EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Fırat Kalkanı: Kısıtlı harekâttan topyekûn savaşa

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> DÜNYA BİR İNKILÂP BEKLİYOR
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Pts Arl 26, 2016 11:09 pm    Mesaj konusu: Fırat Kalkanı: Kısıtlı harekâttan topyekûn savaşa Alıntıyla Cevap Gönder

Başbakan Yıldırım duyurdu: ‘Fırat Kalkanı’ harekatı sona erdi
29/03/2017



Başbakan Binali Yıldırım, Suriye’ye yönelik düzenlenen ‘Fırat Kalkanı’ harekatının sonuçlandığını söyledi.

NTV’nin özel yayınına katılan Yıldırım, harekatın sonuçlandığını şu sözlerle duyurdu: “Fırat Kalkanı harekatı sona ermiştir, gerek duyulursa başka harekat başlatılır.”

Dört saat süren MGK toplantısının ardından akşam saatlerinde yapılan yazılı açıklamada da ‘Fırat Kalkanı Harekatı’nın sonuçlandığı ibaresi yazılıydı. Açıklamada şöyle denmişti: “Ülkemizin sınır güvenliğini sağlamak, DEAŞ terör örgütünün ülkemize yönelik tehdit ve saldırılarını önlemek, yerinden edilmiş Suriyeli kardeşlerimizin ülkelerine dönüşlerine imkân vermek ve Fırat Kalkanı Harekâtı bölgesinde huzur ve güven içerisinde yaşamlarını sürdürmelerini sağlamak maksadıyla yürütülen harekâtın başarıyla sonuçlandığı ifade edilmiştir”

Geçen yılın ağustos ayının başından beri yürütülen ‘Fırat Kalkanı’ operasyonunda şu zamana kadar hayatını kaybeden asker sayısı 71.
Diken

Yanlış hesap Rakka'dan döner
Mustafa Önsel
27.02.2017



Cerablus - Azez hattına girmek, bir düğüm noktası olan El Bab'a operasyon, sınır güvenliğimiz ve oluşacak PKK koridoruna engel olmak için bir zorunluluktu. Vatan savunması kapsamındaydı. Yapılması olası Münbiç ve Afrin operasyonları da benim için aynı statüdedir. Zaten El Bab'ın kontrol edilmesiyle sona eren operasyonun ismine "Fırat Kalkanı" diyerek önceliğin PKK/PYD koridoruna karşı olduğu ortaya konulmuştu. Ama Rakka bir tuzaktır.

ABD, en iyimser bir yaklaşımla PKK/PYD ile bizi ortak operasyona zorunlu bırakmak veya PYD'nin hakim olduğu bölgeden güçlerimize geçiş izni ve ikmal yollarının açık tutulmasını sağlayarak onlarla zımni işbirliği durumunda kalmaya zorlayacak. Bunun sonucunda PYD'yi, dolayısıyla PKK'yı asgari zımni bir tanıma durumu söz konusu olacak.

Söz konusu durumun elbette yurtiçine de yansımaları olacak. Böylesi bir durumda, yani zımni de olsa Suriye'de tanımak zorunda kaldığınız PKK'ya karşı ülke içinde nasıl operasyon yapacak ve onlara terörist diyeceksiniz? Bu tuzağı görmüyor musunuz? Halbuki olmazsa olmazımız neydi? Münbiç. Ne oldu ona? Onu aşıp Rakka'ya gitmek nasıl bir akıl tutulmasıdır? Ya sınırımızda kanserli ur gibi duran Afrin?

Diyelim ki, El Bab'tan çok daha zorlu bir savaşın geçmesi beklenen Rakka'yı ele geçirdik, sonra ne yapacağız? Bizim için hiçbir amacı olmayan, bizimle ilişkisi bulunmayan bir coğrafyada vereceğimiz kayıplar ise yönetenlerin günahı olarak tarih kitaplarına yazılır. Ötesini bilmem. ABD ile barışmak için bu kadar atraksiyona gerek yok! Kore savaşından farkı yok Rakka operasyonunun...

Sonra, Rusya ve rejim güçlerinin denklemdeki yerini hesaplayabiliyor muyuz? Onların ne yapacağını garanti altına mı aldık? Rusya hayır derse ne olacak? Ses etmesek de acaba bizi kaç kez "yanlışlıkla" vuracak? Ne kadar canımız gidecek? El Bab'ta, müsaadesi olmasına rağmen neler yaptığını gördük...

Ve her halükarda kaybeden biz olacağız...

Yapmayın efendiler, milletin çocuklarını milletin menfaati olmayan bir macerada kullanarak heder etmeyin! Kendi çocuklarınızı düşünün! Bu anlamsız operasyon sonucu anaların kıymetlisi, canlarının içi; babaların göz nuru pek çok genç hayatının baharında toprak olacak!

Bu, vatanı savunmak değil!

Dolayısıyla bu hesap yanlış!

Yanlış hesap Rakka'dan döner…

Odatv.com

Türk askeri Başika'dan (çaktırmadan) çekiliyor...
Ahmet TAKAN
25.02.2017

El Bab'dan dün sabah erken saatlerde, terör örgütü IŞİD'in bombalı araçla gerçekleştirdiği saldırı haberini aldığımda yüreğim hopladı. Bu satırların yazıldığı saatlerde can kaybı ve yaralılar konusunda bilgiler henüz tam netlik kazanmamıştı.

Halbuki, siyasi iktidarın sözcüleri önceki gün El Bab'ın tamamen kontrol altına alındığını söylüyorlardı. Dün de havuz medyasının başlıklarında "El Bab bitti" diye yazıyordu...

Aslında, bugün biraz iç siyaset yazmaya niyetlenmiştim. Sabah gelen patlama saldırısını duyunca yeniden El Bab gerçeklerinin peşine düştüm. Bölgedeki askeri kaynaklara, yeniden, "El Bab'da kontrol tamamen sağlandı mı" sorusunu yönelttim. Aldığım bilgilere göre, El Bab'da kontrol tamamen sağlanmadı. Bombalı araç saldırısı da bunu gösteriyor.

TSK, El Bab ilçe merkezinde kontrolü tam olarak sağlamaya çalışıyor. Ön planda ÖSO güçleri kullanılıyor. Yoğun bir EYP ve mayın temizliği gerçekleştiriliyor. IŞİD'in önemli bir gücü El Bab'ı terk etti ama binalar içinde sivil görünümlü IŞİD militanları hâlâ mevcut. Bunların bir çoğunun canlı bomba olma ihtimali yüksek. Çok temkinli hareket ediliyor.Bölgedeki askeri kaynaklara, Mehmetçiğin moral ve motivasyonunu sordum. Daha önce bu köşeden sizlere ilettiğim bilgilerde bir değişiklik olmadığını işittim.

Fakat, öyle bir bilgiye ulaştım ki, şaşkına döndüm. Bomba haberi  vermeden önce, "Başika" diyeceğim ve Irak ile aramızda büyük krize sebep olan bu konuda son güncel gelişmeleri hatırlatacağım;
Irak'ın Musul kentine yakın Başika kampında resmiyete göre TSK peşmergeye eğitim veriyor. Irak'tan gelen "Türk askeri Başika'dan çekilsin" tehditlerine karşı R.Erdoğan, Irak Başbakanı Haydar İbadi'yi çok sert eleştirmişti. Erdoğan, daha sonra 7 Ocak'ta Başbakan Binali Yıldırım'ı Başika  kampı konusunda görüşmelerde bulunmak üzere Irak'a göndermişti. Yapılan görüşmelerin ardından AKP iktidarının geri vites yaptığının ilk işaretleri de gelmeye başlamıştı. Başbakan Yıldırım, Türk askerinin Başika'daki varlığıyla ilgili "Tamamen barış sağlanınca, bu konuda Irak hükümetinin hassasiyetini de biliyoruz, burada işler yoluna girdiğinde gereken neyse yapılacak, bu kadar açık ve net" demişti. İki ülke arasında varılan mutabakata göre yayınlanan ortak bildiride, "İki taraf, Başika Kampı'nın bir Irak kampı olduğunu vurguladı" ifadesi yer almıştı. Binali Yıldırım'ın Irak'tan dönmesinin hemen ardından Irak'ın Ankara Büyükelçisi 'Başika krizi' konusunda Türkiye'yle anlaştıklarını belirterek kamptaki Türk askerlerinin Musul operasyonu sonrasında çekileceğini açıklamıştı.
Büyükelçi Hişam Ali Ekber İbrahim el Alevi, Musul operasyonunun üç ay içinde biteceğini de ileri sürerek şöyle demişti;"Türkiye'nin de Irak topraklarında operasyon yapmasını istemiyoruz. Başika sorunu çözülürse diğer askeri iş birliği konularını da Türkiye ile görüşürüz. Türk askerinin Musul operasyonu sonrası Başika'dan çekilmesi konusunda anlaşıldı. Musul operasyonunun üç ay içinde bitmesi amaçlanıyor."

Büyükelçinin açıklamalarının ardından konuşan Savunma Bakanı Fikri Işık ise şunları söylemişti;"Türkiye, Irak'ın toprak bütünlüğüne ve üniter yapısına saygılı. Başika'daki Türk askeri varlığı bir keyfiyet değil zorunluluk. Bu sorun Irak ile dostane şekilde çözülecek. Türkiye'nin Başika konusunda önyargısı yok. Irak'ın da tereddüdü olmaması gerekiyor."Başbakan Binali Yıldırım ile Münih'te görüşen çapulcu başı Barzani de kendisine sorulan soru üzerine, Başika Kampı'nın ilk olarak Irak güçlerinin IŞİD'e karşı eğitimi için düşünüldüğünü belirtmiş ve "Bu konu aslında Sayın Başbakan'ın Bağdat ve Erbil ziyaretleri sırasında çözümlendi" demişti.

Musul operasyonunun sürdüğüne dair haberlere yoğunluk verildi...
Rakka'ya operasyon gündemin birinci sırasına girdi...

El Bab'a dönelim... Bölgedeki askeri kaynaklarıma, Mehmetçiği sorarken aldığım bilgilere bir de Başika'da görev yapan özel kuvvetlere mensup askerlerimizin bir bölümünün El Bab'a sevk edildiği eklendi. Türkiye'den giden komandolarımızla birlikte Başika'dan gelen özel kuvvetlerimiz, ilçe merkezinde ÖSO güçlerine destek veriyor.

Askeri kaynağımın şu cümlesi çok çarpıcıydı;"Başika'dan gelen askerler 'biz neden buradayız' diye sorguluyorlar. Huzursuzlar..."
Terör örgütü PKK'yı temizlemek için gerçekleştirilen meskun mahal operasyonları sırasında KKTC'den çekilen komando taburunun hikayesini bu köşeden duyurmuştum. Bunun yanlış olduğunun altını çizmiştim. Genelkurmay kaynakları, bunun geçici bir intikal olduğunu belirtip, görev tamamlandıktan sonra taburun KKTC'ye geri döneceğini bildirmişti. Ne oldu? Bilen yok!..

Türküdeki gibi, "Giden dönmüyor. Acep nedendir"!.. Operasyon bölgelerinde hiç dönmeyen, dinlenemeyen askerlerimiz var. KKTC'den askerimizin parça parça çekilmesine benzer bir senaryoyla Başika'da da karşı karşıya mıyız?..

İktidarın dört gözle beklediği Barzani'nin gelişi öncesinde Ankara adeta cadı kazanına dönmüş durumda...

Barzani'nin referandum hediye paketinden 2 PKK'lı ismin daha çıkacağı iddia ediliyor. Tabii, her şey pazarlıklar sonucu netleşecek.
Bu arada, bir kez daha ısrarla altını çiziyorum. Afrin'e dikkat!.. PKK/PYD'nin saldırı iddiaları ile ilgili çok ciddi ve kritik bilgiler ulaşıyor Ankara'ya...
Rabbim, Mehmetçiğin yar ve yardımcısı olsun...
Yeni Çağ

IŞİD El Bab'da ÖSO karargahını vurdu: En az 35 ölü
24.02.2017



Sputnik'in haberine göre, IŞİD Suriye'nin El Bab kasabasının kuzeyindeki Susyan köyünde Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) karargahına bomba yüklü araçla saldırı düzenledi. Saldırıda sivil ve ÖSO mensuplarından oluşan en az 35 kişi hayatını kaybetti.

IŞİD'in üstlendiği saldırı, bölgedeki yetkililerin El Bab'a yapılacak yardımları konuşmak için düzenlemekte oldukları toplantıyı hedef alıyordu.
Bir ÖSO komutanı, bölgedeki hastanelere çok sayıda yaralının götürüldüğünü açıkladı. Muhaliflere yakın Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, ölü sayısını 51 olarak bildirdi.
Haber93

TSK: El Bab'daki arama faaliyetleri sırasında 2 asker hayatını kaybetti, 3 yaralı var
24.02.2017



TSK, Fırat Kalkanı operasyonu çerçevesinde El Bab’da görev yapan iki askerin el yapımı patlayıcının infilak etmesi sonucu hayatını kaybettiği, üç askerin de yaralandığını duyurdu.
Sputnik

Dunford, Akar'ı neden ayağına çağırdı?..
Ahmet TAKAN
18.02.2017

CIA Başkanı... İngiltere Genelkurmay Başkanı... ABD Genelkurmay Başkanı...Türkiye'ye birbiri ardına gerçekleşen jet ziyaretler. Ne olduğunu anlamadınız değil mi?..
Ziyaretlerin içeriği ile ilgili kamuoyuna aktarılan gram bilgi yok. "Asrın lideri" güzellemeleri devam ediyor!..

El Bab'ın kapısında Mehmetçikleri, Suriye uçağı arkasından Rusya uçağı vurdu. Şehitler verdik. Hık mık!.. Alttan almalar... "Kazaen" açıklamaları Rusya'dan ters yüz edilince Moskova'ya nota yerine ses kaydı verildi!..
İktidar sözcülerinin "iletişim kazaları" hâlâ devam ediyor...
Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, Katar'da "gözümüz aydın, El Bab operasyonu bitti" dedi. Bir de baktık, akşam saatlerinde Akar Paşa'nın bağlı olduğu Millî Savunma Bakanı Fikri Işık Brüksel'den El Bab'da operasyonun bitmediğini belirtip, "şu anda El Bab tümüyle kuşatılmış durumda. İçeride de ciddi bir temizlik harekatı yapılıyor" diye demeci patlatmış.
Fikri Işık, R.Erdoğan ile "iletişim kazası"na düşmemiş. O da Brüksel'deki NATO toplantısının ardından hedefi Rakka ve Münbiç olarak gösterdi. Sonra da ABD Genelkurmay Başkanı Joseph Dunford'ın Türkiye'ye geleceğini bildirdi. Genelkurmay Başkanları arasında görüşmenin nerede olacağına dair dün sabah saatlerine kadar resmî bir açıklama yapılmadı. "İncirlik'te olacak" diye sızıyordu kapı arkası bilgilendirmelerden. Bu fasla ayrıca değineceğim.
Fırat Kalkanı operasyonunda El Bab'ın kapısına gelene kadar resmî açıklanan rakamlara göre 68 şehit verdik. Ne olup ne bitiyor?.. Türk askeri nerede?.. Nereye gidiyor?.. Kafanız karma karışık değil mi?.. Olması kadar doğal bir şey yok. Alabildiğine bir bilgi kirliliği var. Neredeyse saat başı birbiriyle çelişen açıklamalar var.
Bakın!.. Kamuoyuna "El Bab'ı tamamen kontrol atına aldık", "Rakka'ya gidiyoruz. Hazır olun" havası pompalanırken resmî açık kaynaklı belgelerden fotoğrafı görmenizi isteyeceğim.
Genelkurmay Başkanlığı, Fırat Kalkanı operasyonu ile ilgili her gün düzenli olarak bilgilendirme notlarını basınla paylaşır. Bir de haftalık "değerlendirme ve bilgi notları" vardır. Havuz medyasından yapılan propagandaya ve Hulusi Akar Paşa'ya inanırsanız, El Bab bitti, neredeyse Rakka kapısına dayanacağız.
Ancak Genelkurmay Başkanlığı'nın "8 şubat 2017 Fırat Kalkanı Harekatı 169'ncu gün" bilgilendirme notuna bakarsanız; "24 ağustos 2016 tarihinde başlayan ve müşterek özel görev kuvveti tarafından yürütülen Fırat Kalkanı harekâtı sonucunda bugüne kadar 1910 km2 alan ile 229 meskûn mahal kontrol altına alınmıştır" diyor.
Genelkurmay Başkanlığı'ndan dün (17 Şubat) yapılan açıklamada da, "TSK tarafından desteklenen ÖSO'nun yoğun ve kararlı mücadelesi sayesinde Azaz-Cerablus arasında bulunan toplam 229 meskûn mahal ve 1.910 km²'lik alan kontrol altına alınmıştır" deniyor..
Siyahlama yaptığım yerlere dikkat. 9 gün arayla yapılan iki resmi açıklama ve kontrol edilen yerlerin çapı ve sayıları aynı!.. ABD Genelkurmay Başkanı'nın Türkiye ziyareti öncesinde Katar'dan Brüksel'den yapılan açıklamalar ile hiç de örtüşmüyor.
İletişim kazası olabilir mi?..
Kafa karışıklığınıza çare olabilir mi diye bölgedeki askeri kaynakları aradım. "El Bab bitti mi" diye açıktan sordum. Görüştüğüm askeri yetkililer, Mehmetçiğin El Bab'daki çevre yollarında hakimiyeti sağladığını 1 haftadır aynı yerde durduklarını ve ilerleme olmadığının ısrarla altını çizdiler.
ABD ve Türk Genelkurmay Başkanı'nın İncirlik'te yaptığı görüşmeye gelince. Bu satırların yazıldığı saate kadar bu görüşmenin neden Ankara'da değil de İncirlik'te yapıldığına dair herhangi bir açıklama yapılmamıştı. Ama bu İncirlik meselesi kanıma dokundu. Her ne kadar 15 Temmuz darbe girişimi sırasında hainlere esir düşse de, boğazı Dişlense de komutan bizim komutanımız ve hâlâ TSK'nın başı. ABD Genelkurmay Başkanı'nın ayağına gitmesini kabullenemedim.
Daha önce Ankara'ya gelen Dunford'ın Genelkurmay karargahına gelmesine engel ne vardı?.. Hulusi Akar'ı İncirlik'e neden ayağına çağırdı ve de bu nasıl kabullenildi?..
Makul ve mantıklı gerekçeleri olabilir mi?..
Kaynak: Yeni Çağ

Suriye ordusunun, 'Fırat Kalkanı'nı durdurma planı
19 Şubat 2017



Suriye ordusu Halep'in doğu kırsalındaki IŞİD bölgelerini kontrolü altına alarak Fırat Kalkanı'nın topraklarındaki ilerleyişini durdurmayı hedefliyor.
Halep'in doğu kırsalındaki operasyonlarını Deyr Hafer'e yoğunlaştıran Suriye ordusunun temel hedefi Fırat'ın batısında IŞİD kontrolündeki bölgeleri kontrolü altına alarak TSK öncülüğündeki 'Fırat Kalkanı'nın ilerleyişini durdurmak.

Al Masdar, ordu güçlerinin Deyr Hafer'den sonra el Hafsa'ya yöneleceğini duyurdu. Haberde, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın Suriye'deki askeri operasyonların el Bab'ın alınmasından sonra da devam edeceğine dair açıklaması hatırlatıldı ve el Hafsa'nın kontrolünün Suriye ordusuna geçmesinin bu yolu tıkayacağı bildirildi. El Hafsa'nın hemen kuzeyinde Suriye Demokratik Güçleri'nin hakimiyet alanı başlıyor.

Suriye ordusu geçtiğimiz hafta içerisinde Türkiye'ye topraklarından derhal çekilme uyarısı yapmıştı.

TSK, Ağustos 2016'dan bu yana kendisine bağlı cihatçı güçlerle Suriye'nin kuzeyinde operasyonlar düzenliyor. 'Fırat Kalkanı' adı verilen harekat, YPG'nin öncülüğündeki Suriye Demokratik Güçleri'nin IŞİD hakimiyetindeki Cerablus, er Rai ve el Bab'a yönelmesi beklenen ilerleyişini durdurmak için başlatılmıştı. 'Fırat Kalkanı' 24 Ağustos'tan bu yana Cerablus ve er Rai'yi kontrolü altına aldı. El Bab'a yönelik operasyon ise uzun süredir devam ediyor. Operasyon kapsamında 68 TSK mensubu asker ve 500'e yakın cihatçı öldü. (
Evrensel

Türkiye, El Bab operasyonunu neden bitiriyor?
Elif Örnek
27.01.2017



El Bab operasyonunun derinlere inmeden bitirilmesi kararının nedenlerini değerlendiren İsmail Hakkı Pekin, TSK’nın güneyden ilerleyen Suriye ile bir çatışma istemediğini kaydetti. Ankara’nın, ABD ile işbirliğine hazırlanıyor olabileceğini belirten Pekin, harekatın 1 ay içinde bitebileceğini belirtti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Afrika dönüşünde uçakta gazetecilere yaptığı açıklamada "Cenevre süreci, Rusya ve İran'la birlikte Astana'da başlatılan süreç inşallah rejimi olumlu bir noktaya çeker ve El Bab hallolmuş olur. El Bab'da bundan sonraki süreç süratle mesafe almak suretiyle oradaki işi bitirmek, daha derinliğe gitmemek lazım" ifadelerini kullandı.

Eski Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanı İsmail Hakkı Pekin, ilerleyen Suriye ordusuyla Türkiye ordusunun karşı karşıya kalma ihtimali, operasyon süresinin uzamasının ordunun kredibilitesine etkisi, devam eden barış görüşmeleri ve ABD Başkanı Donald Trump'ın Suriye'de güvenli bölgeler kurulması için plan hazırlanması talimatının, El Bab operasyonuyla ilgili karara etki etmiş olabileceğini belirtti. Pekin, operasyonun, Türkiye ile Suriye'nin doğrudan görüşmesini sağlayabilecek bir konu olduğunu söyledi.

‘BİR AY İÇİNDE BİTİRİLEBİLİR'

El Bab operasyonunun tamamlanması ve geri çekilmesi sürecinin, ABD Başkanı Donald Trump'ın Suriye'de güvenli bölgeler oluşturulmasına yönelik plan hazırlanması için verdiği 90 günlük süre dikkate alındığında yaklaşık 1 ay içinde bitirileceği tahmininde bulunan Pekin, Türkiye destekli Özgür Suriye Ordusu güçleri bölgeyi korumakta yetersiz kalacağı ve Ankara'nın göndereceği sivil personelin korunabilmesi için askerlerin tamamının değil, bir kısmının çekilebileceğini söyledi. Pekin "Belki Rusya ve ABD ile de anlaşılmış olabilir, onların hava desteğiyle harekat bir an önce bitirilebilir" dedi.

‘TSK SURİYE'YLE ÇATIŞMAK İSTEMİYOR'

Operasyon tamamlandıktan sonra Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) bölgede kalması gerektiğini savunan Pekin, El Bab'dan çekilen Türkiye'nin Menbiç'e mi döneceği konusunda belirsizlik olduğunu ifade etti. Suriye ordusunun da güneyden ilerlediğini anımsatan Pekin, TSK'nın Suriye'yle çatışmak istemediğini kaydetti:

"El Bab operasyonu tamamlandıktan sonra silahlı kuvvetlerin orada kalması gerekir. Aksi taktirde girdiğiniz yerlere tekrar girerler. Derinlere inme acaba daha aşağıya inmeme mi, El Bab'ı bitirip Menbiç'e dönmemi o konuda bir şey söylemiyor. Güneyden de El Bab'a doğru Suriyeliler geliyor. Suriye'yle çatışmak istenmiyor tabii. Bu konu Suriye ile Türkiye'nin belki doğrudan görüşmelerine neden olabilecek konulardan bir tanesi. Çünkü güneyden Suriyeliler geliyor. El Bab'da iki grup çatışacak mı çatışmayacak mı yoksa koordineli bir harekat mı yapacak? Türkiye, TSK, Suriye rejimiyle doğrudan çatışmak istemiyor.

‘SURİYE'YLE DOĞRUDAN GÖRÜŞMELER BAŞLAYABİLİR'

Türkiye'nin Suriye devlet yönetimine ilişkin tavrının değiştiğine dikkat çeken Pekin "Çok uzun zaman dillendirdiler bunu ama birden dönmediler belki. Türkiye'nin Suriye politikasının değişeceğini değerlendiriyorum ve Suriye'yle doğrudan görüşmeye de başlanabilir. En azından Esad'ın bir müddet daha kalabileceğini, Türkiye'nin Esad'ın gitmesi şartını uzun süredir zaten dile getirmediğini görüyoruz. Bütün bunlar Astana'da görüşülmüş olabilir" dedi.

Kararda İran, Rusya veya Suriye'nin etkisi olabileceğini belirten Pekin, Kazakistan'ın başkenti Astana'da yapılan barış görüşmelerinin ardından ateşkesin kalıcı hale getirilmesi için üçlü mekanizma kurulduğunu anımsatarak şunları söyledi:

"Büyük ihtimalle önümüzdeki dönemde o bölgede ateşkes denetimi olacak. Türkiye, Rusya ve İran bir uzmanlar grubu kuracak, bunlar gözetleyecekler. Tabii gözetleme olduğu zaman buralara özel birlikler yerleştirmeniz lazım. Belki bu da dikkate alınarak konu gündeme getirilmiş olabilir."

ABD'NİN ORTADOĞU POLİTİKASINI MISIR ÜZERİNE OTURTACAĞINA İLİŞKİN İŞARETLER

Pekin El Bab operasyonunun derinleştirilmemesi kararını etkileyen bir diğer unsurun ise ABD'nin bölgeye yönelik politikaları olduğunu kaydetti. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, ABD Başkanı Trump'ın göreve gelmesinin ardından "Şu anda Ortadoğu ile ilgili bazı söylemler kulağımıza geliyor ki, bu söylemler rahatsız edicidir" sözlerini anımsayan Pekin, ABD'nin Ortadoğu politikasını ‘bölgeyi ve İran'ı dengelemek' üzere Mısır üzerine oturtacağına dair işaretler olduğuna dikkat çekti. Tüm bunların Türkiye'nin Suriye'ye yönelik tavır değişikliğine neden olabileceğini ifade eden Pekin, Trump'ın Suriye'de güvenli bölgelere ilişkin plan hazırlanması talimatını da hatırlatarak şunları söyledi:

"Tabii güvenli bölgelerle ilgili konu tehlikeli bir konu. Sadece Arapların olduğu bölgeler değil; Kürtlerin olduğu bölgeler de güvenli bölge ilan edilebilir. Kürt bölgelerini güvenli bölge içine alırlar ve buraya Türkiye'nin ya da başka bir ülkenin herhangi bir askeri müdahalede bulunması mümkün hale gelmez. Daha önce Irak'ın kuzeyinde yaptıkları gibi. Kobani, Menbiç, Afrin ve diğer bölgeleri oraya kimse müdahale etmez. Ayrıca Türkiye'nin bulunduğu bölgenin bazı yerlerini de güvenli bölge ilan edebilirler. Bu Türkiye'nin durumunu etkileyebilir. Güvenli bölgeler ilan edilmeden evvel Türkiye El Bab operasyonunu bitirmeli ve bölgeyi gerekli şekilde emniyete almalıdır. "Türkiye'nin bulunduğu bölgeler de güvenli bölge ilan edilebilir ve oradan Türk Silahlı Kuvvetleri'nin tekrar çıkarılması gündeme gelebilir. Onun için bir an evvel bitirilmesi gerekir."

‘ABD'LİLERLE İŞBİRLİĞİNE HAZIRLIK OLABİLİR'

El Bab operasyonu uzadıkça TSK'nın kredibilitesinin düşeceğini ifade eden Pekin, operasyonun bir an önce bitirilmesi gerektiğini dile getirdi ve hem Rusya'nın hem ABD'nin almak durumunda olduğu yeni kararların, harekatın geleceğini belirsizliğe düşürdüğünü kaydetti. Pekin, Erdoğan'ın açıklamasının ABD'lilerle işbirliğine hazırlık olabileceğini söyledi:

Bu gelişmeler çerçevesinde Türkiye'nin El Bab operasyonunu bitirmesinin en büyük önceliklerinden bir tanesi, çünkü uzadı operasyon, 160'ıncı gününe geldi herhalde. Burayı bitirip bölgenin temizlenmesi gerekiyor ve hem Amerika Birleşik Devletleri hem de Rusya yeni kararlar almak durumunda. Bu kararları dikkate aldığımızda, Türkiye'nin yaptığı harekatın ne olacağı belli değil. Bundan ‘El Bab operasyonu daha derinlere gidilmemeli' sözlerinden şunu anlıyorsak; Menbiç'e gidilmeyeceğini anlıyorsak, bu Amerikalılarla bu bölgede işbirliğine hazırlık demektir.
Sputnik

Patrick Cockburn: Türkiye, Suriye müdahalesinde ağır bir bedel ödüyor
26 Ocak 2017



Independent'ın Orta Doğu muhabiri Patrick Cockburn, Türkiye'nin Suriye'de Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) ile mücadelesinde beklenmedik ölçüde büyük kayıplar verdiğini belirtti.

Cockburn, independent gazetesinde Perşembe günü yayımlanan makalesinde, Türk ordusunun Halep'in kuzeydoğusunda yer alan küçük ama stratejik El Bab kasabasını almak için ilk kez IŞİD savaşçılarıyla "gerçek bir muharebeye" girdiğini ifade etti.

Orta Doğu uzmanı gazeteciye göre, El Bab'taki mücadelede Türk ordusu "beklenmedik derecede ciddi asker ve ekipman kaybı" vermeye başladı.

Fırat Kalkanı'nda en zorlu cephe: El Bab

Yazıda, Türkiye'nin ilk baştaki niyetinin sınırın Suriye tarafından IŞİD'i uzaklaştırmak ve Halk Savunma Birlikleri'nin (YPG) Kobani ile Kamışlı kantonlarını birleştirmesini engellemek olduğu belirtildi.

Türkiye ve Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) Aralık ayı içerisinde IŞİD'in elinde bulunan El Bab kasabasını almak için operasyona başlamıştı.

24 Ağustos 2016'da başlayan Fırat Kalkanı Harekatı kapsamında şu ana kadar 44 asker yaşamını yitirdi.

Cockburn yazısında şu yorumlara yer verdi:

"Bu stratejiyi uygulamak, IŞİD'in Ankara'nın öngördüğünden daha kararlı ve ustaca çıkan direnişi nedeniyle çok daha maliyetli ve çok daha yavaş ilerliyor.
Türkiye öncelikli olarak, kendi operasyonel kontrolünde Özgür Suriye Ordusu şemsiyesi altında birleştirdiği Arap ve Türkmen milislere güveniyordu.
Bu vekil gruplara, Türkiye'nin top atışları, hava operasyonları ve sahadaki sınırlı sayıda askerle destek verilmesi öngörülüyordu."

Cockburn, bu stratejinin Cerablus'un alındığı Fırat Kalkanı Harekatı'nın ilk aşamalarında başarılı olduğunu vurguladı.

El Bab Astana'nın en büyük zaafını da gösteriyor

Yazara göre, bunda IŞİD'in savaşmamayı tercih edip, savaşçılarını geri çekmesinin ya da sakallarını kestirerek, yerel halkın içine karıştırmasının etkisi büyük oldu.

Cockburn yazısını ayrıca şöyle noktaladı:

"Rusya ve İran'la yürütülen diplomatik yakınlığın da desteğiyle Türkiye, Suriye'de altı yıldır süregelen savaşın sonucu üzerinde önemli bir etki sahibi olmayı başardı.

Ancak El Bab'ta ağır giden ilerleme Suriye'ye askeri müdahalenin daha henüz ilk aşamalarında dahi bir bedel getirdiğini gösteriyor.

El Bab civarındaki muharebe, Astana'da açıklanan ateşkes planlarının en önemli zaafını da ortaya koyuyor.

En güçlü iki isyancı silahlı hareket olan IŞİD ve eski adı El Nusra olan Şam'ın Fethi Cephesi, ateşkesin kapsamında bulunmuyor.

Dahası, El Nusra, barış görüşmelerine ve ateşkese sıcak bakan isyancı grupları ortadan kaldırmak için Baıt Halep'te bir harekat başlattı.

Daha önemlisi, Irak ve Suriye hükümetinin yenilmesinin yakın olduğunu öne sürdüğü IŞİD ise bu iddiaların aksine hala çok farklı cephelerde savaş yürütebileceğini ortaya koyuyor."
BBCT

IŞİD, Suriye ordusuna saldırıda TSK 'Kobra'sını kullandı
02 Şubat 2017



IŞİD, el Bab'ın güneyinde Suriye ordusuna karşı düzenlediği saldırıda TSK'den ele geçirdiği Kobra tipi zırhlı aracı kullandı.
IŞİD, el Bab'ın güneyindeki Rasm el Serhan'da Suriye ordusuna yönelik dün düzenlediği saldırıda Türk Silahlı Kuvvetleri'nden ele geçirdiği Kobra tipi zırhlı aracı kullandı.

Suriye ordusunun, el Bab'ın güneyindeki operasyonları kapsamında 3 haftada 30 köyün kontrolünü yitiren IŞİD, dün karşı saldırılar gerçekleştirmişti.
Evrensel

Esad, El Bab’a doğru ilerliyor
23 Ocak 2017



Suriye’nin kuzeyinde Türkiye’nin yürüttüğü Fırat Kalkanı Harekâtı’nın nihai hedefi olarak görülen El Bab bölgesinde, Beşşar Esad’a bağlı rejim güçlerinde de hareketlenme başladı.

Halep’teki muhaliflerin boşaltılmasıyla kenti ele geçiren rejim güçleri Rus uçaklarının havadan desteği ile El Bab’a yöneldi ve 4 köyü ele geçirdi. Esad güçleri, El Bab’a güney yönünden 10-13 kilometre mesafede bulunuyor.

El Bab’ı kuzey ve batıdan kuşatma altına alan Türk birlikleri ve Özgür Suriye Ordusu ise doğudaki Kabaşin ve Sulfaniyah bölgesinden kuşatmayı daraltmayı hedefliyor. El Bab’ın batısında ise IŞİD’in daha derinlikli bir bölgeyi kontrol ettiği belirtilirken rejim güçlerinin bu bölgede operasyona başlamaları, YPG’nin yine ikinci plana itilmesine neden oldu. Bölgedeki askeri kaynaklar, “El Bab’ın batıdan kuşatılmasıyla YPG’nin bu ilçeyi ele geçirme umudu ortadan kalkmıştı. Şimdi rejimin El Bab’ın batısındaki IŞİD bölgesine yönelmesi YPG için ikinci olumsuzluk” dedi. Rejim güçlerinin, El Bab’daki operasyonlarının Türkiye ile Rusya arasında hava unsurlarının koordine edilmesini içeren mutabakatın ardından gelmesi dikkat çekiyor. Askeri kaynaklar, dolaylı olarak Esad rejiminin de bu mutabakatta yer aldığını vurguladı.
Kaynak: Cumhuriyet.com.tr

Lübnanlı gazeteci Hüseyin Murtaza: Türkiye El Bab'dan çekilecek
20 Ocak 2017



Lübnanlı bir gazeteci, Rusya ile Türkiye'nin anlaşması neticesinde TSK'nin El Bab'dan çekileceğine, kenti Suriye ordusunun IŞİD'den kurtaracağını duyurdu.

Sol Haber portalında yer alan habere göre,Lübnanlı gazeteci Hüseyin Murtaza'nın Twitter hesabından gönderdiği mesajlara göre, Rusya ile anlaşan Türkiye, El Bab'a yönelik operasyonunu bitirerek bölgeden çekilecek.Anlaşma kapsamında, El Bab'ı IŞİD'den Suriye ordusunun kurtaracağı iddia ediliyor.

Gazetecinin diğer iddiası da, Astana'dan sonra Rusya ile Türkiye'nin, Nusra Cephesi'ni birlikte vurmak konusunda anlaştığı.
Kaynak: Cumhuriyet.com.tr

El Bab'da IŞİD saldırısı: En az 5 asker hayatını kaybetti, 9 asker yaralı
20.01.2017

Fırat Kalkanı Harekatı'na katılan Türk askerlerinin bulunduğu Suriye'nin El Bab bölgesindeki birliğe, öğleden sonra IŞİD bombalı araçla saldırı düzenledi.
saldırı sonucu e az 5 askerin hayatını kaybettiği 9 askerin yaralandığı bildiriliyor.
Haber 93

El Bâb çevresinde ÖSO'nun toplanma alanına düzenlenen bombalı araçlı IŞİD saldırısında en az 12 kişi ölü, 30 yaralı.
15 Oca 2017



IŞİD'in Halep'in El Bâb ilçesi çevresinde Özgür Suriye Ordusu'na (ÖSO) bağlı birliklerin toplandığı alana bomba yüklü araçla düzenlediği saldırıda 12 kişi öldü, 30 kişi yaralandı.

İlçenin doğusundaki Cub el-Barazi köyü hedef alındı. ÖSO mensubu 12 kişi öldü, 30 kişi yaralandı. Durumu ciddi olan bazı yaralılar Türkiye'deki hastanelere sevk edildi.

Fırat Kalkanı Harekatı kapsamında bölgede bulunan Türk Silahlı Kuvvetleri, saldırı bölgesinde bulunmuyordu.
El Cezire

Salih Müslim: Türkiye El Bab'da bataklığa girdi
09.01.2017
Hikmet Durgun



Sputnik'e konuşan Demokratik Birlik Partisi (PYD) Eş Başkanı Salih Müslim, Türkiye'nin El Bab'da büyük bir bataklığa girdiğini iddia etti. Suriye'nin kuzeyinde varlık gösteren Demokratik Birlik Partisi'nin (PYD) Eş Başkanı Müslim, Suriye'deki gelişmeler, El Bab'da yaşanan çatışmalar ve IŞİD ile mücadeleyle ilgili Sputnik'e konuştu.

PYD Eş Başkanı Müslim'in de sanık olduğu Ankara saldırısının iddianamesi hazırlandı Türkiye'nin El Bab operasyonunu ‘bataklığa girmek' olarak değerlendiren Müslim, şunları söyledi: "Türkiye bu bataklıktan nasıl çıkacak belli değil. Türkiye'nin El Bab'da başarılı olması ve El Bab'ı alması zor gözüküyor. Kesin bir şey yok henüz." Türkiye'nin 'Menbiç'i temizlemeye kararlıyız' sözleriyle ilgili ise Müslim, "Türkiye Menbiç'e saldırırız diyor. Rüya görüyor. Kim Menbiç'e saldırırsa Menbic halkı kendini savunur. Topraklarını savunurlar. Sedece Türkiye değil, kim Menbiç'e saldırırsa oradaki insanlar kendini savunurlar" yorumunu yaptı.

'Salih Müslim: Erdoğan IŞİD’e zaman kazandırıyor

Ankara'nın terör örgütü olarak tanıdığı PYD'nin eş başkanı olan Müslim, Türkiye'nin ABD'ye YPG konusunda yaptığı eleştirilere de değindi. IŞİD'e karşı en etkili mücadelenin YPG tarafından verildiğini savunan Müslim, şöyle devam etti: "YPG, IŞİD ile mücadele ediyor. Türkiye, IŞİD'in düşmesini, yenilgiye uğramasını istemiyor. Türkiye'nin IŞİD ilişkileri vardır. Türkiye bundan dolayı ABD'nin YPG'ye silah vermesini istemiyor. Çünkü IŞİD ile karada en etkili mücadele eden YPG güçleridir. Demokratik Suriye Güçleridir. Demokratik Suriye Güçleri, IŞİD'e ağır darbeler vuruyor. Demokratik Suriye Güçleri, IŞİD ile mücadelede koalisyon güçleri ile ortak hareket ediyor. Türkiye koalisyon güçlerinin Demokratik Suriye Güçleriyle ilişkide olmasını istemiyor. Onlara silah vermesini istemiyor."

'ABD İLE İLİŞKİLERİMİZ İYİ GİDİYOR'

Müslim,"ABD ile ilişkilerimiz iyi bir şekilde gidiyor. Demokratik Suriye Güçleri yöneticilerinden aldığımız bilgilere göre ABD, Demokratik Suriye Güçlerine askeri yardımlarda bulunuyor. ABD ile Demokratik Suriye Güçleri arasında da iyi ilişkiler bulunuyor" ifadelerini kullandı.,

'PYD'NİN MOSKOVA BÜROSU FAALİYETLERİNİ SÜRDÜRÜYOR'

Rusya ile iyi ilişkilerinin olduğunu vurgulayan Müslim, "Rusya'da Demokratik Özerklik Temsilciliği bürosu bulunuyor. Bazı kesimlerin PYD'nin Moskova'daki temsilcilik bürosunun kapatıldığı yönündeki iddiaları doğru değildir. Büro açık ve faaliyetlerine devam ediyor" diye konuştu. Müslim, Rakka operasyonunun da çok başarılı gittiğini ifade ederek, "Rakka operasyonunun 2. aşaması devam ediyor. Başarılı gidiyor. İlerleme var. Birçok yer IŞİD'den temizlendi" dedi.

ROJAVA ADININ DEĞİŞTİRİLMESİ '

Kuzey Suriye Rojava Federasyonu' isminin değiştirilmesinin kongrenin almış olduğu bir karar olduğuna dikkat çeken Müslim, "Rojava isminin değiştirilmesi Kuzey Suriye Federasyonu kongresine katılanların almış olduğu bir karardır. Kongrede Rojava ismi değiştirildi. Artık 'Kuzey Suriye Federasyonu' oldu. Rojava da Kuzey Suriye federasyonu içerisinde yer alıyor. Kuzey Suriye'de her kesimden insan yaşadığı için Rojava ismi çıkarılmış olabilir" dedi.

KDP, TÜRKİYE İLE ORTAK HAREKET EDİYOR'

Suriye yönetiminin PYD'ye 'Federalizmden vazgeçin sizi Astana görüşmelerine davet edelim' dediği iddialarına değinen Müslim, 'Böyle bir iddia gerçek değildir. Kimse bizden herhangi bir şeyden vazgeçmemizi istemedi. Federalizm projesi başarılı bir şekilde gidiyor. Biz hakkımızı istiyoruz" dedi. Suriye'nin Rojava bölgesi üzerinde Türkiye ve Kürdistan Demokratik Partisi'nin (KDP) ambargosu olduğunu da öne süren Müslim, KDP ile sorunları çözmek istemelerine rağmen KDP'nin buna yanaşmadığını savunarak, KDP'nin Türkiye ile ortak hareket ettiğini söyledi.
Spiutnik

'8 bin Türk askeri Suriye'ye girecek' iddiası
Hikmet Durgun
05.01.2017



TSK'nın El Bab harekatı kapsamında yeni bir operasyona hazırlandığı ve bu kapsamda 8 bin askerin Suriye'ye gireceği ileri sürüldü.

El Bab operasyonunda IŞİD'in son saldırısının ardından yeni bir planlamaya gidildiği ileri sürüldü. İddiaya göre, yakın dönemde başlayacak operasyonda Türk askeri bölgeye tek başına girecek, ÖSO operasyonda destek güç olarak görev yapacak. Haber7 sitesinin aktardığına göre, 16 askerin hayatını kaybettiği saldırının ardından kısmen ertelenen operasyon için silah ve cephane takviyesi yapan Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) hazırlıklarını tamamladı. Asker sayısı 8 bine çıkarılan bölgede 3 farklı üs inşa edildi. Dün muhtarlar toplantısında açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Suriye'de El Bab operasyonunu inşallah kısa sürede bitirecek şekilde yeni bir tertiplenmeye gidiyoruz. İnşallah bu çok yakın bir zamanda hallolacak. Ardından Menbiç başta olmak üzere, terör örgütlerinin yuvalandığı diğer bölgeleri de temizlemekte kararlıyız" ifadelerini kullanmıştı.
Sputnik

El Bab kapısı açıldığında
Serhat Erkmen
29 Ara 2016



El Bab Operasyonu’ndaki güçlükler neler? Türkiye operasyonda neden yalnız? El Bab’da hedefe ulaştıktan sonra ne olacak?
Serhat Erkmen'e göre, Ocak ayının ilk iki haftası içinde El Bab'ın IŞİD'in elinden alınması muhtemel, ama önemli olan sonrası.


Ağustos ayı öncesinde Suriye'deki gelişmelere odaklanmış uzmanlar dışında çok fazla insanın ilgisini çekmeyen Suriye'nin kuzeyinde irice bir kasaba olan El Bab, haftalardır Türkiye'nin en önemli gündem maddelerinden birisini oluşturuyor.

Fırat Kalkanı Operasyonu'yla (FKO) üç yerin adı sıklıkla geçmeye başladı: Cerablus, Munbiç ve El Bab. IŞİD'in Suriye'nin doğusuna sıkıştırılmasını sağlayacak ve YPG'in kontrolünde bir birleşik bölge oluşmasını engelleyecek bu kasaba neden hâlâ kontrol edilemedi? Cevabı, net. Çünkü El Bab tüm özellikleriyle FKO’nun gerçekleştiği diğer yerlerden farklılaşıyor.

Bab kasabasının nüfusu, FKO çerçevesinde kontrol edilen Cerablus ve Çobanbey'den daha fazla. Üstelik, savaş sonrası boşalan Suriye'nin kuzeyindeki bir çok yerleşim yerinin tersine son yıllarda nüfusu daha da arttı. Kısa bir süre öncesine kadar yüzlerce küçük işletmenin yer alması nedeniyle yerel üretimin belkemiğiydi. IŞİD burada 2013'te örgütlenmeye başladı. Yerel ağlarını genişletti. Ciddi bir katılım sağladı. Nihayetinde diğer pek çok yerleşim yeri gibi El Bab'ı da fetih yoluyla ele geçirmiş olsa da yerelde ciddi bir taban oluşturabildi. Üstelik sahadan edindiğimiz bilgilere göre, IŞİD militanları ile yerel aileler arasında en az 750 evlilik gerçekleştiği söyleniyor. Yani, yabancı olarak gelse bile yerlileşti.

El Bab Operasyonu'nun zorlukları

Operasyonun süresi uzadı, şehit haberleri geliyor. El Bab’da neden hedefe ulaşılamıyor?

Cerablus'un bir günde, Çobanbey-Cerablus hattının yaklaşık 10 günde, sembolik önemi olan Dabık’ın uzun bir hazırlık evresinden sonra bir günden az bir çatışmayla ele geçirilmesi, El Bab’ta da aynısının olacağı beklentisini yarattı. Ancak bazı analizciler ve elbette sahada operasyonu yürüten yetkililer sürecin zorlu olacağını görebiliyordu.

IŞİD burada 2013'te örgütlenmeye başladı. Yerel ağlarını genişletti. Ciddi bir katılım sağladı. Nihayetinde diğer pek çok yerleşim yeri gibi El Bab'ı da fetih yoluyla ele geçirmiş olsa da yerelde ciddi bir taban oluşturabildi. Üstelik sahadan edindiğimiz bilgilere göre, IŞİD militanları ile yerel aileler arasında en az 750 evlilik gerçekleştiği söyleniyor.
Sahaya dair verilecek bazı bilgiler, operasyonun güçlüklerinin anlaşılmasına katkı sağlayabilir. El Bab’ın çevresinde altı noktada kuşatma var. Ancak kasabanın tamamı kuşatılmış değil. Güneyde Suriye ordusu çok yakında ve yeni bir çatışma tetiklenmemesi için iki taraf birbirine yaklaşmayı tercih etmiyor. Kasabanın doğusu ise açık. IŞİD isterse buradan çekilebilir. Şu ana kadar çok sayıda aileyi ve militanını bu yolla tahliye etti. Zaten IŞİD gibi bir örgüte karşı kasabayı tamamen kuşatma planı çok mantıklı da değil. Musul’da IŞİD’i tamamen kuşatan Irak ordusu ve milisler büyük zayiat verdi, ilerlemeleri durdu.

Kuşatmaya Ahrar El Şam ve Feylak Eş Şam gibi göreli büyük muhalif gruplar olduğu gibi küçük gruplar da katılıyor. Fatih Sultan Mehmet Tugayı ve Sultan Murat Tümeni gibi Türkmen gruplar da kuşatmanın parçası. Ancak düzensiz birliklerin savaşma kapasitesi eleştiriye açık. Çatışmanın sertleştiği durumlarda görevini yerine getirmeyen veya genel anlamda operasyonda çeşitli disiplinsiz davranışlar sergileyen gruplar var. Fatih Sultan Mehmet Tugayı ve Sultan Murat Tümeni hariç, disiplinsizlik bu gruplarda epey yaygın. Bu durum, Bab'dan önce de böyleydi Ancak çatışmanın sertleştiği yerlerde büyük soruna dönüşüyor. Bu nedenle operasyona katılan Türk askerlerinin sayısı gittikçe arttı. Şu anda diğer bölgelerdeki çatışmaların aksine Bab Operasyonu'nun sadece stratejik planlama ve özel operasyonları dışındaki kısımlarında da Türk askerinin sayısı arttı.

Operasyonu zorlaştıran diğer bir boyut, IŞİD’in yaptığı hazırlık. Sahadan gelen yeni bilgiler ışığında örgütün Bab’ı küçük bir Musul’a dönüştürdüğü anlaşılıyor. Meskun mahalde uygulanabilecek taktik opsiyonları “şaşırtıcı” bir yaratıcılıkla geliştirmeye devam ediyor. Her yerin tuzaklandığı ve tünellerle dolu olduğu biliniyor. Bu tuzak ve tünellerin etkisiz hale getirilmesi uzun, zahmetli ve riskli bir iş. Üstelik yeniden tuzaklamanın engellenmesi için de ayrı bir dikkat ve çaba gerekiyor. El Bab'ın içinde en az 300 kadar IŞİD militanı intihar savaşçısı kaldığı düşünülüyor. Çoğunluğu Arap olsa da aralarında Orta Asya ve Kafkasya’dan gelen militanlar da bulunuyor.

Hava desteği sadece Türk uçaklarından

Hava şartları diğer bir önemli faktör. Sis ve yağmur yoğun. Bu zırhlı araçların ilerleyişini, hatta hareketlerini dahi zorlaştırıyor. Bu da anti tank silahlarının çok kolay bulunabildiği bir bölgede TSK'nın işini güçleştiriyor. Hava desteği ise sadece Türk uçaklarından geliyor.

2014'te IŞİD ile mücadele edebilmek için kurulan ve daha sonra genişleyen Koalisyon Güçleri, IŞİD'e karşı Irak ve Suriye'de binlerce hava saldırısı düzenledi. Bu operasyonlar hâlâ sürüyor. Ancak El Bab’ı kaybetmesi halinde Suriye’nin doğusuna sıkışarak büyük darbe yiyecek IŞİD’e yönelik FKO'yu destekleyebilecek son Koalisyon Hava akını 8 Kasım 2016'da gerçekleşmiş. Kaldı ki, FKO'ya yakın bölgelerde gerçekleşen bu hava akınlarının çoğu TSK'yı ve muhalifleri desteklemek için değil, YPG'nin IŞİD karşısında ilerlemesini sağlamak için yapılmış. Bu verileri ABD Merkezi Kuvvetler Komutanlığı’nın web sitesinden elde etmek mümkün.[1] Resmi kayıtlara göre, çoğu YPG’nin IŞİD ile çatıştığı alanda olmak üzere FKO’nun cereyan ettiği Mare civarında düzenlenen ABD hava operasyonlarının sayısı Eylül’de 79, Ekim’de 54, Kasım’da ise 20. TSK’nın Bab’ı kuşatmaya başladığı tarih olan 13 Kasım'dan 5 gün önce ise civara yönelik hava akınları bitmiş. Oysa Kasım ve Aralık aylarında IŞİD’in saldırdığı Palmira’ya 29 hava akını düzenlenmiş. Yani, ABD’nin Bab operasyonuna hava desteği sağladığına dair hiçbir veri yok. Elbette, eğer varsa resmi kaynaklardan paylaşılmayan saldırıları bilmemiz imkansız.

Özet olarak, El Bab’ın ele geçirilmesi baştan beri zordu. Hava şartları, şehrin özgün demografik ve siyasi durumu, Özgur Suriye Ordusu bileşenlerinin özellikleri, TSK’ya müttefiklerinin desteği, IŞİD’in savaşma kapasitesi faktörler baştan itibaren operasyonu zor kılıyordu. Fakat, kamuoyuna pek de öyle gösterilmedi. Bu yanlış bir iletişim stratejisiydi. Şimdi de bir felaket tablosu çizmeye çalışanlar var. Bu da aynı derecede sorunlu. Bab'ın kontrolü ele geçirilmesi zor ama imkansız değil. Tahmin yapmak çok riskli. Yine de Ocak ayının ilk iki haftası içinde kasabanın IŞİD'in elinden alınması muhtemel. Ancak önemli olan sonrası.

Bab'dan sonra

Tüm askeri operasyonlar bir siyasi hedef için yapılır. Nihai siyasi hedefi ve çıkış stratejisi belli olmayan askeri operasyonların başarı kriterini tespit etmek ancak dar taktik adımların analiziyle mümkün olabilir. Bab’ın stratejik öneminin temel argümanları IŞİD’in Türkiye sınırından geri dönemeyecek şekilde temizlenmesi ve PKK/PYD kontrolünde birleşik bir bölgenin kurulmasının engellenmesiydi. Muhtemelen Bab kontrol altına alındığında bu hedeflere ulaşılmış olacak. Peki ya sonra?

El Bab’ı kaybetmesi halinde Suriye’nin doğusuna sıkışarak büyük darbe yiyecek IŞİD’e yönelik FKO'yu destekleyebilecek son Koalisyon Hava akını 8 Kasım 2016'da gerçekleşmiş. Kaldı ki, FKO'ya yakın bölgelerde gerçekleşen bu hava akınlarının çoğu TSK'yı ve muhalifleri desteklemek için değil, YPG'nin IŞİD karşısında ilerlemesini sağlamak için yapılmış.
El Bab Operasyonu, FKO’nun bir aşaması. Türkiye ise Suriye’deki yeni sürecin en önemli aktörlerinden birisi. Ateşkes sürecinin başlamasıyla birlikte, FKO'yu genel siyasi ve askeri denklemden, özetle ateşkesten bağımsız düşünmek mümkün mü?

Sahadaki faktörler ve bölgesel ilişkiler Bab sonrası için iki olasılığı mümkün kılıyor. YPG ile çatışma veya operasyonun askeri ayağının durmasıyla siyasi ve müzakere safhası başlayabilir. Eğer IŞİD'e yönelik Rakka'ya gidecek bir operasyon başlarsa, YPG ile Türkiye ve ÖSO arasında çatışma çıkması kaçınılmaz görülüyor. ABD destekli YPG’nin belkemiğini oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri Bab'a ilerleyemeyince operasyonu durdurdu ve Rakka'nın batısından yeni bir cephe açtı. Amaç, hem Rakka’yı kuşatmak hem de Türkiye’nin Fırat Kalkanı Operasyonu’nda önünü kesmek. O yolda küçük bir yerleşim olan Et Tawra'ya ilerleyip oradan Tabka Havaalanı’na varmaya çalışıyorlar. Türkiye, Rakka'ya ilerlemek isterse,yolunun üzerinde Rusların aylardır aralıklarla bombaladığı Dayr Hafr, Jirah Havaüssü ve Tabka var. Sonrası, Rakka'nın kapıları.

Anlaşılan, Türkiye ve ABD’nin Rakka'ya ortak operasyon yapması mümkün değil. ABD, Türkiye’nin Rakka’ya ‘Birlikte operasyon yapalım’ talebinin yanıtını açıktan ve diplomatik bir üslupla değil, sahada yeni bir oldu bitti yaratarak veriyor. Üstelik Suriye ordusu da Dayr Hafr'a sadece birkaç kilometre uzaklıkta. Yani, Bab’dan sonra IŞİD ile mücadele bazı köy ve küçük yerleşim yerlerinin dışında büyük ölçüde duracak.

Türkiye, İran ve Rusya arasındaki mutabakat metni, PYD’nin Suriye’nin kuzeyindeki “demokratik federasyon” talebine izin vermiyor. Üstelik, Esad’ın söylemi de net. Dolayısıyla, El Bab, kontrol altına alındığında muhtemelen işin askeri boyutu en azından bir süre duraklayacak veyahut PYD’nin ABD’ye aşırı yakınlaşmasının bedelini Rusya ve İran’ın desteğini yitirerek ödeyecek ve Türkiye ile başta Munbiç olmak üzere karşı karşıya gelecek.

[1] Tablo, CENTCOM resmi web sitesindeki veriler derlenerek hazırlanmıştır.

Doç. Dr. Serhat Erkmen, Ahi Evran Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi ve 21.YY Türkiye Enstitüsü Ortadoğu ve Afrika Masası Başkanı. Ümit Özdağ ve Sedat Laçiner ile birlikte 'Irak Krizi (2002-2003)' kitabını derleyen Erkmen, 21. Yüzyılda Sosyal Bilimler Dergisi'nin editörlüğünü yürütüyor.

* Serhat Erkmen
Ahi Evran Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi ve 21.YY Türkiye Enstitüsü Ortadoğu ve Afrika Masası Başkanı. Doktorasını Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde tamamladı.

Kaynak:Al Jazeera

Kısıtlı harekâttan topyekûn savaşa sürüklenmeme rehberi
Metin Gürcan
metin.gurcan@bilkent.edu.tr
27 Aralık 2016



Fırat Kalkanı’nda kritik bir eşikteyiz. 24 Ağustos’ta yaklaşık 600 askerle (takviyeli iki mekanize tabur ve 10-12 Özel Kuvvet Timi) başlayan harekâtta şu an Suriye kuzeyindeki asker sayımız bu rakamın yaklaşık beş katı. Bu hali ile Bab civarındaki asker mevcudumuz asıl kara gücü olması gereken Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) mevcudunun bile üstüne çıktı. O halde “Fırat Kalkanı neye evriliyor?” sorusunu sormanın da zamanı geldi.

Bülent’i hatırlıyorum; Harp Okulu’nda Yöneylem çalıştırdığım, iki sıra arkamda oturan sınıf arkadaşım. Geçen gün Bab’ta şehit olan Aslan Parçası, Özel Kuvvetler Tabur Komutanı Gölcüklü devrem. Bir de hani o kendisini RIZASINI almadan ‘zorunlu asker hizmetine’ koştuğumuz ve ana babasına “O artık önce devlete sonra millete emanet” dediğimiz kınalı kuzu Sefer Taş aklıma geliyor. Son olarak şimdi sahada kan ter içinde, boğaz boğaza görevlerini yapmaya çalışan Kahraman Mehmetçikler. Onlar ölümü kafasında çözmüş insanlar. Ama tam 1.5 sene önce yazdığım ‘Sahanın Öfkesi ve Düşündürdükleri’[1] yazımda da vurguladığım gibi sahaya ölüme gönderdiğimiz bu çocuklarımızın ölümlerini biz geride kalan siviller ANLAMLI, AMACA YÖNELİK ve SORUN ÇÖZER hale getirmek zorundayız. Ancak bu sayede onlar öldükçe güvenliğimizin arttığını, sorunlarımızın çözüldüğünü ve aslında ölümlerinin çok da anlamsız olmadığını onların RUHLARINA hissettirebiliriz. İşte belki biraz sivri dilli, ama kesinlikle teknik-eleştirisel bu rehbere Bülent’le birlikte Bab’ta bıraktığımız vatan evlatlarının aziz hatıratı önünde saygı ile eğilerek başlıyorum.

Aslında 23 Eylül’de T24’e yazdığım ‘Fırat Kalkanı’nda Kritik Karar Noktasına Doğru’[2] adlı yazımda Fırat Kalkanı harekâtının evrimine dikkat çekmiştim. Bu yazımda 24 Ağustos’ta başlayan Fırat Kalkanı’nın mahdut hedefli, kapsamı ve süresi sınırlandırılmış 1’nci aşamasında Cerablus’un kontrolünü sağlayarak ve 2’nci aşamasında batıya genişleyerek Çobanbey’e ulaşması ve bunun sonucunda da IŞİD kontrolündeki son sınır hattı olan Cerablus-Çobanbey hattının IŞİD’den temizlenmesinin 2 ay gibi kısa bir sürede temizlenmesinin başarıldığını vurgulamıştım. Yani Fırat Kalkanı Harekâtı’nın ilk aşaması Türkiye’nin hem masada elini güçlendirdi hem de onun Suriye’ye önemli bir aktör olarak dönmesini sağlayarak başarı ile sonuçlandı. Bab aşamasına kadar toplam 18 askerimizi şehit verdik ama onların fedakarlıkları sayesinde tekrar Suriye’deki diplomasi masasının bir aktörü haline geldik.

O zaman ‘Kısıtlı Harekâttan Topyekûn Savaşa Sürüklenmeme Rehberinin’ (veya sürükleneceksek de ‘Koklayarak Sürüklenme Rehberi’ diyelim) ilk altın kuralı askerlerimizin ölümlerini ‘Anlamlı, Amaca Yönelik ve Sorun Çözer’ halde tutma becerisini kaybetmemektedir. İşte bu beceri için de benim sürekli vurguladığım ‘Siyasi ve Entelektüel Akıl’ devreye giriyor. Çünkü ordumuz, son tahlilde, siyasi bir amaç uğruna ölmesi için besleyip büyüttüğümüz, teçhiz ettiğimiz en önemli sorun çözme vasıtamız. Bu ağır cümle sizi kırmasın, neticede her asker bunun farkındadır. Ancak son zamanlarda siyasilerimizin coşku ve hamaset dolu ‘Şehitliği’ bizatihi AMAÇ haline getiren açıklamaları nedeni ile kafalarımız biraz karıştı. Yani aslında siyasi sorunları ‘anlamlı ve amaca yönelik’ çözmek için siyasi ve entelektüel akla hizmet etmesi gereken askerlerimizin ölümleri bir sorun çözme aracıyken zihinlerimiz bulandı. ‘Şehadet’ AMACIN kendisi olduğu zaman askerimizin ‘şehadeti arzulayan’ bir IŞİD intihar saldırganından ne farkı kalır? Zaten askeri strateji de en az asker ölümü, en az kaynak kullanımı ile en kısa zamanda ve en etkin şekilde siyasi/diplomatik sorun çözme bilimi değil midir?

O zaman tekrar edeyim, rehberimizin ilk altın kuralı şu: Sivil siyasi iradenin ve generallerimizin askerlerimizin ölümlerini sürekli ‘Anlamlı, Amaca Yönelik ve Sorun Çözer’ halde tutma becerisini kaybetmemeleri. Bu becerinin kaybedilip kaybedilmediğinin kontrolü hem siyasetçilerin hem de sivil toplumun ortak sorumluluğu.

Rehberimdeki ikinci prensip ‘ne yaptığınız’ ile ilgili. Dedik ya askerler siyaset ve diplomasi için ölür. Yani 200 yıl önce Clausewitz Babanın dediği gibi: ‘Savaş, aslında siyasetin bir başka şekilde devamıdır.’ Şimdi hiyerarşik silsileye dikkat: Aslında Fırat Kalkanı:

Mahdut hedefli (hedefiniz artık neresi ise ama ben ne yazık ki kestiremiyorum),
Kısıtlı süreli (başlangıç zamanı belli ise ama bitiş zamanını ben kestiremiyorum),
Dar kapsamlı (kontrol ettiği alan/mekan ve katılan birlik mevcutları açısından ama ben harekâtın her geçen gün büyüdüğünü görüyorum),
Sınır ötesi bir HAREKÂT olarak planlandı.
Aslında TSK’nın MT 145-1 Müşterek Harekât Talimnamesinin tanımına göre Fırat Kalkanı tam da ‘düşmanın fiziki varlığından imhadan ziyade doğrudan SİYASİ sonuçlar doğurmayı hedefleyen ETKİ odaklı ve sınır ötesi (başka bir egemen ülke topraklarında) bir harekât.’ Yani o zaman Fırat Kalkanı tam olarak mahdut hedefli, kısıtlı süreli, dar kapsamlı ve etki odaklı olarak planlanmış bir sınır ötesi harekât olarak tanımlanabilir.

Ama şimdi Bab’ta harekât icra eden askerlerimizin sayısı başlangıçtaki mevcudun 5 katına çıkıp desteklediğimiz Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) unsurlarının sayısını geçince bir kritik eşiği de geçmiş olduk. Ayrıca hem siyasi karar alıcılarımızın açıklamalarından şimdilik Bab bölgesinde sürse de bu harekâtın Fırat Batısında Munbiç bölgesine hatta Fırat Doğusuna (PYD-PKK kontrolündeki ve ABD himayesindeki Kobane ve Cezire kantonlarına) veya Irak’ta Sinjar bölgesine büyüyebileceği/taşabileceği konusunda sinyaller alıyoruz.

Tam da şu anda mahdut hedefli ve etki odaklı bir harekâtla adı konmamış ve belirsiz bir savaşın arasındaki ince çizgideyiz. Şayet bu geçişi tasarımlayıp, planladıktan sonra hem sahada hem de diplomatik düzeyde yönetebilecek kapasitemiz varsa sorun yok. Umarım vardır. Ama bir gelişme ‘siyasi etki doğurmak için planlanan ve icra edilen’ ve bu güne kadar 36 (veya 38 ki bu muğlaklık bile nasıl bir bulanık güç mücadelesi içinde olduğumuzu gösteriyor) askerimizin anlamlı, amaca yönelik ve sorun çözücü siyaset ve diplomasi için canını verdiği gerçeği ile çelişiyor. 21 Aralık’taki Moskova Deklarasyonu’na imza atarak ‘demokratik ve seküler bir devlet olarak Suriye Arap Cumhuriyeti’nin egemenliğine, bağımsızlığına, birliğine ve toprak bütünlüğüne’ saygı duyduğumuzu ilan ettik. O zaman Fırat Kalkanı’nın mekanı olan Suriye topraklarındaki egemenlik hakkının sahibini Şam olarak görüyoruz demektir. Sahadaki gerçeklik olan Fırat Kalkanı’nın etki gücünü zayıflatan bu diplomatik gerçeklik bize şunu dayatıyor Bab’ı IŞİD’den alsak bile günün sonunda (belki 1 ay, belki 1 yıl sonra ama bir gün mutlaka) Şam yönetimine teslim etmek zorunda kalmayacak mıyız? ‘Önce Bab’ı alalım sonra masada sıkı bir pazarlıkla veririz’ bir seçenek olabilir ama bu seçenek aynı zamanda bir seneden beri bir türlü üstüne çıkamadığımız ‘Üst Akılın’ bizi PKK-fobia ve Şia-fobia üzerinden IŞİD’le tokuşturma stratejisinin bir alt unsuru da olamaz mı? Neden bir anda biricik TSK’mız Bab’ta Suriye ordusu ve Irak ordusundan sonra dünyada IŞİD ile savaşan 3’ncü konvansiyonel ordu haline geliverdi? Siyasi, entelektüel ve diplomatik aklımız niçin bizi dünyada o kadar ordu dururken IŞİD’le cephe savaşına giren 3’ncü konvansiyonel ordu haline gelmemizi engelleyemedi? Neyse, bu sorunun cevabı başka bir yazının konusu. Ama aynı zamanda rehberimizin de önemli bir maddesi.

Pek çok stratejist, uzman ve hatta akademisyen Fırat Kalkanı Operasyonu’nun ve Bab’ın zafere giden yolda çok hayati olduğunu; Çanakkale Savaşı, Kurtuluş Savaşı gibi BÜYÜK tarihi örneklerle açıklıyor. Ama zaferi tanımlamıyorlar. Peki Fırat Kalkanı ile kazanmayı umduğumuz ZAFER ne? Şu ana kadar karar alıcılarımız zaferi nasıl tanımladıklarına dair net, açık, ölçülebilir ve değerlendirilebilir yorumlar yapmadıkları için zafer tanımımızı ben bilmiyorum.

Ama medyamızda hakim yaklaşıma göre zafer Bab’ı almak. Çünkü Bab çok kritik. Gerisi? Allah kerim. Sonra ama mutlaka sıra önce Munbiç’e daha sonra Fırat doğusuna ve hatta Sinjar’a gelecek. Buralarda da ‘giderek belirginleşmekte olan PKK-İran işbirliğine’ karşı sahada askeri mücadele göstereceğiz.

Ankara’nın bu iradeyi sadece muhatapları ile masaya oturduğunda pozisyonunu güçlendirmek için bir ‘söylem’ (veya caydırıcı bir blöf) olarak mı gösterdiğini yoksa buna gerçekten inandığını anlamak için zannımca çok da beklemeyeceğiz. Çünkü hem sahada hem de diplomasi masalarındaki gelişmeler KONTROLSÜZ ve OTOMATİK SÜREÇLERLE çok hızlandı. İşte beni korkutan da bu kontrolsüz ve otomatik süreçler. Çünkü bunlar en çok sahadakileri terletecek ve bedel ödetecek. Ayrıca bir önceki yazımda da belirttiğim gibi hem sahada hem de diplomasi masasındaki gelişmeleri belirleyecek temel dinamik, ABD ile Rusya arasındaki stratejik ilişki.[3] Özellikle de Trump yönetimindeki ABD’nin stratejik tercihleri.

Ama bir şey gerçek Fırat Kalkanı’nda Bab’ı ele geçirebilirsek, ele geçirdikten sonra nasıl ve ne kadar süre elde tutacağımıza (Unutmayın böyle harekâtlarda elde tutmak ele geçirmekten her zaman daha zordur) ve ne zaman/hangi şartlarda ve kime Bab’ı devredeciğimize dair hem sahada hem diplomatik alanda bir netlik yok. İşte tam da bu belirsizlik, kaosun ve belirsizliğin prensi Trump ve Ortadoğu’yu devraldıkça ilginç şekilde hem ekonomik hem de askeri maliyetleri artmaya başlayan Putin için istismar edilecek bir HASSASİYET haline gelmiyor mu?

Acaba etki odaklı planlanan Fırat Kalkanı’nın Moskova Deklarasyonu ile etkisi büyük oranda azalmasına rağmen Bab civarında giderek artan askeri hareketliliğimiz bizi uzun süreli ve BELİRSİZ bir savaşa sürükleyebilir mi?

Veya şöyle sorayım: Acaba Fırat Kalkanı şimdi olduğu gibi hedefleri, zamanı ve kapsamı sınırlı sınır ötesi, etki odaklı bir harekât olarak mı kalmalı yoksa ne pahasına olursa olsun ‘Türkiye’nin IŞİD ve PKK terörü ile Bölgesel Savaşına’ mı dönüşmeli? Acaba bu seçeneklerden hangisi uzun dönemde Türkiye’nin faydasına olur?

Umarım bu jilet gibi kaygan Ortadoğu yokuşunda yukarı çıkmak için atacağımız bir hatalı adımın bizi bulunduğumuz yerden çok daha aşağılara hatta DİBE kadar kaydırabileceğinin farkındayızdır. Ama olguların tepetaklak edildiği şu duygusal/coşkusal gerçekliğimizde kimimiz benim ‘dip’ diye tanımladığım o son noktanın ‘zirve’ olduğu iddiasında. Umarım gidilen yer ‘dip’ değil ‘zirvedir’ ve ben yanılırım.

O zaman rehberimize Fırat Kalkanı Harekâtı’nı 1990-1991 Körfez Harekâtı’nın ABD’li komutanı Colin Powell’ın ABD’nin Vietnam, Irak ve Afganistan çuvallamalarından sonra 1990’lar sonunda geliştirdiği ve 2009’da artık ABD askeri çevrelerinde sınır ötesinde büyük çaplı askeri harekât başlatmadan önce bu harekâtın uzun soluklu bir savaşa dönüşmemesi için kullanılan ‘Powell Doktrinin’ altın prensipleri ışığında Fırat Kalkanı’nı bir analiz edelim.

1. Tehdit gerçekten HAYATİ milli çıkarlara mı yönelik?

Bu noktada Türkiye’nin hayati milli çıkarlarını tartışmaya açmak gerekiyor. Öncelikli tehdidimiz hangisi: FETÖ mü, IŞİD mı yoksa PKK mı? Görünen hepsi de silahlı, sınır aşan ve aslında küresel bir aktör-network paketi olan bu üç ‘devlet dışı aktör’ ile aynı anda ve hepsine birden karşı mücadele stratejisi benimsiyoruz. Ve bu aktörlerle mücadelemizi olabildiğince ‘askerileştirme’ konusunda da bir kısıtımız yok. Ama hayati çıkar-kapasite dengesini en iyi şekilde kurabilmek için ideolojileri, stratejileri, kullandıkları yöntem ve vasıtalar ile oturdukları sosyolojiler farklı bu tehditlerin hangisinin hayati çıkarlarımızı en çok tehdit ettiğine karar vermemiz gerekiyor. Özellikle Suriye kuzeyinde acaba IŞİD mı yoksa PYD mi Türkiye’nin hayati milli çıkarlarına daha öncelikli tehdit? Bu sorunun cevabını net bulabilmiş değiliz.

2. Siyasi hedefler net anlaşılır ve BAŞARILABİLİR mi?

Fırat Kalkanı’nın net anlaşılır siyasi hedefleri var mı? Ne yazık ki henüz bu sorunun cevabını tam olarak bilemediğimden onların ‘başarılabilir’ mi ‘başarılamaz’ mı olduklarına dair bir tespit yapamayacağım.

3. Alınan risk ve beklenen fayda DÜRÜSTLÜKLE analiz edildi mi?

Bu madde, bir harekâtın getirdiği olası risklerin ve faydaların analizinin çok iyi ve dürüstçe yapılması gerektiğini vurguluyor. Umarım Fırat Kalkanı’nın ilerleyen aşamaları için bu analiz yapılıyordur.

4. Diplomasi başta olmak üzere tüm diğer yollar sonuna kadar zorlandı mı?

Bu prensip askeri güç kullanımının diplomatik tüm yollar tükendikten sonra en son çare olacağını vurguluyor. Yani siyasi sonuçlar doğurmak için icra edilen etki odaklı harekâtlarda askeri güç kullanımı bile diplomatik tüm yollar tüketildikten sonra başvurulması gereken bir yöntem olmalı.

5. Savaşın anlamsız uzama riskine karşı iyi bir ÇIKIŞ STRATEJİSİ yapıldı mı?

Suriye gibi ‘akışkan’ bir güvenlik ortamına girerken önce ‘Çıkış Stratejisinin’ sonra kalışın planlanması gerektiğini yaklaşık bir seneden beri dillendiren biri olarak Fırat Kalkanı için ‘Çıkış’ kriterlerinin çok iyi belirlendiğinden; zamansal, mekânsal, kuvvet ve kayıp rakamları gibi kriterler ışığında belirlenebilecek çıkış kriterleri gerçekleştiğinde Çıkış Stratejisinin kesinlikle uygulanacağından emin olmak istiyorum.

6. Savaşın iç siyasette/toplumda yaratacağı tüm olası etkiler ve sonuçları iyi tahlil edildi mi?

Bölgemizde sivilin sivile uyguladığı şiddetin giderek militerleştiği, para-militer milislerin ve eli silahlı sivillerin önde olduğu düşük yoğunluklu ve çok uzun süreli bir vekalet savaşları (proxy wars) dönemine girildiği görülüyor. Şimdi size ilginç bir kıyaslama yapmak ve sonra tespitimi sunmak isterim. Bu, bir Türkiye-İran kıyaslaması. İran, eli silahlı sivil milis kullanma konusunda çok ciddi bir devlet aklına ve tecrübesine sahip. Pers milliyetçiliği ve Şii inancı ile buluşan bu eli silahlı siviller ‘askeri yeteneklere’ kavuştukça ve kurumsallaştıkça İran’da bizdeki FETÖ gibi devletin içine sızmak veya İran içinde silahlı operasyonlara yönelmek yerine İran dışında, özellikle son dönemde Irak ve Suriye’de İran’ın milli çıkarlarına alan açmak için birer ‘mızrak ucu’ olarak kullanılıyorlar. Ancak konu Türkiye’nin ‘para-militer askeri/güvenlik kapasitesine’ geldiğinde İran’da devletin kurumsal yapısını etkilemeyen ve topluma doğrudan tehdit olmayan ‘Şii Cihadının’ aksine Türkiye’nin para-militer kapasitesini şekillendiren Selefi-Cihadçı motivasyon ileride hem devletin kurumlarını ‘zehirleme’ potansiyeli taşıyor hem de toplumsal fay hatlarımızı tehdit ediyor. Kısaca İran’ın para-militer kapasitesi askerileştikçe yurt dışındaki operasyonları için birer ‘mızrak ucu’ görevi görürken bizim para-militer kapasitemiz askerileştikçe devletin eli silahlı askerlerini/polislerini bile zehirleyebilecek ‘Selefi-Cihadçı’ bir motivasyonu ve toplum içindeki etnik (PKK çatışması) ve mezhepsel fay hatlarını tetikleyebilecek potansiyel bir risk haline geliyor. Yani aslında bizim Suriye ve Irak’a uzatmak istediğimiz ‘mızrağımızın’ ucu bize dönük ve oradan gelebilecek bir darbe ile sopa gibi kullandığımız mızrağımızın ucu hem devlete hem de topluma zarar verebilir.

7. Savaşa dair toplumun tamamına yakınının desteği alındı mı, toplumsal meşruiyet tam mı?

Andy Ar’a göre Kasım ortası itibarı ile Fırat Kalkanı’na destek yüzde 70’ler düzeyinde.[4] Bu rakam kimine göre çok yüksek. Ama bence harekâtın bir savaşa sürüklenme potansiyeli göz önüne alındığında epey düşük. Bu prensipteki ‘Tamamına Yakını’ tabirini ve yüzde 90 ve üstü destek olarak okuyorum. Bakalım önümüzdeki anketlerde harekâta yönelik toplumsal destek nasıl bir değişim gösterecek?

8. Uluslararası sistemde ve uluslararası hukukta savaş MEŞRU görülüyor mu?

İşte Fırat Kalkanı ile ilgili kritik prensiplerden biri bu. Önce bir gerçek: Bir ülkeye toprağına, egemen olmayan devlet tarafından askeri müdahalenin uluslararası hukuk tarafından meşru görülebilmesinin üç yolu mevcuttur:

Bunlardan ilki meşru müdafaa hakkının kullanımı,
İkincisi ise Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin bu doğrultuda bir karar alması,
Sonuncusu ise meşru bir yönetimin talebi üzerine, söz konusu ülkede askeri varlık göstermek.
Bunlardan ayrı olarak bir de “insani müdahale” yahut “insancıl müdahale” olarak adlandırılan, tartışmalı olmakla beraber ilerleyen yıllarda kabul göreceğini düşünebileceğimiz müdahale biçimi de söz konusudur.

Türkiye’nin ‘meşru müdafaa’ hakkı olarak görüp bu maddeye dayandırdığı Fırat Kalkanı hakkında Halep’in kontrolünden sonra hem Suriye içinde hem de uluslararası ortamda meşruiyeti artan Esad yönetiminin Fırat Kalkanı Harekâtı’nı arzulayacak herhangi bir iradeye sahip olmadığı gibi tam aksine, bu operasyonu kınadığını, egemenliğinin ihlali olarak gördüğünü, bu yönde sık sık açıklamalarda bulunduğunu biliyoruz. Ayrıca Fırat Kalkanı’nda hedefin IŞİD mı PKK mı olduğuna yönelik kafa karışıklığımız ile harekâtın güneye taşması ve Bab’tan sonra Munbiç’e büyüme ihtimali harekâtın meşruiyeti konusunda uluslararası ortamda bir tartışmanın başlayabileceğini gösteriyor. Bu nedenle harekâtın nasıl evrildiğine bu tartışmalar da yön verecek.

Aslında bu satırları bir Pazar öğleden sonrası 10 yaşındaki kızımı ve arkadaşlarını basketbol antremanında seyrederken yazıyorum. Onların coşkusu ve masumiyetini gördükçe geleceği onlara bırakacağımız en önemli mirasımız olarak gördüğüm için kendimi sorumlu hissediyorum. Hayatı dikiz aynasından algılamak ve ‘an’a yapışmak yerine onlara yani geleceğimize yüzümü çevirdiğim için iflah olmaz bir iyimserim. Ve iflah olmaz bir iyimser olarak Fırat Kalkanı’nın neye evrildiğine dikkat çekebilmek için bu yazıyı yazmayı onlara karşı namus borcu biliyorum.

[1] Lütfen okuyunuz: http://www.radikal.com.tr/yenisoz/o-yarbayin-ofkesi-ve-dusundurdukleri-1420715/ (Erişim 25 Aralık 2016)

[2]Lütfen okuyunuz: http://t24.com.tr/yazarlar/metin-gurcan/firat-kalkaninda-kritik-karar-noktasina-dogru,15507 (Erişim 25 Aralık 2016)

[3] Lütfen okuyunuz: https://t24.com.tr/yazarlar/metin-gurcan/2017ye-girerken-riskler-ve-firsatlar,16186 (Erişim 25 Aralık 2016)

[4] Bakınız: http://www.haberturk.com/gundem/haber/1329512-halkin-terorle-mucadeleye-bakisi-nedir (Erişim 25 Aralık 2016)

Kaynak: T24

TSK Rus uçağının Suriye'de kaza ile Türk askerlerinin bulunduğu binayı vurduğunu açıkladı
09 Şubat 2017



Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) Rus uçağının Suriye'de kaza ile Türk askerlerinin bulunduğu binayı vurduğunu açıkladı.

Açıklamada 3 askerin şehit olduğu belirtilirken, 1'i ağır 11 asker yaralandığı ifade edildi.

TSK'nın açıklamasında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüştüğü belirtildi. Putin'in görüşmede üzüntülerini belirttiği ifade edildi.

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, Rus mevkidaşı Valery Gerasimov ile telefonda görüştü. Gerasimov, El Bab'da yaşanan olayla ilgili Ak
_________________
Bir varmış bir yokmuş...


En son Alemdar tarafından Çrş Mar 29, 2017 9:38 pm tarihinde değiştirildi, toplam 13 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Prş Şub 09, 2017 7:15 pm    Mesaj konusu: 'Mehmedimiz El Bab'da şehit olurken...' Alıntıyla Cevap Gönder

'Mehmedimiz El Bab'da şehit olurken Suriyeliler Türk kızlarıyla geziyor'
1 Şubat 2017

Öztürk Yılmaz, ‘Türk askerleri Suriye El Bab’da şehit olurkan, Türkiye’de askere alınabilecek yaşta Suriyelilerin Türk kızlarıyla gezdiğini’ söyledi.

CHP’nin Dış Politikadan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Öztürk Yılmaz, ‘Türk askerleri Suriye El Bab’da şehit olurkan, Türkiye’de askere alınabilecek yaşta Suriyelilerin Türk kızlarıyla gezdiğini’ söyledi.

Yılmaz, dün TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, ABD Başkanı Donald Trump’ın mültecilerle ilgili yasak kararnamesini, “İslamofobik, ırkçı” sözleriyle değerlendirdi. Yılmaz, şöyle devam etti:

“Burada ikiyüzlülük var. Bu ikiyüzlülük sadece Avrupa’da değil. Daha önce Suriyeli mülteciler Türkiye’ye geldiğinde Avrupalıları sessiz kalmakla suçlayan hükümetin de bu konuda ses çıkarmamak suretiyle ikiyüzlülük yaptığını söyleyebiliriz. ‘Trump’la gelir gelmez sürtüşmeye girmeyelim’ anlayışıyla hareket ediyor olabilirler. Ama unutmayalım; bazı konular vardır, zamanında ses çıkarmazsanız sonra bağırsanız da bir şey ifade etmez ve inandırıcılığınız kalmaz.”

Öztürk Yılmaz, Türkiye’de yaklaşık 3 milyon Suriyeli’nin bulunduğunu da hatırlatarak, ülkeye kontrolsüz girişin yarattığı güvenlik sorunlarını dile getirdi. Yılmaz, “Bizim Mehmetimiz El Bab’da, Suriye’de şehit oluyor. Ama Türkiye’ye gelen Suriyeli erkeklerin yaş aralığına baktığımızda, 15 ila 44 arasında 819 bin 350 askere alınabilecek erkek, Türkiye’de kafelerde, pub’larda Türk kızlarıyla geziyor. Bizim Mehmetimiz Suriye’de şehit oluyor” dedi.

Suriyeli Sokak Müzisyenleri

İstanbul sakinleri sokakta, metro duraklarında, vapurlarda müzisyenlerle karşılaşmaya alışkın belki ama Suriyeli müzisyenler için sokak müzisyenliği oldukça yeni ve alışılmadık bir deneyim. Şimdi önemli caddelerde Suriyeliler müzisyenlik yapıyor...
Patrınlar Dünyası

El Bab'da 1 asker daha hayatını kaybetti, 9 asker yaralandı
30.12.2016



Suriye'de yürütülen Fırat Kalkanı operasyonu kapsamında, El Bab bölgesindeki çatışmalarda 1 uzman çavuş hayatını kaybetti, 9 asker yaralandı. Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından 128 gündür yürütülen Fırat Kalkanı Harekatı'nda Suriye'nin El Bab bölgesinde akşam saatlerinde şiddetlenen çatışmalarda 1 uzman hayatını kaybederken, en az 9 asker de yaralandı. Yaralı askerler sınır hattına ulaştırılarak burada hazır bekletilen ambulanslarla Kilis Devlet Hastanesi'ne getirildi. Fırat Kalkanı Harekatı kapsamında bugüne kadar 39 asker hayatını kaybetti.
Sputnik

El Bab'da hayatını kaybeden Türk askerinin sayısı 5'e çıktı
08-02-2017



Fırat Kalkanı Harekatı'nın sürdüğü El Bab'da, IŞİD ile çatışmada hayatını kaybeden Türk askerinin sayısı 5'e çıktı.

El Bab'da IŞİD'e yönelik harekatta sabah saatlerinde 2, öğleden sonra 2 olmak üzere toplam 4 Türk askeri hayatını kaybetmişti.

Genelkurmay Başkanlığı'ndan yapılan bilgilendirmede, "Fırat Kalkanı Harekatı" kapsamında öğleden sonra IŞİD mensuplarıyla çatışma yaşandığını bildirmişti.

TSK'ya ait birliklerin El Bab'ın merkezine doğru yöneldiği ve çatışmaların yoğunlaştığı belirtilirken, 1 Türk askerinin daha hayatını kaybettiği bildirildi.
İlerihaber

'Kaçırıldığı söylenen 2 Türk askeri IŞİD'e satıldı, ÖSO, köyleri 5 bin dolara IŞİD'e veriyor'
Hikmet Durgun
30.12.2016



Sözcü Gazetesi Ankara Temsilcisi Saygı Öztürk, IŞİD tarafından kaçırıldığı ileri sürülen 2 Türk askeriyle ilgili olarak "Kaçırıldığı öne sürülen iki askerimiz, kaçırılmaktan çok, orada güvenilen bazı kişiler tarafından IŞİD'e satıldı" iddiasını ileri sürdü.

Öztürk, "Askerimizin desteğiyle köyler IŞİD'in elinden alınıyor, ÖSO'ya teslim ediliyor. Bakıyorsunuz birkaç gün sonra o köyler yeniden IŞİD'in eline geçmiş. IŞİD militanları, ‘çatışma olmasın, siz burayı bize teslim edin' diyor. Pazarlık yapılıyor, bazı yerler 5 bin dolar karşılığında yeniden IŞİD'e veriliyor" diye yazdı. Saygı Öztürk'ün ‘Mehmetçik alıyor ÖSO satıyor' başlığıyla yayınlanan yazısı şöyle:

‘FIRAT KALKANI HAREKATININ BUGÜNDEN YARINA BİTECEĞİNİ KİMSE BEKLEMESİN'

Türk Silahlı Kuvvetleri'nin kış koşullarında gerçekleştirdiği Fırat Kalkanı harekatının bugünden yarına biteceğini kimse beklemesin. Her ülkenin o yörelerde farklı hesapları var. ABD'nin Suriye'de "kara gücü" olarak kullandığı YPG'ye dolayısıyla PKK'ya önemli ölçüde destek verdiğini Türk güvenlik birimleri çok iyi biliyor. Terör örgütlerine yalnız eğitim, taktik desteği değil silah, mühimmat desteğini sürdüren ülkeler konusunda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun elinde istihbarat birimleri tarafından elde edilen görüntüler var. PKK'ya en kritik dönemlerde ABD'lilerin helikopterle yardım malzemesi attığını dönemin Genelkurmay Başkanı rahmetli Doğan Güreş'ten de dinlemiştim. Güreş, ABD helikopterlerinin kendilerinden izinsiz uçması halinde vurulması emrini de vermişti.

‘ASKERİMİZİN UĞRADIĞI İHANETLER DE VAR'

Askerinizin bir ülkeye girmesi kolay ama çıkması zor. Şu anda Özel Kuvvetler Komutanlığı, Kayseri 1. Tugayı ile 4. Komando Tugayı'na bağlı askerlerimiz Suriye topraklarında… Giden askerleri dinlendirmek için yerlerine aynı tugaylardan asker geliyor. Tabii ki o koşullarda askerimize sıcak yemek çıkartmak mümkün olmuyor. İstediği zaman banyo da yapamaz. Geçen yılın bu aylarında Diyarbakır'ın Sur, Şırnak'ın Cizre, Mardin'in Nusaybin ilçelerinde de asker operasyon yapıyordu. O zaman banyo, sıcak yemek imkanları sağlanıyordu. Burada ise tabii ki bazı sıkıntılar yaşanıyor. Ama Genelkurmay askerimizi kumanyasız, ikmalsiz bırakmıyor, sıkça birlik değişimleri yaparak askerlerin dinlenmelerini de sağlıyor. Orada görev yapan askerlerimizin morallerinin yerinde, alana da hakim olduğunu belirtelim. Ama buraya gelene kadar askerimizin uğradığı ihanetler de var. IŞİD'in kaçırdığı öne sürülen iki askerimiz, kaçırılmaktan çok, orada güvenilen bazı kişiler tarafından IŞİD'e satıldı.

(..) Suriye topraklarında askerlerimiz kimseye güvenilmemesi gerektiğini, parayı bastıranın istediğini yaptıracağını anladı. CHP Milletvekili Mustafa Balbay'dan, bazı resmi yetkililerden öğrendiği bir bilgiyi dinledim. Balbay şunları anlattı: "Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) dedikleri sağlam bir yapı değil. Askerimizin desteğiyle köyler IŞİD'in elinden alınıyor, ÖSO'ya teslim ediliyor. Bakıyorsunuz birkaç gün sonra o köyler yeniden IŞİD'in eline geçmiş. IŞİD militanları, ‘çatışma olmasın, siz burayı bize teslim edin' diyor. Pazarlık yapılıyor, bazı yerler 5 bin dolar karşılığında yeniden IŞİD'e veriliyor. Ne oldu, sözde çatışma çıkmış, IŞİD'liler o yeri yeniden ele geçirmiş." Kuşkusuz, vatanını kurtarmak için canla başla çalışanlar çoğunlukta… Ama, aralarından kansızlar da çıkıyor ve hem askerimize, hem ülkelerine ihanet edebiliyor.

‘ASKERİMİZ EL BAB'DA AMA BUNDAN SONRA GÜNEYE İNME DÜŞÜNCESİ YOK'

Türk yetkililer her fırsatta "Suriye'nin toprak bütünlüğünden yanayız. Suriye toprağında gözümüz yok" diyor. Bunu söyleyen yetkililer keşke Suriye'de rejimi değiştirmek adına da bu işlere girmeseydi ve belki durum şimdi ülkemiz açısından daha farklı olacaktı. Askerimiz El Bab'da ama bundan sonra güneye inme düşüncesi yok. Şartlar sağlandığı zaman da oralardan çekilecek. Ama bu ne kadar sürer belirsiz. Askerimiz, Rakka'dan gelmek isteyen her biri istendiğinde hemen canlı bombaya dönüştürülecek teröristlerin ve ikmal malzemelerinin El Bab'a girmemesi için yollarını kesiyor. Türkiye'yi yarı yolda, yapayalnız bırakan başta ABD olmak üzere koalisyon güçlerine güven de kalmadığı gibi bazı ülkelerin terör örgütlerine destek vermesi de canımızı fena acıtıyor.
Kaynak: Sputnik

"ADIM GİBİ EMİNİM, ÖSO'NUN YARISI ABD'YE ÇALIŞIYOR"
11 Ocak 2017

CHP'li Şeker, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin, Fırat Kalkanı Harekatı'nda Özgür Suriye Ordusu ile birlikte hareket etmesini de eleştirdi. ÖSO'nun içinde Amerika'ya çalışanların bulunduğunu, "Adım gibi eminim, ÖSO'nun yarısı Amerika'ya çalışıyor" dedi.

"Biz ÖSO ile birlikte hareket ediyoruz El Bab'da, ÖSO'nun yarısı Amerika'ya çalışıyor, bunu adım gibi biliyorum. Ben burada çok görüştüm bu insanlarla. Gaziantep'te hükümet binaları vardı. Komutanları vardı, bunlarla çok oturduk, konuştuk, sohbet ettik. Bu insanlar, bugün bizimle birlikteler yarın bizim karşımızda olmayacaklarının bir garantisi yok. Türkiye, tavrını orada bir devletle birlikte hareket etme yoluna giderek çözmesi lazım."
Haber ERK

‘TSK bu hattı geçerse…’
28 Ara, 2016



Sözcü Gazetesi Ankara Temsilcisi Saygı Öztürk, 20 gün önce İncirlik Üssü’nde ABD’li generaller ile Türk generaller arasında gerçekleşen görüşmede neler konuşulduğunu yazdı

ABD’li generalin toplantı masasının üzerine Suriye sınırının 20 kilometre güneyinden geçen bir hattın çizildiği bir harita açtığını söyleyen Öztürk, “Eğer, Türk Silahlı Kuvvetleri, çizilen hattan daha aşağıya harekâtını geliştirecek olursa, bu durumda size gerek İnsansız Hava Araçları (İHA) gerekse uçaklarımızla hava desteği veremeyiz” dediklerini aktardı.
Öztürk, o gün o masada bulunan bir komutanın, haritayı inceledikten sonra ABD’li komutana şu soruları yönelttiğini yazdı: “Bu kararı koalisyon olduğumuz dostlarımız ne zaman, nasıl aldı, bizimle niçin müzakere etmediniz? Hani koalisyonduk?” Öztürk’ün Sözcü’de ‘Türkiye’nin önüne bir harita koydular’ başlığıyla yayınlanan yazısı şöyle:

Türk Silahlı Kuvvetleri, ‘Fırat Kalkanı’ adını verdiği Suriye harekâtını başlatırken, yola ABD ile beraber çıkmıştı. Amacımız, ülkemizin güneyinde sınır güvenliğinizi sağlamaktı. Bunun için öncelikle IŞİD’i bölgeden çıkarmak ve ardından da Kürt oluşumuna “dur” diyebilmekti. ABD için ise IŞİD ile mücadele hedefti. Tabii ki bu, görünen hedefti. Görünmeyen, o güne kadar söylenmeyen İncirlik Hava Üssü’nde Türk ve ABD’li komutanların toplantısı sırasında ortaya çıktı. O gün İncirlik Hava Üssü’nde, Türk ve ABD’li generallerin katıldığı önemli bir toplantı yapılıyordu. ABD’li general, toplantı masasının üzerine bir harita açtı. Türk generaller, böyle bir haritayı ilk kez görüyordu. Haritada, Suriye sınırının 20 kilometre güneyinden geçen bir hat çizilmişti.

‘TÜRK KOMUTANLAR ŞAŞIRDI’

ABD’li komutan, haritayı eliyle düzelttikten sonra, Genelkurmay temsilcisi olan generallere döndü, “Bu çizilen hattın daha altına inmek doğru değil. Rus ve Suriye rejiminin hava araçları ile her an karşılaşma durumu söz konusu olur. Eğer, Türk Silahlı Kuvvetleri, çizilen hattan daha aşağıya harekâtını geliştirecek olursa, bu durumda size gerek İnsansız Hava Araçları (İHA) gerekse uçaklarımızla hava desteği veremeyiz” dedi. Bu sözler karşısında Türk komutanlar şaşırdı. Oysa yola böyle çıkılmamıştı, başta böyle konuşulmamıştı.
O gün o masada bulunan bir komutan, haritayı inceledikten sonra ABD’li komutana şu soruları yöneltti:

1. Bu kararı koalisyon olduğumuz dostlarımız ne zaman, nasıl aldı, bizimle niçin müzakere etmediniz? Hani koalisyonduk?

‘ŞÜPHELERİMİZ HİÇ EKSİLMİYOR’

2. Suriye topraklarında, sınırımıza 20 km derinliğindeki alanda IŞİD’i temizledik. Peki daha güneydeki bölgede olan IŞİD ne olacak, orayı kim temizleyecek? Bize göre bunun da cevabı basit. Tabii ki sözde laf dinlemeyen PYD-PKK o bölgeye girecek ve iki kantonun birleşmesi sağlanarak boydan boya Kürt bölgesinin oluşması sağlanacak.

3. El Bab’ın tarafımızdan alınacağını anlayınca ne gariptir ki bu bölgede İHA uçurmaya başladınız. Peki, hani Rusya ve rejimle karşılaşmamak için 20 km. altına hava aracı uçuramazdınız, ne oldu ne değişti de hava araçlarınız uçmaya başladı? Bunun cevabını söylemek istemeyiz. Çünkü hayrımıza değil. Havadan vurularak şehit olan 4 arkadaşımızın bulunduğu yerin koordinatı bir kere uçmayla bulunmaz. Şüphelerimiz hiç eksilmiyor bu konuda.
4. El Bab operasyonu için ‘sizin milli operasyonunuz, biz karışmayız’ diyen koalisyona ‘hani IŞİD ile mücadelede beraberdik. Ne oldu şimdi?’ diye soruyoruz.

‘SÜRENİN UZAMASI BİZİM LEHİMİZE’

Bazı siyasetçilerimiz TSK’nın El Bab operasyonunun birkaç günde biteceğini açıklıyor. Bu, gerçeği yansıtmıyor. Bırakın bir ayı iki ayı, bu aylarca da sürebilir. Aslında askeri açıdan bakıldığında askerler sürenin uzun olmasının daha doğru olacağı görüşünde. Nedenlerini de askeri yetkili şöyle anlattı:

1. Meskûn mahal muharebesi sabır gerektirir. Tecrit safhası ne kadar uzun olursa o kadar az kayıp verilir.

2. Koalisyonun bizi beklediği Rakka operasyonu. Rakka’ya bizi sokmayı istiyorlar. ‘PYD çevre kuşatmasını yapacak; içeri girmeyecek merak etmeyin’ diyorlar. Tam bir tuzak. Çünkü bunun Türkçe meali PYD değil Türk Ordusu ve onun desteklediği Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) mensupları ölsün demektir.

3. ABD, Rakka operasyonu için birlik getirecek mi? Hayır düşünmüyor. Onlar, ekran başında harekâtı yönetecek, Rakka’nın yerle bir edilmesini sağlayacak.

4. Peki Türkiye, Rakka operasyonuna katılmazsa ne olur? PYD ile mi yapacak operasyonu? Bizce yapsın. Bakalım görelim sonucu. Sonuç şöyle olur: Binlerce PYD’li ölür, ama Rakka alınamaz. Bu sırada Türkiye de, Suriye sınır hattına yerleşen PKK, bölgelerinin icabına bakar. Bunu ABD de biliyor. O nedenle Türkiyesiz bu işe giremez.

5. Tekrar bir soruyla daha devam edeyim. Rakka operasyonu yapıldı, şehir harabeye döndü, IŞİD’den kurtuldu. Peki ya sonra? Kim yönetecek burayı? ÖSO mu? PYD mi? PYD yedirmez kimseye ama hadi iyimser olalım ve ÖSO kontrol ediyor diyelim. Ama biz Suriye’nin toprak bütünlüğünden yana değil miydik? Rejim ve dolayısıyla Rusya razı gelecek mi?

‘TÜRKİYE’NİN DESTEĞİ OLMADAN’

Tüm bunlar göz önünde bulundurulunca; Rakka konusunda acele etmemeli. Peki bunun için ne yapılmalı: Bunu da askeri yetkili şöyle anlattı:

A. Rusya’nın da masada olması sağlanmalı.
B. Sahada savaşan ABD askeri de olması şartı konulmalı.
C. PYD ile IŞİD karşı karşıya getirilmeli.
D. Bu sırada Suriye kuzeyindeki bölgeyi PKK’dan temizlemeli.
E. En son Türkiye’nin desteği ile Rakka’ya girilmeli.

15 Temmuz darbe girişimi, TSK’nın gerçekleştirdiği ‘Fırat Kalkanı Harekâtı’ bir kez daha gösterdi ki ABD ile 1 verip 3 almak diye bir şey olmaz. Biz 1 verdiğimizi zannederiz fakat neler verdiğimizi fark edemeyiz bile. 3 de almadığımızı çok geç anlarız. Artık AKP’li eski bakanlar ‘ABD’ye güvenip yola çıkılmaz. Her zaman bir alternatif olması gerekir’ görüşünü daha fazla dillendirmeye başladı.
İlk Kurşun

Fırat Kalkanı'nda kan kaybısürüyor: 2 şehit, 2 yaralı daha
04 Ocak 2017

Fırat Kalkanı harekatında terör örgütü IŞİD'in saldırısında 2 asker şehit oldu, 2 asker yaralandı.Yaralı askerler ambulans ve helikopterler ile Kilis ve Gaziantep'teki hastanelere kaldırılarak tedaviye alındı.
Haber 93

Türk Ordusu ABD’ye rest çekti, Ruslarla anlaştı
6 Oca, 2017



Suriye’nin kuzeyindeki El Bab kentinde, IŞİD’e karşı yoğun bir harekat yürüten Türk Ordusu, ABD ordusunun haftalardır yinelediği destek talebini reddederken Rus Ordusundan hava desteği almayı tercih etti
ABD merkezli NBC kanalının 4 Ocak’ta iki Amerikan savunma görevlisine dayandırdığı haberine göre, Türk Ordusu, ABD’nin geçtiğimiz haftalar boyunca çeşitli aralıklarla yinelediği hava desteği talebini her defasında reddetti. Buna karşın, El Bab’a yönelik operasyonları, Rus Hava Kuvvetleri ile koordineli bir biçimde sürdürmeyi tercih etti.

Türk hükümeti geçtiğimiz haftalar boyunca, uluslararası koalisyonun Fırat Kalkanı harekatına yönelik tutumunu yüksek perdeden eleştirmişti.

“İNCİRLİK’TEKİ AMERİKAN VARLIĞINI SORGULANIYOR”

Başbakan Yardımcısı Veysi Kaynak Perşembe günü yaptığı açıklamada, “Türkler, ABD öncülüğündeki koalisyon güçlerinin İncirlik Hava Üssü’ndeki varlığını sorguluyor” dedi.

Kaynak ayrıca A Haber’e verdiği demeçte, İncirlik Üssü’nün NATO ve koalisyon güçleri tarafından kullanımının Türk hükümetinin gündeminde olduğunu belirtmişti.
İlk Kurşun

TSK Rus uçağının Suriye'de kaza ile Türk askerlerinin bulunduğu binayı vurduğunu açıkladı
09 Şubat 2017



Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) Rus uçağının Suriye'de kaza ile Türk askerlerinin bulunduğu binayı vurduğunu açıkladı.

Açıklamada 3 askerin şehit olduğu belirtilirken, 1'i ağır 11 asker yaralandığı ifade edildi.

TSK'nın açıklamasında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüştüğü belirtildi. Putin'in görüşmede üzüntülerini belirttiği ifade edildi.

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, Rus mevkidaşı Valery Gerasimov ile telefonda görüştü. Gerasimov, El Bab'da yaşanan olayla ilgili Akar'a üzüntülerini bildirdi.

TSK'nın açıklaması şöyle:

"Fırat Kalkanı Harekâtı bölgesinde, 09 Şubat 2017 tarihinde saat 08:40 sularında, Rusya Federasyonuna ait bir savaş uçağı tarafından DEAŞ hedeflerine icra edilen hava harekatı esnasında, kazaen TSK unsurlarının olduğu bir binaya isabet eden bomba ile üç kahraman silah arkadaşımız şehit olmuş, biri ağır olmak üzere 11 kahraman silah arkadaşımız ise yaralanmıştır. Yaralı personelimiz tedavilerinin yapılması maksadıyla süratle hastaneye ulaştırılmıştır.

"RF yetkilileri, söz konusu olayın bir kaza olduğunu ifade ederek, üzüntülerini ve taziye dileklerini iletmişlerdir. Olayla ilgili inceleme ve çalışmalar iki tarafça sürdürülmektedir.

"Ayrıca, aynı olayla ilgili olarak RF Cumhurbaşkanı Sayın Vladimir PUTİN, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN’a üzüntülerini belirterek başsağlığı dileğinde bulunmuşlardır.

"Bizleri acı ve üzüntüye boğan bu olayda hayatını kaybeden aziz şehitlerimize Allah’tan rahmet, şehitlerimizin değerli ailelerine, Türk Silahlı Kuvvetleri ile Yüce Türk Milletine başsağlığı ve sabır; yaralanan kahraman silah arkadaşlarımıza acil şifalar dileriz.

"Kamuoyuna saygı ile duyurulur."
T24
_________________
Bir varmış bir yokmuş...
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> DÜNYA BİR İNKILÂP BEKLİYOR Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com