EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Depremler hakkında

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> BİLİM
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
admin
Site Admin


Kayıt: 31 Arl 2006
Mesajlar: 831
Konum: Belarus

MesajTarih: Cum Ekm 10, 2008 12:03 am    Mesaj konusu: Depremler hakkında Alıntıyla Cevap Gönder

Japonya’dan Türkiye’nin Faylarına Bakmak
Dr. Hayati Bice
17 Mart 2011

(NOT: Yazıda sözü edilen ve küçük örneğini gördüğünüz grafiğin büyük boyutunu şu linkte görebilirsiniz. http://www.flickr.com/photos/umre/5534022195/sizes/l/in/photostream/ )

Japonya’nın kuzeydoğu kıyılarını vuran deprem ve sonrasındaki tsunami afeti, bir anda gündemin ilk sırasına oturdu. Günlerdir depremin şiddeti, tsunaminin nasıl oluştuğu, oluşan maddi hasar, Japon halkının deprem karşısında sergilediği tutum TV’lerde konuşuluyor; köşe yazılarında konu ediliyor. Deprem sırasında hasara uğraya ve çevreye radyasyon yayılmasına yol açan Fukuşima Nükleer Reaktörü nedeniyle bu defa konuya sadece jeoloji ile ilgili bilim adamları değil nükleer fizik uzmanları da dahil oldu. Tam da bu sırada yıllardır projesi bir yılan hikâyesine dönüşen Mersin yakınlarındaki Akkuyu Nükleer Santrali inşaatı için, projenin yapımı üstlenen Ruslar ile Moskova’da 16 Mart 2011 günü anlaşma imzalanması tartışmaları depremden nükleer enerjinin güvenli olup olmadığı konusuna kaydırdı. Bu yazıda konunun deprem ekseninde konuşulmasına bir katkı olmak üzere Yalova’da ailece yaşadığımız günlerde maruz kaldığımız Marmara Depremi’nde tanık olduğum ve ülkemiz bilim çevrelerinin pratikteki durumunu çok çıplak bir gerçek halinde yansıtan acı bir anıyı paylaşmak istiyorum.

17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nden Bugüne

17 Ağustos 1999 geceyarısı Richter ölçümlemesine göre 7,4 şiddetindeki Gölcük merkezli Marmara depremi ülkemizi sallarken Yalova’da yaşıyorduk. Bulunduğumuz odanın duvarlarının bir karton kutu gibi oynadığı sahne hâlâ gözlerim önündedir. (O depremde hayatını kaybeden dostlarımı ve bütün insanları rahmetle anıyorum.) Deprem sonrasında bugünkü tartışmalardan çok daha şiddetli ve yoğun olarak konuşulduğu programlar, deprem bölgesinde doğal olarak büyük bir ilgi ile izleniyordu. Uzmanların en çok konuştuğu konulardan birisi de depremi önceden belirlemenin mümkün olup olmadığı idi. Eşim Jeoloji Mühendisliği okumuş olduğundan bu konular, kendi ailemiz içinde de –belki diğer depremzede ailelerden daha bilinçli bir düzeyde- konuşuluyordu. Bu ilginin yönlendirdiği merak ile izlediğimiz TV programlarının yönlendirmesi ile deprem konularının ve özellikle depremi önceden belirleme konusunun bilim yönünden nasıl araştırıldığını incelemek üzere kafa yoruyordum. O sıralarda ülkemiz için henüz yeni olan internet üzerindeki bazı kaynakları gözden geçirirken öyle bir grafik ile karşılaştım ki, dondum kaldım. (1)

O akşam ofisimden eve döndüğümde TV’lerde artık “deprem uzmanı” , “jeofizik mühendisi” vb. hiç kimseyi görmek istemediğimi büyük bir öfke ile söylediğimde eşim de çok şaşırmıştı.

Yıl 1999, Merkez İzmit, Deprem Şiddeti >7 ?

Beni bu reaksiyona sürükleyen grafik 1993 yılında yayınlanmıştı ve 1939 yılından bu yana Kuzey Anadolu Fay Hattı’nda görülen 7 şiddetinden büyük depremleri gösteriyordu. (Bkz. Resim:1) Asıl can alıcı -ve benim de kanımı donduran- kısım ikisi Japon birisi Türk olan uzmanların tam 6 yıl önce Kuzey Anadolu Fay Hattı’nda İzmit merkezli ve şiddeti 7’den büyük bir depremin işaretlemiş olması idi. Yaının yapıldığı 1993’ten 6 yıl sonra olacağı ‘net olarak’ işaretlenen depremin 7’den büyük olacağı belirtilirken deprem şiddeti koca bir soru işareti -“ ? ”- olarak gösterilmişti.

Eşime bu bilgiyi aktardığımda önce inanmak istemedi; fakat bilgisayarı açıp kısa adı USGS (2) olan deprem izleme websitesinin sayfasındaki bu grafiği içeren makaleyi gösterdiğimde kendilerine yıllarca Kuzey Anadolu fay Hattı hakkında ders veren akademisyenlerin nasıl olup da bu bilgiyi göz ardı ettiğini bir türlü anlayamadı. Çünkü bir kısmından ders aldığı jeoloji akademisyenlerinden hiçbirisi bu araştırmadan söz etmemişlerdi.

Deprem Olmadan Yapılması Gereken Bilinçlendirme

Madem ki böyle bir yayın 1993 yılında yapılmış ve Richter ölçeğine göre 7’den büyük İzmit merkezli bir deprem olacağı bir bilim çalışmasında işaret edilmişti; nasıl olurdu da yetkililer bu bilgiden haberdar edilmezdi? 1993 yılından depremin sallayıp yıktığı 1999 yılına kadar hiç mi kimse bu bilgiden haberdar olmaz ve ne yapıp edip bu bilgiden yetkilileri haberdar etmek için kendisini paralamazdı? Bu grafiğin yer aldığı makalenin yazarlarından birisinin bir Türk olması bu konudaki ihmalin, bilim adamlarından hiç değilse bazılarından kaynaklanmadığının somut bir kanıtı idi.

Peki sözkonusu olan vurdumduymazlık neyin nesi idi de 17 Ağustos gününe sağ giren onbinlerce insanımız 18 Ağustos’u görememişti? (3) Bu sorunun yanıtı benim için halen de meçhuldür. Aklıma gelen sadece bir kelime: İhmal… Ölümcül bir ihmal…

Deprem Bilinçliliğini Yaygınlaştırmak

Japon halkının deprem acısını TV’lerden naklen izlerken bugün geriye dönüp baktığımda ülkemizde deprem bilinçliliğinin 1999 yılına göre kıyaslanamayacak kadar artmış olduğunu teorik olarak söylemek mümkündür. Japonya’dan gelerek yaptıkları çalışma ile ülkemiz insanını 1999 depremi konusunda tam 6 yıl önce, insanlık ve bilim namusu uğrunda uyaran K. Okumurea ve T. Yoshioka isimli bilim insanları Japonya’da bir hafta önce meydana gelen depremde umarım kişisel bir zayiata uğramamış olsunlar.

Japon bilim adamlarının öncülüğünde böylesi somut bir veri ortaya konulmuşken neden halkı bilinçlendirme konusunda yetersiz kalındığı sorusuna deprem olup bittikten sonra adam gibi bir cevap verememekten kaynaklanan kızgınlığım şimdi biraz yatıştı. Aynı ihmalin ‘kaçınılmaz bir çaresizlikle beklenen’ İstanbul depremi için vade yazan bilim adamları ve gerekli önlemleri alması gerekirken hemen hiçbir somut eylem yapmayan ülkemiz yöneticilerini gördüğümde tansiyonum yine de yükseliyor…

Nasıl yükselmesin ki? Düşünebiliyor musunuz bu yıl (2011) yapılan bir bilimsel yayında İstanbul üzerine bir yıldız konulmuş “deprem merkezi” diye ve 6 yıl sonra (2017’de) Richter ölçüsüyle 7’den büyük bir deprem bekleniyor diye kayıt düşülmüş ve İstanbul’da binlerce insanının hayatını yitirdikten sonra siz bunu fark ediyorsunuz…

Siz olsanız ne yapardınız?

---------------------------------------

İletişim: atahayati@gmail.com

(1) Bu yazıya “K. Okumurea, T. Yoshioka and Ismail Kuscu, 1993, Surface Faulting on the North Anatolian Fault in These two Millennia, U.S. Geological Survey Open-file Report, 94-568, p 143-144.” künyesi ile ulaşılabilir.

http://www.geographicasia.com/tectonics/turkeyquake.html

(2) USGS: U.S. Geological Survey (Birleşik Amerika Jeolojik Araştırma Kurumu) . http://earthquake.usgs.gov/

(3) Gayrıresmi rakamlara göre 17 Ağustos 1999 depreminde 20 bin üzerinde yurttaşımız hayatını kaybetti.

Haber10

Etna Yanardağı, deprem riskimizi azaltıyor!
30 Kasım'dan sonra 5'lik depremler bekleniyor


09 Ekim 2008 - Fırat Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Mustafa Yıldırım, İtalya'nın Sicilya Adası'ndaki Etna Yanardağı'nın Türkiye'nin deprem riskini azalttığına dikkat çekerek, "Etna Türkiye'nin sigortasıdır" dedi.
Türkiye'deki depremler konusundaki açıklamaları ile dikkatleri üzerine çeken Prof. Dr. Mustafa Yıldırım, 30 Kasım ile 12 Aralık arasında Türkiye'de küçük çaplı 4.5 ile 5 büyüklüğünde depremler olabileceğini belirterek bu tarihlerin özellikle ay ile gök cisimlerin büyük çekim uyguladığı tarihler olduğuna işaret etti. Yıldırım, "30 Kasım ile 12 Aralık arası Ay ve bazı gök cisimlerinin büyük çekim uyguladığı günlerdir. Bu günlerde, Küçük çapta yıkıcı olmayan depremler olabilir. Bu depremlerin muhtemel yerini; Doğu Anadolu'nun Güneyi, Ege, Akdeniz, Marmara'nın Batısı olarak belirledim. Etna Yanardağı Türkiye'nin sigortasıdır çünkü, yanardağın ortalama 3 bin kilometre etkisi var. Çünkü yanardağ lavlardan dolayı gaz basıncını düşürüyor. Etna başta Yunanistan, Türkiye, İran ve Suriye'yi etkiliyor. Bu ülkelerde büyük depremlerin oluşmasına gaz basıncını düşürerek engelliyor" dedi.
Prof. Dr. Yıldırım, Etna Yanardağı'nın patlamasının söz konusu ülkelere faydası olduğuna işaret ederek, Etna Yanardağı adeta başta Yunanistan, Türkiye, İran ve Suriye gibi ülkelerin sigortası olduğunu söyledi.

netgazete

Prof. Mustafa Yıldırım, Ay'ın yanı sıra Merkür, Venüs, Mars ve Satürn gibi gezegenlerin depremle ilgisinin olduğunu belirterek ilginç bir tespitte bulundu21 Aralık 2008 00:35


Dumlupınar Üniversitesi (DPÜ) Mühendislik Fakültesi Makine Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Mustafa Yıldırım, dünyaya yakın olduğu için Ay'ın yanı sıra Merkür, Venüs, Mars, Satürn ve Jüpiter gezegenlerinin hareketlerinin, depremle ilgisinin bulunduğunu söyledi.

Prof. Dr. Yıldırım, AA muhabirine yaptığı açıklamada, gök cisimlerinin hareketlerinin Yerküre'deki depremselliğe ilişkilerini, 2004 yılında araştırmaya başladığını bildirdi.

Prof. Dr. Yıldırım, AA muhabirine yaptığı açıklamada, gök cisimlerinin hareketlerinin Yerküre'deki depremselliğe ilişkilerini, 2004 yılında araştırmaya başladığını bildirdi.

Bu çalışmalara, o dönem gerçekleşen tsunami olayı öncesinde dolunay görülmesinden hareketle başladığını ifade eden Prof. Dr. Yıldırım, Ay'ın konumu ve durumuyla deprem arasındaki ilişkiyi bulmaya çalıştığını anlattı.

Daha sonraki çalışmalarında sadece Ay değil, Ay ile birlikte başka gezegenlerin de depreme etkisi olduğunu gösteren bulgulara ulaştığını dile getiren Prof. Dr. Yıldırım, böylece depremin hava rasadı gibi aylık dönemlerde dünyanın neresinde ve hangi büyüklüklerde meydana geleceğini tahmin etme imkanını elde etiğini belirtti.

''Dünyaya yakın olduğu için Ay ve bunun yanı sıra Merkür, Venüs, Mars, Satürn ve Jüpiter gezegenlerinin hareketlerinin depremle ilgisi bulunuyor'' diyen Prof. Dr. Yıldırım, küçük kütleye sahip Merkür'ün çekiminin az ölçüde gerçekleştiğini ve önemsenmeyebileceğini, ancak Venüs ve Jüpiter'in, Ay ile birlikte en fazla çekim uygulayan gök cisimleri olduğunu ifade etti.

-GÜNEY ASYA, ORTA VE KUZEY AMERİKA'DA DEPREM RİSKİ-

Prof. Dr. Yıldırım, her ay takviminin başlangıcında öncelikle Güneş ve Ay, daha sonra Jüpiter, Venüs ve Ay, zaman zaman Mars ve Ay, Satürn ve Ay'ın bir araya gelip dünya üzerinde büyük çekimler uyguladığına işaret ederek, bunların da depremi tetikleyici görev üstlendiğini kaydetti.

Bu gezegenlerden herhangi birinin 3-4 büyüklüğünde deprem yapabileceğini, hatta Venüs, Ay ve Jüpiter'in tek başına 4-4,5 büyüklüğünde bir depremi gerçekleştirebileceğini bildirerek, şöyle devam etti:

''Dünya üzerinde bu yıl aralık ayının ilk günlerinde olacağını düşündüğüm depremlerin hepsinin gerçekleştiğini belirledim. Bunların hiçbirinin büyüklüğü 5'in altında olmadı. Solomon ile Vanuatu adaları, Yeni Gine, Peru, Bolivya, Şili, Japonya, Hindistan'da olan depremlerin büyüklükleri 5'in üzerinde tahmin ettiğim günlerde gerçekleşti. 25 Aralıktan başlayan günlerde dünyada tehlike var. Bolivya, Peru, Şili, Japonya, Filipin, Endonezya ve Yeni Gine adaları grubunda bu depremler olacak. 5 Ocak tarihi itibariyle Ay ile birlikte yıldız çekimlerinin kuzeye doğru kaymasıyla bu etki ülkemize doğru gelecek. Ancak Türkiye'yi fazla etkileyeceğini düşünmüyorum. Çin, Pakistan, Hindistan, İran ve Orta Amerika ülkelerini, kısmen de ABD ve Kanada'nın batı sahillerini etkileyeceğini düşünüyorum.''

Prof. Dr. Yıldırım, 15-20 Ocak 2009 arasında Türkiye'de deprem olacağını tahmin ettiğini, ancak bunların büyüklüğünün 4,5'i geçeceğini mümkün görmediğini anlattı.

-GÜNEŞ VE AY TUTULMALARININ DEPREMSELLİĞE ETKİLERİ-

Güneş tutulmasının depremin işareti sayılamayacağını, deprem olasılığının başlama tarihi hakkında fikir verdiğini bildiren Prof. Dr. Yıldırım, öncelikle hangi noktalarda büyük çekim olduğunu tespit ettiğini anımsattı.

Prof. Dr. Yıldırım, Güneş ve Ay'ın tek başına büyük deprem oluşturmayacağını düşündüğünü ifade ederek, ay tutulmasının ise deprem üzerinde hiçbir fonksiyonu bulunmadığını kaydetti.

Depremi tetikleyen en önemli olaylardan birinin med-cezir olduğunu dile getiren Prof. Dr. Yıldırım, ''Hareket eden suyun oluşturduğu eylemsizlik ve buna bağlı ağırlık merkezinin bir gök cismi gibi davranıp magmayı tetiklemesi ve magmanın basıncının, darbe uygulayarak fayı kırması neticesinde, depremin oluştuğunu düşünüyorum. Nerede kırılmaya hazır fay varsa, magma bunu tetikliyor ve depremi başlatıyor'' dedi.

-JUPİTER VE AY'IN ÇEKİMİYLE OLUŞAN DEPREM-

Prof. Dr. Yıldırım, bugünkü bilgilerine o zaman sahip olsaydı, 1999'daki Marmara depremini önceden tahmin edebileceğini savunarak, bu depremin Jüpiter ve Ay çekiminin bir araya gelmesiyle oluştuğunu düşündüğünü söyledi.

Türkiye'de çizilmiş olan deprem kuşağı haritasına katılmadığını anlatan Prof. Dr. Yıldırım, şunları kaydetti:

''Manisa'dan Kars'a çizeceğimiz bir çizginin güneyindeki tüm bölgeler birinci derece deprem riski altındadır. Bu bölgelerin sigortasını Etna Yanardağı üstlendiği için deprem bu bölgelerde sıklıkla oluşmamaktadır. Böyle bir sigorta bulunmasaydı buralarda daha sık deprem olurdu. Ancak orada fayların yönü doğu-batı atılımında değil, onun için buna bağlı olarak depremin şiddeti de düşüyor. Kuzey Anadolu fayı doğu-batı yönünde salınıyor ve büyük şiddette depremler olabiliyor. Etna püskürdüğü sürece Türkiye'de büyüklüğü 5,5'i geçecek bir deprem olma olasılığı yok denecek kadar az. Marmara Bölgesi'ni de Etna dolaylı olarak etkiliyor. Etna'nın püskürmesi, Marmara ve Ege bölgeleri için de sigorta görevi üstleniyor.''

-''TÜRKİYE'DE TSUNAMİ TEHLİKESİ YOK''-

Prof. Dr. Yıldırım, Etna Yanardağı'ndaki püskürmelerin, Yunanistan için deprem tehlikesi oluşturduğuna işaret ederek, bu yanardağ, Yunanistan'ın altını tamamen boşalttığından geçen yıl 6,5 büyüklüğünde deprem meydana geldiğini ileri sürdü.

Türkiye'nin, Etna'ya Yunanistan kadar yakın olmadığını hatırlatan Prof. Dr. Yıldırım, ''Etna püskürdükten sonra Girit bölgesinde ve Mora Yarımadası'nın kuzeyinde sık sık deprem oluyor. Magmanın üzerindeki gaz tabakası, yer kabuğunu yukarıya itmeye çalışıyor. Bu kuvvet kalkmış oluyor ve arazi kırık halde hafifçe aşağıya çöküyor. Bu da yöresel depremlere neden olabiliyor'' diye konuştu.

''Türkiye'de tsunami tehlikesi yok'' diyen Prof. Dr. Yıldırım, tsunaminin Büyük Okyanus'a kıyısı olan ülkeleri tehdit ettiğini bildirdi.

Prof. Dr. Yıldırım, Türkiye'deki fayların doğu-batı atılımlı olduğunu ifade ederek, şöyle dedi:

''Türkiye'de su kütlesinin çarpıp geriye dönebileceği fazla bir alan yok. Marmara Denizi'nde hissedilen koku, magmanın üzerinde birikmiş olan gazın dışarıya çıkmış halidir. Özellikle çekimin Türkiye'ye yaklaştığı dönemlerde Marmara'nın altında bir hareketliliğin olması normaldir. Bir bilim adamı, (Marmara'nın altı fokur fokur kaynıyor) dedi. O tarihlerde Türkiye'nin üzerinde büyük bir çekim vardı. Biri bana gelip sorsa, (Bugün var mı?) dese. Şu anda bunu göremeyeceklerini söyleyebilirim. Aynı ölçümü 2009'un ağustos ayı içerisinde yaparlarsa yine fokur fokur kaynadığını göreceklerdir. Marmara üzerinde 25-30 Ağustos 2009 arasında çekim olacağını düşünüyorum.''

-TÜRKİYE'NİN RİSKLİ BÖLGELERİ-

Türkiye'de deprem riski denince öncelikle Akdeniz'in içi, Ege, Marmara'nın batı tarafı ve Güneydoğu ile Doğu Anadolu bölgelerinin akla geldiğine işaret eden Prof. Dr. Yıldırım, bu bölgelerde her ay az ya da çok risk bulunduğunu söyledi.

Prof. Dr. Yıldırım, Türkiye'nin deprem açısından en riskli bölgesinin ''Bingöl, Van, Hakkari üçgeni'' olduğunu ileri sürerek, ''Konya, Türkiye'nin deprem riski en az bölgesi'' düşüncesine katılmadığını anlattı.

Fay hattının sonradan oluşabileceğini dile getiren Prof. Dr. Yıldırım, fay hattını, yer kabuğunun yorulması olarak nitelendirdi. Prof. Dr. Yıldırım, yer kabuğu yorulduğu sürece yeni fayların oluşacağını ve çoğalacağını ifade ederek, yer kabuğunu ''gök cisimlerinin sürekli çekip bırakmasının'' yorduğunu kaydetti.

Prof. Dr. Yıldırım, 2009 yılında Marmara'da deprem riski bulunmadığını bildirerek, şöyle konuştu:

''Önümüzdeki yıl için Marmara'da risk varsa, ağustosta olabilir. İstanbullular huzur içinde oturabilir. Daha önce verdiğim bir beyanatta söyledim. (Etna püskürdü, İstanbul deprem riskinden uzak) dedim. Bunu 2008 yılı için söylemiştim. Ben haklı çıktım. Hiçbir ciddi hareket yok şu anda. Önümüzdeki 3 ay içerisinde de olmayabilir. Çünkü çekim bu birkaç ayda bizden uzak.

Yapılan hesaplara göre gök cisimlerinin Türkiye üzerindeki ilk büyük çekimi, 2060 yılında olacakmış. Buna göre böyle bir büyük depremin 2060 yılı içerisinde yaşanabileceğini söylemek mümkün. Nerede olabileceğini söylemek de mümkün. Adana, Mersin ve Kahramanmaraş arasındaki bölgede ve tabii ki Bingöl, Hakkari tarafında olabilir.''

İzmir'in zemini İstanbul kadar riskli
17 Mart 2011
İzmir depreme ne kadar hazır? Hangi bölgeler, risk sınırının üzerinde ? Bu soruların yanıtını arayan uzmanlar, İzmir'in ''deprem röntgeni''ni çekti.

Uzmanların raporuna yansıyan önemli ayrıntılar.TÜBİTAK'ın desteğinde, İzmir Büyükşehir Belediyesi ve İl Afet ve Acil Durum Yönetimi Müdürlüğü ortaklığındaki ''İzmir Metropolü ile Aliağa ve Menemen ilçelerinde güvenli yapı tasarımı için zeminin sismik davranışlarının modellenmesi'' projesiyle İzmir'in zemini araştırıldı.

Projenin yürütücülerinden Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Deprem Araştırma Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Zafer Akçığ, projeyle olası depremlerde İzmir'in zemininin nasıl davranacağı, hangi bölgelerin kaç şiddetindeki depremden, ne kadar etkileneceğinin belirlendiğini söyledi.

BEKLENEN EN ŞİDDETLİ DEPREM 6.5 CİVARINDA

''İzmir'in deprem riski açısından İstanbul kadar riskli bir şehir olduğunu'' vurgulayan Akçığ, beklenen en şiddetli depremin 6.5 civarında olduğunu, ancak tahminlerin üzerinde de bir depremin olma ihtimali bulunduğunu ifade ederek, kentteki binaların yaklaşık yüzde 80'inin 35 yaşından büyük olduğunu, 6.5 şiddetindeki depremin, kentin zemin ve yapılaşma özelliği nedeniyle ciddi hasara yol açacağına inandığını dile getirdi.

Akçığ, TÜBİTAK desteğiyle, 2008 yılının Temmuz ayında başlattıkları ''İzmir Metropolü ile Aliağa ve Menemen ilçelerinde güvenli yapı tasarımı için zeminin sismik davranışlarının modellenmesi'' projesiyle, İzmir'in merkezi ile sanayi tesislerinin yoğun olduğu, bu nedenle kente en fazla ekonomik girdi sağlayan Menemen ve Aliağa'nın zemini incelediklerini, 4 milyon lira bütçeli proje ile adeta İzmir'in röntgenini çektiklerini söyledi.

Akçığ, çalışma kapsamında şehrin 16 yerindeki istasyonlarda kuvvetli yer hareketlerini izleyerek özelliklerini tespit ettiklerini, ayrıca suni depremlerle yerin doğal titreşimlerini ölçtüklerini anlatarak, şu bilgileri verdi:

''Zeminin farklı şiddetlerdeki depremlerde nasıl titreştiğini gördük. Ayrıca zeminin titreşim periyotlarını ölçtük. Yerin doğal gürültülerinin kaydettik. Bunlardan hareketle zemininin depremde nasıl tepki göstereceğini hesap edebiliyoruz. Zeminin depremin şiddetini nasıl artırdığını gördük. Kat sınırlaması, kat sayısının artırılmasında bu belirleyici bir çalışma olacak. Ayrıca bundan önce yapılan zemin sondajları 30, en fazla 50 metreye kadardı. Şimdi 300-400 metre derine indik. Yani, zemini 300 metre derinine kadar tanır hale geldik. Bunun anlamı, bir depremde zeminin nasıl davranacağını biliyoruz artık. Daha önce bilimsel ölçüye dayanmayan veriler vardı. Bir depremde İzmir'in, Menemen ve Aliağa'nın neresinde, başınıza ne geleceğinizi biliyorsunuz artık.''

''SONUÇLARA UYMA ZORUNLULUĞU VAR''

Prof. Dr. Akçığ, projenin en can alıcı noktasının İzmir Büyükşehir Belediyesi ile İl Afet ve Acil Durum Yönetimi'nin projenin sonuçlarını çalışmalarında uygulayacağına dair taahhütte bulunması olduğunu vurgulayarak, ''Projenin sonuçlarına uyma zorunluluğu var. TÜBİTAK bunun takipçisi olacak. Belediye ile görüşmeye başladık. Birkaç ay sonra tüm verileri rapor halinde hazırlayıp, sunacağız. Yeni imar planları, binalardaki kat sayısının ve kentsel dönüşümün yapılacağı yerlerin belirlenmesi, viyadüklerin yapımı konularında rehber olacak. İzmir'in geleceğinin inşası için master çalışma olacak'' diye konuştu.

PANİĞE YOL AÇMAMAK İÇİN DETAYLAR AÇIKLANMIYOR

İzmir'in düzlüklerinin tamamının riskli bölgeler olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Akçığ, ''Vatandaşlarda paniğe yol açmamak için çalışmanın detaylarını açıklamaktan kaçınıyoruz'' dedi.
NTV
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder E-posta gönder Yazarın web sitesini ziyaret et
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> BİLİM Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com