EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

'Türkiye' ismini öneren bir Atatürk muhalifiydi

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> YAKIN TARİH
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Çrş Eyl 23, 2009 12:15 am    Mesaj konusu: 'Türkiye' ismini öneren bir Atatürk muhalifiydi Alıntıyla Cevap Gönder

Gürkan Hacır
gurkan.hacir@aksam.com.tr
'Türkiye' ismini öneren bir Atatürk muhalifiydi

'Açılım' sürecinin sıcak atmosferinde bir de üst çatı tartışmaları yaşanıyor. Peki yeni devlete 'Türkiye' ismini ilk öneren kimdi? Lozan'da Kürtlerin azınlık statüsüne alınmaması için mücadele eden sıkı bir Atatürk muhalifi: Dr. Rıza Nur
Kürt açılımı giderek genişliyor. Artık yapılacak değişiklikle, anayasada kurucu asli unsur olarak Türkler ve Kürtlerin eşit olarak yer alması konuşuluyor. 'Demokratik Açılım'ın nereye kadar uzayacağı, ne tür yapısal düzenlemeler getireceği bilinmiyor. Ama konunun kurucu asli unsur noktasında düğümleneceği şimdiden konuşuluyor. Bir de üst çatı isimden söz edilmeye başlandı ki burada da rivayetler muhtelif. Türkiyelilik diyen de var, Anadolu isminden söz eden de. Peki bu tartışmalar yeni mi? Elbette hayır! 8.Cumhurbaşkanı Turgut Özal 'Türkiye Cumhuriyeti'nin isminin 'Anadolu Cumhuriyet'i ile değiştirilebileceğini ve bunun Kürtlerle birlikte bir çok etnisiteyi kapsayan bir isim olabileceğini söylemişti. Genelkurmay eski Başkanı Hilmi Özkök, geçtiğimiz günlerde tartışmayı biraz daha güncel boyuta taşıdı: 'Devlete isim verme konusunda birçok ülke kendine göre çözümler bulmuştur. Osmanlı demiş, Selçuklu demiş, Amerikalı demiş. Genellikle çok etnisiteli ülkeler, etnik referans vermekten çekinmişler. Hatta tarafsız olsun diye başka uluslardan kral ödünç alanlara bile rastlamak mümkün. Ama hepsi şöyle veya böyle bir çözüm bulmuştur. Biz de bulmalıyız.' Fatih Altaylı ise süregiden bu 'isim' tartışmalarına biraz da mizahi bir üslupla son noktayı koydu: 'Anadolu Birleşik Devletleri'
Peki Türkiye Cumhuriyeti ismini kim önermişti? Kurucu anlaşmamız sayılan Lozan'da bu isim telaffuz edilmiş miydi? Kürtlerin haklarına Lozan'da kim nasıl itiraz etmişti? Gelin isterseniz Türkiye ismini ilk kez teklif eden uslanmaz Atatürk muhalifi Rıza Nur'un hatıratına uzanalım...
'KABULÜ İÇİN UĞRAŞTIM'
Dr. Rıza Nur, milli mücadele ve ilk Meclis'te yer alan bir siyasetçi olmasına karşın, 1926'dan sonra amansız bir Atatürk düşmanı oldu. Kaleme aldığı 'Hayatım ve Hatıratım' nerdeyse baştan sona Atatürk ve İsmet İnönü'ye hakaretlerle doluydu. Kitaplarının bu yönü, anılarını da tartışmalı hale getirdi. Subjektif, kin ve nefretle yazılmış olduğundan ciddiye alınmadı. Ancak kurulacak devlete Türkiye isminin verilmesi tartışmaları ve Lozan görüşmelerini anlattığı bölümler bugünkü sorunların kaynağı konusunda ipucu veriyor:
'Büyük Millet Meclisi kurulduğu vakit, devlete 'Türkiye' denmesi teklifini yapan benim. Kabul için uğraştım, bu hususta deliller saydım. Bunu daha İstanbul'da Akşam gazetesinde bir makaleyle yazdığım gibi İstanbul Meclisi'nde de söylemiştim. İsteyen zabıtnamelere müracaat etsin.'
Gerçekten de 'Türkiye Cumhuriyeti' ismi
Dr. Nur'un teklifiydi. Gizli Meclis zabıtlarındaki konuşmalarında bunun maddi temellerini sayıyor, nedenini anlatıyordu. Aslında ulus devlet inşasının oluşmasında onun Türkçü fikirlerinin büyük payı var. Aynı dine mensup olanların tek millet sayılıp, Türklük altında birleşmesi Dr. Rıza Nur'un üzerinde durduğu bir düşünceydi. Atatürk'ün Lozan'a gidecek ekibe Rıza Nur'u seçmesinde bunun büyük payı vardı. Çünkü oluşacak devlet tek millet üzerinden kurulacak, Lozan pazarlığın döndüğü yer olacaktı.
AZINLIK= GAYRİMÜSLİM
İşte Dr. Nur'un Lozan'da azınlıklar konusuyla ilgili aldığı notlar: 'Frenkler bizde azınlık diye üç tür biliyor. Irkça azınlık, dilce azınlık ve dince azınlık. Bu bizim için gayet vahim bir şey, büyük tehlike. Irk tabiri ile Çerkes, Abaza, Boşnak, Kürdü, Rum ve Ermeninin yanına koyacaklar. Din tabiri ile Müslüman olup başka dil konuşanları da azınlık yapacaklar. Din tabiri ile halis Türk olan iki milyon kızılbaşı azınlık yapacaklar. Bizi hallaç pamuğu gibi atacaklar. Bu taksimi işittiğim vakit tüylerim ürperdi. Bütün kuvvetimi bu tabirleri kaldırmaya verdim. Pek uğraştım. Bunun dersi; vatanımızda başka ırkta, başka dilde başka dinde adam bırakmamak en esaslı, en acil en hayati iştir...Ecnebi devletler işte böyle ciğerimize pençe atıyorlar. Biraz daha gayret ederlerse Türkiye'deki karıncaları da azınlık yapacaklar. Bunları ve keza Kürtleri devamlı bir temsil planı üzere ayrı dil ve ırklıktan tecrid etmeli...'
Rıza Nur'un da gayretleriyle Kürtler, Lozan'da azınlık statüsüne alınmadı. Dr. Nur, Lozan'a ilişkin anılarında, kimi zaman Temsil Heyeti Başkanı İsmet İnönü'nün de Bitlisli bir Kürt olduğundan şüphe etse de başta Kürtler olmak üzere Rumlar ve Ermenilerin dışında azınlık tanınmadığını, bunun kendi çabalarıyla gerçekleştiğini anlatıyor.
LAİKLİKTE DE PAYI VAR
İngilizlerin 'azınlıkların evlenme-miras gibi sorunlarının hangi hukuksal düzenle çözüleceği' sorularına Rıza Nur, 'Din ve Devlet işlerinin ayrıldığı bir devlet yönetimine geçileceği ve kurulacak devletin laik bir cumhuriyet olacağı' cevabını verdiğini yazıyor. Yani laiklik ilkesinde de onun payı var. Ayrıca Lozan'dan bir yıl kadar önce 1 Kasım 1922'de saltanatın kaldırılması için Meclis'e verilen (Mustafa Kemal Paşa dahil 82 mebusun imzasını taşıyan) önergeyi de Dr. Rıza Nur hazırlamıştı.
Şimdi burada duralım. Dr. Nur'un anıları uzun yıllar Atatürk karşıtlarınca kullanılan argümanlar oldu. Ama gerek Kürt meselesi gerek saltanatın kaldırılması ve laikliğin benimsenmesinde Rıza Nur'un çabaları büyüktü. Ama öte yandan da hilafetin kaldırılmasına tepkiliydi. Kurumsal olarak İslam aleminin yönetiminin Türkiye'de olmasını istiyordu.
SORUNLAR ZAMANA BIRAKILDI
Yani kafa karışıklığı vardı. Bu sadece Dr. Rıza Nur'da değildi. Atatürk dahil hemen bütün yöneticilerde aynı karışıklık hakimdi. Çünkü hepsinin aklında, bir yurt parçasına tutunmak heyecanı ve telaşı vardı. Kürt meselesi, azınlıklar işi, etnisite tanımları, Musul sorunu hepsi daha sonra çözülebilirdi. Önemli olan sulh olup, yurt parçasını sağlama almak ve bunu tüm dünyaca tanıtmaktı. Kalan sorunlar daha sonra çözülebilirdi. Ama aynı sorunlar 85 yıl boyunca bir türlü çözüme kavuşturulamadı. Şimdilerde ise daha da katlanarak büyüdü ve önümüze yığıldı.

'ZAFER DEĞİL' SÖZÜ YOLLARI AYIRDI
'Musul bizim böğrümüzdür. Almazsak böğrümüze hançer yemiş oluruz' sözü Dr. Rıza Nur'undur. İsmet Paşa'ya ağır eleştirilerde bulundu. Türkiye'ye dönüşte Lozan'ın zafer olmadığını açıkladı. 'Lozan Türk zaferinin bedeli değildir. Eksiktir, noksandır, kusurludur' dedi. Atatürk'le yolları ayrıldı. 1926'da İzmir suikastine kendisinin de adının karıştırılacağını düşünerek yurtdışına çıktı. Önce Paris'te sonra İskenderiye'de yaşadı. Atatürk'ün ölümüne kadar yurda dönmedi. 1938 sonrasında Türkiye'ye giriş yaptı. 4 yıl sonra 1942'de öldü. Atatürk ve İsmet Paşa'ya olan düşmanlığı bitmek bilmedi. Kaleme aldığı anılarında ikisine de sürekli hakaret etti. Atatürk'ün onun hakkında 'İngilizlerin adamıdır' sözlerini adeta haklı çıkartmak istercesine anılarını Bristh
Museum'a yolladı. 1960 yılına kadar saklanmak veya ölümünden sonra açıklanması koşuluyla...!

LOZAN'IN İKİNCİ ADAMI
30 Ağustos 1879'da Sinop'ta doğan Dr. Rıza Nur, İstanbul'da askeri Rüştiye ve Kuleli Askeri Mektebi'nin ardından Askeri Tıbbiye'ye girdi. 1905 yılında doçent oldu. 3 yıl sonra Sinop mebusu seçildi. Bir ara İttihat Terakki'ye yakınlık duysa da sonraları muhalefete geçti. 1918 sonrası, milli mücadeleye aktif olarak katıldı. Aşırıcı Türkçü fikirleri benimsedi. Kendisini dinsiz olarak tanımlıyordu. Daha doğrusu agnostik! Son Osmanlı Meclisi'nde mebus olarak bulunan Dr. Rıza Nur, Ankara'da kurulan İlk Meclis'te de yer aldı. İlk Milli Eğitim Bakanlığı görevi onun oldu. Sağlık Bakanlığı görevinde de bulundu. Mustafa Kemal'e oldukça yakındı. Yapılacak devrimlere ilişkin görüşlerini her koşulda söylemekten çekinmezdi. Asıl ününü Lozan görüşmelerinde yaptı. İsmet İnönü'den sonra heyetin ikinci adamıydı. Özellikle Kürtler ve diğer etnik grupların azınlık olarak kabul edilmemesi ve Musul'un alınması için yoğun çaba gösterdi.

GEÇEN HAFTADAN KALAN...
Geçen hafta yazdığım Erdoğan Potamyalı, Yılmaz Misohorlu yazım büyük ilgi gördü. Çok sayıda telefon ve e-posta aldım. Ama okurlarımızın bir kısmı Rizeli bazı ünlü isimleri atladığımı belirtti. Murat Karayalçın da telefonla aradı. Yazıdan dolayı tebrik etti. Rizelilerin yazıda belirtildiği gibi eski isimleri kullandığını, annesinin de halen kendi köylerine eski ismi olan 'Çinçiva' dediğini ekledi. Ayrıca Çinçiva Köyü'ndeki Karayalçın Konağı'nın 102 yıllık olduğunu söylemeyi de ihmal etmedi.
Atladıklarıma gelince; CHP'li ünlü siyasetçi Ali Topuz Kamboslu, eski İstanbul Belediye Başkanı Aytekin Kotil Potamyalı, Algan Hacaloğlu ve eski siyasetçi Orhan Eyüboğlu Vice'dendir (Fındıklı). Devlet eski Bakanı
İbrahim Tez Çamlıhemşin Mollaveyis Köyü'ndendir.

Akşam

7 Ocak 2010 20:55
'Türkiye'nin Adı Değişsin'
Milliyetçi Muhafazakar Oluşum Lideri Ahmet Reyiz Yılmaz, "Türkiye adının değişmesi düşünülmeli" dedi



Ahmet Reyiz Yılmaz, yaptığı açıklamada, tek başına Türkiye isminin gücümüzü yeteri kadar yansıtmadığını belirterek, "Tarihi insanlıkla başlayan, sınırları Adriyatik' den Çin setine uzanan ve yer yüzüne nizam veren bir millet için daha büyük hedefler içeren bir isim konulmalıydı. Suriye yada Irak gibi tekil bir isim almış olması talihsizliktir. Devlet isminin daha geniş sınırlara açılması nesillerin bu hedefte yetişmesini sağlayabilirdi. Aksine psikolojimiz her nedense hep elimizdekini kayıp etme ve
buna bağlı sadece bunu korumayı marifet sayan bir anlayışa yaslanmıştır. Bu durum güdük ve kısır kendine güvensiz nesiller yetişmesine sebep olmuştur" diye konuştu.
Yılmaz, Türkiye isminin Türk milletini psikolojik sınırlama içerisinde tutarak nesilleri büyük bir aslın ve ceddin çocukları olduğu hissini zayıflattığını savundu. Bu konuda bir düzeltmeye gidilebileceğini kaydeden Yılmaz, "İngiltere hangi tarihi ile Büyük Britanya yada Amerika neden Amerika Birleşik Devleti gibi psikolojik güç yansıtan isimlere sahipken bize bir tekil isim konuldu. Biz millet olarak bir yerlerde yanlış yapmaya zorlanıyoruz.Bir cihan imparatorluğu devamı olan Türk devletinin adının
Büyük Türkiye Cumhuriyeti olması çok daha şık ve gerçekçi olabilirdi.Böyle bir isim kendine güveni de yansıtan toparlayıcı olabilirdi" dedi.
Devletlerin canlı organizmalar olduğunu söyleyen Yılmaz, her devletin zayıf yada güçlü zamanları olabileceğini dile getirdi. Yılmaz, açıklamalarını şöyle tamamladı;
"Türklerin bir gün kaybettikleri topraklara geri dönebileceği en azından misak-ı milli sınırlarına dönebileceği gerçeği göz ardı edilmeden Türkiye için Büyük Türkiye Cumhuriyeti adı konulabilirdi ve bu isim diğer Türk milletleri için de güven veren bir liman haline gelebilirdi.Bu nedenle Türkiye isminin Büyük Türkiye Cumhuriyeti olarak değiştirilmesini Hükümet ve Muhalefetin düşünmesini ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde tartışmaya açılmasını Sayın Başbakana öneriyorum
aktfhaber
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> YAKIN TARİH Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com