EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Ömer Lütfi Akad

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> SİNEMA-TV-TİYATRO
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Pzr Ksm 20, 2011 12:21 am    Mesaj konusu: Ömer Lütfi Akad Alıntıyla Cevap Gönder

'Koca çınar' artık yok
19/11/2011



Türk sinemasının "koca çınarı" olarak bilinen Ömer Lütfi Akad İstanbul'da 95 yaşında hayatını kaybetti


Alınan bilgiye göre, yaşlılığa bağlı olarak evinde vefat eden Akad için ilk olarak, 20 yılı aşkın süre öğretim üyeliği yaptığı Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi (MSGSÜ) Sinema Televizyon Bölümünde 21 Kasım Pazartesi günü saat 13.00’te tören düzenlenecek. Aynı gün ikindi vakti Levent Camisi’nde gerçekleştirilecek cenaze töreninin ardından Akad’ın naaşı, Ulus Mezarlığı’na defnedilecek.
AKAD KİMDİR?


Türk sinemasının "koca çınarı" olarak bilinen 2 Eylül 1916 doğumlu Akad, Fransız Sainte Jeanne d'Arc Okulu, Galatasaray Lisesi, İstanbul Yüksek İktisat ve Ticaret Okulu Maliye Bölümü'nü bitirdi. Tiyatro ve sinema yazıları yazdı. Sema Film'de mali danışmanlık ve yapım yönetmenliği yaptı. 1947 yılında Seyfi Havaeri'nin Damga filminde yönetmenliğe başladı. 1948 yılında Vurun Kahpeye ile başladığı yönetmenliğini halk masalları uyarlamalarıyla sürdürdü, polisiye filmleriyle sinema dilini geliştirdi. Kendinden önceki sinemacılardan farklı olarak sinema tekniği ve diline yeni bir anlayış getirdi. Belgeseller çekti, senaryo yazarlığı yaptı.Işıkla Karanlık Arasında adlı Deneme Biyografisini yazdı.
MURAT ÖZER'İN KALEMİNDEN
Sinema eleştirmeni Murat Özer, Ömer Lütfi Akad'ı şöyle anlatmıştı:


"Hem Türkiye’nin hem de Türkiye sinemasının neredeyse bütün dönemlerine tanıklık etmiş ‘ustaların ustası’ Lütfi Akad, sinemamızın ‘değeri ölçülemeyecek’ isimlerinden, belki de en değerlisi...

1916, İstanbul doğumlu yönetmen, 1939’da Galatasaray Lisesi’ni bitirdikten sonra tiyatroda dekor tasarımıyla başladığı sanat yaşamında yedinci sanata geçişiyse tam bir rastlantılar silsilesinin marifeti. Osmanlı Bankası’nda çalışırken yeni kurulan bir film yapım şirketi olan Sema Film’de boşalan ‘yapım müdürlüğü’ görevinin kendisine teklif edilmesiyle uzun yıllar sürecek sinema serüvenine adım atan Akad, arkadaşı Şakir Sırmalı’nın “Domaniç Yolcusu” (Unutulan Sır) adlı ilk filmiyle sinemadaki ilk işini yapmış olur. 1946 yapımı film, Yerli Film Yapanlar Cemiyeti tarafından 1948’deki Yerli Film Müsabakası’nda ‘en çok muvaffak olmuş film’, ‘en iyi orijinal şarkı’ ve ‘en iyi oyuncu’ (Talat Artemel) ödüllerini alır. Daha sonrasında Sema Film’den ayrılan Akad, işsizken gene bir rastlantıyla Lale Film’de muhasebeci olarak çalışmaya başlar. Burada çalışırken Hürrem Erman’ın yapımcılığında Seyfi Havaeri’nin yönettiği “Damga” adlı filmin bir sahnesini çekerek yönetmenlik kariyerine de adım atmış olur sinemacı.

Halide Edip Adıvar’ın romanından uyarladığı “Vurun Kahpeye” ile Erman Film şemsiyesi altında ilk yönetmenlik çalışmasını gerçekleştiren ve 1940’lar kapanmadan çarpıcı bir şekilde parlak kariyerinin ilk çıkışına imza atan yönetmen, 1960’ların başına kadar sürecek ilk dönemini de başlatmış olur. Akad’ın sonraki yıllarda edebiyat uyarlamalarıyla yaşayacağı ‘uyum’un da habercisi gibidir bu film. Türkiye sinemasının henüz ‘emekleme’ hamlelerini gerçekleştirdiği yıllarda yönetmenliğe sıvanan usta, herkesin ‘öğrenme’ aşamasında olduğu bu dönemde ‘en hızlı öğrenen’ olmayı da başarır ve sinema sanatının zenginleşmesine büyük katkı sağlar. “Lüküs Hayat”, “Kanun Namına”, “Vahşi Bir Kız Sevdim”, “Yalnızlar Rıhtımı”, “Yangın Var” gibi önemli filmlerle hayat bulan Akad’ın bu ilk dönemi, Memduh Ün’le birlikte çektikleri “Üç Tekerlekli Bisiklet”le sona erer. Yıl 1962’dir ve o yıla kadar ara vermeden film çeken sinemacının 1966’ya kadar herhangi bir uzun metrajlı konulu film için yönetmen koltuğuna oturmadığını görürüz. Bu boşlukta Hürriyet Gazetesi için çekilen “Bir Gazetenin Hikâyesi”nin de içlerinde olduğu üç belgesel yönetir Akad. İlk döneminin sonlarına doğru ilk göz ağrısı tiyatroyu da unutmaz ve Kenterler için “Yarın Cumartesi”yi sahneye koyar.

Lütfi Akad’ın ‘toplumsal gerçekçi’ damarının kabardığı ve arka arkaya çektiği filmlerle hem içerik hem de biçim olarak ustalık gösterilerine sıvandığı 1966 sonrası dönem ise, o yılların yönetmenlerini etki altına alması bir yana, günümüzün sinemacılarını da derinden etkiler. Yılmaz Güney’in en çarpıcı performanslarından üçünü verdiği “Hudutların Kanunu”, “Kurbanlık Katil” ve “Kızılırmak-Karakoyun”un ardından gelen “Vesikalı Yarim”le başyapıtını ortaya koyan yönetmen, sinema kariyerini mükemmel biçimde sonlandırmasına vesile olan “Gelin-Düğün-Diyet” üçlemesiyle yaşadığı toplumun meselelerine ne kadar yakın durduğunu da bir kez daha gösterir.

1974 sonrasında ise TRT için televizyon filmleri çeken Lütfi Akad, özellikle dört Ömer Seyfettin uyarlamasıyla (Topuz, Ferman, Pembe İncili Kaftan, Diyet) televizyon dünyasında bugün bile unutulmayan işlere imza atar. 1980’lere girilmeden yönetmenlik kariyerini bitiren sinemacı, Mimar Sinan Üniversitesi Sinema-TV Bölümü öğrencilerine birikimlerini aktararak sinema sanatına katkı vermeye devam eder zaman içinde.
Lütfi Akad, sinemanın bütün unsurlarına hakimiyetiyle dikkat çeken, onları bir arada uyumlu bir şekilde tutarak sonuca ulaşmayı başaran, senarist olarak da karakter yaratma ve onu sinemanın istediği biçimde işleme becerisine sahip, özellikle edebiyat uyarlamaları konusunda Türkiye’nin Stanley Kubrick’i gibi görülmesi gereken, melodramlardan toplumsal gerçekçi yapımlara kadar uzanan geniş bir yelpazede hayat bulan filmografisi içinde ‘tutarlı’ olmanın üstesinden gelen, çağdaşlarını ya da ardıllarını etkileme konusunda benzersiz, ‘sinemayı sanat yapanlar’ grubunun en değerli üyesi kimliğiyle saygıda kusur edilmemesi gereken bir büyük usta. Onun sinemasından yansıyan ışığın ulaştığı noktayı tarif etmekse imkânsız, belki de bir zaman ‘Türkiye Sineması’ diye adlandırabileceğimiz ‘kimlik’in atardamarı olacak bu nokta.."


ÖDÜLLERİ

1967 Antalya Altın Portakal Film Festivali, En İyi 2. Dram Filmi Ödülü, Hudutların Kanunu
1968 Antalya Altın Portakal Film Festivali, En İyi 2. Film Ödülü, Vesikalı Yarim
1974 Antalya Altın Portakal Film Festivali, En İyi Yönetmen, Düğün
FİLMOGRAFİSİ

Vurun Kahpeye 1949
Lüküs Hayat 1950
Tahir ile Zühre 1951
Arzu ile Kamber 1951
Kanun Namına 1952
İngiliz Kemal 1952
Altı Ölü Var 1953
Katil 1953
Çalsın Sazlar Oynasın Kızlar 1953
Bulgar Sadık 1954
Vahşi Bir Kız Sevdim 1954
Kardeş Kurşunu 1954
Görünmeyen Adam İstanbul'da 1954
Meçhul Kadın 1955
Kalbimin Şarkısı 1955
Ak altın 1956
Kara Talih 1957
Meyhanecinin Kızı 1957
Zümrüt 1958
Ana Kucağı 1958
Yalnızlar Rıhtımı 1959
Cilalı ibo'nun Çilesi 1959
Yangın Var 1959
Dişi Kurt 1960
Sessiz Harp 1961
Üç Tekerlekli Bisiklet 1962
Tanrı'nın Bağışı Orman 1964
Sırat Köprüsü 1966
Hudutların Kanunu 1966
Kızılırmak Karakoyun 1967
Ana 1967
Kurbanlık Katil 1967
Vesikalı Yarim 1968
Kader Böyle İstedi 1968
Seninle Ölmek İstiyorum 1969 [renkli]
Bir Teselli Ver 1971
Mahşere Kadar 1971
Vahşi Çiçek 1971
Yaralı Kurt 1972
Gökçe Çiçek 1973
Gelin 1973
Düğün 1974
Diyet 1975
Esir Hayat 1974

Kaynak: Radikal

Eskimeyecek filmlerin yönetmeni
Gökhan Özcan
gozcan@yenisafak.com.tr
21 Kasım 2011

Sinemamızın temel direklerinden birini, Ömer Lütfi Akad'ı kaybettik. Her şey gibi kültürel 'malzeme'nin de günübirlik ya da ayaküstü tüketildiği böyle bir devirde, yaşı yetmeyenlerin kıymetini yeterince bilemeyeceği, takdir edemeyeceği bir yönetmendi o. TRT için çektiği Ömer Seyfettin hikâyelerini saymazsak, 1975'den beri film çekmeyen bir yönetmenden sözediyoruz. Buna karşılık, sinemanın bu ülkedeki serüvenini iyi bilenler için Ömer Lütfi Akad ismi, ortaya koyduğu zengin filmografik birikim bakımından halen çok değerli ve çok canlı bir isimdir. Onun Türk sinemasına getirdiği yeni bakış açısı, bugünün sineması için halen yeni ufuklar vaat edecek ölçüde sağlam izler bırakmıştır. Yeni yönetmenlerimizin de bu yoğunluklu mirastan habersiz olarak yola çıkmadıkları anlaşılıyor.

Akad'ın hayatından detaylar vermeye ya da filmlerinden uzun uzun analizler yapmaya kalkışmayacağım. Yazı günüm geciktiği için bunlar medyada zaten yeterince yer aldı. Lütfi Akad sinemasını bilenler zaten biliyor, bilmeyenler içinse filmleri yazılıp çizilebilecek her şeyden daha değerli birer kaynak... Bugün artık istenirse her filme ulaşılabiliyor; bugüne kadar Akad sinemasını tanıma imkanı bulamamış olanların, ölümü vesilesiyle de olsa zaman ayırıp bu filmlerin en azından üçünü beşini izlemelerini özellikle tavsiye ederim. Böylece enformasyon edinme basitliğinin yerine, gerçekten fikir edinme kazancını koyma imkânı da bulmuş oluruz.

Buna karşılık Akad'ı ve sinemasını önemseyen pek çok ismin ardından yazıp çizdiklerini önemsemediğim gibi bir kanaat ortaya çıkmasın. Hatta o yazılan çizilenlerden, Ömer Lütfi Akad'ın ortaya koyduğu değerli eserlerin hemen herkeste aynı zihinsel ve duygusal karşılıkları bulduğunu fark ederek kendimce mutlu da oldum. Akad sinemasının ne kadar oturmuş, ne kadar güçlü bir çizgide seyretmiş olduğunun önemli bir göstergesidir bu.

Türk sinemasının kurucu yönetmenlerinden biri olmasına ve sinemamızın kilometre taşı olmuş pek çok filme imza atmasına rağmen hiçbir zaman eserlerinin önüne geçmeyen bir sanatçıydı o. Hep kendi dünyasında sessizce yaşamaya devam etti. Perdeye düşen hikâyelere kendi özgün tavrını, bakış açısını, insani hassasiyetlerini ve toplumsal cesaretini koymuş bir yönetmendi. Birçok oyuncu için kariyerlerinin dönüm noktasıydı. Bu saygınlığı korumayı bildi. Başardıkları üzerinden kendine şatafatlı bir dünya kurmaya hiç kalkmadı. Ömer Lütfi Akad gibi film yapamayacağına kani olduğunda şartlara uymak yerine rejisör koltuğundan kalkmayı tercih etti. Üniversitede hocalık yaptı, öğrenciler yetiştirdi.

Şartlara uyma adına zihinsel bütünlüğünü, duygusal karakterini ve sahiciliğini yitirmeyi göze alan başkalarını görünce, Ömer Lütfi Akad gibi ustaların değeri hiç şüphe yok ki çok daha iyi anlaşılıyor. Filmleri, Türk sinemasının köşe taşları olarak daima hatırlanacak. Öyle sanıyorum ki Ömer Lütfi Akad için filmleriyle hatırlanmaktan daha güzel bir son da yazılamazdı.

95 yıllık uzun bir hayatı birbirinden güzel eserlerle taçlandıran bu mütevazı büyük sanatçıya Allah'tan rahmet diliyorum.
Kaynak: yeni Şafak
_________________
Bir varmış bir yokmuş...
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> SİNEMA-TV-TİYATRO Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com