EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Kürt Meselesi mi,"Kürdistan Meselesi" mi?
Sayfaya git Önceki  1, 2, 3
 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> DÜNYA BİR İNKILÂP BEKLİYOR
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Cmt Oca 20, 2018 12:19 am    Mesaj konusu: Mehmet Ali Güller: ‘Türkiye Afrin’e girebilir ama...' Alıntıyla Cevap Gönder

Kadri Yıldırım: “Çözüm, ÖSO ile değil Kürtlerle işbirliği yapmaktır”
29 Ocak 2018



T24'ten Hülya Karabağlı'nın haberine göre; Türkiye'nin Suriye'nin kuzeybatısındaki Afrin bölgesinde gerçekleştirdiği Zeytin Dalı Harekatı'nın başlamasının ardından camilerde Fetih Suresi okutulmasına tepki gösteren HDP Siirt Milletvekili Kadri Yıldırım, “Fetih Suresi bir barış projesini onaylamak için inmiş ve Mekke’nin fethi bu projenin en somut uygulaması olmuştur. Diyanetin bunu savaşa alet edercesine, siyasi bir baskı altında bunu savaş argümanı haline getirmesine çok üzüldük.” dedi.

HDP Diyarbakır Milletvekili Nimetullah Erdoğmuş’la birlikte TBMM'de ortak basın toplantısı düzenleyen Yıldırım, Türkiye de dahil olmak üzere İslam ülkelerinin çoğunda Diyanet kurumlarının gerçek İslam’ı temsil etmekten uzaklaşarak bağlı oldukları devletlerin birer aracı haline geldiklerini savundu. Yıldırım, “Bu devletlerin ve iktidarların arzuladıkları istikamette fetvalar vermekten çekinmiyorlar” diye konuştu.

"Milli ve yerli olmak çareyi içeride aramaktır"

Her türlü konunun enine boyuna ve siyaset üstü tartışılması için Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan randevu talep ettiklerini kaydeden Yılmaz, T24’ün, “Diyanet’e götüreceğiniz önerinin tam karşılığı nedir” sorusuna, “Bölgeye gitmenin de içinde yer alabileceği geniş kapsamlı bir öneri. Hem mevcut askeri harekatı hem de diğer hususları masaya yatırmak ve ona göre de hiçbir parti ve siyasi mülahazayı gözetmeden, vicdan adalet, insan halkları çerçevesinde müzakere etmek. Aksi takdirde bu uçuruma birlikte yuvarlanırız. Ne ABD’nin ne Rusya’nın bize bir faydası yok. Bana göre milli ve yerli olmak çareyi içeride aramaktır. Bu noktada bazı adımlar atılabilir” cevabını verdi.

Afrin harekatını değerlendiren Prof. Kadri Yıldırım, “Savaş yol adres sormaz. Afrin’de de Kilis’te de çocuklar enkaz altında kalıyor. Önemli olan bunun önünü almaktır. Ölenin de öldürenin de Müslüman olduğu coğrafyada daha fazla kanın dökülmesine neden olmak anlamına gelmektedir. Türkiye’de Afrin düşsün diye, Kürt coğrafyasında düşmesin diye dua okunuyor” ifadelerini kullandı. Prof. Kadri Yıldırım’ın basın toplantısındaki açıklamaları şöyle:

"ABD ve Rusya hep yarım kalmamızı istemiştir. Sizden beklenen ey Türkiye’yi yönetenler; şunu söylemenizdi: 'Ey ABD, ey Rusya siz devreden çıkın. Biz bin yıllık kardeşliğe sahibiz. Kürtlere bir statü verilecekse de biz bunu aramızda hallederiz. Atalarımız Selçuklular, Osmanlılar Kürtlere statü verdiler. Eğer bugün de bir şey verilecekse biz devreye gireceğiz siz geldiğiniz yere dönün' demelerini bekliyorduk.

“Hem Kürtleri denize atıyorsunuz hem niye yılana sarılıyorsunuz diyorsunuz”

"Ama maalesef yapmadınız. Kürtler aslında ABD’yi de Rusya’yı da iyi tanıyorlar. 1946’da Mahabad Kürt Cumhuriyetini kurduranın da yıktıranın da Rusya olduğunu çok iyi biliyor. Kürtlerin çok iyi bildiği bir husus da, ABD’nin el attığı her probleme ne öldük ne olduk perspektifiyle yaklaştığı ve her meseleyi çıkmaz halde bıraktığıdır.

"Eğer bugün Kürtler bir denize düşmüşlerse Kürtleri denize atan sizlersiniz. Hem Kürtleri denize atıyorsunuz hem niye yılana sarılıyorsunuz diyorsunuz. Hem de aynı denize düşüp aynı yılana siz de sarılıyorsunuz. Bu hem Kürtler hem Türkler için son derece tehlikeli.

“Çözüm ÖSO ile değil Kürtlerle işbirliği yapmaktır”

"Biz diyoruz ki gelin Türkler ve Kürtler olarak bu yılanlarda beraber kurtulalım. Çözüm ÖSO ve benzerleriyle iş birliği yapmak değildir. Çözüm Kürtlerle iş birliği yapmaktır. ÖSO yarın öbür gün bir Kürdü diri diri yakar ya da başını keserse bunun altından kalkmak kolay olmaz. Altından kalkamadığınız bu tip olaylar dış dünyanın bakın IŞİD hortladı diyerek müdahale etmesi zeminini hazırlar. Bugün askeri harekatı onaylıyor gibi görünen güçler IŞİD hortladı diyerek yeniden kara harekatını başlatabilir. Bu bir kısır döngüdür. Bu işin içinden çıkılmaz bir vaziyettir.

“Diyanet kurumları devletlerin aracı haline geldi”

Şurası üzüntü vericidir ki bugün Türkiye de dahil olmak üzere İslam ülkelerinin çoğunda diyanet kurumları gerçek İslam’ı temsil etmekten uzaklaşmış, bağlı oldukları devletlerin birer aracı haline gelmişlerdir. Bu devletlerin ve iktidarların arzuladıkları istikamette fetvalar vermekten çekinmiyorlar. Bu fetvaların nasıl bir vehamate yol açacağı iyi düşünülmelidir.

“Hz. Muhammet 'Mekke’yi yıkacağız' dememiştir”

"Mekke’nin fethi en güçlü anda bile tevazu demektir. Hz Muhammed’in Mekke’ye girerken başı yere değercesine tevazu içine girdiğini tüm kaynaklar yazmaktadır. Hz. Muhammed ya da herhangi bir havarisi düğüne gidiyoruz, Mekke’yi yıkacağız gibi sözler kullanmamıştır. Fetih Suresi bir barış projesini onaylamak için inmiş ve Mekke’nin fethi bu projenin en somut uygulaması olmuştur. Diyanetin bunu savaşa alet edercesine, siyasi bir baskı altında bunu savaş argümanı haline getirmesine çok üzüldük.

“Afrin’de de Kilis’te de çocuklar enkaz altında kalıyor”

"Bu, Hz. Ali’nin korunacak dediği kadın ve çocukların ölmesi demektir. İster Afrin’deki kadın ve çocuk olsun ister Kilis’teki. Çünkü savaş yol adres sormaz. Afrin’de de Kilis’te de çocuklar enkaz altında kalıyor. Önemli olan bunun önünü almaktır. Ölenin de öldürenin de Müslüman olduğu coğrafyada daha fazla kanın dökülmesine neden olmak anlamına gelmektedir.

“Türkiye’de Afrin düşsün diye, Kürt coğrafyasında düşmesin diye dua okunuyor”

Birçok camide bu fetih surelerini dinleyenler camileri terk ediyorlar. Türkiye camilerinde Afrin’in düşmesi için dualar okunurken, Kürt coğrafyasında pek çok camide Afrin düşmesin diye dualar ediliyor.

Bombardımanlar Allah’ın evinin adresini de sormuyor

İddialara göre Afrin’deki Cindiri Selahaddin Camii, bombardımandan nasibini almış. Yıkıntılar arasında Kuran da var. Aynı şekilde Kilis’teki cami de bu ortamdan nasibini aldı. Bombardımanlar camiyi de sormuyor. Buna Afrin’de de olsa, Kilis’te de olsa üzülelim. Cami camidir. Cami ibadetgahtır. Afrin’deki Müslümanlar da Kilis’teki Müslümanlar da camiye gidiyor. Bu kopuşun nelere mal olacağını kestirmek mümkün değil. Bu işin sonu nereye varacak? Diyanet bu soruların cevabını bulmak için kafa yormalıdır.

Dökülen kandır, tahrip edilen evlerdir, camilerdir. Diyanet'ten randevu talep ediyoruz, bu konuyu enine boyuna tartışalım. Sorumlulara sorumluluklarını hatırlatalım. Hiç çekinmeden doğruya doğru yanlışa yanlış diyelim. Bu akan kanın bir an evvel durmasını temenni ediyorum.

(Diyanet'ten randevu talebi) Bölgeye gitmenin de içinde yer alabileceği geniş kapsamlı bir öneri. Hem mevcut askeri harekatı hem de diğer hususları masaya yatırmak ve ona göre de hiçbir parti ve siyasi mülahazayı gözetmeden, vicdan adalet, insan halkları çerçevesinde müzakere etmek. Aksi takdirde bu uçuruma birlikte yuvarlanırız. Ne ABD’nin ne Rusya’nın bize bir faydası yok. Bana göre milli ve yerli olmak çareyi içeride aramaktır. Bu noktada bazı adımlar atılabilir.

Ana Haber
ETİKETLER
kadri yıldırım hdp fetih suresi diyanet işleri başkanlığı iŞİd afrin operasyon zeytin dalı harekatı

Independent yazarı: Esad, Türklerin Suriye topraklarına girmesinden hoşlanmıyor olabilir, ama...
22 Ocak 2018



"Zeytin Dalı Harekâtı Suriyeli Kürtlerin siyasi geleceğini belirsiz hale getiriyor"

İngiltere merkezli haber sitesi Independent'ın Orta Doğu muhabiri Patrick Cockburn, Türkiye'nin Afrin'e yönelik olarak başlattığı Zeytin Dalı Harekâtı'nın, Suriyeli Kürtlerin siyasi geleceğini belirsiz hale getirdiğini yazıyor:

"Suriyeli Kürtlerin Rojava olarak adlandırdığı yarı bağımsız bölgenin geleceği pamuk ipliğine bağlı. ABD 2014'te Kobani IŞİD kuşatması altındayken Kürtlerin yanında durdu.

"Bölgesel aktörler, 'IŞİD yenilgiye uğratıldıktan sonra ABD Kürtlere desteğe devam edip Türkiye'yi öfkelendirecek mi yoksa askeri danışmanlarını Suriye'den çekip YPG'yi kaderiyle baş başa mı bırakacak?' konusunu merak ediyordu.

"ABD hiçbir zaman Afrin'de askeri varlığı olmadığını, o bölgenin Rusya'nın denetim alanına girdiğini, Afrin'de Rus askeri danışmanların bulunduğunu söyledi. Ancak ne olursa olsun, Afrin'in düşmesi, ABD'nin Kürtleri savunmak istemediğinin ya da savunacak durumda olmadığının bir sinyali olacak algılanacaktır. Mevcut krizi yaratan da ABD'nin Suriye'nin kuzeyindeki durumu hafife alması oldu.

"Bu ayın başlarında ABD, büyük kısmını YPG'nin oluşturduğu 30.000 kişilik bir sınır güvenlik gücü oluşturulacağını açıkladı. ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson açıklamanın Türkiye tarafından yanlış anlaşıldığını söyledi. Ancak Türkler, ABD'nin Suriye politikasının Kürt yanlısı bir biçimde şekillendiğini görerek hayal kırıklığına uğramıştı.

"Tillerson Türkiye ile ilişkileri toparlamaya çalışırken, ABD'nin öngörülebilir gelecekte Suriye'de 2.000 askeri danışman tutmaya devam edeceğini söyleyerek daha büyük bir krizin önünü açtı.

'Kürtler ABD'ye yakınlaşınca Rusya operasyona yeşil ışık yaktı'

"ABD askeri danışmanlarının ülkede tutulma amacı IŞİD'in yeniden güç kazanmasını önlemek ve belki de daha önemlisi Beşar Esad ile İran'ın pozisyonunu zayıflatmaktı.

"Tillerson her neyi amaçlamış olursa olsun, sözleri Suriyeli Kürtlere uzun vadeli bir askeri garanti mahiyeti taşıyordu.

"Bu uzun vadeli garanti Erdoğan'ı çileden çıkardı, Kürtlerin ABD ile tam bir işbirliği içine girdiğini düşünen Rusya , Suriye ve İran'ı kızdırdı.

"Son kriz öncesinde Kürtler Rusya ve ABD arasında bir denge politikası güderek, sürekli Esad'ın düşmanı olarak kalmayacakları mesajını vermeye çalışıyorlardı.

"Rusya 200.000 nüfuslu Afrin'de güvenliğin sağlanmasına destek veriyordu. Afrin'de birliklerini bulunduruyor, Suriye'deki hava gücü ve hava savunma sistemleri sayesinde Moskova'nın izni olmadan Türkiye'den gelebilecek askeri adımları önlüyordu.

"Ancak Kürtlerin ABD'ye yakınlaşması üzerine Moskova'nın, Türklere Afrin'de düzenlenecek bir operasyona karşı çıkılmayacağı güvencesini verdiği ifade ediliyor.

Bu sayede Türkiye Afrin'de hava gücünü kullanabildi.

'Afrin izole ve savunması zor'

"Her şeye rağmen YPG oldukça etkin bir silahlı güç ve Türk ordusuna ya da müttefiki olan muhaliflere ağır kayıplar verdirebilecek kapasitede.

"Suriyeli Kürtler için daha genel olan sorun ise kendi topraklarının dışında kalan geniş bir alanı kontrol ediyor olmaları.

"ABD politikasını benimseyerek Deyr ez Zor'un doğusundaki petrol sahaları gibi ekonomik açıdan stratejik önemi bulunan bölgeleri ele geçirdiler. Şimdi Esad bu bölgeleri geri istiyor.

"Esad, Türk askerlerinin Suriye topraklarına girmesinden hoşlanmıyor olabilir. Fakat eğer Türkiye'nin harekâtı Kürtlere ABD'ye sırtlarını dayamayacaklarını gösterirse, Esad da bu durumdan çıkar elde edebilir.

Zeytin Dalı Harekatı'nın ikinci gününde neler yaşandı?
5 soruda Türkiye'nin Afrin'e yönelik Zeytin Dalı Harekatı
Zeytin Dalı Harekatı: Türkiye'yi Afrin'de ne bekliyor?

"Suriye'deki Kürtlerin fazla seçeneği yok. Etrafları düşmanlar tarafından sarılı. IŞİD'e karşı artık Kürtlere ihtiyaç duyulmuyor çünkü IŞİD zaten yenilgiye uğratılmış durumda.

"IŞİD ile savaşı yarı bağımsız devletçiklerini kurmak için kullanan Iraklı Kürtlerin hesapsızca referanduma gidip tüm kazanımlarını nasıl bir anda yitirdiklerine şahit oldular.

"YPG güçleri Peşmerge'ye kıyasla daha organize. Fakat Afrin'nin Rojava'nın kalanıyla bağlantısı bulunmuyor ve savunması da zor. Afrin'in kaybedilmesi Suriyeli Kürtler için nihai bir yenilgi olmaz ama yeni gelişmelerin bir habercisi haline gelebilir."

T24
ETİKETLER
ypg afrin suriye independent ingiltere patrick corkburn

‘Türkiye Afrin’e girebilir, Şam’la anlaşmadan hayırlı sonuç çıkmaz’
15.01.2018
Ceyda Karan



Mehmet Ali Güller’e göre Türkiye Afrin’e girecekse bunun yolu belli: Şam ile anlaşmak. AK Parti’nin buna direnmesinin ‘başka bi ajandanın varlığına işaret’ olduğunu belirten Güller, “AKP hükümeti Suriye’den koparılmış bir toprak parçası hedefliyor. ABD burada YPG’nin egemenliğini düşünürken AKP coğrafyayı kendine istiyor” dedi.

ABD yönetiminin Suriye'nin kuzeyinde YPG'nin asli unsurunu oluşturduğu Demokratik Suriye Güçleri'nden (DSG) oluşacak 30 bin kişilik Sınır Koruma Gücü kuracağını duyurması, Türkiye'nin bölgede yeni harekatını gündeme taşıdı. Ankara, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ağzından bir hafta içinde harekete geçeceğini duyurdu. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) bölgede desteklediği gruplarla birlikte hareket ederek Afrin'e gireceği iddiaları konuşuluyor.

Afrin'e olası operasyon ve gelişmeleri ABC internet sitesinin yazarı dış politika analisti gazeteci yazar Mehmet Ali Güller ile konuştuk.

‘ŞAM'LA ANLAŞMAMAK BAŞKA BİR AJANDANIN VARLIĞINA İŞARET'

Mehmet Ali Güller'e göre Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyinde Kürt koridorunu engelleme girişimine atıf yaparken, burada sorgulanması gerekenin Şam ile bir türlü anlaşamamak olduğu görüşünde. Özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ‘ABD ile bölge politikalarında yeniden birlikte çalışmak arzusunu' dile getiren mesajına dikkat çeken Güller, şu değerlendirmede bulundu:

"Türkiye'nin hükümet yetkililerinin, başta Erdoğan olmak üzere temel hedefi eğer Suriye'nin kuzeyinde kurulmaya çalışılan bir koridoru engellemekse ortaya bir soru çıkıyor. AKP hükümeti o zaman Şam ile niye anlaşmıyor? Bu sorunun yanıtı bizi zaman zaman hükümetin ‘yeniden ABD ile bölgesel politikaları yürütebiliriz' çıkışlarının ne anlama geldiğinin cevabına götürecek. Türkiye'nin eğer temel hedefi bu olsaydı şimdiye kadar çoktan Suriye ile anlaşması gerekirdi ama ısrarla anlaşmaması hatta daha geçen günlerde yeniden (Suriye Devlet Başkanı Beşar) Esad'ı terörist ilan ederek Esad ile yola devam edilemeyeceğini söyleyen açıklamaları başla bir ajandanın olduğu sonucunu çıkarıyor."

‘ERDOĞAN AÇIKÇA KUZEY SURİYE, MİSAK-I MİLLİ SINIRLARI İÇİNDEDİ DEDİ'

Diğer yandan Türkiye'nin Suriye için ‘gizli ajandasının' da bulunmadığına dikkat çeken Güller, Cumhurbaşkanı'nın son açıklamalarından birisinde kullandığı ‘Kuzey Suriye' ve ‘Misak-ı Milli' vurgularına dikkat çekerek Ankara'nın ısrarla Şam ile anlaşmak istememesinin sebeplerini şöyle izah etti:

"Aslında bu konuda gizli bir ajanda da yok. Erdoğan çok açık söylüyor. Daha yeni 11 Ocak 2018 günü Erdoğan açık açık ‘Kuzey Suriye Misak-ı Milli sınırları içindedir' dedi. Suriye'nin kuzeyine yerine Kuzey Suriye lafını kullanmak hem ABD'nin hem PYD'nin hem de İsrail'in kullandığı bir tanımlama biçimi. Dahası bu coğrafyanın Misak-ı Milli sınırları içinde olduğunu söylemek aslında orayı ele geçirme niyetini ortaya koymaktır. Zaten en başından beri bu var. En başından beri AKP'nin iki hedefi vardı. Birincisi Suriye'nin kuzeyini ele geçirmekti. İkincisi de Şam'da bir İhvan rejimi kurmak ve bun sonrasında bunla beraber Tunus, Mısır ile uzanan bir İhvan ülkeleri ağı oluşturulacaktı. Bunların hiçbiri olmadı, hepsi hayale dönüştü. Kuzey Suriye'yi Misak-ı Milli sınırları içerisinde ilan edip, Halep'i 82. il ilan etmek de hayal ama bu hayal iç politikada iktidarı konsolide etmenin bir aracı olarak görüldüğü için kullanılmaya devam ediyor. Şimdi böyle bir hedef olduğu içi Ankara ısrarla Şam ile anlaşmayı kabul etmiyor. Oysa ki mevcut politikalarda Astana süreci ile İran ve Rusya ile girilmiş olan ittifaklar ve bu ittifakın kendisi temel olarak Suriye'nin birliği, bütünlüğü gibi kavramlar üzerinden meseleyi götürülüyor fakat buna rağmen dönüp dolaşıp Erdoğan'ın Şam ile anlaşmak yerine Esad'ı terörist ilan etmesi işte bu 82.il Halep hayali stratejisiyle ilgili. Bu hayal hala sürüyor."

‘ABD İLE TÜRKİYE SURİYE'DE HEDEFİ BÖLMEK KONUSUNDA ÖRTÜŞÜYOR'

Güller'e göre Suriye politikasında ABD ile Türkiye'nin hedefleri son tahlilde örtüşüyor:

"ABD stratejisinin özü de şu: ABD YPG'ye dayanarak Suriye'nin kuzeyinde bir başka egemenlik coğrafyası kurmak istiyor. Buna ABD koridoru diyorum ben. Şimdi Kuzey Suriye'de hem ABD hem Türliye daha doğrusu AKP hükümeti Suriye'den koparılmış bir toprak parçası hedefliyor. Burada fark ne? İkisi de Suriye'yi parçalamak bölmek noktasında örtüşüyor ama fark ABD burada YPG'nin egemenliğini düşünürken AKP coğrafyayı kendine istiyor. Fark bu. Örtüşme noktası üzerinden zaman zaman sizin de başta hatırlattığınız gibi yeniden bölge politikaları ABD ile yürütmek istiyoruz tyüründeki çıkışmalar bu örtüşme nedeniyle oluyor. Zaten bu örtüşme üzerinden AKP hükümeti ABD'ye ya PKK ya biz, onları mı seçeceksiniz bizi mi şeklinde pazarlıklar yapıyor. Çünkü temel hedef Suriye'yi parçalama üzerinden niyetler eşit duruma gelmiş duruma. Ama burada şu var: ABD açısından bu 40 yıllık bir stratejik hedef. Yani Basra'dan doğu akdenize uzanan bir enerji koridoru kurmayı ABD planladığı bunun için iki kere Irak'ı işgal ettiği, 6 yıldır da Suriye'yi karıştırdığı için kendi stratejisini AKP'ninkine uygun görmüyor. Akp eğer en başında olduğu gibi bir zamanlar Salih Müslim'i kırmızı halılarla Ankara'da karşılayıp, biz özerkliğinize karışmayız noktasında kalsaydı zaten aralarında bir sıkıntı olmayacaktı. Şimdi sıkıntının dayanağı Rusya'nın Türkiye'ye bir alan açmasını fırsat bilerek AKP hükümeti burada çeşitli noktalarda hakimiyet kurup hem bunu içeride politikalarının tezahürü olarak içerideki durumunu güçlü hale getirmenin bir aracı olarak hem de masada yeniden olabilmenin aracı olarak kullanmaya çalışıyor."

‘RUSYA TÜRKİYE'YE ABD STRATEJİSİNİ GÖZÖNÜNDE TUTARAK YAKLAŞIYOR'

Rusya Federasyonu'nun Türkiye'nin stratejisini gördüğünü belirten Güller, Moskova'nın Suriye'nin bütünlüğünü içeren stratejisi için Türkiye'yi ABD kampından uzaklaştırma hedefi güttüğü görüşünü dile getirdi:

"Moskova burada çok pratik bir şekilde şuna bakıyor: Türkiye'yi bu gizli ajandasına rağmen ne kadar ABD politikalarından, kampından Suriye'de uzaklaştırırsak bu Suriye'nin bütünlüğü, esasen kendi stratejisinin uygulanmasının önünü açacak. Rusya bunu gördüğü için gizli ajandayı çok da yürütemeyeceği de görüyor. Sahada son tahlilde Rusya'nın çarpışacağı stratejisi AKP'nin Kuzey Suriye'yi ele geçirme stratejisi değil. O başından beri hayal. Esasında Rusyanın karşı karşıya geleceği strateji ABD stratejisi olacağı için Türkiye'yi o kampın içerisinden uzaklaştırmak, tarafsızlaştırmak, yer yer kendi yanına çekmek Moskova'nın haliyle işine geliyor."

‘RUSYA 'KÜRTLERİ ABD DENETİMİNDEN ÇIKARTABİLİRSEK NE ALA' DİYOR'

ABD'nin Irak işgali sırasında 150 bin askerlik varlığına rağmen ülkenin kuzeyini Irak'tan kopartmayı başaramadığını, Suriye'de 5 bin özel askeri ve istihbaratçısı ile başarı şansının az olduğuna dikkat çeken Güller, Rusya'nın da siyasetini bu hakikatler üzerine inşa ettiğini belirtti. Güller'e göre Moskova, Suriye krizinde önemli kazanımlar elde eden Kürtleri, ülkenin toprak bütünlüğü içerisinde sürece katmayı hedefliyor:

"Şimdi şöyle: Irak'taki tabloyu gördük. Henüz ABD 150bin kendi askeri varken bu coğrafyada istediği şekilde Irak'tan Kuzey Irak'ı koparamadı. Şimdi henüz ABD askeri varken bunu yapamayan ABD'nin üstelik ekonomik olarak inişe geçtiği, asker bulundurmasının da önünde pek çok engel olduğu bir süreçte kendi 5 bin özel askerine, istihbaratçısına dayanarak YPG'ye Suriye'den koparılacak bir alan inşa etmesi teknik olarak mümkün değil. Bunun olmadığını göreceğiz, tersine Suriye kendi ordusuyla kuzeye doğru bir taarruz başlattı yavaş yavaş otorite boşluğuyla PYD'nin fırsat bilip egemenlik kurduğu alanlarda egemenliği tekrar ele almaya başladı. Şimdi Rusya şöyle bakıyor: çeşitli Rus yetkililerin yaptığı açıklamaların toplamına bakarsak: Rus stratejisi diyor ki: Kürtler Suriye krizi boyunca önemli kazanımlar elde ettiler ve bu kaznaımları toptan reddetmek bu saatten sonra mümkün değil. Kürtlerin bu kazanımlarını biz Suriye'nin toprak bütünlüğü içinde koruyan bir anlayışla, Kürtleri ABD denetimden çıkarabilirsek ne ala diyor Rusya. Bunun için de Suriye ordusunun bir yandan kuzeye doğru taarruza başlamadı ama bir yandan da Kürtlerin dahil edildiği Suriye ulusal diyalog kongresiyle yeni bir noktaya doğru, barış sürecine doğru çevirmek Rusya'nın uygulamaya çalıştığı strateji."

‘KÜRTLER ABD'NİN PEŞİNDE TARİHİ HATA YAPIYOR'

Güller'e göre Suriye Kürtleri ise kendilerine daha büyük vaatlerde bulunan ABD'nin peşinden giderek taihi bir hata yapıyorlar. Yaşananların halklar arasında konulmuş büyük düşmanlıklar olarak not edeceğine dikkat çeken Güller, şu ikazlarda bulundu:

"Suriye'nin toprak bütünlüğü içerisindeki kısmi bir özerkliği bu açıklamasıyla TEV-DEM kabul etmediğini göstermiş oluyor. Çünkü kendisine ABD daha büyük bir vaatte bulunuyor ve o vaadin peşinde olacağını ilan etmiş oluyor ama tarihi hata yapıyorlar. Çünkü ABD'nin bunu inşa etme şansı yok. Bunun olmadığını görüyoruz. Bölgede hiçbir halka ABD'nin askeri olmak yakışmıyor. ABD'nin askeri olarak götürülen bir ‘özgürlük mücadelesinden' özgürlük değil, sürünmek çıkar. Şu olur tarih bunları halklar arasına konulmuş büyük düşmanlıklar olarak ‘maalesef' not eder. Buradan ABD'nin istediği, emperyalistlerin istediği halkların karşı karşıya gelebileceği süreçler doğabilir. Bu nedenle Kürt örgütlerinin şunu dikkate alması gerekir. Son 40 yılın özeti olarak ABD defalarca Kürtleri satmıştır. Hala bundan ders çıkarmamak halklara yapılabilecek en büyük ihanet olacaktır. Çünkü şu açık altı yıldır Suriye'yi parçalayamadılar ve bu saatten sonra hiç parçalamayacaklar. Hal böyleyken ABD adına Kürt örgütlerinin —buna pek çok Kürt'ün de karşı olduğunu biliyoruz- Suriye'yi parçalamaya çalışmak en sonunda gelip Kürtleri ABD'nin oyunları içerisinde diğer halklarla karşı karşıya getirecektir ve esas kaybedende Kürtler olacaktır. Yol yakınken Kürtlerin kazanımları Suriye'nin toprak bütünlüğü ve siuyasal birliğ içerisinde koruyan bir çözüm noktasına yani eksiklikleriyle birlikte Rusya'nın savunmaya çalıştığı strateji içerisinde yol almakta Kürtler açısından yarar var."

‘AFRİN'E GİRİLECEKSE BUNUN KOLAY YOLU BELLİ'

Güller'e göre Türkiye Afrin'e girebilir ancak Suriye'de olumlu bir sonuç elde edebilmek için Şam yönetimi ile anlaşması gerekiyor. Aksi halde Rusya ve İran ile sağlanan ilerleme de ortadan kalkabilir:

"Netice itibariyle biz bölgedeki politikaları devlet aklıyla yapma noktasından çoktan çıktığımız için bir ‘olmaz'ın da olabileceğini biliyoruz. Türkiye, Afrin'e girebilir. Ama burada problem şu: Eğer Türkiye Şam ile anlaşmadan, Suriye'nin onayını almadan Afrin'e girerse buradan Türkiye adına hayırlı bir sonuç çıkmaz. Bundan tam tersine Suriye ile düşmanlığın daha derinleştiği komşularla barışın daha da dinamitlendiği bir başka sonuç çıkar. Eğer Türkiye gerçekten burada ABD'nin kurmaya çalıştığı orduyu lağvetmek ya da ABD'nin kurmaya çalıştığı terör koridorunu bozmak için Afrin'e girecekse bunun kolay yolu bellidir. Şam ile oturur anlaşırsınız, Şam bunu meşruiyet içerisinde görür hatta bir yandan Şam bir yandan Türkiye sıkıştırırsınız ve meseleyi çözersiniz. Şimdi Türkiye bunu neden yapmıyor? En başa dönüyoruz. Yani başka bir amaç olduğu için Şam ile anlaşmaya direndiği için, Afrin meselesinin hedefi iyi anlatılsa, yani ‘şu maksatla yapıyoruz' denilse bile o maksatla olmadığı için ve bunu Rusya da gördüğü için belli bir noktadan sonra itiraz edeceklerdir ve bu aslında son bir buçuk yıldır yapılmaya çalışılan birçok iyi işi bozacaktır. Nedir o iyi işler? Türkiye İran ve Rusya ile normalleşti Suriye'de, Astana süreci geliştirdi, bu çeşitli gözlemci noktaları oluşturarak Suriye'deki cihadistlerin etkisini kırmış oldu. Bütün bu birbuçuk yıllık emeği de ortadan kaldırabilecek. O yüzden Türkiye'nin bir anca önce buralarda ifade etmekten kaçınacağımız kelimelerle dış politika yapmak yerine hızla Suriye ile ittifak konusunda öne çıkacak açıklamaları yapması gerekiyor."

‘YOL YAKINKEN AKP'NİN HAMLE YAPMASI GEREK'

Güller, Suriye'nin 2018'de toprak bütünlüğünü koruyarak egemenlik alanını artırmasına tanıklık edeceği öngörüsünde bulunurken, çözüm seçeneklerini de şöyle dile getirdi:

"Rusya'da benim gördüğüm artık tek denklem şu: yani ya o ya bu diye bir denklem yok. Suriye hangi adımlar atılırsa atılsın 2018'i biz Suriye'nin kendi toprak bütünlüğü koruma noktasında egemenlik alanlarını daha da arttırdığı bir yıl olarak göreceğiz. Bütün kuvvetler, herkes bu gerçeğe göre konumlanmak zorunda. Bu gerçeğin karşısında planlar yapanların hiçbir şansı olmayacak. Halep, Halep'in kırsalları, egemenlik alanları oluşturuldu. Şimdi İdlib'de de aynısının yapıldığını görüyoruz. Bu daha da genişleyecek. Daha yukarıya doğru ilerleyecek. Bunun karşısında AKP'nin çeşitli politikaları da, PYD'nin ve ABD'nin çeşitli politikaları da hüsrana uğrayacaktır. Yol yakınken AKP hükümetinin bir Ankara-Şam anlaşması yaparak bu normal olan sürece dahil olması ve ileride daha da kangrenleşecek komşularla düşmanlığın oluşmaması noktasında hamle yapması gerekiyor. Bunun dışındaki seçeneklerin hiçbiri çözüm seçeneği değildir."
Sputnik
_________________
Bir varmış bir yokmuş...
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> DÜNYA BİR İNKILÂP BEKLİYOR Tüm zamanlar GMT
Sayfaya git Önceki  1, 2, 3
3. sayfa (Toplam 3 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com