Alemdar Site Admin
Kayıt: 14 Oca 2008 Mesajlar: 3538 Konum: Avustralya
|
Tarih: Pzr Ekm 30, 2011 6:00 pm Mesaj konusu: Organizasyon(suzluk) |
|
|
UYAN EY VATANDAŞ!
SERDAR AKİNAN
29 Ekim 2011
17 Ağustos depreminde CNNTURK'ün kuruluşu için çalışıyorduk. Kanal henüz yayında değildi. Haber merkezimizde çalışan bir arkadaşımızın ailesi Yalova'da enkaz altında kalmıştı ve biz birkaç kişi Yalova'ya gitmeye karar verdik.
Hatırlarsanız Başbakan Ecevit'e o sabah saat
09.30'da ulaşılabilmişti. Saat 11.00'de olağanüstü toplanan Bakanlar Kurulu sonrası, '400'den fazla insanımızı kaybetmiş olabiliriz...'' demişti. O depremde 40.000 kişi hayatını kaybetti.
Türkiye her anlamda hazırlıksız yakalanmıştı depreme ve biz Yenikapı'dan Yalova'ya kalkan feribotlara binmeye çalışıyorduk.
Yenikapı rıhtımındaki o görüntüyü asla unutamam. Dünyanın farklı köşelerinden yardıma gelen arama kurtarma ekipleri kırmızı, turuncu, sarı renklerdeki tulumlarıyla koşuşturuyor. Havalimanından Yenikapı'ya kamyonlarla getirebildikleri malzemeleri deprem bölgesine taşıyabilmek için muhatap arıyorlardı. Muhatap yoktu. Güney Fransa'dan gelen arama kurtarma konusunda eğitimli köpekleri olan bir itfaiye ekibine tercümanlık yapmaya karar verdim.
O ekiple birlikte gün batımında Yalova'ya ayak basabildik. Enkaz haline gelen binaların etrafa saçtıkları toz; etrafa koşturup duran insanların telaşıyla, sirenleriyle trafiği yaran ambülansların hızıyla etraftaki pusu daha da koyu bir hale dönüştürüyordu. O kızıl pusun içinde yardımların futbol stadında toplandığını öğrendik. Fransız ekiple birlikte stada gittik. 'Yetkililer'in bir barakada konuşlandığı söylendi. Barakaya girdiğimde karşılaştığım manzara şuydu. Elinde telsiz olan birkaç sivil ve asker sağa sola emirler yağdırıyor.
Masadaki telefonlar durmaksızın çalıyor. O telefonlara bakan görevli çöken binaların adresini bir not defterine kaydediyordu. Bu esnada barakanın camından kafasını içeri uzatabilenler ya enkaz altında yakınları olduğunu söyleyip adres veriyor ve iş makinesi istiyor ya da çadır talep ediyordu. Kalabalığı yarıp masanın etrafındaki 'yetkililer'e ulaştım ve Fransa'dan gelen arama kurtarma ekibinde eğitimli köpekler olduğunu söyledim, 'Sizden yönlendirme talep ediyorlar. Hangi enkaza gitmeleri gerek?' dedim. Kafası kesilmiş tavuk gibi sağa sola koşturan o 'yetkililer' bana boş gözlerle bakıp, 'Valla kardeşim sağ olsunlar ama o kadar çok bina yıkık ki şurada duruverin zaten vatandaş sizi kolunuzdan tutup enkaza götürür.' dedi.
Bu cümleyi Fransız ekibin liderine çevirdim. Bana dehşetle bakarak, 'Böyle şey olmaz. Ben ekibimi rastgele çıkartamam. Şehir haritasında işaretlemeleri gerek. Bu kadar çok arama kurtarma ekibini koordineli bir şekilde yönlendiremezlerse can kaybı dramatik şekilde artar.' dedi. Ama muhataplarının halini anlayarak derhal inisiyatif aldı. Yabancı ekip liderlerini o barakanın arkasına topladı. Şehrin bir haritasını buldurdu. Haritayı yatay ve dikey sütunlara böldü.
Sağdan sola rakamlar, yukarından aşağıya harfleri dizdi. Bir başka kağıda her birine bir kod verdiği arama kurtarma ekiplerini (ellerindeki teçhizat, kişi sayısı, özellik, vs) yazdı. Sonra o enkaz listesini alıp şehri tanıyan birinin yardımıyla tek tek enkazları işaretledi. Birkaç dakika içinde bir başka telsiz frekansından haberleşen, şehirde hangi enkazda kaç ekibin nasıl çalıştığını gösteren basit anlaşılır ve işlevsel bir koordinasyon planımız olmuştu. Yerli sivil ekipler de bu plana kısa sürede entegre oldu.
Bugün Van'dan gelen haber ve sonrasında yaşananlar İstanbul depremine ne kadar hazır olduğumuza dair bir fikir veriyor. Bu örnek o altın saatler için asıl biz sivillerin mahalle mahalle nasıl örgütlenmemiz gerektiğini göstermelidir. Bu iktidarın zihniyeti ortada... Neredeyse 50 milyar dolar vergiyi deprem ayağına toplayıp duble yol yapmışlar.
Yarısından fazlası çürük okul binalarının enkazının altından çocuklarının cansız bedenlerini çıkarmak istemeyenlerin ileri demokrasi sarhoşluğundan bir an önce sıyrılmasında fayda var.
http://www.mizikacilar.com/Makale.aspx?ID=214 _________________ Bir varmış bir yokmuş... |
|