EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Sabataycıların Hikayesi

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> OSMANLI TARİHİ
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Pzr Hzr 07, 2009 7:37 pm    Mesaj konusu: Sabataycıların Hikayesi Alıntıyla Cevap Gönder

Erhan Afyoncu/Bugün
Sabataycıların Hikayesi

Bütün bu işlerin başlangıcı ise 400 yıl önce "mesih" olduğunu iddia ederek ortaya çıkan sonradan görünüşte Müslüman olan Sabetay Sevi'ye dayanıyor.

İsrail'de yayınlanan bir gazeteye demeç veren Sabetay cemiyetinden lideri olduğu söylenen kişi, Türkiye'de 60 bin Sabetaycı olduğunu ve İsrail'e göç etmek istediklerini söyleyince Sabetayist tartışmaları tekrar başladı. Sabetaycılık, hakkında çok söz söylenen ancak fazla bilinmeyen veya yanlış bilinen bir konudur. Dönmeler ve Sabetay Sevi konusunda en önemli araştırmalar Gershom Scholem ve Abdurrahman Küçük'ün eserleridir.

Mesih Müslüman oldu

Sabetay Sevi, 17. yüzyılın ikinci yarı­sında İzmir'de mesihlik iddiasıyla ortaya çıkıp, İsrail rüyası gören Yahu­diler'i heyecanlandırmıştı. Dünyanın dört bir tarafındaki Yahu­diler, mesihlerinin kendilerini Filistin'e götüreceğine inanarak göç ha­zırlıklarına başladılar. Ancak ortalık karışıp, hadiseler Osmanlı yöneticilerinin kulağına gidince, Sabetay tutuklandı.

Bu yıllarda Osmanlı tahtında Avcı Mehmed diye anılan Dördüncü Mehmed vardı. Sabetay Sevi, 16 Eylül 1666'da Edirne'de devlet ileri gelenlerinin önünde sorguya alındı. Bir süre sorgulandıktan sonra Sabetay'ın denildiği gibi gücü varsa mucize göstermesi emredildi. Mesih çırılçıplak soyulacak ve okçular tarafından ok yağmuruna tutulacaktı. Eğer oklar vücuduna işlemezse Osmanlı yöneticileri, Sabetay'ın dediklerinin doğru olduğuna inanacaklardı.

Bunun üzerine Sabetay, hemen mesihlikten vazgeçti. Ken­disinin basit bir haham olduğunu, mesihlik işini Yahudiler'in ya­kıştırdığını söyledi. Tercümanlığını Yahudi iken Müslüman olmuş Hayatizâde isimli bir hekim yapıyordu. Hayatizâde Mustafa Fevzi "tek kurtuluş yolunun Müslüman olmasıyla mümkün olacağı"nı söyledi. Bunun üzerine Sabetay Sevi, Kelime-yi Şehadet getirerek Müslüman oldu ve Mehmed ismini aldı. Sevi sonradan yeni ismine ruhani bir anlam katmak için "Aziz"i de ekledi.

Sabetay'ın Müslüman olması, kendilerini İsrail'e götürece­ğini bekleyen Yahudiler arasında büyük bir şok tesiri yaptı. Sabetay, taraftarlarının dağılma­ması için her türlü yola başvurdu. Taraftarları efendilerinin du­rumunu Firavun'un sarayında kalan Hazreti Musa'ya benzeti­yorlardı. Ayrıca Sabetay'ın göğe çıktığı, Tanrı'nın emriyle yerini Türk kıyafetiyle dolaşan bir meleğe bıraktığı söyleniyordu. Yahudiler, mesihlerinin Müslüman olmasına çeşitli kılıflar uydur­dular.

Osmanlı yetkilileri, Müslüman oldu­ğunu zannettikleri Sabetay Sevi'nin İstanbul'da Kuruçeşme'de eski müritlerinden bir kısmını toplayarak, ayinler yaptığını haber alınca Sabetay, 1673'te Adriyatik kıyılarındaki Ülgün'e sürüldü. Sürgünden sonra Sabetay'ın taraftarlarının bir kısmı Sela­nik'te toplandı.

Kendi öldü adı kaldı

Sabetay Sevi, Eylül 1675'de Ülgün'de öldü. Taraftar­ları mesihlerinin ölümünden sonra da efendilerine bağlı kalmaya devam ettiler. Dönmelere göre Sabetay ölmemiş, dünyadan çekilmişti. Taraftarları mesihlerinin ölümünden sonra 1689'da ikiye, 1720'de de Karakaşlar, Kapanîler ve Yakubîler olmak üzere üçe bölündüler. Dönme diye adlandırılan bu gurup, uzun süre toplum içerisinde Müslüman görünürken, kendi içlerinde inançlarını muhafaza ettiler. Ancak bir kısmı zamanla tamamen eski inançlarından koparak Müslü­manlaştı. Bir kısmı da Sabetay Sevi'nin bıraktığı mirası hâlâ de­vam ettiriyor.

19. Yüzyıl'da Selanik'te 5000 Sabetaycı vardı

Türkiye'de dönmelerle ilgili komplo teorileri bitip tükenmek bilmiyor. Eskiden bu

teorileri muhafazakâr kesim üretirdi. Şimdi modaya solcular da uydular. Bu iddialar yanlış bilgilendirme ve kafaları karıştırıp, insanları uyutmaktan ileri gitmiyor. Televizyon programlarında Türkiye'de 1.5 milyon dönme olduğu bile iddia edildi. Şimdi ise 60 bin kişi olduğu söyleniyor. 19. yüzyılda Selanik'te bulunan İngiliz konsolosu Charles Blunt dönmelerin sayısını 1839'da 5 bin olarak verdiğine göre günümüzde Türkiye'deki Sabetaycı sayısının da çok fazla olmaması gerekir
aktifhaber

Anadolu, “Büyük Selanik” Olacak mı?
Oğuz Gürses



[ Şu “Taraf Pavyonu”nun müdürü Ahmet Altan alem adam...

Yazılarına genellikle iyi başlıyor ve çok kötü bitiriyor...

Türkçeyi iyi kullanıyor...

Hadiseleri iyi gözlüyor ve bu hadiselerdeki matraklıkları/çelişkileri çok iyi görüyor...

Ama... ]
(*)

Sözleriyle başlayan yazımda Ahmet Altan’ın yukarıda saydığım “iyi vasıfları”nı bağımsız bir gazeteci/yazar/aydın gibi kullanmadığını, genellikle iyi başladığı yazılarını [bir “görevli” bıkkınlığıyla aynı sebebe veya sonuca bağlayarak bitiriyor.] tespitini yaparak, bunu bir yazısını tahlil ederek göstermiştim...

Aslında Ahmet Altan ve Taraf gazetesi, “hazmede hazmede, hazmettire hazmettire” TC’yi “AB-D” planları” doğrultusunda dönüştürme eyleminde önemli bir misyona sahip...

Özal’ın aynı program doğrultusunda TC’yi dönüştürme harekâtı, Taraf dergisinin sözcülüğünü yaptığı Anadolu Kurtuluş Hareketi’nin merkez gücü olan İBDA Fikriyatı bağlılarının oluşturduğu direnişle defedildi...

Ve bu durum kayıtlara geçtiği için, aynı sinsi dönüşüm plânı, bu defa AKP eliyle yeniden uygulamaya konulduğunda bu ihanet planına koçbaşı görevi yapacak gazetenin ismini de logosunu da taklid ederek işe başladılar...

Bizim inancımıza göre “tesadüf”, hayatta herhangi bir yeri ve rolü olmayan zihinsel/zihnî bir kavramdır...

Yani Taraf gazetesinin isim ve logosunun aynen taklid edilmesi, basit bir “tesadüf” eseri değildir...

Dünyada isim ve logo kıtlığına kıran mı girdi de, başka isim, başka logo mu kalmadı da; bula bula Özal ihaneti’nin önünü kesmede öncü/sözcü rolü olan bir derginin ismini kullanıyorsun?

Ayrıca bu seçimde bize uzatılan “havuç”u farketmediğimiz de sanılmasın...

Gelelim “Müdürüm”ün “Büyük Selânik” (**) başlıklı yazısına:

[Artık hepimiz ucundan kenarından “yapay bir görüntüyü” gerçek zannettiğimizi hissetmeye başladık.

Bizim seksen yıllık cumhuriyet bir “sahtelikler” cumhuriyeti.

Mustafa Kemal, Selanik’te doğmuş, askerî okullarda nispeten “Batılı” bir eğitim almış, Sofya’da ataşelik yapmış, Almanya’yı görmüş genç bir generaldi cumhuriyeti kurduğunda.

Okuduklarımdan anlayabildiğim kadarıyla iki büyük tutkusu vardı.

Birincisi “lider” olmak.

İkincisi de, ta gençliğinden beri söylediği gibi Osmanlı’nın diğer topraklarından vazgeçip Anadolu’da büyük bir Selanik yaratmak.

Güzel kadınlar, şık beyler, balolar, danslar, temiz evler, çiçekli bahçeler, köylerde vals çalan orkestralar, kahve ve konyak kokan cafeler, beyaz örtülü lokantalar...

İlk amacına ulaştı.

Türkiye Cumhuriyeti’nin (..) lideri oldu.

Bir devletin liderliğini ele geçirmek zordur ama bunu yapabilecek yetenekleri vardı ve başardı.

İkincisi ise “zordan” daha zordu.

Yüzlerce yıllık gelenekleri yıkmak ve başka bir tarihin, başka bir mücadelenin, başka bir kültürün sonucu olan bir ülkeyi burada yeniden kurmak öyle bir “kişinin” kararıyla olacak iş değildi.

Onun hayalindeki ülke (..) Anadolu’nun geleneklerine, ne de Müslümanlığın inançlarına uyuyordu.

Sanırım bütün diktatörlerin düştüğü hataya düşüyordu.

İstediği şeyin “iyi” olduğuna inanıyordu ve önerdiği “iyiliğin” kabul edilmemesine sinirleniyordu.

Zorla “şapka” giydirdi, zorla Batı müziği dinlettirdi, zorla dans ettirdi.

Ama bu iş “zorla” olacak bir iş değildi.

Onun hayal ettiği ülkeyle, yönettiği ülkenin gerçekleri birbirini tutmuyordu.

Bütün baskıya, gazetelerin bütün yayınlarına rağmen yönettiği insanlara “yabancı” biri olarak kaldı.

Birçok açıdan muhalefetle karşılaştı.

Müslümanlar, bu “Batılı” hayat tarzını reddediyorlardı ve emirle “Batılı” olmaya yanaşmıyorlardı.

Kürtler, kendilerine Kurtuluş Savaşı sırasında söz verilen “eşitliği” istiyorlardı.

(..)

Onu ürkütecek kadar gerçek kökleri olan direnişlerdi bunlar.

Sanırım hem ürktü hem öfkelendi.

Korkunç bir baskı uyguladı.

(..)

Orduyla ve sivil bürokrasiyle bütün ülkeyi denetimi altına aldı.

Ve çok istediği Selanik’i, büyük şehirlerin yeni zenginleri ve bürokratlarla yarattı.

Artık “Atatürk” olan Mustafa Kemal’i memnun edecek göstermelik bir “Selanik” yaratıldı memleketin küçük bir parçasında.

Geride kalan kısımlar da, “yeni Selaniklilerin” esiri durumuna düştü.

İnsanlar kendi ülkelerinde bir söz hakkına sahip olamadılar.

Kürtler, Müslümanlar, demokratlar, solcular devletten dışlandılar.

Bu “Selanikleşme” hareketine “Atatürk ilke ve inkılâpları” adı takıldı ve bunlara uymayanlar “devlet düşmanı” ilan edildi.

Biz bugün hâlâ Türkiye’de “Selaniklilerle” Anadolulular mücadelesini yaşıyoruz. ]


Nasıl?

Buraya kadar bu ülkedeki “İslâmcı”ların 86 yıldır söylediklerinden kabaca aparılmış ve içine bir takım sinsilikler (meselâ “demokratlar” gibi) yerleştirilmiş yakın tarih doğrularından bir demet...
Burada yeni olan tek şey... Bunları Ahmet Altan’ın da söylemiş olmasından ibaret...

(Bu doğrular bu ülkede 86 yıldır söylenir ve söyleyenlerin başına bin türlü belalar açılırken, Ahmet Altan’ın pederi Çetin Altan hem söylenen doğruları ve hem de söyleyen müslümanları alaya alıp madara etmeye çalışıyordu.)

Şimdi bizim “ecmain takımı” yazıyı buraya kadar okudular ya, hepsi mest...

“Yahu dıurun, bu daha maçın ilk yarısı; sonuç ikinci yarıda belli olur” desen de...

Klavye başına çömen “ecmain”ler Ahmet Altan’a “tebrikler teşekkürler Allah senden bin kere razı olsun ahmet abem benim”ler yağdırıyorlar...

İnanmıyorsanız, bu yazıların yapıştırıldığı “ılımlı islâmcı” sitelerin okuyucu yorumlarına bir göz atın.


Halbuki her yazısının ikinci yarısında olduğu gibi, bu yazısında da Ahmet Altan, bütün sünsiliği ile “Kendilerine Kemallist, Atatürkçü, ulusalcı” gibi sıfatlar takan “Küçük Selaniklileri” uayandırmaya çalışıyor:

[Bırakın bu irtica, laiklik, Atatürkçülük safsatalarını artık... Görmüyor musunuz? RTE sayesinde Atatürk’ün en büyük rüyası; en büyük muhaliflerinin unutulmaz katkılarıyla gerçek oluyor... Anadolu, ”Büyük Selanik” oluyor... Susun ve bekleyin yüce kosmos hepimize yeni bir Atatürk göndermiş kıymetini bilelim. Uyandırmayın kerizleri... Bozmayın şu güzelim işi , sıkın biraz dişi...RTE’nin AKP’si “hazmede hazmede hazmettire hazmettire" Anadolu’yu “Büyük Selanik“ yapıyor... Baksanıza artık camilerin ve okulların yanına meyhaneler, kerhaneler, dikotekler, gece kulüpleri rahatça açılıyor... Zina suç olmkltan çıkalı yıllar oldu... Kumar sözde yasak ama, 90 lira ceza ödemeyi göze alana yasak masak kalmıyor... Ülke fuhuş ve uyuşturucu cennetine döndü... Bunlara karşı çıkan partililerin ismini hemen çizmiyor mu saytın RTE? Niye salaklık edip işi bozmaya çalışıyorsunuz ey Atatürkçüler, Çağdaşlar, ilericiler, Masonlar Roteryanlar Lionslar ulusalcılar?] manâsına gelen şeyler yazıyor....

“Yok canım, Ahmet abimiz böyle şeyler yazmaz”...

Yazmaz tabiî ey “ecmain takımı”... Bulmuş sizin gibi safoşları hiç uyandırır mı?

Bakın yukarıda kodlarını çözerek açık açık yazdığım şeyleri, o nasıl şekere bulayıp, masal kıvamında anlatıyor:


[Atatürkçüler, “bizim önerdiğimiz güzel ve iyi bir şey, neden buna karşı çıkılıyor” diyorlar.
(..)
Ama bunun zorla olamayacağını, emirle gerçekleşemeyeceğini, hayatın kendi doğal akışı içinde biçimlenmesi gerektiğini kavrayamıyorlar.

Cumhuriyet tarihi boyunca ezilen, dışlanan Müslümanlar, Kürtler, demokratlar, solcular şimdi haklarını istiyorlar, “Selanikleşme” hayali uğruna yaşadıkları baskılardan kurtulmaya uğraşıyorlar.

Kürt açılımı, muhafazakârların zenginleşip örgütlenmeleri, demokratların seslerini yükseltmeleri, değişen koşulların sonucu olarak yaşanıyor.

Mustafa Kemal’in çok istediği o “güzel kokan memleketin” yaratılması şimdi artık mümkün gözüküyor ama bunu buranın halkı, kendi isteğiyle, artık böyle bir hayata hazır olduğu, zenginleştiği, dünyayla ilişkiler kurduğu için gerçekleştirecek.

İşin belki de en “şakacı” yanı ise şimdi buna “Atatürkçüler”in karşı çıkması.

Çünkü onlar hâlâ bunun “Müslümansız, Kürtsüz, demokratsız, solcusuz” olacağını sanıyorlar.

Atatürkçülere aslında bir müjde verebilirim, istediğiniz gerçekleşecek ama bunu halk kendine uygun biçimde yapacak.

Bırakın da yapsınlar.]

Şimdi siz söyleyin; haksız mıyım?

Haksızsam; “hazmede hazmede, hazmettire hazmettire”, “Beraber yürüdük biz yollarda beraber ıslandık yağan yağmurda” şarkısına devam.

Veya...

Bu çizginin 1980’li yıllardan beri söylediği Büyük Doğu Marşı’ korosuna katılacaksınız:

[Büyük Doğu Marşı

Allahın seçtiği kurtulmuş millet!
Güneşten başını göklere yükselt!
Avlanır, kim sana atarsa kement,
Ezel kuşatılmaz, çevrilmez ebet.

Allahın seçtiği kurtulmuş millet!
Güneşten başını göklere yükselt!

Yürü altın nesli, o tunç Oğuz’un!
Adet küçük, zaman çabuk, yol uzun.
Nur yolu izinden git, KILAVUZ’un!
Fethine çık, doğru, güzel, sonsuzun!

Yürü altın nesli, o tunç Oğuz’un!
Adet küçük, zaman çabuk, yol uzun.

Aynası ufkumun, ateşten bayrak!
Babamın külleri, sen, kara toprak!
Şahit ol, ey kılıç, kalem ve orak!
Doğsun BÜYÜK DOĞU, benden doğarak!

Aynası ufkumun, ateşten bayrak!
Babamın külleri, sen, kara toprak! ]
(***)

Kısaca tercihiniz birinci şıksa; iç ve dış düşmanlarımızın zor ve zorbalığın her çeşidini deneyerek “Büyük Selânik” haline getiremedikleri şehid kanlarıyla yoğrulmuş Anadolu’yu, ahmak ıslatan yağmurlarında “beraber yürüdüğünüz” hainlerlerle birlikte kendi ellerinizle “Büyük Selânik” haline getireceksiniz...

Veya ikinci şıktaki “Büyük Doğu Marşı” söyleyenlerin korosuna katılarak Hazreti Adem’den bu yana şehid olmuş mü’minler topluluğuyla birlikte Anadolu’yu yeniden Büyük Doğu’nun merkezi haline getirilmesinde katkınız, emeğiniz, alınteriniz olacak...

* Bkz. {“Çinliler, Türkler, Kürtler...” Batılılar ve Ahmet Altan]başlıklı yazım, Baran dergisi..
** Ahmet Altan/Taraf gazetesi.
*** Çile/Necip Fazıl Kısakürek

Kaynak: Baran dergisi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> OSMANLI TARİHİ Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com