EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

KKTC

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> İSLÂM DÜNYAS!
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Pzr Tem 04, 2010 7:06 pm    Mesaj konusu: KKTC Alıntıyla Cevap Gönder

"Ben, Türk Askeri'nin başı önüne eğik, şehitlerin kemiklerini torbalara doldurup, Ada'dan ayrıldığını görmek istemem. Öleyim, ama öyle bir günü görmeyeyim."
Rauf Denktaş

Eski İngiltere Dışişleri Bakanı: Kıbrıs bölünmeli, Türk tarafı tanınmalı
03 Ekim 2017



"Müzakerenin başarılı olabilmesi için her iki taraf da kazanım elde etmeli"

Eski İngiltere Dışişleri Bakanı Jack Straw, Kıbrıs'ta iki toplum temelinde tek bir devletin kurulması amacıyla yürütülen birleşme görüşmelerini 'saçmalık' olarak nitelendirerek, son verilmesi gerektiğini ve ihtilafın çözümünün bölünmeden geçtiğini yazdı.

Independent'a bir makale yazan Straw, Avrupa Birliği'nin (AB) 2004 yılında çözüm girişimlerinin sonucundan bağımsız olarak Kıbrıs'ın tamamını üye olarak kabul etmesini "bugüne kadar aldığı en kötü stratejik kararlardan biri" olarak nitelendirdi.

Eski bakan, "Buradaki temel sorun, Kıbrıslı Rumları anlaşmayı kabul etmeye teşvik edecek bir unsurun olmamasıdır. Avrupa Birliği (ne yazık ki İngiltere'nin de rızasıyla), Türk tarafıyla bir anlaşma olsun ya da olmasın Kıbrıs'ın 1 Mayıs 2004'te AB'ye katılmasını kabul ederek, bugüne kadarki en kötü stratejik kararlarından birine imza atmıştır" dedi.

"Kıbrıslı Türklerle siyasi eşitliği kabul etmek demek ellerindeki güçten feragat demektir"

Straw makalesini şöyle sürdürdü:

"Bir müzakerenin başarılı olabilmesi için her iki tarafın da bir kazanım elde etmesi gerekir. Ancak Kıbrıslı Rumların gözüyle bakıldığında Kıbrıslı Türklerle siyasi eşitliği kabul etmek demek ellerindeki güçten feragat etmek demektir. Eğer bu sürecin sonunda ödül olarak AB üyeliği verilecek olsaydı, benim görüşüme göre, anlaşmaya da varılabilirdi. Ancak bu ihtimalin ortadan kalkması, bizi hiçbir Rum liderin anlaşmaya seçmen desteği sağlayamayacağı gerçeğiyle yüz yüze bırakıyor. Artık uluslararası toplumun bu gerçeği kabul etmesinin ve adanın bölünmesini tanımasının zamanı geldiğini düşünüyorum. Bunun, iki toplumun ilişkilerinin iyileşmesine, atlıkarınca misali asla varılamayacak bir anlaşma için müzakere masasında dönüp durmaktan daha çok katkı yapacağına inanıyorum."

Straw, Kıbrıs'ın AB üyesi olduğu tarihte İngiltere'nin dışişleri bakanlığını yürütüyordu. Straw, İşçi Partisi hükümetinde 2001 ile 2006 yılları arasında dışişleri bakanlığı yapmıştı. Straw, daha önce de çeşitli vesilelerle Kıbrıs'ta görüşmelerin sonuçsuz kalması halinde bölünmenin gündeme getirilmesi gerektiğini savunmuştu.

BBCT
ETİKETLER
jack straw İngiltere kıbrıs ab


"Neden ateşin üzerinde yaşıyoruz biliyor musunuz? Neden Ada’yı bırakıp İngiltere’de veya Türkiye’de keyfimize bakmıyoruz? Çünkü Ada’daki varlığımız Türkiye’nin ve Türk ulusunun savunması için hayati önemdedir. Biz mücadelemizi Türk olarak görev sayıyoruz..."
Rauf Denktaş

Mümkün olsa da imam, Denktaş’a sorabilse...



Bugün cenaze törenine katılarak Denktaş’ı övmek zorunda kalacak olan birtakım önemli (!) zevat zamanında “Ver kurtul” baskısına boyun eğmediği için kendisini linç etmeye kalkışmıştı.

Şimdi gözyaşı dökecekler

Bugün toprağa verilecek olan KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, 2002-2006 arası Annan Planı’na karşı çıktığı için “Yes be annem” cilerin boy hedefi haline gelmişti.

Bölücülerden yandaş basına dek, herkes ona saldırmıştı.

Söylemedikleri kalmamıştı

Her türlü eleştiri sınırını aşan bu kesimler, Denktaş’a hakaretler yağdırıp linç operasyonuna soyunmuştu. Şimdi dava adamı olarak övdükleri Denktaş’ın ne ahlaksızlığı kalmıştı, ne pişkinliği... Denktaş, AKP’nin de hedefindeki isim olmuştu.

Denktaş adı tarihe kazındı

DenktaŞ’ın naaşı bugün saat 10.00’da, Türkiye’den de çok geniş bir katılımın olacağı törenle Cumhurbaşkanlığı Sarayı’ndan Selimiye Camisi’ne götürülecek. Rauf Denktaş bağımsızlıktan taviz vermeyen duruşuyla asla unutulmayacak.

Yes be annemcilerin hedefiydi...

Annan Planı’nın Kıbrıs Türkü için ‘yok olma’ anlamına geleceğini savunan Denktaş, “Yes be annem” blokunun çok ağır hakaretlerine maruz kalmıştı.

Kim ne demişti

- Başbakan Tayyip Erdoğan: Yaşına saygı gösteriyorum. Git ne yapıyorsan Kıbrıs’ta yap.

- Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de, aynı dönemde Annan Planı’nı savunmuş, Denktaş’ı uzlaşmazlık”la suçlamıştı.

- Perihan Mağden-Radikal: Tıkaç Denktaş, büyük bir paranoya profesörü, mide bulandırıcı... Her şey bir yere kadar...

- Hadi Uluengin-Hürriyet: Radikal süper bir ’Pişkin Denktaş’ başlığı atmıştı. Bu söz Denktaş için sonsuz ’kibar’ kalıyor

- Ayşe Özgün, köşesinde Denktaş ile danışmanı Mümtaz Soysal’ı “utanmazlık” ve “Atatürk yolundan ayrılmak”la suçladı.

- Koray Düzgören-Yeni Şafak: Kıbrıs davasının sembol ismi Denktaş aslında kontrgerillanın beslediği bir katil...

Büyük dava adamını lince kalkışmışlardı

Son yolculuğuna uğurlanacak olan Denktaş, 2002-2006 arasında Annan Planı’na karşı çıktığı için “Yes be anem”cilerin hedefindeki isim olmuştu.

Haber : Ceyhun Bozkurt

Ömrünü Kıbrıs Türklerinin var olma savaşına adamış, büyük dava adamı, KKTC’nin kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş için vefat ettiği cuma gününden bu yana Türk dünyası yasta.

Gazetelerde, televizyonlarda Denktaş’ın şanlı mücadelesi gündemin baş köşesinde. Merhum Denktaş için bugün övgüler yağdıranlar arasında 2002’den 2006’ya kadar şahsına karşı adeta linç operasyonu başlatanlar da var.

Annan Planı’nın Kıbrıs Türkü için yok olmak anlamına geldiğini “Yes be anem” cilere karşı bas bas bağıran Denktaş’ı devre dışı bırakma amacındakiler büyük dava adamına akla hayale gelmeyecek hakaretlerde bulundu. Rauf Denktaş’a gazete manşetlerinden layık görülen sıfatlardan bazıları şöyle:

RADİKAL (06.12.2002)

BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın Kıbrıs’ta çözüm için hazırladığı plana itirazları içeren belgelerin teslim süreci skandala dönüştü. Rum tarafı önceki gün sunduğu cevabını, KKTC lideri Denktaş’ın yazıyı taahhüt edilen zamanda vermediği anlaşılınca geri çekti. BM’den önce ’Yanıt, teknik sebeplerle ulaşmadı’bilgisi geldi; Türk tarafı bunu yalanladı. Sabrı taşan kuruluş KKTC’yi protesto etti. Denktaş’ın yarattığı iki günlük gerilim, nihayet akşam saat 18.30’da iki tarafın aynı anda yazılarını teslim etmesiyle noktalanmış oldu.

‘MİSTER NO’ tedirginliği
Vatan (09.02.2004)

Denktaş’ın Annan’a ‘hayır’ diyerek görüşme masasından kalkma ihtimali piyasayı gerdi

Perihan Mağden - Radikal

Tıkaç Denktaş, Büyük paranoya profesörü, mide bulandırıcı... “ Tüm bunların hepsi Denktaş Annan belgesini 12 Aralık’ta ve sonra imzalamadığı için. Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi 12 Aralık’ta kendilerince bir zafer elde etti. Çünkü Türkiye tarih için tarih bile alamazken Rum Kesimi üyeliği garantilemişti. Ama hem Rumlarda hem de bizim medyada çözüm için bir telaştır gidiyor. Olmuşken tam olsun. Kuzey Kıbrıs Türkiye’den temelli koparılsın. Artık Kıbrıs halkının Büyük Kıbrıs Tıkaçı’ndan, canına TAK etmiş vaziyettedir. Başkanlık Sarayı’nın önünde binlerce kişi “HAİN DENKTAŞ!” diye bağıracak hallere düşmüş durumda.

Hadi Uluengin Hürriyet
(27.04.2004)

Referandum ertesi, ‘Radikal’ süper bir ’Pişkin Denktaş’ başlığı atmıştı. Aslına bakarsanız, ’Mister No’nun hem kel, hem fodul tavrını tanımlamak için bu ’pişkin’ lafından çok daha oturaklı ve tumturaklı deyimler Türkçe’de ibadullah? Ama anlaşılan, sevgili İsmet Berkan, gazete genel yönetmenliğinin zorunlu kıldığı ’mesafeli nezaketi’ elden bırakmayarak yukarıdaki sıfatla yetinmiş. Oysa, Denktaş için ‘pişkin’ sözü gerçekten sonsuz ’kibar’ kalıyor.

Hakaret yarışı

Denktaş’a reva görülen bu sıfatlar tabii ki yukarıdaki örneklerle sınırlı değil.

Yeni Şafak yazarı Koray Düzgören’e göre Kıbrıs davasının sembol ismi Denktaş aslında kontrgerillanın beslediği bir katil. Kıbrıs’taki Türk direnişi ise derin devletin işi. Denktaş’ın bugün direnmesinin nedeni ise geçmişte yaptıklarının hesabını verememe korkusu. Kıbrıs’ta ve Türkiye’de Türk düşmanlığı yürütenler kendilerini bugünlerde o kadar güçlü hissediyorlar ki her istediklerini yazabiliyorlar.

Fatih Altaylı ise “Bozmayın Denktaş’ın düzenini” diyor ve Kuzey Kıbrıs’ı Denktaş’ın ailece hortumlayarak talan ettiği için çözüme karşı olduğunu iddia ediyor.

Hürriyet Gazetesi yazarı Cüneyt Ülsever Türk medyasında bir ilke imza atmayı başararak Türkiye’nin halen vermekte olduğu uluslararası bir davaya müdahil oldu. Rumların topraklarını Türklerin işgal ettiğini, Türkiye’nin bunlar için tazminat ödemesi gerektiğini belirten Ülsever, 20-30 milyar doları bulan tazminatı Denktaş’la Mümtaz Sosyal’ın nasıl ödemeyi düşündüğünü sormuştu.

Erdoğan “Türkiye’de konuşma” demişti

Kıbrıs’ta 24 Nisan 2010’da gerçekleşen Annan Planı’yla ilgili referandum öncesinde Kıbrıs Türkünü tuzağa karşı uyaran ve “Vatan namustur, satılamaz” diyerek “Hayır” oyu vermeye çağıran Denktaş, Başbakan Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün de hedefindeki isim olmuştu.

Erdoğan, Denktaş’a “Yapılacak bir şey varsa buyur Kıbrıs’ta onu yap. Ne anlatacaksan Kıbrıs’ta anlat” demişti.

Referandum sonrasında Denktaş yaşanan hükümet krizinde kilit isim olarak adı geçen ve “Tayyip Erdoğan’ın adamı” olduğunu söyleyen müftü Ahmet Yönlüer’le ilgili soru yöneltmiş, Erdoğan KKTC’de hükümet bozulunca bunun faturasını Türkiye Cumhuriyeti hükümetine kesmek çok çirkindir, ahlâki sınırların dışında bir şeydir” cevabını vermişti.

KKTC’nin etkili gazetecilerinden Başaran Düzgün, 2008’de yayımladığı kitabında, 2004’te New York’ta düzenlenen Kıbrıs görüşmelerinde dönemin Dışişleri Bakanı Gül’ün, Uğur Ziyal aracılığıyla Denktaş’a, ‘Benim dediğim olacak’ ültimatomu verdiğini yazdı. Kitapta ayrıca Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD Başkanı George W. Bush’a, “Denktaş’ı biz hallederiz” dediği iddiası da yer alıyor.

Kaynak: http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/habergoster.php?haber=62071

Rauf Denktaş Vefat Etti
13 Ocak 2012



Şu sözleri dünya durdukça hatırlanacak: "Bağımsızlıktan vazgeçmek Şerefsizliktir"

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti
Yakındoğu Üniversitesi Hastanesinin yoğun bakım servisinde 9 Ocak Pazar gününden bu yana tedavi gören KKTC'nin 1. Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, vefat etti.

Ömrünü Kıbrıs davasına ve Kıbrıs Türklerinin devlet sahibi olmasına adayan Denktaş, 27 Ocak 1924 tarihinde, bugün Kıbrıs Rum kesimi sınırları içinde bulunan Baf bölgesinde doğdu.

1,5 yaşındayken annesini kaybeden Denktaş, Hakim Mehmet Raif Bey'in en küçük oğlu. Anneannesi ve babaannesi tarafından büyütülen Denktaş, 1930 yılında eğitim için İstanbul'a gönderildi.

Arnavutköy'de ilkokuldan liseye kadar eğitim veren Fevzi Ati Lisesi'nde yatılı okumaya başlayan Denktaş, ortaokuldan sonra Kıbrıs'a döndü ve liseyi Kıbrıs'ta bitirdi.

Denktaş, 1941'de Lefkoşa İngiliz Okulundan mezun olduktan sonra Mağusa'da tercümanlık, mahkemede memuriyet, sonra bir yıl da İngiliz Okulunda öğretmenlik yaptı.

1944'te British Council'dan burslu olarak İngiltere'de hukuk tahsili yapan ve 1947 yılında Lincoln's Inn'den mezun olan Denktaş, aynı yıl Kıbrıs'a dönüp avukatlığa başladı.

1949 yılı yaz aylarında savcılık yapmaya başlayan Denktaş, aynı yıl Aydın Hanım'la evlendi.

Denktaş, 27 Kasım 1948 tarihinde Kıbrıs Türklerinin düzenlediği ilk mitingde Dr. Fazıl Küçük ile beraber hatiplik yaptı. 1942 yılında Dr. Fazıl Küçük'ün yayımlamaya başladığı Halkın Sesi gazetesinde, babasından ve onun milliyetçi arkadaşlarından işiterek öğrendiği "Türk Haklarının İngilizler tarafından gasbedildiği" konularının ele alındığını gören Denktaş, Dr. Küçük'le tanışarak, Halkın Sesi'nde imzalı veya imzasız, bazen Akın Yılmaz adı altında yazılar yazmaya başladı. Bu ilişki Denktaş'ın Londra'da tahsil yıllarında da devam etti. Denktaş, Ada'ya döndükten sonra lider Dr. Küçük'ün yanında yakın bir dost ve gerektiğinde danışman olarak çalıştı.

Denktaş, 1948 yılında zamanın Kıbrıs Valisi tarafından kurulan Anayasa Konseyi'nde üye olarak çalıştı. Rum kilisesinin baskısı altında Konsey'e katılan Komünist Akel Partisi Konsey'den çekilince Meclis kapatıldı. Türk temsilcilerin ısrarlı talepleri sonucu Hakim Mehmet Zeka Bey'in başkanlığında "Türk İşleri Komisyonu" kuruldu, Rauf Denktaş bu komisyonda da çalışarak, İngiliz Müstemleke İdaresi'nin gasbettiği hakların iadesi için bir raporun hazırlanmasında nazım rol oynadı. Hükümetin kabul ettiği bu raporda öngörülen yasaların yapılabilmesi için Başsavcılığa görev verildi, ancak Başsavcılıkta bir Türk savcı yoktu. Liderliğin talebi üzerine 1949'da Denktaş Hukuk Bürosundan ayrıldı ve az maaşla savcı yardımcısı oldu.

Birkaç yıl içinde tamamlanması gereken yasalarla ilgili çalışmalar 1954 yılına kadar uzadı. Bu arada Denktaş Savcılığa terfi etti. 1954'te Kıbrıs'ta yeraltı örgütünü kuracak olan bazı kişiler, Yunanistan'dan Ada'ya gizlice girerken yakalandı. Bunların takibi ve yargıya havalesiyle Denktaş'ın görevi daha da önem kazandı. 1957 sonunda İngilizlerin Ada'yı 5-10 yıl içinde Yunanistan'a devredeceğini gören Denktaş, Savcılıktan istifa ederek, Dr. Küçük'ün yanında fiili rolünü aldı.

Hükümetteki görevinden istifa ettikten sonra toplum problemlerinde daha aktif rol oynamaya başlayan Denktaş, 1957 sonlarında Kıbrıs Türk Kurumları Federasyonu Başkanlığına seçildi. Aynı yıl Rumların Atina'dan sevk ve idare edilen EOKA yeraltı teşkilatının saldırıları karşısında etkin bir kuruluşa olan ihtiyacı gören Denktaş, iki arkadaşı ile Kasım 1957'de Türk Mukavemet Teşkilatını (TMT) kurdu. Bu teşkilat o güne kadar var olan Volkan Teşkilatı'nın yerini aldı ve kısa bir zaman içinde, Denktaş'ın ısrarlı talepleri sonucu olarak Türkiye'nin uzman kişileri tarafından EOKA'ya cevap verebilecek etkin bir Mukavemet Teşkilatı haline getirildi.

Halkın Sesi gazetesinin haftalık İngilizce nüshasının hazırlanmasında da önemli rol oynayan Rauf Denktaş, 1958'de büyük ölçüde artan EOKA saldırıları karşısında Türk Mukavemetinin etkili şekilde görev yapmasını sağladı. TMT'nin yayın organı olan Nacak gazetesi Denktaş'ın gazetesiymiş görüntüsü içinde Kıbrıs Türklerine yön gösterdi, mukavemet telkin etti. Nacak'ın son yazı işleri sorumlusu da Alper Faik Genç idi. Türk Hükümetinin, bir ayda yüze yaklaşan Türk kayıpları karşısında kararlı çıkışı ve aynı yıl Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda rahmetli Fatin Rüştü Zorlu'nun Yunanlı karşıtı Averof'u mağlup etmesi sonucu Yunanlılar Kıbrıs'ta eşit şartlarda bir ortaklık Cumhuriyeti kurulmasına razı olmuş göründüler. Dr. Küçük ve Rauf Denktaş bu genel kurul toplantısında kulis faaliyeti yaptılar. 1959'da Zürih Anlaşması'nın hazırlanmasında Rauf Denktaş'ın perde arkasında etkin rolü oldu. Türkiye'nin garantisinin 650 kişilik bir alayla "etkin ve fiili" bir duruma getirilmesi Denktaş'ın ısrarı ve Dr. Küçük'ün de onu desteklemesiyle mümkün olmuştur.

Aynı yıl Londra Konferansı'na katılan Türk heyetinde de yerini alan Denktaş'ın Fatin Rüştü Zorlu'ya "Makarios bu anlaşmaları er geç yıkacak ve Enosis yoluna çıkacaktır. Burada bir rol oynamaktadır. İleride bu anlaşmaların kendisine zorla kabul ettirildiğini savunarak ortaklığı bozacaktır" mealindeki değerlendirmesi, ne yazık ki ortaklık Devletinin kuruluşu ile gerçekleşmiş ve 1963'de Kıbrıs'ta Enosis uğruna tedhiş yeniden başladı.

-Gizlice sandalla Ada'ya girerken tutuklandı-

16 Ağustos 1960 tarihinde 650 kişilik Türk Alayı Magosa Limanı'na ayak bastı. 1963 olaylarından sonra Denktaş temaslarda bulunmak üzere Ankara'ya gitti. Temaslarını tamamlayan Denktaş, bir sandalla Kıbrıs'a geçti ve Türk direnişini örgütlemeye başladı.

1964 Londra Konferansı'ndan sonra Makarios tarafından ''istenmeyen adam'' ilan edilen Denktaş'ın Kıbrıs'a girmesi yasaklandı. Gizlice Erenköy'e çıkarak savaşa katılan Denktaş, 1967'de Ada'ya gizlice girerken tutuklandı, yoğun girişimler sonucu Türkiye'ye geri verildi.

1968'de Ada'ya giriş yasağı kaldırıldığından Kıbrıs'a dönen Denktaş, 1970 seçimlerinde Türk Cemaat Meclisi Başkanlığına seçildi, 28 Şubat 1973'e kadar Kıbrıs Cumhurbaşkanı Muavini ve Kıbrıs Türk Yönetim Başkanı seçildi.

13 Şubat 1975'te Kıbrıs Türk Federe Devleti'nin ilanından sonra devlet ve meclis başkanı görevlerini de yürüten Denktaş, anayasa uyarınca 1976'da yapılan ilk genel seçimlerde devlet başkanlığına seçildi.

Denktaş, 1981 yılında ikinci kez devlet başkanı oldu. 15 Kasım 1983'de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ilan edildi.

22 Nisan 1990'da yapılan erken seçimde ikinci kez cumhurbaşkanı seçilen Denktaş, 1995'teki seçimlerde de cumhurbaşkanı oldu.

4 Rum liderle görüştü

Kıbrıs sorununun çözümü için 1968'de Glafkos Klerides ile ilk kez Beyrut'ta müzakerelere başlayan Denktaş, eski Rum liderler Spiros Kiprianu, Yorgos Vasiliu, Glafkos Klerides ve Tasos Papadopulos ile yıllardır müzakere etti.

2002'de sunulan ve Annan Planı olarak bilinen BM çözüm planına, ''Türk askerini Ada'dan çıkaracağı ve Türkleri azınlık durumuna düşüreceği, devleti ortadan kaldıracağı'' savıyla karşı çıkarak ''hayır'' kampanyası yürüten Denktaş, 17 Nisan 2005'te yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olmadı.

Denktaş, Annan Planı sürecinde Avrupa Birliği (AB) üyeliğiyle yaşanan tartışmalarda, ''Türkiye olmadan cennete bile girmem'' demişti.

Rauf Denktaş, 24 Nisan 2005'te, Annan Planı referandumun 1. yıl dönümünde, görevi 2. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat'a devretti.

Denktaş, cumhurbaşkanlığından ayrılmasının ardından, çalışmalarını, Lefkoşa'daki çalışma ofisinde sürdürdü.

Fotoğraf çekme merakıyla da bilinen Denktaş'ın onlarca yayımlanmış kitabı bulunuyor. Denktaş'a çok sayıda üniversiteden fahri doktora unvanı da verildi.

24 Mayıs 2011'de rahatsızlandı

24 Mayıs'ta beyin kanaması geçiren ve sol tarafı felç olan Denktaş, 29 Ekim'de hastaneden taburcu edildikten sonra ilk kez 15 Aralık 2011'de evinden dışarı çıktı. Havanın da güzel olmasından yararlanarak ilk kez evinden çıkan Denktaş, ''Benim için 'ölüyor' dediler, dışarı çıktım'' dedi.

Denktaş, Yakın Doğu Üniversitesi (YDÜ) Tıp Fakültesi Hastanesi'ndeki tedavisinin ardından rehabilitasyon süreci için 8 Temmuz'da Ankara'ya, Genelkurmay Başkanlığı Rehabilitasyon Merkezi'ne götürüldü.

Rauf Denktaş'ın tedavisine Ankara'da Gülhane Askeri Tıp Akademisi'nde (GATA) devam edildi. Beyinle kafatası arasındaki kan birikiminin boşaltılması için 25 Ağustos'ta ameliyat edilen Denktaş, 30 Ağustos'ta da KKTC'ye, YDÜ Hastanesi'ne getirildi.



Denktaş, beyinle kafatası arasındaki kan birikiminin artması nedeniyle 5 Eylül'de YDÜ Hastanesi'nde yeniden ameliyat edildi.

29 Ekim 2011'de taburcu edilen Denktaş, 8 Ocak 2012 gecesi, su kaybı nedeniyle YDÜ Hastanesi'ne yeniden kaldırıldı.
aktifhaber/haber1001

Kıbrısın Rum Kesimi’nde Başörtüsü İlkokulda Bile Serbestken, KKTC’de Ayılar Kur’an Kursu Basıyor
Oğuz Gürses



Birinci haber şöyle:

[Kıbrısın Rum kesiminde Başörtüsü iİkokulda bile serbest

Türkiye'de başörtüsü yasağı üniversitelerde hâlâ sürerken, Kıbrıs Rum kesiminde bir ilkokul öğrencisinin okula başörtüsüyle gitmesine izin verdi.

Türkiye’de başörtüsü yasağı üniversitelerde hâlâ sürerken, Kıbrıs Rum kesiminde bir ilkokul öğrencisinin okula başörtüsüyle gitmesine “din özgürlüğü engellenemez” gerekçesiyle izin verildi.

Rum Alithia gazetesinin haberine göre, Avrupa’dan gelen bir ailenin çocuğunun, eğitim aldığı okula başörtüsüyle gitmesi ülkede tartışma yarattı.

Rum ana muhalefet Demokratik Seferberlik Partisi (DİSİ) Milletvekili Kiriakos Haciyannis, söz konusu öğrencinin durumunu gündeme getirerek, hükümetin resmî politikası hakkında bilgi istedi.

Rum Eğitim Bakanı Andreas Dimitriu ise bir açıklama yaparak, üniformalara okulların karar verdiğini, dinî inançların da anayasa tarafından koruma altına alındığını söyledi. Kıbrıs Rum yönetiminin dinî özgürlüğe saygı duyduğunu da belirten Dimitriu, bakanlığının tüm öğrencilerin insan haklarını korumakla yükümlü olduğunu, bu yüzden Haciyannis’e vereceği yanıtın, “dinî hoşgörünün tartışmaya açık olmadığı ve ebeveynlerin çocuklarını inançlarına göre yetiştirme haklarının ellerinden alınamayacağı” şeklinde olacağını kaydetti]
*.

İkinci haber de şu:

[KKTC'de sendikalar Kuran Kursu'nu bastı

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde bir okuldaki Kuran kursunu basan eğitim sendikası ve derneği yetkilileri, öğretmen ve öğrencileri dışarı çıkararak, okul önünde gösteri yaptı.

Yaz tatilinin başlamasıyla beraber çocuklarının dini eğitim almasını isteyen velilerin talebi üzerine harekete geçen KKTC Milli Eğitim Bakanlığı ve KKTC Din İşleri Dairesi, yaz kuran kurslarının okullarda verilmesini kararlaştırmıştı. Milli Eğitim Bakanlığı'nın okullarda Din İşleri Dairesi'nin ise camilerde yapılmasını istediği yaz kuran kursları KKTC'de yine baskınla gündeme geldi.

Kıbrıs Türk Orta Eğitim Öğretmenler Sendikası (KTOEÖS) yetkilileri ile Orta Eğitim Müdürleri Derneği Başkanı Niyazi Şafakoğlu, bazı okullarda Dini Bilgiler Öğretimi kursları düzenlendiği gerekçesiyle bugün Lefkoşa Demokrasi Ortaokul'unda eylem gerçekleştirdi. KKTC Milli Eğitim Bakanlığı ve Din İşleri Dairesi'nin ortak hazırladıkları müfredata göre işleme başlayan kurslara, sendikalar yine müdahale etti.

KKTC Din İşleri Dairesi Başkanı Yusuf Suiçmez konuyla alakalı olarak Cihan'a yaptığı açıklamada, yapılan bu baskıları tasvip etmediklerini belirtti. Toplumun taleplerine cevap vermek istediklerini ve bunu Milli Eğitim Bakanlığıyla koordineli bir şekilde götürdüklerini belirten Suiçmez, "Sendikaların bu tavrı sürerse yasal işlem başlatılacak. Herkes sınırlarını bilmeli." şeklinde konuştu.

Adnan Eraslan başkanlığındaki KTOEÖS heyeti ve Orta Eğitim Müdürleri Derneği Başkanı Niyazi Şafakoğlu, ilk önce Demokrasi Ortaokulu'nu basarak öğretmen ve öğrencileri dışarı çıkardıktan sonra okullarda Kuran kursu açılmasını protesto etti. Ardından "din eğitiminin verildiği" başka bir okul olan Değirmenlik Lisesi'ne giderek tepkilerini dile getirdi.

KTOEÖS Başkanı Adnan Eraslan, Demokrasi Ortaokulu'nda yaptığı açıklamada, Atatürkçü, laik bir eğitim anlayışını benimsediklerini ve bugüne kadar bununla gurur duyduklarını söyleyerek, "Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) destekli Kuran ve Arapça kursları verilmesine karşıyız." dedi. "Yobaz ve gerici bir eğitim sisteminin" KKTC'ye getirilmeye çalışıldığını savunan Eraslan, bunun daha ileri noktasının cinsiyet ayrımı, türbana ve yazıda Arapça harflerinin kullanılmasına kadar varabileceğini iddia etti. 1 Temmuz - 30 Ağustos tarihleri arası okulların tatil olduğuna dikkat çeken Eraslan, "İzinsiz ve yetkisiz kişiler tarafından okulların açılarak Kuran kursları düzenlenmesini nerede olursa olsun engellemeye çalışacaklarını." söyledi.

"UBP okullarımızı medreseye dönüştüremez" başlıklı basın bildirisini okuyan KTOEÖS Eğitim Sekreteri Hasan Sarpten ise KKTC Milli Eğitim, Gençlik ve Spor Bakanlığı'nın yasaları hiçe sayarak "Dini Bilgiler Öğretimi" adı altında Kuran kursları başlatmasının "gerici ve yobaz icraatlara onay vermek" anlamına geleceğini savundu.

KKTC Başbakanı İrsen Küçük'ün, toplum lideri Dr. Fazıl Küçük'ün soyadını taşıdığını kaydeden Sarpten, bu bağlamda Küçük'ü Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalmaya ve "siyaset uğruna" doğrularından ayrılmamaya çağırdı.

"Eğitim Bakanlığı'nın, dini bilgiler adı altında ülke vatandaşı ve öğretmeni olmayan kişilere din eğitimi dersi verdirmesinin birileri tarafından dayatıldığını" savunan Eraslan, okula geldikleri zaman bazı öğrencilerin abdest aldığını gördüklerini, çocukların çeşitli (ilkokuldan ortaokul seviyesine kadar) yaş gruplarına mensup olduklarının da dikkatlerinden kaçmadığını sözlerine ekledi. ]
**

Şu hale bakın...

Hıristiyan bir Rum Bakan...

Rum Eğitim Bakanı Andreas Dimitriu...

Müslüman bir ilkokul öğrencisinin okula niçin başartüsüyle girmesi gerektiğini...

Dinî inançların da anayasa tarafından koruma altına alındığı...

Bakanlığının tüm öğrencilerin insan haklarını korumakla yükümlü olduğu..

Dinî hoşgörünün tartışmaya açık olmadığı ve ebeveynlerin çocuklarını inançlarına göre yetiştirme haklarının ellerinden alınamayacağı...

Haklı gerekçeleriyle açıklarken...

Aynı adanın 5-10 kilometre ötesinde...

İsimleri müslüman...

Kendileri Türk...

Meslekleri öğretrmen...

Bir grup ayı...

Millî Eğitim Bakanlığı’nın izniyle bir okulda Kur’an öğrenen çocuklara saldırıyor...

Gerekçelerini tekrar yazmıyorum...

Bunlar, bu ülkedeki dinsiz imansız ayıların yazıp söylediklerinin fotokopi ile çoğaltılmış saçmalıklarının tıpa tıp aynı...

Rum bakan öyle derken bunlar böyle diyor...

Ve böyle demekle de kendilerini ilerici, cumhuriyetçi, demokrat, solcu filan olduklarını sanıyorlar...

Bu ülkede başörtüsü yüzünden okuma ve çalışma hakları gaspedilen milyonlarca kadın var...

AKP bu mağduriyeti çözme sözü verdiği için tek başına iktidara geldi...

7 yıldır halâ çözecek...

Ama...

Bu ayılar varoldukça ve AKP “gelmez ayıun çıkmaz çarşambasında da olsa bu işi mutlaka çözeceğiz” umudunu pompaladıkça...

AKP yapılacak her seçimin peşin galibi...

Bu ayılar da, her seçim bozgunundan sonra oturup niye böyle oldu diye birbirlerine salakça sorular soruyorlar...

Ne olacak?

Sizdeki bu ayılık varoldukça AKP sittin sene iktidar...

Haydi hep beraber:

“Türkiye laiktir laik kalacak!”

Dipnotlar:

* 04 Temmuz 2010, Aktifhaber.
** 01 Temmuz 2010 , Aktifhaber.

Kaynak: http://buyukasya.net/Content.aspx?haberID=234

KKTC en stratejik arazisini İsrail'e sattı
07.02.2012



Türk medyası halkını Suriye uzerinden uyutmaya devam et!

KKTC en stratejik arazisini İsrail'e sattı
İşte paravan alıcılarla Kıbrıs'ı ele geçirme planı!

Akdeniz'de söz sahibi olmak isteyen İsrail, gözünü Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne çevirdi. KKTC'deki önemli noktaları ele geçirmek isteyen İsrail hükümeti, sinsi planı için önce Yahudi işadamlarına destek verdi.

PARAVAN ŞİRKETLERLE ARAZİ TOPLUYORLAR
Yahudi işadamları da Ada'daki bazı Türk avukatlar üzerinden paravan şirketler kurup, arazi toplamaya başladı. Bu şok gelişme şimdi de askeri üslerin kapısına dayandı.

ASKERİ GÜÇLERİN BULUNDUĞU STRATEJİK BÖLGEYE GÖZ DİKTİ
TAKVİM'in elde ettiği bilgilere göre İsrailli işadamları yine kurdukları paravan şirketler aracılığıyla KKTC Askeri Güçleri'nin bulunduğu stratejik bölgeye göz dikti. İddiaya göre İsrail, KKTC Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı'nın bulunduğu Girne boğaz bölgesinde 2009 yılında bir arazi satın aldı. Arazinin, KKTC Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı'na 350 metre mesafede bulunduğu ortaya çıktı. Ayrıca İsrailli işadamlarının Esentepe bölgesindeki limanı çevreleyen arazileri aldıkları da belirlendi.

Ekleyen: Demokrasi Geliyor Kaçın

KKTC'de Kur'an kursu baskını yetmedi, "işgalci" diyerek öğrencileri kovaladılar
6 Temmuz 2010

Okulun yetkili öğretmenlerinden Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu olan Yakup Deniz (sağda) ile Eğitmen öğretmenlerden Mustafa Muhsin Karatepe (solda)

LEFKOŞA- KKTC'de Kur'an kursu baskını yetmedi, "işgalci" diyerek öğrencileri kovaladılar. Kursu basan Adnan Eraslan ve ekibi "Bu ülke AK Parti'nin ülkesi değildir. AK Parti istedi diye şeriat kanunları getiremezsiniz bu bağlamda da dini eğitim yapamazsınız." dedi.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde hafta sonunda bir okuldaki Kur'an kursunu basan eğitim sendikası ve derneği yetkilileri, bir başka Kur'an kursunu daha bastı. Kursu basan Adnan Eraslan ile ekibi, hocaları ve çocukları "işgalci" olarak tanımladı. Çocukların KKTC vatandaşı olmadığını iddia eden Eraslan, çocukları ve öğreticileri Türk oldukları gerekçesiyle "işgalci" olarak niteledi.

Eylemcilerin okula girişini engelleyen polisleri "işgali koruyan polisler" olarak yaftalayan Eraslan, içeridekilerin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduğunu belirterek, Türkiyeli-Kıbrıslı ayrımcılığı yaptı. Eraslan basına yaptığı açıklamada kurslarda "AK Parti'nin şeriat adı altında yapmaya çalıştığı örgütlenmenin yapıldığını" iddia etti. Kurslardaki eğitimin, ailelerden gelen dilekçeleri görmezden gelerek AK Parti'nin dayatması olduğunu iddia eden Eraslan, "Bu ülke AK Parti'nin ülkesi değildir. AK Parti istedi diye şeriat kanunları getiremezsiniz bu bağlamda da dini eğitim yapamazsınız." dedi.

Hükümetin ve Milli Eğitim Bakanı'nın sağduyulu açıklamalarına rağmen Kıbrıs Türk Orta Eğitim Öğretmenler Sendikası Gönendere'de bulunan Şehit Zeka Çorba Ortaokulu'na baskın düzenledi. Dersliklere zorla giren sınıf kapılarını tekmeleyen ve eğitim gören çocukların zorla fotoğraflarını çeken sendika üyelerini polis güçlükle okul dışına çıkardı.

ANA KAPIDAN GİREMEYİNCE YANGIN MERDİVENİNDEN GİRDİLER

Eğitmen öğretmenlerden Mustafa Muhsin Karatepe Cihan'a yaptığı açıklamada baskın anını anlattı. Sabah ilk dersin ardından çocukların teneffüse çıkacakları sırada gürültü ve sesler duyduklarını belirten Karatepe, "Gürültüler duyduk, dışarı baktığımızda sendika üyeleriyle polisin tartıştıklarını gördük. Polisler sendika üyelerini yukarı çıkmasını engellediler. Ana kapıdan giremeyince yangın merdivenindeki kapıdan okula girdiler."dedi.

KTOEÖS Sendikası Başkanı Adnan Eraslan'ın sınıfa tekmeyle girdiğini belirten Karatepe, "Adnan bey kapıya tekme vurdu ve üzerime yürüdü. Bize ne yaptığımızı sordu. Biz de Milli Eğitim Bakanlığınca bize verilen görevi yaptığımızı belirttik. Bizim sınıfın ardından yan sınıfa da aynı şekilde girdiler." dedi.

OKULDA ÇOCUKLARI KOVALADILAR

Olay sırasında sınıfta bulunan öğrenciler ise psikolojilerinin bozulduğunu ve olay anında çok korktuklarını belirttiler. Olay anını anlatan çocuklardan biri, "Biz aşağıya iniyorduk lavaboya gidecektik, biz aşağıya inerken bir kişi gördü bizi kovaladı. Sonra biz sınıfa kaçtık, sınıfa girdiğimizi görünce peşimizden koşarak geldiler." dedi.

Sınıfta yaşanan olayları da anlatan öğrenciler Adnan Eraslan'dan "O adam" diye bahsetti. Olay anını anlatan çocuk, "O adam geldi, polis ağabeyler de onların sesini duyunca geldiler. O adam kapıyı tekmeledi, polis ağabeyler zorla tuttular kendisini." açıklamalarında bulundu.

ÇOCUKLAR KORKUDAN DUVAR DİPLERİNE SAKLANMIŞ

Eğitim gören çocuklardan bir diğeri de "Fotoğraflarımızı çektiler, kapıya tekme atarak içeriye girdiler."dedi. Olay esnasında koridorda olan öğrenciler de kendilerinin zorla görüntülerinin alındığını belirttiler. Çocuklar sendika üyelerinden korktukları için duvar diplerine saklandıklarını da dikkat çekti.

Okulun yetkili öğretmenlerinden Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu olan Yakup Deniz ise yaptığı açıklamada, sendika üyelerinin kendilerine belge sorduğunu ve bu belgeyi uzaktan Adnan Eraslan'a gösterdiğini belirtti. Deniz yaptığı açıklamada, "Ben belgeyi vermeye korktum uzaktan gösterdim. Yırtabilirler endişesiyle uzaktan gösterdim. Biz Milli Eğitim Bakanlığının görevlendirmesiyle burada olduğumuzu belirttik." dedi.

ÇOCUKLARIN VE ÖĞRETMENLERİN PSİKOLOJİSİ BOZULDU

Sendika üyelerine gayet kibar davrandıklarını belirten Deniz, sendika yetkililerinin ise hakaretvari davrandıklarını belirtti. Deniz, "Bize sert davranınca ister istemez ben de etkilendim, çocuklar da etkilendi. Benim şuanda psikolojim bozuldu. Çocuklara bir şeyler veremedim, çocuklara bir şeyler anlatamıyorum. Zaten asıl amaçları da bu, amaçları bizleri yıldırmak." dedi.

ÇOCUKLAR KURSA GELMEK İÇİN CAN ATIYORLAR

Sendikaların bu tür ayak oyunlarına alet olmayacaklarına da vurgu yapan Deniz, "Biz kimseyi buraya zorla getirmiyoruz. Ben her sabah çocuklara şunu söylüyorum, 'Buraya zorla gelen varsa gelmesin. Kendi isteğinizle geliyorsanız buraya gelin.' Hakikaten hepsi kendi isteğiyle geliyorlar ve bize diyorlar ki 'Hocam biz şimdi evde sıkılacaktık ne yapacaktık ki evde. Buraya geliyoruz arkadaşlarımızla muhabbet ediyoruz, yeni arkadaşlıklar ediniyoruz.' Çocuklar çok mutlu, bizde çocukları mutlu görmekten dolayı çok mutluyuz." ifadelerini kullandı.

TEK AMACIMIZ ANNEYE BABAYA SAYGI SEVGİ BAYRAĞA MİLLETE SAYGI SEVGİ

Tek amaçlarının çocuklara sevgi ve saygı kazandırmak olduklarına vurgu yapan Deniz, "Bizim bir tek amacımız var; bu çocuklar Allah'ını sevsin, Peygamberini sevsin, dinini sevsin. Zaten dört haftalık bir süremiz var, bu sürede biz bunlara ne öğretebiliriz ki, tek öğretebileceğimiz sevgidir. Bu kısa sürede biz çocuklarımıza anne babaya sevgiyi saygıyı vatanını milletini bayrağını sevmeyi öğretebiliriz, başka hiçbir şey öğretemeyiz. Biz bunun için buradayız."dedi.

Kurs öğreticilerinden Mustafa Muhsin Karatepe, eğitimci olan KTOEÖS Başkanı Adnan Eraslan'a bir soru sormak istediğini belirtti. Karatepe, "Adnan bey siz öğretmensiniz, eğitimcisiniz. Sizin sınıfa birisi tekmeyle bağıra çağıra girseydi tepkiniz ne olurdu, bu soruyu sormak istiyorum kendilerine."dedi.

SENDİKANIN KİME HİZMET ETTİĞİNİ ANLAMAK GÜÇ DEĞİL

Kıbrıs vatandaşlarından Hasan Kurumanastırlı ise konuyla alakalı yaptığı açıklamada, "Sendikaların asıl amacının sabote olduğunu biliyoruz. Hangi eğitimci sınıfa tekme atarak girebilir ki? Polisin aldığı önlemlere rağmen eş zamanlı olarak bütün kurs merkezlerine baskın yapılıyor. Sendika yetkililerinin yaptıklarını ne yazık ki Rumlar bile yapmaz. Bugün din eğitimi kurslarını basarlarken, kilise evleri basmak dururken, Eğitim Bakanlığı'nın izninde olan kursları basıyorlar. Bu durum, kime ve neye hizmet ettiklerini, finansmanlarının kim olduklarını zaten açıklıyor." dedi.
habertaraf

Kur'an Düşmanı, Çağdışı Yobazlar
08 Temmuz 2010
Anadolu Haber

KKTC BAĞIMSIZ milletvekili Ertuğruloğlu kurs baskınlarını değerlendirdi: Sözün bittiği yerdeyiz

KKTC Bağımsız Lefkoşa Milletvekili Tahsin Ertuğruloğlu, Kıbrıs Türk Orta Eğitim Sendikası'nın (KTOEÖS) Gönendere'de yapmış olduğu Kur'an kursu baskını değerlendirdi. Cihan Haber Ajansı'nın yayınladığı baskın görüntülerini izlediğini belirten Ertuğruloğlu, " Neredeyse sözün bittiği yerdeyiz." dedi.

Sendikanın davranışının kesinlikle tasvip edilemeyeceğini belirten Ertuğruloğlu, "Görüntüleri izlemeden önce bu kadar ağır görüntülerin beni beklediğini bilmiyordum. Böyle bir şeyi olabileceğini bile düşünemezdim." diyerek şaşkına döndüğünü ifade etti. Sendikaların amacından saptığına dikkat çeken Ertuğruloğlu, "Yapılanlar tehlikeli davranışlar." dedi.

KTOEÖS Başkanı Adnan Eraslan'ın okulda eğitim alan Türkiye kökenli öğrencileri kastederek, "Bunlar Kıbrıs vatandaşı değil, bu ülkenin vatandaşları değil, okulu işgal ettiler." açıklamasını, 'kimlik bunalımı' olarak değerlendiren Ertuğruloğlu, "Bu şekilde tepki koymanın karşılığı, kimlik bunalımına işarettir." dedi.

Sendikaların okul basarak, kapıları tekmeleyerek, çocukların gözleri önünde öğretmenlerine bağırıp çağırdıklarını hatırlatan Ertuğruloğlu, "Kendilerini çağdaş diye yansıtanların bu derece çağ dışı yöntemlere başvurması, ne sendikacılıkla ne de çağdaşlıkla bağdaşmaz." değerlendirmesinde bulundu.

KTOEÖS Başkanı Eraslan ve ekibinin Kıbrıs sorunu konusundaki görüşlerinin kamuoyu tarafından bilindiğini belirten Ertuğruloğlu, Eraslan'ın kurslardaki çocukları kastederek 'işgalci' demesini de, "Bu arkadaşların Kıbrıs sorunu konusundaki görüşleri dikkate alınırsa, yaptıkları hareketler aslında çok da şaşırtıcı değil." şeklinde değerlendirdi. Kursların devlet tarafından denetlendiğine de vurgu yapan Ertuğruloğlu, "Bu kurslar devlet kontrolünde verilmeyecek de nerede verilecek.? Esas tehlike devlet kontrolünden çıktığında gündeme gelir." dedi.

KKTC Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) milletvekili Arif Albayrak ise konuyla alakalı yaptığı değerlendirmede, "Devlet denetiminde yapılan eğitimin denetlemesini sendikalar bu şekilde yapmamalı." dedi. Sendikanın denetleme adı altında yaptığı arbedeye dikkat çeken Albayrak, "Yaşananlar tasvip edilecek cinsten değil." dedi.

Londra'da KKTC'ye 'Özgürlük' Mitingi
03 Ekim 2010

İngiltere'nin başkenti Londra'da yaşayan Kuzey Kıbrıslı Türkler, Başbakanlık binası önünde düzenledikleri gösteride Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin (KKTC) tanınması çağrısında bulundu. Londra'nın ünlü

Londra'nın ünlü Trafalgar Meydanı'ndan toplanan Kıbrıslı Türkler, KKTC'nin siyasal olarak tanınmıyor olmasını ve KKTC vatandaşlarının insan haklarından mahrum edilmesini protesto etti.

Kuzey Kıbrıs Özgürlük Grubu (TRNC Freedom) derneği tarafından düzenlenen mitinge, az sayıda gösterici katıldı. Yağmur nedeniyle katılımın düşük olduğu eyleme katılan göstericiler, ellerinde Kuzey Kıbrıs ve Türkiye bayrakları taşıdı. Meydanda toplanan göstericilere seslenen Kuzey Kıbrıs Özgürlük Grubu yetkililerinden Çetin Ramadan, Kuzey Kıbrıs'a uygulanan ambargonun kabul edilemez olduğunu söyledi. Kendi özgürlüklerinden ödün vermeyeceklerini söyleyen Ramadan, sorunun çözüme kavuşturulması için ilgili hükümetlere çağrıda bulundu.

Sık sık Kuzey Kıbrıs'ın tanınması lehine sloganlar atan eylemciler, daha sonra Başbakanlık binasının bulunduğu Downing Street'e doğru yürüdü. Yürüyüşün ardından Kuzey Kıbrıs Özgürlük Grubu'nu temsil eden bir gösterici, kendi taleplerini içeren bir mektubu İngiltere Başbakanı David Cameron'a iletilmek üzere Başbakanlık yetkililerine verdi. Mektup, Kuzey Kıbrıs'ın tanınması ve her türlü ambargonun kaldırılması taleplerini içeriyor. aktifhaber

Sahabe kabrini Papazlar YOK ETTİ
02 Ekim 2010,
Anadolu Haber
Rum Papazlar sahabe kabrini yok etti

Kıbrıs'ın Karpaz yarımadasındaki Apostolos Andreas manastırın avlusunda bulunan ve 1960 yılına kadar Türklerin ziyaretine açık olan sahabe kabrini Rum Papazların yok ettiği iddia ediliyor.

ABD Temsilciler Meclisi'nin dün aldığı "Kuzey Kıbrıs'ta din özgürlüğünün istismar edilip, dinî ve tarihî yapılara zarar verildiği" iddialarını içeren karara rağmen, Ada'nın kuzeyinde ve güneyinde yapılan çalışmalar göz önüne bulundurulduğunda tam tam tersi bir tablo ortaya çıkıyor.

Karpaz yarımadasındaki Apostolos Andreas manastırın avlusunda bulunan halk arasında 'Mührü Süleyman Efendi ya da Ahmet Bedevi Hazretleri' olarak bilinen sahabe Urve Bin Sabit'in kabrini Rum papazların yok ettiği iddia ediliyor. Rumlar ve Türkler tarafından kutsal kabul edilen manastırda bulunan Arap sahabenin türbesinin, Kıbrıs Türk Halkı tarafından 1960'lı yıllara kadar ziyaret edildiği biliniyor.

"AKADEMİSYENLER BİLİMSEL OLARAK ARAŞTIRIYOR"

Girne Amerikan Üniversitesi Eğitim Fakültesinde öğretim görevlisi olarak görev yapan Zeki Akçam ve Gökçe Yükselen Peler, Apostolos Andreas manastırında bulunan sahabe mezarı için yaptıkları çalışmada burada bir sahabe mezarının bulunduğunu üç farklı Arap kroniklerinde doğrulattıklarını belirtiyor. Konuyla ilgili çalışmalarını sürdürdüklerini belirten Peler, rapor hazırladıklarını ve üst kurullara başvurduklarını fakat devlet büyüklerinin bu konuyu şimdi gündeme getirilmemesi konusunda kendilerinin uyarıldığını kaydediyor. On yıl önce Manastıra gittiğini belirten Peler burada görevli polise manastırda bulunan sahabe mezarının yerini sorduğunu polisinde yeri tarif ettiğini söylüyor. Mezar hakkında Papaz'dan da bilgi almak isteyen Peler, Papazın kendisiyle ilk olarak İngilizce konuştuğunu konunun Müslüman mezarına geldiği zaman, "Ben İngilizce bilmiyorum." diyerek yanından uzaklaştığını anlatıyor.

"İNGİLİZ VE ARAP TARİHÇİLER ESERLERİNDE BAHSEDİYOR"

Konuyla ilgili farklı çalışmalar yapan Kıbrıslı tarih yazarı Mehmet Bahadır ise konuya ilişkin araştırma yapılması için, Mısır El-Ezher Üniversitesi'ne, İngiltere'deki İslam Kaynakları Araştırma Ensititüsüne ve İslam Konferansı Teşkilatı Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu'na başvurduklarını ifade ediyor. Manastırda bulunan sahabenin Urve Bin Sabit olduğunu belirten Bahadır, Hz. Urve Bin Sabit'ten ilk olarak Arap Seyyah Hassan Ali el-Herevi'nin 1100'lü yıllarda bahsettiğini dile getiriyor.

Yapılan araştırmalar sonucunda Herevi'nin "Kitab uz-ziyarat" adlı eserinde, Karpaz'da bulunan Apostolos Andreas manastırının içinde yer alan Urve Bin Sabit isimli bir sahabenin yattığını ve türbenin duvarında Arapça olarak kime ait olduğu ve ihlas suresinin yazılmış olduğunu naklettiği aktarılıyor. Herevi'nin eserinde hicri 29 Ramazan ayında adaya geldiği nakledilen Urve Bin Sabit hazretlerini, İngiliz araştırmacı Hoyard'ın da kendi eserinde işlediği biliniyor.

"KUTSAL OLDUĞU İDDİA EDİLEN SU SAHEBE'NİN KERAMETİ"

Manastır'daki sahabenin Kıbrıslı Türkler tarafından uzun yıllar ziyaret edildiğini belirten Bahadır, manastırın alt tarafından çıkan kutsal olduğu iddia edilen ve aziz Apostolos Andreas'ın kerameti olduğu iddia edilen kutsal suyun da Urve Bin Sabit hazretlerinin bir kerameti olduğunu düşünüyor. Araştırmacı yazar Bahadır, Urve Bin Sabit'in savaşırken Müslüman askerlerin susamasından dolayı asasını yere vurduğunu ve buradan su çıkarak Müslüman askerlerin su ihtiyacının karşılandığı iddiasını da gündeme getiriyor.

"PAPAZ ODASINDA BULUNAN PENCERE KAPATILDI"

Manastır'da sahabe mezarının olduğunu bizzat gözleriyle gördüğünü iddia eden Zehra Billur isimli vatandaş ise 1950'li yıllarda bir okul gezisi için Karpaz'a gittiklerini burada da manastıra ziyarette bulunduklarını anlatıyor. Ziyaret esnasında 11-12 yaşlarında olduğunu belirten Billur, "Çocukluk icabı muziplik olsun diye papazın günah çıkardığı kapalı alana girmiştim. O bölüme girince bir mazgal gördüm, duvarda bir pencere vardı. Pencereden aşağıya baktığımda içeride bir türbe gördüm, Papaz beni orada görünce dışarı çıkardı." ifadelerini kullanıyor.

Olayın ardından yaklaşık olarak on yıl sonra tekrar manastıra gittiğini belirten Zehra Billur, "Eşimin adağı vardı adak için manastıra gelmiştik. Küçüklüğümde gördüğüm mazgaldan tekrar bakmak istedim. Papazın günah çıkardığı yere gittiğimde o pencereyi tamamen bir duvarla kapattıklarını gördüm, papaz odasına girdiğim için yine bana kızdı." diye kaydediyor.

"ABD TEMSİLCİLER MECLİSİ GÜNEY'DEKİ TÜRK DEĞERLERİNE SAHİP ÇIKMALI"

ABD Temsilciler Meclisinin dün aldığı "Kuzey Kıbrıs'ta din özgürlüğünün istismar edilip, dinî ve tarihî yapılara zarar verildiği iddiası ve konunun araştırılarak Türkiye'nin bu konuda cezalandırılarak yaptırım uygulanması ve zarar gören dinî ve mimarî eserlerin restore edilmesi" kararı Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından kınandı.

"RUMLAR BİLİNÇLİ OLARAK TARİHİ DOKUYA ZARAR VERİYOR"

Türklerin Kuzey'deki dini yapılara en iyi şekilde sahip çıktığını belirten Vakıflar Genel Müdürü Mustafa Kemal Kaymakamzade, "Lefkoşa'da bulunan Ermeni manastırını, Çamlıbel'de bulunan Maronit manastırını ve birçok dini mekânı restore ettirdik ve ettirmeye devam ediyoruz." dedi.

Temsilciler Meclisi'nin kararını şiddetle eleştiren Kaymakamzade, Güney'de bulunan Osmanlı ve Müslüman kültürün bilinçli olarak yok edildiğini söyledi. Son yıllara bilinçli bir şekilde Güney'deki camilerin avlularında bulunan Osmanlıdan kalma türbelerin yok edildiğini ve bunların kanıtlarının olduğunu belirten Kaymakamzade, "Ömerge camiinin avlusunda bulunan ve Müslümanlar için önemli olan bir sahabenin türbesi yıkılarak, türbenin olduğu yere beton döküldü. Limasol'daki camii Kebir'in civarında bulunan Osmanlı türbeleri yok edildi şadırvanlar yıkıldı. Türbelerin yerine hem dini ritüellere hem de tamamen tarihi dokuyla zıt düşecek tuvalet inşa edildi. Restorasyon adı altında tarihi dokuya beton dökerek zarar verdiler." açıklamasında bulundu.

Kaymakamzade, Rumların bilinçli olarak Türk ve Müslüman izlerini sildiğini, aksine Türk tarafının AB ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Program (UNDP) ile bütün tarihi eserleri tarihi dokusuna uygun olarak restore edildiğini belirtti. Temsilciler Meclisin kararının tamamen taraflı olduğunu savunan Vakıflar Genel Müdürü, "Güney'de bulunan ve özellikle son üç yıl içinde zarar verilen, yakılıp yıkılan türbelerimizi, camilerimizi rapor hazırlayıp Amerikan elçisine hem yazılı hem de sözlü olarak ilettim fakat hiçbir işlem yapılmadı." dedi.

Temsilciler Meclisi'nin asıl Güney'deki eserlerin korunmasıyla alakalı açıklama yapması gerektiğini belirten Kaymakamzade, "Apostolos Andreas manastırın avlusunda bulunan sahabenin türbesini yok ettiler. Bununla ilgili araştırma komitesi kurduk." bilgisini verdi.

KKTC'de 'Türkiye'ye has...ktir' çekildi !

Hükümetin aldığı ekonomik önlem paketi KKTC'de 50 bin kişiyi sokağa döktü. Sendikal Platform'un organize ettiği mitingde açılan pankartlarda ise Türkiye'ye resmen öfke vardı. Türkiye'den aktarılan kaynak ve desteği görmezlikten gelen 50 bin Türk, Türkiye'ye "Has..ktir" pankartı açtı.

01 Şubat 2011
Anadolu Haber

KKTC'de, Sendikal Platform'nun düzenlediği Toplumsal Varoluş Mitingi'nde 50 bin kişi Türkiye'ye resmen küfretti. Yürek acıtan ve bugüne kadar KKTC'de olmadık muamele gören Türkiye vatandaşlarına yönelik ağır küfürler, ilk kez açıkça pankartlara döküldü. Organizasyon heyeti miting alanının ortasında açılan ve meydanlarda toplanan 50 bin kişinin rahatça görebileceği küfürlü pankarta müdahale etmemesi ise şaşırttı!

BU REZALETE KİMSE DUR DEMİYOR!

Özellikle işçi örgütlerin Türkiye'ye yönelik aleyhte propagandası ise devam ediyor. Bazı sendikal örgütler AB yolunda KKTC'nin önündeki en büyük engelin Türkiye olduğunu iddia ederken, hükümetin hazırladığı ekonomik paketten ise yine Türkiye'yi sorumlu tutuyor. Bu arada adadaki grevler 14'üncü gününe girerken, hükümet istifasını isteyen binlerce protestocuya destek ise bölücü örgütün adadaki destekçilerinden geldi.

TÜRKİYE'YE "HAS...KTİR" ÇEKTİLER KİMSE DUR DEMEDİ!

Mitingde zaman zaman protestocular arasında gerginlik yaşanırken, Sendika Platformu'nun hükümete önerdiği 13 maddelik ilke, sözcüler tarafından kamuoyuna deklare edildi. İlkeler büyük çoğunlukla kabul edilirken, Türkiye'nin ada üzerindeki hakimiyet kurma çabaları, siyasi gasp olarak nitelendirildi ve direniş çağrısı yapıldı.

"TÜRKİYE VATANDAŞI HIRSIZ, HÜKÜMETİ GASPÇI"

Sözde dayanışma mitingindeki rezalet bununla da bitmedi! Pankartlarda, Kıbrıs Barış Harekatı'na gönderme yapılırken, Türkiye'den tatil için adaya gelen Türkiye vatandaşlarına ise "hırsız" damgası vuruldu. İşte görenin canını acıtan pankart rezilliği;

"Göç yasasını getireni de, geçireni de götüreceğiz"
"Kurtarıldık mı HAS..KTİR"
"Çiçekçiğim şimdi kime benzerik",
"Kral çıplak",
"Ankara ne paranı, ne paketini, ne de memurunu istiyoruz"
"Sayın Elçi vatandaşına sahip çık"
"Ayşe'nin parası bitti, tatilde hırsız oldu"
"Herkesin malına kondu, tatil bitti"
"Ayşe evine dön, bilet bizden"
"One way ticket"

İKİNCİ HAREKAT PAROLA: AYŞE TATİLE ÇIKSIN

Pankartlardaki "Ayşe Tatilde" parolası Türkiye'yi temsil ediyor. Türkiye'nin Kıbrıs Barış Harekatı sonrası Cenevre'de sürdürdüğü barış görüşmelerinde Türk Dışişleri Bakanı Turan Güneş, anlaşmanın mümkün olmadığı anlamına gelen bu parolayı ilk kez kullanmış ve "Ayşe Tatile Çıksın" diyerek Bülent Ecevit'e ikinci harekatın ilk sinyalini vermişti. 'Ayşe' ise Turan Güneş'in kızı sonraki Ayşe Güneş-Ayata'nın adıdır.

Bu parolanın üzerine 13 Ağustos'ta Türk birlikleri tekrar ilerlemeye başlamış ve 16 Ağustos'ta Lefke ve Magosa'nın kurtarılmasıyla sona eren üç günlük II. Harekatı'nı gerçekleştirmişti. Harekât neticesinde bir taraftan Magosa'ya diğer taraftan Lefke'ye varılarak Türk tarafının sınırları çizildi.

kaynak:internet haber

KKTC'de Kuran Kursu Düşmanlığı

Yaz aylarının gelmesiyle birlikte bazı kesimlerce sorun haline getirilen Kur`an kursları, KKTC`de yeniden tartışma konusu yapıldı.

18 Mays 2011, 23:03
Anadolu Haber

Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası (KTÖS) Genel Sekreteri Şener Elcil, kendilerine Arap kültürünün dayatılmaya çalışıldığını söyledi. Elcil, KKTC’de Sünni İslam`ın öğretildiği ve bu konuda bir dayatma olduğunu iddia etti.

KKTC’de, ‘ADA TV’ kanalında yapılan bir programda İmam Hatip Liseleri ve Kuran kursları konusu tartışıldı. Zaman zaman tansiyonun yükseldiği programa, Avrupa Parlamentosu (AP) Eski Milletvekili Ozan Ceyhun, Akademisyen Zeki Beşiktepeli, Eski Din İşleri Dairesi Başkanı Yusuf Suiçmez, İşadamı Rasim Yankın, Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası (KTÖS) Genel Sekreteri Şener Elcil ve Kıbrıs Türk Orta Eğitim Öğretmenler Sendikası (KTOEÖS) Başkanı Tahir Gökçebel katıldı.

Programda konuşan KTÖS Genel Sekreteri Şener Elcil, Kıbrıs Türk halkına Arap kültürünün aşılanmaya çalışıldığını iddia etti. Elcil, KKTC anayasasının laik bir hukuku öngördüğünü ve her vatandaşın yasalar önünde eşit olduğuna değindi. Elcil, ilkokul öğretmenlerinin Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi verdiğini dolayısıyla ekstra bir din görevlisine ihtiyaç olmadığını söyledi. KKTC’de sadece Sünni İslam’ın öğretildiğine ve bu konuda bir baskı olduğuna değinen Elcil, “Bunun dışında Alevi veya ateist çocuklar da var. Bunların karşılanması için devletin gerekli tedbirleri alması gerekir. Dinin siyaset içerdiği bir takım talepler görüyoruz. Çocuk reşit yaşa gelmeden bir dinin empoze edilmeye çalışılması söz konusudur.” diye konuştu.

Çocukların Kur`an kursuna başlama dönemi olan yaz aylarında bu konulardaki tartışmalarının türediğini dile getiren İş adamı Okyay Sadıkoğlu da, din tartışmalarının KKTC’de belli dönemlerde ortaya çıktığını söyledi. Sadıkoğlu, “Yıllardır Kur`an kursu konusu tartışılıyor ve ağzı olan konuşuyor. Herkes eteğindeki taşları döksün. Dine karşı çıkışların eğitim sendikalarından gelmesini esefle karşılıyorum. Eğitim hakkı eğitimciler tarafından nasıl engellenebilir? Müslümansak kitaplarımızı evlatlarımıza öğretmek zorundayız ve bu da Kur`an kursu eğitimdir. Dinimize, kimliğimize ve milletimize sistematik saldırılar var.” dedi.

DİN KONUSUNUN TARTIŞILMASI BİR DAYATMADIR
Din konusunun tartışılmasının bile bir dayatma olduğunu savunan Kıbrıs Türk Orta Eğitim Öğretmenler Sendikası Başkanı Tahir Gökçebel ise “Okullarda hem inanç üzerine kurulu bir eğitimden hem de laik bir eğitimden bahsediliyor. Bu iki konu tezattır. Buna Atatürk de müdahale etmiştir. KTOEÖS dün ne yaptıysa yarın da aynısını yapacak. Bu toplumda aydın insanlar vardır. Konular aydın insanlar çerçevesinde tartışılmalıdır.” dedi.

Hüsnü Mahalli'den Kıbrıs analizi: Ada'nın Hali!



Önceki gün adanın iki kesiminde önemli iki olay yaşandı: Güneyde başkanlık seçimi, kuzeyde UBP Kongresi. Güneyliler yüzde 57.5 ile Nikos Anastasiadis'i cumhurbaşkanı seçtiler. İktidardaki Komünist AKEL ve yandaşlarının desteklediği Malas yüzde 42.5'te kaldı. Çünkü güney kesimi çok ciddi bir mali kriz yaşıyor ve AB, Yunanistan'da olduğu gibi adada da istediği her şeyi yaptırma gücüne sahip. Tıpkı Türkiye'nin kuzeyde yaptırabildiği gibi.
Herkes son olarak bunu UBP Kongresi'nde gördü. Ada medyası AKP'nin adaya gönderdiği bakanlar üzerinden UBP ve Başbakan İrsen Küçük lehine nasıl etkin tutum aldığını anlatıyor. AKP ile Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu gerginliği devam ediyor. KKTC'de insanlar bu süreçle ilgili her şeyi en ince detaylarıyla biliyor. Bildiği için de müthiş bir moral bozukluğu, umutsuzluk ve çaresizlik yaşıyor. Bunun farkında olan hükümet, Ankara'dan aldığı destekle kendisine çizilen yolda devam ediyor. Zaman zaman UBP'lileri bile rahatsız eden bu yol, adada karamsarlığı doruğa çıkarttı. Ufukta çözüm de yok. Yine de birileri Anastasiadis'in seçilmesini özellikle pompalıyor. Sanki yarın bir mucize olacak ve Kıbrıs sorunu çözülecek.

AZ LİBERAL ÇOK SAĞCI

Oysa Anastasiadis'in siyasal geçmişine bakanlar nerelerden nerelere savrulduğunu rahatça görebilirler. Adamcağız eski EOKA'cı, biraz liberal, daha fazla muhafazakâr, daha çok sağcı, kiliseci, Annan'cı ama en önemlisi ABD ve İsrail'ci. Adanın geleceğini de belirleyecek olan da belki son özelliği. Çünkü 2004 Annan Planı sürecinde kuzeyde ve güneyde ortak siyasal ideolojilere sahip partilerin (AKEL ve CTP) iktidarda olduğu bir dönemde bile çözüme yönelik pratik adımların atılmadığı ya da atılamadığı bir dönemde Kıbrıs sorununu çözemeyen iç ve dış dinamikler Anastasiadis'in çelişkili kişiliğiyle bunu başarması asla mümkün olamaz. Mümkün olmadığı için de çözüm ihalesi başından beri olduğu gibi dış merkezlere kalıyor. Çünkü bugünün bölgesel ve uluslararası gündeminde Kıbrıs kimsenin umrunda değil.

PETROL HESABI

Ada çevresindeki petrol ve doğalgaz hesaplarının netleşmesi için zaman var. Herkes gaz zengini Libya, Mısır, Filistin, İsrail, Suriye ve Lübnan'daki gelişmelerin sonucunu bekliyor. Nasıl olsa Anastasiadis 5 yıl iktidarda ve bu 5 yıl içinde başta Suriye olmak üzere 'Arap Baharı'nın nereye doğru sürükleneceğini herkes görebilecek. O zamana kadar da Avrupa'nın siyasal ve ekonomik geleceğiyle Obama'nın bölgesel ve uluslararası planlamalarında birçok şey değişebilir.

Bu değişikliklere paralel olarak Ankara da Kıbrıs ile ilgili projelerini gözden geçirebilir. Türkiye; ister AB ve ABD ister bölge ilişkileri ve hesapları üzerinden kendi ulusal çıkarlarının denklemlerini kurmakta ve bu kurgulama içinde adanın önemli bir faktör olduğunu iyi bilmekte. Ankara adada her şeyin kendi planladığı şekilde yürümesi gerektiğini herkese anlatmakta, kabul ettirmekte. 1960'tan bu yana bunu hep başaran Ankara şimdi geçmişten farklı olarak adanın Türkiye'ye benzemesini de istemekte. Son 10 yılda Türkiye'de birçok siyasal, sosyal, kültürel ve dinsel dönüşümleri gerçekleştiren AKP şimdi aynı şeyleri KKTC'de yapmaya ya da UBP ve benzeri partiler üzerinden yaptırmaya çalışmakta ve belli düzeyde başarılı olmakta.

İLK SINAV 7 NİSAN

Siyasal, askeri, ekonomik güç ve psikolojik üstünlük AKP'de olunca da KKTC'deki 'karşı' kesimlerin işi zorlaşıyor. Bu karşı kesimlerin bu zoru aşıp aşamayacağının ilk sınavı 7 Nisan'da Lefkoşa'da. Belediye başkanlığı için yapılacak ara seçimde CTP ve müttefiki kesimlerin adayı kazanırsa adada bildik ve kendine özgü geleneksel dinamiklerin devam edeceği söylenebilir. Yok kendi iç sorunlarıyla boğuşan bir CTP ve sol kesimler genel seçimlere ışık tutucak bu kader seçimi kayberse ada çok anlamısız bir sürecin içine girer ve Kıbrıslı Türkler Türkiye'de anayasanın değişmesini, Başbakan Erdoğan'ın cumhurbaşkanı olmasını, AKP'nin 2015'ten sonra da iktidara devam etmesini ve Türkiye'nin AKP ideolojisine uygun hale getirilmesini bekleyeceklerdir. Gerisi zaten malum ve çok kolay!

Kaynak: http://www.facebook.com/pages/H%C3%BCsn%C3%BC-Mahalli/274591419218688

Türkiye’nin KKTC’de yaptığı en büyük hata
Metin Münir
metinmunirt24@gmail.com
04 Eylül 2015



KKTC kazandığından çok para harcıyor.

KKTC’de üretim ile kişi başına düşen gelirler orantılı değil.

Üretim düşük, gelir yüksektir.

Kıbrıslı Türkler evlerine ürettikleri değer kadar para götürselerdi bu kadar rahat bir hayat yaşayamazlardı.

- KKTC’de bugün adam başına düşen gelir 15,000 dolardır. (Türkiye’de 10,000 dolar, Rum tarafında 22,000 dolar)

- Bu gelirin ana kaynağı üretim değildir. Rumlardan Türkiye eli ile Kıbrıslı Türklere geçen milyarlarca dolar değerindeki Rum emlakının getirileri ve 40 yıldır Ankara’nın akıttığı milyarlarca dolarlık yardımdır.

- KKTC kişi başına düşen gelir açısından orta gelirli devletler arasında yer almaktadır. Ama iş yapma ortamı, eğitim, şeffaflık ve hesap verebilirlik, devlet kurumlarının kalitesi gibi konularda üçüncü dünya devletleri arasında yer alıyor. Bazı alanlarda Bangladeş’ten bile geridir.

- Bu iki sonuç arasındaki bariz fark ekonominin yapısal sorunları olduğunu ve hükümetler tarafından gerekli reformlar yapılmadığı için KKTC’nin potansiyelini yeterince kullanamadığını gösteriyor.

Özetle:

Gelirin yüksek olmasının temel nedeni Türkiye’nin bonkörlüğüdür.

Türkiye, Kıbrıslı Türkler sefil bir hayat sürmesinler diye en muhtaç zamanlarında bile adaya cömertçe para yolladı. Bütçe açıklarını kapattı. Yatırım harcamalarının tamamını üstlendi. Savunma bütçesini ödedi. Burada ameliyat olamayacakların yurt dışında tedavisini bile karşıladı.

Türkiye’nin Kıbrıs Türkünün refahında oynadığı rolü görmemek nankörlüğün dik alası olmak dışında saflıktır.

Sayıları az olmayan Türkiye düşmanları “TC parasını da, askerini de alıp gitsin,” diyor. Bu “Güneş kaybolsun, biz kendi imkânlarımızla ısınırız,” demek kadar mantıksızdır.

Resmi istatistiklere göre, Türkiye’nin geçen on yılda KKTC’ye yaptığı yardım beş milyar dolar civarındadır. Aynı dönemde KKTC’nin toplam ihracat geliri 890 milyon dolar idi. Sadece bu iki rakam TC yardımlarının Kıbrıslı Türklerin refahında ne kadar yaşamsal olduğunu kanıtlamaya yeter.

Ama siyasiler ve sendikacılar arasında bunu görmek isteyen azdır.

KKTC’de 1974’ten bu yana yoğun bir Türkiye aleyhtarı propaganda yürütmektedirler. Bu propagandanın gerçek amacı, partilerin refahı artırmak için hiçbir şey yapmadıklarını gizlemektir.

Kıbrıs’taki siyasi düzenin ana amacı rant hortumlamak ve dağıtmaktır.

KKTC’yi idare edenler, Türkiye’de hazır tutulan kaynakları alıp kullanmak için proje yapmaktan bile acizdirler.

O kadar ki geçen yıl bazı reformlar yapılsaydı Türkiye’den alınabilecek 446 milyon lira alınamadı. Bu miktar küçük görülebilir ama geçen yıl Türkiye’nin KKTC’ye ayırdığı toplam tahsisatın üçte biriydi.

Kıbrıs Elektrik Kurumu’nun Girne’ye zehir saçan santralına filtre takılamamasının nedeni, yetkililerin yıllardır proje hazırlayıp TC yardım heyetine sunamamasıdır.

Ama Türkiye de suçludur. KKTC’deki rezil oyun, Ankara’nın sağladığı paraların kurduğu sahnede oynanıyor.

Türkiye’nin suçu parayı verip nasıl harcandığını kontrol etmemesi, Kıbrıslıları rasyonel çalışan bir siyasi ve ekonomik düzen kurmaya özendirmemesidir.

Kıbrıslıların içinde yaşadıkları kokuşmuş düzeni kendiliklerinden değiştirmeyecekleri açıktır. Değiştirme niyetleri olsaydı, geçtiğimiz 40 yılda değiştirirlerdi. Ama değiştirmediler ve hiçbir siyasi partide reform isteği yok.

Türkiye baba para yağdırmaya devam ettikçe de olmayacak.
Kaynak: T24
_________________
Bir varmış bir yokmuş...
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> İSLÂM DÜNYAS! Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com