EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Kâbe

 
Bu forum kilitlendi: mesaj gönderemez, cevap yazamaz ya da başlıkları değiştiremezsiniz   Bu başlık kilitlendi: mesajları değiştiremez ya da cevap yazamazsınız    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> ŞERİAT
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Çrş Nis 25, 2012 12:34 am    Mesaj konusu: Kâbe Alıntıyla Cevap Gönder

Kâbe
Fadime ÖZKAN
25 Nisan 2012
fozkan@stargazete.com

Bir kere ne yazsam, nasıl yazsam çok ama çok eksik olacak. Yetersiz ve yüzeysel olacak. En başından itiraf ve ilan ediyorum.

Ama gitmeyenlerin, gidemeyenlerin gidenler üzerinde hakkı olduğu düşüncesinden hareketle, belki bir iki kişinin de olsa aklına gönlüne gitmek düşerse diye, daha evvel gidip de özlemle oralardan haber bekleyenler varsa diye, zaten bir haftadır kendim de anlatmadan duramıyorum diye... haddim olmayarak, ar ederek, eksik olduğunu bilerek birkaç satır yazacağım, izninizle.

Efendim, Hicaz’dan döneli bir hafta oldu.

Hacca, Hicaz’a gidip dönenler derdi demesine de, neyi kastettiklerini şimdi anladım.

Bir haftadır kendimi adlı adınca “gurbet”te hissediyorum.

“Cennetten düşmüş olmanın kederi” gittikçe koyulaşıyor, resmen burnumun direği sızlıyor.

Hayata katılmak kaçınamadığınız bir zaruret. İlla bulaşıyorsunuz ucundan kıyısından ama esasında yaşanılan derin bir depresyon hali. Hissedilen, apaçık bir “Kâbe hasreti”...

Sevgiliyi özlemenin, düşünmenin, hayaller kurmanın, kederlenmenin belki çok uzak bir benzeri, ama kesinlikte kat be kat şiddetlisi, lezzetlisi, hakikatlisi.

Öyle bir hasret ki bu, Medine’de, Ravza-i Mutahhara’da, Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’in huzurunda olmak dahi dindirmiyor. Ve kim bilir Kâbe’yi, O’nun nasıl bir özlemle özlediğini düşünmeden edemiyor, kederlendikçe kederleniyorsunuz.

Hira’ya çıkıyorsunuz vahyin indiği, Peygamber’in peygamberlikle şereflendiği, “İkra!” dendiği Nur Dağı’na. Azıcık da olsa anlıyorsunuz Efendimiz, o sert, o çok haşin coğrafyada, kara kavruk Mekke’de yoldan sapanların, puta tapanların arasında bunaldıkça neden kaçıp sığınmıştır bu yekpare kayaya.

Ama taş dağlarının çevrelediği vadinin rüzgârı alnınızı serinletirken ve Cibril’in kanatlarıyla doldurduğu geniş ufku seyrederken bile gözünüzü alamadığınız yer, yine uzaktaki o “kara küp” oluyor.

Mıknatıs gibi kendine çekiyor sizi.

Akımına kapılıyor ve gidip eteğine yapışıyorsunuz.

Müslüman kadınlar ve erkekler dinleri dışındaki aidiyetlerinden ve kimliklerinden, ırklarından, milliyetlerinden, statülerinden, diplomalarından, banka cüzdanlarından, yaşlarından, cinsiyetlerinden soyunmuş olarak, kefen niyetine ihram giyerek buradalar.

Kullukta zahiri eşitlik.

Işığın etrafında “yakma beni” diye yakaran pervaneler hepsi.

Güneş etrafındaki şaşmaz yörüngelerinde sebatkâr dünyalar.

Çekirdek etrafındaki gayretli elektronlar.

Kâbe’nin girdabında “sırat-ı müstakim”e talip ve inşallah dâhil olanlar.

Bir nehrin denize kavuşmak isteği ve çabasından farklı değil sanki. Bir damlacık kul iken, akan kabaran köpüren taşan ve girdabına çeken o coşkulu akışa, “İbrahimîümmete” karışmayı istemek. Ümmet ne demekmiş, hissettirerek öğreten mekan.

Tüm Müslümanların günde beş vakit yönünü dönüp secde ettiği yer burası. Yerin ve göğün, varlığın ve hakikatin mihenk taşı. Yerin altındakilerin vaktiyle, henüz üstünde olanların halen, kalbini sabitleyebileceği tek nokta.

Sizi, “fabrika ayarları”nıza döndürecek etki gücüne sahip.

Kesinlikle “bu dünyaya ait olmayan”. Hadi diyelim ki, ötelerden apaçık manalar kuşanmış olan.

Tavaf haline, namaz haline, seyrine doyum olmayan ve çok özlenen...

***

Söylemezsem çatlarım

Yazılacak, anlatılacak çok şey var aslında. Umrenin rükünleri, ibadetlerin lezzetleri ve ontolojik manaları, Mekke ve Medine şehirleri hakkında... Sosyolojik ve hatta siyasi değerlendirmeler yapmak da mümkün. Lakin şimdilik bunu yapmayacağım. Söylemeden edemeyeceğim tek şey Diyanet’in Türkiye’den giden ziyaretçilere biraz daha emek vermesi, özen göstermesi olacak.

Star Gazetesi
_________________
Bir varmış bir yokmuş...
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Önceki mesajları göster:   
Bu forum kilitlendi: mesaj gönderemez, cevap yazamaz ya da başlıkları değiştiremezsiniz   Bu başlık kilitlendi: mesajları değiştiremez ya da cevap yazamazsınız    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> ŞERİAT Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com