EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

"TSK'nın Dinsel Ayini Gibi"

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> RÖPORTAJLA R
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Çrş Ksm 03, 2010 12:23 am    Mesaj konusu: "TSK'nın Dinsel Ayini Gibi" Alıntıyla Cevap Gönder

"TSK'nın Dinsel Ayini Gibi"

02 Kasım 2010

TSK Komuta Kademesi'nin Köşk'teki davete katılmamasını değerlendiren emekli Yarbay Mert, çok tartışılacak bir cümle kurdu...
Röportaj: Fatih Akkaya / Yeni Akit

Emekli Yarbay Halil Mert, TSK Komuta Kademesi'nin Köşk'teki davete katılmamasının bir gerçeği gün yüzüne çıkardığını ifade ederek “Meğer istenen sadece balolara, resepsiyonlara katılmak, cumhuriyete ve rejime bağlılık değil, bu zihniyetin ve şebekelerin maşası olmakmış. Yani Çağdaş Kölelik. Sistem, öyle bir ağ kurmuş ki adeta bu davetleri kendi dünyasının dinsel ayini gibi görüyor” dedi.

Emekli Topçu Yarbay Araştırmacı Yazar Halil Mert, TSK Komuta Kademesi'nin Köşk'teki davete katılmamasını Yeni Akit'e değerlendirdi. TSK Boykotun bir gerçeği gün yüzüne çıkardığını ifade eden Mert “Meğer istenen sadece balolara, resepsiyonlara katılmak, cumhuriyete ve rejime bağlılık değil, bu zihniyetin ve şebekelerin maşası olmakmış. Yani Çağdaş Kölelik. Sistem, öyle bir ağ kurmuş ki adeta bu davetleri kendi dünyasının dinsel ayini gibi görüyor” dedi.

Konuyu, Cumhuriyetin geleneklerinden resepsiyonlara ve bugünkü tabloya kadar geniş bir yelpazede değerlendiren Mert'le söyleşimiz şöyle:

-29 Ekim 1923 tarihi size neler düşündürüyor?
Bu sadece yeni bir rejimin başlangıcı değil bu topraklarda. Geleneklerin, değer yargılarının değiştirilmeye başladığının da habercisi. Devlet Selçuklu ile birlikte Anadolu'ya gelmiş. Devlet ebed-müddet. Yapı köklerine bağlı iken, 29 Ekim 1923'ten sonra neler değişti neler..

-Geleneksel Cumhuriyet baloları örneğin. Değişimin ilk habercisi mi?
Cumhuriyet Baloları yapılmaya başlandı. İçkili, danslı, valslı balolar. Devlet ricali, ekabirler orada. Birbiri ile yarıştalar. Kendilerini gösterme yarışı. Maalesef bu alışkanlık TSK'da özellikle de 28 Şubat sürecinde atılma korkusu ile devam etti. Subaylar ne kadar laik, çağdaş ve modern görüşlü olduğunu ispatlamak için sıralı komutanlarına içki içtiğini göstermeye, karısı ile dans ederken görünmeye, eşler kuaförde Komutan eşi ile karşılaşmaya özen gösterdiler.

ATATÜRKÇÜLÜK VE ÇAĞDAŞLIK ADINA

-Ne adına yapıldı bunlar?
Tabii bu balo ve resepsiyonlarda tüm bu işler Atatürkçülük ve çağdaşlık adına yapıldı. 28 Şubat sürecinde dindar başbakan rakı söylemedi diye Deniz Kuvvetleri Komutanı MGK resepsiyonunda rakı istetti. Bu malum medyada övgüyle manşetlere taşındı. Üzücü olanda şuydu. Mevcut hükümete oy verenler dahil toplumun ölü toprağı serpilmişçesine riyakar suskunluğu…

-Son dönemde bu arzuda bir sorun mu görülüyor?
Balocu/resepsiyoncu ‘çağdaş' kadrolar herkesin kadınlı erkekli bu etkinliklerde olmasını arzu ediyorlardı. Ama bir sorun vardı evet. O da balolara çağırdıkları üst düzey kadrolara istemedikleri, değerlerini alay konusu yaptıkları kişiler halkın teveccühü ile seçilerek yönetici olarak geldiler. Hatta birinci amir olarak Başbakan, ikinci amir olarak Cumhurbaşkanı oldular. Bunu üzerine bu kişiler, fütursuzca örtülü ödeneklerden ve kamu harcamalarında sahte evraklarla para aktararak rejim elden gidiyor teraneleri ile bayraklar elde ulusalcı mitingler tertip ettiler. İftira içeren kitaplar bastırdılar.

ULVİYET OLMADIĞI GİBİ SEVİYE DE YOK

-Başarılı olabiliyorlar mı sizce?
Hayır, beklemedikleri şeyler oluyordu. Bulaştıkları adi suçlar dahil çarşaf çarşaf ortalığa dökülmeye başlamıştı. Meğer Atatürkçülük, çağdaşlık, ilericilik, laiklik palavraları paravan olarak kullanılmış. Arkasında cumhuriyet yasalarına ve seçilmiş meşru hükümete karşı tertipler yapılmış. Hem de demokrasi havarisi kesilerek… Hadi bu üst perde suçlar bir yana, adi suçlara, hırsızlıklara, basit menfaat ilişkilerine de bulaşılmış. Ulviyet olmadığı gibi seviye de yok.



SİSTEM BU DAVETLERİ DİNSEL AYİN GİBİ GÖRÜYOR

-Görünen ne peki?
Meğer istenen sadece balolara, resepsiyonlara katılmak, cumhuriyete ve rejime bağlılık değil, bu zihniyetin ve şebekelerin maşası olmakmış. Yani Çağdaş Kölelik. Sistem, öyle bir ağ kurmuş ki adeta bu davetleri kendi dünyasının dinsel ayini gibi görüyor.

-Başörtülü eşler davet edilince…
Evet Cumhurbaşkanı ve Başbakan resepsiyona eşleri hanımefendilerle katılmaya karar verdiler. Yani başörtülü. Yani resepsiyona gelmeyen generallerin çoğunun muhterem anneleri gibi. Genelkurmay Başkanı aynı saate kendisi program yaptı. Cumhuriyetin kurucu iradesinin kendilerinde tecelli ettiğini düşünen CHP de hiç katılmamaya karar verdi.

CUMHURBAŞKANI'NIN DAVETİ SUBAYLAR İÇİN EMİRDİR

-Bu durumu TSK Komuta Kademesi açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bakın Cumhurbaşkanlığı makamı Türkiye Cumhuriyeti Devletinin en üst makamıdır. Muharebede Başkomutan Cumhurbaşkanıdır. Dolayısı ile şahsi bir davet değildir resepsiyon. Cumhurbaşkanının imzalı daveti tüm ast kademeler için emirdir.

HAKLARINDA VATANA İHANETTEN İŞLEM YAPILMALI

-Emre uymayarak disiplinsizlik yapıldı yani… Bunun bir yaptırımı var mı?
Var tabi. Cumhurbaşkanı üst ve amirdir. Amirin ricası ve daveti emirdir. İçhizmet Kanunu ve askeri terbiyenin icabı olarak askeri zevatın bu davete icabet etmesi gerekir. Yoksa sıralı komutanlar da böyle davrandığında işlem yapamazlar. Unutulmamalıdır ki, askeri personelin bir kısmının atılma işlemi yapıldığı dosyalarında bu gerekçe vardır. Devlet keyfiyete müsaade etmez. Özellikle halka ve dış ülkelere karşı böyle birbiri ile çatışan kurumlar varmış görüntüsü sunmak Millete ihanettir. Müsebbipleri hakkında derhal “Vatana ihanetten” işlem yapılmalıdır. Düşünün dış düşmanlar ve terör örgütleri bu davranışlardan nasıl bir sonuç çıkartırlar? Ordu sivil iradeye itaatle mes'uldur. Bağlılığını her davranışında göstermelidir. Türk Ordusu gibi, tarihinde maalesef darbe geleneği olan bir ordunun komutanı bu mevzuda yanlış anlaşılabilecek, algılanabilecek davranışlardan kaçınmalıdır. Bu davranış Askeri suç sayılır. Savunma almayı gerektirir. Milli Birliği zedeleyen bir davranıştır. Halkın devlete ve orduya dair güvenini zedeler ki bu yönü ile yapılan tahribat çok büyüktür. Sorumluları kamuoyu da bilgilendirilerek ikaz edilmelidirler.

HALK ACEMİSTAN'DAN, ORDUSU FRENGİSTAN'DAN MI GELDİ?

-CHP de katılmadı resepsiyona. TSK Komuta Kademesi'nin CHP ile koordineli hareket ettiği görüntüsü de verilmiş olmadı mı?
TSK muhalefetle koordineli hareket ediyor görüntüsü oluşmasına meydan veremez. Siyasi tarafgirlik oluşturacak bir davranışa meydan veremez. İlgili komutan bu verdiği kararın toplumda nasıl bir yankı ve algı oluşturacağını değerlendirmelidir. Ordunun komuta kadroları yani subay ve astsubaylar aynı zamanda seçmendir. Komutanlarının bu duruşları onlarda bölünmeye ve komuta heyetlerine karşı güvensizliğe sebep olabilir. Bu yönü ile de komutanlar yanlış anlaşılacak davranışlardan kaçınmalıdırlar. Toplumdan yüzde 47 oy almış bir kadro TSK'dan da en az bu orana yakın oy almıştır. Yani halk Acemistan'dan, ordusu, Frengistan'dan gelmedi ki! Dolayısı ile genel seçimlerde % 47 oy almış, anayasa referandumunda % 58 oranında kabul görmüş bir iradenin de koşulsuz arkasında olduğu bir cumhurbaşkanı var. Davet sahibi… Astları ile Milli İrade ile ters düşen bir Komuta Heyeti görüntüsü verilmesinin sakıncaları ilk MGK toplantısında sorumlularına anlatılmalı ve kendileri ikaz edilmelidirler. Yarın bir muharebede O komutanın yönlendiriciliğinden, liderliğinden söz edilebilir mi?
Eğer basına ve kamuoyuna yansıdığı gibi birlik komutanlıklarına “Başörtülü gelinirse kaçın!” şeklinde bir emir verildiyse bu suçtur. Bölücülük suçu. Hemen yasal işlem yapılmalıdır. Savcılar göreve davet edilmelidir.

-Olayı CHP açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?
Cumhurbaşkanlığı makamından dolayı tüm siyasi partiler rejime ve milletin değerlerine bağlılıklarını gösterme adına Cumhurbaşkanının davetine gitmeleri gerekir. Rejimin sahibi gibi davranan CHP'nin en başta buna uyması gerekir diye düşünüyorum. Resepsiyon vb. davetler iktidar-muhalefet-kamu kurumları-STK temsilci ve yöneticilerinin bir araya geldiği organizasyonlardır ki, burada tanışma ve görüşme fırsattır. Topluma Birlik ve Beraberlik içinde olunduğu mesajı vermek tüm siyasi partilerin görevidir. Bu yönü ile CHP üzerine düşeni yapmamıştır. Çağdaşlık ve batılı değerler zaman zaman toplum değerleri ile çatışmaktadır. CHP halkla kaynaşabileceği bu tarz toplantıları fırsat olarak görmelidir. Ama gererek tam tersi puan kaybetmeye devam etmektedir diye düşünüyorum.

KİMSE HÜKÜMETE REJİM DÜŞMANI DİYEMEZ

-Olayın bir de hükümet boyutu var..
Bu konuda da şöyle düşünüyorum, hükümet üzerine düşeni yapmış, Cumhurbaşkanının davetine gerektiği gibi mevcutlu icabet etmiştir. Artık kimse hükümete ve Cumhurbaşkanına rejim düşmanı diyemez. Rejimin kurulduğu günden bu yana sürdürdüğü gelenekleri harfiyen yapan Cumhurbaşkanı ve hükümete Atatürkçülük ve laiklik adına kimse bir şey söyleyemez. “Cumhuriyet fazilettir” diyor Atatürk. İktidar sivil muhalefete ve devlet içindeki muhalefete karşı bu hatalarını kullanmalı ve kendilerini halkımıza şikayet etmelidir. Uluslararası zeminde özellikle de AB ülkelerinde muhalefetin bu duruşu, sivil iradeye karşı askeri vesayeti tercih etmesi işlenmelidir. Ayrıca bu durum seçim dönemi dışında da halka anlatılmalıdır. CHP lideri “Genelkurmay Başkanı, Başbakana bağlıdır. Gereğini yapsın.” dedi. Başbakan bu konuyu gündeme taşımalıdır. Özellikle de başörtülü davetlilerle ilgili birliklere genelge/emir gönderildiyse Hükümet işlem başlatmalı, ilgililerin mahkeme dosyalarını hazırlatmalıdır.

KURUMLAR KİMSENİN BABASINDAN MİRAS DEĞİLDİR

Kırmızı Kitabı değiştiren irade burada devletin parçalanmış, kurumların birbiri ile kavgalı durumdaymış gibi görünmesine sebep olanlarla ilgili yasal işlem başlatmalıdır. Kurumlar kimsenin babasından miras değildir. Demokrasi, çağdaşlık, insan hakları gibi temel değerlere saygımız varsa sivil irade ve Meclis birlikte tavır koymalıdır. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu meydanlarda “Tankın üzerine ben çıkarım.” diyordu. Şimdi hükümet “işte hendek, işte deve” demelidir. Demokrasi havarilerinin Millet nezdinde maskeleri düşmelidir.
aktifhaber
_________________
Bir varmış bir yokmuş...
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> RÖPORTAJLA R Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com