EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

18 Mart: Çanakkale Şehitlerini Rahmet ile Anıyoruz

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> YAKIN TARİH
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Cum Mar 18, 2011 10:49 pm    Mesaj konusu: 18 Mart: Çanakkale Şehitlerini Rahmet ile Anıyoruz Alıntıyla Cevap Gönder

Seyid Onbaşı



Çanakkale Savaşı, bugün bile hakkı tam teslim edilemeyen bir zafer. Çünkü devrin süper güçlerinin hücumuna karşı, çoktan bitti sanılan bir devletin her zaman var olacağını anlattı, hâlâ da anlatıyor.

Eğitimci-yazar Vehbi Vakkasoğlu’nun, “Bir Destandır Çanakkale” adlı kitabı dedelerimizin kahramanlığını bize en iyi anlatan kitaplardan biridir.

İşte Vakkasoğlu’nun kitabında, Seyid Onbaşı’nın kahramanlığını anlattığı bölüm:

- Kıymeti Bilinmeyen Bir Kahraman: Seyid Onbaşı -

Denizden püsküren çelik ve ateş, Mecidiye Tabyasını alt üst etmişti. Mermi yağmuru Mehmetçiği açıkta duramaz hâle getirince, takım subayı Fehmi Bey’in emriyle sığınağa koştular. Erlerin büyük bir bölümü sığınağa girer girmez, cephaneliğe isabet eden bir mermi, hepsinin şehit olmasına sebep oldu. Geride kalanlar, büyük bir sarsıntıyla savruldular. Bunların da bir kısmı şehit oldu.

Ancak, Edremit’in Çamlık köyünden Mehmet oğlu Seyid, yara bile almamış, sadece bayılmıştı. Ayıldığı zaman karşısında takım arkadaşı Ali’yi buldu. Etrafa bakındı, başka kimsecikler yoktu…

“Arkadaşlar nerede?” diye sordu.

Ali, büyük bir hüzünle ve sesi titreyerek, “Arkadaşlar mertebelerini buldular. On dört şehidimiz, 24 yaralımız var. Ayakta bir senle ben kaldık” dedi.

Seyid ayağa kalktı ve denize doğru baktı. Düşman gemilerinden alev ve duman püskürüyordu.

Tabyanın içinde kullanılabilir bir tek top kalmıştı; gerisi toprağa gömülmüştü.

Seyid, bir tabyadaki topa, bir de denizdeki gemilere baktı. Düşmanın gemileri kıyıya iyice yaklaşmıştı. Yerdeki mermilerden gözünü alamıyordu. Âdeta bu mermiler, “Beni namluya sür!” diyordu.

Arkadaşına, “Gel Ali, yardım et de şu gülleyi sırtıma alayım” dedi.

Çünkü, kullanılabilir durumdaki tek top da yaralıydı. Top mermisini kaldıracak alet bozulmuştu. Mermi, ancak sırtlanarak namluya sürülebilirdi.

Ali, önce yerdeki mermiye, sonra da Seyid Onbaşı’ya baktı. “Kaldıramazsın, Seyid” dedi. Çünkü bu top mermilerinin bir tanesi 276 kilo geliyordu.

Seyid, kararlı bir sesle, “Hele bir deneyeyim” dedi.

Mermilerin yanına vardı. Ellerini kartal pençesi gibi açtı ve derin bir nefes alıp besmele çekti. Ancak gres yağına bulanmış olan dev mermi ellerinden kaydı. Koca Seyid, ellerini toprağa bulayıp bir daha kavradı ve “Ya Allah!” diyerek omuzuna aldı. Sendeleyerek yürüyordu. Topun merdiven basamaklarına güçlükle attı ayağını ve son bir hamleyle mermiyi namluya sürdü.

Her ikisi de, görevleri başka olduğundan, nişan almakta ve yön tayininde acemi idiler. Ancak, uzman bekleyecek ne zaman, ne de imkân vardı…

Seyid, topun namlusunu düşman gemilerine doğru çevirdi. Mesafeyi bilebildiği kadarıyla ayarladı ve besmeleyle topu ateşledi.

İlk mermi uzun düşmüştü; dolayısıyla boşa gitti.

Seyid, ikinci mermiyi de arkadaşının yardımıyla namluya sürüp ateşledi. Bu da kısa düştü.

Üçüncü mermiyi iyi ayarlamıştı. En öndeki geminin kıç tarafında ve su kesiminde patladı. Bu gemi, “Ocean” idi. Geminin dümen tertibatı bozulduğu için, derhal bulunduğu yerde harmanlamaya başladı. Etrafındaki gemiler kendilerini korumak için kaçıştılar.

Seyid Onbaşı, “Kimin himmeti milleti ise, o, tek başına küçük bir millettir” vecizesinin somut bir örneği olmuştu. Bütün benliğiyle ve aşkla yöneldiği bir “din-ü devlet” hizmetinde, Allah, ona yapamayacağı kadarını da yaptırmıştı. Bu noktada, yapana değil, yaptırana bakmalı değil midir?

Nitekim, zaferden sonra, ziyarete gelen kumandanların yanında, Seyid Onbaşı’dan bu mermilerden birini bir daha kaldırması istenmiştir. Koca Seyid’in o şekilde bir fotoğrafı çekilecek ve muhteşem olay tarihe emanet edilecektir.

Seyid Onbaşı, dev merminin başına gelir, “Ya Allah, bismillah!” diyerek kavrar, ama kaldıramaz. Defalarca tekrarlamasına rağmen, 276 kiloluk mermiyi yerinden koparıp omuzlayamaz.

Utanır, sıkılır, ter içinde kalır. Koca Seyid öyle mahcup olmuştur ki, âdeta kumandanlarının önünde küçücük kalmıştır.

Kumandan paşanın, “Oğlum, o zaman nasıl kaldırmıştın?” diye sorması üzerine de şu çok anlamlı cümle dudaklarından dökülür:

“Kumandanım, gâvuru görürsem gene kaldırırım!”

• • •

Koca Seyid’in, o dev mermiyi sırtlamış haldeki fotoğrafı bazı tarih kitaplarında yer almıştır. Ancak fotoğrafta görülen mermi asıl değil, makettir. Bir ağaç kütüğü yontularak mermi şekline getirilmiş ve siyaha boyanarak mermiye benzetilmiştir.

Bu olay, bize bir ayet-i kerime mealini hatırlatmalıdır: “Sen atmadın, Allah attı!”

Evet, yapan yaptıran Allah’tır; atan, attıran, isabet ettiren de Odur!

• • •

Tek bir insan ve tek bir mermi ile, tarihin akışını değiştirmekte, kim Koca Seyid kadar etkili olmuştur?

Bu kahramanın savaştan sonraki hayatını merak eder misiniz?

Seyid Onbaşı, savaştan sonra vazifesini yapmanın rahat ve huzuru içinde köyüne döndü. Bir süre geçimini odun kesip satarak sağladı. Daha sonra ise, Havran’da bir zeytin fabrikasında hamallığa başladı. Hamallık yaptığı sırada, zaten bakımsız olan bünyesini üşüttü ve verem hastalığına yakalandı. Adı tarihin şanlı sayfalarına geçen bu kahraman, veremden kurtulamayarak, sessiz sedasız hayata veda etti (Kasım 1939).

Seksen yaşındaki kızı Ayşe Yıkar Hanımefendi, 1996’da “Aksiyon”dan Haşim Söylemez’e şöyle diyordu:

“Babam hamallık yaptığı sırada veremden öldü, ama zaten o daha önceden ölmüştü!

“…Gençliğimde hep aç ve sefil bir hayat yaşadı. Annem de zaten aç ve perişan hayattan dolayı hastalıktan kurtulamayarak öldü.

“Babamdan geriye hiçbir şey kalmadı. Zaten bir şeyi de yoktu. Ama iyiliği, doğruluğu ve mertliği bıraktı bize… Öyle bir insanın kızı olduğum için iftihar ediyorum.”

“Devlet baba, en azından son zamanlarında huzurlu bir şekilde ölmesi için imkân sağlayabilirdi. Babam, devletin bir çivisinden bile faydalanmadı. Bir süre Havran Kaymakamlığınca belirli bir maaşa bağlanmıştı, ama o maaşı hiç kullanmadı. Zaten bir süre sonra da maaşı kesildi.”

Koca Seyid’in, her 18 Mart’ta, resmini basmış gazeteler sırtında o dev mermiyle, televizyonlar da ekranlara getirmiş… Ama ne kendisini düşünmüşler, ne de geride bıraktığı ailesini… Ne var ki, kızı Ayşe Hanım, tam da babasının tevazuuna yakışır bir değerlendirmeyle şöyle bitiriyor konuşmasını:

“Olsun, efendim! Yeter ki vatan sağolsun! Biz perişan olmuşuz, ne çıkar!”

Olimpiyat rekorunun bir buçuk katı ağırlığındaki mermiyi tek başına namluya sürüp ateşleyerek Çanakkale Zaferine doğru önemli bir adım atan bu kahramanı saygıyla ve rahmetle anıyoruz. İnşallah, mükâfatını Rabbimizden ebedî âlemde almıştır.
Ekleyen: Mustafa Yazıcı

Amiral Keyes: "Yazık! Çanakkale’yi geçemedik! Müthiş bir yenilgiye uğradık."
Kerrar Esat Atalay



"İtiraf etmeliyim ki Türk topçusu büyük bir gayret gösterdi. Bunu da ileride tarih yazacaktır"

Bugün 18 Mart 2015, Çanakkale Deniz Zaferi’nin 100’üncü yıldönümü. 19 Şubat 1915’te başlayan ve 18 Mart 1915’te Mehmetçiğin toplarıyla, Nusrat’ın denize döşediği mayınlarıyla işgal kuvvetlerinin kendilerince o yenilmez armadasını, Çanakkale Boğazı’nın derinliklerine gömdüğü tarihtir 18 Mart 1915... 

Havranlı Seyid Onbaşı’nın 215 okkalık(275 kilo) gülleyi tek başına sırtlayıp topun ateş yuvasına yerleştirip, İngilizlerin Ocean’ının ağır yara aldıktan sonra manevra yaparken Nusrat’ın mayınına çarpıp Morto koyunda denizin dibini boyladığı gündür...  Çanakkale zaferi hakkında, savaşta görev almış yabancı komutanların değişik değerlendirmeleri vardır. İşte bunlardan biri de Amiral Keyes’dir.

2 saat içerisinde gelen bozgun

O yenilmez dedikleri armadanın Kurmay Başkanı Amiral Keyes, Çanakkale’nin kolayca geçileceğinden emindi. Buna kesin olarak inanan Amiral Keyes 18 Mart’ta, savaşın durumunu hatıra defterine şu gerçekçi cümlelerle yazıyordu "Yenilmiş bir düşman karşısında olduğumuza kesin inancım vardı. Öğleden sonra saat 14.00’te yenildiğimi sanıyordum; saat 16.00’da ise yenildiğimi biliyordum." Aradan geçen 2 saat amiralin uğradığı bozgunu anlatmaya yetiyordu. Oysa aynı amiral savaş başlamadan önce hatıra defterine şöyle yazmıştı: "Churchill, İngiliz donanmasını büyük bir imtihana hazırladı. Biz bu imtihanı verip Çanakkale Boğazı’nı geçeceğiz." 

Tarihin yazdığı  Türk topçusu

Keyes 18 Mart gecesi bu yazdıklarının altını şöyle dolduracaktı: "Yazık... Churchill’in hazırladığı imtihanı veremedik, Çanakkale’yi geçemedik. Müthiş bir yenilgiye uğradık; bu inkar edilemez. İtiraf etmeliyim ki Türk topçusu büyük bir gayret gösterdi. Bunu da ileride tarih yazacaktır."  2 saat içerisinde o yenilmez denen armadayı boğazın dibine yollayan Türk topçusunun başarısı ise şu sözlerde gizliydi: Savaşın bunalttığı bir anda Kurmay Başkanı Selahattin Adil Bey’in Dardanos bataryasına gönderdiği bir atlı, Hasan ve Mevsuf teğmenlerin top başında şehit oldukları haberini getirmişti. Selahattin Adil Bey, tankerdeki topçu kumandanına bu üzüntüyle; ’Niçin denizde toplarınız su fışkırtmıyor’diye sitemle sormuş, ’Çünkü mermilerimiz suya değil. Düşman gemilerinin güvertesine düşüyor’ cevabını almıştı. Bir benzetme de Akdeniz Seferi Kuvvetler Baş Kumandanı General Ian Hamilton’dan: "Irresistsble, Ocean ve Bouvet battı. Diyorlar ki Bouvet, banyoya fırlatılmış bir fincan tabağının kayarak batışı gibi denizde kaybolmuş." Akdeniz Seferi Kuvvetler Baş Kumandanı General Ian Hamilton Gelibolu Günlüğü adlı hatıratında böyle yazıyordu. 

Kaynak: http://www.yenicaggazetesi.com.tr/canakkale-savasi-ve-turk-kadini-11-111648h.htm

18 Mart Şehitlerini Rahmet ile Anıyoruz
18 Mart 2011



Ecdadımızın bundan 96 yıl önce Çanakkalede yazdığı büyük destanın yıldönümü törenlerle anılıyor. Türkiyenin dört bir yanında düzenlenen törenlerde, Çanakkalede işgal kuvvetlerine aman vermeyen kahraman Osmanlı Ordusunun şehidleri rahmetle yâd ediliyor.

Çanakkale Zaferi'nin 96. yıldönümü törenlerle kutlanıyor. 1. Dünya Savaşı sırasında 1915–1916 yılları arasında Gelibolu Yarımadası'nda Osmanlı Devleti ile İtilaf Devletleri arasında yapılan deniz ve kara muharebesi olan Çanakkale Savaşı'nda Osmanlı Ordusu, bundan 96 yıl önce bir destan yazdı. İngiltere, Fransa ve Rusya'dan oluşan İtilaf Devletleri ellerinde bulundurdukları teknolojik imkanları ve bütün güçleriyle Çanakkale Boğazı'na saldırdı ancak ordumuzun destansı direnişini kıramadı.

“HASTA ADAM” DÜŞMANI PÜSKÜRTTÜ

Osmanlı Devleti'nin başkenti İstanbul'u alarak boğazların kontrolünü ele geçirmek, Rusya'yla güvenli bir geçiş koridoru açmak ve Alman müttefiklerinden birini savaş dışı bırakarak Osmanlı, Almanya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ve İtalya'dan oluşan İttifak Devletlerini zayıflatmak amacıyla Çanakkale Boğazı'nı ele geçirmek istiyordu. Yoğun çatışmaların olduğu ve yüzbinlerce can kaybının yaşandığı savaşta, ‘hasta adam' olarak ilan edilen Osmanlı Ordusu, düşmanı geri püskürtmeyi başardı.

“ÇANAKKALE GEÇİLMEZ”

Gerçekleşen zaferin ardından Çanakkale için “Çanakkale Geçilmez” sözü tarihe geçti. İtilaf Devletleri Çanakkale'nin geçilmez olduğunu anladılar ve geri çekilmek zorunda kaldılar.

Çanakkale'de savaşan mücahidler iman dolu göğüsleriyle, İtilaf Devletlerinin hücumlarını boşa çıkarmış ve tarih yazarak, zafer kazanmıştı. 18 Mart 1915 tarihinde Osmanlı'nın zaferi kesinleşti ve bugün Çanakkale zaferi yurdun dört bir yanında kutlanıyor
Ana Haber

Çanakkale: Sakın gam yeme
18.03.2011



Bugün 18 Mart... Bugün, tarihin Çanakkale'de adeta u dönüşü yaptığı günün yıldönümü... Bugün, Türk, Kürt, Arap, Laz, Çerkez, Boşnak ve Arnavut'un bir millet olarak ayağa kalktığı ve düşmana diz çöktürdüğü gündür...

Çanakkale'de şehit düşen Şiranlı üsteğmenin eşine gönderdiği bir mektup her yönüyle dersler veren bir vesika özelliği taşıyor.

Tarihin seyrini değiştiren Çanakkale Zaferi’nin üzerinden tam 96 yıl geçti. Bu eşsiz destanı anlatmak için şimdiye kadar binlerce şiir, kitap yazıldı, onlarca film çekildi. Fakat dışardan yazılan hiçbir şey ‘cepheden gönderilen asker mektupları’ kadar duygulandıramadı.

Maltepe Belediyesi’nin düzenlediği ‘Ana ben gidiyom düşmana karşı’ başlıklı Çanakkale Sergisi’nde sergilenen bir mektup okuyanları gözyaşına boğdu.

MEKTUP ULAŞTI, ŞEHİT OLDU

Gümüşhane’nin Şiran ilçesinden Üsteğmen Zahit, cephede kurşun yağmurları altında savaşırken Aziziye ilçesinin Kılıç Mehmet Bey köyünden Ahmet Efendi’nin kızı, eşi Hanife Hanım’a bir mektup yazmıştı. Üsteğmen Zahit, ‘vasiyetim’ dediği mektubu yazdıktan kısa bir süre sonra 9 Ocak 1916’da şehit oldu. Yıllar sonra ortaya çıkan o mektubun içinden şehit üsteğmenin küçük kızı Nahide’nin kırmızı kurdelayla bağlı bir tutam saçı da çıkmıştı. İşte o mektuptan duygu dolu satırlar...

YÜKSEK SESLE AĞLAMA... GAM YEME

“Bu günlerde her zamankinden daha önemli muharebelere gireceğiz. Bilirsin , her muharebeye giren ölmez. Fakat eğer ben ölürsem sakın gam yeme... Beni ve seni yaratan Allah bizi nasıl dünyada birbirimize nasib etti ise , benden şehitlik rütbesini esirgemediği taktirde , elbette , ruhlarımızı da birbirine kavuşturur. Vatan yolunda şehit olursam bana ne mutlu. Ancak , sana bir vasiyetim var : Birincisi benim için kat’iyyen ağlama... Eşyamın listesi ilişikte. Bunları sat , ele geçecek paradan “mihr-i muaccel” ve “mihr-i müeccel” ini al , üst tarafı ile bana bir mevlüt okut. Eğer bunlar sana borcumu ödemezse hakkını helal et ve ilk gece aramızda geçen sözü unutma... vasiyetimi aldığınız zaman yüksek sesle ağlamanıza razı değilim.”
8sutun

Abdülhamid Han'ın Çanakkale Saldırısına karşı 18 Yıl önceden Tedbirler Aldığı Ortaya Çıktı
Mart 16, 2012



ittihadiislam.com'un haberi:

II. Abdülhamid’in Çanakkale stratejisi yıllar sonra gün yüzüne çıktı

18 Mart 1915 Çanakkale Savaşı, kuşkusuz Türk tarihinin dönüm noktalarından biri. Zaferin 97. yıl dönümünde ilginç bir ayrıntı ortaya çıktı.

II. Abdülhamid, düşman saldırısına karşı Çanakkale’ye torpil döşetmiş.

Çanakkale savunması ile ilgili hazırlıklar, II. Abdülhamid Han’ın emriyle başlatılmış. Çanakkale Boğazı’nın devletin savunmasında olmasının öneminin farkında olan Sultan Abdülhamit, çeşitli çalışmalar için girişimlerde bulunmuş. Düşman saldırısı ihtimaline karşı Çanakkale’ye torpil döşetmiş.

Bu bilgi ”Osmanlı’nın Son Kilidi Çanakkale 2″ kitabında yer alıyor. Padişahın başkimyageri olan Polonya asıllı Bonkowski Paşa, 1897 yılında deniz savunmasıyla alakalı bir rapor hazırlayarak, Abdülhamit’e sunmuş. Raporu Osmanlı arşivlerinde bulan tarihçi Ahmet Temiz, Bonkowski’nin savaştan 18 yıl önce hazırladığı bu raporun savunmayla ilgili önemli bilgiler verdiğini belirtiyor. Abdülhamit Han’ın ileri görüşlülüğünün bu belgede de ortaya çıktığını kaydeden Temiz, şöyle konuşuyor: “Başkimyager, hazırlamış olduğu raporunda düşman devletler tarafından İstanbul ve Çanakkale Boğazı’na karşı vuku bulacak bir saldırı esnasında buraların muhafazası için denize döşenebilecek ve düşman gemilerinin geçişlerine engel olabilecek torpilleri ele almıştır.”

Padişaha sunulan raporda şu bilgiler yer alıyor: “İstanbul ve Çanakkale boğazlarının muhtemel bir düşman saldırısına karşı muhafaza altına alınmasından bahsediliyor. Ben de Halife Hazretleri’ne verdiğim vatanın muhafazası sözü gereği, sadık tebaanın mesailerine gücüm yettiğince katılmak üzere fenne müracaat ettim. Biraz fikir yürüttükten sonra, bir nevi hareketli bir torpil icat ettim. Bu usul Çanakkale Boğazı sularında münasip bir şekilde kullanıldığında Akdeniz adalarından zorla girmek isteyen bir düşman filosunun girişini tamamen imkânsız kılmazsa bile oldukça zorlaştırır.”

Bunlar ÖZBEK;Hacca giderken Türkiye'nin savaşta olduğunu öğrenince,trenden inip savaşa katılmışlar Çanakkale Geçilmez
_________________
Bir varmış bir yokmuş...
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> YAKIN TARİH Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com