Alemdar Site Admin
Kayıt: 14 Oca 2008 Mesajlar: 3538 Konum: Avustralya
|
Tarih: Cmt Ksm 25, 2017 10:09 pm Mesaj konusu: "Belâ sana kahretsin / Sen belâya selâm et!” |
|
|
"Belâ sana kahretsin / Sen belâya selâm et!” (*)
(Yevmiye: “Bir el düşer, –görünür– böyle, sahibini görmesen de onun olduğunu tanırsın!”… Cennet’ten düşen İnsan’ın, huzursuzlukları ve çileleri içinde bilerek bilmeyerek aradığı ve dünya hayatı rüyâlarına sızan Cennet –mazi–hatırası da böyle. Muhyiddin-i Arabî Hazretleri’nin buyurduğu, “Âdem Aleyhisselâm’ı Cennet’ten düşüren Hata hikmeti, bütün âlemlerce O’nun yüceliğinin bilinmesi içindi!” ve İmâm-ı Gazalî ve bir kısım büyüklerin belirttiği, “Bu âlemden daha mükemmeli yok!” demesindeki sır; Allah’ın isimlerinin Berzah âlemindeki zuhur sıkıntısında dökülenlerin görüldüğü içinde yaşadığımız Dünya hayatı, Allah’ın bütün isimlerinin görüldüğü yer oldu… Maddî ve mânevî, eşya ve hâdiseyi teshir etmeye memur İnsan, işin hakikatinde asıl çile olarak, Hak ve hakikati kendi nefsinde doğrulayıcı ve bunun için “Mukabilini Yapmak” çilesine memur edildi; Allah’ın marifetine ermeye, ahlâkıyla ahlâklanmaya; O’nun rengiyle boyanmaya… Cefa’nın aslı, “Allah’a uzak olmaktan” ve hep yakından yakına erme muradından gelir; gerisi, imtihan vesileleri… Zel harfi, Allah’ın “Müzill-Zelil Kılıcı, uzağa atan” ismi, Hayvanlar-“Beden” mertebesi, Kamer menzillerinden “Yüksek dereceler. Yıldızlar. Mübarek yıldızlar”… Kâinat İnsan’da toplu ve “Nefs terbiyesi-Nefs muhasebesi” ile, yâni âmel ile yakînleşilecek, hissedilecek, üstünler tasarrufuna alındıkça gerçekliği görülecek olan da budur; önce inanmak, sonra onu amel hâlinde doğrulamak işi… Bu şekilde anlaşılmak ve kelimenin altını ve üstünü hissetmek üzere, Üstadım’ın “İkimizin şiirleri, bayılacaksın!” dediği Noktalamalar’dan, “Yük”: “Bu yük senden Allah’ım, çekeceğim, nâçarım / Senden sana sığınır, senden sana kaçarım!”… Ve, Aralık 1982 tarihli “Sabır” isimli şiirinin ilk dörtlüğü: “Sabrın sonu selâmet / Sabır hayra alâmet / Belâ sana kahretsin / Sen belâya selâm et!”… Yevmiye: “İstikbâl İslâmındır! Ne güzel bir mevzuun var!”… Mukabele: Karşılık. Karşılamak; istikbâl etmek. Mücadele; karşılığını yapmak… Tez “İstikbâl İslamındır!” olduğuna göre onu kabul edici ve kabul etmeyene karşı… Keyfe: “Nasıl? Niçin?”… Keyfer: Karşılık. Mukabele; mükâfat ve ceza sebebi. Kurtuluş Yolu ne?.. İslâmı hâkim kılmak üzere insan ve toplum meseleleri karşısında; nefs muhasebeni gösteren?.. Ortaya çıktığına göre?)
Salih Mirzabeyoğlu / Ölüm Odası B7
Başlık metnin içinden tarafımızca seçilmiştir. (EF) _________________ Bir varmış bir yokmuş... |
|