EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

TARİH YOLCULUĞUNA RUH HAMLESİ İLE DEVAM EDEBİLMEK

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> TARİH ÜZERİNE DÜŞÜNCELER
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Pzr Arl 31, 2017 9:23 pm    Mesaj konusu: TARİH YOLCULUĞUNA RUH HAMLESİ İLE DEVAM EDEBİLMEK Alıntıyla Cevap Gönder

TARİH YOLCULUĞUNA RUH HAMLESİ İLE DEVAM EDEBİLMEK
Suat KÜRŞAT
31 Aralık 2017

Türk Dil Kurumu siyaseti şöyle tarif eder; ”Devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatıyla ilgili özel görüş veya anlayış.” Bugün siyasete hâkim bütün tarafların ortaya koyduğu anlayışların, devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatından çok işlevsiz kılmaya yönelik olduğu aşikâr. Ortada siyaseten büyük bir tıkanıklık var. Bu tıkanıklık adım adım toplumun içerisinde marjinal yönlerin daha aktif rol almasının önünü açıyor. Genel olarak toplum bir birine zıt onlarca marjinal grup ve ideolojinin oluşturacağı girdabın kenarında tedirgin bir hal üzere bekliyor.

Siyaset sahnesinde seyirciye yansıyan ”hain, terörist, ajan ve iç savaş” gibi yakıştırma ve ithamlar, gün geçtikçe seviyesi(zliği)ni artırarak tamiri mümkün olmayan bir sürece doğru hızla gidildiği yönündeki endişe, kaygı ve tespitleri artırmaktadır.

Son zamanlarda sıklıkla kullanılan bu tabirlerden ”iç savaş” bende tarihin tanıklığına müracaat etme isteğini artırdı. Mesela Jül Sezar’ın İçsavaş’ını hatırlattı. Ülke içerisinde oluşan iki gücün birbirine olan güvensizliği ve iktidar hırsı çatışmayı kaçınılmaz kılıyordu. Senatoyu arkasına alan Pompeius ve Roma’ya Galya’yı armağan eden muzaffer komutan Jül Sezar. İki lider de kendisine bağlı silâhlı güce sahip ve ikisi de iktidar hırsı ile dolu. Bu iktidar hırsına bir de devlet içerisinde çeşitli hesaplar ile iki güç arasında tercihlerin getirdiği cepheleşme ekleniyordu. Sezar ve Pompeius arasındaki bu çekişmede devlet içerisinde küçük hesaplar ile kamplaşmalar meydana geliyordu, öyle ki Sezar’a karşı olan eski bir düşmanlığı ve ona karşı aday olduğu bir seçimde aldığı yenilginin utancı Konsül Cato’yu harekete geçiriyor, Lucius Lentulus bir takım borçlarından dolayı düştüğü zor durum nedeni ile ordu ve eyaletlerin yönetimini alma umudu ile Roma (senato) dostu olarak anılacak prenslerden alacağı hediyelerin düşüncesi ile taraf oluyor, Konsül Scipio ise Pompeius ile olan yakınlığından dolayı onunla paylaşacağını düşündüğü eyalet ve ordulara sahip olma umudu ile tarafını seçiyordu. Pompeius’un kendisi ise Sezar’ın düşmanları tarafından kışkırtılıyordu. Benzer taraf seçimi ise Sezar’ın çevresinde de gerçekleşiyordu.

Roma iç savaşında gördüğümüz, İç savaşı tetikleyen ana unsurlardan birisi ülke içerisindeki birbirine denk ya da yakın güçlerin iktidar hevesinden taviz vermeyerek çevresinde gelişen cepheleşme ile beraber artan güç kullanımı isteği.

1936 da başlayan İspanya iç savaşının kökenlerini anlatırken Julian Casanova şöyle diyordu; ”1936 yılının ilk bir kaç ayında İspanyol toplumu, hizipler arasındaki huzursuzluklarla derinden bölünmüştü…” Bunun bir iç savaş nedeni olamayacağını da belirten Casanova, ”Savaş, Cumhuriyet’e karşı bir askerî ayaklanma, Devlet’in ve cumhuriyet hükümetinin düzeni koruma yeteneğini tahrip ettiği için başladı. Ordunun ve güvenlik güçlerinin bölünmesi askerî ayaklanmanın zaferini olduğu kadar, hızla iktidarı ele geçirme temel hedefini de engelledi. Ancak, düzeni korumada hükümetin gücünü tahrip eden bu coup d’etat, ona karşı olan ve destekleyenler arasında misli görülmemiş bir şiddete yol açtı.” Casanova, kuralsızlık ve hükümetsizlik konusuna dikkat çeken tespitinde isyancıların şiddeti tırmandırmaya yönelik tavır ve tutumlarını şöyle anlatıyor; ”askerî ayaklanma ve devrimci karşı koymadan oluşan bu iki katlı süreç içinde İspanya’nın her yerinde yaygın bir şekilde kan akmaya başladı. Başlarında General Emilio Mola’nın bulunduğu askerî isyancılar, önceki aylarda darbe planlarını yaparken bunun işaretlerini vermeye başlamışlardı. -Güçlü ve iyi örgütlenmiş düşmanı, mümkün olan en kısa sürede devirmek için eylemin olağanüstü şiddetli olacağını akıldan çıkarmayınız- diyordu Mola.”

Ülke içerisinde yönetme kabiliyetini zaafa uğratan isyan ve ayaklanmalar ile beraber gelişen şiddet olayları iç savaşı besleyen ve tetikleyen unsurlardan bir diğeri olarak karşımıza çıkıyor. Burada da yönetim herhangi bir güç merkezinin elinde olmayıp karşılıklı güç kullanma imkânına sahip taraflarca ortaya konulan iktidar olma hırsının toplumu çatışmaya sürüklediğini görüyoruz.

Yine İspanya iç savaşında karşımıza çıkan başka bir unsur ise ülke içerisindeki grupların her birinin ülke dışından desteklenmesi ve çatışmayı sağlayacak imkân ve teçhizatın dış güçlerce teminidir. Öncelikle Fransa, Büyük Britanya, İtalya, Sovyetler Birliği ve Almanya 1936 yılında İspanya’nın iç işlerine karışmama konusunda anlaşmaya imza atıyorlar. Bu anlaşmaya rağmen Hitler, Mussolini ve Salazar General Franco’ya silâh, cephane ve lojistik desteklerini sürdürmeye devam ediyorlardı. Stalin ise Sosyalist, Komünist gruplar ve Cumhuriyetçilere ihtiyaçları olan silâh ve mühimmat yardımını yaparak içeride tarafını oluşturuyordu. Fransa ve Britanya da kendi menfaatlerine yakın gördüğü grupları silâhlandırıyor, destekliyordu. Nitekim iç savaşı bu kadar kanlı ve yıkıcı hale getiren de İkinci Dünya Harbi’nde kullanılacak silâh ve mühimmatın deneme sahası haline getirilmesi. İspanya’da taraflara dünya harbinde kullanılacak uçaklar da veriliyordu. Almanya, İtalya, SSCB, Fransa ve İngiltere İspanya iç savaşında destekledikleri tarafları donatarak dünya harbinde kullanılacak askeri teknolojinin testini de yapmış oluyorlardı. İspanya dönemin süper güçlerinin deneme sahasıydı…

İç savaş konusunu yakın bir örnek ile neticeye erdirelim: Ukrayna. İspanya iç savaşında da görülen dış destek ile kamplaşmanın zirve yaptığı bu örnekte dikkatimizi ülke içerisinde gelişen kamplaşmadaki tezatlıklara çekmek istiyorum. Şöyle ki İkinci Dünya Savaşı’nda Ukrayna’ya giren Nazi birliklerini ve katliamları destekleyen Ukrayna milliyetçileridir. Yahudiler ve Bolşevikler yalnız Nazi birliklerinin değil Ukraynalı Milliyetçilerin de baş düşmanıdır. Bu tarihsel düşmanlığa rağmen Ukrayna iç savaşında sağ cephenin önde gelen oluşumlarından anti-semitik yapıya sahip Svoboda’nın, sahip olduğu özel bankayla Ukrayna’nın en önemli finans kurumlarından birini yöneten oligark İgor Kolomoyskyi tarafından finanse edilmesi dikkatlerden kaçmıyor. Belki de oligarklar Ukrayna’yı ikinci dünya savaşında gösterdikleri Yahudi düşmanlığından ötürü ”iç savaş” ile cezalandırmak istiyordu. Bunun için bir birine zıt grupları finanse ederek çatışmalarda güç kullanımını artırmak yetecekti!

Son olarak ülke içerisinde kamplaşma ve kutuplaşmayı hızlandıran etkenlerden yöneticilerin toplumda bir tarafı destekleyerek diğer tarafı ise sürekli örseleyerek ve haklarını vermekten kaçınarak oluşturacağı kızgınlık ortamıdır. Desteklenenler ellerindeki imkânları kaybetmemek için, hakları verilmeyenler ise haklarını almak için kanun, düzen ve otorite tanımayacaktır. Böyle bir durumda yukarıdaki örneklerde gördüğümüz sosyal kırılmalar ve siyasî hesaplaşmalar ülkeleri felakete götürecek süreçlere sokacaktır…

Özetle; ülke içerisinde birbirine yakın ya da denk güç merkezlerinin iktidar olma ve iktidarda kalma hırsının artması, toplumsal kamplaşmanın sertleştiği dönemlerde merkezî otorite ve yönetimi zaafa uğratacak isyan ve benzeri hareketlenmelerin oluşturduğu siyasî boşluk, bir takım ülkelerin ülke içindeki cepheleşmeyi finanse ederek pekiştirmesi, ülke içerisinde çeşitli hesaplar ile zıt grupları finanse eden sermaye sahipleri ve belki de en önemlisi iktidarların toplumun bir kısmını ölçüsüz destekleyerek şımartması ve diğer bir kısmını ölçüsüz bir şekilde yönetimden uzaklaştırarak haklarını vermemesi ile oluşan kuralsızlık ortamı. Bu ortamda tarafların gücü elde edebilmek için hiç bir kural ve hukuk tanımaması ülke içerisinde tamir olunmayacak süreçlerin doğmasına neden olabilir.

Bu neden ile bugün Türkiye başta ve belki merkezde olmak üzere coğrafyamız, içerisine girdiği siyasî tıkanıklığı aşmak için köklü bir hukukî, sosyal, ekonomik ve siyasî ruh hamlesine muhtaçtır. Hukukî, sosyal, ekonomik ve siyasî bir bütünlük içerisinde tarih ve medeniyet yolculuğunun farkında, şuurlu bir ruh hamlesinden hiç bir bahane ile kaçılamaz. Hiç bir gerekçe bu ruh hamlesini erteleyemez ve iptal edemez. Toplumun sürüklendiği felaketi görmezden gelerek küçük hesaplar ile elini taşın altına koymaktan kaçınanlar yeni nesillerin muhasebesinde tel’in ile anılacaktır. Ülkede siyaseti şekillendiren mevcut iktidar ve muhalif yapıların el birliği ile toplumu sürüklediği felaketten ancak bu ruh hamlesini yaparak kurtulabilir ve bu tıkanıklığı aşabiliriz…

Kaynak: Adımlar dergisi
_________________
Bir varmış bir yokmuş...
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> TARİH ÜZERİNE DÜŞÜNCELER Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com