EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

ABD'deki Reza Zarrap davası

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> HUKUKÎ HABERLER
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Sal Mar 28, 2017 8:33 pm    Mesaj konusu: ABD'deki Reza Zarrap davası Alıntıyla Cevap Gönder

Al Monitor: Zarrab davası AK Parti'de çatlağı genişletti
28 Kasım 2017



Al Monitor'e konuşan üst düzey bir bürokrat davanın Türkiye’nin sadece ABD değil, Suudi Arabistan ile ilişkilerine de olumsuz yansıdığını öne sürdü

Al Monitor sitesine konuşan üst düzey bir bürokrat, Zarrab davasının 'Erdoğan'ın yakın çevresiyle AK Parti'nin üst kademeleri arasındaki çatlağı genişlettiğini' öne sürdü. Yetkili, Zarrab'ın Türkiye'ye döndürülmesi girişimlerinde bürokrasinin baypas edildiğini söyleyerek, "Şimdi bütün devlet aygıtının Erdoğan'ın arkasında toplanması bekleniyor. Fakat ciddi şüphelerimiz var: Zarrab neden bu kadar önemli?" diye sordu. Üst düzey bürokrat ayrıca davanın Türkiye’nin sadece ABD değil, Suudi Arabistan ile ilişkilerine de olumsuz yansıdığını öne sürdü.

Gazete Duvar'da yer alan habere göre, söz konusu bürokratın açıklamaları, Al Monitor sitesinin yazarlarından Pınar Tremblay’ın bugünkü köşesinde yer aldı. Tremblay makalesinde Zarrab’ın itirafçılığı kabul ettiği iddiası hakkında “Bu haber, iddia edilen para aklama operasyonunu kolaylaştırmak için rüşvet aldıklarının belirtilmesinden korkan tüm üst düzey Türk yetkililer arasında tabii ki panik yarattı” ifadelerini kullandı. Tremblay, “Türk yetkililerin en öncelikli ve önemli endişesi, olası ifşaatlarla aralarına mesafe koymak. Tabii ki en önemlisi de, Erdoğan ve ailesini korumak” dedi.

“Zarrab için devlet baypas edildi”

Tremblay’a isim vermemek kaydıyla konuşan üst düzey bir bürokrat da şunları aktardı:

“Dava Erdoğan’ın yakın çevresiyle AKP’nin üst kademeleri arasındaki çatlağı genişletti. Bu soruna ‘ABD’yle doğrudan bir diplomatik çözüm’ bulunması için diplomatlardan yardım alınmadan, devlet aygıtının baypas edilmiş olmasından endişeleniyoruz. Şimdi Zarrab’ın dönüşünün mümkün olmadığını kesin olarak öğrenmişken, bütün devlet aygıtının Erdoğan’ın arkasında toplanması bekleniyor. Fakat ciddi şüphelerimiz var: Zarrab neden bu kadar önemli? Buna yanıt verebilen çok kişi yok.”

Aynı yetkili Zarrab davasının ABD ve diğer ülkelerle ilişkilere zarar verdiğini söyleyip, “Suudi Arabistan’la ilişkilerimiz de diken üzerinde” dedi. Yetkili, Türkiye’de para aklanmasının İran ve Hizbullah’a yardım ettiği iddiasının Suudi Arabistan ve İsrail’i öfkelendireceğini belirtti. Tremblay ise yazısına şu ifadelerle söz verdi: “Gerçekten de bu gerilim, Erdoğan’ın niçin 15 yıllık iktidarında Suudi Arabistan’ı ilk kez doğrudan eleştirdiğini açıklayabilir. Türkiye Zarrab davası nedeniyle yüksek bir bedel ödüyor ve Türklerin bunun sebeplerini bilmeye hakkı var.”

T24
ETİKETLER
reza zarrab hakan atilla yolsuzluk mahkeme dava

Hakan Atilla'nın avukatları: Eski Halkbank Genel Müdürü Aslan, Zarrab'tan 'utanmazca' rüşvet aldı, Zarrab'ın oyuncağı oldu
28 Kasım 2017



Reza Zarrab, Hakan Atilla'nın tek başına hâkim karşısına çıktığı davada 5 numaralı tanık

ABD'nin İran'a yönelik ambargo uygulamasını deldiği iddiasıyla ABD'de tutuklanan ilerleyen süreçte 'olası tanık' statüsüne geçen Reza Zarrab'ın adıyla anılan ve eski Halk Bank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla'nın tek sanık olduğu davanın jürili duruşması başladı.

ABD hükümeti asına tanıklık yapacağı belirtilen Zarrab, dosyaya 5 numaralı tanık olarak girdi. Zarrab'ın aleyhinde tanıklık yapacağı Hakan Atilla'nın avukatları, gerçek ‘suç ortağının’ eski Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan olduğunu söyledi.

Savcı Yardımcısı David Denton, davanın tutuklu tek sanığı konumunda kalan eski Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla aleyhinde tanıklık yapacak Zarrab'dan çok şey anlatmasını beklediklerini belirtti.

“Zarrab yalanların gerisindeki gerçek hikâyeyi anlatacak”

New York Güney Bölgesi Federal Mahkemesi’nde yaklaşık 20 aydır devam eden yargı sürecinde bugün jürili davaya geçildi. Savcı Yardımcısı Denton, jüri üyelerine hitabında, 'yıldız tanık' olarak sunduğu Zarrab'ın, ABD yasalarını çiğneyerek suç işlediğini kabul ettiğini ve ABD hükümetiyle işbirliği yapmaya karar verdiğini söyledi. Denton, Zarrab'ın 'İran'a yaptırımları delmeye yönelik muazzam şebekenin hikayesini içerden biri olarak anlatacağını, bununla ilgili söylenen tüm yalanların gerisindeki gerçek hikayeyi ortaya sereceğini' dile getirdi. Zarrab'a ilaveten Aralık 2013 soruşturmalarında yer almış bir Türk polisinin de tanık olduğunu aktardı.

Savcı Yardımcısı, Zarrab'ın ifadesinin Türkiye'de 2013'te patlak veren yolsuzluk soruşturmasıyla bağlantılı kişileri de ortaya çıkaracağından söz etti. Denton, 'Zarrab'ın yaptırımı delme, kara para aklama yollarını sunduğu, maliye uzmanı Atilla'nın bunları meşru gösterecek yöntemleri sağladığı' suçlamasında bulundu

"Reza Zarrab gardiyanlara içki, kadın ve uyuşturucu için rüşvet verdi"

Mehmet Hakan Atilla'nın avukatı Victor Rocco ise açılış konuşmasında Zarrab'ın hapis cezasından kurtulmak için yalan söylemeye hazır olduğunu söyledi ve güvenilir olmadığını açıkladı.

Savunma makamının avukatı olan Rocco, "Hakan Atilla ile Zarrab'ın seyrek olarak iletişim kurduğunu ve birbirlerini sevmediklerini" de söyledi.

Eski Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla'nın avukatı Victor Rocco, "Reza Zarrab'ın içki, uyuşturucu ve kadın için ABD cezaevi gardiyanlarına da rüşvet verdiğini öne sürdü.

"Süleyman Aslan, Zarrab'tan 'utanmazca' rüşvet aldı, Zarrab'ın oyuncağı haline geldi"

Atilla'nın avukatları Aslan'ın Zarrab'dan ‘utanmazca’ rüşvet aldığını, Zarrab'ın 'oyuncağı' haline geldiğini söyledi.

Aralık 2013'te Aslan'ın evinde yapılan aramada ayakkabı kutuları ve iki banyo lifine tıkıştırılmış şekilde 2 milyon 445 bin dolar, 950 bin İngiliz Sterlini ve 520 bin TL bulunduğuna dair haberler medyaya yansımıştı. Daha sonra soruşturma ve mahkemenin sonucunda Süleyman Aslan beraat etmiş, arama sırasında ele geçirilen para da yasal faiziyle kendisine iade edilmişti.

"Zarrab en önemli tanık"

ABD merkezli haber ajansı tarafından paylaşılan haberde davanın tutuklu sanığı eski Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla'nın avukatı Robert Fettweis'ın görüşüne de yer verildi. Fettweis, "Zarrab, ABD hükümetinin en önemli tanığı olacak" dedi.

Halkbank’ın eski Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla’nın avukatı Robert Fettweis, Reza Zarrab’ın savcılık lehine tanıklık edeceğini söyledi. Avukat Salı günü mahkemede Zarrab’ın ABD hükümetinin en önemli tanığı olacağını belirtti.

"Zarrab yarın ifade verebilir"

Atilla’nın avukatlarının davanın iki hafta ertelenmesi talebi reddedilirken, Zarrab’ın Atilla aleyhinde ifade vereceği belirtildi. Duruşmayı izleyen New York Times’ın adliye muhabiri Benjamin Weiser, savcının açıklamasına göre Zarrab’ın suçunu kabul ettiğini aktardı. Buna göre, Zarrab yarın ifade verebilir.

Bharara'nın yorumu

Yargı sürecini başlatan savcı olan ama daha sonra ABD Başkanı Donald Trump tarafından görevinden alınan Preet Bharara, dün davaya Twitter'dan şu mesajı atarak eşlik etti:

''Reza Zarrab'ın davada her türlü suçlamayla mücadele etmeye hakkı var. Kendisine yardım etmeleri için avukatlardan bir 'rüya takımı' kurdu. Suçunu kabul etti, çünkü gerçekten de hakkında yapılan suçlamaları işledi.''

New York Times'tan Türkçe tweet

New York Times, Zarrab davasına dair gelişmeleri Türkçe olarak attığı tweet ile duyurdu. "Zarrab, suçunu kabul etti ve Hakan Atilla'ya karşı tanıklık yapacak" tweetinin ardından ikinci bir paylaşımda bulunan New York Times, "Reza Zarrab'ın suçlamaları kabul etmesi Türkiye - ABD ilişkilerine olumsuz etki edebilir" ifadelerine yer verdi.

"Hakan Atilla tek sanık"

ABD’de görülecek İran’a ambargoyu delme davasında mahkemedeki tek sanığın eski Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla olması kesinleşmişti.

Davanın yargıcı Richard Berman seçilen jüri üyelerine tek sanığın Atilla olduğunu söylemişti. Bu gelişmeye rağmen davanın merkezinde olan Reza Zarrab’ın ABD ile anlaşıp anlaşmadığı ve Atilla aleyhine tanıklık edip etmeyeceği soruları yanıt bekliyordu. Savunma avukatının açıklamasıyla bu sorular yanıt verilmiş oldu.

Hakan Atilla'ya yöneltilen suçlamalar

Sanıklara iddianamede altı suçlama yöneltiliyor:

- ABD ve özellikle de ABD Hazine Bakanlığı'nı dolandırmak için kumpas kurma,

- Uluslararası Acil Ekonomik Güç Yasası'nı (International Emergency Economic Powers Act) delmek için kumpas kurma,

- Bankacılık sisteminde sahtekarlık yapma,

- Bankacılık sisteminde sahtekarlık yapmak için kumpas kurma,

- Kara para aklama,

- Kara para aklamak için kumpas kurma.

Jüri 12 kişiden oluşuyor; 6 kişi ise yedek. Jüri üyelerinin kimlikleri kamudan gizlenecek. Yargıç jüri üyelerine mahkemede numaralarla hitap edecek.

Jüri seçiminin bitmesiyle Atilla’nın avukatları duruşmanın iki hafta ertelemenmesini talep etti. Avukatlar savcı tarafından kendilerine sunulan dökümanlarda çok sayıda değişiklik yapıldığını öne sürdü.

Dava resmi olarak kayıtlarda İngilizce olarak U.S. v Zarrab, 15-cr-867, U.S. District Court, Southern District of New York (Manhattan) olarak geçiyor.

T24
ETİKETLER
bloomberg reza zarrab abd hükümeti tanık

Kılıçdaroğlu’nun dosyasından, 17 Aralık’ta "Kucağa düşecek" denen iş adamı da çıktı
28 Kasım 2017



New York’taki 'Sarraf davası’nın dosyasına Ayan’ın adının karıştığı gelen haberler arasındaydı

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "yurt dışına milyonlarca lira kaçırdığını" iddia ettiği Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın "İspat et, istifa ederim" çıkışına verdiği yanıtta iş adamı Sıdkı Ayan'ın adı geçti. Sıdkı Ayan ismi daha önce 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunda da geçiyordu. Erdoğan’ın Ayan için, “Kucağa düşecek” dediği öne sürülmüştü.

Diken'de yer alan habere göre, Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarına göre, Erdoğan’ın ailesi ve yakınlarının para gönderdiği Man Adası’ndaki şirketi Sıdkı Ayan kuruyor, daha sonra Kasım Öztaş’a devrediliyor. Erdoğan’ın ailesi ve yakınları bu şirkete peyder pey gönderiyor.

Sıdkı Ayan, İran ve Türkmen doğalgazını 2013 yılında Türkiye üzerinden Almanya’ya taşıyacak boru hattı ihalesine girmek istemisiyle gündeme gelmişti. 11.5 milyar dolara mâl olacağı öne sürülen proje için devlet teşviki verilek iddialarınaolacak proje için devlet teşviği verilmesi gündemdeydi. Ayan daha sonra yaptığı açıklamalarda bu teşviki almadığını söylemişti.

17-25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturmaları sürecinde Erdoğan ile oğlu Bilal Erdoğan arasında geçtiği öne sürülen bir telefon görüşmesinde, Bilal Erdoğan olduğu belirtilen kişi Ayan’ın 10 milyon dolar önerdiğini söylüyor, buna karşılık Tayyip Erdoğan olduğu belirtilen kişi miktarı yeterli bulmayarak, “Sakın alma. Kucağımıza düşecek” diyordu.

Hükümet bu tape dahil tüm kayıtların ‘sahte’ olduğunu savunmuştu.

New York’taki ‘Sarraf davası’nın dosyasına Ayan’ın adının karıştığı gelen haberler arasındaydı.

T24
ETİKETLER
sıdkı ayan rüşvet 17 25 aralık duvar kemal kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı tayyip erdoğan

CHP’li Süha Aldan: Zarrab itirafçı olmayı kabul etti; tanık koruma programına alındı
Hülya Karabağlı
16 Kasım 2017



Açık istihbarattan yayınlanan itiraflarda Zarrab'ın 248 kişilik bir liste verdiği öne sürüldü

ABD’de tutuklu bulunan İranlı iş adamı Reza Zarrab’ın bu ay içiresinde görülecek davası öncesinde hem hükümet hem de muhalefet kanadında hareketlilik dikkat çekiyor. Kısa bir süre önce Zarrab’ın İtirafçı olacağına ilişkin açıklamalarda bulunan CHP Muğla Milletvekili Ömer Süha Aldan, “Bize ulaşan bilgilere göre, Reza Zarrab, itirafçı olmayı kabul etti. Şu anda tanık koruma programına alındı ve tanık korumaya uygun bir evde FBI tarafından tutuluyor” dedi.

Söylediklerinin en büyük kanıtının Güney New York savcısı Nick Biase'nin kişisel hesabından attığı Tweetlerde olduğuna dikkat çeken Aldan, "Twitter'da söylenen söz Reza Zarrab’ın ‘federal koruma, gözetimi' anlamı içeriyor. Eğer kişi tutuklu olmuş olsaydı ‘İn Prison’ (Hapiste) kullanması gerekiyordu” dedi.

Aldan, Zarrab’ın hukuksal olarak tutuklu ama itirafta bulunduğu varsayıldığında mahkeme huzurunda itirafını tekrarlayacağı için de o zaman kadar başına bir şey gelmesin diye tanık programına alındığını tahmin ettiklerini söyledi.

Aldan’la birlikte Zarrab davasını takip eden Eskişehir Milletvekili Cemal Okan Yüksel, Zarrab’ın itiraflarının açık istihbarattan yayınlandığını ve burada 248 kişilik bir liste verildiğinin iddia edildiğine dikkat çekti.

CHP’li Aldan’ın T24’e değerlendirmeleri şöyle:

"Benim merak ettiğimi en önemli şeylerden biri şu; acaba Türkiye Cumhuriyeti yetkilileri, Dışişleri Bakanlığı yetkilileri Reza Zarrab dışındaki bir Türk vatandaşı için de bu kadar hassas duyarlı oldular mı? Asıl mesele şu bize gelen bilgilere göre, Reza Zarrab, itirafçı olmayı kabul etti, şu anda tanık koruma programına alındı ve tanık korumaya uygun bir evde FBI tarafından tutuluyor.

Güney New York Savcılık Sözcüsü Nick Biase’nin 5 saat kadar önce kamuoyuna twitter hesabından bilgi aktardığını gözlemledik. Burada, söylenen söz Reza Zarrab’ın ‘federal koruma, gözetim' anlamı içeriyor. Eğer kişi tutuklu olmuş olsaydı ‘İn Prison’ (Hapiste) kullanması gerekiyordu. Bu, Bir anlamda onun cezaevinde tutuklu olduğunu vurgulamadığına göre, bizim duyumumuz doğru gibi görünüyor. Reza Zarrab, Şu anda FBI’ın tanık koruma programı içinde diye düşünüyoruz. Aslında hem tutuklu, itirafta bulunmak isteyen tanık konumunda. Oradaki böyle bir hukuk anlayışı var. Orada tutukluluğu var, 70-100 yıl arasında değişen bir hapis cezasıyla karşı karşıya. Ama itirafçı konumunda olursa bu ceza miktarı olağanüstü inecek belki tutuklu kaldığı süre dikkat alınarak tahliye edilecek. Şu anda hukuksal olarak tutuklu ama itirafta bulunduğunu varsayıyoruz biz mahkeme huzurunda da itirafının tekrarlayacağı içinde o zaman kadar başına bir şey gelmesin diye tanık programına alındığını tahmin ediyoruz."

CHP Eskişehir Milletvekili Cemal Okan Yüksel’in açık istihbaratta yayınlanan ve Reza Zarrab’ın itirafları olduğu iddia edilen sözler şöyle:

1. Reza Zarrab 248 isim verdi. İçlerinde bakanlar ve iş adamları da var. Emine ve Bilal Erdoğan'a yaptığı bağışları da anlatmış. ABD'ye 17 Aralık tanelerini avukatları verdi. ABD'ye gitmeseydi İran tarafından öldürülecekti! Anlaşmalı gitti.

2. Reza Zarrab "Ambargoyu 2005 yılında delmeye başladık, 2010 yılında Rusya'da bavullarla adamlarım para yakalattı, İran doğalgazı için ödenen parayı aklama ekibindeydim. Türkiye'de İran petrolünü aklayan bir ekip var" dedi.

3. Reza Zarrab: Rusya gümrük servisi yakalanan ekibimi ve paraları Türkiye'ye bildirdi. Bunun üzerine mali polis ve MASAK soruşturma başlattı. Polis takibini öğrenemedim ama MASAK raporundan haberim oldu

4. Reza Zarrab: İrandan alınan doğalgaz parasını ambargo gereği Türkiye irana nakit vermeyecek. Türkiye'de bir bankaya yatıracaktı. Türkiye yaptığı ihracatın parasını burdan kesecekti. Halkbank belirlenen ilk bankaydı.

5. Reza Zarrab: Sonra Aktifbank ile çalışmaya başladık. Bizim sistemi ve Aktifbank'ı ABD tespit etti. Panikleyince AB bakanı E.BAĞIŞ ile görüşerek devreye girmesini talep ettim. Ofisine gidiş nedenim Aktifbank olayını çözmesi içindir.

6. Reza Zarrab: Tapelere yansıyan konuşma bana aittir. Elemanıma 500 bin dolar hazırlattım. Ortaköy AB ofisinde kendisiyle görüştüm. Konuyu çözeceğini söyledi

7. Reza Zarrab: Türkiye'de toplam 5 banka ile yoğun çalıştık.

- Halkbank

- Aktifbank

- Garanti

- Kuveyt Türk

- DenizBank

Naylon şirketler ve naylon fatura ile ihracat yapmış gibi gösterdik. Paralar valizlerle nakit olarak irana sokuldu.

8. Reza Zarrab: Seçim öncesi "Beyefendi" 4 milyar dolarlık ihracat talimatı verdi. Bizde altın işine o dönem ağırlık verdik. Tapelere yansıyan olay ve havalimanındaki uçak sorununu "Zafer abi" çözdü!

9. Reza Zarrab: Ben oranın doğalgaz paralarını aklamakla görevliydim petrolle ilgili kısımla ilgili bildiklerimi anlatmak istiyorum. Ambargo nedeniyle satılamayan petrol için aynı formül devreye sokuldu. Petrol işine Seyad Ali Ekber Mir Vekili bakıyordu.

10. Reza Zarrab: Petrol ambargosunu delen Mir Vekili Hakan Fidanın dostudur. Dolmabahçede fidan aracılığı ile Beyefendi ile görüştüğünü biliyorum. Aktifbank deşifre olunca araya "Beyefendi" girdi.

11. Reza Zarrab: İran petrolü H.Selcuk Şanlı'nın umman'da kurduğu şirketlere ait tankerlere umman denizinde konuyor. Dünyaya "umman petrolü" diye satılıyordu. 2 milyon ton petrol 500 milyon dolara satılıyordu.

12. Reza Zarrab: Mir Vekili bana 100 milyon ton varil petrolü 500 milyar dolara sattığını söyledi. Ne kadarı Türkiye'ye verildi net bilemiyorum ama yunanistan'a 7 milyar dolarlık sattığını ve parayı ordan çıkaracak banka bulamadığını bana demişti.

13. Reza Zarrab: Türkiye'de petrol için Halkbank kullanıldı ama bizim doğalgaz için olan hesapla onların petrol hesabı ayrıydı. İranın günlük petrol üretimi 3.5 milyon ton varildir. Türkiye'de ki alıcı firmaları bilmiyorum.

T24
ETİKETLER
reza zarrab istirafı olmayı kabul etti tanık koruma programına alındı güney new york savcısı nick biase twitter Ömer süha aldan cemal okan yüksel

Reza Zarrab ve avukatları, jüriden önceki son kritik duruşmaya katılmadı
16 Kasım 2017

Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla'nın iddianameye yönelik itirazları reddedildi

ABD’nin İran’a yönelik yaptırımlarını deldiği iddiasıyla Mart 2016’dan bu yana tutuklu bulunan Türkiye ve İran vatandaşı Reza Zarrab 27 Kasım’daki başlayacak jürili duruşma öncesi bugünkü son ara duruşmaya katılmadı.

Zarrab’ın avukatlarının da bulunmadığı duruşmada, eski Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla ve avukatları hazır bulundu.

Hakim Richard Berman, Atilla’nın son iddianameye yönelik itirazlarını reddederek, iddianamenin geçerli olduğuna hükmetti.

Duruşmaya verilen aranın ardından delillere yönelik itirazlar görüşülecek.

Oturum biterken Hakan Atilla'nın avukatı Victor Rokko, mahkemenin hakimine "Müvekkilim tek başına mı yargılacak, Zarrab'la mı?" soru yöneltti.

Hakim Berman ise Rokko'nun bu sorusuna "Ben bu tip sorulara cevap veremem. Bunu davanın günlük kayıtlarından takip edip öğrenin" yanıtını verdi.

Hürriyet New York Temsilcisi: 17-25 Aralık tapeleri mahkemede dinlenecek

CNN Türk canlı yayınına bağlanan Hürriyet New York temsilcisi Canikligil, hakimin 17-25 Aralık tapelerinin mahkemede dinlenmesine karar verdiğini söyledi. Canikligil, 2014'ün yaz ayından sonra da yapılan dinlemelerin mahkemede sunulacağını aktarırken "Tapeleri kaydeden şahıslar da dinlenecek. Bunlar ABD'li mi Türk mü bilgi verilmedi" ifadesini kullandı.

Salı günü tekrar bir duruşma yapılacağını aktaran Canikligil, Zarrab'ın nerede olduğuyla ilgili olarak iki ihtimalden bahsetti. Bunlardan birisi Zarrab'ın FBI ile pazarlık yapıyor olması, diğeri ise kaldığı cezaevinde özel bir bölüme alınmış olması. Canikligil, Zarrab'ın bir sebepten dolayı özel bölüme alınmış olması durumunda bu kayıtların da kamuya sunulmayacağını ekledi.

"İtirafçı olacak mı?"

Canikligil, programda kendisine "İtirafçı olursa mahkemede açıklanmak zorunda mı?" sorusunu yönelten Hande Fırat'a da şu yanıtı verdi:

"İtirafçı olduğu belli olacaktır. Kendisi mahkemeye gelmek ve suçlarını itiraf zorunda. Hakimin itirafları kabul etmesi gerekiyor."

Zarrab için ABD'ye iki kez nota verildi

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Sarraf hakkında ABD'ye 1 değil, 2 nota verildiğini açıkladı. Çavuşoğlu, 3-4 gün önce ilk notanın verildiğini 'ABD'den herhangi bir ses çıkmayınca' tekrar nota verildiğini aktardı. Çavuşoğlu, şunları söyledi:

"ABD Dışişleri Bakanlığı'ndan büyükelçiliğimize dönüşler olmuş. ‘Başka bir yerde. Sağlığı da iyi, güvende, bir sorun yok’ diye genel bir cevap verilmiş."

Zarrab, 19 Mart 2016'da ABD'deki Miami Havalimanı'nda gözaltına alınmış, 21 Mart 2016'da çıkarıldığı mahkemede tutuklanmıştı.

T24
ETİKETLER
reza zarrab hakan atilla yolsuzluk mahkeme dava duruşma avukat

New York Times: Sarraf suçlamaları kabul etme sinyali veriyor
01/11/2017



ABD’de dolandırıcılıktan yargılanan Rıza Sarraf süresi dolmasına rağmen ek savunmasını mahkemeye iletmedi. ABD’nin etkili gazetelerinden New York Times, Sarraf’ın, hakkındaki suçlamaları kabul etmiş olabileceğini yazdı.

New York’ta bir buçuk yıldır tutuklu bulunan Sarraf ve yedi aydır tutuklu eski Halkbank genel müdür yardımcısı Hakan Atilla’nın yargılandığı davanın 16 Kasım’daki ara duruşmanın ardından 27 Kasım’da başlaması bekleniyor.

Haberine ‘Olası suç itirafının işaretleri’ başlığını kullanan New York Times’ın yazdığına göre, Sarraf’ın avukatları, müvekkillerinin savunmasını yasal süre pazartesi akşamı dolmasına rağmen mahkemeye sunmadı. Dolayısıyla suçlamalara karşı çıkmak için önemli bir fırsat kullanılmadı. Sarraf’ın avukat ekibi jüri üyelerine dava sürecinde iletilecek soruları da mahkemeye iletmedi.

New York Times, Sarraf’ın avukat ekibine liderlik yapan Benjamin Barfman’a görüş talebinde bulunduklarını ancak bir yanıt alamadıklarını kaydetti.

İtiraflarda bulunmuş olabilir

Amerikan yargı sisteminde savunma makamının bu tür bir tavrı, sanığın verilecek ceza üzerinde iddia makamıyla anlaştığı davalarda görülüyor. Bu tür anlaşmalarda suçlunun savcılığın istediği itirafları yapması gerekiyor.

Davanın bir diğer tutuklu sanığı Atilla ise mahkemeye ilettiği savunmada, “Sarraf eylül ayından bu yana dava konusundaki hiçbir gelişmeye dahil olmadı” dedi.
Diken

CHP'li Aksünger: Zarrab davası için kritik gün, savcılık şahitleri belirledi biri de ABD'de yaşayan Türk profesör
31 Ekim 2017



"Bu hamledeki en büyük sorun ABD'deki kişilerin FETÖ bağlantısı"

Reza Zarrab davası için ABD’de bulunan CHP Genel Başkan Yardımcısı Erdal Aksünger, savcılık tararfından davaya bir Türk profesörünün şahit olarak yazıldığını söyledi. Aksünger, bu kişinin "Amerika'da yaşayan bir profesör olduğu söylendi" ifadesini kullandı.

Aksünger, savcılığın şahit olarak dinleyeceği kişi hakkında, "Bence bu hamledeki en büyük sorun Amerika'daki kişilerin FETÖ bağlantısı ve davayı itibarsız hale getirme riski" diye konuştu.

17-25 Aralık yolsuzluk operasyonlarının kilit ismi ve Mart 2016’dan beri para aklamak, banka dolandırıcılığı ve diğer suçlardan ABD'de tutuklu bulunan Reza Zarrab ile ilgili Aksünger şu ifadeleri kullandı:

1-Bugün ABD'deki Zarrab davası için kritik bir gün. Hakan Atilla'nın Avukatları ve savcılık tanıklarını bugün dosyaya koyacaklar

2-Sarraf dosyasında dün gece eklenen 7 dosya ile dosyalar 324'e çıktı. Jürili dava günü yaklaşırken her iki tarafta son kozlarını oynuyor

3-İşin en can alıcı yanı Savcılık 17 Aralık dosyasındaki 3000 dinlemenin Tepeleri'ni delil olarak dosyaya koymuş

4-Savcılık ayrıca şahitlerini belirlemiş,şahitlerden biri Türk. Ancak bu kişi Amerika'da yaşayan bir Prof olduğu söylendi

5-Bence bu hamle deki en büyük sorun Amerika'daki kişilerin Feto bağlantısı ve davayı itibarsız hale getirme riski

6-Bu saatten sonra sürecin durması zor,anlaşma olabilir . Jüri belirlenmiş ve itirazlar yok. Son düzlük

T24
ETİKETLER
abd zarrab haber açıklama reza süreç fetö

Zarrab'ın başına gelecekleri bilmeden ABD'ye gitmesi imkansız
29.10.2017



Nurzen Amuran sordu CHP Genel Başkan Yardımcısı Erdal Aksünger yanıtladı
:
Nurzen Amuran: Sayın Aksünger, geçtiğimiz ay ABD’ye gittiniz ve Reza Zarrab davasının ön duruşmasını izlediniz. İlgililerden bilgi aldınız, yine de yanıtlayamadığınız sorularla döndünüz. Bu davanın gidişi sadece kişileri değil Türkiye’yi ilgilendirir bir duruma geldi. Önce biraz geçmişe dönelim. 24. Dönemde TBMM’de Üyesi olduğunuz Meclis Soruşturma Komisyonu’nda Reza Zarrab’la ilgili 4 Bakanımız hakkında iddiaları araştırdınız. Komisyon, bu bakanlara Yüce Divan'a gidip aklanma şansını kazandırmadı. Muhalefet olarak önünüze getirilen dosyaları yeterince inceleme olanağı bulabilmiş miydiniz? Gönderilen dosyaların bazılarının kayıp olduğu öne sürülmüştü. O soruşturma komisyonu neden sizi tatmin etmemişti?

Erdal Aksünger: Öncelikle şunu belirtmekte fayda var. Hükümet sürecin ilk başladığı 17-25 Aralık sonrasında devamlı olarak montaj, komplo ve darbe söylemleri ile bir inkâr politikası süreci izledi. Yerel seçim öncesinde bunu komplo olarak tanımladı ama cemaate yönelik herhangi bir karşı hamle de yapmadı.

Aslında her şey itiraf edilmişti, ama bir barışma kapısını açık bıraktılar. Lakin kamuoyu baskısı ile 82 AKP milletvekili imzası ile “Rüşvet ve Yolsuzluk” başlıklı bir soruşturma komisyonu kurulması 6 ay sonra oldu. Komisyon sürecin başından itibaren öncelikle savcılıkta olan 504 sayfalık ana soruşturma dosyası 309 sayfaya indirgendi. (504 sayfalık dosya bizde vardı) Daha sonra başlayan süreç içinde ek dosyalar da dahil bizden resmen kaçırılmaya çalışıldı. Dosyalar meclisin köhne odalarından birine konuldu ve okumak isteyen burada okuyacak denildi ve meclisin kapandığı döneme denk getirildi. Buna rağmen gece – gündüz demeden yaz ayları boyunca dosyaları okumaya çalıştık… Dinlenmesini istediğimiz kimse dinlenmiyordu, şüpheliler lehine ifade verecek insanları çağırırken Reza Zarrab resmen kaçırıldı ve ifade vermedi. Mal varlıkları için üstünkörü bir araştırma yapıldı. MİT ve MASAK raporları dosyaya konulmadı. Buna rağmen son güne kadar AKP’li üyelerin tavrı en az 2-3 bakanın Yüce Divan’a gönderilmesi yönündeydi. Ancak son günde –rivayet odur ki– saraya çıkanların rest çekmesi sonucu oylama günü tam bir tiyatro yaşandı… Üç kere kesilen ve ara verilen toplantı sonunda bu iradeleri ipotek altına alınarak tam ters bir karar bile gönderilmemesi kararı çıkarıldı. Parmak çoğunluğuyla “Adalet” bıçaklandı. Ama bu hesabın mahşere kalmayacağı çok aşikârdı.

Amuran: ABD’deki dava konusu olan (ABD'yi ve ABD bankalarını dolandırma suçlamaları dışında) İran'a karşı uygulanan yaptırımları delme, kara para aklama, kara para aklamak için komplo kurma suçlamaları bizim yasalarımızda da yaptırımları olan suç iddialarıydı. Eğer Türkiye’de Savcılık Reza Zarrab’la ilgili takipsizlik kararını vermeseydi, yargılama yapılsaydı, Bakanlar Yüce divana gitseydi, ABD’de bu dava açılır mıydı?

Aksünger: Sonuçta bir yargılama olması önemli bir aşama olurdu ama iktidar, dönemin Anayasa Mahkemesi’ne güvenmedi. Gerçi üyelerin çoğunu FETÖ ile beraber atamışlardı, yine de çoğunluk iktidar kanadında olmasına rağmen riski göze alamadılar. Ben iki ihtimalli bir süreç olacağını ön görüyordum. Birincisi; tüm objektifliğiyle bağımsız bir yargı, hem içerideki rüşvet ve yolsuzluğa, hem de uluslararası operasyona tarafsız bir süreçle baktığında, tam kıyamet kopabilirdi. Bu ihtimal kimseye de koz vermezdi. Ama bu zor bir ihtimaldi. Basit olan ikincisi; Bakanlara yönelik iddiaların görev ihmaline sokulması ve infazsız yargı işletilmesi… Bu daha yakın senaryo idi, bu da aynı sürecin işlemesine neden olurdu.

Amuran: Reza Zarrab Türkiye’den çıkmadan önce birileriyle temas kurmuş muydu, aldatılarak mı gitti yoksa geleceğini güvence altına almak için mi gitti? ABD’deki temaslarınızda bu sorulara verilen yanıtlar neler oldu, orada kimlerle temas kurdunuz?

Aksünger: Sürecin geldiği nokta ile ilk gittiği zamanki intiba farklı. Zarrab İran tarafından da aranıyor çünkü İran da, kaybolan milyarlarca dolarının peşinde. Çift taraflı. Bir İran – Türkiye kıskacı ve Amerika arasında tercihini Amerika’dan yana kullandı ve itirafçı olma potansiyeli yaratıp krizi iki ülkenin kucağına attı.

Amuran: ABD’deki soruşturma eskilere dayanıyor ve 2013 de Amerikan Maliye Bakanlığı yetkilileri tarafından Halkbank’ın uyarıldığını söyleniyor. New York Güney Bölgesi Başsavcılığı bir ek iddianame ile sanık sayısını artırdı. Dava, bu ek iddianameyle mi siyasi bir nitelik kazanıyor?

Aksünger: Hayır. Süreç aslında Obama döneminde, 2010-2011 yıllarına denk gelen ambargonun BM Güvenlik Konseyi’nde gevşetilmesi ile başlıyor. Bu, tabii uluslararası bacağı…

BM Güvenlik Konseyi’nin aldığı karar neticesinde İran’dan doğalgaz ve petrol alımı serbest bırakılıyor. Tek bir şartla: Karşılığında nakit para, kimyasal, silah ve silah yapımında kullanılan mallar haricinde karşılıklı ticaret ile mahsuplaşma şartıyla…

Türkiye – İran arasındaki doğalgaz anlaşması Rus gazına göre %30 daha pahalı ve kotaya tabi, yani alsan da almasan da parayı ödüyorsun. İşte bu dönemde güya altın ile ödeme başlıyor ve Halk Bankası üzerinden İran bankasına uluslararası sistem kullanılarak para aktarılıyor. Daha sonra, 2013 başında Halk Bankası uyarılınca haydi buğday alımı… Dubai üzerinden 5000 gross tonluk gemilere sahte konşimentolarla 80.000 ton yük varmış gibi transit ticaret ile para aktarımı yapılıyor. Dubai gümrük müdürlerine rüşvet veriliyor, İstanbul’da otellerde her türlü alem dahil ağırlanıyor ve alınan gerçek gümrük belgeleri sahte kaşelerle doldurularak Halk Bankasına veriliyor. Amerika’nın da bunu çok önceden beri bildiği açık… Çünkü bir milyon sayfaya yakın evraktan bahsediliyor.

Türkiye bahsettikleri gibi cari açık kapamıyor, tam tersine eğer altın yerine (altın da yok aslında) tarım ürünleri, sanayi ürünleri ve tekstil ürünleri verse, milyarlarca dolar içeride kâr olarak kalacak ve binlerce insan iş imkânına sahip olacak. Üstüne devletin alacağı vergiler de var.

Amuran: FETÖ’nün rolü üzerinde duruluyor. Sizce Amerikan mahkemelerinde FETÖ’nün gücü bu davanın seyrini değiştirecek boyutta olabilir mi?

Aksünger: Amerika’da FETÖ’cülerin çok ciddi lobi yaptıkları açık ve manipülasyon da yapıyorlar. Federal yargı üzerinde etki göstermeleri çok kolay değil ama bu işi ciddiyetten uzaklaştırmak isteyen hükümetin ve AKP’nin işine geliyor. Böylece Amerikan yargısı şeytanlaştırılıyor.

Amuran: Davada Hakan Atilla’nın da durumu ilginç… Avukatları “uygulanan yaptırımların yabancı bir ülkede yabancı biri tarafından ihlal edilmesinin ABD’de suç olamayacağını, Amerika’ya yönelik direk bir suç işlemediğini” savunuyorlar. Hakan Atilla başka bir iş için ABD’ye gitmiş olabilir ancak suçlanıyorsa neden hemen değil de dönüş yolunda tutuklanıyor. Orada kimlerle görüştüğünü tespit için mi önce tutuklanmıyor, araştırmalarınızda bu soruların yanıtlarını bulabildiniz mi?

Aksünger: Hakan Atilla bu savunması ile işlenen suçu kabul etmiş görünüyor ve bu suçun işlendiği yerin Amerika olmadığı iddiasıyla tahliye isteyip itirafta bulunuyor.

Son yaptığı hamle, gizli dosyaların açılmasını istiyor. Buna gerekçe olarak da 15 Ekim’de New York Times’da çıkan, Erdoğan–Biden görüşmesinde Reza’nın talep edildiğine dair haberini işaret ediyor. Yani Erdoğan’ı hedef gösterip rest çekiyor. Bu da ABD yargısı ile anlaşma ve Türkiye’ye de “Bakın beni kurtarın yoksa anlatırım” mesajı… Zaten başına gelecekleri bilmeden ABD’ye gitmesi de imkânsız.

Amuran: Hakan Atilla ile birlikte bir Türk kamu bankası yargılanıyor, birden fazla Türk bankasının dava dosyasında yer alacağı söyleniyor. Yargılananların suçlu olduklarına karar verilirse, bu bankaya veya bankalara nasıl bir yaptırım uygulanır? Türkiye adına nasıl bir yükümlülük doğar?

Aksünger: Bir kamu bankası dışında başka bankaların ve bakanlarla üst düzey bürokratların da dosyada olduğu konuşuluyor. Buradan bir mahkûmiyet kararı çıkarsa tam bir felaket olacak. Milyarlarca dolarlık büyük bir ceza ile dışarıdaki paralara el koyma ve uluslararası bankacılık sisteminden men cezası çıkabilir. Bu ekonomiyi hallaç pamuğuna döndürür.

Amuran: New York Güney Bölgesi Federal Mahkemesinde görülen davanın üç dosyasında gizlilik kararı var. Jürili duruşmalar başladıktan sonra mı bu gizlilik kararı kaldırılabilir? Amerika’daki hukukçular gizlilik kararı alınmasının nedenini nasıl yorumluyor?

Aksünger: 15 Aralık 2015’te bu dosya savcılık tarafından açıldıktan sonra tam 293 dosya eklenmiş. Bunlardan sadece 3 tanesi açılmamış. Özellikle üzerinde durulan 200 no.lu dosyanın en vurucu dosya olduğu ve içinde kurumlar ve onlarca kişinin yer aldığı konuşuluyor. Orada edindiğim izlenime göre, hükümetin en üst düzeydeki isimlerin 200 no.lu bu dosyada olabileceği ifade ediliyor.

Amuran: Bugün siyasi iktidar şunu vurguluyor. Ülkemizin çıkarı aleyhine hiçbir işlem yapılmamıştır. Bu durumda New York Güney Bölgesi Başsavcılığı’nın iddiaları abartılı mı sizce? Nasıl bir izlenim edindiniz?

Aksünger: Türkiye’deki dosyalar, rüşvet, yolsuzluk, uyuşturucu, kara para aklama dahil her türlü iddiayı kapsıyordu. Bu iddialar ile oradaki arasında 2 fark var. Onlar Amerikan bankacılık sistemini delme ve ambargoyu ihlal eylemlerini ekliyor. Yani pek abartılı değil. Peki burada ülke menfaati nerede?

Amuran: Amerikan yargısında yargının bağımsızlığı vurgulanır. Ancak Türkiye de, Amerikan Hükümeti nezdinde ve siyasi platformda girişimlerde bulundu. Hangi koşullarda Amerika bu yargılamadan vazgeçebilir, Amerikan hukuk sisteminde böyle bir yasal düzenleme var mı?

Aksünger: Amerika’daki federal yargıçların üzerinde baskı kurmak deveye hendek atlatmak gibi bir şey. Federal savcılar ise siyasilerle daha iç içe.

Son dönemde Trump, Türkiye’ye bir heyet gönderdi ve bu dava karşılığında neler istediğini hükümete aktardı. Bharara’nın yerine Reza’nın avukatı Guliani’nin ortak olduğu Greenberg Traurig firmasında New Jersey temsilcisi olarak çalışan Berman’ı getirerek etki etmek üzerine bir plan yapıldı. Ancak tüm federal yargıda bir Trump nefreti ve kendilerini FETÖ’cü ilan eden Erdoğan karşıtlığı var. Ayrıca basın da aynı düşünüyor. Anlayacağınız bu çok kolay olmaz.

Amuran: Bu dava Amerikan kamuoyunun dikkatini çeken bir dava mı, Amerikan basınında dava haberleri sıklıkla yer alıyor mu?

Aksünger: Bizdekinden daha fazla haber olduğu kesin. Bizde siz ve sizin gibi bir kesim hariç kimse korkudan yazamıyor.

Amuran: 29 Kasım da jürili duruşmalar başlayacak. Bu süreçte sanıkların ceza indirimini sağlayacak itirafçı olma olasılığı var mı? Deniliyor ki ek iddianame sanıkların beyanlarına dayanarak hazırlandı. Bu konularda da yorum yapılıyor mu?

Aksünger: Jürili duruşma için 27 Kasım sabah 9:30 için tarih verildi. Duruşmanın seri halinde 22 Aralık’ta son bulması gerekiyor. Ancak daha tanıklar dinlenecek (güya telekonferans ile), gizli dosyaların açılması talebi var ve ek iddianame ve savunmalar olacak. Bu durumda jürili duruşma %50 ihtimal ile ertelenir gibi görünüyor.

Amuran: Son dönemlerde yaşadığımız Türk-Amerikan ilişkilerindeki gerilimde size göre bu davanın rolü var mı, sizin de yönelttiğiniz bir soru vardı: Türkiye’ye bir bedel mi ödettirilmek isteniyor? Bugünkü gelişmeler sürecinde ne düşünüyorsunuz?

Aksünger: Bu dava siyasi bir şantaj davasına döndü. Burada esas olan gerçekten ortada bir suç iddiası ve bunu güçlendiren çok ciddi deliller ile kurum ve kişiler var. Bir kısmına biz de orada şahit olduk.

İşte mesela burada, gizli bir yargılama ve arka planda bir takas olursa ki bu siyasi bir karar takası da olabilir, o zaman suçlular değil Türkiye halkı bedel öder. Buna da kimsenin hakkı yok!

Amuran: 27 Kasım’a kadar da gelişmeler olabilir.Sizden teknik bilgiler almak istedik. Çok teşekkürler.

Aksünger: Ben teşekkür ederim.

Nurzen Amuran

Odatv.com

CHP’li Aldan: Rıza Zarrab'ın itirafta bulunacağı söyleniyor; Halk Bankası’nın bazı kayıtları FBI’ın elinde
Hülya Karabağlı
07 Eylül 2017



Çağlayan ve Aslan, İran'a yönelik yaptırımların ihlali için komplo ve işbirliği yapmakla suçlanıyor

New York Güney Bölgesi Başsavcılığı'ndan çarşamba günü yapılan açıklamada yaklaşık bir buçuk senedir ABD'de tutuklu yargılanan İran asıllı Türk işadamı Rıza Zarrab'ın davasına ek iddianame ile dört yeni sanık eklendi.

İddianamede bu sanıklar Türkiye'nin eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Halk Bankası eski Genel Müdürü Süleyman Aslan, aynı bankanın Uluslararası Operasyonlardan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Levent Balkan ve Zarrab'ın çalışanı Abdullah Happani olarak ifade edildi.

Eski Başsavcı Bharara’nın yerine New York Güney Başsavcılığına vekaleten bakan Joon H. Kim tarafından hazırlanan son iddianamede Çağlayan ve Aslan yaptırımların ihlali için komplo ve işbirliği yapmakla suçlanıyor.

Hükümet kanadından eski Bakan Çağlayan’a yönelik açıklamalar dikkat çekerken TBMM Adalet Komisyonu Üyesi ve Muğla Milletvekili Ömer Süha Aldan, ABD’de tutuklu Rıza Zarrab'ın yargılandığı davada eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayanın sanık olmasını, “Bir fırtına öncesindeki ön gösterge olarak görüyorum” diye değerlendirdi. Ekim ayında görülecek Rıza Zarrab davasına dikkat çeken Aldan,” Bize gelen bilgiler, Rıza Zarrab’ın itirafta bulunacağı şeklinde” dedi. Açıklamayacağını söylediği bazı bilgiler olduğunu söyleyen Aldan, Halk Bankası’nın bazı kayıtlarının FBI elinde olduğuna yönelik gelen bilgiler olduğu iddiasında bulundu

Aldan, Çağlayan’ın tutuklanma gerekçesiyle ifade vermeye gitmeyeceğini belirtirken, “Belki de itirafçı olacak bizler neler olup bittiğini öğrenmiş olacağız. Gitmeyecektir hakkında tutuklama kararı çıkarılacaktır. Türkiye de bakanlık yapmış birinin yolsuzlukla yargılanması uluslararası Türkiye’nin imajını zedeleyecektir” açıklamasını yaptı.

Meclis Adalet Komisyonu Üyesi CHP’li Aldan’ın T24’e değerlendirmeleri şöyle.

“Zarrab itirafta bulunacak”

Zafer Çağlayan’ın da soruşturmaya dahil edilmesini bir fırtına öncesinin ön göstergesi olarak görüyorum. Ekim ayında Rıza Zarrab’ı davası görülecek ve bize gelen bilgilerde; Zarrab’ın itirafta bulunacağı şeklinde. Muhtemeldir, toplanan kanıtlarla böyle bir sonuca ulaşılacak bu bir anlamda önemli bir sinyal. Türkiye Cumhuriyeti Adalet ve Kalkınma Partisi çoğunluğu kendi yargılamayı yapabilecek bir yürekliliği gösterseydi, yani bu dört bakanın Yüce Divanda yargılanma yolu açılsaydı bugün uluslararası anlamda böyle bir davanın muhatabı Türkiye olmayacaktı. Ama Türkiye kendi için de bu iddiaları örtbas ederek yani AKP çoğunluğu örtbas ederek bir anlamda kurumsal anlamda Türkiye’nin imajını zedelemiş oldu. Keşke ülkemizde böyle yolsuzluk iddialarıyla ilişkin olarak, biz gereken refleksi gösterseydik ama bunu yapamadık.

“FBI, Zarrab’ın internet ve telefon ortamında çalışmalar yapmıştı”

Bana gelen özel bilgilerde, Rıza Zarrab’ın Ekim ayındaki duruşmasında önemli açıklamaları olacaktır. Bunun ipucu da şu, geçtiğimiz mart veya nisan ayında aldığımız bilgiye göre, Amerika yetkililer, FBI, Rıza Zarrab’ın internet ve gerek telefon ortamında çalışmalar yapmıştı. Zarrab’ın, internet yazışmalarını ele geçirmişlerdir. Rıza Zarrab, bu deliller yasa dışı olduğunu belirterek itiraz etti, ama Mart ayındaki mahkemesinde hakime iddialardan vazgeçtiğini açıkladı.

“Demek ki Amerika’nın elinde önemli kanıtlar var”

Benim hakkımdaki internet delilleri kullanabilirsiniz dedi. Bu birinci ipucuydu, ikinci ipucu ise şudur; Zarrab’ın kardeşi hakkında sanırım bir dava var. Onun için duruşma ertelenmişti. Son olarak da Zafer Çağlayan ve diğerleri hakkında Halkbankası eski genel müdürü ve yardımcılarına kadar götürülmesi şunu gösteriyor demek ki Amerika’nın elinde önemli kanıtlar var. Bu konu da benimde özel bilgim var onu burada açıklamayacağım, Halkbankasının bazı kayıtlarının FBI elinde olduğu haberi bana geldi. Şöyle bir söylem vardır, eğer kendi kapının önünü süpürmezsen yada bundan kaçınırsan başkası gelir senin kapının önünü süpürür. Zafer Çağlayan ifade vermeye gitmeyecek giderse tutuklanacak, kırk elli yıl ceza alacaktır. Belki de itirafçı olacak bizler neler olup bittiğini öğrenmiş olacağız. Gitmeyecektir hakkında tutuklama kararı çıkarılacaktır. Türkiye de bakanlık yapmış birinin yolsuzlukla yargılanması uluslararası Türkiye’nin imajını zedeleyecektir.

TBMM’de soruşturma komisyonu kurulmuştu

TBMM’de 4 bakanla ilgili kurulan Soruşturma Komisyonu’nda Ekonomi eski bakanı Zafer Çağlayan’la ilgili iddialar şöyle yer almıştı:

Ekonomi Eski Bakanı Mersin Milletvekili Mehmet Zafer ÇAĞLAYAN hakkında:

A) İDDİA

Rıza SARRAF’tan sağlanan, miktar ve değeri tespit edilemeyen bazı maddi menfaatler karşılığında;

a) Bu şahsın İran'a altın ihracatı yapması işlerinde imtiyaz sağladığı,

b) Gana'dan kaçak yollarla yurda sokulmak istendiği iddia edilen 1,5 ton altınla ilgili adli ve idari soruşturmaları engelleyerek, altının Dubai'ye çıkışını sağlamaya çalıştığı, iddia edilmiştir.

Yukarıda sayılan ve Ekonomi eski Bakanı Mersin Milletvekili Mehmet Zafer ÇAĞLAYAN tarafından işlendiği iddia edilen eylemler, 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu'na muhalefet, 5237 sayılı TCK’nın 204. (Resmî belgede sahtecilik) ve 252. (Rüşvet) maddelerine tekabül ettiğinden, bu iddiaların gerçekliğinin araştırılması ve soruşturulması gereği ortaya çıkmıştır.

AKP Çağlayan oylamasında en az 38 fire vermişti

TBMM Genel Kurulu’nda 20 Ocak 2015 tarihinde yapılan 4 bakanla ilgili Yüce Divan oylamasında AKP, en az 38 fire vermişti. AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal da Meclis'te gazetecilere "38 fire görünüyor" demişti.

t24
ETİKETLER
Ömer süha aldanreza zarrab zafer ağlayan dava süleyman aslan

CHP'li Sağlar, Başbakan Yıldırım'a sordu: Zafer Çağlayan, Zarrab'dan 32 milyon Euro rüşvet aldı mı?
19 Ağustos 2017



Fikri Sağlar, Der Spiegel Dergisi’nde yayımlanan Reza Zarrab dosyasını TBMM gündemine taşıdı

CHP Mersin Milletvekili Fikri Sağlar, Almanya’da piyasaya çıkan Der Spiegel Dergisi’nin bu ay ki sayısında “Midas operasyonu” başlığı altında yayınlanan Reza Zarrab dosyasını TBMM gündemine taşıdı. New York’taki davanın hazırlığından bahseden derginin ‘Zarrab'ın, en çok rüşveti Zafer Çağlayan'ın 32 milyon Euro ile aldığını, Muammer Güler’e ise hizmetleri karşılığında 6 milyon dolar “ ödendiğine ilişkin iddialarına yer veren Sağlar, “Bu iddialar kamu vicdanını derinden yaralamaktadır. Hükumetin ivedilikle bu iddialara yanıt vermesi beklenmektedir” dedi.

“Başbakan'a soruyorum; Hayırsever iş adamı derken, bakanlarınıza verildiği iddia edilen rüşveti mi kastetmiştiniz? Yoksa TÜRGEV’e yapıldığı iddia edilen yardımları mı” diye soran Fikri Sağlar’ın Başbakan Binali Yıldırım’a hitaben verdiği soru önergesi şöyle:

“Almanya’da piyasaya çıkan Der Spiegel Dergisi’nin bu ayki sayısında ‘Midas operasyonu’ başlığı altında Reza Zarrab dosyasına yer verilmiştir. New York’taki davanın hazırlığından bahseden dergi, alt başlıkta ‘altın kaçakçılığı, kara para aklama ve Türk hükümetinin dava konusu’ oluşuna yer vermiştir.

Der Spiegel dergisi bu dava ile ilgili olarak kimlerin endişelenmesi gerektiği konusunda örnek olarak İran İslam Cumhuriyeti eski Cumhurbaşkanı Ahmadinejad, “büyük bir Türk bankasının eski müdürlerinden” Süleyman Aslan ve “belki de” diyerek Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın adını öne sürmektedir.

Birçok ayrıntının tablolar ve şemalarla aktarıldığı haberde, iddianamede yer aldığı öne sürülen bilgilere de ayrıntılı yer verilmiştir. İddianamede; Türk bürokrasisinde dağıtılan rüşvetlerin excel tablolar halinde yer aldığını açıklayan Der Spiegel, en çok rüşveti Zafer Çağlayan’ın 32 milyon avro ile aldığını, Muammer Güler’e ise hizmetleri karşılığında 6 milyon dolar “ödendiğini” öne sürmektedir.

İktidar sahiplerinin; kamuoyu vicdanını yaralayan bu iddialar hakkında ivedilikle açıklama yapması gerekmektedir.

Der Spiegel’in iddiaları hakkında ne düşünüyorsunuz?

Hayırsever işadamı derken, bakanlarınıza verildiği iddia edilen rüşveti mi kastetmiştiniz? Yoksa TÜRGEV’e yapıldığı iddia edilen yardımları mı?

Altın kaçakçılığı, kara para aklama gibi yüz kızartıcı bir davada Türkiye’nin adı neden geçmektedir?

Türkiye’de örtbas edilen 17-25 Aralık Yolsuzluk Operasyonunun, Amerika’da dillendirilmesi sizi korkutuyor mu?”

T24
ETİKETLER
fikri sağlar zafer çağlayan der spiegel reza zarrab

Zarrab davasının hakimi: Siyasi baskıdan kaygılıyım
17 Ağustos 2017



Hakim Berman, Zarrab davasında siyasilerin araya girmesinden endişeli

ABD’de tutuklu yargılanan Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla’nın kefaletle serbest bırakılma talebini reddeden Hakim Richard Berman, mahkemeye yapılan siyasi baskıdan kaygılı ve rahatsız olduğunu söyledi.

Berman, Atilla’nın iki milyon dolarlık teminat karşılığında kefaletle serbest bırakılıp tutuksuz yargılanma talebini, tarafları dinledikten sonra dün reddetmişti. Berman, Atilla’nın kefaletiyle ilgili verdiği karar sonrasında yaptığı açıklamada, Reza Zarrab davasında siyasilerin araya girmesinden duyduğu endişe ve rahatsızlığı dile getirdi.

Amerika’nın Sesi'nin haberine göre Berman, Türk ve ABD hükümetlerinin Zarrab ve Atilla’nın yargılanmadan Türkiye’ye iadesi için mahkeme dışında çeşitli girişimlerde bulunduğunu belirterek, mahkeme dışında gelişen bu girişimlerden kaygı duyup, rahatsız olduğunu söyledi.

Ne olmuştu?

New York Güney Bölgesi Federal Mahkemesi’nde, Atilla’nın kefaletle serbest bırakılmasıyla ilgili yapılan duruşmada savcılık daha önce yazılı olarak yaptığı itirazında dile getirdiği dört ayrı maddeyi sözlü olarak hakime anlatmıştı.

Savcılık, Atilla’nın çok ciddi bir kaçma riski olduğu, kaçması halinde Türkiye’den geri iadesinin mümkün olamayacağı ve suçlandığı iddiaların getireceği müeyyidelerin ağır hapis cezaları olduğu gerekçe göstererek kefaletle serbest bırakılmasına itiraz etti.

Atilla’nın avukatları da daha önce dilekçeyle belirttikleri kefalet taleplerini dile getirdi. Savunma ekibi, Atilla’nın Türk polisi tarafından hazırlanan 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet fezlekesinde adının bile geçmediğini belirterek savcılığın itirazında yer alan suçlamalara karşı çıktı. Yaklaşık bir saat süren duruşmada hakim Berman savcılığın iddialarını kabul edip, Atilla’nın tutuklu olarak yargılanmasına ve kefaletle serbest kalması talebinin kabul edilmemesine hükmetti.

"Türk hükümet yetkilileriyle görüşmedik"

Berman, Atilla’nın kefaletiyle ilgili kararı sonrasında Zarrab davasında siyasilerin araya girmesinden duyduğu endişe ve rahatsızlığı dile getirince, Atilla’nın avukatı Cathy Fleming buna itiraz etti. Fleming, “Biz bu tür girişimlerde bulunmadık. Türk hükümet yetkilileriyle görüşmedik. Biz bu tür girişimlerin bir parçası olmadık” dedi

T24
ETİKETLER
reza zarrab halkbank türkiye abd hakan atilla richard berman cathy fleming

Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Atilla, Rıza Sarraf soruşturması kapsamında ABD'de tutuklandı
28 Mart 2017



Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla, Rıza Sarraf soruşturması kapsamında New York JFK havaalanında gözaltına alındı. İran'a yönelik uygulanan yaptırımları ihlal etmekle suçlanan Atilla tutuklandı.

Halkbank'ın Uluslararası Bankacılıktan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla, ABD New York’ta bulunan John Kennedy Havalimanı’nda gözaltına alındı. Bloomberg, Atilla’nın İran'a yönelik uygulanan yaptırımları ihlal etmekle suçlanan Rıza Sarraf ile aynı davadan dolayı gözaltına alındığı bildirdi. Hürriyet'in New York Temsilcisi Razi Canikligil, Atilla'nın tutuklandığını ve Sarraf ile aynı cezaevine konulduğunu bildirdi.

New Yok Federal Mahkemesi'ne yapılan şikayete göre Atilla'nın, sahte faturalarla bu ambargonun delinmesinde rol oynadığı iddia ediliyor.

ABD, Rıza Sarraf 'ın söz konusu işlemler için Halkbank'ın üst düzey yöneticilerine ve bazı hükümet görevlilerine milyonlarca dolar rüşfet verdiğine dair kanıtları bulunduğunu açıkladı.

22 Mart 2016'dan beri tutuklu olan İran asıllı iş adamı Rıza Sarraf , hem Türkiye'de hem de Birleşik Arap Emirlikleri'nde yönettiği şirketler ağıyla İran yaptırımlarının etrafından dolaşmakla suçlanıyor.

Sarraf 'ın yaptırımları ihlal etmek için kullandığı şirketlerden birisinin ise Türkiye'de faaliyet gösteren Royal Holding AŞ olduğu iddia ediliyor.

ABD'li savcılar, Sarraf ve hakkında tutuklama kararı çıkarılan iki kişinin 2010 - 2015 döneminde aralarında Bank Mellat'ın da bulunduğu büyük İranlı şirketlere finansman sağladığını söylüyor.

Hürriyet Temilcisi: Atilla, Sarraf ile aynı cezaevine konuldu

Hürriyet'in New York Temsilcisi Razi Canikligil, Atilla'nın 23 Mart'ta gözaltına alındığını ve bugün tutuklanarak Rıza Sarraf ile aynı cezaevine konulduğunu bildirdi.

REUTERS GÖZALTININ SEBEBİNİ YAZDI
Reuters haber ajansı Atilla’nın Amerika’nın İran’a karşı uyguladığı ambargoları kendi bankası aracılığı ile delmekle itham edildiği gerekçesiyle gözaltına alındığını bildirdi.
[Haber görseli]

Mehmet Hakan Atilla kimdir?

Uluslararası Bankacılık 1970 yılında Ankara’da doğdu. Gazi Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü’nden mezun oldu. Meslek hayatına 1995 yılında T. Halk Bankası A.Ş.’de Araştırma Geliştirme ve Planlama Müdürlüğü’nde Uzman Yardımcısı olarak başladı. Bankacılık Kartları ve Nakit Yönetimi Müdürlükleri’nde Uzman olarak görev aldıktan sonra Stratejik Planlama Daire Başkanlığı’nda Yönetmen ve Bölüm Müdürlüğü görevlerinde bulundu. 22.06.2007-11.11.2011 tarihleri arasında Finansal Kurumlar ve Yatırımcı İlişkileri Daire Başkanı olarak görev yapan Atilla, 11.11.2011 tarihinden itibaren Uluslararası Bankacılık’tan sorumlu Genel Müdür Yardımcılığı görevini yürütüyor.

Cumhuriyet

Bloomberg: Halkbank Yardımcı Ceo'su ABD'de Zarrab'a ajanlıktan tutuklandı
28-03-2017



Bloomberg Türkiye şefi Benjamin Harvey, Halkbank Yardımcı Ceo'su ABD'de Zarrab'a ajanlıktan tutuklandığını bildirdi.

Bloomberg Türkiye masası şefi Benjamin Harvey, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, Halkbank Yardımcı Ceo'su Mehmet Atakan Atilla'nın ABD'deki JFK Havaalanı'nda Reza Zarrab'a ajanlık suçlamasıyla tutuklandığını duyurdu.
İlerihaber

Sabahattin Önkibar: ABD’den Tayyip Erdoğan için tutuklama kararı
30 Mar, 2017



Aydınlık gazetesi yazarı Sabahattin Önkibar, “ABD’den Tayyip Erdoğan için tutuklama kararı” başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla’nın ABD’de tutuklanmasına değinen Önkibar, “Tutuklama ile sadece Halkbank’ın değil, Türk bankacılık sisteminin başı derde girebilir” ifadelerini kullandı.
Önkibar’ın yazısı şu şekilde:

Adı: Mehmet Hakan Atilla.

Halkbank’ın uluslararası bankacılıktan sorumlu genel müdür yardımcısı.
Zarrab davasından Newyork’da tutuklanıp hapse atıldı! Bu hadise Türkiye için çok kötü bir gelişme zira Mehmet Hakan Atilla Zarrab gibi işadamı değil, devlet görevlisi.

Tutuklama ile sadece Halkbank’ın değil, Türk bankacılık sisteminin başı derde girebilir. Dahası, Varlık Fonu olayı çökebilir zira Halkbank var orada.

En önemlisi Halkbank’a verilen siyasi emir bağlamında ilgili bakan ve hatta dönemin Başbakanı olan Tayyip Erdoğan için tutuklama kararı verilebilir diyenler var.
ulusalkanal.com.tr

Erdoğan’ı yakacak Rıza Sarraf itirafı
31 Mar, 2017

Cem Küçük, Erdoğan ve AKP’nin başından bu yanda inkar ettikleri Reza Zarrab ilişkileri hakkında çarpıcı itiraflarda bulundu.REDAKTİF / “Reza Zarrab hükümetimizin bir adamı. Milli bir adamdır. Tayyip Erdoğan’ın talimatı ile iş yapmıştır.”

Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla’nın ABD’de tutuklanması hakkında konuşan yandaş gazeteci Cem Küçük, Erdoğan ve AKP’nin başından bu yanda inkar ettikleri Reza Zarrab ilişkileri hakkında çarpıcı itiraflarda bulundu.

Planlar içinde bir plan vardır, ABD’den gelen bir emir vardır!
Atilla’nın 17-25 Aralık operasyonunun ardından 7 kez ABD’ye gittiğini ancak hiç birinde işlem yapılmadığını söyleyen Küçük, tutuklama kararının ABD’nin Türkiye’ye yönelik bir operasyonu olduğunu söyledi.

THY’yi övmek isterken çarpık düzeni ifşa etti!

Trump’ın da AKP’nin beklediği gibi çıkmadığını söyleyen Küçük, Zarrab’ın tutuklanmasının Erdoğan’ı yargı karşısına çıkarma operasyonunun bir parçası olduğunu ve Halkbank’ın Eski Genel Müdürü Süleyman Arslan’ın evinden çıkan paraların da FETÖ’cü polisler tarafından konulduğunu söyledi.
Küçük, ‘O zaman para neden Süleyman Arslan’a faizi ile geri ödendi’ sorusu karşısında ise ‘Onu kendisine sorun’ diyerek açıklama yapamadı.

“ZARRAB HÜKÜMETİN ADAMI, ERDOĞAN GÖREV VERDİ”

Erdoğan’ın Reza Zarrab ABD’de tutuklandığı dönem yaptığı “Bu konu aslında ülkemizi ilgilendiren bir konu olmadığı gibi gerekçesini görmeden bir değerlendirme yapmayı doğru bulmuyorum” ve dönemin AKP Sözcüsü Ömer Çelik’in “Amerika’daki bir savcının tasarrufu. Bu olaydan Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nın ya da AK Parti’nin herhangi bir şekilde yan yana anılması dahi söz konusu olamaz” şeklindeki açıklamalarına rağmen, Zarrab’ın AKP Hükümetinin adamı olduğunu ve Erdoğan’ın verdiği göreve İran’a uygulanan ambargoyu delecek bir organizasyon kurarak Halkbank’a ve Türkiye’ye milyonlarca dolar kazandırdığını söyledi.

4 ESKİ BAKANI UYARDI: GİTMEYİN SİZİ DE TUTUKLARLAR

Bir yandan ‘Erdoğan’ı yargılamak istiyorlar’ diyen Küçük’ün diğer yandan da Erdoğan ve dönemin bakanlarının uluslarası mahkemelerde yargılanmaları yol açabilecek böyle bir suçu açıkça itiraf eden Küçük, haklarında yolsuzluk iddias olan 4 eski bakanı da “ABD’ye sakın gitmeyin, sizi de tutuklarlar” diye uyardı.
İlkkurşun

Michael Rubin'den 'Bilal Erdoğan tutuklanacak' iması
02.04.2017

15 Temmuz darbesini önceden yazan ABD'li neo-con yazar Michael Rubin'in Twitter hesabından yaptığı son 'Bilal Erdoğan' paylaşımı tartışma yarattı.

Eski ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) yetkilisi Michael Rubin sosyal medya platformu Twitter üzerinden yaptığı paylaşımda, "1. Reza Sarraf 2. Mehmet Hakan Atilla 3. Bilal Erdoğan" ifadelerini kullandı.
Rubin'in paylaşımında ismini saydığı 3 kişiden Reza Sarraf ve Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla'nın ABD'de tutuklanmaları, akıllara 'Bilal Erdoğan'a yönelik bir hamle mi geliyor?' sorusunu getirdi.
Sputnik

Saygı Öztürk: Kapanan 17 Aralık dosyasında isimleri bulunanlar, artık tehlikenin farkında
02/04/2017

17 Aralık dosyasında ‘rüşvet almakla’ suçlanan ünlü isimlerden biri, prostat ameliyatı olmuştu. Kontrolden geçmek amacıyla ABD’ye gitmek için hazırlık yapıyordu. Ancak bankacı Atilla’nın tutuklanması gidecek olanların yolunu kapattı. O eski bakan da “Ne olur ne olmaz” deyip ABD’ye gitmekten vazgeçti.

17 Aralık soruşturmasında isimleri bulunan ÜÇ bakan istifa ettirilmişti. Bunların Yüce Divan’a sevk edilmesi de AKP oylarıyla önlenmişti. Diğer şüpheliler için dosya kapatılırken, eski bakanlar için de Yüce Divan’a sevk edilmemeleri kararı çıktığı için onlar açısından da bir sorun kalmamıştı.

Kapanan o dosyalarda isimleri bulunanlar, artık tehlikenin farkında… Onlar için artık ABD defteri tamamen kapanmış durumda… Hatta Interpol aracılığıyla haklarında yakalama ve iade amacıyla tutuklama kararı çıkarılırsa bu da sürpriz sayılmaz. Siz en iyisi güzel yurdumuzun dışına çıkmayın…

Yazının devamı için: http://www.sozcu.com.tr/2017/yazarlar/saygi-ozturk/yakalanmadan-once-mi-yakalanmadan-sonra-mi-1769791/

Ali Babacan’ın adı Reza Zarrab davasına girdi
11 Ağustos 2017



ABD'de Reza Zarrab davasında tutuklu olarak yargılanan Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla'nın kefalet talebi başvurusuna başsavcılığın itirazında önemli bir ayrıntı daha ortaya çıktı.

ABD'de Reza Zarrab davasında tutuklu olarak yargılanan Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla'nın kefalet talebi başvurusuna başsavcılığın itirazında önemli bir ayrıntı daha ortaya çıktı. Başsavcılık eski Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ın, 2012 yılında Mecliste yaptığı bir konuşmayı delil olarak sundu.
Reza Zarrab davasında tutuklu olarak yargılanan Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla'nın, New York Güney Bölgesi Federal Mahkemesi'nde, 7 Eylül'de yapılacak kefalet duruşması öncesinde başsavcılık kefalet talebine itiraz etti.
Hakan Atilla 'Jet sosyete' değilim diyerek kefalet başvurusunda bulundu
Savcılığın Atilla'nın kefalet talebinin kabul edilmemesi için hazırladığı dosyada, işlenen suçların sıralandığı bölümde dikkat çeken bir ayrıntı vardı.
Eski Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ın, 2012 yılında mecliste yapılan bütçe görüşmelerinde ani şekilde artan altın ihracatıyla ilgili açıklamaları, New York Güney Bölgesi Savcılığı tarafından, Atilla'nın aleyhinde delil olarak kullanıldı.

‘BABACAN DA KABUL ETTİ‘

Can Kamiloğlu’nun Amerika’nın Sesi’ndeki haberine göre; Savcılığın Babacan'ın açıklamalarına atıfta bulunduğu bölümde, hükümetin en üst düzeydeki yetkililerinin de bu durumdan haberi olduğu belirtildi.
Dosyada, ”İddianamede yer alan suçların işlendiği zamanlarda Atilla, Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı olarak görev yapıyordu. Atilla'nın bu entrikadaki rolü öncelikle Halkbank’ı başkalarıyla birlikte kullanıp, Sarraf'ın ABD yaptırımlarını ihlal ederek İran'a, altın ve para gönderilmesini gizlemekti. Atilla, bu gönderileri gizleme çabaları dışında Sarraf’ın gerçekleştirdiği işlemlerinin insani amaçlı olduğunu, Halkbank'ın bu şekilde yaptırımlardan muaf tutulacağını gösteren yanlış belgeler yaratıyor ve bunları işlemlerde kullanıyordu. O zaman Türk Başbakan Yardımcısı Ali Babacan tarafından da kabul edildiği gibi, İran'dan alınan petrol karşılığında Türkiye’den altın nakli yapılıyordu. İran’ın ABD ve uluslararası yaptırımlara tabi petrol satışlarından elde ettiği geliri telafi edebilmesi için kullanılan bir yöntemdi” dendi.

BABACAN: İRAN’A ALTIN İHRACATI DOĞALGAZ İÇİN ÖDEDEĞİMİZ KARŞILIK

O dönemde aniden yükselen altın ihracatı ve Babacan'ın bu konudaki açıklamalarıyla ilgili olarak 29 Kasım 2012 tarihinde CNN'in yaptığı haber delil olarak sunuldu.
Altın ihracatında patlama yaşanması üzerine eski Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, 2012 yılının Kasım ayında TBMM'de konuyla ilgili açıklama yapmıştı.
Babacan, Türkiye’nin İran'dan satın aldığı doğalgazın parasını Türk lirası olarak ödediğini belirtmişti. Babacan, uygulanan yaptırımlar nedeniyle parayı döviz olarak ülkeye götüremeyen İran'ın piyasadan altın aldığını açıklamıştı. Babacan, “İran’a altın ihracatı, doğalgaz için ödediğimiz karşılık“ diye konuşmuştu.

Etiketler:
Reza Zarrab davası Ali Babacan Reza Zarrab Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla kefalet talebi eski Başbakan Yardımcısı Ali Babacan

Kaynak: Patronlar Dünyası

"Reza Zarrab kendini kurtarmak için itirafçı olursa ne kadar beyefendinin ailesinin canının yanacağını biliyorlar"
06 Kasım 2017



HDP Sözcüsü Ayhan Bilgen, siyasi iktidarın Türkiye’yi rehine durumuna düşürdüğünü ifade ederek, “Reza Zarrab’ı kurtarmak istiyorlar. Çünkü korkuyorlar. Zarrab konuşursa her şeyin karışacağını biliyorlar” dedi.

Türkiye'de bir erken seçim olması durumunda bugünden ortaya çıkacak iradenin önemli olduğunu belirten Bilgen, “Yerel seçimler genel seçimlerden önce yapılırsa emin olun ki yerel seçimlerde vereceğimiz sınav Türkiye’de başkanlık sınavının nereye varacağını, kiminle yürüyeceğini, yeni alternatiflerin inşa edilip edilmeyeceğini ortaya koyacak” diye konuştu.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) İzmir İl Örgütü 2’nci Olağan Kongresi’nde konuşan Bilgen, 7 Haziran süreci ve öncesinde yaşananlara değindi.

"Katliamı önleme iradesi sergilenmemiş”

Bilgen, “5 Haziran’da çok net biçimde ortaya çıktığı üzere mitingimiz göz yumularak bile bile bombalandı. O bombalama eylemine katılanların çok yakın akrabaları Suruç'ta da ortaya çıktı. Gençlerin dayanışma için ortaya koyduğu duyarlılık tahammülsüzlük ile karşılandı” diye konuştu.

Sonrasında Ankara'da Gar Meydanı’nda barış isteyenlerin hedef alındığını hatırlatan Bilgen, “Bugün ortaya çıkıyor ki o katliamı yapanların her birinin telefonu aylarca dinlenmiş. İzlenmişler. Ama o katliamı önleme iradesi sergilenmemiş” ifadelerini kullandı.

"Filmin sonuna geldik"

"Eğer hedefiniz büyükse yükünüz ağır olur” diyen Bilgen, şöyle devam etti:

“Yükünüz ağır ise elbette ödeyeceğiniz bedel biraz daha ağır olur. Umutluyum, filmin sonuna geldik. Bizi, insan hakları savunucuları, gazetecileri akademisyenleri, eş başkanları, belediye başkanlarını rehine gibi görenler, rehine muamelesi yapanlar, kendi ülkesinin insanını Avrupa ile pazarlık haline getirmek isteyenler aslında kendileri rehine durumuna düştüler."

"Türkiye rehine durumuna düştü"

Siyasi iktidarın politikaları nedeniyle Türkiye’nin rehine durumuna düştüğünü belirten Bilgen, şunları söyledi:

“Türkiye’yi Amerika ziyaretinde Fethullah Gülen’i istiyor gibi gösterenler şimdilerde öğreniyoruz ki Reza Zarrab’ı kurtarmak istiyorlar. Çünkü korkuyorlar. Reza Zarrab konuşursa her şeyin karışacağını biliyorlar. Reza Zarrab kendini kurtarmak için itirafçı olursa ne kadar beyefendinin ailesinin canının yanacağını biliyorlar. Bu nedenle rehine durumuna düşen Türkiye'yi kurtarmak zorundayız."

T24
ETİKETLER
reza zarrab ayhan bilgen hdp fethullah gülen abd türkiye erken seçim

Halkbank yöneticisi Atilla'nın talebine 'gerçekçi olmadığı' gerekçesiyle ret
07.11.2017



ABD’nin İran’a uyguladığı ambargoyu delme, bankacılık sahtekarlığı, kara para aklama, ABD yasalarını delmek için işbirliği yapıp komplo kurma, bankacılık sahtekarlığı ve kara para aklama suçlamaları ile New York’ta tutuklu olarak yargılanan Halkbank yöneticisi Mehmet Hakan Atilla bugün yeniden karşısına çıktı.

Rıza Sarraf'ın da tutuklu yargılandığı davaya bakan Yargıç Richard Berman, Atilla’nın avukatlarının, jürili duruşmaların başlayacağı 27 Kasım’dan ileri bir tarihe alınması talebini reddetti. Berman, kararına ilişkin yaptığı açıklamada, "Jüri seçimine iki hafta, yargılamanın başlamasına üç hafta kala, tarihi değiştirme talebi gerçekçi değil. Dava 27 Kasım’da asıldan görülmeye başlanacak" dedi.

'TANIK OLMAYAK İSTEYENLER ABD'YE GELMEK İSTEMİYOR'

Yaklaşık iki saat süren duruşmada Atilla’nın avukatları, üzerinde gizlilik kararı bulunan belgelere ulaşamadıklarını, bunun da savunmalarının eksik kalmasına yol açtığını savundu ve gizlilik kararının kaldırılmasını istedi.

Atilla’nın savunma avukatları Victor J. Rocco ve Cathy Fleming, Türkiye’den Atilla adına tanıklık etmek isteyen kişiler bulunduğunu ancak bu kişilerin ABD’ye gelmek istemediklerini aktardı. Avukatlar, canlı video konferans yöntemi ile bu kişilerin dinlenmesi talebinde bulundu.

Yargıç Berman, bu durumun ne kadar gerçekçi olacağına ilişkin endişesi bulunduğunu, hem bu konuyu hem de gizlilik kararının kaldırılması yönündeki talebi gözden geçireceğini söyledi. Berman, kararı önümüzdeki günlerde açıklayacağını belirtti.
Sputnik

Washington Post yazarı: Erdoğan, Sarraf'ı kurtarmak için olağanüstü bir kampanya yürütüyor
13.10.2017

Washington Post yazarlarından David Ignatius, Cumhurbaşkanı Rece
_________________
Bir varmış bir yokmuş...


En son Alemdar tarafından Sal Ksm 28, 2017 10:30 pm tarihinde değiştirildi, toplam 6 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Prş Ksm 16, 2017 7:35 pm    Mesaj konusu: Amerika’daki dosyaya Erdoğan’ın ismini böyle koydular Alıntıyla Cevap Gönder

Zarrab meselesi kimin meselesi?
LEVENT GÜLTEKİN
26/11/2017



İktidar, yaptığı yanlışların, hataların neticesinde ortaya çıkan ağır faturalardan ve ülkenin gördüğü zararın sorumluluğundan kurtulmak için suçu ‘üst akıl’a atmayı bir alışkanlık haline getirdi.

Sonuçları itibariyle ülkeye zarar veren ne kadar yanlış işleri varsa hepsini getirip görünmez bir ele bağlıyorlar.

Zarrab davası da bunlardan biri.

Esasında Zarrab meselesi çok yazıldı, konuşuldu, tartışıldı.

Herkes ne olduğunu, nasıl ve niçin olduğunu biliyor.

Fakat iktidar öyle bir propaganda, öyle bir algı operasyonu yapıyor ki toplum bu propagandanın tesiri altında kalmaktan kurtulamıyor.

Sadece iktidar yanlıları değil, kimi muhalifler bile benzer bir algıya teslim oluyor.

Hatta işi öyle bir noktaya getirdiler ki ortalığa saçılmış onlarca yolsuzluk iddialarına inanmayı, Zarrab davasının ülkeye verdiği zarara dikkat çekip bunlardan dolayı iktidarı eleştirmeyi FETÖ’ye destek çıkmak olarak gösteriyorlar.

Bu algıya teslim olmamak, olayların iktidarın anlattığı gibi olmadığını göstermek adına bu tür konuları tekrar tekrar yazmak, konuşmak, olup biteni topluma anlatmak gerekiyor.

Nedir Zarrab meselesi? Niçin Türkiye’nin başını ağartacak bir faturayla karşı karşıya kaldık?

BM İran’a ambargo koydu.

Bunun üzerine Türkiye “Doğalgaz, petrol gibi ihtiyaçlarımızı İran’dan karşılıyoruz, o nedenle ayrıcalık istiyoruz” diye BM’den, ABD’den talepte bulundu.

Bu ihtiyaçları göz önünde tutan BM Türkiye’ye bazı ayrıcalıklar tanıdı.

Şöyle dedi: Tamam bazı ihtiyaçlarını İran’dan karşılıyorsun biliyoruz ama karşılığını parayla değil ancak gıda, ilaç gibi bazı temel ürünler vererek ödeyebilirsin.

Ambargo elbette yanlıştı, haksızdı.

Buna karşı duracak ne gücümüz var ne de etkimiz. “Hayır sizin ambargonuzu tanımıyoruz” demedik, diyemedik.

Diyemedik çünkü ülkeler dünyada gücü nispetinde söz sahibi olur, ona göre tutum ve politika belirler.

İktidar bundan dolayı sunulan şartları kabul etti.

Yani ambargoya uymayı, tanınan özel şartlar çerçevesinde de doğalgaz, petrol gibi ürünler alıp karşılığında da para değil mal vermeyi kabul etti.

Bir süre sonra Zarrab çıktı ortaya. Şark kurnazlığıyla İran’a mal veriyormuş gibi yapıp göstermelik altın ticaretiyle para verebileceğimizin yolunu gösterdi.

Bundan da hem kendine bir kazanç sağladı hem de kimi iktidar mensuplarına rüşvet dağıttı.

ABD, BM bu şark kurnazlığının farkına vardı ve Ankara’ya heyetler gönderdi.

Heyetler en az üç sefer geldi ve bu yapılan dolambaçlı işlerden haberdar olduklarını tüm bunların bir dava konusu olabileceğini söyledi iktidara.

Fakat iktidar tüm bu uyarıları dikkate almadı.

Sonuçta ortada bir BM kararı var. Yanlış, doğru. Bu kararı değiştiremediğine göre uymaktan başka seçeneğin de yok.

Bütün bunlara rağmen bu uyarıları dikkate almadılar çünkü ortada vazgeçilmeyecek değerde büyük kişisel çıkarları, kazançları vardı.

Yani aldıkları rüşvetlerin, elde ettikleri kolay paranın tadından vazgeçip ‘Ülkeye dava açılabilir’ uyarılarını görmezden geldiler.

Bu böyle devam etti.

Ve sonunda ABD Zarrab’ı gözaltına alıp “Benim bankacılık sistemimi kullanarak BM’nin kararlarını ihlal ettiniz” diyerek tutuklayarak davayı açtı.

Yani rüşvetten değil, kurnazlık yaparak ambargoyu delmekten ve delerken de ABD’nin bankacılık sistemini kullanmaktan.

Şimdi iktidarın bu yanlışlarından dolayı Türkiye ağır bir faturayla karşı karşıya.

Yanlış yaptıkları, kurnazlıkla bir kuralı dedikleri apaçık ortada. Üstelik bunu bir dava konusu olabileceğini bildikleri halde ülkenin başını belaya koymaktan çekinmediler.

Öyle anlattıkları gibi ülke yararı için değil, ceplerine koyacakları üç kuruş için ülkenin başını belaya soktular.

“Ülke yararı için değil” diyorum çünkü Türkiye İran’dan aldığı petrol ürünlerinin karşılığını zaten gıda, ilaç gibi ürünler vererek ödeyebilecek durumdaydı. Ama Zarrab’ın kurnazca önerisiyle dolambaçlı yollardan para vermeye kalktılar.

Esasında ülkenin aleyhine olan mal yerine para vermekti. Bu yolu tercih ettiler çünkü bu işlerden kendileri de komisyon alıyorlardı.

Şimdi kalkmışlar “Bu bir milli mesele, ona göre tavır alalım aman iktidarın yanında duralım” diye pişkinlikle hepimizi buna inanıp onların yanında durmaya zorluyorlar.

Utanmadan hepimizi bunun 17/25 Aralık yolsuzluk iddialarının ve 15 Temmuz darbesinin devamı olduğuna inandırmaya çalışıyorlar.

Zarrab davası 17/25 Aralık gibi ‘hesaplı bir saldırı’ olsa bile bütün bunlara kim zemin hazırladı?

O kozu ‘üst akıl’ın eline kim verdi?

ABD’den gelen heyetlerin “Bu işler dava konusu olabilir” uyarılarını dikkate almayanları nereye koyacağız?

Onlarca ses kaydı, onlarca iddia, onlarca görüntü…. hepsini olmamış mı kabul edeceğiz?

“Ama o dinlemeleri FETÖ yapmıştı. Dinleyen bunu, iktidarı ele geçirmek için bir fırsat olarak kullandı” diyorlar.

Tamam dinleyen kirliydi. Amacı da ahlaksızcaydı .

Peki dinlenen, o konuşmaları yapan, rüşvete bulaşan, BM’nin kararlarını delen, halkın, ülkenin başını belaya koyan, FETÖ’nün ya da arkasındaki ‘üst akıl’ın eline bu kozu vereneler çok mu temiz? Çok mu vatanperver?

Dinleyen kirli diye, o kayıtları kendi kirli hesabı için kullandı diye kamuoyuna mal olmuş o iddiaları görmezden mi geleceğiz?

Niye gıda, mal vermek gibi bir imkanımız varken para vermek işine bulaştınız?

BM’nin kurallarını niye deldiniz? Kuralları delmekten, bundan dolayı gelecek muhtemel cezadan korkmuyorduysanız şimdi “Ülkeye saldırı var” diye niye feveran ediyorsunuz?

“Hayır bu rüşvet iddialarının hepsi yalan, hepsi uydurma bizim hiçbir suçumuz yok” mu diyorsunuz?

O zaman o bakanlar niye istifa etti?

O ses kayıtlarını, o rüşvet görüntülerini ne yapacağız?

Diyelim ki dinleme işini ‘üst akıl’ organize etti.

Temiz olsaydınız, suça bulaşmamış olsaydınız, rüşvet almamış hatta konuşmasını da yapmamış olsaydınız dinlemelerden de bir şey çıkmazdı.

‘Üst akıl’ mı size Zarrab denen ne idüğü belirsiz bir kişinin peşine takılın ve koca bir ülkeyi onun kurnazlıklarına ortak edin dedi?

Her şey bu kadar apaçık ortadayken utanmadan “Ülkemize saldırı var” deyip suçu başkasının üstüne atıyorsunuz.

Daha önce de yazdım: Bu davadan çıkacak bir sonuçtan iktidar zarar görecek diye sevinmek, iktidardan kurtulacağız diye o davaya bel bağlamak hakikaten büyük akılsızlık.

Çünkü faturayı ülke olarak hepimiz ödeyeceğiz.

Bir ceza gelecekse bu, Türkiye’nin başını belaya koyan iktidara değil Türkiye’ye gelecek.

Dava günü yaklaştıkça, bankalara ceza gelecek söylentisi bile ekonomiyi derinden etkiliyor.

Döviz yükseliyor. Piyasalar daha da tedirgin.

Hem ülkenin başına bela açtılar hem de bunun milli bir mesele olduğunu ve iktidarın yanında durmamızı söylüyorlar.

İnsanda biraz utanma duygusu olur. Biraz mahcubiyet duyar.

Ama utanmak bir yana bir de üste çıkıp “Niye bizim başımızı belaya soktunuz?” diyenleri ‘üst aklın değirmenine su taşımak’la itham ediyorlar.

Olup biteni net bir şekilde halka anlatacak muhalefet, kendi hakkına, hukukuna, ülkesine sahip çıkacak bir toplum olmayınca iktidarlar elbette böyle pervasız olurlar.

Çünkü kendi hakkına, hukukuna, geleceğine sahip çıkmayan bir toplumun hakkına, hukukuna kimse sahip çıkmaz.

Hele kendi çıkarı için ülkeyi bile gözden çıkaran siyasetçiler hiç çıkmaz.
Diken

Sözcü yazarı: AKP iyi bir fırsatı kaçırdı, inanın bütün gücümüzle destek verir, arkasında dururduk
09 Aralık 2017



"ABD yargısı, Türkiye'de bizim bildiklerimizin çok az bir bölümünü biliyor"

Sözcü yazarı Emin Çölaşan, "AKP, Reza Zarrab'ın ABD'de yargılanmasını değerlendirdi. Çölaşan, "Keşke yılın ihracat rekortmeni hayırsever iş adamına (!) sahip çıkmasa, yaptıklarına göz yummasa ve Türkiye'de dibine kadar hesap vermesini sağlasaydı, inanın bütün gücümüzle destek verir, AKP'nin arkasında dururduk" ifadesini kullandı.

"İyi bir fırsatı kaçırdılar" diyen Çölaşan'ınn "Bu işin ardında başka şeyler var" başlğıyla (9 Aralık 2017) yayımlanan yazısı şöyle:

Sevgili okurlarım adını bile doğru dürüst bilmediğimiz bir şahsın ABD mahkemesinde yargılanması devam ediyor.
Rıza, Reza, Sarraf, Zarrab vesaire!..
Bu şahıs Türkiye'de çok önemli (!) olaylara imza attı ama ne yazık ki siyasi iktidarın koruması altında idi.
2013 yılında kısa süre tutuklu kaldıktan sonra salıverildi…
Kendisinden hesap sorulmadı…
Ve marifetlerini aynen sürdürdü!
“Marifet (!)” derken dünya çapında önemli işler yapıyor, İran'a uygulanan ABD ambargosunu
kendi cingöz kafasıyla bulduğu yöntemlerle deliyor, kedinin fareyle oynadığı gibi milyarlarca dolarla oynuyordu.
Türkiye'deki yaşamı derseniz, tek kelime ile muhteşemdi.
Krallar gibi yaşıyordu.

* * *

Hükümet üyesi bazı Bakan Bey'lere büyük rüşvetler verdiğini kendisi ABD mahkemesinde itiraf etmek zorunda kaldı.
Bunu Türkiye'de bizler de biliyorduk çünkü bazı kimselerle yaptığı telefon konuşmaları polis tarafından dinlenmiş ve her şey açığa çıkmıştı.
Ancak işin en önemli boyutu, bu skandalın peşinde ABD' de vardı…

* * *

Ve Rıza günün birinde durup dururken karısı Ebru Gündeş'i ve kızını da alıp ABD'ye gitti.
Onun gibi bir uyanığın böyle bir şey yapacağını, böyle bir hata işleyeceğini hiç kimse düşünemezdi ama oldu.
Tutuklanacağını bile bile gitti.
Bu gidişin arkasında başka şeyler var.
Ama ne?

* * *

Bu şahıs bu kadar saf mı, basireti mi bağlandı, kendisine büyü mü yapıldı, bazı bilinmeyen güçler tarafından hipnotize mi edildi, aklını peynir ekmekle mi yedi, kaldırımda yürürken kafasına inşaattan saksı mı düştü!..
Şakası bir yana, niçin gittiğinin açıklamasını kendisi dahil hiç kimse yapamıyor.
Ben ABD mahkemesinde onu sorgulayan savcı olsaydım, bunları da anlatmasını ısrarla, bastıra bastıra isterdim…
Çünkü o gidişin ardında Türkiye'de bizim hiç bilmediğimizbazı şeyler olması muhtemel…

* * *

Evet, bu şahsın macerası konusunda söylenecek çok söz var. İşin altında bazı derin ilişkiler olduğu kanısındayım.
Bu Rıza, Türkiye'de AKP iktidarının en muteber ve güvenilir adamlarından biriydi.
İktidar tarafından adeta koruma kalkanına alınmıştı. Ondan büyük övgülerle söz ediliyordu…
Hayırsever Rıza, sanatsever Rıza, yılların ihracat şampiyonu Rıza, yandaş medyanın bütün gücüyle savunduğu Rıza…
Bu övgüler sayesinde kısa bir tutukluluk yaşadı ve hemen tahliye edilmeyi başardı.

* * *

ABD'de tutuklandıktan sonra da bizim iktidar ona sahip çıkmayı sürdürdü…
Ne zaman ki itirafçı olduğu, ABD savcılığı ile uzlaşmaya vardığı,
bülbül gibi ötmeyi kabul ettiği ortaya çıktı, işte o zaman tu kaka ilan edildi.
Türk Hükümeti birkaç gün öncesine kadar kendisiyle ilgili olarak ABD makamlarına nota verip Rıza'nın akıbetini soruyordu!
Öteceği anlaşılınca bırakın nota vermeyi, neredeyse ana avrat sövmeye başladılar!
Hain ilan edildi.
Mal varlığına el konuldu.
Mal varlığına el konulması için ille de ABD'de yargılanması, bir sürü pisliğin ortaya çıkması mı gerekirdi?
Ötmeyi kabul etmese, itirafçı olmasa, aynı şey yine yapılacak mıydı!
Hayır!
Geçmiş olsun bayım, biraz geç kaldınız!

* * *

Sevgili okurlarım, bu gibi
olaylarda işin mutlaka bir püf noktası vardır.
Hırsızlar, namussuzlar, sahtekârlar vesaire, vurdukları paranın çok önemli miktarlarını yurt dışında istif ederler.
Parayı Türkiye'de tutarsanız günün birinde başınız derde girebilir.
Şimdi teknoloji gelişti…
Bankanıza talimat verir, bilgisayarın birkaç düğmesine basar ve bütün paranızı yurt dışına transfer edebilirsiniz.
Oralarda vergi cennetleri vardır.
Paranız güvence altındadır. El konulma riski sıfırdır… Herhangi bir riske girmiş olmazsınız.
Üstelik o bankalar, vurguncu açısından epeyce sağlamdır. Sızıntı vermezler.
Dolayısıyla, bu gibi sahtekârların Türkiye'deki bankalarda el koyduğunuz paraları, yurt dışındaki gizli hesaplarıyla kıyaslandığında belki yüzde biri, belki binde biridir.

* * *

Hiç kuşkum yok, Rıza ABD mahkemesinde yine bir sürü gerçeği gizliyor…
Çünkü ABD yargısı, Türkiye'de bizim bildiklerimizin çok az bir bölümünü biliyor.
Ya da bizim bildiklerimiz onları fazla ilgilendirmiyor.
Rüşvetler, dönen dümenler ve karşılığında Rıza'ya sağlanan maddi ve manevi kazançlar, Türkiye'nin soyulması…
Ve rüşvet aldığı açıkça ortaya çıkmış olan Bakan beyler,
banka genel müdürleri ve ötekiler…
Ayakkabı ve çikolata kutularına istiflenmiş rüşvet paraları, para sayma makineleri, evlerde ele geçen çelik kasalar…
AKP iktidarı keşke bu işleri ABD yargısına bırakmasaydı…
Keşke yılın ihracat rekortmeni hayırsever iş adamına (!) sahip çıkmasa, yaptıklarına göz yummasa ve Türkiye'de dibine kadar hesap vermesini sağlasaydı.
İnanın bütün gücümüzle destek verir, AKP'nin arkasında dururduk.
İyi bir fırsatı kaçırdılar.

T24
ETİKETLER
sözcü haber açıklama reza zarrab

Reza Zarrab için kulislerde neler konuşuluyor? ABD’ye gidişinde Metin Topuz’un rolü mü var?
Hülya Karabağlı
22 Kasım 2017



ABD'de Reza Zarrab davasını yakından takip eden New York Barosu avukatlarından Cahit Akbulut’un Reza Zarrab’ın savcılıkla iş birliği yapmış olma ihtimalinin kesinleştiği ve duruşmada olmayacağına ilişkin açıklaması gündeme damgasını vururken siyasi kulislerde dikkat çeken bilgiler dolaşıyor.

Zarrab davası iktidar ve muhalefet kulislerinde yakından izlenirken, Zarrab’ın itirafçı olmasının kesinleşmesi halinde ya çok bir az cezaya çarptırılacağı ya da serbest bırakılabileceği yorumları yapılıyor. Zarrab’ın FBI, Savcılık tarafından itirafının alınmasının serbest kalmasını mümkün kıldığı biçiminde yorumlanıyor.

“Parmak izinden yüzüne kadar her şeyi değişir”

Meclis kulislerinde yorumların ötesine geçmeyen Zarrab davasıyla ilgili İranlı iş adamının bundan sonra nasıl yaşayacağı da konuşuluyor. Zarrab’la ilgili şimdiden parmak izinden, plastik cerrahi ile yüzünün değiştirilmesine hatta yeni kimliğine kadar her şeyin düşünülmüş olabileceği de anlatılıyor.

Kulislerde, Zarrab’ın CIA ajanı olduğunu iddia edenler de var. Zarrab’ın ABD’ye başına bir şey gelmeden çıkabilmek için irtibat görevlisi olarak çalıştığı ABD’nin İstanbul Başkonsolosluğu’nda i 25 Eylül'de gözaltına alınan ve 4 Ekim'de 'casusluk' gerekçesiyle tutuklanan Metin Topuz'la irtibat kurduğu da kulislere düşen iddialar arasında bulunuyor.
CHP Eskişehir Milletvekili Cemal Okan Yüksel, bir kaç gün önce T24'e açık istihbaratta yayınlanan ve Reza Zarrab’ın itirafları olduğu iddia edilen açıklamalara dikkat çekmişti.
1. Reza Zarrab 248 isim verdi. İçlerinde bakanlar ve iş adamları da var. Emine ve Bilal Erdoğan'a yaptığı bağışları da anlatmış. ABD'ye 17 Aralık tanelerini avukatları verdi. ABD'ye gitmeseydi İran tarafından öldürülecekti! Anlaşmalı gitti.

2. Reza Zarrab "Ambargoyu 2005 yılında delmeye başladık, 2010 yılında Rusya'da bavullarla adamlarım para yakalattı, İran doğalgazı için ödenen parayı aklama ekibindeydim. Türkiye'de İran petrolünü aklayan bir ekip var" dedi.

3. Reza Zarrab: Rusya gümrük servisi yakalanan ekibimi ve paraları Türkiye'ye bildirdi. Bunun üzerine mali polis ve MASAK soruşturma başlattı. Polis takibini öğrenemedim ama MASAK raporundan haberim oldu

4. Reza Zarrab: İran’dan alınan doğalgaz parasını ambargo gereği Türkiye İran’a nakit vermeyecek. Türkiye'de bir bankaya yatıracaktı. Türkiye yaptığı ihracatın parasını buradan kesecekti. Halkbank belirlenen ilk bankaydı.

5. Reza Zarrab: Sonra Aktifbank ile çalışmaya başladık. Bizim sistemi ve Aktifbank'ı ABD tespit etti. Panikleyince AB bakanı E.BAĞIŞ ile görüşerek devreye girmesini talep ettim. Ofisine gidiş nedenim Aktifbank olayını çözmesi içindir.

6. Reza Zarrab: Tapelere yansıyan konuşma bana aittir. Elemanıma 500 bin dolar hazırlattım. Ortaköy AB ofisinde kendisiyle görüştüm. Konuyu çözeceğini söyledi

7. Reza Zarrab: Türkiye'de toplam 5 banka ile yoğun çalıştık.
- Halkbank, Aktifbank, Garanti, Kuveyt Türk, DenizBank
Naylon şirketler ve naylon fatura ile ihracat yapmış gibi gösterdik. Paralar valizlerle nakit olarak irana sokuldu.

8. Reza Zarrab: Seçim öncesi "Beyefendi" 4 milyar dolarlık ihracat talimatı verdi. Bizde altın işine o dönem ağırlık verdik. Tapelere yansıyan olay ve havalimanındaki uçak sorununu "Zafer abi" çözdü!

9. Reza Zarrab: Ben oranın doğalgaz paralarını aklamakla görevliydim petrolle ilgili kısımla ilgili bildiklerimi anlatmak istiyorum. Ambargo nedeniyle satılamayan petrol için aynı formül devreye sokuldu. Petrol işine Seyad Ali Ekber Mir Vekili bakıyordu.

10. Reza Zarrab: Petrol ambargosunu delen Mir Vekili Hakan Fidanın dostudur. Dolmabahçe de Fidan aracılığı ile Beyefendi ile görüştüğünü biliyorum. Aktifbank deşifre olunca araya "Beyefendi" girdi.

11. Reza Zarrab: İran petrolü H.Selcuk Şanlı'nın Umman'da kurduğu şirketlere ait tankerlere umman denizinde konuyor. Dünyaya "umman petrolü" diye satılıyordu. 2 milyon ton petrol 500 milyon dolara satılıyordu.

12. Reza Zarrab: Mir Vekili bana 100 milyon ton varil petrolü 500 milyar dolara sattığını söyledi. Ne kadarı Türkiye'ye verildi net bilemiyorum ama Yunanistan'a 7 milyar dolarlık sattığını ve parayı oradan çıkaracak banka bulamadığını bana demişti.

13. Reza Zarrab: Türkiye'de petrol için Halkbank kullanıldı ama bizim doğalgaz için olan hesapla onların petrol hesabı ayrıydı. İran’ın günlük petrol üretimi 3.5 milyon ton varildir. Türkiye'de ki alıcı firmaları bilmiyorum.

T24
ETİKETLER
reza zarrab tbmm itirafçı abd metin topuz

Devlet, Zarrab'ın hamisi mi oldu?..
Ahmet TAKAN
17 Kasım 2017



Türk askerinin başına çuval geçirdiler, esir ettiler... Kılları bile kıpırdamadı. "ABD'ye nota verecek misiniz" diye soranlarla "Ne notası. Müzik notası mı?" diye kafa yaptılar. Söz konusu Reza Zarrab olunca Amerika'ya nota verdik. Dışişleri Bakanlığı, ABD'de tutuklu yargılanan ancak avukatının "5 gündür haber alamıyoruz" dediği Reza Zarrab'ın peşine düştü.  Hariciyemizin badem bıyıklı yeni model monşerleri ABD'ye yazılı bir nota ile resmen "Zarrab nerede" diye sordu. Notada "Zarrab'ın can güvenliğinden endişe duyulduğu" ifade edilerek, nerede bulunduğu konusunda bilgi verilmesi istendi. Türk askeri, kafasında çuvalla esir edilirken, kimse "nerede" diye sormadı can güvenliklerinden de endişe edilmemişti. Rakka'dan ABD, PKK/YPG himayesinde çıkarılan IŞİD teröristlerini BBC'den öğrendiklerinde bile nota vermediler...

Devlet adabı!.. Devlet adabı!.. Devlet adabı!..

Devlet aklı!.. Devlet aklı!.. Devlet aklı!.. Yerlerinde yeller esiyor. Artık işin b..unu çıkardılar demek bile hafif kaldı!..

Başbakan Binali Yıldırım, ABD'den eli boş dönünce panik iyice arttı. Dışişlerine yeni başlayan 2 günlük meslek memurunun bile yazmayı reddedeceği yazılı nota ABD'ye gitti. Zokayı yuttular!.. Zarrab davası, olası ekonomik etkilerinin çok daha ötesinde sonuçlara yol açabilir. Haydut ABD, "Elimizde bu adama sahip çıktığınızın yazılı devlet belgesi var" diye uluslararası arenada Türkiye'yi çok daha zora sokacak tezgâhlar kurarsa ne yapacağız?.. Hesap kitap bilen var mı?.. Neyin tescil edildiğini düşünebilen veya düşünse bile söylemeye cesaret edebilen var mı?.. Zarrab'ın hamisi Türkiye Cumhuriyeti devleti!.. Öyle mi?

***

Reza Zarrab'ın itirafçı olduğu Ankara'da artık genel kabul oldu. Geçende yazmıştım; kulislerde itirafnameden pasajlar okunuyor diye... İsmini vermeyeceğim. Başkentte, dava ve öncesini çok yakından takip eden etkin bir isimle konuştum. Anlattıklarından ve değerlendirmelerinden kısa bir özet yapacağım; "ABD'de tutuklu bir çok vatandaşımız var kimsenin umurunda değil. Mesele artık çok farklı boyutlara ulaştı. Zarrab, anlaşarak gitti ve itirafçı oldu. Eylül ayında tam anlaştı, pazarlıklar yapıldı... Onun üzerine zaten Zafer Çağlayan davaya dahil edildi. Bu diğer bankalarla yapılan işlemlerin nasıl olduğunu da söyledi. Türkiye'deki 17 Aralık soruşturmasına konu dosyadaki iletişim orada da kullanılmış. Normal koşullarda ABD savcılığı onları elde etmediği için kullanamaz. Hukuken baktığınızda nasıl kullanıyor? Zarrab eğer itirafçı olarak söylediyse delildir bunlar. Böyle bir durum var. ABD savcılığının kendi elde etmediği deliller, Türkiye yetkilileri tarafından da resmen gönderilmeyen deliller değilse bu tapeler bunu nasıl kullanıyor? Zarrab bunları kabul etmiş demek ki, yani o atıfta bulundu. Olayı anlatırken ayrıntılarını nasıl yaptıklarını, ABD ambargosunu delerken, bankacılık sahtekarlık işlerini anlatırken bu iletişimleri anlattı. Dolayısıyla da bunlar delil olarak dosyaya girdi.

İddianamede.... adı geçiyor. Zarrab'ın ...... ile arasındaki konuşmalar, Habbani ile konuşmalar bütün bunlar iddianameye girmiş. Bankacılık sisteminin nasıl dolandırıldığı, ambargonun nasıl delindiğine ilişkin delili olarak koyuyor. Bu bilgiler bizde yok, ABD iddianamesinde var. Bu bilgileri kim verdi? O süreçte FBI bunları izlemediyse kim verdi? Sanıklar verdi. Zarrab anlaşmış.

Burada 6 Türk bankası var. Bunlar ambargoyu deldi diye çünkü orada EFT'ler de var. Sadece burada İran'a altın ticareti olayı değil, Dubai boyutu var. Bir sürü şey var. İran, Dubai, Çin boyutu var. Yurt dışındaki bankalardan gelen havaleler var.  .... üzerinden, diğer bankalar üzerinden, ambargoyu delmeye yönelik EFT'ler var..... Bankasına ceza gelmesi muhtemel. ABD ceza kesmemek için mutlaka Türkiye'den bir şeyler isteyecek. Bu normal. ABD bunun için kullanıyor bunu. ABD'nin 20-30 milyar dolar ile işi yok. ABD'nin bir amacı da siyaseten Türk hükümetini suçlamak. Bu işin devamında başka bir şey olacak. ABD diyor ki, 'bu delinen ambargo sonucunda elde edilen gelirler, paralar İran devrim muhafızlarının finansmanında kullanıldı.' İran devrim muhafızlarını da terörist olarak görüyor. Terörün finansmanına iş gider. İş gerçekten kritik.

"Yazıyı kaleme aldığım dakikalarda Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, her zamanki pişkin pişkin sırıtır fotoğrafıyla  "ABD'den bir sözlü cevap şu anda gelmiştir, Rıza Sarraf'ın sağlık durumunun iyi olduğu hakkında Dışişleri Bakanlığı'na bir bilgi ulaşmıştır" açıklaması yaptı. Demek ki, yazılı notaya tatmin edici yanıtı almışlar!.. Gerçekten, Zarrab'ın sağlığını çok mu düşünüyorlar acaba?

..Allah, herkese önce akıl sağlığı versin!..

Kaynak: Yeni Çağ

Amerika’daki dosyaya Erdoğan’ın ismini böyle koydular
Mert Taşçılar
05.11.2017



ABD’de İran’a yönelik ambargoyu delmek ve kara para aklamak suçlamalarıyla yargılanan Reza Zarrab ve Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Atilla’nın davasında savcılık ek dosyayı da mahkemeye sundu.

Adalet Bakanlığı’nın açıkladığı dosyada, bu kez öncekilerden farklı olarak davaya, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın adı da defalarca girdi. ABD New York Güney Bölgesi Başsavcılığı’nın hazırladığı 53 sayfalık dosyada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ismi 8 kez geçiyor.

Zarrab ve Atilla’nın yanı sıra AKP’li eski Bakan Zafer Çağlayan ve Halkbank eski Genel Müdürü Süleyman Aslan’ın da sanık olarak yargılandığı davada sunulan ek dosyalarda, Erdoğan ile ilgili geçen iddialar madde madde şöyle:

- Deliller arasında, Zarrab'ın, Başbakan Erdoğan ile işine “destek ve koruma sağlamak amacıyla” bir araya gelme çabalarına ilişkin belgeler ve görüşmeler bulunuyor. Örneğin, Zarrab ve Erdoğan’ın, 12 Nisan 2013'te Zafer Çağlayan’ın akrabasının düğününde konuştuğu ileri sürülüyor.

- Bu temastan sonra 16 Nisan 2013’te kaydedilen bir görüşmede Zarrab'ın, banka satın almak konusunda Süleyman Aslan’a, “Başbakanla (Erdoğan) görüşmeye gittim. Gittim ve düğün günü konuştuğumuz konu hakkında düşündüklerimi açıkladım. Başbakan’a yeniden giderek ‘eğer onaylarsanız bana lisans verin. BDDK’ya lisans almak için gideceğim’ dedim” ifadelerini kullandığı İddia ediliyor.

- Söz konusu konuşmaların girdiği dosyada, Zarrab'ın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan ve başka aile üyeleriyle ilişkili ‘hayır kurumlarına’ bağış yapması için yönlendirildiğine dair iddialara yer veriliyor.

- Dosyalarda Zarrab'ın 19 Eylül 2013 tarihinde davanın diğer sanıklarından Happani ile yaptığı telefon görüşmesinin kaydı yer alıyor. Dosyadaki iddialara göre kayıtta Zarrab, "2 milyar yapsak bile önemlidir. Anlıyor musun? Benim için Başbakan’ın gözünde önemli, çünkü doğrudan ona gideceğim" ifadelerini kullanıyor.

Ancak davaya sunulan ek belgelerde Bilal Erdoğan’ın isminin hiç geçmemesi dikkat çekiyor. Bilal Erdoğan dosyada sürekli “Başbakan’ın oğlu” olarak anılıyor.

DİĞER GÖRÜŞMELER

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Başbakan olduğu dönemde gerçekleştirildiği iddia edilen görüşmelerin dışında delil olarak mahkemeye, Zarrab, Atilla ve Zafer Çağlayan arasında yapılan konuşmalar da ekleniyor.

Mahkemeye sunulan görüşmelerde, Mehmet Hakan Atilla, Zarrab’tan, ambargoyu delecek olan ticari ürünlerin büyük miktarlarda olmaması gerektiğini, daha küçük parçalar halinde gönderilmesini istediği ileri sürülüyor. İddiaya göre Zarrab ise telefon görüşmesinde Mehmet Hakan Atilla’ya “Anlıyorum” diyerek onu onaylıyor.

9 Temmuz 2013'te kaydedilen bir görüşmede ise Atilla, Halk Bankası'nın Zarrab'dan aldıkları hileli belgelerdeki bir patent hatasını düzeltiyor. Atilla, belgelerin, gemilerin taşıması gereken miktardan daha fazla gösterdiğini belirterek, Zarrab'ı uyarıyor.

Üstelik bunlara ek olarak Temmuz 2013'te İran’a yönelik altın yasağı yürürlüğe girdikten sonra Zarrab ve Halk Bankası, İran'ın petrol fonlarını Türkiye üzerinden kullanarak altın ihracatını sürdürdüğü öne sürülüyor.

Ek dosyadaki iddialara göre tam da bunlar yaşanırken Zarrab ve Çağlayan'ın asistanları, Zarrab ile Çağlayan arasında bir toplantı yapmayı planlıyorlar. Konunun acil olduğunu dile getiren Zarrab, Çağlayan'ı almak için özel uçağını İstanbul'dan Ankara'ya gönderiyor. İkisi birlikte İstanbul'a geri dönüp yapılmak istenen toplantı gerçekleştiriliyor.

Daha sonra Zarrab, davanın diğer sanıklarından Happani'yi arayıp, "Halka (Bankası) para gönder" ve "sınır yok" ifadelerini kullanarak, "altın ihracatını artırmak ve ithalatı azaltmak" için bir yol bulmaları gerektiğini söylüyor.

“BAŞBAKAN BİLMİYOR”

Zarrab, Happani, Atilla ve Aslan arasında Temmuz 2013'te gerçekleştirilen görüşmede, Zarrab’ın şirketleri tarafından sunulan gıda işlemlerinde çok sayıda sorun tartışılıyor. Sözde işlemlerle ilgili belgelerde tutarsızlıklar ve belgelerin nasıl düzeltileceği konuşuluyor.

Ayrıca Zarrab ile Aslan arasında Temmuz 2013'te söz konusunu ambargoyu aşacak hangi belgeleri elde edebileceğini tartıştıkları bir telefon görüşmesi de gerçekleştiriliyor. Bu görüşmede Zarrab’ın “Bakan [Çağlayan] gaza basmamı söyledi” dediği iddia ediliyor.

Dosyaya göre dönemin Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan’ın ise "Zaten değerli B. (bakan) ya da Başbakan bunun ihracat rakamlarımıza dahil olmayan bir transit işlem olduğunu bilmiyor" ifadelerini kullandığı ileri sürülüyor.

New York Güney Bölgesi Savcılığı’nın mahkemeye sunduğu ek dosyalarda dile getirilen bu iddialara ek olarak, Türkiye’de yaşanan 17-25 Aralık süreci de dosyada hatırlatılıyor.

Reza Zarrab ve Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla'nın tutuklu yargılandıkları davada, önümüzdeki duruşmanın, 27 Kasım'da gerçekleşmesi bekleniyor.

Odatv.com

Türkiye, ABD’ye Sarraf’ın akıbetini sordu
15/11/2017



Dışişleri Bakanlığı, tutuklu işadamı Rıza Sarraf konusunda ABD’ye nota vererek akıbeti hakkında bilgi istedi.

İran’a yönelik yaptırımları delmek ve kara para aklamak da dahil dört suçtan hakkında 75 yıla kadar hapis istenen Sarraf, ABD’de tutuklu yargılanıyor.

İşadamının ilk duruşması 27 Kasım’da görülecek. Sarraf, halen tutuklu ancak şimdiye dek iki kez kağıt üzerinde tahliye edildi.

Bunlardan sonuncusu geçen günlerde yaşanmıştı. Sarraf, kayıtlarda tahliye edilmiş gözüküyordu ancak avukatı Şeyda Yıldırım bu bilgiyi yalanlamıştı. ABD’li yetkililer teknik hata yaşandığını bildirmişti.

Yıldırım, son olarak da “Başka bir bölüme alınmış olabilir. Bize de beş gündür bilgi vermiyorlar, hiçbir haber alamıyoruz” demişti.

Türkiye’nin girişiminin bu açıklama sonrası gelmesi dikkati çekti.

‘Can güvenliği’ vurgusu

Dışişleri Bakanlığı’nın bilgilendirmesinde şöyle dendi: “Rıza Sarraf hakkında basına yansıyan haberler üzerine Washington büyükelçiliğimizce, ABD makamlarından resmen bilgi talep edilmiş olup; henüz bir yanıt alınamamıştır. Konu takip edilmektedir.”

Hürriyet’ten Uğur Ergan’ın haberinde, notada ‘kendisinden haber alınamayan Türk vatandaşı Sarraf’ın can güvenliği konusunda endişe edildiğinin belirtildiği’ aktarıldı.

ABD yargıyı adres gösterdi

ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilileri, gazetecilerin soruları üzerine diplomatik yazışmaların içeriğini açıklayamayacaklarını belirterek herhangi bir suçlama veya devam eden soruşturmalarla ilgili her türlü sorunun ABD Adalet Bakanlığı’na iletilmesi gerektiğini bildirdi.
Diken

Hapishanedeki Rıza Sarraf beş gündür ‘kayıp’!
15/11/2017



New York’ta bir buçuk yıldır dolandırıcılıktan tutuklu bulunan ve 27 Kasım’da esastan yargılanmak üzere hakim karşısına çıkması beklenen 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasının kilit ismi işadamı Reza Sarraf’tan avukatları beş gündür haber alamıyor.

İran’a yönelik yaptırımları delmek ve kara para aklamak da dahil dört suçtan hakkında 75 yıla kadar hapis istenen Sarraf için geçen hafta ABD Federal Cezaevi Bürosu’nun internet sitesinde ‘8 Kasım’da tahliye oldu’ kaydı düşülmüştü. Ancak davayı kovuşturan New York Güney Bölgesi başsavcılığı sözcülerinden “Zarrab hâlâ tutuklu” açıklaması gelmişti.

Sarraf’ın avukatı Şeyda Yıldırım, Hürriyet’ten Razi Canikligil’e yaptığı açıklamada, “Serbest bırakıldığı bilgisi doğru değil. Başka bir bölüme alınmış olabilir. Bize de beş gündür bilgi vermiyorlar, hiçbir haber alamıyoruz” dedi.

Amerikan basını, suçlamalara karşı iki hafta önce ek savunma yapma hakkını kullanmayan Rıza Sarraf’ın itiraflarda bulunmak üzere savcılıkla anlaşma yaptığı yönünde yayınlar yapıyordu.
Diken

"Zarrab, 'tanık' listesinden çıkarıldı, 'hassas tanık' oldu"
23 Kasım 2017 1



ABD'de "Zarrab davası" olarak başlayıp, Halkbank eski Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla'nın gözaltına alınmasıyla "Halkbank davasına" evrilen dava sürecinde, yeni bir gelişme yaşandı. Atilla'nın avukatı, davanın son ön duruşmasında, isim vermeden Zarrab'ın, "sanık" statüsünden, "savcılık tanığı" statüsüne geçtiği mesajını verdi. Atilla’nın avukatı Cathy Fleming, New York’ta görülen davanın dün yapılan son ön duruşmasında, savcılığın “tanıklarından” biri hakkında, “durumun çok hassas olması nedeniyle” isminin açıklanmamasına ilişkin bir Mahkeme kararı olduğunu vurguladı.

“Bu tanığın ismini, mahkeme kararı nedeniyle kendi müvekkilimizle bile paylaşamıyoruz” diyen Fleming, bunun Atilla’nın savunmasını hazırlamak ve mahkeme sürecinde çapraz sorgu açısından bir “handikap” oluşturduğunu söyledi.

Sözcü'de Zeynep Gürcanlı imzasıyla yayımlanan habere göre, Fleming’in bu sözleri, son mahkeme kararlarında adı sanık listesinden çıkarılan, Savcılık tarafından hala “federal gözaltında olduğu” açıklanan, ancak yeri söylenmeyen Reza Zarrab’ın, sözü edilen “hassas tanık” olabileceği şeklinde yorumlandı.

Mahkeme Hakimi Richard Berman’ın geçen hafta verdiği bir karar dava dosyasına konulmuş, ancak üzerine gizlilik kararı da eklenmişti. Bu nedenle, Berman’ın bu kararının ne olduğu kamuoyu tarafından öğrenilememişti.

Fleming’in bahsettiği kararın “hassas tanık hakkındaki gizlilik kararının”, bu mühürlü karar olduğu yorumları yapıldı. Davanın sanıkların Mehmet Hakan Atilla, 27 Kasım’da yapılacak jüri seçiminden hemen sonra başlaması beklenen jürili duruşma için Hakim’den takım elbise izni isterken, Zarrab için avukatları böyle bir başvuruda bulunmamıştı.

Davanın son ön duruşmasında alınan bir başka karar ise, 27 Kasım’da seçilecek jüri isimlerinin kamuoyuna açıklanmaması olacak.

Davayı başından bu yana izleyen CHP’nin ABD temsilcisi Yurter Özcan, Sözcü’ye yaptığı açıklamada, Hakim Berman’ın jüri üyelerinin isimlerinin gizli tutulması kararını, son dönemde yaşanan bazı gelişmeler nedeniyle aldığını söyledi. Özcan, Hakim’in son ön duruşmada, dava dosyasındaki mühürlü bazı kararlar konusunda son dönemde bazı çevrelerin mahkeme çalışanlarından bilgi almaya çalıştıklarına ilişkin bilgiler bulunduğunu, bunu “rapor edeceğini söylediğini” de ifade etti.

Özcan, Jüri isimlerinin de bu nedenle gizli tutulmasına karar verildiğini de vurguladı.

“Savcılık çalışanları Gülenci değil"

Türkiye’de gerçekleşen 17-25 Aralık operasyonlarına ilişkin dosyanın, Zarrab-Atilla davasına bakan New York Güney Bölge Federal Savcılığı tarafından davanın ana delillerin biri haline getirilmesi nedeniyle, İstanbul Başsavcılığı soruşturma başlatmıştı.

İstanbul Başsavcılığı’nın hakkında soruşturma açtığı iki isimden biri olan ve halen Zarrab-Atilla davasını yürüten New York Güney Bölge Başsavcı Vekili Joon Kim hakkındaki iddiaları yanıtladı.

New York’ta dün başka bir konuda düzenlediği basın toplantısı sırasında Kim’e, İstanbul Başsavcılığı’nın hakkında açtığı soruşturma soruldu. İddiaların “gülünç olduğunu” söyleyen Kim, şöyle konuştu;

“Bu durum, ya temel bir yanlış anlamayı, ya da bizim adalet sistemimizin nasıl çalıştığına ilişkin bilgi sahibi olunmadığını, hatta samimi olmak gerekirse, hukukun üstünlüğünün nasıl işlediğinin anlaşılamadığını ortaya koyuyor” dedi.

New York Güney Bölge savcılık çalışanlarının “Türk iç politikasına göre hareket etmediklerini” söyleyen Kim, “Savcılık, Türk iç politikasına göre çalışmıyor. Savcılık çalışanları da Gülenci değil” diye konuştu.

T24
ETİKETLER
zarrab haber açıklama hassas tanık

"Hadi Zarrab ilişkisi konusunda eski AKP'li bakanları anladık da, Erdoğan nasıl asıl hedef oldu?"
23 Kasım 2017



"Türkiye'nin telaşı niye?"

Sözcü yazarı Soner Yalçın, ABD'de tutuklu bulunan ve 17/25 Aralık operasyonlarının kilit ismi Reza Zarrab hakkında "AKP iktidarı kurnazlığının vebalini biz vatandaşlar cebimizden ödüyoruz ve ödeyeceğiz! Yetmiyor. İtibarımız ayaklar altında" tepkisini gösterdi. "Reza Zarrab kim oluyor? Suçlu ise cezasını çeksin bize ne?" diye soran Yalçın, "Demek bizim bilmediklerimiz var. Demek 'asıl hedef Erdoğan?' Hadi Zarrab ilişkisi konusunda AKP'li eski bakanları anladık da, Erdoğan nasıl asıl hedef oldu?" dedi.

Yalçın'ın "Bit yeniği" başlığıyla (23 Kasım 2017) yayımlanana yazısı şöyle:

Diyorlar ki:
“ABD'deki Zarrab davasının hedefinde Erdoğan var!”
Diyorlar ki:
“Halk Bank görevlisi Hakan Atilla'nın ABD'de yargılanmasının hedefinde Erdoğan var!”
Bunu diyenler AKP'liler…
Bunu diyen yandaş gazeteciler…
Erdoğan niye hedefte ben bilmiyorum! Herhalde bu sözü edenlerin bir bildikleri var!
Erdoğan, Zarrab'ın merkezinde olduğu hayali ihracata mı karıştı?
AKP'lileri dinleyip, yandaşları okuyunca kafam karışıyor!
Gerçi… AKP iktidarının telaşını da anlayamıyorum; ABD'ye nota üzerine nota veriyor. Neden bu kaygı? Bu neyin sıkıntısı?
Sanki bu yargı süreci ilk kez yaşanıyor. ABD Hazine Bakanlığı'nın ambargoyu delen kimi bankalara ceza yağdırdığını bilmiyorlar mı? Örneğin…
– Alman Commerzbank'a Mart 2015'de 1.45 milyar dolar ceza kesti. Aynı bankaya 2011 yılında da 175.5 milyon dolar ceza kesti.
Almanya bu süreçte “asıl hedeflerinde Merkel var” deyip ardı ardına ABD'ye nota mı verdi? Güldürmeyin beni.
Keza…
– 2015 Mayıs ayında Fransız BNP Paribas'a 9 milyar dolarlık rekor ceza kesti. Fransız Credit Agricote ve Societe Generali bankalarına 2.7 milyar dolar ceza kesti. (Bu dava New York'ta sürüyor.)
– Hollandalı ING, Haziran 2012'de 619 milyon dolar para cezasını ödemeyi kabul etti.
– İsviçreli Credit Suisse, Aralık 2009'da kesilen 536 milyon dolarlık para cezasını ödeyeceğini duyurdu.
Bitmedi…

Bu telaş niye

ABD Hazine Bakanlığı tarafından ceza kesilen bankalar yaz yaz bitmez…
Hangi bankaya kaç milyon dolar ceza kesildiğine kimi örnekler sıralayayım:
Lloyds TSB (350), ANZ Banking Group (5.8), RBS/ABN Amro (500), Barclays (298), Compass Bank (607), Well Fargo (67.5), JB Morgan (88.3),Trans-Pacific National Bank (12.5), HSBC (1.9), Standart Chartered Bank (667), Bank of Tokyo (8.6), National Bank of Abu Dhabi (855), Deutsche Bank (18.9), Bank of Moscow (9.5), Bank of America (16.6), Credit Agricole (329), Paybal (7.6), Banco do Brasil (139)…

Listeyi uzatmayayım.
Hatta Compass Bank gibi bazı bankalara iki kez ceza kesildi.
Peki…
Bu bankaların bulunduğu ülkeler ABD'ye nota verdi mi? Hayır.
Listede ABD'nin kendi bankaları bile var.
Bu ülkeler dünyayı ayağa kaldırdı mı? Hayır.
O halde… Türkiye'nin telaşı niye?
AKP'liler, yandaşlar niye “asıl hedef Erdoğan” deyip duruyor?
Herhalde bizim bilmediğimizi onlar biliyor!
Bakınız….
Diğer ülkeler bankalarına milyon-milyar dolar ceza kesilirken bunun duyulmaması için çaba gösterdi. Kimse çıkıp şunu demedi:
– “Bizim başbakanımız asıl hedef!”
– “Bizim cumhurbaşkanımız asıl hedef!”
Kimse sorunu küresel siyasi krize dönüştürmedi.
Bu sebeple…
Reza Zarrab konusunda Türkiye'nin tavrı dünyanın ilgisini çekiyor. Ticari bir konunun nasıl siyasi krize dönüştüğünü anlamakta zorluk çekiyorlar.
Sahi… Bu iş niye buralara geldi?
Bir bit yeniği mi var?
AKP'nin Erdoğan sorunu

Kurnaz…
Başkalarını kandırmasını ve ufak tefek oyunlarla amacına ulaşmayı beceren açıkgöz kimsedir.
Son yıllarda politika salt kurnazlık üzerine inşa edilir oldu. Ne yazık ki devlet yönetimine de bu leke bulaştırıldı. Bunun sebebi AKP iktidarı.
Öyle ya….
1979 yılından beri İran'a ambargo var.
1979 yılından beri Türkiye, İran'la ticari ilişkisini yasal çerçevede yürütüyordu.
Ama bu AKP'ye yeter mi? İlla arkadan dolanacak, dolambaçlı yollardan geçecek. (Bu arada kimileri de sadece devlet hazinesini değil, kendi cebini dolduracak.)
Maalesef AKP, belediyecilikten öğrendiği kurnazlığı devlet yönetimine taşıdı. Geçici başarı da kazandı. Ama…
İş küresel boyuta taşındığında kurnazlık, dış işlerinde hep sorun çıkmasına sebep oldu. Bunun faturası elbet ekonomiyi de etkiledi. Dolar, Euro niye rekor kırıyor sanıyorsunuz? Bunlar AKP kurnazlığının sonucu… Ve elbet beceriksizliğin, devleti yönetememenin!
Bugün yüksek sesle dile getirmiyorlar ancak AKP'de dillendirilen şudur: “AKP'nin bir Erdoğan sorunu var!”
Aslında… Türkiye'nin bir Erdoğan sorunu olduğu çok açık değil mi?
Baksanıza şu Zarrab konusunda yapılanlara! Koskoca Türkiye Cumhuriyeti'ne yakışıyor mu?
AKP iktidarı kurnazlığının vebalini biz vatandaşlar cebimizden ödüyoruz ve ödeyeceğiz! Yetmiyor. İtibarımız ayaklar altında…
Reza Zarrab kim oluyor?
Suçlu ise cezasını çeksin bize ne?
Suçlu ise Halk Bank cezasını ödesin! Kuşkusuz buna sebep olan siyasiler-bürokratlar yargı önüne çıkarılsın.
Ama… İşte…
Demek bizim bilmediklerimiz var.
Demek “asıl hedef Erdoğan?”
Hadi Zarrab ilişkisi konusunda AKP'li eski bakanları anladık da, Erdoğan nasıl asıl hedef oldu?
Biri anlatsa da anlasak…

T24
ETİKETLER
zarrab haber açıklama ilişki erdoğan

Reza Zarrab davasının ekonomiye etkisi ne olur?
Hülya Karabağlı
23 Kasım 2017



CHP'li Faik Öztrak: Zarrab davasından “milli bir dava” çıkmaz ama milletin ekonomisini bozacak etkiler çıkar

CHP Tekirdağ Milletvekili, eski Hazine Müsteşarı Faik Öztrak, ABD’nin İran’a yönelik yaptırımlarını deldiği iddiasıyla ABD’de tutulu olarak yargılanan iş adamı Reza Zarrab’ın itirafçı olduğuna yönelik iddiaların, ekonomiye etkilerini değerlendirdi. Bu davanın gerçekten de Türkiye’nin başına ciddi sorun yaratabilecek bir dava olduğuna dikkat çeken Öztrak, “Zarrab’ın ABD bankalarını aldatarak İran’a ambargonun arkasını dolandığı ve bunu da Türkiye Hükümeti’nin ve Halk Bankası’nın aracılığıyla yaptığı ortaya çıkarsa, bizim bankalarımıza karşı ciddi tedbirler gündeme gelebilir” uyarısında bulundu.

Kredi derecelendirme kuruluşlarının son yaptıkları açıklamalarda, Zarrab davasına ilişkin yürütülen soruşturmanın Türk bankalarını ‘negatif not baskısı altında bırakabileceğinin ifade edilmeye başlandığını belirten Öztrak, “Bu gelişmeler bankacılık sistemimize güveni sarsabilir. Bunun sonucunda hem dış ticaretimiz hem küresel finansa ulaşmamız olumsuz etkilenir. Zaten sıkıntıda olan ekonomimizde ciddi yaralar açabilir” dedi.

Zarrab davasının giderek Türkiye’nin yumuşak karnı haline geldiğine dikkat çeken Faik Öztrak’ın T24’e değerlendirmeleri şöyle:



“İran’ın uranyum zenginleştirme programını engelleyebilmek için başlatılan ambargolar”

2006’da Birleşmiş Milletler öncülüğünde, İran’ın uranyum zenginleştirme programını engelleyebilmek amacıyla başlatılan ambargolar, bu ülkenin uluslararası finans ve ticaret sistemine erişimine büyük darbe vurdu. ABD’nin kendi başına uygulamaya koyduğu bir takım ambargo ve engeller de bu süreçte etkili oldu. İran’ın karşı karşıya kaldığı bu finansal kıskacı aşabilmek adına, eski Cumhurbaşkanı Ahmedinejad döneminde, bir takım alternatif yollar aramaya başladığını gördük. Ancak, daha sonra İran, bu dolambaçlı işler esnasında kaybettiği paraların peşine düşüldü. Bu operasyonda yer alan İranlı aktörler bu ülkede yargı önüne çıkarıldı hatta bu operasyonu yürüttüğü söylenen şahıs idam cezası aldı.

“Zarrab davasını konusu ABD’nin İran’a uyguladığı yaptırımları yasa dışı delmek”

Bu operasyonların Türkiye ayağında yer alan Reza Zarrab ise şu anda ABD’de yargılanıyor. Davanın konusu, ABD’nin İran’a uyguladığı yaptırımları yasadışı yollarla delmek, ABD kurumlarını dolandırmak, bankacılık sistemine karşı dolandırıcılık, kara para aklamak. Bu dava henüz sonuçlanmadı ancak Zarrab’ın tanık sıfatıyla bu konuda önemli bilgileri ABD makamlarıyla paylaştığına dönük algı, artık hükümet kanadında da ağırlık kazanıyor.

Dava kapsamında Zarrab’ın, bu operasyonları yürütebilmek için Türkiye’de bir rüşvet ağı kurduğuna dair iddialar da var. Bu iddialar Türkiye’de de TBMM gündemine kadar geldi. Ancak AKP milletvekillerinin oylarıyla, bu iddiaların yargı tarafından incelenmesinin önü kesildi. Şimdi bunun ülke için nasıl yumuşak bir karın teşkil ettiğini görüyoruz. İran yargıladı, ABD yargılıyor ama bizde hükümet Zarrab’a Türk bayrağı önünde TV programları yaptırdı. Bakanlar bu isme teşekkür plaketleri verdiler. Yani şu anda ABD’de tutuklu olan bu ismi taltif edip durdular. Şimdi de aynı isme beddua edip duruyorlar.

“Meclis’te bu iddialar gündeme geldiğinde AKP’lilerin kalkan elleriyle kapatıldı”

Ekonomiye olabilecek etkilerini, dışarıdan gelecek düşmanca bir komploya bağlamaya ve bunu milli bir dava haline getirmeye çalışıyorlar. Kusura bakmasınlar, TBMM’de bu iddialar gündeme geldiğinde sorumlu bakanlar istifa etti ama AKP’lilerin kalkan elleriyle bu davanın önü kapatıldı. “Türk milleti adına” karar veren Türk mahkemelerinden kaçırılan Zarrab davasından “milli bir dava” çıkmaz ama milletin ekonomisini bozacak etkiler çıkar. Bunun da sorumlusu önce bu usulsüz petrole karşı altın ticaretine göz yumanlar ve iş ayyuka çıkınca da yargılamanın önünü kesenlerdir.

“Türkiye şu anda ciddi risklerle karşı karşıya”

Ben, daha 17-25 Aralık ortaya çıkmamışken gerek TBMM’de yaptığım konuşmalarda gerekse düzenlediğim basın toplantılarında çok defa “Bunu yapmayın. Hele ki kamu bankalarını bu iş için kullanmayın. Türkiye’nin başına ciddi sorunlar açacaksınız” dedim. Maalesef uyarılarımız dikkate alınmadı, Türkiye şu an ciddi risklerle karşı karşıya.

“Bankalarımıza karşı ciddi tedbirler gündeme gelebillir”

Evet, bu dava gerçekten de Türkiye’nin başına ciddi sorun yaratabilecek bir dava. Zarrab’ın ABD bankalarını aldatarak İran’a ambargonun arkasını dolandığı ve bunu da Türkiye Hükümeti’nin ve Halk Bankası’nın aracılığıyla yaptığı ortaya çıkarsa, bizim bankalarımıza karşı ciddi tedbirler gündeme gelebilir.

ABD bu güne kadar birçok yabancı bankayı, çeşitli ülkelere uyguladığı ambargoları ABD bankaları üzerinden dolarla yaptıkları usulsüz işlemlerle delmeleri, nedeniyle cezalandırdı. Örneğin, bir Fransız bankası, yaptığı operasyonlarla ABD’nin bazı ülkelere yönelik ambargolarını deldiği için 9 milyar dolar ceza ödemek zorunda kaldı. Türkiye de böyle cezalarla karşı karşıya kalabilir. Kredi derecelendirme kuruluşlarının yaptığı son açıklamada, Zarrab davasına ilişkin yürütülen soruşturmanın Türk bankalarını “negatif not baskısı altında bırakabileceği” ifade edilmeye başlandı.

“Zarrab davası Türkiye’nin yumuşak karnı haline geliyor”

Bu gelişmeler bankacılık sistemimize güveni sarsabilir. Bunun sonucunda hem dış ticaretimiz hem küresel finansa ulaşmamız olumsuz etkilenir. Zaten sıkıntıda olan ekonomimizde ciddi yaralar açabilir. Zarrab davası, giderek Türkiye’nin yumuşak karnı haline geliyor. Bu, Türkiye’nin uluslararası pazarlıkların yapıldığı her masada dezavantajlı olmasına, bu davanın ülkemize karşı bir koz olarak kullanılmasına neden olacak. Yapılan hataların ve iktidarın yargının denetiminden kaçmasının bedelini her zaman olduğu gibi yine milletimiz ödeyecektir.

T24
ETİKETLER
faik Öztrak chp reza zarrab abd halk bankası ekonomi yaptırım iran dava

Aydın Engin: 17/25 Aralık sürecini örtbas edenler rüzgâr ektiler, şimdi fırtına biçecekler
23 Kasım 2017



"Saraylar titreten adam: Rıza Sarraf"
Aydın Engin*

Gece yarısı mezarlıktan geçerken korkusunu bastırmak için yüksek sesle türkü çığıran adamdan beter haldeler.
Dahası birinin dediği ötekinin dediğini tutmuyor.
Biri - Bize ne yav... Sarraf’tan bize ne? Ticarette kirli işlere karışmış, ABD de hesabını soruyor. O kadar...
Öteki - Baştan uyanacaktık. Adam Amerika’ya gitmeden önünü alacaktık. O oraya ötmeye gitti. Ötecek, yanan biz olacağız...
Başka biri - Bizim enerji açığımız var. O İran ambargosunu delmesek enerjisizkalacaktık. Kışın ortasında millet soğuktan titreyecekti...
Bir öteki - Sarraf bahane, Amerika’nın hedefi sayın liderimiz, Reisimiz. Bu dava 17/25 Aralık komplosunun Amerika’ya aktarılmış halinden ibarettir...
Bir yetkili - Sorun ambargo delinmesi filan değil. Cumhurbaşkanımızı yıpratmak, dik duruşunu bozmak. Bu bir hukuk davası değil, bir siyasi davadır vesselam...
Daha devam edebilirim. Bir değil birkaç Tırmık köşesini bu yavelerle doldurabilirim. Ama bu kadarı yetsin...
Dahasını merak ediyorsanız ve içiniz kaldırırsa AKP medyasında köşeler tutmuş kalem, klavye sahipleri arasında bir dolanıverin.
Göreceksiniz: Sarraf, Saray’ı titretiyor. Saray titreyince AKP medyası tiril tiril titriyor.

***

Evet, doğru. Saray’ı titreten Sarraf davası bir hukuk davasından ibaret değil. Siyasi yanı da güçlü ve siyasi sonuçlar doğurabilecek bir dava.
Siyasi sonuçları olacak. Çünkü Rıza Sarraf gırtlağına kadar kirli para ilişkilerine girmiş; İran’dan satın alınan enerjiyi ödemek üzere Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin mali kaynaklarından elde edilenleri hileli yollarla Tahran’a aktarmış; bu arada hem kendi küpünü epey doldurmuş hem de etkili yetkili siyasetçilere “kol saati”nden ibaret olmayan “hoşluklar” yapmış.
Sonra...
Sonra devletin en tepesindeki siyasiler bunun yargıya intikal etmesini açıkça engellemişler. Savcılar gözlerini yummuşlar ve Rıza Sarraf nam delikanlı da, onunla işbirliği yapan kamu bankalarının yöneticileri de, siyasetin A takımında yer alan “bakan ve bakmayanlar” da hiç yargılanmadan aklanıp muteber vatandaş olarak hayatlarına devam etmişler.
Daha doğru bir deyişle “devam etmek istemiş”ler...
Ancak olup biteni en az onlar kadar yakından izleyen, bilen, belgeleyebilecek ilişkilere ve teknik olanaklara sahip ABD yönetimi, bir taşla birkaç kuş vurmak üzere kolları sıvamış. Hem ambargo delme suçunu cezalandırmak, hem siyasal olarak kafa tutmaya kalkışanları dize getirmek için Rıza Sarraf’ı, ardından Halk Bank genel müdür yardımcısını (artık nasıl becerdilerse) Amerika’ya getirip, ardından da tutuklayıp jüri karşısına dikecek süreci başlatmışlar.

Yani ayakkabı kutularının, körfez emirliklerine gitmiş görünüp dolaylı yollardan Tahran’a giden altın külçelerinin hesabını Türkiye yargısı sormamış; ABD yargısı ise sormaya başlamış...
Olup bitenin özü özeti bu olsa gerek.
Eh bütün bu kirli çamaşırların ortalığa döküleceği hemen hemen kesin. 27 Kasım duruşmasının 4 Aralık’a ertelenmesi, Sarraf düpedüz itirafçı olup suç ortaklarını bir bir sayıp dökecek mi, yoksa işbirliği yapan sanık olup cezasından indirim mi sağlayacak soruları filan artık ayrıntılardan ibaret.
17/25 Aralık sürecini örtbas edenler rüzgâr ektiler, şimdi fırtına biçecekler.
Fırtınada sadece ağaçlar değil saraylar da titrer...
Bu Tırmık da bugünlük (sadece bugünlük) burada biter.

Bu yazı ilk kez Cumhuriyet'te yayımlanmıştır.

T24
ETİKETLER
reza zarrab haber açıklama fırtına rüzgar

CIA, Ankara’yı 17 Aralık öncesi ‘Sarraf olayı davaya evrilir’ diye iki kez uyarmış
24/11/2017



Dönemin CIA direktör yardımcısı David S. Cohen’in ikisi 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonundan önce olmak üzere üç kez Ankara’ya gelerek, ‘Sarraf olayı’nın bir dava sürecine evrileceği konusunda AKP’yi uyardığı öne sürüldü.

ABD’nin dolandırıcılık suçlamasıyla tutukladığı Rıza Sarraf’a AKP’li bakanlarca ödül verilmişti.

Yıllarca AKP tepe yönetimine yakın bir gazeteci olarak Ankara kulislerinden bilgiler aktaran Fehmi Koru bugün ‘fehmikoru.com’da yer alan yazısında Sarraf davasına giden yıllar içinde hükümetin yaptığı hataları sıraladıktan sonra, “Bir bilgiyi burada paylaşayım” diyerek çarpıcı notlar aktardı.

“Yakın zamanlara kadar CIA direktör yardımcısı olan David S. Cohen 2015 yılı öncesinde Hazine bakan yardımcısıydı (CIA’den de ayrıldı, şimdi Harvard’ta bir bölümde araştırmacı). Cohen Hazine’de ikinci adam pozisyonunda bulunduğu dönemde, ilki Nisan 2011 olmak üzere (diğerleri Eylül 2012 ve Aralık 2013), tam üç kez ülkemize geldi ve her gelişinin sebebi o günlerin medyasında ‘Yetkililerle İran ambargosunu delme konusunu görüşmek’ olarak gazetelerde yerini aldı (Diken’in notu: Gazete arşivlerindeki ziyaret takvimine göre, Cohen’in, son gelişi 17 Aralık soruşturmasının ertesi haftasına rastlıyor).

O gelişlerde konunun bir dava sürecine doğru evrileceği bilgisini görüştüğü herkesle paylaştı Amerikalı bürokrat.

En açık ifadelerle hem de.

Gelişlerden sonra, görüşmelerde adı geçen bankalarla ondan öğrenilen bilgilerin paylaşıldığını da biliyorum.

İddianamede 5 bankanın adının geçtiği haberi veriliyor, ama adı geçen bankalardan bir-ikisi, uyarılmaları üzerine, süreci en az zararla atlatmaya yarayacak bazı tedbirler aldı.”

Koru şu değerlendirmeyi yaptı: “Eğer AK Parti çevrelerinde konuşulanlar ve AK Parti’nin itibar ettiği yazarlar doğruysa ve ABD’ye anlaşarak gittiyse.. İran’daki ortağının yargılanıp idam cezasına çarptıldığını gören Rıza Sarraf bile.. kendince önlem almış demektir; muhtemelen başkalarını suçlayacak bilgi ve belgeleri de yanında götürerek…”
Diken

[img]Eski Halkbank yöneticisi, ‘Sarraf davası’nda tek başına hakim karşısında[/img]
27/11/2017



Eski Halkbank genel müdür yardımcısı Mehmet Hakan Atilla’nın ‘Sarraf davası’nda tek başına duruşmaya çıkacağı bildirildi.

Davaya jüri seçimi için bugün duruşma yapıldı. Duruşma salonunda jüri adayları yer aldı. Atilla da mahkum üniforması yerine takım elbiseyle duruşmaya katıldı. Sarraf salonda yoktu.

Hakim Richard Berman, jüri adaylarına dönerek “Sizin jürilik yapacağınız davada bir tek Mehmet Hakan Atilla yargılanacaktır” dedi.

Sarraf’ın günlerdir itirafçı olduğu konuşuluyordu. Hakimin Sarraf’ın adını anmaması bu ihtimali güçlendirdi.

Seri duruşmalar

Berman, Atilla’ya isnat edilen ABD’nin İran’a uyguladığı yaptırımları yasa dışı yollarla delmek, ABD kurumlarını aldatmak ve kara para aklamakla ilgili suçlamaları altı maddeyle sıraladı.

Berman, adaylara savcılarla veya savunma avukatlarıyla daha önce kişisel veya iş ilişkileri olup olmadığını sordu.

Hakim, aday jürileri tek tek ayağa kaldırarak, Atilla, avukatı veya savcılıktan herhangi birini tanıyıp tanımadıklarını da sordu.

Berman, haftaya başlayacak duruşmaların iki, üç ya da dört hafta seri olarak devam edeceğini, duruşmaların saat 09.45’te başlayacağını söyledi.

‘ABD Atilla’ya karşı’

Jüri adaylarının isimleri gizli tutuldu. Her birine numara verildi. Jüri adaylarının sayısının fazla olması nedeniyle gazeteciler ve diğer izleyiciler duruşmayı başka bir salonda video konferans yoluyla izledi.

Daha önce ‘ABD Sarraf’a karşı’ olan dava adı da ‘ABD Atilla’ya karşı’ olarak değiştirildi.

Davada işadamı Rıza Sarraf ve Atilla tutuklu, aralarında eski ekonomi bakanı Zafer Çağlayan’ın da bulunduğu yedi sanık gıyabında yargılanıyor.

Sanıklar ABD’nin İran’a yaptırımlarını delmek ve dolandırıcılık gibi suçlardan onlarca yıl hapis cezasıyla karşı karşıya.

Diken

Washington Post yazarı: Erdoğan, Sarraf'ı kurtarmak için olağanüstü bir kampanya yürütüyor
13.10.2017



Washington Post yazarlarından David Ignatius, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ABD'de tutuklu bulunan Rıza Sarraf için 'olağanüstü bir kampanya' yürüttüğünü yazdı. Rıza Sarraf hakkında yürütülen davanın Erdoğan için 'zehirli' olduğunu da söyleyen Ignatius "Çünkü Pennsylvania'da yaşayan düşmanı, din adamı Fethullah Gülen ile kesişiyor" dedi.

BBC Türkçe'nin aktardığına göre Ignatius, Washington Post'un bugünkü sayısındaki köşe yazısında, Ankara'nın, Rıza Sarraf'ın 27 Kasım'da New York'ta başlayacak olan davada, yolsuzluk konusunda Türkiye aleyhinde ifade vermeye zorlanacağından kaygılı olduğunu öne sürüyor.
Ignatius buna karşılık ABD'li yetkililerin de İstanbul'da bir konsolosluk çalışanının (Metin Topuz) tutuklanmasının, Rıza Sarraf'ın serbest bırakılması için baskı amaçlı olduğundan endişelendiğini kaydediyor.

'MAHKEMEDE HANGİ KİRLİ ÇAMAŞIRLARI ORTAYA DÖKEBİLİR?'

Washington Post'taki köşe yazısından bazı satırlar şöyle:

"Sarraf mahkemede hangi kirli çamaşırları ortaya dökebilir? Mayıs 2016'da dönemin savcısı Preet Bharara tarafından dosyaya konulan not, bu konudaki ihtimallere dair bir fikir veriyor.

Bharara bu notunda, Türkiye kaynaklı delillerin, 'Sarraf ve diğer kişilerin, kabinede yer alan hükümet yetkililerine ve üst düzey banka yöneticilerine, Sarraf'ın ilişki ağının ABD yaptırımlarını aşarak İran yararına ticari ilişkiler yürütebilmesi için onlarca milyon euro ve ABD doları ödedikleri dev bir yolsuzluk operasyonuna işaret ettiğini' yazıyor. Bharara notunda, vardığı bu sonuçların, FBI tarafından yürütülen soruşturmada ele geçirilen e-postalar tarafından da doğrulandığını kaydediyor.

'ERDOĞAN, 90 DAKİKALIK GÖRÜŞMEDE BHARARA VE SARRAF'I KONUŞTU'

Erdoğan'ın Sarraf'ı kurtarmak için yürüttüğü kampanya olağanüstü. 21 Eylül 2016 tarihinde zamanın Başkan Yardımcısı Joe Biden ile yaptığı özel görüşmede hem Sarraf'ın serbest bırakılmasını, hem de Bharara'nın görevden alınmasını istemişti. ABD yetkilileri 90 dakikalık bu görüşmenin yarısında Sarraf'ın konuşulduğunu söylemişlerdi. Erdoğan'ın eşi aynı gece Biden'ın eşi Jill Biden'a aynı talepleri iletmişti. O sırada Adalet Bakanı olan Bekir Bozdağ ise zamanın ABD Adalet Bakanı olan Loretta E. Lynch'i Ekim (2016) ayında ziyaret ederek Sarraf davasının temelsiz olduğunu ve serbest bırakılması gerektiğini savunmuştu.

'OBAMA İLE DE KONUŞTU'

Erdoğan —zamanın Beyaz Saray yetkililerinin verdiği bilgiye göre- konuyu zamanın başkanı Barack Obama ile 2016 Aralık ve 2017 Ocak ayı başlarında yaptığı son iki telefon görüşmesinde de bizzat gündeme getirdi. Obama yönetiminin bir üst düzey yetkilisi 'Bizim o sıradaki varsayımımız, Erdoğan'ın konuyla ilgili saplantısının, dava görülürse ortaya çıkacak bilgilerin ailesi ve nihai olarak kendisine zarar vereceğini düşüncesinden kaynaklandığı yönündeydi' diyor.

'FLYNN'DEN SONRA GUILIANI İLE ÇALIŞMAYA BAŞLADILAR'

Erdoğan hükümeti Donald Trump'ın birlikte çalışacağı ekibe daha seçimden önce yatırım yapmaya başladı. Zamanın kampanya sorumlusu Michael Flynn Türkiye yanlısı lobici olarak tutuldu ve şirketi başkanlığın el değiştirdiği dönemde Türkiye'den ödeme almaya devam etti. Flynn'in Şubat ayında ulusal güvenlik danışmanlığından istifa etmesinden sonra Türkler, Trump'ın yakın danışmanlarından Rudy Giuliani ile çalışmaya başladılar.

'BU DAVA ERDOĞAN AÇISINDAN ZEHİRLİ'

Bu dava Erdoğan açısından 'zehirli' çünkü Pennsylvania'da yaşayan düşmanı, din adamı Fethullah Gülen ile kesişiyor. Erdoğan, Sarraf hakkında 2013 yılında ortaya çıkan iddialara temel oluşturan belgeleri Gülen takipçilerinin toplayıp sızdırdığını söylüyor. O sırada Türkiye'de, bu yolsuzluklara Erdoğan ailesinin de adının karıştığı iddialarının bulunduğu yolunda haberler çıkmıştı. Eski bir Obama yönetimi yetkilisine göre, Erdoğan bundan bir yıl önce başkan yardımcısı Biden ile buluştuğunda, tuhaf bir şekilde savcı Bharara'nın da Gülenci bir maşa olduğunu iddia etmişti.

'SARRAF'A YARDIMCI OLMAK İÇİN BHARARA'YA BASKI'

Şubat 2017 tarihinde Bharara'yı arayarak, Sarraf adına Ankara'ya gitmeyi planladığını bildirdi. Trump Mart ayında Bharara'yı savcılıktan aldı. Dava dosyasındaki bir belgeye göre, aşağı yukarı o sırada Giuliani, Adalet Bakanlığı'na 'ABD ile Türkiye arasında Amerika'nın güvenlik çıkarları gereği bir tür anlaşmaya varılması' ve Sarraf'a yardımcı olunması için baskı yapmaya başladı.

'ÇAĞLAYAN İDDİANAMEYE GİRDİ'

Bütün bu çeşitli girişimlere rağmen, davayla ilgili soruşturma ilerledi ve geçen ay iddianameye Türkiye hükümetinin eski bir bakanının (Zafer Çağlayan) ve üç diğer tanınmış Türk vatandaşının adları da girdi. 11 Eylül tarihinde o sırada Adalet Bakanı olan Bekir Bozdağ, genişletilmiş iddianameyi yeni bir 'darbe girişimi' diye niteledi.

'TRUMP BAŞTA ERDOĞAN'A YAKINLIK GÖSTERİYOR GİBİYDİ'

Erdoğan, Trump'ın Sarraf'ın serbest bırakılması konusundaki çabalarına destek vereceğini ummuş olabilir. Trump başlangıçta Türk lidere yakınlık gösteriyor gibiydi, onu Mayıs ayında Washington'da görüşmeye davet etti. Fakat bu ziyaret, Erdoğan'ın güvenlik ekibinin Turkiye büyükelçiliği konutu önünde göstericilere saldırısıyla gölgelendi ve Trump'ın manevra alanı da kendi yönetimine yönelik soruşturmalar yüzünden daraldı.

'METİN TOPUZ PAZARLIK KOZU OLABİLİR'

Bazı ABD yetkilileri Erdoğan'ın Amerikalı rahip Andrew Brunson'un bir yıl önce Gülen yanlısı olduğu iddiasıyla tutuklanması ve geçen hafta ABD İstanbul Başkonsolosluğu'nun emektar çalışanı Metin Topuz'un bir gazete haberine göre Gülen yanlısı bir savcı ile 2013 yılında irtibatta bulunduğu iddiasıyla gözaltına alınmasını pazarlık kozu olarak kullanıyor olabileceğinden endişeleniyorlar. Erdoğan geçen ay bir konuşmasında Brunson ile Gülen'in takas edilebilceğini söylemişti.

'WASHINGTON KAYGILI'

Türkiye hakkında sık sık telaffuz edilen 'NATO müttefiki' cümlesi Türkiye'nin son adımlarının ne kadar hasmane ve otokratik olduğunu gözlerden saklıyor. Washington bundan sonra olacaklardan kaygılı.
Sputnik

ABD Savcılığı'ndan Atilla’nın başvurusuna itiraz: Doğrudan ve bilerek çarkın içinde
18.10.2017



ABD Savcılığı, Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla hakkındaki suçlamaların düşürülüp davasının sonlandırılmasıyla ilgili yapılan başvuruya ağır suçlamalarla itiraz etti.

ABD’de Rıza Sarraf davasında, geçen marttan bu yana tutuklu olarak yargılanan Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla’nın davasının düşürülmesi konusunda hakim Richard Berman’ın savcılığa vermiş olduğu itiraz süresi önceki gün doldu. İtiraz süresinin son gününde, savcılıktan, Atilla’nın hakkındaki suçlamaların düşürülüp davasının sonlandırılmasıyla ilgili yaptığı başvuruya ağır suçlamalarla itiraz geldi.
Savcılık 30 sayfalık itiraz başvurusunda, Atilla’nın davasının Sarraf’ın kurduğu dolandırıcılık çarkının doğrudan ve bilerek içinde yer aldığı gerekçesiyle, dosyanın düşürülemeyeceğini bildirdi ve Atilla’nın Sarraf’tan ayrı yargılanma talebinin reddedilmesi gerektiğini savundu. Atilla’nın, İran’a uygulanan ABD ambargosunun delinmesi için suç şebekesinin içinde olduğu için yabancı bir ülke vatandaşı bile olsa hakkında soruşturma başlatılıp ABD’de yargılanabileceği belirtildi.

'BAKANLAR' VURGUSU

Savcılık tarafından yapılan son başvuruda 'Türk Hükümetinin bakanlarına verilen rüşvetle suç örgütünün planları kolaylaştırıldı' ifadesinde, bakanların çoğul olarak kullanılması dikkat çekti. Eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan hakkında hazırlanan iddianamede, eski bakan, aldığı rüşvet karşılığında suç şebekesinin işini kolaylaştırmakla suçlanmıştı.

Savcılık, Atilla’nın komploculara, işvereni Türkiye Halk Bankası A.Ş. aracılığıyla bilerek yardım ettiğini öne sürdü. Savcılık bir kamu bankası olan Halkbank’ın bir taraftan ABD’yle normal ilişkilerini sürdürdüğünü, diğer taraftan da İran’ın milyarlarca dolarlık petrol gelirini elde etmesi için ilişkide bulunduğu kuruluşların işlemlerini kolaylaştırdığını iddia etti.
Sputnik

HDP'li Bilgen'dan Rıza Sarraf yorumu: Konuşursa her şey karışacak
06.11.2017



ABD’de tutuklu bulunan İran asıllı Türkiye vatandaşı iş insanı Rıza Sarraf’ın konuşması durumunda iktidar için her şeyin karışacağını söyleyen HDP Sözcüsü Ayhan Bilgen, “Umutluyum. Filmin sonuna geldik” dedi.

Gazete Karınca'nın aktardığına göre HDP Sözcüsü ve Kars Milletvekili Ayhan Bilgen, HDP İzmir İl Örgütü’nün 2. Olağan Kongresi’nde açıklamalarda bulundu.

'KONUŞURSA BEYFENDİNİN AİLESİNİN CANI YANACAK'

Türkiye’nin rehine durumuna düştüğünü vurgulayan Bilgen, “Türkiye’yi Amerika ziyaretinde Fethullah Gülen’i istiyor gibi gösterenler şimdilerde öğreniyoruz ki Reza Zarrab’ı kurtarmak istiyorlar. Çünkü korkuyorlar. Reza Zarrab konuşursa her şeyin karışacağını biliyorlar. Reza Zarrab kendini kurtarmak için itirafçı olursa ne kadar bey efendinin ailesinin canının yanacağını biliyorlar” diye konuştu.

'KENDİLERİ REHİN DURUMA DÜŞTÜLER'

Bilgen, ayrıca HDP’nin üzerinde ağır bir yük olduğunu belirtirken, “Eğer hedefiniz büyükse yükünüz ağır olur” dedi ve şöyle devam etti:
"Yükünüz ağır ise elbette ödeyeceğiniz bedel biraz daha ağır olur. Umutluyum. Filmin sonuna geldik. Bizi, insan hakları savunucuları, gazetecileri akademisyenleri, eşbaşkanları, belediye başkanlarını rehine gibi görenler, rehine muamelesi yapanlar, kendi ülkesinin insanını Avrupa ile pazarlık haline getirmek isteyenler aslında kendileri rehine durumuna düştüler."

Erken seçim ihtimaline de değinen Bilgen, “Yerel seçimler genel seçimlerden önce yapılırsa emin olun ki yerel seçimlerde vereceğimiz sınav Türkiye’de başkanlık sınavının nereye varacağının kiminle yürüyeceğini yeni alternatiflerin inşa edilip edilmeyeceğini ortaya koyacak” dedi.
Sputnik

Zarrab davasında flaş gelişme!
20 Kasım 2017



Zarrab davasında jüri seçimi 27 Kasım’a ertelendi, jürili duruşma 4 Aralık’ta yapılacak.

Reza Zarrab ve e
_________________
Bir varmış bir yokmuş...


En son Alemdar tarafından Cmt Arl 09, 2017 9:12 pm tarihinde değiştirildi, toplam 2 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Sal Arl 05, 2017 7:52 pm    Mesaj konusu: Reza Zarrab, ifadesinin beşinci gününde çapraz sorguda Alıntıyla Cevap Gönder

Reza Zarrab, ifadesinin beşinci gününde çapraz sorguda
05 Aralık 2017



Zarrab'ın avukatıyla arasında geçen ve "siyasi bağlantılar" içeren mesajları daca dosyasına girdi

ABD'nin İran'a yönelik ambargosunu deldiği iddiasıyla tutuklanan Türkiye ve İran vatandaşı iş adamı Reza Zarrab, eski Halkbankası Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla'nın 50 yıla kadar hapis ve 2 milyon dolar para cezası istemiyle tek sanık olarak yargılandığı davada 'tanık' sıfatıyla beşinci kez hâkim karşısına çıktı.Duruşmada Hakan Atilla'nın avukatları Zarrab'ın çapraz sorgusunu gerçekleştiriyor.

Atilla’nın avukatlarının Zarrab’ın çapraz sorgusunda, cezaevinde yaptığı bir telefon konuşmasını kullanması bekleniyor.Görüşmelerde Reza Zarrab'ın ABD'de tutukluyken telefonda konuştuğu Ahad isimli bir kişiye "ABD'de cezaevinden çıkmak ya da daha az ceza almak için yalan söylemek zorundasın" dediği iddia ediliyor.

Atilla'nın çapraz sorguyu gerçekleştiren avukatı Fleming, "Zarrab'ın şoförünün Türkiye sınırında, Rusya ile bağlantılı para aklama işleminde kullanılan 15 milyon dolar nakitle durdurulduğunu" öne sürdü. Zarrab iddiayı yalanlayarak şoförünün durdurulmadığını aktardı.

Canlı Blog:

17:30 – Hakim Richard Berman yaptığı açıklamada, tarafların kamuoyuna açıklanan belgelerden bir kısmını erişime kapatmaya çalıştığını ve kendisinin de dosyaların tekrar erişime açılmasını talep ettiğini söyledi. Hakim Berman ayrıca Reza Zarrab’ın hapishane tapelerinin 'Brady' dosyasıyla aynı olmadığı, yani Savunma (Atilla)'nın temize çıkmasını sağlayacak şekilde yanlış biçimde haksız alıkonulmuş kanıt olmadığına hüküm getirdi.

17:33- Daha önce koruma emri kapsamında yer alan belgelere aşağıdaki adresten ulaşılabilir. Delillerin bir kısmı ise erişime açılmamıştı.

https://www.documentcloud.org/documents/4321826-Zarrab-Tapes.html

17:35 - Reza Zarrab 9 dakika boyunca oynatılacak tapelerin doğruluğunu teyit etti.

17:45 - İlk tapenin İngilizce çözümü kanıt dosyasına eklendi. Bir başka tape dinletilmesine başlandı.

18:00 - Dubai Gümrük Formu dosyaya kanıt olarak eklendi. Reza Zarrab dün hayali gıda ticareti ile ilgili verdiği ifadede, ürün alanına yanlışlıkla buğday yazdıklarını söylemiş, Dubai'de buğday yetişmediğini eklemişti.

18:10 - Kanıt dosyasına bir belge daha girdi. Zarrab dün bu belge için “Halkbank’la yaptığım İran ticaretini gösteren sistem” demişti.

18:41- Salonda Türkçe ses kayıtları dinletiliyor.

18.45 - Salonda ses kayıtları dinletildi ve doğrudan sorgu sona erdi. Çapraz sorgu başlıyor.

18.54 - Oturuma kısa bir ara verildi. Aranın ardından Mehmet Hakan Atilla'nın avukatları Reza Zarrab'ı sorgulamaya başlayacak.

19.05 - Duruşma yeniden başladı. Çapraz sorgu öncesinde tarafların üzerinde mutabık kaldığı şartlar okundu.

Zarrab'ın 'siyasi bağlantıları' olan avukatı dava dosyasına girdi

19:09 - Hakan Atilla’nın avukatları, Zarrab’a birtakım mesajlaşmalar gösterdi. Zarrab, kendisiyle avukatı arasındaki mesajlaşmaları okuduğunu söyledi.

2014 yılına ait mesajlar için Zarrab "Bunlar, siyasi bağlantıları olan avukatımla benim aramda geçen bazı yazışmalar" açıklamasında bulundu. Avukatın adının Mustafa Doğan İnal olduğu belirtildi. Savcı mesajlara ilişkin bir soru sormadan delil olarak dosyaya ekledi.

Yazışmaların Halkbank ve İran ile yapılan ticaretle ilgili olduğu sanılıyor.

19:20 - Duruşmada İran’a sevk edilen mallar anlatılıyor. Dondurulmuş tavuk butlarından bahsediliyor.

Savcı, İran'a yapılan 5,1 milyon avroluk dondurulmuş tavuk butu satış belgesine dair “Hiç dondurulmuş tavuk butu ticareti yaptınız mı?” diye sordu.

Zarrab: Hayır, efendim.

19:30 - Zarrab, 745 tonluk dondurulmuş tavuk budu satışına ilişkin bilgi veriyor. Satış, Zarrab'a ait Royal Denizcilik şirketi adına yapılmış.

Zarrab'a 5 milyon Euro tutarında 1.011 tonluk saf zeytin yağı ticaretine ilişkin sorular yöneltiliyor.

19:36 - Çarpraz sorgu başladı.

19:38 - ABD'li gazeteci Adam Klasfeld, Zarrab ile avukat Fleming arasında geçen diyalogları aktarıyor:

Fleming: Bizle görüşmeyi reddetmiştiniz.

Zarrab: Bu hanımla iki defa görüştük... Bir değil, iki defa görüştük. Bu nedenle de bir defasında görüşmeyi reddettim hanımefendi.

Soru: Atilla'nın avukatları tarafından, kendi avukatlarınızın şahitliğinde sorgulanmayı kabul etmediniz, doğru mu?

Zarrab: Evet, sayın Hakan Atilla'nın avukatlarıyla görüşmeyi reddettim.

Fleming: Atilla ve avukatlarının sizle ilgili talep belgelerinde söylediklerine kızgınlığınızdan dolayı böyle yaptınız, doğru mu?

Zarrab: Hayır kesinlikle doğru değil.

Soru: Avukatınızın bize söylemesini istediğiniz şey bu değil miydi?

Zarrab: İletmelerini istediğim şeylerden biri de buydu.

19:40 - Çapraz sorguyu gerçekleştirecek olan Fleming Ruvoldt PLLC avukatlık bürosundan Cathy Ann Fleming kendisini Zarrab'a tanıtıyor. Zarrab'la daha önce Federal Hapishane, Metropolitan Gözaltı Merkezi'nde karşılaştıklarını söylüyor.

19:42 - Soru: Hakan Atilla'ya hiç rüşvet vermediniz, doğru mu?

Zarrab: Hayır, Atilla'ya hiç rüşvet vermedim.

Soru: Ve Atilla da sizden hiç para talebinde bulunmadı?

Zarrab: Bu doğru, Atilla benden hiç para talep etmedi.

19:43 - Zarrab, Atilla'nın telefon kontakları arasında dahi bulunmadığını söyledi.

19: 45 - Soru: Sizden hiç bir zaman hoşlanmadığının farkında mıydınız?

Zarrab: Evet, doğru.

Soru: Ve Halkbank ile iş yaptığınız dönemde, Atilla'yı Süleyman Aslan'a şikayet ettiniz.

Zarrab: Bazen efendim.

Duruşmada ayrıca Zarrab'ın Süleyman Aslan'la bir telefon konuşmasında Atilla için "çarka çomak sokan biri" dediği belirtiliyor.

Atilla’nın avukatı, Zarrab’ın mahkemede gösterilen temaslarının kendi müvekkilinden çok eski Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan’la yapıldığına dikkat çekti.

19:52 - Soru: Hakan Atilla'nın sesinin de bulunduğu dörtten fazla görüşmeyi dinlediniz mi?

Zarrab: Dört tane dinledim. Bununla ilgili herhangi bir şey hatırlamıyorum.

20:00 - Hakan Atilla'nın avukatı Fleming, Zarrab'ın WhatApp mesajlaşmaları hakkında koınuşuyor. 22 Kasım 2013’e kadar olan mesajlaşmalarda Zarrab ile Atilla ile sadece 16 mesajlaşma var.

Fleming'in bahsettiği WhatApp konuşmaları 49 sayfa.

(Zarrab daha önce özel ve gizli konuları WhatsApp üzerinden konuştuklarını aktarmıştı)

20:10 - Ekim 2012'de İran ticaretiyle ilgili bir toplantıdan bahseden Fleming, Zarrab'ın bu toplantıya Hakan Atilla'nın da katıldğını söylediğine dikkat çekerek, Zarrab'ın kürsüde verdiği ifadenin, FBI'a verdiği ifadeden farklı olduğunu öne sürdü.

20:12 - Zarrab, İran’a giriş yasağı olup olmadığına dair soruya “Bildiğim kadarıyla yok” yanıtı verdi. Yaşam tarzı nedeniyle ülkesine gitmediğini ifade etti.

20.14 Zarrab, 2012 yılı sonuna kadar Hakan Atilla ile tanışmadığını iddia etti.

20:15 - Soru: İfadenizde ayrıca Atilla'nın da olduğu bir dizi toplantıdan bahsettiniz. Atilla ile "bir avuç" denecek kadar bir araya geldiğiniz doğru mu?

Zarrab: Doğru.

Soru: Yani yaklaşık beş kez.

Zarrab: Ben iki elin parmaklarını kastetmiştim.

Soru: "Bir avuç" denecek kadar demiştiniz.

Zarrab: Savcılığa, Hakan Atilla ile çok fazla toplantı yapmadığımı ifade etmiştim ve bu doğrudur.

Zarrab "şofönün Rusya ticaretiyle bağlantılı 15 milyon dolar nakit para taşırken yakalandığı" iddiasını yalanladı

20:20 - Soru: Türkiye dışında ülkelerde de para transferi ve kara para aklama sistemlerine karıştınız. Bu doğru mu?

Zarrab: Türkiye dışında da İran ticaretiyle ilgili para transferlerine karıştığım doğrudur.

Soru: Rusya'da?

Zarrab: Hayır, bu doğru değil. Şoförüm hiçbir zaman Rusya işlemleriyle bağlantılı 15 milyon dolar nakit taşırken durdurulmadı.

Soru: Bu tutarda parayı taşırken Türkiye sınırında durdurulmadı mı?

Zarrab: Hayır

Gana'dan gelen 1,5 ton altın yüklü uçak

20:22 - Sorguda, Gana'da 1.5 ton altın yüklü bir uçakla ilgili sorular soruluyor. Altın tüccarı olan Zarrab, kendisi için böyle bir uçak gönderildiğini doğruluyor.

Zarrab: Bir keresinde Babek Zencani bana satmam için 1,5 ton altın göndermişti. Zencani’yle işlerimden ötürü İran’a gitmek zorunda kalıyordum.

"Yalan söylemenin ABD'de hapisten çıkmanın en hızlı yolu olduğunu söyledim"

20:25 - Zarrab çapraz sorguda "yalan söylemenin ABD hapishanesinden çıkmanın en hızlı yöntemi olduğu" şeklindeki sözlerini kabul etti.

Zarrab ve savcılık arasındaki anlaşmanın detayları geliyor. Zarrab davadan sonraki herhangi bir aşamada yeni bir kefaletle serbest kalma başvurusu yapılabileceğini söyledi.

20:27 - Avukat tape dinletmeden önce sordu:

“Anlaşmanız gereği Sadece gerçekleri söyleyeceksiniz ve bundan sonra hiç suç işlemeyeceksiniz değil mi?”

Avukat: “Fakat anlaşmanız gereği daha fazlasını yapmanız gerektiğini, soruşturmaya ve diğerleri hakkındaki davalarda da yardım etmek zorunda olduğunuzu biliyorsunuz değil mi?”

Zarrab: Neyin altına imza attığımı kelime kelime anımsamıyorum ama genel olarak evet.

Avukat: Size yıllarca hapis yatma cezasıyla karşı karşıya bulunduğunuzu söylediler değil mi?

Zarrab: Evet efendim, doğrudur.

20:33 - ABD'li gazeteci Katie Zavadski'nin aktarımına göre, Zarrab, işbirliği yapmayı ilk kez Ağustos 2016’da, Mehmet Hakan Atilla’nın tutuklanmasından önce önerdiğini ifade etti.

Zavadski, “Bu, her şeye yeni bir perspektif getiriyor. Erdoğan’ın onu kurtarmaya çalıştığı sırada Zarrab çoktan işbirliği önermiş” mesajını paylaştı.

Zarrab, iş birliği teklif etmesine rağmen bu dönem iş birliği yapmadığını söyledi.

Zarrab Giuliani ve Mukasey'i 'siyasi aracı' olarak kullandığını kabul etti

20:40 - Reza Zarrab'ın avukatlarından birisi, eski New York Belediye Başkanı ve ABD Başkanı Donald Trump'ın seçim kampanyasındaki önemli destekçilerinden Rudy Giuliani, diğeri ABD'nin eski Adalet Bakanı Michael Mukasey'di.

Fleming'in sorgusu şöyle devam etti:

Soru: Avukatlarınız siyasi aracıları kullanarak bırakılmanızı garantilemeye çalıştı mı?

Yani Rudy Giuliani ve Michael Mukasey?

Yanıt: Hukuka uygun olarak, bazı çabalarda bulundukları doğru.

Bu diyaloğun ardından avukat, Giuliani ve Mukasey üzerinden "kendini sağlama alma" çabalarının başarısız olması sonucu Zarrab'ın "öfkelendiğini" savundu.

20:43 - Reza Zarrab, Amerikalı avukatı aracılığıyla itirafçılık anlaşması yapmayı önerdikten sonra FBI yetkilileriyle en az 12 kez görüştüğünü söyledi. Önerisinin kabul edilmesi sonrasında neredeyse her gün FBI yetkilileri ile görüşmüş.

20:50 - Mahkemeye öğle arası tatili verildi. Aradan sonra Sarraf'ın çapraz sorgusu başlayacak. duruşma Türkiye saati ile 22:00'de başlayacak.

22:05 - Öğle arası sona erdi. Sarraf yeniden tanık kürsüsünde. Birazdan oturum kaldığı yerden devam edecek

Davanın önceki duruşmalarında neler oldu?

Eski Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla’nın tek sanık olarak hâkim karşısına çıktığı davanın ilk duruşmasında Savcı Yardımcısı David Denton, Reza Zarrb’ı “yıldızlı tanık” olarak niteledi.

Zarrab'ın aleyhinde tanıklık yapacağı Hakan Atilla'nın avukatları ise ilk sözlerinde, gerçek ‘suç ortağının’ eski Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan olduğunu söyledi.

Atilla'nın avukatı Victor Rocco, savcılığın Reza Zarrab'ın sırtını sıvazladığını belirterek, "Yüksek makamlara ayakkabı kutularında rüşvet yollayan Atilla değil Zarrab'tı. Sanık sandalyesinde oturması gereken Reza Zarrab" dedi. Rocco, "Süleyman Aslan, Zarrab'tan 'utanmazca' rüşvet aldı" iddiasında bulundu.

TIKLAYIN - Reza Zarrab 'tanık' oldu, Hakan Atilla hâkim karşısına çıktı: Süleyman Aslan, Zarrab'tan 'utanmazca' rüşvet aldı!

Reza Zarranb’ın ‘tanık’ sıfatıyla mahkemeye getirildiği ikinci duruşmada ise Zarrab, eski Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan'ın, eşi Ebru Gündeş'in ünlü bir isim olması nedeniyle başlangıçta kendisiyle çalışmak istemediğini söyledi. Daha sonra konuyu dönemin Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan'a taşıdığını ifade eden Zarrab, Halkbank ile bağlantının kurulması için Zafer Çağlayan'a toplamda 45 ila 50 milyon Euro, 7 milyon dolar, 2,4 milyon Türk Lirası ve 300 bin İsviçre Frankı rüşvet verdiğini söyledi.

Zarrab ifadesinde, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın damadı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak'ın genel müdür olduğu Çalık Holding'e ait Aktif Bank'ta hesap açtırmak için eski AB Bakanı Egemen Bağış'tan yardım istediğini söyledi. "Bağış aracılığıyla Aktif Bank Genel Müdürü ile görüştüğünü ve bu sayede bankada hesap açtığını" belirten Zarrab, "Hesap günlük 5-10 milyon Euro'luk işlem hacmi ile başladı" ifadesini kullandı.

Zarrab, davanın tutuklu sanığı eski Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla hakkında ise "Yaptırım kuralları hakkında bankadaki en bilgili kişi. Oluşturduğumuz yapının Amerikan yaptırımlarıyla uyumlu gözükmesi için katkıda bulundu" diye konuştu.

TIKLAYIN - Reza Zarrab hâkim karşısında: Zafer Çağlayan'a 45-50 milyon Euro, 7 milyon dolar ve 2,4 milyon TL rüşvet verdim

Davanın üçüncü günüde dönemin Başbakanı olan Recep Tayyip Erdoğan'ın adı ilk kez geçti. İran'la Halkbank üzerinden yürütülen altın ticaretine Vakıfbank ve Ziraat Bankası'nın da dahil olmak istediğini öne süren Zarrab, Vakıfbank ve Ziraat Bankası'nın dahil edilmesi için dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ve dönemin Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'dan talimat aldığını iddia etti.

İran Ulusal Petrol Şirketi (NIOC) yetkilileri ile dönemin Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan arasındaki görüşmeleri anlatan Zarrab, o dönem Halkbank'ın Genel Müdürü olan Süleyman Aslan ile sanık Mehmet Hakan Atilla'nın da toplantılarda olduğunu ifade etti.

Duruşmada Çin pazarında girmeye çalıştığını söyleyen Reza Zarrab, İran’la iş yaptığı için Çin’de sorun yaşadığını ve dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler’in oğlu Barış Güler'den yardım istediğini söyledi.Barış Güler'in kendisine danışmanlık yaptığını ifade eden Zarrab, "Babası Muammer Güler'e benim için Çin'deki bankalara referans mektubu yazdırması için Barış Güler'e 100 bin dolar verdim" dedi.

Zarrab, dün "45-50 milyon Euro, 7 milyon dolar ve 2,4 milyon Türk lirası rüşvet verdim" iddiasında bulunduğu Zafer Çağlayan için "Zafer Çağlayan'dan habersiz hiçbir şey yapmadım, şirketimin kayıtlarını bazen kontrol ederdi" ifadesini kullandı.

"Süleyman Aslan'a rüşvet vermek için Zafer Çağlayan'dan izin istediğini" söyleyen Zarrab "Süleyman Aslan'a rüşvet vermek Çağlayan'a rüşvet vermekten daha önemliydi zira Aslan kapının nihai bekçisiydi" dedi.

TIKLAYIN - Reza Zarrab: Erdoğan ve Babacan bana, Vakıfbank ve Ziraat Bankası için talimat verdi

Zarrab'ın üçüncü kez hâkim karşısına çıktığı jürili duruşmanın dördüncü gününde ise, Zarrab, ABD'nin İran'a yönelik ambargoları sıkılaştırmasının ardından "gıda tedariki" görünümde altın ticaretine devam edildiğini söyledi.

Eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ve eski İçişleri Bakanı Muammer Güler'in fotoğraflarının delil olarak dosyaya girdiği duruşmada Zarrab, Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla'ya 50 miyon Euro tutarındaki bir uluslararası işlemi sorduğunu anlattı.

Bankanın bu işlem için bir belge istediğini söyleyen Zarrab bunun kendisini endişelendirdiğini çünkü ticaretin aslına dair istenen belgeyi elde etmenin imkansız olduğunu belirtti. Aslan'ın ise buna "Bu konuyu ben çözeceğim, sorun değil Rıza bey" diye karşılık verdiğini iddia etti.

TIKLAYIN - Zarrab: Süleyman Aslan'a daha fazla rüşvet vermemek için imzasını taklit ettik

Zarrab'ın tanık olarak ifade vermeye devam ettiği dördüncü duruşmaya Mehmet Hakan Atilla'nın avukatlarının paylaştığı belgeler damga vurdu.

Yargıç Berman'a hitaben bir mektup kaleme alan Atilla'nın avukatları 15 Eylül 2016'da Zarrab ile Ahad isimli bir şahsın telefon görüşmesini aktardı. Söz konusu telefon görüşmesinde, Zarrab'ın ihtiyaç durumunda hapisten dışarı çıkmak ya da daha az bir ceza almak için yalan söylemeyi Ahad isimli kişiyle konuştuğu belirtildi. Savunma avukatları tarafından yazılan mektupta, "Zarrab, daha az ceza almak için bir ifade uydurmak konusunda istekli olduğunu ifade ediyor" cümlesi kullanıldı.

Duruşmada ayrıca Reza Zarrab'ın cezaevinden yaptığı telefon görüşmelerinin kayıtları da paylaşıldı. Reza Zarrab davasının dosyasına giren tapede Zarrab ile bir kişi arasında geçen konuşmada, "Bekir ve Mevlüt isimli iki kişi ile 'Beyefendi'nin Başkan Obama’yı arayacağı" ifadesi yer alıyor. Tape kayıtlarından Zarrab'ın avukatı Şeyda Yıldırım'ın da Erdoğan ile iletişim halinde olduğu izlenimi ortaya çıkıyor.

TIKLAYIN - Reza Zarrab'ın dava dosyasına giren ses kaydı: 'Beyefendi' Başkan Obama'yı arayacak!

T24
ETİKETLER
reza zarrab hakan atilla yolsuzluk mahkeme dava abd

Zarrab davasında flaş gelişme!
20 Kasım 2017



Zarrab davasında jüri seçimi 27 Kasım’a ertelendi, jürili duruşma 4 Aralık’ta yapılacak.

Reza Zarrab ve eski Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla'nın yargılandığı davada bugün yapılması planlanan jüri seçimi 27 Kasım'a ertelendi. Karar savcıların ve avukatların katıldığı gizli oturumda alındı. Oturuma Zarrab katılmazken, Atilla takım elbiseyle geldi. 2 saat süren oturumun ardından duruşma salonuna basın mensupları alındı.

SON OTURUM YARIN

Jüri seçiminin yapılacağı duruşmanın 27 Kasım'a, davanın esastan görüleceği jürili duruşmanın ise 4 Aralık'a ertelendiği açıklandı. Ertelemenin nedenine ilişkin bir bilgi verilmedi. Ancak delillerle ilgili itirazların görüşüleceği son oturumun yarın yapılacağı belirtildi.

Yurt Gazetesi

Atilla davasında yeni tanık eski Türk polisi: "Soruşturmada '1 numara' dediğimiz kişi Erdoğan'dı"
11 Aralık 2017



Eski Halkbankası Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla'nın ABD'nin İran'a yönelik yaptırımlarını deldiği iddisıyla tek sanık olarak yargılandığı davada bugünkü oturum başladı.

ABD’nin İran’a yaptırımlarının ihlal edildiği gerekçesi ile New York’da görülen davanın üçüncü haftası Fethullah Gülen örgütüne mensup olduğu tahmin edilen ve Türkiye’de cezaevinden bu soruşturmayla ilgili olmadığını iddia ederek çıkan bir Türk polis memurunun ifadesi ile başladı. Otuzlu yaşlarda olduğu tahmin edilen ve polis akademisini bitirir bitirmez Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’nde komiser yardımcılığı görevinde işbaşı yaptığını belirten Hüseyin Korkmaz ifade verdi.

Tanık koltuğuna oturan Korkmaz, İran asıllı Türk vatandaşı Rıza Sarraf’ın liderliğini yaptığını belirledikleri ana bir örgüte ek olarak Halk Bankası eski Genel Müdürü Süleyman Aslan, eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, eski İçişleri Bakanı Muammer Güler’in etkin olduğu grupları da soruşturmalarına kattıklarını anlattı.

Soruşturmada aynı zamanda “bir numara” olarak atıf yaptığı zamanın Başbakanı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da konu edildiğini ekledi. Tanğın adını telaffuz ettiği diğer şüpheliler arasında Muammer Güler’in oğlu Barış Güler, Zafer Çağlayan’ın oğlu Salih Kaan Çağlayan, Özgür Özdemir , Hikmet Tuner, Onur Kaya, Mustafa Behçet Kaynar da vardı.

Sarraf itirafları davasında şu ana kadar neler yaşandı... En ciddi iddia Berat Albayrak
Duruşma öncesi görüşmelerde, Yargıç Berman, Atilla'nın avukatının tanık David Cohen'e çapraz sorgusu konusunda hafta sonundan bu yana dosyaya giren bazı mektuplardan bahsetti. Tartışma konusu, Cuma günü çapraz sorguda Cohen'e "ikincil yaptırımlar" konusunda sorular sorulması.

Savcılar, savunma makamını, Cuma günü Cohen'e hukuk kapsamındaki bir konuda "yani ikincil yaptırımlar konusunda" sorular sorarak suyu bulandırmaya çalışmakla suçladı. Yargıç Berman, konuyu tekrar gözden geçireceğini söylese de, burada hükümetin lehine karar verdi ve savunmanın, Cohen'in çapraz sorgusunun kapsamı konusunda yargıcın daha önce verdiği resmi kararların ötesine geçtiğini söyledi.

Bugünkü duruşmada ise kürsüde Joshua Kirschenbaum var. Yeni tanık Kirschenbaum ABD Hazine Bakanlığı'na bağlı FinCen'de (Finansal Suçlar Uygulama Ağı) çalışıyor. Daha önce Yabancı Varlıklar Kontrol Ofisi'nde (OFAC) çalışmıştı.

Hüseyin Korkmaz kimdir?

Eski Komiser Yardımcısı Hüseyin Korkmaz, 17-25 Aralık soruşturmasını yürüten eski İstanbul Mali Şube Müdürü Yakub Saygılı’nın ekibinde yer alıyordu. Korkmaz, cemaatçi polislere yönelik operasyonlar kapsamında 3 Ekim 2014’de Yakup Saygılı ile birlikte gözatına alındı tutuklanarak cezaevine gönderildi. 17 Aralık soruşturması sırasında hem polis fezlekesini hem de savcı Celal Kara’ya gönderilen raporu yazdığı öne sürülen Korkmaz’a görevi kötüye kullanma suçlaması yöneltilmişti. Korkmaz, mahkemede yaptığı savunmada “17-25 Aralık dosyalarında hiç çalışmadım, tek parafım yok. Dosyada görev almadığım için disiplin cezasına gerek olmadığı kararını Efkan Ala imzaladı. 17-25 Aralık dosyasında değil işlem yapmak, o dosyadan haberim bile yoktu. Başka büroda çalışıyordum. Nasıl suç işledim ben?” diye konuşmuştu. Şubat 2016’da tahliye olan Hüseyin Korkmaz’ın yurt dışına kaçtığı belirlenmişti.


CANLI BLOG (ÇEVİRİ: SEBLA KÜÇÜK)

18:15 Savcı, Kirschenbaum'dan OFAC'a ilişkin bir belgenin doğruluğunu onaylamasını istedi. Belge, bir görüşmenin yazılı dökümünü içeriyor. (Sunulan delil, Atilla ile yapılan bir görüşmenin yazılı dökümü.) Dökümanın konusu 2012 tarihli İran Özgürlük ve Koruma Karşıtı Yasa'yı içeriyor. . Bu metin, ABD'nin İran'a yönelik yaptırımlarıyla ilgili bir nevi yönetmelik.

18:20 Kirschenbaum, "Sanık, o dönem yeni çıkarılan yaptırımlar kapsamında "altın satışına izin verilmediğini biliyordu" dedi.

18:25 "İran lehine yıllık 4 milyar dolar tutarında bir bakiye"den söz edildi. Kirschenbaum bunu şöyle açıkladı: İran ile Türkiye arasındaki mevcut ticari ilişkin öyle bir duruma gelmişti ki, İran'ın Türkiye'ye ihraç ettiği malların tutarı 4 milyar dolar daha fazlaydı.

18:28 Savcının doğrudan sorgusu bitti. Çarpaz sorguya geçildi.

18:30 Atilla'nın avukatı Rocco da, Kirschenbaum'a doğrudan sorguda sorulan deliller hakkında sorular soruyor.

18:33 Rocco: Sizin ofisinizden Atilla'nın ofisi veya Halkbank telefonla aranmış, bu görüşmenin kaydı burada.

Kirschenbaum: Arayan tarafın hangisi olduğunu hatırlamıyorum. Kim kimi aradı, hatırlamıyorum.

Soru: Görüşme ne kadar sürdü, hatırlıyor musunuz?

Kirschenbaum: Birkaç dakikadan biraz fazla, ama saatlerce sürmedi. Kirschenbaum, görüşmenin 20 dakika mı yoksa bir saate yakın mı sürdüğünü hatırlamıyor.

18:35 Rocco, Kirschenbaum'a, savcılarla yaptığı toplantıları sordu. Kirschenbaum'un ifadesine göre toplantı bir aydan kısa bir süre önce FinCen ofisinde yapıldı; yani Kirschenbaum ve savcılar, mahkeme dışında görüştüler.

18:38 Çapraz sorgu bitti. Tanık kürsüden ayrıldı. Bir sonraki tanık geliyor.

18:40 Tanık eski komiser yardımcısı Hüseyin Korkmaz Türkçe ifade veriyor. Korkmaz "Emniyet teşkilatında komiser yardımcısıydım ve bir süre de danışman olarak görev yaptım" dedi. Korkmaz daha önce Türkiye'de yaşadığını ancak artık ABD'ye yerleştiğini; geçmişte İstanbul'da ve Hakkari'de görev yaptığını söyledi.

18:43 Korkmaz: Bu soruşturmayı yürüten ekibin başındaydım. "Rıza Sarraf'ın lideri olduğu örgüt hakkında soruşturma yürütüyordum; bu örgütün çatısı altında üç grup daha olduğunu tespit etmiştik."

Diğer bir gruba ilişkin olarak Korkmaz, "Zafer Çağlayan ve Süleyman Aslan'ın (o grubun) lideri olduğunu anlamıştık" diyor.

18:45 Korkmaz, ikinci grubun başında Muammer Güler'in, üçüncü grubun başında Taha Ahmet Alacacı'nın olduğunu söyledi.

18:48 Korkmaz soruşturmada "1 Numara" dedikleri kişinin Recep Tayyip Erdoğan olduğunu söyledi. Savcı, Erdoğan'ın hangi görevde olduğunu sormasın üzerine Korkmaz, Erdoğan'ın o dönem başbakan olduğunu söyledi.

18:51 Tanık, polis memuru olarak aldığı eğitimden bahsetti. Yaklaşık 360 kişiden oluşan bir sınıftan mezun olduktan sonra, İstanbul'da "mali suçlarla mücadele şubesi"nde çalışmaya başladığını açıkladı.

19:01 Soru: Sizin emrinizde yaklaşık kaç polis memuru çalışıyordu?

Korkmaz: Ayrıldığım sırada 8 tane vardı.

19:05 Korkmaz: Soruşturma ilk başladığında, Rıza Sarraf ve örgütün çekirdeği olan örgüt hakkında bir soruşturmaydı.

19:15 Korkmaz: Başlangıçta, soruşturma kapsamında işlemler kaçakçılık, kara para aklama ve bu suçların organize suç birimi halinde işlenmesiydi.

Savcı, Ne kaçakçılığı?

Korkmaz: Altın.

19:20 Korkmaz'ın ifadesine göre soruşturma ekibinin diğer üyeleri de, Sarraf'ı magazin sayfalarından ve eğlence haberlerinden tanıyordu. Korkmaz, kendisi ise ilgilenmediği için bu haberleri okumadığını belirtiyor.

19:22 Korkmaz: Soruşturma nihayetinde, rüşvet ve evrakta sahtecilik iddialarına kadar uzandı, bunun sonucunda soruşturmanın hedefindeki kişilerin listesi de genişledi. Soruşturma kapsamındaki diğer isimler arasında Süleyman Aslan, Barış Güler, Salih Kaan Çağlayan ve başkaları bulunuyordu.

19:25 Tanık Korkmaz'a göre, soruşturmada zamanla Barış Güler ve başkaları da şüpheliler arasına girdi. Korkmaz "Vaktim olsaydı muhtemelen daha fazla isim [eklerdim]" dedi. Halkbank'ta birçok kişiden şüphelendiklerini ancak Hakan Atilla'nın hiçbir zaman rüşvet kabul etmediğini söylüyor

19:27 Korkmaz, ekibinin ne tür soruşturma teknikleri kullandığını anlatıyor.

Bu tekniklerden bazıları: "Teknik araçlarla takip. Fiziksel olarak takip. Güvenlik kamerası görüntüleri. E-postaların incelenmesi. Kurumlar aracılığıyla elde edilen belgeler. Denetçi ve uzman raporları."

19:29 Korkmaz, Sarraf'ın "Gana'dan sahte evrakla getirdiği 1.5 ton altından" bahsetti.

19:30 Korkmaz, Aralık 2013'te Süleyman Aslan'ın evinde ayakkabı kutularında bulunan ve Sarraf'ın gönderdiği paralara ait olan fotoğrafı doğruladığını söyledi.

Savunma itiraz ediyor. Yargıç Berman itirazı reddetti.

Korkmaz, fotoğrafı kastederek "Bunu, yapılan operasyonda elde ettik" dedi.

19:35 Tanık Korkmaz: Onlara, Süleyman Aslan'ın evinde, ayakkabı kutularında veya başka şekilde saklanan büyük miktarda para olabileceğini bildirmiştim.

18:40 Korkmaz, söz konusu aramada neler ele geçirildiğini anlattı.

Korkmaz: Burada en altta beyaz bir kutu gösteriliyor. (Bahsedilen, bir ayakkabı kutusu.) Bu, soruşturmada tespit ettiğimiz bir rüşvet ödemesiydi.

19:45 Başka bir fotoğraf gösterildi. Korkmaz, "Bu 100 dolarlık banknotlardan oluşan bir para yığını. Ayrıca 500 Euro tutarında destelerden oluşan para yığınları var."

Korkmaz, ayrıca Türk lirası desteleri de olduğunu söyledi. Korkmaz, bunların Aslan'ın evinde bulunduğunu belirtti.

20:00 30 Ağustos 2013 tarihinde teslim edilmiş başka bir para yığınına ait fotoğraf gösterildi.

Soru: Bu tarihin özel bir önemi var mı?

Korkmaz: Evet.

Soru: Önemi nedir?

Korkmaz: Zafer Bayramı.

20:05 Tanık Korkmaz , dönemin AB Bakanı Egemen Bağış'tan bahsetti.

20:10 Oturuma 5 dakika ara verildi.

20:35 Ara sona erdi. Korkmaz'ın ifadesi devam ediyor.

20:37 Soruşturmadaki izleme ekibinin AB Bakanlığı'nda çektiği başka fotoğraflar da delil olarak sunuldu.

20:40 Korkmaz ifadesinde, Muammer Güler'e, oğlu Barış Güler aracılığıyla 200 bin dolar tutarında ödeme yapıldığını söyledi.

20:55 Korkmaz, Türgev Vakfı'ndan ve Erdoğan ailesinin bu vakıfla olan ilişkisinden bahsediyor. İfadenin yazılı dökümünü inceledikten sonra detaylarını aktarılacak

20:57 Atilla'nın avukatları, Korkmaz'ın (Türkiye'nin yakın tarihini kapsayan) ifadesinin dava konusuyla alakası olmadığı gerekçesiyle itiraz ediyor. Yargıç, itirazı reddediyor.

21:00 Duruşmaya öğle arası verildi. Bu arada avukatlar, jüri salondan ayrılınca, hukuki bir konuyu görüşecek. Oturum TSİ 22:00'da devam edecek.

21:05 Yargıç Berman: Savunma makamı, bu tanıktan sonra "yanlış yargılama" kararı talep edecek. Gerekçeler: Son tanığın (Korkmaz'ın) ifadesinin Atilla ile ilgisi olmaması.

Savunma ayrıca jüri üyelerine gösterilen belge ve fotoğrafların kaynağı konusunda da itiraz etti.

Berman: İfadeye devam etmeden önce, bu konuların tanık üzerinden çözülmesi gerekiyor.

22:19 Oturum devam ediyor.

22:25 Duruşmada zaman planlaması açısından bir değişiklik oldu: Önceki oturumdaki tanık David Cohen'in ifadesi, programı nedeniyle yarıda kalmıştı. Cohen şimdi geri döndü ve Atilla'nın avukatı Rocco'nun Cohen'e çapraz sorgusu devam ediyor.



22:28 Cohen, Atilla'ya, Sarraf hakkında soruşturma yürüttüklerini veya Halkbank'ın Sarraf'la çalışmaması gerektiğini söylemediğini belirtti. Ancak "görüşmedeki ana konunun" Sarraf veya diğer müşteriler konusunda dikkatli olunması gerektiği olduğunu söyledi.

22:30 Rocco, Cohen'e, 17 Aralık 2013 tarihinde Aslan ile önceden planlanan ancak Aslan'ın tutuklanması nedeniyle yapılamayan bir toplantı olup olmadığını sordu. Cohen, o gün trafikte sıkışıp kaldığını, toplantıdan da vazgeçildiğini söyledi.

22:35 Cohen, bu olayın, Aslan'ın ayakkabı kutularındaki paralarla tutuklandığı dönem yaşandığını söyledi. Ancak tam tarihten emin olmadığını ifade eden Cohen: Tutuklama benim varış tarihimden bir gün önce mi oldu yoksa gittiğim gün mü oldu, hatırlamıyorum.

22:41 Savunma makamı, Cohen ile Atilla arasında geçen, Sarraf ve altın ticaretiyle bir görüşmeye ilişkin notu delil olarak sundu.

22:53 Sarraf, İran'a yönelik yaptırımları ihlal ettiğinden şüphelenilen kişilerin olduğu özel listede bulunmuyordu. Atilla'nın avukatı Rocco, Cohen'i bu noktada sıkıştırarak Atilla'nın neyi bilip neyi bilmediği konusuna doğru gidiyor.

22:57 Savunma makamının çapraz sorgusu sona erdi. Savcılar Cohen'e yeniden doğrudan sorgu yapacak, yani çapraz sorguyla ilgili sorular soracak.

23:02 Savcı tekrar, "ABD'nin İran'a yönelik yaptırımlarının ABD sınırları dışında uygulanması" konusunda sorular soruyor.

23:05 ABD Adalet Bakanlığı'nın ve Hazine Bakanlığı'nın Lübnan Kanada Bankası aleyhine açtığı dava hakkında soru soruluyor.

23:15 İfadede biraz teknik konulara girildi: Bu kez 2012 tarihli IFCA (İran Özgürlük ve Yayılma Karşıtı Yasası) ABD'nin yaptırımlarının genişletilmesinden söz ediliyor. Savcı, Cohen'in ikinci doğrudan sorgusunun bitmek üzere olduğunu söyledi.

23:20 Oturuma ara verildi.

23:25 Hüseyin Korkmaz yeniden tanık kürsüsünde. Korkmaz, 17 Aralık 2013 operasyonu hakkında konuşuyor.

23:27 Korkmaz: "Operasyon", şüphelilerin evlerinde veya iş yerlerinde aramaların yapıldığı bir adli süreçtir. Korkmaz sürecin ayrıca şüphelilerin yakalanıp gözaltına alınmasını da kapsadığını söyledi.

23:28 Korkmaz, yaptıkları aramaların "tam sayısını" hatırlayamadığını söyledi. Yaklaşık 20 arama yaptıklarını belirten Korkmaz 22 Aralık 2013 tarihinde, yani operasyondan beş gün sonra, başka bir yere tayin edildiğini öğrendiğini söyledi.

23:32 Korkmaz, başka üst düzey memurların da açığa alındığını/başka yerlere atandığını söyledi. Korkmaz, yeni memurların "şube müdürüne ve diğer bir rütbeli memura uygunsuz ve yasa dışı talimatlar" verdiğini söyledi. (Sözü edilen yeni memurlar, yeni amirlerdi.)

23:42 Soru: 23 Aralık'ta başka yere tayin edildiğiniz zaman nereye atanmıştınız?

Korkmaz: Köprü koruma birimine gönderilmiştim.

23:45 Savcı: Bu görevin neleri kapsıyordu?

Korkmaz: Köprüyü koruma göreviydi.

Soru: Peki, köprü koruma biriminde ne kadar süre görev yaptınız?

Korkmaz: Altı-yedi ay. Bunun ardından Hakkari'de görevlendirildim.

23:50 Korkmaz: 2014 Eylül'ünde cezaevine girdim, 9 Şubat 2016'da tahliye edildim.

23:52 Korkmaz, hakkında yurt dışına çıkış yasağı getirildiğini ve pasaportuna el konulduğunu söyledi. Ağustos ayında Türkiye'den ayrıldığını söyleyen Korkmaz, "Kendimi hukuken güvende hissetmiyordum" dedi. Korkmaz, ailesiyle birlikte Türkiye'den ayrıldığını belirtirek "Çok sevdiğim bir ülkeden ayrıldım" dedi.

23:53 Oturuma 5 dakika ara verildi.

00:04 Jüri üyeleri salona girdi. Korkmaz'ın ifadesi devam ediyor.

00:06 Korkmaz, 2016 Ağustos'unda Türkiye'den ayrılma kararı aldığını söyledi.
Cumhuriyet

Faruk Sevim: Mesele ambargo değil, kurulan rüşvet düzeni
10.12.2017

Yolsuzluk iddiaları yine bütün gündemimizi kapladı. ABD mahkemesi tarafından ortaya atılan iddia şu: Türkiye’de bir grup şirket, banka ve şahıs, İran’ın Türkiye’den elde ettiği petrol ve doğal gaz paralarını gizli yollarla İran’a tekrar göndermiş. İran da bu paraları ABD’nin uygun görmediği, yasak koyduğu alanlarda harcamış. ABD ambargosunun delindiği bu süreçte önemli bir miktar para Türkiye içinde çeşitli şahıslara rüşvet olarak dağıtılmış.

Türkiye işçi sınıfının ABD ambargosunun delinmesi ile ilgili bir problemi olamaz. ABD, dünyanın en büyük emperyalist gücü olarak çeşitli zamanlarda çeşitli ülkelere ambargolar uygulamakta, bu nedenle insanlar zarar görmekte. İran’a yönelik ABD ambargosunun delinmesi doğru bir davranıştır. Ancak bunun gizlice değil açıkça yapılması gerekirdi. AKP hükümetinin ambargoyu gizlice delmesi, hatta şimdi bile bu yaptığını sahiplenememesi, “ambargoyu delmedik, ABD’nin istemediği bir şey yapmadık” söylemleri kendilerini gülünç duruma düşürüyor.

İşçi ve emekçilerin asıl ilgilendiği konu bu “işler” yapılırken alındığı, verildiği iddia edilen rüşvetler. İddia edilen rakamlar çok büyük. Rıza Sarraf ile aynı tarz faaliyette bulunan İran’lı Babek Zencani için İran mahkemesinin tespit ettiği rüşvet miktarı 2,8 milyar dolar olmuştu. Rıza Sarraf’ın rüşvet çarkının sadece 3-4 kişi ile ve birkaç yüz milyon Euro/dolar ile sınırlı olmadığı aşikâr.

Birileri, rüşvet ve yolsuzluk iddiaları ortalıklara döküldükçe “aynı gemideyiz” nakaratını tekrarlamaya başladı. “Aynı gemideyiz” sözü sınıf mücadelesini geri plana atmak, sınıfsal ayrımları belirsizleştirmek için uydurulmuş bir sözdür. Bu evrende yaşayan bizler, elbette “aynı gemideyiz” ama bazılarımız güvertede, bazılarımız kaptan köşkünde gününü gün ediyor, bazılarımız da geminin en altında, makine dairesinde, sıkıntı içinde yaşamaya devam ediyor. Milyoner sayımız son 10 yılda 10 binden 125 bine çıktı. İşçi sınıfı ise yıllık yüzde 20’lere varan enflasyon karşısında ücretlerine ancak yüzde 8 zam alabiliyor.

Rüşvet alan ve veren herkesten, ucu nereye dokunursa dokunsun bu yaptıklarının hesabı sorulmalıdır. Sendikalar ambargonun delinmesiyle bir problemlerinin olmadığını, ama bunun rüşvet çarkı döndürülerek yapılmasının hesabını soracağını kamuoyuna ilan etmelidir.

(Sosyalist İşçi)

Zarrab davasında Atilla da tanık olarak dinlenecek
14 Aralık 2017



ABD'nin New York kentinde devam eden davada, Reza Zarrab'ın başsavcılıkla işbirliği yapması sonrasında davanın tek sanığı durumuna düşen Halkbank’ın eski Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla’nın pazartesi tanık kürsüsüne çıkacağı belirtildi.

ABD’de yürütülen soruşturma çerçevesinde 27 Mart günü FBI tarafından tutuklandığında sorulara cevap vermeyen ve işbirliği yapmayacağını kaydeden Atilla'nın 3 haftadır devam eden jürili duruşmaların son günlerinde önce avukatlarının daha sonra da çapraz sorgulamada savcı yardımcılarının sorularını cevaplandıracağı kaydedildi. Hürriyet'ten Razi Canikligil'in haberine göre, bu gelişme Sarraf’ın savcılarla işbirliği yapma ve tanık kürsüsüne çıkma kararından sonra en önemli gelişme olacak.
ABD’deki yüksek profilli davalarda pek az rastlanan bu tür gelişmelerde savunma ya davayı kazanamayacağına inandığı zaman son çare ya da sanığın kendi ısrarı sayesinde tanık olarak dinlenilmesini tercih olarak kullanıyor.

Duruşmaların süpriz tanığı olan 17 Aralık operasyon koordinatörü firari FETÖ'cü eski komiser yardımcısı Hüseyin Korkmaz’ın ifadelerinde Hakan Atilla’ya karşı somut deliller sunamadığı halde, sadece Atilla’nın yargılandığı duruşmadaki ifadelerinde aşırı önyargılı beyanlarda bulunduğu gerkçesiyle avukatlar mahkemeye hatalı yargılama itirazında bulunmuştu.

Atilla’nın avukatlarından Todd Harrison, Korkmaz’a emniyetin Sparks haberleşme sisteminde yer alan ‘Bakanlar kurulunu burada toplayacağız’ şeklindeki ifadesini hatırlatarak, Gülencilerle olan ilişkisini sormuştu. Korkmaz, bu soruya, “Gülenci mi dersiniz, cemaat mi dersiniz FETÖ mü dersiniz ne dersiniz deyin. Benim bunlarla hiçbir ilişkim yok. Sparks’ta da böyle bir ifade kullanmadım. Bunlar iftiradır. Bunları size belgeleriyle kanıtlarım” diye kendisini savunmuştu.

Korkmaz, Halkbank'ın eski genel müdürü Süleyman Aslan'ın Sarraf'tan rüşvet aldığını, ancak Atilla'nın rüşvet aldığına dair hiçbir kanıt bulunmadığını da söyledi.
Yurt Gazetesi

Abdulkadir Selvi: Rüşvet aldığı iddia edilenlerin kuzuların sessizliğine bürünmesi rahatsız edici!
14 Aralık 2017



"ABD’deki Zarrab davası, artık Zarrab'sız devam ediyor"

Hürriyet yazarı Abdulkadir Selvi, İran’a yönelik ABD yaptırımlarını deldiği iddiasıyla New York’ta tutuklu yargılanan eski Halkbank Genel Müdürü Mehmet Hakan Atilla davasında tanık olan Türkiye ve İran vatandaşı iş adamı Reza Zarrab'ın öne sürdüğü rüşvet iddialarının ne olacağını sordu.

"Bu arada iğneyi Amerika’ya batırırken, çuvaldızı da kendimize batırmalıyız" diyen Selvi, söz konusu iddiaların ne olacağını merak ederek "Rüşvet aldığı iddia edilenlerin kuzuların sessizliğine bürünmesi ise en az Zarrabkadar rahatsız edici" diye tepki gösterdi.

Yazının ilgili bölümü şöyle:

Birleşmiş Milletler'in İran'a yönelik uyguladığı ambargonun delinmesi

ABD’deki Zarrab davası, artık Zarrab’sız devam ediyor.

Çünkü o bir tanık.

Zarrab, bundan sonra hangi ülkede yaşayacağına ya da yeni bir kimlik edinip edinmeyeceğine karar verecek. İsterse eşi Ebru Gündeş’i ve kızı Alara’yı da yanına alabilecek. Dubai’nin deşifre olması nedeniyle Zarrab’ın buraya gönderilmeyeceği, ABD’de kalacağı söyleniyor.

Zarrab istese de ABD onu bir yere göndermez. Çünkü Zarrab ABD’ye lazım. İkinci iddianame çıkarsa bir kez daha onu tanık kürsüsünde göreceğiz.

Operasyon ilk günkü hedefe yönelik olarak adım adım ilerliyor.

(..)
1- 17-25 Aralık’ta 1 numaralı hedef Recep Tayyip Erdoğan’dı.

FETÖ’cü polisler, fezlekelerinde Erdoğan’ı devrik başbakan ilan etmiş, “dönemin başbakanı” olarak kayıtlara geçmişlerdi.

2- ABD’deki davada mahkeme başkanı hem Zarrab’a hem de FETÖ’cü Korkmaz’a “bir numara”dan kimi kastettiklerini, o zaman Türkiye’nin başbakanının kim olduğunu soruyor. Tabii soru hazır, cevap hazır. Çünkü önceden hazırlanmış. Tahmin ettiğiniz gibi Recep Tayyip Erdoğan. Hüseyin Korkmaz’a adın ne diye sorulduğunda “Recep Tayyip Erdoğan” diyecek kadar olağanüstü bir çaba içinde olduğu görülüyor.

(..)

Bu arada iğneyi Amerika’ya batırırken, çuvaldızı da kendimize batırmalıyız.

Tamam anladım, 17-25 Aralık FETÖ’nün darbe girişimiydi.

Tamam anladım, New York’taki mahkemede 17-25 Aralık’ın ABD versiyonu yaşanıyor.

Ama bir şeyi anlamadım. Bu rüşvet iddiaları ne olacak?

Sizi bilmem ama benim midem bulandı.

Rüşvet aldığı iddia edilenlerin kuzuların sessizliğine bürünmesi ise en az Zarrabkadar rahatsız edici.

Ana Haber

abd zarrab türkiye 4 bakan kuzuların sessizliği new york abdulkadir selvi hürriyet

Mehmet Hakan Atilla davasında Zarrab'ın iddiasını çürütecek uzman görüşü: O sırada uçaktaydı!
15 Aralık 2017

Mehmet Hakan Atilla, tanık kürsüsünde ifade veriyor

Eski Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla, ABD'nin İran'a yönelik yaptırımlarını deldiği iddiasıyla tek sanık olarak yargılandığı davada tanık kürsüsünde ifade veriyor.

İfadesini Türkçe olarak veren Atilla, bankaları dolandırdığı ve yasaları ihlal ettiği iddialarını reddederken savcıların iddiasının aksine 'sistemin mimarı' olmadığını söyledi.

Atilla, soru üzerine ​Süleyman Aslan ile İran'a yönelik yaptırımların ihlal edilmesi konusunda hiç konuşmadığını söyledi. Atilla'ya, eski polis Hüseyin Korkmaz'ın ifadesinde ‘Zarrab'ın Halkbank'a girip çıkarken görüntülendiğini' söylemesi soruldu. Atilla, bu tarihte Barcelona uçağında olduğunu söyledi.

Atilla için Türk Hava Yolları’ndan bir uzman tanıklık yaptı.Hakan Atilla’nın avukatları, müvekkillerinin aleyhine savcılığın sunduğu en önemli delil olan 297 no’lu tape ve ses kaydına ilişkin Reza Zarrab’ın mahkemede verdiği ifadeyi Türk Hava Yolları’ndan bir bilirkişinin ifadesi ile çürütüldüğünü savundu.

'Hakan beye emir verdi' iddiası

Razi Canikligil’in Hürriyet’te yer alan haberine göre, Zarrab, itirafçı olarak oturduğu tanık kürsüsünde, yardımcısı Abdullah Happani ile 10 Nisan 2013 tarihli “Atilla taş koydu” diye bilinen 279 no’lu tape ve ses kaydına açıklık getirirken şu ifadeleri kullanmıştı;

“Bankadan (Halkbank) çıktıktan sonra görüşmenin özetini anlatıyorum. Süleyman Aslan’ın benim yanımdan Atilla’yı aradığını söylüyorum. “Yapacaksınız bu işi” dedi diyorum. Hakan Atilla’nın taş koyduğunu engellediğini söylüyorum.
Yani o gün içersinde Atilla bey işlemin olmaması için taş koyuyordu. Bu yüzden Süleyman Aslan’la konuştum ve Atilla’nın bu işten hiç haberi olmadığını söyledim. Kendisi benim yanımdan Atilla’ya telefon açtı, Hakan Bey’e işlemin yapılması konusunda bilgi verdi. Hakan Bey de istenileni yerine getirdi.”

"Atilla konuşamazdı, Barcelona uçağındaydı"

Zarrab, ifade verdiği ikinci gün tapelerin kendi konuşmalarının içeriğini doğru olarak yansıttığını kabul etmiş ve Avukat Fleming’in Halkbank ile yaptığı işlemler kapsamında “Hakan Atilla taş koydu dediniz, doğru mu” sorusunu “Doğru” diye karşılık vermişti. Zarrab, “Süleyman Aslan, sizin yanınızda Hakan Atilla’yı arayıp, bu işi yapacaksın dedi, doğru mu” şeklindeki soruya da “Evet doğru” karşılığı vermesine rağmen, Atilla’nın 10 Nisan günü o saatte Süleyman Aslan ile telefonda konuşabilmesinin imkansız olduğu çünkü aynı saatte akşam 17.00’de THY’nin Barcelona uçağında olduğu mahkemeye gelen bilirkişi tarafından belirtilecek. Avukatlar Zarrab’ın teyit ettiği o tarih ve saatte Hakan Atilla ile Süleyman Aslan’ın asla konuşmadığını savunuyorlar.

Delil yetersizliği

THY’den gelecek bilirkişinin uçuş raporlarında Atilla’nın bu görüşmeye katılamayacağını belirtmesi durumunda ya Zarrab yalan beyanda bulunduğu için başsavcılıkla yaptığı anlaşma değerini kaybedecek ya da Süleyman Aslan’ın Zarrab’a yalan söylediği yönünde Zarrab’ın avukatları bir argüman başlatacaklar.

İşte dakika dakika yaşananlar:

23:00 - Fleming, Zarrab'ın, Halkbank'ta yaptırımlar konusunda en bilgili kişinin Atilla olduğu yönündeki ifadesini soruyor.

Atilla: Ben (en bilgili kişi) değilim ama biraz bilgim var.

22:57 - Atilla, telefon tapelerini inceliyor, "Bunun benimle hiçbir alakası olmadığını biliyorum" dedi.

Toplantılar ve görüşmelerle ilgili bir dizi soru soruluyor, Atilla bunlarla hiçbir ilgisinin olmadığını söylüyor.

22:55 - Atilla: Reza Zarrab'ın bulunduğu ve kendisinden sistemi devam ettirmesinin istendiği bir toplantıda hiç yer almadım.

22:53 - Fleming, "Balkan işten mi atıldı, yoksa istifa mı etti?" diye soruyor.

Atilla: İşten çıkarılmadığını kesinlikle biliyorum. Zarrab'ın onunla ilgili ifadesini de dinledim. Duyunca çok üzülmüştüm, gerçeği yansıtmıyor.

22:52 - Atilla, Levent Balkan ve Hakan Aydoğan ile ilgili ifade veriyor.

22:50- Fleming, Atilla'ya, dış operasyonlar bölümünün faaliyetlerini soruyor.

22:45 - Duruşma yeniden başladı.

22:07 - Savunma avukatları, Korkmaz'ın ifadesinin Atilla'ya karşı önyargılı olduğunu söylüyor. Berman: Korkmaz'ın ifadesi hiçbir şekilde Atilla'ya karşı ön yargılı değildi.

Berman: "İşin garip yanı, (Korkmaz'ın ifadesi) Atilla'nın savunmasına yardımcı oluyor gibi görünüyordu."

22:05 - Berman, davanın düşürülmesi taleplerinin sadece "acil" durumlarda, ve kararın "açık bir gereklilik" olduğu durumlarda kabul edildiğini söylüyor.

Savunma makamının 'görev suistimali' iddiasına karşılık Yargıç Berman, bu suiistimal bir "ispiyoncu" tarafından yapıldığında, durumun bertaraf edildiğini söylüyor. "İspiyoncu" diyerek Hüseyin Korkmaz'ı kastediyor.

Berman: Korkmaz, kendi yönettiği bir polis soruşturmasına ilişkin olarak (...) birinci elden aldığı bilgiye dayanarak ifade verdi.

Savunma, delillerin Türkiye'de hukuk dışı yollardan elde edildiğini söylüyor.

Berman Atilla hakkındaki beraat talebini henüz karara bağlamadı.

22:00 - Atilla’nın avukatları, savcılığın tanığı 17 Aralık soruşturmasının operasyon amiri eski yardımcı komiser Hüseyin Korkmaz’ın tanıklığa aykırı aşırı beyanları, yorumları, soruşturma sırasında sadece mali şubedeki ofisinde olması, olay yerlerinde tanıklık yapmamış olması ve başsavcılığa verdiği delilleri Türkiye’den çaldığını kabul etmesi üzerine, avukatlar bunların kabul edilemeyeceğini ileri sürerek hatalı yargılamadan davanın düşmesini istemişlerdi.

Konuya ilişkin kararını açıklayan Berman, talebi reddetti.

20:45 - Duruşmaya öğle arası verildi.

20:37 - Hakan Atilla, Zarrab'tan hiç rüşvet istemediğini ve hiç rüşvet almadığını beyan etti.

20:35 - Atilla tutukluluğunun ilk günlerinden bu yana 1500 - 2000 kadar kaydı dinlediğini ve okuduğunu, Reza Zarrab ile Zarrab'ın şirketlerinde çalışan Abdullah Happani arasında geçen telefon konuşmasından ise daha önce haberi olmadığını söyledi.

Atilla Zarrab ile Süleyman Aslan arasında WhatsApp yazışmalarını da tutuklanması sonrası gördüğünü ifadesinde belirtti.

20:31 - Mehmet Hakan Atilla, ABD'nin İran'a yönelik yaptırımları konusunda "ana hatlarıyla" bilgi sahibi olduğunu söyledi.

Ancak Atilla, "Bu konuda uzman değilim" dedi.

20:30 - Fleming'in banka sırlarına ilişkin sorular üzerine Atilla, gizlilik mevuatını açıklıyor.

20:28 - ABD'li gazeteci Adam Klasfeld'in notu: Atilla'nın bankacılık kanunları ve banka sistemlerinin işleyişine dair açıklamarı davanın başından beri ilk kez gündeme geliyor. Söz konusu bilgiler jüriye sistemin işleyişine dair bilgi veriyor.

20:27 - Atilla 2004 yılında Halkbank'ın Pamukbank ile birleştiğini söylüyor. Atilla, Pamukbank ile İran'ın yoğun ilişki içinde bulunduğunu söylüyor.

20:15 - Atilla'ya yıllık gelirleri ile ilgili sorular soruluyor. Atilla yıllık gelirinin 100 bin dolar olduğu söyleniyor.

19:50 - Atilla, Halkbank'ın diğer bankalarla ilişkisine dair ifade veriyor.

19:45 - Duruşmada jüri yerini aldı.

19:25 - Duruşmaya kısa br ara verildi.

19:20 - Atilla şu anda Halkbank'taki emir-komuta zincirini anlatıyor.

Adalet Bakanı'ndan ABD'ye mektup: 'FETÖ' sanığı eski polis Korkmaz'ın bir an önce iadesini beklemekteyiz!

19:15 - Reuters Haber Ajansı, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül'ün Amerikalı mevkidaşı Jeff Sessions'a gönderdiği mektupta, New York'taki davada ifade veren eski Komiser Yardımcısı Hüseyin Korkmaz'ın iadesini istediğini bildirdi.

19.10 - Fleming, Halkbank'ın yaptırımlardan sorumlu birimi hakkında sorular soruyor. Atilla'ya mı rapor veriyorlardı?

Cevap: İzin verirseniz, burada bir açıklama yapmam gerekiyor. Çünkü iki farklı yapı var ve ne olduğunu açıklamalıyım. Uyum departmanı olarak adlandırılan bir departman var. Atilla bu departmanın sadece bankanın yönetim kuruluna rapor verdiğini söylüyor. Ve başka bir departman daha var, yaptırım departmanı adlı. Bu yabancı işlemler departmanı. Bu ekip Genel Mudur Yardımcısı’na rapor veriyor.

19:00 - Hakan Atilla’nın bütçeleme ve planlama bölümünde görev yaptığı supervisor poziyonuyla ilgili konuşuyor. O dönemde altında yaklaşık 8 kişinin çalıştığını ifade etti. Atilla ardından departman müdürü olduğunu söyledi. Atilla Halkbank’ta 17 bin kişinin çalıştığını ve bankanın yaklaşık 1000 şubesinin olduğunu söyledi.

18:55 - Soru: Aklıma gelmişken Türkiye’de herhangi bir siyasi partiye üye misin?

18:52 - Atilla: Hayır. Hayatım boyunca hiçbir partinin binasına bile girmedim.

Atilla kariyerinde nasıl ilerlediğini anlatıyor.

18:50 - Hakan Atilla, perakende bankacılık alanında çalıştığını söyledi. Tatillerini Çesme’de geçirdiklerini ifade etti. Balık tutmayı, resim yapmayı ve kamp yapmayı sevdiğini anlattı.

18.46 Soru: “Tutuklandığınızdan bu yana oğlunuzu gördünüz mü?”

Atilla: “Evet, bir kere. Sadece iki saat. (Ağlıyor)”

18.44 Atilla: “Oğlum zeki bir öğrenci.”

Soru: “Onunla gurur duyuyor musunuz?”

Atilla: “Evet.”

Aile fotoğrafı gösteriliyor.

18.40 Atilla: “Eşimle 26 yıldır birlikteyiz, 22 yıllık da evliyiz. Bir oğlumuz var, Uluslararası İlişkiler okuyor.”

18.36 Atilla: “İnşaat şirketinde çalıştım önce, sonra bir restoranda yöneticiydim. Ardından bankaya geçtim.”

18.34 Atilla: “Eşim de yüksek lisans yaptı. Üniversiteden sonra askere gittim. Askerliğimi Hava Kuvvetleri’nde yaptım. İdari işlere baktığım bir görevim vardı.

18.32 Atilla: “Eşimle üniversitede tanıştım. İktisat okudum ve bu alanda yüksek lisans yaptım.”

18.30 Atilla: “Ankara’da büyüdüm. Annem ve babam memurdu. Orta gelirli bir aileydik.”

18.29 Atilla: “10 yıllık ABD vizem var.”

18.25 Soru: “İngilizce konuşabiliyor musunuz?”

Atilla: “Evet. Kendi kendime öğrendim.”

18.24 Atilla: “İşlemin iptalinden endişeliydim ve iptal edildi. Bu durum, hem banka hem de Türk milleti için olumsuz bir durum yaşattı.”

18.22 Videoda, 500 milyon dolar değerinde bir avro tahvili meselesinden söz ediliyor.

18.20 Atilla: “Bu hatayı, ilk sorgu videosunda beni tutuklayan kadın FBI ajanı yaptı.”

18.17 Atilla: “Hakkımda yapılan şikayetle ilgili bir hata var. Bahsi geçen telefon görüşmesi Hakan Aydoğan’a ait, bana değil.”

18.15 Soru: “2017 yılının mart ayında şikayet üzerine tutuklandınız, değil mi?”

Atilla: “Evet. Bu doğru.”

18.12 Atilla: “FBI’a yalan söylemedim. Ama sanırım onlar bana yalan söyleyebilirdi.”

18.03 Fleming, Atilla’ya Zarrab’ın ifadesini hatırlayıp hatırlamadığını sordu:

Atilla: “Zarrab’ın bu salonda bana istemediğim talimatlar verdiğini ama bunları bana zorla yaptırdığını söylediğini hatırlıyorum.”

18.02 Soru: “Aslan’la yaptırımların delinmesi hakkında hiç konuştunuz mu?”

Atilla: “Ne Aslan’la ne de başkasıyla bu konuyu konuştum.”

18.00 (İran adına ‘ekonomik cihat’ yapıp yapmadığı sorusuna) Atilla: “Böyle bir şeyi ilk kez burada duydum.”

17.57 Atilla: “Sistemin mimarı değilim.”

17.55 Atilla, Zarrab’la işbirliği, bankaları dolandırdığı ve yasaları ihlal ettiği yönündeki sorulara “Asla” diyerek yanıt verdi.

17.53 Atilla kürsüye çıktı. Atilla’nın avukatı Fleming doğrudan sorguya başlıyor. İngilizce bilen Atilla, Türkçe ifade veriyor.

17.38 Yargıç Richard Berman’a deliller konusunda savunma makamıyla mutabakata varılamadığını bildiren bir mektubu savcılar iletti.

Berman: “Hayalkırıklığına uğradım desem kifayetsiz kalır.”

T24
ETİKETLER
mehmet hakan atilla reza zarrab abd iran yaptırım dava tanık

"Zarrab olayı, o inceleme olmadan çözülemez"
17 Aralık 2017



"Bu iddianın üzerine gidilmeli, gümrük işlemleri araştırılıp, soruşturulmalı"

Sözcü Gazetesi Ankara Temsilcisi Saygı Öztürk, ABD'nin İran'a yönelik yaptırımlarını deldiği iddiasıyla Miami'de tutuklanan Reza Zarrab'ın, "tanık" sıfatıyla ifade verdiği davayla ilgili olarak değerlendirmelerde bulundu. Öztürk, "Reza Zarrab ihracatlarının tamamının hayali olduğunu söylüyor. İddiası doğru da olmayabilir ama bu iddianın üzerine gidilmeli, gümrük işlemleri araştırılıp, soruşturulmalı. Böylece devletimize olan güven de artar" dedi.

Saygı Öztürk'ün "Zarrab olayı, o inceleme olmadan çözülemez" başlığıyla yayımlanan (17 Aralık 2017) yazısı şöyle:

Türkiye, “Hayali ihracat”la 1984 yılında tanıştı. Dönemin Bursa Emniyet Müdürü Lütfi Tomuş, “hayali ihracatın” yanında bazı ünlü isimlerin “hayali ithalat” yaptığını da ortaya koydu. İzmir Emniyet Müdürlüğü'ne atandığında, dönemin DGM Savcısı Lütfi Şenat'la konuşurken, gündeme Mersin'de yürütülen hayali ihracat soruşturması geldi. Ortaya çıkan isimlerden biri de Turan Çevik'ti.

Olaylar birbirine benzer… Turan Çevik, sanatçı N.Ş. ile birlikte yaşıyordu. ABD'de yargılanırken “Yaptığımız hayali ihracattı” diyen Reza Zarrab da ünlü bir sanatçıyla evlenmişti. Çevik, Bulgaristan'da yakalanıp Türkiye'ye getirildi, tutuklandı. Zarrab ise Türkiye'de 76 gün tutuklu kaldı, ABD'ye gidince tutuklandı.

Müsteşar, yönetim kurulu üyesi

Hayali bile olsa eğer ihracat, ithalat yapılıyorsa gümrük olmadan asla işlem gerçekleştirilemez. Reza Zarrab, ABD'deki sorgusunda Türkiye'den yaptığı ihracatların tamamının hayali olduğunu iddia ediyor. Sanki bu işin tek suçlusu bankanın Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla'ymış gibi gösteriliyor. Ülkemizin yetiştirdiği, rüşvet almadığı da ortaya çıkan bu bürokrata yazık değil mi?

Devlet bankamızla, Gümrük Müsteşarlığı arasında ihracat, ithalat nedeniyle sıkı ilişki bulunuyor. Örneğin Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Müsteşarı Cenap Aşçı, aynı zamanda Halk Bankası Yönetim Kurulu üyeliği görevini de yürütüyor.

Cenap Aşçı, Gümrük Müsteşarlığı'nda daire başkanıyken, Melih Gökçek'in Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde EGO Genel Müdür Yardımcılığı'na atandı. Hızla yükselişi de orada başladı. Önce Gümrükler Genel Müdür Yardımcılığı'na, kısa bir süre sonra genel müdürlüğe verildi. O görevi yürütürken, müsteşarlığa, bir gün sonra da Gümrük ve Ticaret Bakanlığı'na atandı. Hükümetin kurulmasından sonra da yeniden müsteşarlığa döndürüldü. Aşçı'nın, AKP'den 2011 ve 2015 seçimlerinde aday adayı olduğunu da hatırlatalım.

Sahte belgeye karşı direniş

Reza Zarrab, gümrüğe sahte belge verip yurda altın sokmak istedi. Gümrük memuru Teoman Coşkun Dudak, kendisine yapılan tüm teklifleri reddetti. Ardından da Gümrükler Genel Müdürlüğü tarafından İstanbul'dan Gaziantep'e gönderildi. Bu durum basında “sürgün” olarak yer alsa da bakanlık yetkilileri “İstanbul'da görev süresi dolduğu için gönderildi” diyor.

Hayali de olsa bir ihracatın gerçekleşmesi ve paranın ihracatçıya ödenmesi için tam 40 imza gerekiyor. İhracat karşılığı döviz eskiden Merkez Bankası tarafından ödenirken, günümüzde ağırlıklı olarak Halk Bankası tarafından veriliyor. Gümrük teşkilatının bilgisi olmadan ihracatın gerçekleştirilmesi, ödemenin yapılması da mümkün değil.

Aksaray eski Milletvekili Mahmut Öztürk, TBMM'de oluşturulan Hayali İhracat Komisyonu'nun başkanlığını yürüttü. Deneyimlerine dayanarak şunları söylüyor:

“Reza Zarrab, açıklamalarında hayali ihracat yaptığını, hiç mal göndermediğini söylüyor. Gümrüğün bilgisi olmadan, banka hiçbir ödeme yapamaz. Reza Zarrab olayında da kimseyi suçlamıyorum ama işlemler gümrükte yapılıyor. Daha önce Gümrükler Genel Müdürü olarak da görev yapan müsteşarın, 2016'da bankanın yönetim kurulu üyesi yapılması, komisyon başkanlığı yapmış biri olarak bana göre hiç doğru bir şey değil. Hayali ihracat raporumuz halen TBMM'de bulunuyor. Orada da görülecektir ki gümrük olmadan hiçbir şey yapılamaz.”

"Derhal istifa etmeli"

Aytun Çıray, bürokrasiden gelen, devlet çarkının nasıl işlediğini bilen milletvekillerinden… İYİ Parti Genel Sekreterliği görevini yürüten Çıray, müsteşarın Halk Bankası Yönetim Kurulu üyesi olmasını şöyle yorumluyor:

“Bizim tezimiz şu: Reza Zarrab davası, Türkiye'nin milli meselesi değil. Milli meselemiz, Zarrab'la geçmişte ilişki kuran bakanların, Türk yargısına teslim edilmeyişidir. Uluslararası bir kaçakçının itirafçı olduğu bir mahkemede adı en çok geçen ve Zarrab'ın rüşvet verdiğini söylediği bürokrat da halen kamuda görevli… Halk Bankası'nın yönetiminde, gümrük müsteşarının bulunması doğru bir karar değildir. Kendisi derhal görevinden istifa etmelidir. Yapılması gereken, eski bakan ve adı geçen bürokratların yargılanmasıdır. ABD'deki davada bizi asıl üzen, Türk Milleti'nin yolsuzluklara sessiz kalan bir millet görüntüsü yaratılmış olmasıdır. Bu yargılamalar yapılırsa Türk Milleti'nin itibarı korunacaktır. İtibar tasarrufa gelmez.”

Reza Zarrab ihracatlarının tamamının hayali olduğunu söylüyor. İddiası doğru da olmayabilir ama bu iddianın üzerine gidilmeli, gümrük işlemleri araştırılıp, soruşturulmalı. Böylece devletimize olan güven de artar.

T24
ETİKETLER
sözcü gazetesi saygı Öztürk reza zarrab türkiye abd yaptırım inceleme

"Amerika bir devlet politikası olarak 2013 yılında Türkiye'yi hedefe koymuş"
18 Aralık 2017



Habertürk yazarı Serdar Turgut, ABD'nin İran'a yönelik yaptırımlarını deldiği iddiasıyla tutuklanan iş adamı Reza Zarrab'ın 'tanık' olmayı kabul ederek ifade verdiği davada Amerika'nın asıl amacının başka olduğunu ifade etti. ABD'nin bir devlet kararı olarak 2013 yılında Türkiye'yi hedefe koyduğunu söyleyen Turgut, katıldığı Zrrab davasında kesin deliller elde ettiğini belirterek, "Amerika aslında 'teröre yardım eden, hukukun işlemediği, dış politikasında tehlikeli oyunlar oynanan bir ülke' olduğu iddialarıyla ilerde Türkiye’ye davalar açmaya çalışacak ve Türkiye’yi daha da zorlayabilmek için kimi yaptırımlara yasal temel sağlamaya uğraşacak gibi görünüyor" dedi.

Serdar Turgut'un, "Türkiye’ye komplonun kesin delili ortaya çıktı" başlığıyla (18 Aralık 2017) yayımlanan yazısı şöyle:

Washington'un derin komploların şehri olduğunu teorik olarak hep biliriz.

Şehir hakkındaki önyargılarımız arasında “Burada kimbilir ne komplolar düzenleniyordur” düşüncesi hep vardır. Bu düşüncenin her zaman haksız olduğunu söylemek de mümkün değil.

Washington’a gazetemizin temsilcisi olarak ilk geldiğim gün, çok sevdiğim halde komplo teorilerine rağbet etmeme kararı almıştım.

Çok okunması ihtimali büyük olan, internet tabiriyle çok “tıklanacak”yazılar yazma fırsatını böylece kaçırmama rağmen bir saygın gazetenin temsilcisinin pek rağbet etmemesi gereken bir yoldu komplo teorileri yapmak.

Üstelik şehirdeki eski bağlantılarım yüzünden bana çok güzel komplo teorilerinin tüyosunu verecek kaynaklarım olmasına rağmen eğer bana anlatılanın gözle görülür, elle tutulur delili yoksa komploları anlatma amacı bulunan çok yazı yazmamaya çalıştım bugüne kadar.

“Hiç yazmadım” demiyorum, ama o yazılarda mutlaka anlatanın bizzat kendisinin delilleri belgeleri görmüş olduğuna inanmışımdır ya da anlatan bana bazı şeyler göstermiştir.

Bu yüzden burada öğrendiklerim nedeniyle Amerikan yönetiminin Türkiye’yi hedefine koyduğuna ve ülkemiz hakkında bazı komplolar yaptığına daima inandım.

Rüyamda görsem inanmazdım

Belki de bir gazeteci/yazarın rüyasında görse inanamayacağı bir şey başıma geldi; belki de çok az insanın yaşama şansına sahip olduğu bir şeyi yaşadım ve kurulan komplonun aslında ne olduğu ciddiyetiyle bilinen bir yargıcın önüne delil olarak getirildi ve ben de bunun her detayını görme imkânına sahip oldum.

Evet, Zarrab’ın tanık olduğu Hakan Atilla’nın sanık yapıldığı davadan bahsediyorum. Büyük ihtimalle bugün son haftasının başlayacağı bu davada Türkiye’ye kurulmaya çalışılan, aslında çok da kapsamlı olan komplonun, başımıza örülmeye çalışılan belanın temeliyle ilgili bazı ipuçları edindim.

Bu yeni davalara hazırlık davası

Bu davayı izlerken aslında Amerikan devletinde çok daha büyük başka davaların hazırlığının yapılmakta olduğunu sunulan delillerden, savcıların kullandığı cümlelerden, çağrılan tanıkların tavırlarından anlamış durumdayım.

Aslında bunun var olduğunu Washington’daki bazı güvendiğim kaynaklar da bana söylemişlerdi ama dava sayesinde bunun ilk kez deliliyle mahkemede ortaya dökülmesine şahit oldum.

Amerika aslında “teröre yardım eden, hukukun işlemediği, dış politikasında tehlikeli oyunlar oynanan bir ülke” olduğu iddialarıyla ilerde Türkiye’ye davalar açmaya çalışacak ve Türkiye’yi daha da zorlayabilmek için kimi yaptırımlara yasal temel sağlamaya uğraşacak gibi görünüyor.

Amerika Türkiye’yi hedefine koymaya 2013 yılında çoktan karar vermiş bile, yani bu Trump’ın kararı değil bir devlet kararı.

Bir süre Ortadoğu politikalarında bir arada hareket eden Türkiye ve ABD bir aşamada ayrışmaya başlamışlar ve Amerikan devleti büyük ihtimalle bugün ortaya konulacak yeni ulusal güvenlik stratejisi doğrultusunda hareket etmemeye başlayan, yeni Ortadoğu planına uymayan Türkiye’yi hedefine koymuş. Washington bunun sorumlusu olarak Recep Tayyip Erdoğan’ı görüyor ve onu hedef alıyor.

Bu davada sanık kim?

Bugün son haftasına girilen bu davada resmen sanık olarak Hakan Atillaolsa da asıl amacın başka olduğu davanın neredeyse her dakikasından belli oluyor.

- Bir dava düşünün, savcıların delil olarak sunduğu, üzerine “Amerikan Devleti belgesidir” damgasının vurulduğu nerdeyse bütün belgeler, ses kayıtları, tapeler 17-25 Aralık tarihinde düzenlenen ve Türkiye’de darbe girişimi olarak yargılanan operasyonlardan elde edilmiş.

- Aslında 15 Temmuz darbe girişiminde FETÖ ile ABD işbirliğinin olduğunu düşünen Türkiye, bu davada savcıların sunduğu belgeleri delil olarak Washington’a gönderebilir.

- Savcının en büyük tanığı olarak çıkardığı David Cohen eski CIA Başkan Yardımcısı, para avcısı olarak tanınıyor ve Amerikan Hazine Bakanlığı’nda da başkanlık yapmış bir insan. Yıllardır Hakan Atilla ile görüştüğü biliniyor ve hatta Hakan Atilla ilk tutuklandığı gün “Onu tanıyor musunuz?” diye FBI yetkililerine sormuş, ama buna rağmen onun tutuklanmasını da içeren planın yapılmasında David Cohen’in de büyük rolü olduğuna inanıyorum ben. Çünkü eski bir CIA görevlisi olarak bu, onun görev tanımları arasında yer alıyor.

- Cohen, Amerikan devletinin terör finansmanı konularını araştıran en önemli yetkilisi. Eğer Türkiye’ye de bir terör finansmanı iftirası atılacağı, bu davada ortaya çıktığı gibi doğruysa, bunun da hazırlığını DavidCohen’in başını çektiği devlet birimlerinin yapmış olması büyük ihtimal.

- Davada Deutsche Bank ve Citibank’ın terörün finansmanının takibini iyi bilen üst düzey yetkilileri savcı tarafından tanık olarak getirildi; onlar da Türk bankalarından yapılmış olduklarını söyledikleri bazı işlemleri anlattılar.

- Savcılığın delil olarak sunduğu evrakları getiren firari eski polis, hiç durmadan Türkiye’de olduğunu, hukukun olmadığını, yasal güvencelerin kalmadığını iddia etti ve Erdoğan’ı suçladı. Savcılık bunu devlet kayıtlarına geçirdi.

Bana uzun zamandır Washington’daki bağlantıları çok iyi olan Amerikalı gazeteci arkadaşlarım, PYD’lilerin ve Şam rejiminin, yakaladıkları El Kaide’cilerin sorgulamalarından çıktığını söyledikleri ve Türkiye bağlantılarını gösterdiğini iddia ettikleri dokümanları CIA’ya verdiklerini ve bunların Washington’da bir dosyada toplandığını anlatıyorlardı.

Başımıza belanın, komplonun nasıl adım adım örülmekte olduğunu görüyorsunuz değil mi?

Yani Washington’da, ABD’nin bugün açıklanabilecek yeni ulusal güvenlik stratejisi konsepti doğrultusunda ‘Türkiye’yi hedefe koyma kararı’ çoktan verilmiş, ama son günlerde bu davayla bundan sonra yapılacak işlere de yasal kılıf hazırlanmaya çalışıldığı ortaya çıktı.

T24
ETİKETLER
amerika zarrab haber serdar turgut abd türkiye komplo dava yaptırım yasal zemin

Latuff Zarrab davasını çizdi: Zarrab-Erdoğan A.Ş.
03-12-2017

Karikatürist Latuff, Zarrab’ın itirafçı olmasının ardından Zarrab davasıyla ilgili çizdiği bir karikatürü yayınladı.

Brezilyalı karikatürist Carlos Latuff, ABD’de görülen davada Reza Zarrab’ın itirafçı olmasının ardından bir karikatür yayınladı. Latuff’un yayınladığı karikatürde, üzerinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın silüeti olan bir çamaşır makinesine dirseğini dayayan Zarrab’ın, makinede paraları yıkadığı görüldü.

Latuff çizdiği karikatürü ise “Zarrab-Erdoğan A.Ş.: Çamaşırda bir numara!” gönderisiyle paylaştı.

İleri Haber

HDP'den suç duyurusu: Sarraf'ın ifadelerinde adı geçen devlet yöneticileri yargılansın
18.12.2017



HDP'den suç duyurusu: Sarraf'ın ifadelerinde adı geçen devlet yöneticileri yargılansın
HDP, ABD'de yargılanan Rıza Sarraf'ın ifadelerinde adı geçen devlet yöneticilerinin yargılanması için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulundu.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekilleri Ahmet Yıldırım ve Filiz Kerestecioğlu ile bir grup v
_________________
Bir varmış bir yokmuş...


En son Alemdar tarafından Cum Oca 19, 2018 8:41 pm tarihinde değiştirildi, toplam 2 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Sal Arl 19, 2017 12:00 am    Mesaj konusu: HDP'den suç duyurusu Alıntıyla Cevap Gönder

Jüri kararı: Atilla ‘kara para aklama’ hariç altı farklı suçun beşinden suçlu bulundu
03/01/2018



New York’ta tutuklu olarak yargılanan eski Halkbank genel müdür yardımcısı Mehmet Hakan Atilla’nın tek sanık olarak yargılandığı davada, jüri kararını açıkladı.

Atilla, kara para aklama dışında altı farklı suçun beşinden suçlu bulundu. Karar okunurken Atilla’nın ifadesiz kaldığı görüldü.

Atilla’nın cezasını Yargıç Richard Berman belirleyecek.

Atilla, ABD’nin İran’a uyguladığı ambargoyu delme, bankacılık sahtekarlığı, kara para aklama, ABD yasalarını delmek için işbirliği yapıp komplo kurma, bankacılık sahtekarlığı ve kara para aklama suçlamalarını defalarca işleme suçlamalarıyla tutuklu olarak yargılandı.

New York Güney Bölgesi Federal Mahkemesi’nde 27 Kasım’da başlayan duruşmalar sürecinde seçilen jüri heyeti ortak bir karara varamadığı için dava yeni yıla kalmıştı.

12 jüri üyesinin Atilla’ya yöneltilen altı farklı suçun her birine ayrı ayrı karar verdi ve bütün kararları oybirliğiyle aldı.
Diken

HDP'den suç duyurusu: Sarraf'ın ifadelerinde adı geçen devlet yöneticileri yargılansın
18.12.2017



HDP'den suç duyurusu: Sarraf'ın ifadelerinde adı geçen devlet yöneticileri yargılansın
HDP, ABD'de yargılanan Rıza Sarraf'ın ifadelerinde adı geçen devlet yöneticilerinin yargılanması için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulundu.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekilleri Ahmet Yıldırım ve Filiz Kerestecioğlu ile bir grup vekil Meclis'te düzenlediği basın toplantısı ardından ABD'de yargılaması süren Rıza Sarraf'ın iddialarına ilişkin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulundu.

’17-25 ARALIK ARAŞTIRILMALI’

HDP’liler, suç duyurusu ardından Ankara Adliyesi önünde açıklama yaptı.

Açıklama yapan Kerestecioğlu, şunları söyledi: "Şimdi biz çok hayırlı olmayan bir günün, 17-25 Aralık'ın yıl dönümüne gelen günde buradayız. Amerika'da ortaya çıkan yeni delil, belgeler burada bir soruşturma yapılmasını gerektiriyor. Meclis'te bütçe görüşülüyor ve sanki bütün bakanlar Japonya, Kanada bütçesi görülüyor gibi ülkenin refah içinde olduğu açıklamaları yapıyorlar. Ve bu insanlar, ABD'de yargılananlar, burada yargılanması gerekenler milli mesele için yargılanmıyor. Milli mesele olan halkın cebinden çalınan paralardır. Bu nedenle burada adil, etkili bir yargılama olması gerekiyor. Burada bir soruşturmanın açılması gerekiyor. Kimler ilgiliyse, o bakanlar, üst düzey bürokratlar, kimler için söyleniyorsa bu iddialar, ortaya çıkartılmalı. Daha adil ve daha etkili olacak şeylerden biri de Meclis'te bir komisyon kurulması. Araştırma komisyonu reddedilmişti; ama üzerinden zaman geçti. Şu anda bugün devletin bankaları itham altında, banka müdürleri itham altında. Önce sanık, sonra tanık oluyorlar. Türkiye halklarının geleceği için araştırılması gerekiyor."

Birgün

HDP ABD Ankara Meclis Cumhuriyet açıklama suç duyurusu Rıza Sarraf Filiz Kerestecioğlu basın 17-25 Aralık Japonya soruşturma yargılama Türkiye

Hakan Atilla çapraz sorguda: Hiç kimse beni yapmak istemediğim bir şeyi yapmaya zorlayamaz!
19 Aralık 2017



Eski Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla'nın ABD'nin İran'a yönelik yaptırımlarını deldiği iddiasıyla tek sanık olarak yargılandığı davanın 16. oturumu başladı. Duruşmada Hakan Atilla'nın çapraz sorgusunun tamamlanmasının ardından davanın en önemli kısmı olarak görülen kapanış konuşmasının yapılması bekleniyor.

Hakan Atilla bu güne kadar verdiği ifadede sahte gıda ticareti ve ABD ambargolarını delme konusunda Reza Zarrab'a talimat verdiği konusundaki iddiaları reddetti, konuşmalarında şifreli kelimeler kullandıkları iddiasını yalanladı. Atilla avukatının “Zarrabı’ı sever miydiniz?” sorusunu “Severdim diyemem ama ona bu yüzden farklı davranamazdım çünkü bankanın müşterisiydi” diye yanıtladı.

İşte dakika dakika yaşanan gelişmeler:

20:52 - Duruşmaya öğle arası verildi.

20:40 - Soru: Son soru, Bank Sarmeyeh İran hükümetine mi ait yoksa özel mi?

Atilla: Özel banka.

20:32 - Atilla: "Bankada politikamız Iran'i ilgilendiren hiçbir işlem için ABD doları ve ABD bankacılık sistemini kullanmamaktır."

20:30 - Fleming kanitlara yeni bir belge ekliyor: Halkbank’ın Hazineden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Murat Uysal tarafından gönderilen bir e-posta.

Atilla: Bir ABD şirketi İran'a gıda sattı ve Halkbank bunun için ABD şirketine ödeme yapıyor. Ve satıcı ABD şirketi olduğu halde, ben burada bunu yapmayın diyorum.

Soru: Neyi yapmayın diyorsunuz?

Cevap: Onlara ABD dolarını ve Amerikan bankacılık sistemini kullanmamalarını söylüyorum.

20:24 - Savcı, Reza Zarrab ile Süleyman Aslan arasında bir mesajlaşmayı gösteriyor. Mesajlaşmada "Atilla'nın teklif ettiği yöntem" ifadesi geçiyor. Atilla "Böyle bir mesajlaşmayı hatırlamıyorum" dedi, yöntem önerdiği iddiasını reddetti.

20:20 - Hakan Atilla: Hiçbir zaman yaptırımların ihlal edilmesinin tartışıldığı bir toplatıya veya bir şeye katılmadım.

20:12 - Çapraz sorgu sona erdi, yeniden doğrudan sorguya geçildi.

20:00 - Atilla’ya Szubin’in “Atilla’yı kenara çekerek uyardım” iddiası soruluyor.

Soru: Bugün bu konuşmanın hiç bir zaman yapılmadığını belirttiniz mi?

Cevap: Kesinlikle durum bu.

Atilla "Böyle bir konuşma yapılmış olsaydı, o işlemleri durdururduk" dedi.

Atilla, “Szubin'in böyle bir endişesi olsaydı Szubin'in Halkbank'ın 2016'da bu tür işlemler yapmasına izin vermeyeceğini” söyledi.

19:35 - Denton'un raporların birinde Atilla'nın İran'a önelik yaptırımları deldiğine dair bir ifade bulunduğunu iddia etmesi salonu karıştırdı. Atilla'nın avukatları savcı ve yargıç ile özel bir görüşme gerçekleştirdi ardından Yargıç Berman sorunun tutanaklardan çıkarılmasının ve jüriye soruyu duymazdan gelmelerini söyledi.

19:30 - Soru: 2013 yılında Reza Zarrab ve Süleyman Aslan yakalanmıştı değil mi?

Atilla: Evet, aralık ayında

Savcu Denton, Atilla’ya, Zarrab ve Aslan ile ilgili Halkbank’ın kendi içinde soruşturma açıp açmadığını soruyor. Atilla “Evet” yanıtı veriyor.

Denton, soruşturmada ne tür bulgulara ulaşıldığını soruyor.

Atilla, soruşturma sırasında prosedürlerin kontrol edildiğini ifade ederek Bankadaki denetçi ve müfettişlerin denetimi dışında bir de bağımsız bir denetçinin denetleme yaptığını ifade ediyor. Atilla BDDK'nın da denetim gerçekleştirdiğine inandığını ama bu konuda bir şey hatırlamadığını söyledi.

19:12 - Atilla: Hiç kimse beni yapmak istemediğim bir şeyi yapmaya zorlayamaz

19:10 - Konu Atilla Barcelona'dayken aldığı bir e-postaya kayıyor. Atilla, e-postayı akıllı telefonu aracılığıyla aldığını söylüyor.

19:00 - Atilla: "Tam olarak belirtildiği gibi kelimelere dökülmemişti. Bu konudan benzer bir şekilde bahsettiğimizi düşünüyorum. ... Ne söylendiğini hatırladığım kadarıyla size açıklamaktan mutluluk duyarım. Atin ticaretine bulaşmış şirketler altın ticareti yapan şirketlerdi. Atilla bu şirketlerin devlet şirketi olup olmadığını belirlemek için denetim yapıldığını söylüyor.

18:54 - Denton Atilla'ya Szubin'in kendisine İran hükümetiyle yapılan altın satışları hakkında ne söylediğini hatırlayıp hatırlamadığını soruyor çünkü bu satışların Atilla için önemli olmadığını iddia ediyor. Atilla "Benim için önemli olmadığını söylemedim" diyor.

18:50 - Denton, Atilla'ya arrab'ın şirketlerinden birine ilişkin sorular yöneltiyor. Atilla Zarrab'ın şirketleri hariç rakamları bir milyar Euro'nun üzerine çıkan başka bir şirket olmadığını teyit ediyor.

18:45 - Yargıç Berman , Atilla’ya hatırladığı kadarıyla Szubin’in kendisine Türkiye ile İran arasındaki altın satışlar hakkında ne söylediğini soruyor.

Atilla: Hayır sayın yargıç, böyle bir konuşmayı kesinlikle hatırlamıyorum. Eğer hatırlasaydım bunu açıklardım.

Denton, Atilla’nın hafızasını canlandırmaya çalışacağını söylüyor.

Denton bir haberden bahsederek, İran’ın yaşadığı sıkıntıların Türkiyede bir rahatlamaya/büyümeye yol açtığını söylüyor. Atilla eğer bu durum Türkiye'nin borçlarında azalmaya neden olmuşsa bunun doğru olabileceğini söylüyor.

Atilla “Dış ticaret rakamlarını takip ediyorduk” diyor.

18:38 - Denton Atilla'ya kendisine ve Levent Balkan'a gönderilen altın ticareti konulu bir e-postayı gösteriyor. Süleyman Aslan’da CC’ye eklenmiş.

18:37 - Savcı Denton, Atilla’ya OFAC ve Hazine çalışanlarının kendisini İran’a yönelik yaptırımlar konusunda uyarmadığı yönündeki ifadesine ilişkin sorular yöneltiyor.

Denton: Sayın Atilla, açık açık konuşalım. David Cohen, Szubin ve Mali Suçlar'dan Joshua Kirschenbaum ifade verirken burada oturdunuz?

Atilla: Evet.

18:30 - Denton Atilla'ya NIOC'un listede olup olmadığını öğrenmek için OFAC'ın yasaklı listesine bakıp bakmadığını soruyor.

Soru: Bunun kendilerine ödeme talimatı verilen bankalar için önemli olduğunu biliyorsunuz yani?

Atilla: Tabii ki önemli ve gönderici ile alıcının kimler olduğu kontrol edilmeli

18:20 - Savcı: İran hükümetine altın satmanın yasadışı olduğunu biliyordunuz, değil mi?

Atilla: Evet, biliyorduk.

Savcı: İran Milli Petrol Şirketi'nin İran hükümetinin bir parçası olduğunu biliyorsunuz, değil mi?

Atilla: Bundan emin değilim, ancak sanırım öyle olabilir....

18:10 - Denton: Sayın Atilla, şimdi altın ticareti hakkında konuşmak istiyorum.

18:10 - Soru: Türkiye'den Dubai'ye gönderilen mallar için İran'ın petrol parasını kullanmazdınız, değil mi?

Atilla: Evet öyle sanıyorum, tüm ayrıntılarını bilmiyorum.

18:07- Savcı Denton, Atilla'nın sorgusunda eski OFAC Direktörü Szubin'in ile Atilla arasında gerçekleşen toplantı ile başlıyor.

18.05 - Mehmet Hakan Atilla'nın çapraz sorgusu devam ediyor.

18:00 - Yargıç Berman, avukatlarla jüriye verilecek talimatları tartıştıklarını ve duruşmaya ara verildiğinde bu talimatların kayda geçirileceğini söyledi.

17:58 - Oturum başladı.

İfadesinde şimdiye kadar neler söyledi?

Atilla, bankaları dolandırdığı ve yasaları ihlal ettiği iddialarını reddederken savcıların iddiasının aksine 'sistemin mimarı' olma2dığını söyledi.

Atilla, soru üzerine ​Süleyman Aslan ile İran'a yönelik yaptırımların ihlal edilmesi konusunda hiç konuşmadığını ifade etti. Atilla'ya, eski polis Hüseyin Korkmaz'ın ifadesinde ‘Zarrab'ın Halkbank'a girip çıkarken görüntülendiğini' söylemesi soruldu. Atilla, bu tarihte Barcelona uçağında olduğunu söyledi.

Atilla için Türk Hava Yolları’ndan bir uzman tanıklık yaptı.Hakan Atilla’nın avukatları, müvekkillerinin aleyhine savcılığın sunduğu en önemli delil olan 297 no’lu tape ve ses kaydına ilişkin Reza Zarrab’ın mahkemede verdiği ifadeyi Türk Hava Yolları’ndan gelen bilirkişinin ifadesi ile çürütüldüğünü savundu.

'Hakan beye emir verdi' iddiası

Zarrab, itirafçı olarak oturduğu tanık kürsüsünde, yardımcısı Abdullah Happani ile 10 Nisan 2013 tarihli “Atilla taş koydu” diye bilinen 279 no’lu tape ve ses kaydına açıklık getirirken şu ifadeleri kullanmıştı;

“Bankadan (Halkbank) çıktıktan sonra görüşmenin özetini anlatıyorum. Süleyman Aslan’ın benim yanımdan Atilla’yı aradığını söylüyorum. “Yapacaksınız bu işi” dedi diyorum. Hakan Atilla’nın taş koyduğunu engellediğini söylüyorum.
Yani o gün içersinde Atilla bey işlemin olmaması için taş koyuyordu. Bu yüzden Süleyman Aslan’la konuştum ve Atilla’nın bu işten hiç haberi olmadığını söyledim. Kendisi benim yanımdan Atilla’ya telefon açtı, Hakan Bey’e işlemin yapılması konusunda bilgi verdi. Hakan Bey de istenileni yerine getirdi.”

"Atilla konuşamazdı, Barcelona uçağındaydı"

Zarrab, ifade verdiği ikinci gün tapelerin kendi konuşmalarının içeriğini doğru olarak yansıttığını kabul etmiş ve Avukat Fleming’in Halkbank ile yaptığı işlemler kapsamında “Hakan Atilla taş koydu dediniz, doğru mu” sorusunu “Doğru” diye karşılık vermişti. Zarrab, “Süleyman Aslan, sizin yanınızda Hakan Atilla’yı arayıp, bu işi yapacaksın dedi, doğru mu” şeklindeki soruya da “Evet doğru” karşılığı vermesine rağmen, Atilla’nın 10 Nisan günü o saatte Süleyman Aslan ile telefonda konuşabilmesinin imkansız olduğu çünkü aynı saatte akşam 17.00’de THY’nin Barcelona uçağında olduğu mahkemeye gelen bilirkişi tarafından belirtilecek. Avukatlar Zarrab’ın teyit ettiği o tarih ve saatte Hakan Atilla ile Süleyman Aslan’ın asla konuşmadığını savunuyorlar.

Atilla tanıklığının ikinci gününde sahte ticaret ile ilgili düzenlenen belgelerde varış yeri olarak ne yazacağı konusunda Reza Zarrab’a talimat vermediğini söyledi. Atilla, Zarrab ile konuşmalarında şifreli kelimeler kullanmadığını da söyledi. Atilla avukatının “Zarrabı’ı sever miydiniz?” sorusunu “Severdim diyemem ama ona bu yüzden farklı davranamazdım çünkü bankanın müşterisiydi” diye yanıtladı. Atilla kendi aukatları tarafından gerçekleştirilen doğrudan sorgulamasını "Suçlu değilim" diyerek bitirdi. Duruşmada WikiLeaks tarafından Halkbank ile ilgili olarak paylaşılan bazı belgeler de delil olarak dava dosyasına eklendi.

Duruşmada Atilla OFAC yetkili Szubin'in duruşmadaki iddiasınun aksine Szubin ile başbaşa bir görüşme gerçekleştirmediğini savundu. Zarrab serbest bırakıldıktan sonra Halkbankası'nın yeni Genel Müdürü Ali Fuat Taşkesenlioğlu ile bir toplantı gerçekleştirdikleri iddiasını da yalanlaya Atilla, sadece Taşkesenlioğlu'nun odasında karşılaştıklarını söyledi.

T24
ETİKETLER
mehmet hakan atilla zarrab dava çapraz sorgu abd iran yaptırım yasa

Süleyman Aslan’ın ne iş yaptığı ortaya çıktı
Zeynep Gürcanlı
18 Aralık 2017



Bugünkü duruşmada Mehmet Hakan Atilla'nın Süleyman Aslan hakkındaki açıklamaları dikkat çekti.

Zarrab davası olarak başlayan fakat daha sonra Reza Zarrab'ın tanık olmasıyla birlikte "Atilla'ya Karşı ABD" olarak değiştirilen davanın bugün görülen duruşmasında sürpriz bir isim ortaya çıktı. Zarrab hakkındaki iddianameyi hazırladıktan sonra görevden alınan ABD'li eski savcı Preet Bharara duruşmanın son 1 saatini takip etti. Bugünkü duruşmada Hakan Atilla'nın Süleyman Aslan hakkındaki açıklamaları dikkat çekti.
Reza Zarrab'ı tutuklatan ve ilk iddianameyi hazırlayan Savcı Preet Bharara bugün büyük bir sürpriz yaptı, New York'ta dördüncü haftasına giren duruşmayı izlemek için mahkemeye geldi. Bharara, öğle yemeği arasından hemen önce duruşma salonuna girdi, bir süre davanın tek tutuklu sanığı olan Mehmet Hakan Atilla'nın kürsüde vermekte olduğu ifadeyi dinledi. Ardından da kendisini fark eden Türk basın mensuplarının sorularına çok kısa yanıtlar verdi.
Bharara, ABD Başkanı Donald Trump tarafından New York Güney Bölge Federal Savcılığı görevinden alındıktan sonra “İlk kez binaya ve mahkeme salonuna geldiğini” söyledi.
“Neden geldiniz” sorusuna ise, “Bir uğrayıp bakmak istedim” yanıtını verdi.
Türkiye'de AKP ve yandaşların kendisinden sonra, davayı devralan yardımcısı, Savcı vekili Joon Kim'i de hedef alan açıklamalar yaptıklarını, Türk mahkemelerinin Joon Kim hakkında soruşturma başlattığının hatırlatılması üzerine ise Bharara, “Bu konuda yorum yok” dedi. Ardından mahkemenin güvenlik görevlileri Bharara'yı Türk basın mensuplarının yanından alarak, savcıların durduğu bölüme götürdüler ve duruşma salonunu da boşalttılar.
HAKİM SORDU, SÜLEYMAN ASLAN'IN “NE İŞ YAPTIĞI” ORTAYA ÇIKTI
Atilla'nın ifadesi sırasında, 17 Aralık sonrasında Halkbank'tan ayrılan, kısa bir süre de Ziraat Bankası'nda yönetim kurulu üyeliği yapan Süleyman Aslan'ın, bugünlerde neyle uğraştığı da ortaya çıktı.
Mehmet Hakan Atilla'ya bizzat davanın hakimi Richard Berman “Süleyman Aslan şimdi ne iş yapıyor” diye sordu. Atilla “Bir danışmanlık işiyle uğraştığını biliyorum ama detayını bilmiyorum” diye yanıt verdi.
Hakim bu kez, “hangi firmalara danışmanlık veriyor” diye sordu, Atilla'nın buna yanıtı ise “hangi şirketlere hizmet verdiğini bilmiyorum” oldu.
Hakim'in bu konudaki son sorusu ise “bankalara danışmanlık veriyor mu?” Oldu. Atila bu soruya ise, “Bankalara danışmanlık yaptığını düşünmüyorum. Olsaydı, bilgim olurdu” diye yanıt verdi.
Fotoğraf çekmenin yasak olduğu mahkeme salonunda sanatçı Jane Rosenberg, Atilla'yı ve avukatını böyle görüntüledi.
“SÜLEYMAN ASLAN'LA DÜNYA GÖRÜŞÜMÜZ FARKLI”
Atilla ayrıca ifadesinde, Süleyman Aslan'la banka işleri ya da bankanın organizasyonu ile yapılan sosyal faaliyetler dışında, dışarıda “hiç görüşmediğini” söyledi. Avukatının, “Kendisinden hoşlanır mıydınız” sorusuna ise Atilla, “Banka dışında sosyal bir yakınlığımız ya da görüşmemiz yoktu. Bankanın düzenlediği organizasyonlar dışında, sosyal olarak görüştüğüm biri değildi” dedi.
Atilla, “Kendisinden hoşlanır mıydınız” sorusuna, Aslan'la iş ilişkisi içinde olduğunu, ancak “Dünya görüşlerinin çok farklı olduğunu” söyleyerek yanıt verdi. Atilla, “Aslan'la dünya görüşümüz birbirinden çok farklıydı. İkimiz de birbirimizin görüşlerine saygı duyardık” yanıtını verdi.
“HAPİSTEN ÇIKTIĞINDA EŞİMLE GEÇMİŞ OLSUNA GİTTİM”
Aslan'la Halkbank Genel Müdürlüğü’nden alınmasının ardından, hapisten çıktıktan sonra sadece bir kez görüştüğünü anlatan Atilla, “Aslan'ın ailesiyle, kendisi Bankadan ayrılana kadar hiç tanışmadım. 17 Aralık sonrası hapisten çıktıktan sonra ailesiyle de tanıştım. Türkiye'de öyle bir adet vardır. İnsanlar, bir iş arkadaşlarının başına önemli bir şey geldiğinde, mesela hapishaneye girip çıktığı, ya da ailesinden biri öldüğünde ziyarete giderler. Kendisi de hapisten çıktıktan sonra eşimle birlikte evine geçmiş olsun ziyaretine gittim” dedi.
“BANA PARALARIN OKUL YAPTIRMA BAĞIŞI OLDUĞUNU SÖYLEDİ”
Atilla ifadesinde ayrıca, hapisten çıktıktan sonra Süleyman Aslan'ın hem kendisine, hem de kendisine soran herkese, 17 Aralık operasyonları sırasında evinde bulunan ayakkabı kutuları içindeki paraların “Bir okul yapımında kullanılmak üzere verilmiş bağışlar olduğunu” söyledi.
Atilla, Aslan'ın Zarrab'dan rüşvet aldığının ortaya çıkmasının ise, “Bu hayatta kendisini en çok şaşırtan olaylardan biri olduğunu” vurgulayarak, şöyle dedi;
“Kendisi, evinde bulunan parayla ilgili bana da açıklamalar yaptı. Paranın farklı amaçla kendisine emanet edildiğini söyledi. Bunu hem mahkemeye, hem hapisten çıktıktan sonra görüştüğü diğer kişilere, hem de bana söyledi. Bu paranın bir okul ve bir üniversitenin kurulmasıyla ilgili bağış amaçlı para olduğunu söylemişti”.
“ÇAĞLAYAN'I SADECE İKİ KEZ GÖRDÜM…”
Atilla, Zafer Çağlayan'ı tanıyıp tanımadığı konusundaki soruya ise, kendisini sadece “iki kez gördüğünü” söyleyerek yanıt verdi. Çağlayan'la herhangi bir toplantıya katılmadığını vurgulayan Atilla, “Çağlayan'ı sadece bir toplantıda iş adamlarına konuşma yaparken gördüm. İş adamlarına yönelik bir toplantıydı, Bakan da orada konuşma yaptı. Bir kez de kendisini uçakta gördüm. Ancak uçak, THY'nin tarifeli uçağıydı” dedi.
ZARRAB VE SZUBİN'E KARŞI ATİLLA'NIN İFADESİ
Davanın dördüncü haftasının ilk gününde mehmet Hakan Atilla'nın kendi avukatları tarafından ifadesinin alınmasına devam edildi.
Atilla, hakkındaki İran'a yönelik ABD yaptırımlarının Zarrab ve kurduğu şebeke tarafından delinmesine ilişkin suçlamalar ve daha önce bizzat Zarrab ile, ABD Hazine Bakanlığı yetkililerinden OFAC eski Başkanı Adam Szubin'in kendisini hakkında söylediklerine yanıt verdi.
OFAC ESKİ BAŞKANI'NI YALANLADI– Szubin, şubat 2013'te Atilla başkanlığındaki bir Halkbank heyeti ile yaptıkları görüşmede, bir ara Atilla'yı “kenara çekerek”, kendisiniyaptırımların delinmesi konusunda özel olarak uyardığını söylemişti. Atilla'nın ise bu uyarı sırasında “sinirli göründüğüne ve terlediğine” ifadesinde yer vermişti.
Atilla ise ifadesinde, Szubin'in o toplantıda kendisini “kenara çektiği” bölümün gerçekleri yansıtmadığını, OFAC eski başkanının heyetlerarası görüşme dışında, kendisini yana çekerek, yüz yüze ikili şekilde hiçbir görüşme yapmadığını söyledi.
ZARRAB'I YALANLADI– Zarrab da, “itirafçı” olarak mahkemenin ilk günlerinde verdiği ifadede, 4 Kasım 2012'de kendisinin de hazır bulunduğu, Halkbank'ta dönemin Genel Müdürü Süleyman Aslan ve Hakan Atilla ile bir toplantı yaptığını söylemişti. Zarrab bu toplantıda Hindistan'da biriken İran petrol paralarının Halkbank'a getirilmesi üzerinde konuşulduğunu söylemişti.
Atilla ise bu toplantıya katıldığını reddetti. Sadece bununla da kalmadı; Kanıtlarla, Hindistan'ın İran'dan aldığı petrolün parasının daha 2011'den itibaren Halkbank'a gelmeye başladığını, dolayısıyla 2012 Ekim ayında yapılan bir toplantıda “Hindistan parasının Halkbank'a getirilmesinin konuşulmasının mümkün olamayacağını” kanıtladı.
Atilla'nın avukatları bu duruma kanıt olarak, bizzat Hindistan'ın Ankara Büyükelçiliğ'nin Haziran 2012 tarihli e-maillerini, Halkbank ile Hindistan yetkiileri arasında 2011 tarihli, İran petrol parasının Halkbank'a getirilmesi yazışmalarını ortaya koydular.
İSTENEN BELGELERİ OPERASYON BÖLÜMÜ BELİRLEDİ
Atilla hakkındaki bir başka suçlama ise, Zarrab'ın itiraflarında “sahte” olduğunu söylediği İran'a altın ve gıda satışına ilişkin Halkbank'ın ne gibi belgeler istediğinden “bizzat Atilla'nın sorumlu olduğu” idi.Atilla bu iddiayı da reddederek, bu konuyla Halkbank'ın kendisine bağlı olmayan Dış operasyonlar bölümünün ilgilendiğini açıkladı. Atilla'nın avukatları da kanıt olarak, bizzat Operasyon Müdürü Levent Balkan'ın, dönemin genel müdürü Süleyman Aslan'a yazdığı ve İran'a altın ticareti yapan şirketlerin, Halkbank tarafından bunun karşılığında hangi belgelerin istendiğinin ve Halkbank üzerinden yapılan toplam altın ticareti ile Halkbank'ın aldığı komisyon ücretini içeren bilgi notunu ortaya koydular.
Sözcü
Etiketler:
Mehmet Hakan Atilla Süleyman Aslan

BİR RIZA MUHASEBESİ: VATANDAŞ RIZA MI MAKBUL RIZA MI?
Suat KURSAT
15 Aralık 2017



Gecekondu; sinema ve edebiyatın en besleyici konularından biri olmuştur. Köyden, Anadolu’nun ücra bir köşesinden umutla büyük şehre gelen, kavgasının adına ekmek diyen Anadolulunun sığınağı ”bir göz” gecekondu etrafında verilen mücadele bu iki alanda hep işlenmiş, izleyici ve okuyucuya aktarılmıştır. 70’ler bu konunun en iyi işlendiği dönem sanıyorum. Bir yanda ayakta kalma mücadelesi veren; fabrikada, hâlde, inşaatta ter döken ve bu mücadelede şehrin bütün kötülüklerine maruz kalan saf ve temiz Anadolulu, diğer tarafta şımarık ve zengin fabrikatör çocukları, kibirli ve zorba iş adamları, her daim güçlüden yana olan ve rüşvetle dönen çarkın başındaki yöneticilerden müteşekkil zalim sistem.

Gecekondu ve etrafında dönen kavgayı beyaz perdeye yansıtan, 1979 yapımı bir Cüneyt Arkın filmini hatırlatmakta fayda var: Vatandaş Rıza. Bir gecekondu ve umudun hikâyesidir Vatandaş Rıza. Kibre, zorbalığa ve zenginlikten şımarmış güruha karşı isyandır. Umutlarını tuğla yapıp inşa ettiği yuvasını yıkan gücün kibrine karşı tek başına da olsa mücadelenin adıdır Vatandaş Rıza. Gücün ve zorbalığın haklılık olarak görüldüğü bir zamanda zorbalığa karşı itirazdır Vatandaş Rıza. İşte biz böyle tanıdık Vatandaş Rıza’yı Taksim Meydanı’nda açlık grevi ile baş kaldırırken güce tapan sisteme.

Memleketimin gündemini bambaşka bir Rıza’dır almış giderken bakkaldan ekmek alıyordum; radyoda, televizyonlarda ya da ekmeğin sarıldığı gazetede bir Rıza’dır gidiyordu. Dolapta iki çeşit ekmek vardı; alt rafta 75 kuruş, üst rafta 90 kuruş olan iki çeşit ekmek. Bir kadıncağız üst raftan bir ekmek aldı 90 kuruş ödedi, bir diğeri 75 kuruş ödedi. Doksan kuruş ödeyen kadın henüz çıkmamıştı, geriye dönüp sordu, ”ekmek ne kadar?” diye. Bakkal, ”alttaki 75 kuruş” dedi, kadın ”değiştirebilir miyim?” diye sorarak 75 kuruşluktan aldı ve para üstünü de alarak gitti. Vatandaş Rıza 15 kuruşun hesabını yaparken birilerinin Rızası milyon dolarları götürüyor, götürmek için de bol keseden dağıtıyordu. Bu ”Makbul Rızaydı” herhalde diye düşündüm. Benim gördüğüm, tanıdığım Rıza ile bambaşkaydı bu.

Vatandaş Rızayı ekmeğinden kısıp 15 kuruşu arar hale getiren sistemin Rızası ile aynı olamazdı benim Rıza’m. Sonra düşündüm, Defterdar Sarı Mehmet Paşa’nın ”adam” olan Devlet Adamlarına Öğütleri’nde, ”İşleri yürütenlerin akıllıları giderlerin karşılanması için reaya fıkarasından tahammüllerinden aşkın mal toplanmasını bir evin temelinden toprak alıp yüzeyine sarfeylemiye benzetmişlerdir; zira temelden alınan toprak ile, temele zayıflık gelip, yüzeyin ise, o ağır yükü çekmeye kudreti kalmayıp, büsbütün yıkılmasına ve harap olmasına sebep olur.” diyerek bugünkü çürümüşlüğü ortaya koyuşunu. Temelden alınacak toprak kalmamış olsa gerek ki ekmeğin dahi 15 kuruş ucuz olanını tercih etmekte fayda görür olmuş Vatandaş Rıza’m. Bu Rıza neden yoktu radyolarda, televizyonlarda, gazetelerde ya da sosyal medyada! Giderleri karşılayacak paralar nereye akıyordu? Can siparene Makbul Rıza’yı savunanlar, ”peynirin fiyatı belli, zeytinin fiyatı belli” diyerek asgari ücretli Vatandaş Rıza ile dalga geçenler ile aynı değil miydi? Asgari ücret toplantısında Vatandaş Rıza’dan/işçi fedakârlık bekleyenler Makbul Rıza’nın önüne yatanların devamı değil miydi? Temelden alınacak toprak kaldı mı?

”Eğer vergi oranı yükseltilerek halka haksızlık edilir veya onlardan zorla vergi toplanırsa, o zaman bütün işler tersine döner. Hem halk hem de devlet bu durumdan zarar görür. Bunun sonunda devlet; adalet ve merhamet yolunu terk eder; zorba bir yönetime dönüşür. Kanunlar ihlal edilmeye başlanır, halk ya nefretle devlete itaat eder veya kurtulmak için başka yerlere göç eder” diyor Maverdi, Yönetimin Esasları’nda. Vatandaş Rıza’nın gündemi, hizmetine sunulması gereken paraların, komşu ülkeler ile yapılan ticaretin Makbul Rıza’ların cebine doldurulması ve yöneticilerin sürekli artan ihtiyaçları ve beton ekonomisi ile yaptığı borçları kapatmak için vergi silahına sarılması. Kanuni Sultan Süleyman’ın, ”Velinimet filhakika reayadır” dediği tarım ve hayvancılıkla meşgûl kitleyi, eş, dost, tanıdık, yandaşın cebini doldurmak için ithalat kapısı açarak bitirenlerin, yurt dışında muslukları kısılınca sarıldığı vergi silahıdır Vatandaş Rıza’mın asıl gündemi.

Vatandaş Rıza, ne Amerikan emperyalizmine ne de 15 yıldır emperyalizmin siyasi ve ekonomik bütün ödevlerini aksatmadan yerine getiren; başta tarım ve hayvancılık olmakla beraber memleketin temel sütunlarını yerle bir ederek küresel müdahaleye açık hale getirenlere boyun eğecek değildir. Vatandaş Rıza, bugün anti-emperyalizm oyunu oynayanların Irak’ın işgali başta olmak üzere Emperyalizme uşaklık edenleri unutacak değildir. Vatandaş Rıza, tarım arazilerini Cargill gibi uluslararası emperyalist şirketlere peşkeş çekenleri hafızasına kazımıştır. Vatandaş Rıza, ülkeyi örümcek ağı gibi saran NATO üslerini bu topraklardan atmak şöyle dursun, yenilerini eklemek ve mevcut olanı korumakla bu toprakları işgal üssüne çevirenleri hesap defterine kaydetmiştir.

Velhasıl Vatandaş Rıza, bu toprakları emperyalistlerden ve onlara uşaklık yaparak bu topraklara musallat edenlerden temizleyip, hesap sorma iradesi gösterecektir. ABD’de düzmece mahkemelerde yargılanan Makbul Rıza ve bunları doğuran, besleyen ve koruyan yerel ve küresel sisteme gereken tokadı Vatandaş Rıza atacaktır. Bağımsız bir siyaset, bağımsız bir ekonomi ve bağımsız bir ülke için bu tokadı atmak kaçınılmazdır. Vatandaş Rıza gerekirse yeniden açlık grevine girecek, dişini sıkacak ve mücadele edecek, emperyalizm bu topraklardan bütün işbirlikçilerini de alıp defolup gidecek, bu topraklarda hiç bir kalıntısı dahi kalmayacaktır.

Kaynak: Adımlar dergisi

Etiketler:
ABD ADIMLAR DERGİSİ Amerika BİR RIZA MUHASEBESİ BOP cüneyt arkın erdoğan fikir gündem haber MAKBUL RIZA NATO türkiye VATANDAŞ RIZA

Halkbank'a ceza gelir mi? Bundan sonra ne olacak? 75 yıla kadar hapis cezası...
3 Ocak 2018



New York'ta “Zarrab davası” olarak başlayan, ancak Reza Zarrab'ın itirafçı olmasıyla “ABD hükümeti Mehmet Hakan Atilla'ya karşı” davasına evrilen duruşmalarda, jüri son kararı verdi.

Noel ve yeni yıl tatili sonrasında bugün bir araya gelen jüri, Hakan Atilla konusunda görüştü. Jüri, kara para aklama suçu haricinde 5 suçtan suçlu buldu.
New York'ta “Zarrab davası” olarak başlayan, ancak Reza Zarrab'ın itirafçı olmasıyla “ABD hükümeti Mehmet Hakan Atilla'ya karşı” davasına evrilen duruşmalarda, jüri son kararı verdi.
Halkbank eski Genel Müdürü Mehmet Hakan Atilla, kendisine isnat edilen 6 suçtan beşinden “suçlu” bulundu. Ceza üst sınırının toplamda 75 yıl olduğu bu suçlarda, Atilla'nın kaç yıl hapis yatacağına ise davanın Hakimi Richard Berman karar verecek.

Berman, yaklaşık bir ay kadar sonra, hem Hakan Atilla'nın yatacağı hapis cezasını, hem de “itirafçı” olan Reza Zarrab'ın hapiste geçirecekleri süreyi, yapılacak tek bir duruşma ile resmen açıklayacak. Sadece Atilla değil, Reza Zarrab da hapis cezası alacak.
Zarrab'ın “suçlu” olduğunu kabul ettiği toplamda 7 suçu bulunuyor. Ve bu 7 suçun ceza üst sınırı 130 yıl. Hakim Berman, Zarrab'ın bu 130 yıllık cezanın ne kadarını yatacağına karar verecek.
6 SUÇLA YARGILANDI, 5'İNDE “SUÇLU” BULUNDU”
Mart 2016'da New York'ta tutuklanan Halkbank eski Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla, 27Kasım'da başlayan ve dört hafta süren davada 6 ayrı suçla yargılanıyordu. Jüri, bu altı suçtan 5'i hakkında Mehmet Hakan Atilla'yı “suçlu” buldu. Jürinin kararının ayrıntıları şöyle;

JÜRİNİN ATİLLA'YI “SUÇLU” BULDUĞU İSNATLAR

1- Örgütlü şekilde ABD hükümetini (özel olarak ABD Hazine Bakanlığını) yanıltmak, dolandırmak (bu konudaki talimatlarda, İran’a yönelik yaptırımlar ve bunları denetlemenin, ABD hükümet organlarının ‘meşru faaliyeti’ olduğu özellikle vurgulandı)- – suç defalarca işlendiği için cezasının üst sınırı 20 yıl
2- Örgütlü şekilde ABD’nin İran’a yaptırımlarını içeren IEEPA yasa, kural ve yönetmeleriklerini ihlal etmek -20 yıl
3-Amerikan finansal kurumlarını dolandırmak – (HSBC, Deutschebank, JP Morgan, Trust Company America, Bank of America, CityBank, Wells Fargo)- 25 yıl
4- Örgütlü şekilde Amerikan finansal kurumlarını dolandırmak- 5 yıl
5- Örgütlü şekilde kara para aklamak- 5 yıl

JÜRİNİN ATİLLA'YI “SUÇSUZ” BULDUĞU İSNAT

Kara para aklamak – Atilla'nın suçsuz bulunduğu bu suçun cezasının üst sınırı ise 20 yıldı.

TEMYİZE GİDEBİLİR
Atilla, jürinin bu kararının ardından Hakim Richard Berman'ın kendisine kaç yıl hapis cezası belirleyeceğini bekleyecek. Ardından Atilla'nın kararı temyiz için federal üst mahkemeye gitme hakkı bulunuyor.
Atilla'nın avukatları duruşmalar sırasında eğer müvekkilleri hakkında tek bir suçtan bile olsa “suçlu” kararı çıkması halinde, üst mahkemeye gideceklerini sohbetlerde söylüyorlardı. ABD'de üst mahkeme kararları açık duruşma şeklinde değil, dosya üzerinden veriliyor.
Temyiz sürecinin ise, resmi başvurunun yapılmasının ardından bir ila iki yıl sürebileceği ifade ediliyor.
İŞBİRLİĞİ YAPAR MI?
ABD Yasaları uyarınca, sadece sanık ya da tutuklu sanıkların değil, hüküm giymiş kişilerin de “itirafçı olma” hakkı bulunuyor.
Teorik olarak Atilla'nın önünde Savcılık ile işbirliği yapma imkanı hala var. Ancak öncelikle bu işbirliğini Atilla'nın istemesi, Savcılığın da Atilla'nın vereceği bilgileri “ceza indirimi için yeterli” bulması gerekiyor. Eğer işbirliği süreci gerçekleşirse, Atilla'ya verilmiş olan hapis cezasından indirim yapılabiliyor.
(..)
Zeynep Gürcanlı /Sözcü

CHP'li Aksünger: Sarraf ambargosu BM’den gelecek... 10 Milyar Dolarlık cezayı o bakanlar ödesin



CHP adına ABD’deki davayı izleyen Erdal Aksünger, Halk Bankası’na 10 milyar dolarlık ceza verilebileceğini belirtti.

CHP adına ABD’deki davayı izleyen Erdal Aksünger, Halk Bankası’na 10 milyar dolarlık ceza verilebileceğini belirtti. Aksünger, “Bu, yolsuzluk yapan bakanlardan tahsil edilmeli” dedi. Aksünger, konunun BM’ye götürülmesi durumunda Türkiye’ye ambargo gelebileceğini söyledi.

Dört bakanın adının karıştığı “yolsuzluklar zincirinin kahramanı” Rıza Sarraf’ın “tanıklığıyla” gerçekleştirilen Amerika’daki davada jürinin bugün karar için toplanması beklenirken, davayı CHP adına izleyen Genel Başkan Yardımcısı Erdal Aksünger, ABD’nin konuyu Birleşmiş Milletler’e götürmesi durumunda Türkiye’ye ambargo gelebileceğini söyledi.

‘Atilla 5 yıl alır’
CHP İzmir İl Başkanlığı’nda gazetecilerle bir araya gelen Aksünger, davanın olası sonuçlarını değerlendirirken sanık eski Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla’nın 5 yıl ceza alacağı tahmininde bulundu. Aksünger, “5 yıl ceza, suçu görüp göz yummaktan. Suç sabitlenince Halk Bankası da cezayı hak etmiş olacak. Zarrab’ın, anlaştığı için 10 yıl ceza alması ihtimali var. Tanık koruma programına alınacak. Tanık koruma programına alınacak, yeni bir kimlik verilecek, 10 yıl ABD’den çıkamayacak”dedi.

‘Bakanlar ödesin’

Aksünger, davanın Türkiye’ye etkilerini de şöyle anlattı: “Sen ABD bankacılık sistemine imza atmışsın. Yani sen buna uymazsan, buradan Rize’ye bir dolar gönderemezsiniz. Ya kendi sisteminizi kuracaksınız ya da kuralları çiğnemenin parasını ödeyeceksiniz. Ne kadar ödeyeceksiniz? 10 milyar dolar olduğu söyleniyor. Kim ödeyecek bu parayı? Rüşvet alan bakanların da malvarlıklarına el koyun. Niye bu parayı millet ödesin? ABD bunu hukuk davasına götürürse BM devreye girecek. İşte ambagor meselesi orada ortaya çıkacak.”

Hakan Dirik / Cumhuriyet
Etiketler:
CHP Erdal Aksünger Halk Bankası

"Halkbank'a ceza kesilirse Türkiye altı ay içinde felakete sürüklenir"
08 Ocak 2018



ABD'deki Hakan Atilla davasının muhtemel siyasi ve ekonomik sonuçları tartışılıyor. Ekonomist Atilla Yeşilada'ya göre Türk bankalarına yönelik önlem alınması durumunda Türkiye ciddi bir sorunla karşılaşacak.

Halkbank’ın eski genel müdür yardımcısı Hakan Atilla’nın ABD’de yargılandığı ve İran ve Türkiye vatandaşı işadamı Reza Zarrab'ın itirafçı sıfatıyla ifade verdiği davada jüri kararının açıklanmasıyla birlikte önümüzdeki aylarda Türkiye ile ABD ilişkilerinin kritik bir seyre girmesi bekleniyor. Uzmanlara göre, davanın sonucunda Türk bankalarına karşı önlemler alınırsa Türkiye ciddi sorunlarla karşılaşabilir.

Deutsche Welle Türkçe’ye konuşan ekonomist Atilla Yeşilada’ya göre, 11 Nisan’da kararın açıklanmasından sonra işin seyri Türkiye’nin nasıl tepki gösterdiğine bağlı olacak. Cezanın sabitlenmesi durumunda ‘Halkbank ve olaya karışan bir iki bankaya daha para cezası gelebileceğini’ kaydeden Yeşilada, Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in bu cezaların ödenmesi konusunda bankalara sermaye desteği sağlanarak sektörün etkilenmesinin önüne geçmeyi hedeflediklerinin sinyallerini verdiğini hatırlatıyor.

Ancak Yeşilada, kararın sabitlenmesi ve sonrasında Türk bankalarının bir şekilde kredi piyasasına erişimini zorlaştıracak önlemlerin alınması durumunda Türkiye’nin ciddi bir sorunla karşılaşacağı görüşünde: “Türkiye’nin her ay 16-18 milyar dolar borçlanması lazım” diyen Yeşilada ekliyor:“Bunun bir kısmını borçlanamayız. O para Türkiye’den dışarı çıkar, Türk Lirası değer kaybeder, bunun sonucu olarak da enflasyon yükselir, halkın güveni düşer ve ülke resesyona girer.”

Uluslararası finans kuruluşlarına danışmanlık yapan Yeşilada, “Halkbank konuşuldu ve devlet büyüklerimiz hakkındaki iddialar resmen kayda geçti. Dolayısıyla ABD isterse ‘burada örgütlü bir suç var, Türkiye devlet olarak bu işe karıştı’ diyebilir ve istediğini yapabilir” sözleriyle Amerikan siyasetindeki niyetin de tam olarak ne olduğunun anlaşılması gerektiğini düşünüyor.

"ABD pazarlığa zorlayabilir"

Yeşilada, 11 Nisan’a kadar geçecek sürenin de önemli olduğunu vurgularken, o güne kadar perde arkasında çok ciddi bir pazarlığın olacağı yorumu yapıyor. “O zamana kadar ABD Hazine Bakanlığı bir teşebbüse geçmez diye düşünüyorum” diyen ekonomist, Ankara’nın nihai olarak Washington’a ne istediklerini soracağını tahmin ediyor. O noktada ise Türkiye’de gözaltına alınan ABD Büyükelçiliği personelinin yanı sıra Türkiye’nin Suriye politikası ve Rusya’dan S-400 füze sistemlerinin satın alımı gibi ABD’yi “epeyce rahatsız” eden konuların masaya geleceğini düşünüyor Yeşilada.

"6 ay içinde ekonomik facia" öngörüsü

Olayların Türkiye’nin kabul edebileceği bir doğrultuda gelişmemesinin ise 450 milyar dolarlık bir yatırım açığı olan, her sene vadesi gelen 180 milyar dolar borcu bulunan ve 40 milyar dolar cari açığını finanse etmesi gereken bir ülkenin altı ay içinde ekonomik olarak bir faciaya sürüklenmesi anlamına geldiğini ifade ediyor ekonomist Yeşilada ve sözlerini sonlandırıyor: “Batı’yla çatışabilirsiniz, bu tabii ki hükümetin ve halkın iradesi olur, ama bunun maliyetini çok iyi bilmek lazım. Bu kadar kısa vadeli dış krediye bağlı bir ekonomide böyle bir şey yaparsanız bankacılık sistemi üstünden üzerinize gelebilirler, o zaman da çok canınız yanar.”

"Adalet sistemi karşılaştırması yersiz"

Davanın görüldüğü süreçte Sarraf’ın itiraflarında ismi geçen ve o dönem başbakan olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, cuma günü jüri kararıyla ilgili bir açıklama yaparak ABD’ye karşı eleştirisini “Böyle bir adalet anlayışı olamaz, ondan sonra da dünyaya adalet dersi vermeye kalkmasınlar” sözleriyle ifade etti. Atilla davasını yakından takip eden hukukçu Uğur Poyraz ise ABD’de yapılan yargılama hakkında oluşan adalet fikrinin Türk hukuku üzerinden karşılaştırılarak değerlendirilmesinin kamuoyunu hataya düşüreceğini savunuyor.

Poyraz, yargılama sürecinin ve alınan kararın Türk hukuk sistemindeki normlarla düşünmenin yanılgılara neden olacağını ifade ederken, “Adil olup olmadığından çok – ki bana göre Amerikan hukuk sistemine uygun bir yargılama – verilen kararın Türkiye üzerinde yaratacağı etkilere bakmak lazım” diyor.

Türkiye’deki kamuoyunun, bu davanın iktidarı sıkıntıya sokmak amacıyla yapılan bir girişim olduğuna ikna edildiğini kaydeden hukukçu Poyraz, tüm bu söylemlere rağmen ilişkilerin nihai olarak zarar görmeyeceği görüşünde. “Türk-Amerikan ilişkileri ne bir vize kriziyle ne de bu tip bir yargılama sonucunda kopacak bir ilişki” diyen Poyraz, ciddi sorunlara rağmen “Vize krizi aşıldığı gibi, burada da bir sıkıntı olsa bile çok kısa zamanda aşılacağına eminim” diyor.

Atilla da itirafçı olur mu?

Öte yandan, jüri tarafından altı suçlamanın beşinden suçlu bulunan Atilla’nın hukuki olarak birkaç seçeneği bulunuyor. 11 Nisan’daki nihai yargıç kararının cezayı sabitlemesi durumunda yüksek yargıya gidebilir. Ancak Poyraz’a göre yüksek yargı süreci 2-3 yıl alabiliyor ve bu süreç boyunca Atilla hakkındaki mahkûmiyet kararı geçerli olacağından dolayı başka seçenekler de söz konusu olabilir.

Amerikan yargı sisteminde her aşamada tarafların uzlaşmasına olanak tanındığına dikkat çeken Poyraz, Atilla’nın itirafçı olmasının ve – eğer var ise – elindeki bir takım belgeleri açıklamasının ceza indirimi ile sonuçlanmasının da ihtimal dahilinde olduğunu belirtiyor.

Benzer davalar var mı?

Geçmişteki benzer davalara bakıldığında, ambargo ve yaptırım rejimlerinin ihlali ile suçlanan bankaların cezai yaptırımlar ile karşılaştığı görülüyor. Örneğin Almanya’nın en büyük bankası Deutsche Bank’ın İran ve Suriye’deki yaptırım rejimini delen işlemler yaptığının ortaya çıkması sonrası kurum 2015 yılında 258 milyon dolar ceza ödemek ve konuyla ilgili olarak altı çalışanını işten çıkarmak zorunda kalmıştı.

Aynı şekilde Fransız bankası BNP Paribas da benzer yaptırım rejimlerini ihlal etmekten aynı sene 8,9 milyar dolar cezaya çarptırılmıştı.

T24
ETİKETLER
halkbank türkiye haber açıklama karar felakat

Ergün Diler'den şok Hakan Atilla iddiası : Hepsi Tiyatroymuş
12 Ocak 2018

Rıza Sarraf Türkiye'den ABD'ye gitti, orada alındı.
Hapse atıldı. Mahkeme günü geldi.
Konuşmaya başladı. Bir takım şeylerden söz etti. Duruşmalara ara verildi. Yeni yılın ilk günlerinde hakim sahneye çıktı. Jüri kararını verdi. HALKBANK GENEL MÜDÜR YARDIMCISI HAKAN ATİLLA SUÇLU bulundu...
Hatırlayanlar olacaktır. Dava görülmeye başlamadan önce Rıza Sarraf'ın Manhattan'da lüks bir evde misafir edildiğini yazdım. Herkes "RIZA NE DİYECEK?" diye beklerken evde olduğunu, lüks içinde yaşadığını paylaşmak önemliydi. Bu davanın nasıl bir frekans içinde gideceğini de gösteriyordu. Zaten Rıza Sarraf geldi, sorulara cevap verdi. Görevini tamamladı ve kenara çekildi. Bundan sonra nasıl yaşayacağını da daha sonra aktarırız... Rıza Sarraf kenara çekilince herkesin gözü bu kez HAKAN ATİLLA'nın üzerindeydi.
Halkbank Genel Müdür Yardımcısı daha önce birkaç kez gittiği ABD'de tutuklanıyordu.
HALKBANK da kendi yöneticilerinin tutuklanmasına kayıtsız kalacak değildi. Hukuki destek için her türlü kapıyı aralamaya çalıştılar. Sonra ATİLLA duruşmada sorulara ve suçlamalara cevap verdi. Onlarca gazeteci duruşmayı izledi. Kimi salonun içinden, kimi dışından.
Kimi gazete-televizyonlara bağlanıp salonda ne olup bittiğini aktardı, kimi de köşesinde yazdı. Herkes davanın garip bir şekilde ilerlediği konusunda hemfikirdi. Hatta sosyal medya üzerinden canlı yayın yapan NO NAME gazeteciler bile... Gerçekten hem hakimin hem savcıların davranışlarında tutarlılık yoktu. Ama ilerliyordu.
Türkiye de haklı olarak bunun hukuki değil siyasi bir davaya dönüştüğünü haykırıyordu...
Bu iklimde garipliklerle dolu dava ilerledi ve bir sonuca varıldı.
Rıza Sarraf'ın konuştuğu davada suçlu bulunan isim HAKAN ATİLLA oldu! 95 yılla yargılanan ATİLLA "ABD'nin İran'a yönelik yaptırımlarını delmek", "ABD'yi aldatma suçuna iştirak", "ABD bankalarını dolandırmak" ve "ABD bankalarını dolandırmaya iştirak" suçlarından mahkum oldu. KARA PARA AKLAMAK ile ilgisinin olmadığı hükmüne varıldı. Hakan Atilla'nın avukatları Victor Rocco ve Cathy Flemming karardan sonra "ÇOK ÜZÜCÜ" açıklaması yaptı... Bütün bunları niye yazdım!
Bilinmeyen bir şey yok içinde.
Ama bilmediğimiz başka şeyler vardı! Orada duruşmayı izleyen çok sayıda gazetecinin de bizlerin de kolay kolay öğrenemeyeceğimiz temaslar oluyordu!
Rıza Sarraf için duruşmadan önce "MANHATTAN'da lüks bir yerde oturuyor" diye yazdıysam şimdi de HAKAN ATİLLA için garip şeyler kulağıma çalınıyordu... Çok ama çok detay var! Ve bilinmesi gereken, hepsinin doğru olduğu. Çok fazla detaya girecek değilim. Çok fazla dosyalara dalacak da değilim. Ama bilmeliyiz ki HAKAN ATİLLA ABD DEVLETİYLE BİR NOKTADA ANLAŞMIŞ DURUMDA.
Çok şey anlatmış.
Yaşadıklarını birer birer aktarmış. Ne kadarı doğru, ne kadarı yanlış bilemem! Ama Rıza Sarraf'ın mahkemedeki performansından çok daha iyi olduğunu öğrendim... Şaşırmadım dersem yalan olur! JÜRİ'nin bile bazı konularda bu yollarla ikna edilmiş olacağı söylendi!
Hakan Atilla'yı ya da bir başkasını suçlamak için asla ve kat'a bir şey yazmam.
Bu haddim de değil görevim de... Sadece olup biteni öğrenmek ve aktarmak için uğraş veriyorum.
Bu da işimizin gereği... Bana gelen bilgilere göre HAKAN ATİLA ABD DEVLETİYLE EL SIKIŞMIŞ DURUMDA.
Duruşmayı izleyenlerin göremeyeceği duyamayacağı yerde ortak bir karara varılmış... Hakan Atilla da sorulmayan sorulara cevap vermiş! ABD'nin asıl hamleyi bu iddialara, bu itiraflara (!) dayanarak yapacağı söylenmekte...
Sarraf'ın ya da Atilla'nın ne söylediğinin bir önemi var mı?
Bilemem! Var ya da yok! Ama olay bu! Sanırım Manhattan'da ikinci lüks ev Atilla için hazır bekliyor!
Belki de orada şu an! Belki de hiç hapishaneye gitmediler!
Gerçek olan şu ki bizlere orada bir tiyatro izlettirdiler!
Bendeki bilgilere göre mahkemedeki herkes hakiminden savcısına, avukatından sanığına kadar herkes muazzam bir tiyatroda görev almış! Herkesin rolü belirlenmiş ve o senaryoya eksiksiz uyulmuş! Sonuçlarını görünce tekrar değerlendiririz elbette... Ay sonundan itibaren işaretler fazlasıyla gelecek. Oradaki hazırlıklar son sürat sürmekte!

(..)

Takvim

Bak şu konuşana: Halkbank’a ceza gelirse bunu Halkbank öder...
16 Ocak 2018



Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek geçen gün; “...Halkbank’a bir ceza gelirse bunu Halkbank öder...” diye bir demeç vermiş.

Ekonomi eski Bakanı Ufuk Söylemez'in köşe yazısından alıntı

Bak şu konuşana

Ekonomiyi sıcak para, ağır borçlanma ve yüksek ithalata dayalı bir biçimde, üretimi-rekabeti-yatırımı ve istihdamı ise gözardı ederek, bugünkü çıkmaz sokağa sürükleyen politikaların en önemli savunucularından ve de sorumlularından birisi olan Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek geçen gün; “...Halkbank’a bir ceza gelirse bunu Halkbank öder...” diye bir demeç vermiş.
Bankacılığı, uluslararası ekonomik ilişkileri, hukuku ve piyasaları bilen çevrelerde bu demecin tebessümle karşılandığını tahmin ediyoruz.
Çünkü T. Halkbankası, kamusal sermayeli bir bankadır ve yüzde 51’inden fazlası Hazinenin (şimdilerde Türkiye Varlık Fonunun) sahipliği ve kontrolündedir.
Hal böyleyken, M. Şimşek bilerek ve/veya bilmeyerek olası milyar dolarlık bir cezanın kamuyu ve de dolayısıyla milleti ilgilendirmediği gibi bir izlenim yaratan böyle bir demeci nasıl olup da verebilmiştir?
T. Halkbankası KOBİ’ler ile esnaf ve sanatkârların temel ve öncü finansman kurumu olmasının yanı sıra, Türkiye’nin önde gelen köklü ve Cumhuriyetle yaşıt çok önemli bir bankasıdır.
Bu bankaya, İmam hatipli “kutulamacı” ve “Bank Asyacı”, Genel Müdürler tayin edilerek nasıl yönetildiği herkesin malumu. Bankanın, bugün bazı rüşvetçi Bakan ve bürokratların, R. Zarrab denilen sahtekârla birlikte yaptıkları iddia olunan ve ortalığa saçılan usulsüz ve hukuksuz işlemler nedeniyle açılan davaların öznesi yapılması, hepimizi derinden üzmektedir.
Hem T. Halkbankası, hem de bankacılık sektörü, bu nedenle hiç hak etmediği halde, sıkıntılı ve sorunlu bir sürece sokulmak istenmektedir bugün maalesef.
Açıkça söylüyor ve yazıyorum.
R. Zarrab olayına adı karışan ve haklarında ağır rüşvet ve yolsuzluk iddiaları bulunan Bakan ve bürokratlar mutlaka ve mutlaka yargılanmalıdırlar.
Ayrıca unutulmamalıdır ki - inşallah olmaz ama- eğer ağır milyar dolarlık bir ceza mevzubahis olursa, bunu bu fakir milletin kısıtlı kaynaklarından ödeyecekler ve ödeme talimatı verecekler de mutlaka gelecekte sorgulanıp, yargılanacaklardır.
2010 yılından bugüne değin, konuyla ilgili adı karışan bütün Bakan ve bürokratlar ile banka yönetimleri bu soruşturma ve yargılamalara dahil edilmelidir.
Bankacılıkta “zimmet” suçunu yeniden yapılandırmalar için değiştirerek, batık veya donuk kredileri yeniden yapılandırmaktan sorumlu kendi bankacılarını kurtarmak için, OHAL kararnamesi çıkaranlar, bunun hesabını vermekten kolay-kolay kurtulamazlar.
M. Şimşek, böyle demeçler vereceğine, yandaş müteahhitlere verilen ihalelerdeki kayırma-usulsüzlük ve yolsuzluk iddialarının üzerine gitse, bankacılık sektörünün milyarlarca liralık alacağını son günlerde neden “üç-on paraya” varlık yönetim şirketlerine sattığını ve böylece “batık kredilerinden” kurtulmaya çalıştığının sebeplerini anlamaya ve önlemlerini almaya çalışsa çok daha iyi olur bence.
Son günlerde, KAP’a bildirim yapan bankaların milyonlarca hatta milyarlarca liralık kredi alacaklarını neden yok pahasına Varlık Yönetim şirketlerine devrettiklerini kimse merak etmiyor nedense bu ülkede.
Gelecekte tüm usulsüz, partizan ve yolsuz işlemlerin, hukuksuzlukların, satışların ve devirlerin tamamının soruşturulmasını yapacak “Yolsuzluk Mahkemeleri” mutlaka kurulmalı ve hukuk içinde hesap sorulmalıdır.
T. Halkbankasına OFAC tarafından kesilebilecek olası ‘milyar dolarlık’ bir ceza ile karşı karşıya kalınması halinde sadece buna neden olanlar değil, işsizlikten ve yoksulluktan kendini TBMM önünde yakmak zorunda bırakılan insanımızın parasını ABD’ye ceza olarak ödeyecek ilgili Bakanlar ve bürokratlardan da mutlaka ama mutlaka hesap sorulmalıdır, sorulacaktır.
Tüyü bitmemiş yetimin hakkı olan Türkiye Cumhuriyetinin parasını heba etmenin faturası sorumlularına elbette ödetilmelidir, ödetilecektir.

Aydınlık
Etiketler:
Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek Halkbank
[/img]
_________________
Bir varmış bir yokmuş...
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> HUKUKÎ HABERLER Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com