek üzere yola çıktığını öne süren bir mektup aldım. Bu arkadaş, Tolstoy'un yaşam öyküsünün çok saptırıldığını belirtiyordu. Araştırmalarıma göre, Tolstoy'un pek de iyi geçinemediği, ilk yıllardan itibaren kavgalar ettiği eşinin bu saptırmalarda payı büyük. Düşünelim, Tolstoy niye Bulgaristan'a gitsin? Orada ne bulacaktı? Hiç.

Bilemiyorum, belki de?..

Tataristanlı Türkolog Prof. Dr. Elfine Sibgatullina, Tolstoy'un İstanbul'da yaşayan bazı alimlerle yazıştığını belirtiyor. Ve bu mektupların örneklerinin Tataristan'da bulunduğunu belirtiyor. Ben, Bayan Sibgatullina ile bağlantı kurdum ve bana Tolstoy'un İstanbullu Müslüman alimlere yazdıklarının birer özetini iletti. Tolstoy, İstanbul'daki alimlere şöyle diyor: "Sizleri çok takdir ediyorum. Sizlerle tanışmak, konuşmak, dertleşmek isterim. Ayrıca bu yazışmalardan büyük bir memnuniyet ve gurur duyuyorum..."

Röportaj: Murat Menteş, Gerçek Hayat, Sayı: 285, 7 Nisan 2006, s.20-21.

BİR USTA KALEM BAKIN NEDEN ÖLDÜ?
A. Mümtaz İdil



27.03.2010
Lev Nikolayeviç Tolstoy, bilindiği gibi Yasnaya Polyana istasyonunda öldü.
Öldüğünde karısıyla kavgalıydı.

Muhtemelen olay şöyle gelişmişti...

“Levoçka! Balkondaki çiçekler neredeyse kurumuş. Onlara biraz su versene!”
“Alyoşa’ya söylesene tatlım. Benim işim var.”
Aleksandr, evde getir götür işlerini yapan hizmetlidir (Ruslar sevimlilik olsun diye bazı isimleri değiştirirler yakın oldukları kişiler için: Aleksandr “Saşa, Alyoşa” olur, Lev, Tolstoy’da olduğu gibi “Levoçka” olur. Natalya, herkesin bildiği gibi “Nataşa” olur).
“Alyoşa çöpleri boşaltıyor şimdi... İşi var. Kalkıp sen sulayıver!”
“Ama hayatım, biz Alyoşa’yı bu işler için aldık. Çöpler bitince çiçekleri sular... Hemen kurumadılar ya.”
“Levoçka, sen de biliyorsun ki Alyoşa tam bir mujik. Çiçekleri sulayayım derken etrafı berbat eder, dallarını kırar çiçeklerin... Ne olur kalkıp sulasan?”
“Ama işim var diyorum Sofya...”
“Ne işin var?”
“Romanımı yazıyorum.”
“Kalk çiçekleri sula lütfen Levoçka. Ben Alyoşa’ya söylerim, senin yerine romanına devam eder.”
“...!!??”

Muhtemelen...
Çünkü büyük bir aşkla evlendiği karısının dırdırından ve kavgasından bıktığı için Yasnaya Polyana’daki malikanesinden çıkıp istasyona gitmiş, zatürre olmuş ve orada da ölmüş.
82 yaşındaki bu dev roman yazarı, romanını Alyoşa’ya bırakmadığı için mi öldü, bilinmez, ama işini önemsediği için öldüğü kesin.
Buna benzer bir diyalogu yıllar önce Siyah Beyaz gazetesinde yazmıştım da, Mete Akyol İstanbul’dan aramıştı: “Sabah gazeteleri tararken bu yazıya rastlamıştım ki karım seslendi: ‘Mete, çiçekleri sular mısın!’ diye...”

İş yapanın, kendi işini önemsediği kadar başkalarının işini önemsememesine muhteşem bir örnektir Tolstoy’un yaşadığı. Bakmayın yukarıdaki mizansene, birebir doğru olmasa da, Tolstoy’un karısıyla kavgası sonucu Yasnaya Polyana istasyonuna kaçıp, orada öldüğü doğrudur ve karısı ile kavgası yüzünden evden kaçtığı da...

Savaş ve Barış gibi bir romanı yazıp, içine de üç yüzden fazla kahraman koyarak, kuyrukları birbirine değmeden hepsini ayrı bir tip olarak yaratacak kadar müthiş bir beyin taşıyan bu adam, ne yazık ki “önemsenmediği” için ölmüştür.

Karısı, sürekli evde vasiyetnamesini aramıştır. Yorgun ve bitkin durumda yatağında uyuyor gibi yatan zavallı Tolstoy da tüm bu aramaları ölü gözlerle izlemek zorunda kalmıştır.

Topraklarının büyük bölümünü yanında çalışan mujiklere dağıttığı için de karısının her zaman bedduasını almıştır. Ama dualarla bedduaları topladığında, Tolstoy karlı çıkmıştır tabii ki...

Sözgelimi Anna Karenina romanının tek ilginç ve gerçeğe uymayan, dönemin eleştirmenlerinin de yüklendiği nokta ise, romanın kahramanlardan Levin ile Anna Karenina’nın aynı ortamlarda oldukları halde, hiç karşılaşmamalarıdır. Ama Tolstoy bunu, romanının orijinalliği olarak açıklar. Kiti’ye olan aşkının sönmemesi için Levin, Anna Karenina ile hiç karşılaşmaz...

Yasnaya Pollyana’ya dönersek yeniden; karısıyla kavga ettikten sonra Lev Nikolayeviç, yağmurlu ve soğuk bir havada, akşamüzeri evden çıkar ve kardeşi Marya Nikolayevna’nın evine gider. Çok halsizdir. Kardeşi merakla, “Evde her şey allak bullak galiba Levoçka,” der. “Seni görmek çok hoş, ama...”

“Evde durum tam bir felaket,” der Tolstoy ve ekler: “Hastayım. Üstelik bitirmem gereken bir de romanım var. Çok mutsuzum Marya...”
82 yaşındadır o sıra.

Kardeşine, karısının odaya girip vasiyetnamesini nasıl aradığını anlatır:
“Sofya Andreyevna sağlık durumumu sormak için içeri giriyor, uyuduğumu görünce de ortalığı karıştırıyordu. Halim olmadığı için kalkamıyordum. Çok korkunçtu.”
Hafif bir yemek yedikten sonra, eve gidermiş gibi kardeşinin yanından çıkar.

Ve gidiş o gidiş... Önemsenmediğini düşünmektedir büyük yazar. Dünya kendisini önemsemektedir, romanları elden ele dolaşmaktadır, ama o önemsenmediğini düşünmektedir. On altı yaşında aldığı sevgilisi Sofya ile artık çok ayrı dünyalarda olduğunu düşünmektedir. 82 yaşında bir çocuktur artık.

Aslında bu çok uzun bir hikayedir. Uzun ve acıklı bir hikaye.

William Saroyan’ın babasının New York’ta nar yetiştirip de, pazarda bir tane satamaması kadar hazin bir öykü.
Bu öykü de bir başka zamana.
Ancak şu kesin ki, işini önemseyen insanlar mutlaka bir başkasının işini de önemsemeli. Bu iş ne kendileri için ne kadar uyduruk ve önemsiz bile görünse.
Nasihat gibi oldu, ama böyle.
Küçük çocuğu için patik ve şal ören bir anne için dünyanın en önemli işi odur belki. Kalkın da sofrayı siz hazırlayın böyle durumda.
Çocuğu için pulları özenle dizen bir baba da, hayatının en önemli işini yapıyordur. Bırakın da çoraplar salonun ortasında kalsın o sefer...

Odatv.com

Tolstoy’un bilinmeyen yeni kitabı
Mümtaz İdil
15.01.2017



Kitap Rusya’da ilk kez 1886’da yayınlanıyor, hem Çarlık Rusyası hem Sovyet Rusya tarafından sansür uygulanması nedeniyle uzun yıllar bilinmemekteydi...

İki binli yılların başında, Seyhan Livaneli’nin genel müdür olduğu Halk Kültürlerini Geliştirme Gn.Md.lüğünde emekliliğimi beklerken, bir gün Kesim Danışman adında biri beni ziyaret etti.

On yılı aşkın bir sürelik arkadaşlığımızın o gün başladığını bilemezdim elbette.

Beni nereden bulmuştu, nasıl bulmuştu da birlikte çalışmayı önermişti anımsamıyorum. Belki anlattı ben unuttum belki de hiç sormadım.

Sovyetler Birliği döneminde Maksim Gorki’nin kurduğu Bilimler Akademisi “Jizn Zameçetalni Lyudei (Ünlü İnsanların Hayatı)” adlı bir dizi başlatmış. Bu diziyi Türkçe’ye kazandırmaya karar verdik.

Kesim Danışman ile Etkin Yayınevi adı altında birlikte çalışmaya başladık. Her seferinde yeni eserleri Türkçe’ye kazandırmak için yoğun bir uğraşa girdik. Hemen tüm kitaplarda “editor” olarak benim adım yer aldı. Neşe Taluy Yüce’nin Chopin gibi, sevgili Şule Türker’in “Napolyon”u veya yine sevgili Aysun Akkaya (Kalkan)’ın “Neron”u, yakın arkadaşım Nida Yılmaz’ın “Jeanne d’Arc”ı, oğlum Barış İdil’in “Kral Arthur”u gibi özgün biyografik romanlara da yer verdik, ama ağırlık SSCB Bilimler Akademisi’nin kitaplarından oluşuyordu.

GALİLEO’NUN HAYATI

Beni en çok zorlayan kitaplardan biri Galileo’nun hayatı oldu. İki nedenden zorladı: Birincisi, mutlaka Rusça’nın yanında Fizik de bilmek gerektiren bir kitaptı, ikincisi de oldukça didaktik yazılmıştı ve Türkçesi çok iyi olmayan bir Azeri kökenli bir Türk tarafından çevrilmişti (adını vermek istemedim).

Türkçe yayımlanmayan ilk kitabı bulduğumuzda çok sevindik. İşin garibi, kitap Rusça değil Osmanlıca yazılmıştı ve yazarı da Vala Nurettin’di. İlginç bir “bilimkurgu” romanıydı ve Baltacı ile Katerina arasında geçtiği söylenen büyük “aşkı” anlatıyordu. Zaman makinesiyle geriye giden yazar, o dönemi anlatıyordu. Türkçe ilk kez yayınlanıyordu.

Mozart, Galileo, Victor Hugo, Einstein, İbni Sina, Shakespeare, Jules Verne, Atatürk, Namık Kemal, Macellan, Pavlov, Demokritos, Moliere, Mikelangelo, Andersen, Puşkin ve aklıma gelmeyen birkaç yazar daha Rusça asıllarından Türkçe’ye kazandırıldı.

Ama geçenlerde bir kitap elimize geçti ki, bizi de çok şaşırttı: Tolstoy’un bugüne kadar Türkçe’ye çevrilmemiş Sokrates ile ilgili bir çalışması.

Tolstoy’a, Harkov’da yaşayan Aleksandra Mihaylovna Kalmıkova adında bir kadın elinde Sokrates üzerine kaba taslak bir çalışma ile gelir. Tolstoy bu çalışma üzerine eğilerek, “Yunan Öğretmen Sokrates” adlı kitabını yazar.

Şunu da söyler: “Bu, Sokates konusunda yazılmış mükemmel bir halk kitabı olacak ve ciddi bir ahlak öğretisi sunacak.”

Kitabın kabataslak metnini hazırlayan Kalmıkova, çalışmasına “Yunan Halkının Öğretmeni Sokrates” adını vermiştir, ama Tolstoy bunu değiştirir ve Sokrates’in yalnızca Yunan halkının değil, düyanın öğretmeni anlamına gelecek şekilde, “Yunan Öğretmen Sokrates” olarak değiştirir.

Kitabın editörü olarak Tolstoy, kitabın felsefi dilini basitleştirmiş, halk hikayelerinin diline yaklaştırmıştır.

Kitaptaki diyalogların çoğu ahlak sorularının cevapları niteliğindedir.

Tolstoy her bölüme özel bir isim vermiştir. Örneğin, “Nasıl Yaşamak Gerekir?”, “Halk Nasıl Yönetilir?”, “Hangisi Daha İyidir; Efendi mi, Kölesi mi?”, “Aile Yaşantısı Nasıl Olur?” vb.

Kitabın çevirisi bitti. Türkçe editörlüğü benim tarafımdan yapıldı ve bazı cümleler Rusça aslına uygun şekilde değiştirildi, basitleştirildi.

SANSÜR

Şubat ayı içinde Etkin Yayınevi tarafından piyasaya sunulacak olan kitapların arasında yer alacak olan “Yunan Öğretmen Sokrates”in Rusça tanıtımında kitabın bugüne kadar gözden uzak kalmasında Çarlık Rusyasının ve SSCB’nin döneminde kitaba uyguladığı “sansür”den söz edilmektedir.

Kitap Rusya’da ilk kez 1886’da yayınlanıyor, ama Tolstoy’un bazı dini-felsefi içerikli eserleriyle birlikte hem Çarlık Rusyası hem Sovyet Rusya tarafından sansür uygulanması nedeniyle uzun yıllar bilinmemekteydi. Ancak yıllar sonra, “Bilinmeyen Tolstoy” dizisi içinde yer alabilmiş.

Kitabın Rusça baskısının editorü şöyle bitiriyor tanıtım yazısını: “Yunan Öğretmen Sokrates kendi zamanını aşan, tüm zamanlar için geçerliliği olan bir eserdir. Yaşamlarının anlamını ve amacını merak edenler, bu kitapta kendileri için çok yeni, beklenmedik ve aradıkları doğru cevapları bulacaklardır. Bu kitap her yaş ve meslekteki insanın ilgisini çekecek bir kitaptır.”

Odatv.com
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder E-posta gönder Yazarın web sitesini ziyaret et
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> EDEBÎYAT Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com