EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

'Büyük Zuhur'a doğru dünya halları
Sayfaya git Önceki  1, 2
 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> DÜNYA BİR İNKILÂP BEKLİYOR
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Çrş Ksm 30, 2011 4:05 pm    Mesaj konusu: "Adeta yeryüzü yürüyor!" Alıntıyla Cevap Gönder

"Adeta yeryüzü yürüyor!" (*)
Salih MİRZABEYOĞLU



"...Hapisteyim: Beklenmedik şekilde Kuzey Afrika'daki Tunus, Cezayir, Mısır, en son LİBYA'da patlayan hâdiseleri, mekân tayin etmeksizin BEKLEYEN ben, çok da şaşırmış değilim. Bahreyn, Suriye vesaireye de…

1968’de Fransa’da başlayan talebe hadiselerinde, hareketin başındaki lider çok güzel bir söz söylemişti: MEVCUD DÜZENİ BEĞENMİYORUZ, NE OLMASI NASIL OLMASI GEREKTİĞİNİ DE BİLMİYORUZ; BUNU BULUN!: 1989’da başlayan Sovyetler Birliği ve Varşova Paktı üyelerindeki çözülme ve Komünizm’in çöküşü, Batı’daki o sesin kabulü ve görüntüsünden başka bir şey değildi; giden, gitmesi gereken olarak gitti de, hâdisenin oluşundaki “tuhaflık”, hâlâ akıllı uslu anlatılabilmiş değil.

(..) ..mekân ve şartlar değişmeksizin, nasıl insan psikolojisi mevsim değişikliğine benzer şekilde eski kabullerine aykırı düşüyor, bir zamanın olmazları, sonra ne kadar tabiî olabiliyor. Dünün NASS gibi bir bedahet emniyetiyle kabul gören mefhumları yerine, onun tam zıddı olanlar, hem de aynı şahısların aynı tür hâdiseleri değerlendirişinde görülmüyor mu?

Sovyetlerdeki dağılma, nasıl da inanılmaz bir gevşeklikte ve rahatlıkta olmuştu. Bugün görülen hâdiseler de, adetâ ciddiyetten uzak ve iki taraflı usanmışlarca gerçekleştirilmekte.

Yanlış anlaşılmasın; Mevcud düzenlere karşı verilen mücadelelerin mazi ciddiyetinden değil, “olması gereken”in bir oyun rahatlığı ile pek tabiî gerçekleşmesindeki ciddiyetsizlikten bahsediyorum. Daha ziyâde, muhafaza edenler için söylüyorum. Hâdiselere şahsiyet verme usulüyle ifâde edersem, lisân-ı hâl ile şöyle diyorlar: “Mevcud koktu da, ne olması gerektiğini biz de bilmiyoruz!”…

Demokrasi, ne koruyanların, ne de isteyenlerin benimsediği; operasyon kararı aldıktan sonra, Birleşmiş Milletler Teşkilatına “karar alın!” emri veren Amerika gibi, demokrasinin tadı ona rağmen yapılan hareketlerde ve onun için yapılan kitabına uysun uymasınlarda.

Bugün bütün dünyanın, İSLÂM dışında denenmemişleri kalmamış olarak ortak sorusu şudur: “Yaşanmaya değer hayat ne, hangisi?...

Bir futbol macı hiç oynanmadan neticesi söylense ortada ne oynayanlar, ne seyredenler bulunur, ne envai çeşit yorumcular ve mevzuu; tadı tuzu olur mu? Keçi boynuzu keyfiyetler, onlar adına bir hara hurralaların tadı ile perdeleniyor.

Yanlış anlaşılmasın: Bugün mevcud hareketleri, asıl için bir halk talimi, yöneticiler için bir ikâz veya idrak vesilesi olarak görüyorum. Hani, nerede ve nasıl olursa olsun diyecek kadar. Bilmem 5, bilmem 8 sene oldu; İsrailli bir devlet adamı, “Müslümanların getireceği yeni bir şey yok, bir hayat tarzı yok!” demişti. Biz tâ 1990 Körfez Savaşı sıralarında, Amerika kasdıyla, “Süper gücün biri çöktü, öbürü pek mi ayakta!” demiştik.

Batı’nın hayat tarzı çöktü de AİDS gibi başkasına bulaştırarak bu müşterekliğin başında kalmaya çalışıyor…

Bu söylediklerim, “Petrol, çıkar, ekonomi” vesaire etrafındaki söylenenlere bir şey eklemeksizin söylenmesi gerekenler. BÜYÜK DOĞU-İBDA’dan başka hiç kimse kaydıyla, İsrail’e de gerekeni söylemiş oluyorum. Tersinden veya düzünden, dünya’daki bütün gelişmeleri, bu mânayı doğruluyor görüyorum. Hem de tam müflis olmam gereken şartlarda; Üstadım’ın “Biz sussak, mezarımız konuşacak!” demesi hatırda…

Geçen sene NİSAN ayında Kırgısiztan TAZA DİN HAREKETİ liderlerinden Cumay Suyunaliyev Bey, tanışmak hâl hatır sormak üzere ziyaretime gelmişti. Kırık dökük bir tercüme yardımıyla, ruh birliğinin, “bir yerde olan her yerdedir” hikmeti halinde görünüşü. Mevsim esneyedursun; temenniler. Onun da şaştığını duyduğum bir hareketlilik; o gün bugün KIRGIZİSTAN’ın Orta Asya’ya şâmil hareketlenmelere misâl durumu.

1999’da da Türkiye ve dünya’daki depremler hakkında en güzel değerlendirmeyi, toparlamayı, bir yabancı yapmıştı: “Bu depremler, bizim bildiğimiz hâdiselere benzemiyor ve teorilere uymuyor; adeta yeryüzü yürüyor!”… Yeryüzü üzerindeki insanlar da aynı şekilde. Zamanın hükmü böyle; "kâfirler istemese de."

* ÖLÜM ODASI. S: 665, 666, 667. İbda Yayınevi İstanbul.
Not başlık metnin içinden tarafımızzca konulmuştur.

Siyonistler Kudüs duvarına ABD ve İsrail bayrağı yansıttı!..
06 Aralık 2017



ABD Başkanı Trump'ın Kudüs kararı Siyonistleri sevince boğdu!İsrailliler, Kudüs'ün surlarına lazerle ABD ve İsrail bayrağı yansıttı!

ABD Başkanı Donald Trump'ın, Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıma kararına tepkiler devam ederken, İsrailliler skandal bir harekette bulundu.

SURLARDA İSRAİL BAYRAĞI

ABD Başkanı Donald Trump'ın Kudüs'le ilgili resmi açıklamayı yaptığı sırada İsrailliler, Kudüs'te surlara ABD ve İsrail bayrağını yansıttı.
Haber Fedai

Müyesser Yıldız: “Haçlı-Hilâl”savaşında AKP kimin yanında yer alıyor
07.04.2017

BOP'un ilk uygulayıcısı ABD Başkanı Bush, 11 Eylül saldırısının ardından “Bu bir Haçlı savaşıdır” dedi, ardından “kimyasal silah ürettiği” iddiasıyla Irak işgâl edildi. Saddam'ın kimyasal silah üretmediği ortaya çıktı, ama Irak'ın hâli ortada... Paramparça!..

NATO güçleriyle birlikte Libya'nın işgâlinde de dönemin Fransa Başbakanı Sarkozy'den, “Haçlı savaşı” açıklaması geldi. Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, “NATO'nun Libya'da ne işi var” dedikten kısa bir süre sonra bu işgâle destek verdi. Libya'nın da hâli ortada...

Sıra Suriye'ye geldiğinde, “Haçlı” sözünü telaffuz eden olmadı, ama “Haçlı planları” ortaya saçıldı. Suriye'nin de en az üçe bölünmesi kararlaştırılmıştı; ABD garantörlüğünde “Kürt bölgesi”, Türkiye-Suudi Arabistan garantörlüğünde “Sünni bölge” ve Esad'a bırakılacak “Nusayri butik devleti”...

Bölgemizde on yıllardır yaşanan katliam ve parçalanmaların sebebi ne insan hakları, ne demokrasi. Yegâne sebep, İsrail'in güvenliği, “Büyük İsrail” projesi ve bölgedeki kaynaklara el koyma.

İşte bu projenin önündeki olası engeller bir bir bertaraf edildi... Sıra, en büyük “düşman ve engel” İran'da. Malûm BOP'ta, sadece Türkiye değil, İran'ın bölünmesi de öngörülüyordu.

İdlib'de neler olduğu henüz tam anlamıyla netleşmemişken, ABD'nin gece yarısı Suriye'ye düzenlediği füze saldırısının varacağı yeri anlamak için son 2 aylık trafiğe bakalım.

MÜNİH KONFERANSI'NDA NELER OLDU

Şubat ayının ortalarında Almanya'da 53. Uluslararası Münih Güvenlik Konferansı yapıldı. Toplantıya katılan ABD Başkan Yardımcısı Pence, Başbakan Binali Yıldırım'ın yanısıra, Irak Başbakanı İbadi ve Mesut Barzani'yle de görüştü.

İbadi ve Barzani'yle görüşmeler hakkında Beyaz Saray'ın yaptığı açıklamada, İran'ın bölgesel adımlarına dikkat çekilerek, “Başkan Yardımcısı, İran'ın, Irak dahil bölgedeki müttefiklerimizin istikrarını tehdit etmesine müsaade etmeyeceğimizi vurguladı” denildi.

Pence-Binali Yıldırım görüşmesine dair açıklama da şöyleydi:

“Her iki lider İran’ın bölgede istikrarı baltalamasına izin vermeyecekleri konusunda mutabık kalmışlardır.”

Başbakanlık'ın açıklamasında böyle bir ifade yer almazken, Binali Yıldırım Münih'te gazetecilere yaptığı değerlendirmede; ABD'nin “İran'ın tehdit oluşturduğu” görüşü ve “Suudi Arabistan ile Körfez Ülkelerinin de İran'dan rahatsız olduğuna” dair sorular üzerine şunları söylemekle yetindi:

“Yalnızca İran değil, başka ülkeler de var bölgede. Amaç Suriye'de, Irak'ta bir ülkenin nüfuz üstünlüğü sağlaması olmamalı. Amaç Suriyelilerin kendi kaderlerini belirleyeceği, kendi yönetimlerini oluşturacağı bir çözüm sağlamak olmalı. İran bizim tarihi komşumuz. Aramızdaki ilişkilerde inişler, çıkışlar oldu ama burada bir konuda hoşnutsuzluğumuz var. Burada mezhep öne çıkartılırsa, bu zarar verir. Mezhep savaşları Avrupa'da bulunduğumuz ülkede Almanya'da tarihte 12 milyon insanın hayatına mal oldu. Evet Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinin de güvenlik açısından hassasiyetleri var, ama İran köklü geleneği olan bir devlettir. Bölge ile ilgili yapıcı katkılarını bekleriz, ama nüfuz alanının genişletilmesi gibi durumlar olursa endişeleniriz.”

Başbakan Yıldırım böyle konuşurken, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Münih Güvenlik Konferansı'nda, İran'ın bazı eylemlerinin bölgedeki istikrarın altını kazıdığını belirtip, “İran, Suriye ve Irak'ı Şii yapmak istiyor” diyor, İran'dan da şu sert karşılık geliyordu:

İran Dışişleri Sözcüsü : “Bölgede gerilimi artıranlar, oynadıkları kanlı oyunların sorumluluğundan kaçamayacaklar.”

Dışişleri Bakan Yardımcısı İbrahim Rahimpur : “Belki ihtiyaç ve yaşadığı sorunlar, Ankara'nın İsrail, Suudi Arabistan ve ABD Başkanı Trump'a yönelmesine neden oldu... İran olarak, çoklu kartlarla oynamanın, uzun vadede tüm kartların kaybedilmesine neden olacağına inanıyoruz.”

Münih Konferansı'nda konuşan ve İran konusuna değinenlerden birisi de ABD'nin eski Ankara Büyükelçisi James Jeffrey'di. Jeffrey, şunları söyledi:

“Savunma Bakanı Işık’tan duyduklarımıza göre, mevkidaşı General Mattis ile konuşmalarında da konu buydu. Buna ek olarak, gördüğümüz kadarıyla ABD DAEŞ’e karşı Suriye’nin kuzeyinde Türkiye ile nasıl işbirliği yapabileceğini, ayrıca İran konusunda nasıl bir işbirliği yapabileceğini inceliyor - ki Bakan’ın da söylediği gibi- İran bölgede herkeste rahatsızlık yaratıyor.”

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Adil el-Cübeyr de Münih'teydi ve Der Spiegel Dergisine şu açıklamaları yaptı:

“Trump, akılsızca işler yapan ve sadece kurgulayan biri değil. ABD'nin yeni Başkanı, İran'ı daha güçlü bir şekilde kontrol edeceğini ortaya koymuştur... İran, küresel terörizmin en büyük destekçisi, sponsorudur. ABD'nin, İran'ı daha fazla kontrol etmek için aldığı kararlar anlaşılabilir.”

TRUMP-SUUDİ ARABİSTAN İTTİFAKI

Erdoğan Trump'la henüz yüzyüze görüşemedi, ama Trump'ın Beyaz Saray'da kabul ettiği ilk isimlerden biri Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Savunma Bakanı Muhammed bir Selman oldu. Mart ortasındaki bu görüşmede, ele alınan ana konulardan biri İran'dı.

Selman Pentagon'da ABD Savunma Bakanı Mattis'le görüşmesi öncesinde de Ortadoğu'nun çok ciddi bir tehlike ile karşı karşıya olduğunu ve “İran'ın terör gruplarını ve radikal örgütleri desteklemek suretiyle bölgede düşmanca bir tavır takındığını” belirterek, “Terör örgütlerinin birinci hedefinin dünya lideri ABD ile Suudi Arabistan olduğunu” öne sürdü.

Trump'ın, Körfez Ülkelerinin liderleriyle yaptığı görüşmelerde de, “İran'a karşı yeni bir blok oluşturma konusunda” fikir birliğine vardı.

Bu gelişmelerin ardından Irak'a seferler düzenlendi. CIA Başkanı Pompeo ve Savunma Bakanı Mattis'in ardından Suudi Dışişleri Bakanı da 13 yıl aradan sonra, “İran'a çok fazla yakınlaşmak ve Sünni nüfusa karşı mezhebi ayrışmayı desteklemekle” suçladığı Bağdat'a gitti.

IRAK'TAN İLGİNÇ MESAJ

Trump 21 Mart'ta Irak Başbakanı İbadi'i Beyaz Saray'da ağırladı, IŞİD'le mücadelenin yanısıra İran'ın bölgedeki rolünün konuşulduğu açıklandı. İbadi bu görüşme hakkında 4 gün önce Amerika'nın Sesi'nin Arapça yayın yapan kardeş kanalı Al Hurra'ya verdiği demeçte, “Olası bir İran-Türkiye gerilimiyle” ilgili olarak şu ilginç ifadeleri kullandı:

“Türkiye’nin bölgede önemli bir rolü var ve harika bir ülke. İran’ın da bölgede nüfuzu var ve eğer bu iki ülke arasında bir çatışma olursa, Irak kesinlikle ve doğrudan etkilenir. Irak, bu cepheleşmenin ön saflarında yer alacaktır. Ancak Türkiye ile İran arasında bölgesel bir savaşın içine sıkışmamalıyız. Ortaya çıkacak her türlü mücadelede, Irak tarafsızlığını korumalıdır.”

İSRAİL'DEN BİR ACAYİP ARAP NATO'SU ÖNERİSİ

İsrail'in, İran'a bakışını ve bölgedeki planlarını uzun uzadıya anlatmaya gerek yok. Musevi lobilerinin, “İslâm dünyasının sözcüsünün Türkiye”, hasseten de “Erdoğan olması” gerektiği yönündeki görüşleri de malûm. Şu kadarını ekleyelim:

İsrail Başbakanı Netanyahu, Trump'la 15 Şubat'ta görüştü. İran'ın bölge için en büyük tehdit olduğu konusunda Trump'la hemfikir olduklarını açıklayan Netanyahu, “İran terörüne karşı tavrından ötürü kendisine minnettarım” dedi.

İsrail Savunma Bakanı Liebermann da bu görüşmeden 10 gün sonra Araplara, İran'a karşı NATO benzeri bir savunma paktı önerisinde bulunurken, bu paktta Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinin kendileriyle birlikte yer almasını istediklerini açıkladı. Liebermann, şunları da söyledi:

“Son zamanlarda duyduğum en iyi haber, ılımlı Sünni devletlerin kendileri için en büyük tehlikenin İsrail veya Yahudi veya siyonizm olmadığını, aksine tehlikenin İran olduğunu anlamaları. Biz İsrail’de en nihayetinde sadece kendimize güvenmemiz gerektiğini anladık. Biz güçlü bir devletiz. Kendi kendimizi koruyabilecek durumdayız. Ben ılımlı Arap devletlerinin hayatta kalmaları için İsrail’in onlara duyduğu ihtiyaçtan daha fazlasını, onların İsrail’e duyduğuna inanıyorum. Ortadoğu’da teröre karşı ılımlı güçlerden oluşan bir savunma paktı kurmanın tam zamanı. Bu pakta Müslüman, Yahudi veya Hıristiyanların yer alması fark etmez.”

VE ERDOĞAN'IN “PERS MİLLİYETÇİLİĞİ” ÇIKIŞI

Sadece ABD değil, İsrail ve Suudi Arabistan da Türkiye'nin dahil edildiği “Büyük Kürdistan” projesini destekliyor.

Ama Ankara Suudi Arabistan öncülüğündeki “İslâm Ordusu”nda yer alıyor ve bölge politikalarında her üç ülkeyle birlikte hareket ediyor.

Erdoğan'ın 3 gün önce de bir tv programında, “Irak'ta mezhebe dayalı olarak Pers milliyetçiliği temelinde yayılmacılık söz konusu” demesine dikkat çekip, ABD'nin Suriye'ye düzenlediği operasyonda kimin, nerede durduğuna bakalım.

Erdoğan daha operasyon yapılmadan, “Trump, Esad rejiminin insanlığa yönelik bu iğrenç eylemlerine göz yumulamayacağını söyledi. Teşekkür ederim ama lafta kalmasın. Eğer bu hakikaten icraat ortaya konulursa, biz de Türkiye olarak, bize ne düşüyorsa, biz bunu yapmaya hazırız. Biz bundan asla çekinmeyiz, kim olursa olsun çekinmeyiz. Biz Amerika başta olmak üzere, tüm koalisyon güçleri bir araya gelelim” dedi.

Suudi Arabistan, operasyona tam destek verdiğini açıkladı.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu da şunları söyledi:

“İsrail, Başkan Trump'ın bu kararına tam destek vermekte ve Esed rejiminin korkunç eylemlerine karşı verilen bu kararlılık mesajının sadece Şam'da değil, aynı zamanda Tahran'da, (Kuzey Kore'nin başkenti) Pyongyang'da ve diğer yerlerde de yankılanmasını ümit etmektedir.”

Karşı cephe mi?

Putin, “Bu uluslararası hukukun ihlalidir” dedi. İran da operasyonu şiddetle kınadı!..

SÜNNİ DOLUNAYI-Şİİ HİLALİ SAVAŞI OLMASIN

Erdoğan son dönemde sık sık “Haçlı” vurgusu yapıyor.

16 Mart'ta Sakarya'da AB Adalet Divanı'nın türban kararını eleştirirken, “Bunlar Haçlı-Hilâl mücadelesini başlattılar” dedi.

26 Mart'ta İstanbul'da, AB ülkelerinin Vatikan'da biraraya gelmesini eleştirirken, “Haçlı zihniyetinin sonunda kendini gösterdiğini” söyledi.

2 Nisan'da da Ankara'da yine AB-Vatikan konusunda, “Olay, tamamıyla açık ve net söylüyorum; Haçlı ittifakıdır” yorumunu yaptı.

“Haçlı” diye diye, Suriye ve İran'a karşı “Haçlıların” yanında konuşlanmak acaba nasıl bir şeydir?

Ve “Haçlı-Hilâl” değil, “Sünni dolunayı-Şii hilâli” savaşının taşlarının döşendiği ortada değil mi?

Odatv.com

Kuzey Kore: Nükleer savaş çıkacak, asıl mesele bunun ne zaman olacağı
07.12.2017



Sputnik'in haberine göre; ABD'nin müttefiki Güney Kore ile Kore Yarımadası'ndaki askeri tatbikatı devam ederken Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti'nden sert bir açıklama geldi.

Kuzey Kore Dışişleri Bakanlığı'ndan bir yetkili ABD'nin tehditlerinin 'savaşı kaçınılmaz bir hale getirdiğini' savunarak "Şu anda önümüzdeki soru şu: Savaş ne zaman çıkacak? Savaşı istemiyoruz ama korkmuyoruz" dedi.

Kuzey Kore, Kore Yarımadası'nda bir nükleer savaşın 'artık bir ihtimal değil bir zaman meselesi' olduğu yönünde sert bir açıklama yaptı.

KCNA'nın adını açıklamadığı Kuzey Kore Dışişleri'nden bir yetkiliye dayandırdığı açıklama, ABD ve Güney Kore'nin bölgede 230 kadar uçak ve hava aracı ile gerçekleştirdiği 'Açıkgöz' adlı askeri tatbikatının sürdüğü sırada geldi.

Kuzey Koreli yetkili, "Son zamanlarda, ABD Kore Yarımadası'nda şu ana kadarki en büyük hava tatbikatını yaparak Kuzey Kore'yi hedef alırken, ABD'li üst düzey siyasiler birbiri ardına savaşkan açıklamalar yaparak alarm verici işaretler gönderiyorlar. Bu agresif savaş çığırtkanı açıklamalar, Kore Yarımadası'nda bir savaşa hazır olmamız gerektiği yönünde bir uyarıdan başka türlü algılanamaz" dedi.

Açıklamasında ABD Merkezi Haberalma Teşkilatı (CIA) Direktörü Michael Pompeo'nun hafta sonu Kuzey Kore lideri Kim Jong-un'u eleştiren sözlerine de cevap veren yetkili, Pompeo'unun 'küstahça halkın kalbi olan yüce liderliği eleştirerek' Pyongyang'ı provoke ettğini söyledi. Yetkili "Şu anda önümüzdeki soru şu: Savaş ne zaman çıkacak? Biz savaş istemiyoruz ama ondan da (savaştan) kaçmıyoruz. ABD bizim sabrımızı ve bir nükleer savaşın fitilini ateşlememizi hafife almasın. Sürekli olarak güçlendirdiğimiz nükleer gücümüzle ABD'nin bunun sonuçlarını pahalı şekilde ödeyeceğinden eminiz" ifadelerini kullandı.
Ana Haber

KUMANDAN CARLOS: TRUMP SONRASI DÜNYA
30 Ocak 2017



Tebrikler, Sayın Trump başkan seçildi. İyi haber, değil mi? Kudüs de İsrail’in başşehri oldu artık! Yıllar yılı bize “iki devletten” bahseden bir takım hain Arabların tüm o konuşmaları ve bitmek bilmez görüşmeleri de böylece hava civa oldu. Bundan sonra gündem “tek devlettir” yalnızca.

Şimdi mesele, İsraillilerin bundan böyle Filistinlilere ne yapacaklarıdır; hepsini kapı dışarı mı edecekler, yoksa hepsine vatandaşlık mı verecekler?..

“İsrail” sadece bir isimdir, bunun o kadar da önemi yok. Kaldı ki o topraklara hükmeden güç İsrail’dir zaten; uluslararası hukukun da, uluslararası güçlerin de üstündedirler. Bu vesileyle söylemek gerekirse, ABD savunmaktadır İsrail’i ve bu desteğin olmadığı yerde İsrail de yoktur.

O hâlde, Sayın Trump’ın, sevgili Trump’ın -ki çok severim kendisini, zira aynı siyasî kampta bulunmuyor olsak bile, söylediği bazı şeyler doğrudur- belirttiği istikamette, “tek devlet” üzerinde konuşulacaktır artık. Bir hafta kadar önce Paris’te yapılan türden “iki devlet” görüşmeleri yapmak ve bu saçmalıklara devam etmek ayıbtır tek kelimeyle.

Diğer yandan, haydi sadece İsrail devleti olsun diyelim ortada. Peki Filistinlilere ne olacak bu durumda? Tarihî bakımdan konuşursak, Filistinliler doğrudan İsrailoğulları soyundan gelir. Önce Hristiyan, sonra da Müslüman olmuş ve hep orada yaşamışlardır. Üstelik Filistinli Yahudiler bile vardır aralarında ve İsrail’i de hiç sevmez bunlar. Çünkü ayırımcılığa tâbi tutulurlar, çünkü Arabtırlar, çünkü Arab yahudileridir onlar. Evet, tüm bu Filistinliler kapı dışarı mı edilecek, yoksa vatandaşlığa mı alınacak; işte budur artık gerçek mesele!..

Demek ki, bundan böyle tüm dünya, yine ABD, yâni Sayın Trump, oradaki tüm nüfusun haklarını savunmalıdır. Böyle dersek şayet ve böyle dememiz hoşlarına gidiyorsa şayet, “İsrail” soyundan gelen tüm nüfusun haklarını savunmalıdırlar. Tüm Filistinlilerin vatandaş olma hakkı vardır zira.

Ne var ki, şimdiki gibi bir başbakan [Binyamin Netanyahu], asla yapmayacaktır bunu. Kim yapacak peki, güya sosyalist geçinen İşçi Partililer mi? Kaldı ki, Batı Şeria’daki kanundışı yerleşimleri ilk başlatanlar, ilk hız verenler de -aşırı sağcılar değil- bu İşçi Partililerdi. Kezâ, Oslo’daki “iki devlet” görüşmelerini başlatanlar ve Yaser Arafat imzalamadan önce Mahmud Abbas’la bu konuşmaları yapanlar da yine bunlar.

Bugüne dek hep boş konuşmalarla geçti yıllar ve hâlâ da geçiyor; bir yıl, iki yıl, on yıl, yirmi yıl… Artık yeter!..

Madem öyle, madem iktidar onlardadır ve lider de onlardandır, İsrailliler alsın ne var ne yoksa ve “manda-himaye” altındaki Filistin’in aslî nüfusunun, -Siyonistlerin kullandığı o kelimeyle söylersek- doğrudan “İsrail” soyundan gelen nüfusun tüm haklarını, insan haklarını, siyasî haklarını, sosyal haklarını da yine onlar teslim etsinler.

Ortada hak olmayacaksa, bu insanlar da olmayacak demektir ki, ne yapacaksınız peki bu durumda? Hepsini katledecek misiniz, gaz odalarına mı göndereceksiniz? Bunu yapamayacaklarına göre, Şeria Nehri’nden Akdeniz’e kadar uzanan “İsrail devleti” topraklarındaki tüm Arabların -Yahudilerle aynı şekilde- İsrail vatandaşı olma hakları teslim edilecek demektir. Bekleyelim görelim…

İlginç bir şey olarak, ideolojik farklılığımıza ve kendisinin aldığı bir takım aşırı pozisyonlara rağmen, en başından itibaren bir sempati duymuşumdur Sayın Trump’a. Tarihî bakımdan, haklıdır bu insan.

Haklıdır derken, âdildir demek istemiyorum, adaleti kasdetmiyorum. İsrail devleti, âdil bir devlet, adalet üzerine kurulan bir devlet değildir meselâ. II. Dünya Savaşı sırasında Naziler tarafından imha edilen masum Yahudilerin çileleri üzerinde kurulmuş, sömürgeci, ırkçı ve suçlu bir devlettir. Neyse, mesele bu değil şimdi…

Diğer yandan, Suriye, Cezayir, Yemen ve -tarihî bakımdan- aslında tek devlet olan Mısır-Sudan’ın bir parçası hariç, tüm Arab hükümetleri, tüm Arab rejimleri, hainler tarafından idare edilen “ajan” rejimlerdir. Yine bu devletlerin hepsi, tarihî bir temeli olmayan sun’i devletlerdir ve sömürgeciler tarafından imâl edilmişlerdir. Söz konusu devletlerin liderlerinin hepsi, sömürgeciler, emperyalistler ve Siyonistler için çalışmakta; onların uşaklığını, köleliğini ve ajanlığını yapmaktadırlar.

(..)

“İki devlet”miş; bunlar hep boş lâf… Esas olan tek devlettir ve adına İsrail mi diyorlar, canları ne istiyorsa onu desinler, burada asıl mesele vatandaşlıktır ve burada yaşayan tüm nüfusun -ABD’nin de dahil olduğu- uluslararası anlaşmalarla tanınmış haklarının teslim edilip edilmeyeceğidir. O hâlde, kendi kanunlarına ve kendi imzaladıkları anlaşmalara saygı göstersinler. Sayın Trump’tan da bunu bekliyoruz işte.

Bu arada, bölgedeki savaş da sürüyor; Alevîler, Dürzîler, Hıristiyanlar ve çoğu Müslümanlar, dış müdahaleye karşı direniyor. Tam da bu dış müdahaledir ki, kötü ve yozlaşmış bir rejimi ayakta tutmaktadır hâlâ. Sevdiğim ve saygı duyduğum bir insan olarak Beşşar el-Esad’tan bahsetmiyorum, rejimden bahsediyorum. İşte bu rejim, sırf bu dış müdahale yüzünden direniyor ve hayatta kalmaya hâlâ devam ediyor. Çünkü, Suriye’deki gerçek muhalefet bu dış müdahale tarafından bir kenara atıldı ve meydan -Çeçenistan’da, Afganistan’da, her yerde olduğu gibi- oraya problem çıkartsınlar diye gönderilen neo-vahhabîlere bırakıldı. Bu da çok üzücü doğrusu, çok üzücü…

Hâkezâ, Afganistan’da da bugün hâlâ ajan bir rejim baştaysa, Suudî müdahalesi yüzündendir yine. Rusya ihanet edip devlet başkanına suikast düzenledi ve Afganistan’ın başına kendi ajanını yerleştirdi, peşinden direniş gelişti, onun da ardından CIA-Suudî müdahalesi geldi ve işler o günden bugüne işte bu noktaya erişti. Kendileriyle olan ideolojik farklılığımıza rağmen dürüst bir rejim olan, kadınlara tecavüz etmeyen ve orayı burayı yağmalamayan gerçek müslümanların rejimi olan Taliban’a ne yapıldı peki? 2001’den bugüne vurdular ve saldırdılar!.. Tüm bu karmaşa kim tarafından çıkartıldı orada? Elbette emperyalistler tarafından.

Oysa, ABD halkının, aynı şekilde ABD askerlerinin ne çıkarı vardı tüm bu müdahalelerde? Müdahale ettikleri yerlerdeki insanlar kendi ülkelerini savunuyor sonuçta. Burada ABD’ye, tarihin gördüğü en güçlü devlet olan ABD’ye durduk yere bir saldıran mı vardı?..

Evet, bu müdahalelerde çıkarı olan ve bu müdahalelere taraftar olan bazıları gerçekten vardı ki, iç savaştan bu yana ABD’yi yöneten, kanun çıkaran, para başta her şeyi kontrol eden, ABD’nin o herkesten çalışkan ama yarısı fakirlik içinde yaşayan insanlarının emeğini sömüren Wall Street seçkinleri -ki Trump bunlardan biri değildir-, tüm o bankacılık sisteminin unsurlarıydı bunlar. Şimdi bunu değiştirme şansı var Trump’ın.

Yeri gelmişken, çok da anlam veremediğim bir şeyden bahsedeceğim: Obama döneminde çıkartılan ve “Obamacare” denilen kanun, daha çok bir propagandadır. Her ne kadar zengin olmayan insanlara da bir takım sağlık hizmetleri sunuluyor olsa dahi, sonuçta yine para ödenen bir sistemdir. Hâlbuki bu yanlıştır ve diğer birçok yanlış gibi kapitalist sistemin bir hatasıdır. Zira, herkes için ücretsiz olmalıdır sağlık hizmetleri. Tamam, parası olan, şartları daha iyi ve lüks özel bir kliniğe yahut özel bir hastaneye yine gitsin, bu onların hakkı, ama sadece tüm vatandaşlar için değil, oturma izni olan, hattâ evrakları olmayan yabancılar dahil herkes için ücretsiz olmalıdır sağlık hizmetleri. “Obamacare” kanunundaki gibi “biraz öyle, biraz böyle” uygulamaların ABD halkını götürebileceği bir yer yoktur, ABD halkının bunda bir çıkarı yoktur. Her neyse…

Bu arada, Trump, sanıyorum, mümkün olduğu kadar çok ülkeden asker çekecek ve Avrupa’yı da terketmek isteyecektir. Neden ABD halkı Avrupa’daki askerî üslerin parasını ödesin ki, değil mi; Avrupalılar baksın kendi başlarının çaresine!..

Aynı şekilde, Trump ve Putin arasında da özel bir arkadaşlık bulunuyor. Rusya ABD için bir tehlike teşkil etmiyor ki!.. Kendi bölgelerinin güçleri olarak, ortak davranmalarında her ikisinin de çıkarı var aksine… Trump’ın öldürülmemesini ve çizgisini dilediği gibi takib edebilmesini umalım hep birlikte.

Diğer bir mesele de, ABD’nin Çin’e olan borçları… Olur da Çin, ABD’nin ödeyemeyeceği bu borçlar yüzünden Amerikan kâğıtlarını piyasada satarsa, ABD doları Türk lirasından bile daha değersiz bir hâle gelecek, her şey tam bir karmaşa içerisine girecektir… Bu da hâlledilmesi gereken bir başka mesele olarak duruyor ortada…

(..) Trump, Meksika’dan kanun dışı girişlere karşı çıkmakta da haklıdır. Üstelik, bundan böyle kanunî yollarla ABD’ye girecek ve dolayısıyla mafyanın, insan kaçakçılarının tuzağına düşmeyecek insanların da çıkarınadır aynı zamanda.

Her yerde problem çıkartan CIA’ye Trump’ın bir çekidüzen vermek istemesi de yine çok yerindedir. Tüm bunların artık bir bitmesi gerekiyor.

Sonuç olarak, neler olacak şimdiden ben de bilemiyorum ama ABD’nin bahsettiğim istikamette bir gelişme çizgisi takib etmesini umalım. Çünkü bu, tüm dünya halklarının da çıkarına.

Kaldı ki, cihad tüm hızıyla sürmektedir ve bu cihadı durdurmanın tek yolu da, Müslümanlara saygı göstermek, tüm askerlerini geri çekmek, tüm dış müdahaleleri sonlandırmak, Müslümanların kendi meselelerini kendilerinin çözmesine izin vermek, kendi devlet idarelerini temizlemelerine ve tarihlerine, geleneklerine, inançlarına uygun yeni devlet yapıları kurmalarına fırsat vermektir. Barışın gelmesinin ve ABD’nin artık tehlike içerisinde olmamasının yegâne yolu işte budur.

Yoksa, şu âna kadar gördüklerimiz bir hiçtir, zira nükleer santrallere yönelik saldırıların da yaşanacağı ve milyonlarca insanın hayatını kaybedeceği günler beklemektedir bizi. Mezopotamya ve tarihî Suriye’deki tüm Müslümanları katletseler bile bu gerçek değişmeyecek; Fransa’daki gibi Müslüman olan Avrupalılar da aralarına katılarak, cihad her yerde gelişecektir. İnançları uğruna kendilerini fedâ etmeye hazır insanları yenemezsiniz asla.

İnancım o ki, Allah biz insanları imtihan etmektedir ve son söz, Washington’dan veya Tel Aviv’den -pardon, artık Kudüs’ten!- değil, Allah katından, O’nun iradesi katından gelecektir.

(..)Yeni Türkiye’de üstleneceği bir rol olan Kumandan Mirzabeyoğlu’na çok selâm söyleyin benden.

Allahü Ekber.

22 Ocak 2017
Kaynak:Adımlar dergisi

8 milyarderin serveti dünyanın yarısına eşit
16 Oca, 2017



En zengin 8 milyarder, dünya nüfusunun yarısının varlığına eşit bir serveti kontrol ediyor.

Uluslararası yardım kuruluşu Oxfam, 8 milyarderin servetinin, dünya nüfusunun yaklaşık yarısının varlığına eşit olduğunu açıkladı.

Merkezi İngiltere’de bulunan kuruluşun, internet sitesinde yayınladığı rapora göre, Microsoft’un kurucusu Bill Gates’in başı çektiği en zengin milyarderlerin sahip olduğu 426 milyar dolarlık servet, dünya genelinde 3,6 milyar kişinin varlığına denk geliyor.

Amerikan ekonomi dergisi Forbes’ın yayınladığı “en zenginler” listesi ve İsviçre’nin önemli bankalarından Credit Suisse’ten derlenen verilerle hazırlanan raporda, dünyadaki fakirlerin yarısının yüzde 70’inin düşük gelirli ülkelerde yaşadığı aktarıldı.

Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) Davos toplantıları öncesinde yayınlanan raporda, eşitsizlik trendini tersine çevirecek yeni bir ekonomik model gelişmesinin, İngiltere’nin AB’den çıkma (Brexit) kararını ve ABD’de kasım ayında düzenlenen başkanlık seçimlerinden Donald Trump’ın galibiyetle çıkmasının nedeninin anlaşılmasına yardımcı olduğu belirtildi.

Oxfam, gelir eşitsizliğinin giderek artmasında vergi kaçakçılığı, üreticilerin büyük şirketler tarafından sömürülmesi, patronlar ve üst düzey yöneticileri daha da zenginleştirmeye yönelik çabaların büyük rol oynadığına dikkati çekti.
Gelecek 20 yılda 500 kişinin 2,1 trilyonluk servete sahip olması öngörülüyor
Raporda, en zenginlerin yüzde birinin 2015’ten bu yana dünyanın geri kalanından daha zengin olduğu belirtilerek, gelecek 20 yılda 500 kişinin 2,1 trilyonluk servete sahip olmasının öngörüldüğü kaydedildi.

Dünya çapındaki yoksul kişilerin yüzde 10’unun gelirinin 1988 ve 2011 yıllarında 3 dolardan daha az artarken, en zenginlerin yüzde birinin gelirinin 11 bin 800 dolar artış kaydettiği bildirildi.
İlk Kurşun

Trende İncil okuyan adam panik yarattı: Yolcular dışarı atladı
03 Ekim 2017



"Ölüm, bir son değildir"

İngiltere'nin başkenti Londra'daki Wimbledon bölgesinde bulunan bir tren istasyonunda ‘İncil paniği' yaşandı. Trende yüksek sesle İncil'den bölümler okuyan bir kişi nedeniyle saldırı olacağı endişesine kapılan bazı yolcular, trenin kapılarını açıp atlamaya çalıştı.

Londra'da günün en yoğun saatlerinde bir yolcu, bindiği trende sesli olarak İncil'den bölümler okumaya başladı.

Wimbledon istasyonu yakınlarında başlayan olay, yolcular arasında paniğe yol açtı.

"Ölüm bir son değildir"

Sputnik'in BBC'den aktardığına göre, trendekilerden biri tarafından susması ve insanları korkutmaması için uyarılan adam, susup başını önüne eğdi. Ancak bu durum paniği sona erdirmedi. ​Tren istasyona yaklaştığı sırada yolcular kapıları açmak için zorlayıp kaçmaya başladı.

Yolculardan biri, adamın İncil'deki "Ölüm, bir son değildir" cümlesini okuduğunu ifade etti.

Olayda ölen veya yaralanan olmazken, tren tarifelerinin 12 saat aksadığı belirtildi. İngiliz Ulaşım Polisi, konuyla ilgili herhangi bir gözaltı olmadığını söyledi.

T24
ETİKETLER
İngiltere londra İncil tren okuma panik korku

İzmir’de aile boyu infaz: 4 ölü
17 Oca, 2017

İZMİR’in Buca İlçesi’nde, Hüseyin Tiryaki’nin yol kenarında cesedinin bulunmasından sonra, ailesinden haber alamayan yakınlarının çilingir yardımıyla kapısını açtıkları evde dehşet ortaya çıktı. Evde Hüseyin Tiryaki’nin annesi Aysel Aslan, üvey kızkardeşi Behiye Aslan ve 3 ay önce evlendiği eşi 3 aylık hamile Fadime Tiryaki’nin bıçaklanıp öldürülmüş cesetleri bulundu. Polis, aile infazını aydınlatmak için çalışmaya başladı.
İlk Kurşun

Trump seçildi Soros 1 milyar dolar kaybetti
13 Ocak 2017



Ünlü hedge fon yöneticisi George Soros, Donald Trump'ın ABD Başkanı seçilmesinin ardından 1 milyar dolar kaybetti

Şöhretini 1992 yılında pounda karşı aldığı pozisyon ile kazanan George Soros, Trump'a yenik düştü.

Ünlü hedge fon yöneticisi George Soros, Donald Trump'ın ABD Başkanı seçilmesinin ardından 1 milyar dolar kaybetti.

Konuya yakın kaynakların Wall Street Journal'a verdiği bilgiye göre, Trump'ın zaferinin ardından Soros'un pozisyonları kendisine zarar vermeye başladı.

Dow Jones Sanayi endeksi, seçim gününden itibaren yaklaşık yüzde 10 oranında değer kazandı.

Ünlü milyarder, Trump'ın rakibi Hillay Clinton'ın seçim kampanyasının en büyük destekçilerindendi. Soros 2013 yılı seçimlerinde Obama'yı desteklerken, 2004'teki seçimlerde Bush'a karşı demokratlara 20 milyon dolar bağışlamıştı.

Soros geçtiğimiz ay Cumhuriyetçi aday Trump'u ağır sözlerle eleştirmişti.
Kaynak: Patronlar Dünyası

Kilisenin tavanı çöktü: 160 ölü
11 Aralık 2016

Nijerya'da bir kilisenin çatısının çökmesi sonucunda ilk belirlemelere göre yaklaşık 160 kişinin hayatını kaybettiği belirtildi.

AP'ye konuşan Akwa İbom eyaletindeki Uyo Eğitim Hastanesi Üniversitesi yetkilisi Etete Peters, kilise çatısının ayin sırasında çökmesi sonucunda 160 kişinin öldüğünü belirtti. Peters, hastanenin morgunun yetersiz kaldığını ve ölü sayısının artmasından endişe edildiğini ifade etti.
Cumhuriyet

Kahire'de katedral yakınlarında patlama: Çok sayıda ölü ve yaralı var
11 Aralık 2016



Mısır'ın başkenti Kahire'de bir Ortoks katedrali yakınlarında patlama oldu. Patlamada en az 18 kişi öldü, 50'den fazla yaralı var.

Mısır'ın başkenti Kahire'deki Kıpti Ortodoks Katedrali yakınlarında patlama meydana geldi. İlk belirlemelere göre en az 18 kişi öldü, 50'den fazla kişi de yaralandı.
Cumhriyet

Pakistan'da parkta intihar saldırısı: 52 ölü
27.03.2016



Pakistan'ın doğusundaki Lahor kentinde bir parkta düzenlenen intihar saldırısında en az 52 kişi öldü, onlarca kişi de yaralandı.
Ölü ve yaralıların çoğunun kadınlar ve çocuklar olduğu bildiriliyor.
Bazı yaralıların durumları da ağır.
Kurtarma çalışmalarına askeri birlikler de destek veriyor.
Pakistan polisi, saldırganın Lahor'un güneybatısındaki Gülşen-i İkbal Parkı'nda çocukların oyun oynadıkları bölgeye gelerek üzerindeki bombayı patlattığını açıkladı.
Bir görgü tanığı patlama sonrası parkta tam bir kaos yaşandığını ve izdiham çıktığını söyledi.
Fransız haber ajansı AFP'ye konuşan bir yetkili ölü sayısının 56'ya çıktığını, yaralı sayısının 200'den fazla olduğunu söylese de, bu sayılar henüz başka bir kaynak tarafından doğrulanmadı.
İntihar saldırısında, Paskalya tatilini çocuklarıyla dışarda geçiren Hristiyan ailelerin hedef alınmış olabileceği belirtiliyor.
Saldırıyı şu ana kadar üstlenen olmadı.
BBCT

İran'dan vahim iddia: Ölen hacı sayısı en az 4 bin 700
28.09.2015

İran Hac ve Ziyaret Kurumu Başkanı Evhedi, "Mina'daki izdihamda ölen hacı sayısının en az 4 bin 700 kişi olduğunu düşünüyoruz. Halen 21 TIR'da en az 3 bin ceset tahliye ve teşhis için bekliyor" dedi.

İran televizyonu IRINN'e konuşan İran Hac ve Ziyaret Kurumu Başkanı Evhedi, Mina'daki izdihamda hayatını kaybeden İranlıların sayısının 228'e yükseldiğini söyledi.

Evhedi, "Akıbetleri hakkında bilgi alınamayan İranlı sayısı 248 kişi. Ölü sayısının artmasından endişeleniyoruz" diye konuştu.

Hayatını kaybeden hacıların onlarca ülkeden olduğuna dikkati çeken Evhedi, "Olayda ölen hacı sayısının en az 4 bin 700 kişi olduğunu düşünüyoruz. Halen 21 TIR'da en az 3 bin ceset tahliye ve teşhis için bekliyor" ifadelerini kullandı.

Öte yandan, Suudi Arabistan yönetiminin cenazeleri ülkelerine göndermeyerek toplu bir şekilde defnedeceğine yönelik haberlerle ilgili İran Dışişleri Bakanı Emir Hüseyin Abdullahiyan, "Buna kesinlikle karşıyız. Hiçbir surette Suudi Arabistan'a böyle bir izni vermeyeceğiz" açıklamasında bulundu.

Kurban Bayramı'nın ilk günü Mina'da yaşanan izdiham sonucunda Suudi yetkililere göre, 169 İranlının da aralarında olduğu 769 kişi hayatını kaybetmiş ve 934 kişi yaralanmıştı.

http://tr.sputniknews.com/asya/20150928/1018005999.html#ixzz3n4mGmHeB

Hac'da izdiham: 753 ölü, 887 yaralı
24 Eyl 2015



Hac için Suudi Arabistan'da bulunan hacıların Mina'da şeytan taşlama alanına gittikleri caddede izdiham çıktı. En az 753 kişi öldü, 877 kişi de yaralandı. 14 Türk hacı adayından haber alınamadı. Suudi Arabistan Sağlık Bakanı, talimatları uygulamayan hacıları suçladı.

Suudi Arabistan'da hac için gelenlerin bulunduğu Mina'da çıkan izdihamda en az 753 kişi hayatını kaybetti. Suudi Arabistan sivil savunma ekiplerinin verdiği bilgiye göre, izdihamda 887 kişi de yaralandı. Sivil savunma ekiplerinin kurtarma çalışmaları devam ediyor. Mekke'de bulunan Al Jazeera muhabiri Ömer Salih, ölü sayısının artabileceğini söylüyor.
Suudi yetkililer, izdihamın, Kabe’den şeytan taşlama alanına giden 204 ve 223 numaralı caddelerin kesişiminde, hacı gruplarının aniden karşılaşması sonucu yaşandığını açıkladı.

Ekberiye televizyonuna konuşan Suudi Arabistan Sağlık Bakanı Halid Falih, hacıların kendilerine bildirilen zamanlarda hareket etmediğini söyledi. Bunun kazanın başlıca nedeni olduğunu savunan Bakan Falih, "Hacılar talimatları uygulasaydı, böyle bir kazadan kaçınılabilirdi" dedi.

Ölen ve yaralananların tahliyesi için olay yerinde çalışmaların sürdüğü, bölgeye sevk edilen 4 bin personelin 200 ambulansla olayda hayatını kaybedenleri ve yaralananları hastanelere taşıdıkları bildirildi.

'18 Türk hacı adayına ulaşılamadı'

Basın toplantısı düzenleyen Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, “Diyanet İşleri Başkanlığı çatısında gelen hacılarımız o bölgede olmamıştır. Buna rağmen iki seyahat acentemizin götürdüğü kardeşlerimizin bazılarından henüz haber alınamamıştır. Her birisinden 9 hacımıza henüz ulaşılamamıştır. Haber alamadığımız 18 hacı adayımız o bölgedeydi. Telefonlarla da kendilerine ulaşılamadığı için hastanelerde gerekli tespitleri yapmakla uğraşıyoruz” dedi.

Görmez'in açıklamasından kısa süre sonra, 18 Türk vatandaşının 4'ünden haber alındığı açıklandı.

Görmez, 'ciddi bir yönetim sorunu' olduğunu belirtti:

"Öyle anlaşılıyor ki Müslümanların bu konu üzerinde çok durması gerekiyor. Elbette olayın vuku bulma şekli hakkında bilgi sahibi değiliz. Görgü tanıklarının ifadelerine göre, her şeyden önce orada ciddi bir yönetim sorunu var. O insanların sevk ve idaresinden sorumlu olan yöneticilerin, oradaki görevlilerin sevk ve idarede ciddi ihmalleri olduğu anlaşılıyor. Bu izdihamın nasıl meydana geldiğini ben anlamakta güçlük çekiyorum. Bir canın değerinin ne kadar kıymetli olduğunu, İslamiyet nazarında bir insanın Kabetullah kadar değeri olduğunun ele alınması gerekiyor. Hac ibadetinin daha büyük güvenlik içinde yapılması için büyük çaba ve gayrete ihtiyaç olduğunu düşünüyorum."
Olayın 08.30-09.00 arasında olduğunu söyleyen Görmez, düz bir yolda tekerlekli sandalyeyle gelen hacı adaylarıyla, facianın yürüyen hacı adaylarının birbirinin üzerine gitmesi sonucunda gerçekleştiğini anlattı. “Önce düşmeler, sonra çok büyük izdiham olunca, altta kalan hacılar olmuş” ifadesini kullandı. Görmez, Hac ibadetinin gençken yapılmasının daha iyi olduğunu sözlerine ekledi.

Diyanet: Türk hacılarla ilgili vefat haberi yok

Diyanet İşleri, kendilerine şu ana kadar Türk hacılarla ilgili bir vefat haberi ulaşmadığını açıkladı.

Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Ekrem Keleş, Mina'da yaşanan izdiham üzerine Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'in talimatıyla kriz masası oluşturduklarını bildirdi.

Keleş, Mina'da yaşanan izdihama ilişkin gelişmeleri, Diyanet İşleri Başkanlığının Mekke'deki hastanesi ve Mina'daki çadır hastanesinde takip ettiklerini söyledi.

Keleş, "Diyanet İşleri Başkanımızın talimatı ile kriz masası oluşturduk. Bize, şu ana kadar Türk hacılarıyla ilgili vefat haberi ulaşmadı. Ekiplerimiz takip ediyor. Bilgi ulaşması durumunda paylaşacağız" diye konuştu.
İzdihamın yaşandığı bölgede Suudi Arabistan ekiplerinin olaya müdahale ettiklerini ifade eden Keleş, doktor, hemşire ve ambulansların bir kısmının Mina'ya yönlendirildiğini kaydetti.
Hacı adaylarının Müzdelife'den Mina'ya intikal aşamasında olduğuna dikkati çeken Keleş, bu nedenle bölgeye ulaşmanın zaman aldığını belirtti.

2 milyon hacı adayı Suudi Arabistan'da

Hacılar, izdihamın yaşandığı Mina'da 'şeytan taşlama' için bulunuyordu.
Hac ibadeti için bu yıl yaklaşık 2 milyon kişi Suudi Arabistan'ın Mekke kentine gitti.

Mekke'de, yaklaşık 10 gün önce de Kabe'de bulunan vinçlerden biri düşmüş, 107 kişi ölmüş, 238 kişi de yaralanmıştı.
Kaynak: Al Jazeera

Hindistan'da patlama: En az 89 ölü
13 Eylül 2015



En az 89 kişinin öldüğü yüzden fazla insanın yaralandığı patlamanın cumartesi günü gerçekleştiği bildiriliyor.

Hindistan'ın Madya Paradesh şehrinde maden kutlanılan patlayıcıların içinde bulunduğu binada patlama meydana geldi.

Bazı yaralıların durumunun ağır olduğu ifade ediliyor. Polis amiri G.G Pandey binanın bir kısmında dükkanların olduğunu diğer kısmındaysa insanların yaşadığını söyledi.

Patlamanın etkisi çok büyük olduğundan yakınlardaki evler de hasar gördü, binaya yakın bir restoranda da ölenler var.
Cumhuriyet

Tacikistan'da 'görevden alınan bakan yardımcısı' terörü: 42 ölü
04.09.2015

Tacikistan'da eski Savunma Bakan Yardımcısı Abdulhalim Nazarzoda'nın eski askerlerden kurduğu suç çetesinin düzenlediği iki saldırıda, 33 polis ve askerin hayatını kaybettiği bildirildi. Saldırganlardan 9'u öldürülürken 7'si yakalandı.

Tacikistan'ın başkenti Duşanbe ile Vahdat kentinde eşzamanlı olarak düzenlenen iki saldırının, eski Savunma Bakan Yardımcısı Abdulhalim Nazarzoda tarafından yönetilen suç örgütü tarafından düzenlendiği belirtildi. Nazarzoda, 'işlediği suç' nedeniyle bugün Cumhurbaşkanı tarafından görevinden alınmıştı.

Tacikistan İçişleri Bakanlığı, Nazarzoda'nın çetesine katılan 135 hava taarruz tugayı askeri ile birlikte Duşanbe'ye 45 kilometre mesafede bulunan Romit Vadisi'ne sığındığını açıkladı.

Olayın ardından ABD'nin Duşanbe Büyükelçiliği çalışmalarını geçici olarak askıya alarak elçilik binasını kapattığı belirtiliyor.

Birleşik Tacik Muhalefeti'nin eski bir üyesi olan Abdulhalim Nazarzoda, ülkedeki iç savaşın ardından 1997'de yapılan barış anlaşmasını takiben kabineye alınmıştı.
http://tr.sputniknews.com/asya/20150904/1017564738.html#ixzz3koZ7Z5DS

Libya açıklarında bir teknede 50 göçmenin cansız bedeni bulundu
26 Ağustos 2015

İtalya Sahil Güvenlik ekipleri, Libya açıklarındaki bir teknede yaklaşık 50 mülteciye ait cansız bedenin bulunduğunu bildirdi.

Birim adına açıklama yapan sözcü, AB’nin sınır güvenliğinden sorumlu Frontex programına bağlı Poseidon adlı geminin yardımda bulunmak amacıyla tekneye yaklaştığını kaydetti. Sözcü, yapılan aramada teknede yaklaşık 50 cesedin bulunduğunu kaydederek, 430 kişinin de kurtarıldığını ifade etti.

Birleşmiş Milletler, şu ana kadar denizi aşarak Avrupa’ya geçmeye çalışan 2 binden fazla kişinin hayatını kaybettiğini açıkladı.
Kaynak: Sol

Taliban liderinden, El Kaide'ye 'biat' teşekkürü
14 Ağustos 2015



Afganistan Taliban Lideri Molla Ahtar Muhammad Mansur kendisine biat ettiği için El Kaide'nin Lideri Ayman El Zevahiri'ye teşekkür etti.

Taliban örgütünün internet sitesinde Molla Mansur tarafından Molla Muhammed Ömer'in ölümü dolayısıyla örgüte gönderilen taziyelere dönük bir teşekkür mesajı yayımlandı. Yapılan açıklamada, "Uluslararası cihat örgütünün lideri saygın Ayman El Zevahiri'nin bağlılık yeminini kabul ediyor ve ona teşekkür ediyorum" ifadeleri yer aldı.

Ayman El Zevahiri, dün internet üzerinden yaptığı açıklamada, El Kaide'nin, Molla Mansur'u Taliban'ın yeni lideri olarak seçildiğini teyit ettiğini ve ona biat ettiklerini açıklamıştı.
Kaynak: Sol

Temmuz tarihin en sıcak ayı oldu
22 Ağu 2015



Ortalama küresel sıcaklığın 16,6 derece olduğu Temmuz, 1880'den bu yana kayıtlara geçen en sıcak ay oldu. 2015 yılı böylece 2014'ün ardından tarihin en sıcak yılı olmayı garantiledi.

2015, 2014'ün ardından en sıcak yıl olmayı garantiledi.

Dünya, 2015 yılında dördüncü defa en sıcak ay rekorunu kırmayı başardı. Haziran'ın ardından Temmuz ayı tarihin en sıcak yılı olarak kayıtlara geçerken, 2015'in en sıcak yıl unvanını alması da kesinleşti.

ABD Ulusal Okyanus ve Atmosfer Dairesi (NOAA) tarafından yapılan açıklamada, 1880'den bu yana kayıtlara geçen en sıcak 10 ayın 9'unun 2005'ten bu yana yaşandığı belirtildi. NOAA adına açıklama yapan Jake Crouch, "Dünya ısınmaya devam ediyor. Zaman geçtikçe hep aynı durum ortaya çıkıyor" yorumunda bulundu.

Crouch, 2015'in insanlık tarihindeki en sıcak yıl olmayı garantilediğini belirterek, 'bu durumun neden olacağı sonuçları analiz etmemiz gerekiyor' ifadesini kullandı.

Bilim insanları önüne geçilemeyen atmosfer artışının iklim değişikliği ve Pasifik'te etkili olan El Nino nedeniyle iyice arttığını belirtti. Küresel alanda birçok bölgedeki sıcaklığın arttığına dikkat çekilirken, Afrika tarihindeki en sıcak ikinci Temmuz'u geride bıraktı.

NOAA raporunda, küresel sıcaklığın arttığı diğer bölgelerin Güney Amerika, güney Avrupa, Orta Asya ve ABD'nin batısı olarak belirtildi. Ortalamanın altında kalan bölgeler ise İskandinavya, Rusya'nın batısı, Doğu ve Güneydoğu Asya ve Kuzey Amerika'nın orta bölgeleri olarak ifade edildi.
Kaynak: Al Jazeera

'Her gün 6 bin çocuk susuzluktan ölüyor'
22 Ağustos 2015



Dünyada giderek artan susuzluk için açıklanan rakamlar endişe verici boyuta ulaştı. Günümüzde su problemi nedeniyle her gün 6 bin çocuk hayatını kaybediyor.

Prof. Dr. Yusuf Demir, Demir, Ordu'da bir otelde düzenlenen Su ve Çevre Çalıştayı'nın ardından gazetecilere yaptığı açıklamada, dünyanın hızlı bir şekilde susuzluk ve kuraklık tehlikesi ile karşı karşıya kaldığını söyledi.

"Bugün yaşadığımız dünyada şu an halen 2 milyarın üzerinde insan su problemi ile karşı karşıya" diyen Demir, böyle devam ettiği takdirde önümüzdeki 30 yıl içerisinde dünyanın yüzde 40'ı, yaklaşık 54 ülkenin su sıkıntısı ve problemiyle karşı karşıya kalacağını ve bunun da çok ciddi bir problem olduğunu belirtti.

Türkiye açısından da benzer tablonun söz konusu olduğunu vurgulayan Demir, şunları dile getirdi:

"Türkiye'de yanlış bir algı var. Ülkemiz su zengini bir ülke olarak biliniyor. Ama maalesef Türkiye su fakirliğine doğru giden bir ülke. Çünkü Türkiye'de kişi başına düşen su miktarı bin 300 metreküpe düşüyor. Halbuki bir ülkenin su zengini olabilmesi için kişi başına 8-10 bin metreküp su düşmesi lazım. Biz böyle devam edersek önümüzdeki 20 yıl içerisinde su problemleri ile karşı karşıya kalacağız."

"Bir litre yanık yağ, 800 bin litre suyu kirletiyor"

Türkiye'de israfın yanı sıra suyun kirlenmesinin de önüne geçilmesi gerektiğinin altını çizen Demir, "Suyun kirlenmesi geri dönüşümü açısından ciddi problemleri ve bir yok oluşu beraberinde getirmektedir. Bunun için özellikle sanayi ve evlerimizde su kirliliğinin önüne geçilmesi son derece önem arz etmektedir. Bir litre yanık yağın kirlettiği su miktarı 800 bin litredir. Bu çok korkunç bir rakamdır. Bunun için belediyelerimiz ve yerel yönetimlerimizin halkı bilinçlendirmesi gerekiyor" şeklinde konuştu.

"Her gün 6 bin çocuk ölüyor"

Dünyada hergün su problemi ve suyun oluşturduğu hastalıklardan dolayı ölen çocuk sayısının 6 bin olduğunu bildiren Prof. Dr. Demir, şunları kaydetti:

"Bu çok korkunç bir rakam. Burada bir kez daha suyun önemini anlamalıyız. Ona göre israftan kaçınılmalı ve sularımızı kirletmemeliyiz. Bundan hepimiz sorumluyuz. Çünkü böyle sorumsuz davranarak her gün 6 bin çocuğun yok olmasını sağlıyoruz. Bir an evvel toplumun bu konuda bilinçlenmesi lazım. Aksi durumda felaket kapımızda. Eğer ülkemizde gerekli tedbiri almazsak önümüzdeki 20 yılın sonu karanlık gözüküyor. 2030 yılından sonra ülkemizi felaket bekleyebilir. Ama inşallah bu uyarılarımızla bu felaketin önüne geçeceğiz."
Cumhuriyet

Suudi Arabistan'da özel Kuvvetler karargâhı'na bombalı saldırı: En az 17 ölü
6 Ağu 2015



Suudi Arabistan'ın güneyindeki Yemen sınırında bulunan Abha'da Suudi Özel Kuvvetleri Karargâhı'nın içindeki camide patlayıcı yüklü bir araçla düzenlenen eylemde çoğu Suudi askeri en az 21 kişi öldü.
Haber 93

Pakistan’ın Sindh eyaletinde aşırı sıcaklar nedeniyle ölenlerin sayısı 800’ü geçti
24 Haziran 2015



Pakistan’ın güneyindeki Sindh eyaletinde aşırı sıcaklar nedeniyle ölenlerin sayısı 800’ü geçti.

Eyalet morgunda yer kalmadığı bildiriliyor.

Karaçi’de 780 kişinin öldüğü, eyaletin diğer bölgelerinde de en az 30 kişinin hayatını kaybettiği belirtiliyor.

Pakistan hükümeti kriz karşısında yetersiz kalmakla suçlanıyor.
Salı günü sıcaklık 45 dereceye ulaştı.

Pakistan Başbakanı Navaz Şerif, olağanüstü hal tedbirlerinin yürürlüğe konulmasını isterken, ordu güneş çarpan kişiler için tedavi merkezleri kurdu.
Elektrik kesintileri nedeniyle klima ve vantilatörlerin çalıştırılamaması halkın öfkesini artırıyor.

Ramazan’ın da krizi ağırlaştırdığı belirtiliyor.

Ölenlerin çoğunun yoksul ailelerden yaşlı kişiler olduğu belirtiliyor.

Hastanelerde binlerce kişinin tedavi altında olduğu açıklandı.

Pakistan’da şimdiye kadar kaydedilen en yüksek hava sıcaklığı 47 derece oldu.
Geçen ay Pakistan’ın sınır komşusu Hindistan’daki sıcak hava dalgasında yaklaşık 1700 kişi hayatını kaybetmişti.
BBCT

Makedonya'da polisle silahlı bir grup arasında çatışma
9 Mayıs 2015



Makedonya'nın Kumanova kentinde, polisin silahlı bir gruba karşı operasyon başlattığı bölgede çatışma sürüyor. En az üç polis hayatını kaybetti, silahlı 22 kişi teslim oldu.

Operasyonun yapıldığı bölge güvenlik güçleri tarafından abluka altına alındı.

Makedonya'nın kuzeyindeki Kumanova kentinde güvenlik güçleri sabah saatlerinde silahlı bir gruba karşı operasyon başlattı. Polisin ablukaya aldığı iki mahalleden çatışma sesleri geliyor, halk bölgeyi boşaltıyor.
Resmi olmayan bilgilere göre, en az üç polis hayatını kaybederken çok sayıda kişi yaralandı. Silahlı gruptan 22 kişi de teslim oldu. Üsküp'teki Klinik Merkezi'ne de 20 yaralı polis götürüldü.

Çatışmaların olduğu Tode Mendol mahallesi ve civardaki yerleşim birimlerinde yaşayanlar tahliye edilirken, bölgeye sadece polis ve acil yardım ekiplerinin girişine izin veriliyor.

Çatışmaların yaşandığı Kumanova'da 4 bin 695 Sırp kökenli vatandaşın yaşadığını söyleyen Vuçiç, şu ana kadar Sırbistan'a sığınan Sırp olmadığını ancak 397 Arnavut kökenli vatandaşın Sırbistan'a giriş yaptığını söyledi.

"Yurt dışından silahlı grup" ihbarı

İçişleri Bakanlığı Sözcüsü İvo Kotevski, Üsküp'te düzenlediği basın toplantısında operasyonla ilgili bilgi verdi. Operasyonun Kumanova'nın Tode Mendel mahallesinde birkaç farklı yerde düzenlendiğini söyledi. Kotevski, "Yurt dışından gelen silahlı terörist bir grubun devlet kurumlarına saldırı düzenleyeceği yönünde istihbarat aldık. Bunun üzerine bu gruba karşı operasyon gerçekleştirdik" dedi.

Al Jazeera muhabiri, bölge halkının cuma günü 50 kişilik silahlı bir grup gördüğünü söylediğini aktardı. Çatışmanın sürdüğü bölgede iki okulda yangın çıktı. Çatışma sesleri akşam saatlerinde de kesilmedi.

Sabah başlayan operasyon sırasında, silahlı grubun tüfek, bomba ve keskin nişancılarla karşılık verdiğini kaydeden İçişleri Sözcüsü Kotevski ise çatışmada ölü ya da yaralı olup olmadığı konusunda bilgi vermedi.

Kotevski, vatandaşlara sakin olmaları çağrısında bulunarak, operasyon sona erdiğinde ilgili detaylı bilgilerin kamuoyuyla paylaşılacağını bildirdi.
Bu arada, Arnavutluk Dışişleri Bakanı Ditmir Buşati düzenlediği basın toplantısında, Kumanova'daki olayları kınadığını belirterek, yaşananların sakin bir şekilde değerlendirilmesi ve olayların büyümesinin önlenmesi çağrısında bulundu.

Kumanova başkent Üsküp'e 40 km mesafede. Kentte çoğunlukla Arnavutlar ile Makedonlar ve Sırplar yaşıyor.

"Sırbistan için de kötü haber"

Sırbistan Başbakanı Aleksandar Vuçiç, Makedonya'nın kuzeyindeki olayları yakından takip ettiklerini belirterek, bu yaşananların Sırbistan için de "kötü haber" olduğunu, bölgedeki her istikrarsızlığın kötü bir sinyal ve mesaj olduğunu söyledi.

Sırbistan'ın kendi topraklarını korumayı bileceğini ifade eden Vuçiç, Sırbistan'ın barış ve güvenliğinin zarar görmesine izin vermeyeceklerini kaydetti.

Sırbistan'dan önlem, Kosova'dan açıklama

Sırbistan İçişleri Bakanı Neboyşa Stefanoviç, iki ülkenin sınırına yakın Kumanova'daki çatışma nedeniyle sınır bölgesine 450 ek polis gönderdi. Stefanoviç'in, takviye gücün gönderilmesine ilişkin Sırbistan Başbakanı Aleksandar Vuçiç ile Makedonya İçişleri Bakanı Gordana Yankulovska'yı bilgilendirdiği öğrenildi.

Bu arada, Başbakan Vuçiç, Kumanova'da süren operasyon nedeniyle Sırbistan Güvenlik Servisleri Koordinasyon Bürosu'nun pazar günü olağanüstü toplantı yapacağını açıkladı.

Kosova Cumhurbaşkanı Atifete Yahyaga'nın ofisinden Makedonya'daki operasyonla ilgili açıklama yapıldı, tüm taraflara hukuka uyma ve şiddetten kaçınma çağrısı yapıldı.
Kaynak: Al Jazeera

Bosna Hersek'te karakola silahlı saldırı: 1 ölü, 2 yaralı
28.04.2015

Sputniknews'in haberine göre;Bosna Hersek'in kuzeydoğusundaki Zvornik şehrinde, polis karakoluna yapılan silahlı saldırıda bir polis hayatını kaybetti, iki polis de yaralandı.

Biyelina Kamu Güvenliği Merkezi Sözcüsü Aleksandra Simoyloviç, yaptığı açıklamada, silahlı saldırganın saat 19.00 sularında tekbir getirerek Zvornik Polis Karakolu'na girdiğini ve ateş açarak bir polisi öldürüp, iki polisi de yaraladığını söyledi.

Simoyloviç, çıkan silahlı çatışmada saldırganın da öldürüldüğünü ifade etti.
haber 93

Nepal'de 7,9'luk deprem. Çok sayıda ölü ve yaralı var
25 Nis 2015



Nepal'de 7,9 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Başkent Katmandu başta olmak üzere 1130 ölü var, yüzlerce kişi yaralı. Hindistan ve Bangladeş'te de can kaybı var.

Orta Asya'da Çin ile Hindistan arasında yer alan Nepal'de 7,9 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Reuters'a göre depremde ölü sayısı 1130'a yükseldi. Merkezi başkent Katmandu ile batısındaki Pokhara arasında kalan bölgedeki depremde yüzlerce kişi de yaralı.

Türkiye saati ile 09.11 sıralarında yaşanan çok şiddetli sarsıntı ülkenin tamamında hissedilirken, komşu ülkeler Hindistan ve Bangladeş'i de etkiledi, Himalaya Dağları'nda çığa neden oldu. Dünyanın en yüksek zirvesi Everest'e tırmanmak isteyen dağcıların toplandığı ana kamp çığ altında kaldı, 8 kişi hayatını kaybetti. Turizm Bakanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre hayatını kaybedenler dağcılar ve rehberler; bölgedeki ölü sayısı da çoğalabilir.
Yerin sadece 2 kilometre derinliğinde oluşan deprem ülkede 81 yıldan bu yana yaşanan en büyük deprem.

Şu an için kırsal kesimdeki yerleşimlerden gelen net bir bilgi yok, ölü sayısının artmaya devam edebileceği tahmin ediliyor.

Başkent sokaklarında çok sayıda enkaz var. Yıkılan yapılardan biri de, 19. yüzyıldan kalma Dharara Kulesi. Turistlerin kentin manzarasını görmek için çıktığı 62 metrelik kulenin enkazında 200'den fazla kişinin olduğu tahmin ediliyor.

Depremin neden olduğu panikle binalardan atlayan çok sayıda kişinin vücudunda kırıklar meydana geldi. Sosyal medyadan paylaşılan bazı fotoğraflarda Katmandu'daki bir caddede derin çatlaklar oluştuğu görülüyor.

Hindistan ve Bangladeş'te de yıkım

Büyük deprem Hindistan'da da can kaybına yol açtı. Hindistan'ın Utar Pradeş ve Bihar eyaletlerinde çöken binalarda 18 kişi öldü. Bangladeş'te de bir kişi hayatını kaybetti.

Nepal'da 1934'te meydana gelen 8,3'lük depremde 8500'den fazla kişi hayatını kaybetmişti.
Kaynak: Al Jazeera

Akdeniz'de yüzlerce göçmen taşıyan bir gemi daha battı
19.04.2015



BBC'nin haberine göre; Akdeniz'de bir göçmen gemisinin batması sonucu yüzlerce kişinin hayatı kaybetmesinden kaygı duyuluyor.

İtalyan sahil güvenlik yetkilileri, geniş çaplı bir kurtarma operasyonunun başlatıldığını, şimdiye kadar 28 kişinin kurtarıldığını açıkladı.

Yetkililer, 500 ile 700 arasında göçmen taşıyan geminin Lampedusa'nın 210 kilometre açıklarında, Libya karasularında gece yarısı alabora olduğunu söyledi.

Libya kıyılarından 27 kilometre açıktaki kurtarma çalışmalarına İtalyan gemilerinin yanı sıra Malta donanması ve ticari gemilerin de katıldığı haber veriliyor.

Malta Başbakanı Joseph Muscat Twitter mesajında çok sayıda kişinin hayatını kaybetmesinden endişe edildiğini yazdı.

Times of Malta gazetesi, geminin göçmenlerin bölgeden geçen bir ticari gemiye seslenmeye çalışırken bir tarafa yığılması sonucu battığını duyurdu.

Birleşmiş Milletler'in mülteciler örgütünün sözcüsü Carlotta Sami, "Bunun çok büyük boyutlarda bir trajedi olmasından endişe ediyoruz" dedi.

Bölgede 20 gemi ve üç helikopter bulunuyor. Kurtarılanlar ve cesterler, Catania kentine götürüldü.

Geçen yıl Afrika ve Orta Doğuı'dan 170 bin yoksul göçmenin ölümü göze alıp küçük teknelere dolaşarak İtalya'ya geldiği açıklandı.

Havaların ısınmasıyla 500 kilometrelik yolu benzer koşullarda aşmaya çalışan kaçak göçmenlerin sayısı artmaya başladı.

İnsan kaçakçılarının tekneleri, kapasitesinin üzerinde yolcu aldığı ve böyle bir yolcuğa uygun olmadığı için sık sık bu tür facialar yaşanıyor.

Pazartesi Libya'dan İtalya'ya göçmen taşıyan bir geminin batması sonucu 400 kişi hayatını kaybetmişti.
Haber93

Akdeniz göçmen mezarlığına dönüştü: 2015’te 2 binden fazla göçmen hayatını kaybetti
5 Ağustos 2015

700’den fazla göçmen taşıyan teknenin Libya açıklarında battığı İtalya Sahil Güvenliği tarafından açıklandı

Akdeniz adeta göçmen mezarlığına dönüştü. İtalya Sahil Güvenliği, göçmenleri taşıyan bir teknenin Libya açıklarında battığını ve yüzlerce göçmenin boğulmuş olmasından endişe ettiklerini açıkladı. SkyNews24 kanalına göre teknede en az 700 kişi bulunuyordu.

AFP’nin haberine göre, kapasitesinin üzerinde insan taşıyan balıkçı teknesinden imdat çağrısı yapıldı ve tekne daha sonra alabora oldu. Olay yerine kurtarma gemilerinin ulaştığı belirtilirken, 100 kişinin kurtarıldığı, diğerleri için de arama çalışmalarının sürdüğü bildirildi. AP’nin haberine göre en az 150 göçmen kurtarılmayı bekliyor. Kurtarma çalışmalarına İtalyan ordusuna ait bir helikopter ve İrlanda donanmasına ait bir gemi de destek veriyor.

Uluslararası Göç Örgütü’nün rakamlarına göre, 2015 yılında Akdeniz’i geçmek isteyen 2 binden fazla göçmen hayatını kaybetti.
Kaynak: Sendika.Org

Akdeniz'de mülteci gemisi battı: 400 ölü
14.04.2015

İnsani yardım örgütü Save the Children, Libya'dan İtalya'ya giden mülteci gemisinin batması sonucu en az 400 kişinin hayatını kaybettiğini açıkladı.
Save the Children, ilgili bilgiyi, kurtarılan ve İtalya'ya getirilen mültecilerden aldıklarını bildirdi.

Ölenler arasında çok sayıda gencin ve muhtemelen çocukların olduğu belirtildi.

Örgütün yaptığı açıklamaya göre, toplamda 11-13 Nisan döneminde, Sicilya, Lampedusa, Calabria ve Puglia'ya 450'si çocuk 5 bin 100'den fazla mülteci indi.

Çocukların 317'sine büyükler eşlik ederken, kalanların tek başlarına geldiği ifade edildi.

7 BİN KİŞİ KURTARILDI

AP'nin haberine göre, olumlu hava koşulları, huzursuz bölgelerden Akdeniz üzerinden Avrupa'ya geçmeye çalışan yasadışı göçmenlerin akınına yardımcı oluyor. Sadece geçtiğimiz hafta sonu, İtalya Sahil Güvenliği, yaklaşık 7 bin kişiyi kurtardı.

Yasadışı göç, son yıllarda Avrupa Birliği ülkeleri için çok acil sorun haline geldi. Afrikalı mültecilerin AB yolundaki temel durak noktası olan Libya, 2010'da yasadışı göçü suç kategorisine dahil etti. Libya'nın uzun Akdeniz sınırı, binlerce yasadışı göçmen için çıkış noktası haline geldi.

Avrupa'ya göç akını, geçen yıl büyük ölçüde artarak 220 bin kişiye ulaşmıştı. Bu yılın başlarından bu yana, binlerce mülteci Akdeniz sularında batarak AB kıyılarına ulaşmayı başaramamıştı.
Kaynak: http://tr.sputniknews.com/avrupa/20150414/1014993506.html#ixzz3XKNuA1rn

Fas'ta trafik kazası: Çoğu çocuk 31 ölü
10 Nis 2015

Fas'ın Tantan kentinde atletizm yarışmasından dönen çocukları taşıyan iki katlı bir otobüsle gaz tankerinin çarpışması sonucu çoğu çocuk 31 kişi öldü.

Kazada bir çok ceset tamamen yandı.
Tantan yakınlarındaki Şebike bölgesinde Cuma sabahı meydana gelen kazada alev alan otobüste bulunan 31 kişi hayatını kaybederken 9 kişi de yaralandı.
Gençlik ve Spor bakanlığı'ndan bir yetkili AFP'ye kazada hayatını kaybeden çocukların yaşlarının 8 ila 14 arasında değiştiğini söyledi.
Faslı ünlü atlet Hasan İsengar da hayatını kaybedenler arasında.
Yolcu otobüsünün, Perşembe günü başkent Rabat'ta son bulan 6. Okullar Arası Spor Turnuvası'na katılan sporcuları taşıdığı kaydedildi.
El Cezire

Mihail Gorbaçov: Nükleer savaş çıkabilir
10 Ocak 2015

Sovyetler Birliği’nin son Devlet Başkanı Mihail Gorbaçov’dan kıyamet senaryosu: Nükleer savaş çıkabilir.

Alman Der Spiegel dergisine konuşan Mihail Gorbaçov, Ukrayna üzerinden Rusya ve Batı arasında yaşanan gerilimin nükleer bir savaşa yol açabileceğini söyledi.

Kriz ile ilgili olarak ABD’yi suçlayan eski SSCB Lideri, Rusya ile Avrupa’nın geniş çaplı bir savaşa girebileceğini söyledi.

ÖYLESİNE KONUŞMUYORUM

Böyle bir çatışmanın nükleer savaşı da beraberinde getireceğini savunan Gorbaçov şunları söyledi:

“Avrupa ülkeleri ve Rusya arasında Ukrayna krizi nedeniyle süren gerginlik büyük bir çatışmaya ve hatta nükleer savaşa doğru gidebilir. Bu gergin durumda biri kendini kaybederse yakın geleceği göremeyebiliriz. Ben öylesine konuşmuyorum, bu durumdan fazlası ile rahatsızlık duyuyorum”

BATI VE NATO SUÇLU

Ukrayna krizinde, Batı ve NATO’nun suçlu olduğunu belirten Gorbaçov, “Bunlar, NATO’yu genişleterek, kurulu Avrupa güvenlik yapısını yok etti. Kremlin’de kim olursa olsun bunu göz ardı edemezdi. Ne yazık ki ABD, bir ‘Mega İmparatorluk’ kurma hayali peşinde” diye konuştu.

Eski Sovyet lideri, Batı’nın, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i devirme ve Rusya’yı istikrarsızlaştırma girişimlerinin “çok tehlikeli ve aşırı aptalca” olduğunu vurguladı.

Eski Doğu ve Batı Almanya’nın birleşmesinde anahtar rol oynayan Mihail Gorbaçov, Ukrayna krizinden Almanya’yı da sorumlu tuttu.

Gorbaçov; “Yeni Almanya, her tarakta bezi olsun istiyor. Almanya’da pek çok kişi Avrupa’nın yeniden bölünmesi için devrede. Almanya, 2. Dünya Savaşı’nda etki alanını doğuya doğru genişletmeyi denedi. Bir ders daha mı gerekiyor?” dedi.
Kaynak Yurt Gazetesi

DÜN: ‘ABD GÖZDESİYDİ .. BUGÜN: ‘GÜVENİLMEZ MÜTTEFİK’!
Banu AVAR
banuavar@superonline.com

‘Umutsuzluk tacirleri’ böylesi dönemlerde ortalığa kanser hücreleri gibi yayılır..

Bu rüzgara kananlar, onların değirmenine su taşır.. Fısıltı büyür, ve toplumda ‘felç’ operasyonu yer eder.. ‘Yapacak bir şey yok!’tur; ‘En ufak
_________________
Bir varmış bir yokmuş...


En son Alemdar tarafından Prş Arl 07, 2017 9:41 pm tarihinde değiştirildi, toplam 58 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Prş May 31, 2012 12:00 am    Mesaj konusu: “Büyük zuhur”un eşiğindeyiz... Alıntıyla Cevap Gönder

Korsan devlet İsrail internetten silindi ama...
Oğuz Gürses
08.04.2013



Tarihin en büyük internet operasyonuyla korsan devlet İsrail internetten silindi ama, bu büyük haber nedense siyonist medyada pek de yer bulamadı...

Uluslararası Hacker grubu Anonymous, günler öncesinden “Özgür Filistin için” korsan devlet İsrail’i bütün dünya hackerleriyle birlikte sanal alemden 7 Nisan’da sileceklerini ilan etmişti...

Yani ortada sürpriz bir eylem yoktu ki; neredeyse tuvalet ihtiyacını bile sanal alemde giderme yolları arayan, gazetecilik gibi internet bağımlısı bir meslek erbabanın “valla benim haberim olmadı, ilk defa sizden duyuyorum” gibi bir mazerete sığınma hakkı olsun...

Özgür bir medya için manşet, son dakika, Ana ve ara haberlerde birinci haber olmanın bütün niteliklerini içinde barındıran böyle bir haberi, ne dünya medyası ne de Türk medyası gördü...

Yani...

İsrail’i internetten silme operasyonunu başarıyla tamamlayan dünyanın bütün antiemperyalist hackerları bu eylemleri sonucunda sadece İsrail’i sanal alemden silmek gibi şanlı bir eyleme imza atmakla kalmadılar...

Aynı zamanda bu eylem karşısında üç maymunu oynayan Türk ve dünya medyasının siyonizme ne kadar bağlı ve bağımlı olduğunu da apaçık gösterdiler...

Bu eyleme katılan bütün cesur yürekleri selâmlıyorum...

Yeni eylemlerinde başarılar diliyorum...

7 Nisan 2013, tarihte onurlu yerini almıştır...

Dünya durdukça bu eyleme katılan bütün cesur yürekler saygıyla hatırlanacaktır...

Gelelim eylemin ilk sonuçlarına...

Korsan devlet İsrail, operasyonun sürdüğü 18 saat içinde en az 3 milyar$ kaybetti!

Korsan devlet İsrail’de Yarın borsa ve bütün bankaların güvenlik nedeniyle kapatılacağı açıklandı!

Çünkü borsa ve bankaların bütün sistemleri bu operasyona katılan hackerler tarafından çökertildi.

İsrail’de şu anda işin içinden nasıl çıkılacağını bilen veya anlatan kimse yok.

Bütün Yahudiler büyük panik ve tedirginlik içinde..

Operasyonlar sürerken yayın yapan İsrail radyolarında hackerların Kuzey Kore’nin nükleer füze sistemlerini ele geçirerek nükler füzeleri İsrail’e doğru ateşleme ihtimalinden bahsedenler olduğu söyleniyor..

Bunun yanında korsan devlet İsrail’in resmi sitelerinin de içinde bulunduğu 60,000 websitesi ele geçirildi.

Ele geçirilen sitelere Özgür Filistin lehine yazılar yazıldı.

Bazı sitelerden sesli ve görüntülü Kur’an-ı Kerim yayını yapıldı

40,000 Facebook sayfası hesabı elegeçiridi..

5,000 twitter hesabı ele geçirildi..

30,000 Israil banka hesabına el konuldu...

3,7 Milyar dolar zarar...

Pazartesi günü borsa ve bütün bankaların güvenlik nedeniyle kapatılacağı açıklandı!

Hackerler tarafından ele geçirilen Savunma bakanlığı, Ordu, içişlerei bakanlığı gibi stratejik kuruluşların bilgisayarlarındaki çok gizli bilgilere de elkonuldu...

Anonymous Korea: 200’den fazla hacker İsrail Askerî bilgilerine sızdı…

GazaHackerTeam 107 israil sitesi hacklendi

Mısırlı bir grup hacker tarafından Tel Aviv'i kontroll sistemi ele geçirildi

Recep Erdoğan'nın Yahudi Cesaret Ödülü aldığı kurum JINSA @Theredhack tarafından çökertildi..

Cezayirli gençlerin oluşturduğu Suriye'nin dostu Hannibal Timi El Cezire fitne kanallarınının internet sitelerinden bazılarını hedef aldı ve çökerrti...

Ele geçirilen bazı internet sitelerinde şöyle yazılar görüldü:

“Seçilen ülke tanınmıyor, FİLİSTİN yazarak tekrar deneyin....”

"Gazze ile dayanışma için korsan devlet İsrail siber kuşatma altında..."

Tarihin en büyük ve en koordineli bu siber eyleminde korsan devlet İsrail'i internetten silmek için 18.000’den fazla Hacker çalıştı...

Korsan devlet İsrail’den yayın yapan HAARETZ ilk haberi şöyleydi: “İsrail’ siteleri geniş siber saldırı altında hasar bilinmiyor…İsrail’in Siber saldırıdan sonra 2 milyar dolar kaybettiği söyleniyor…”

Her indirilen site linkiyle birlikte anı anına internete servis edildi...

Operasyon gece yarısı başladı ve bir nevi canlı yayın şeffeflığında sürdü ama...

Ertesi gün saat 15.20’de Türkiye’nin en büyük haber kanallarından biri olan NTV maşetten değil, Dünya haberleri sayfasından da değil, teknoloji sayfasına mahçup bir şekilde sıkıştırdığı İsrail kaynaklı haberinde bakın ne diyor:

['İsrail'i internetten sileriz'
Hacker grubu Anonymous, İsrail hükümetine ait internet sitelerini hedef alan kapsamlı bir siber saldırı düzenledi.
07 Nisan. 2013

Uluslararası Hacker grubu Anonymous, ikinci kez İsrail’e karşı siber saldırı başlattı. İsrailli yetkililer, hacker grubunun başarılı olamadığını belirtti.
Anonymous, İsrail’i Filistin halkına yaptığı zulümden dolayı ‘internetten silmekle’ tehdit etti.
Anonymous’a yakın gruplar internet sitelerinde günler önce hacker grubunun İsrail’e karşı bir saldıraya geçeceğini duyurmuştu. Pazar gününün ilk saatlerinde
İsrail’deki onlarca internet sitesine erişim engellendi.
Ulusal Siber Büro adına açıklama yapan Yitzhak Ben Yisrael, “Şu ana kadar herhangi bir zarar gerçekleşmedi. Anonymous’un ülkemizin altyapısına zarar verecek kadar becerisi yok. Eğer böyle bir niyetleri olsaydı, saldırı yapacaklarını günler öncesinden internette duyurmazlardı” dedi.
Rus televizyonu Russia Today’in haberine göre, İsrail İstatistik Bürosu, Savunma ve Eğitim Bakanlıklarının internet sitelerine sabah saatlerinde erişim durdu. Ancak İsrailli yetkililer saldırı iddialarını reddetti.]
(*)

Evet NTV’nin hali bu...

Diğerlerini yani TRT’yi, CNNTÜRK’ü yazılı ve görsel sahibinin sesi olan medyalarını hiç sormayın...

Çünkü hepsi üç maymun...

Ya dünya medyası?

CNN, BBC, Reuters, AP, El Cezire?

Hepsi dut yemiş bülbül...

Şimdi bu medyanın anlattığı mavallara inanıp da eşya ve hadiseler karşındaki tavırlarını buna göre belirleyen ve öyle olduğu içinde hep yanlış yerlerde, yanlış kişilerle birlikte durup, yanlış tavırlar alan...

Hipnoz uykusundakilerle, müminlikten çıkıp, münafıklığa bile bile inenlere yazdıklarımızın bir faydası olur mu?

Olmaz....

Çünkü birinciler uyuyor, hem de çok derin uykulardalar..

İkincilerse dinlerini dünyevî menfaatler karşılığında satnış olanlar ki; ne söylesen boş...

Sözümüz bu “Deccal fitnesi”ne yakasını paçasını ve özellikle de midesini kaptırmamışlara:

“Agâh/uyanık olun!”

“Ahir zaman”dayız...

Böyle bir zamanda Deccal ninnileriyle uyayanların sonlarının hiç de hayırlı olmayacağı 1.400 yıl önceden bütün açıklığıyla haber verildi mi?

Verildi...

“Başka sorum yok sayın yargıç...”

Son söz:

7 Nisan 2013: Siyonistler tarafından asla unutulmayacak bir hezimet günü oldu. ...

İsrail sanal alemde yok oldu...

Reel alemde de yok olmasının yakınlaştığına dair bütün alâmetler belirdi...

Yani...

“Büyük zuhur”a hazır ve hazırlıklı olalım...

Dipnot:
* http://www.ntvmsnbc.com/id/25434102/


“Büyük zuhur”un eşiğindeyiz...
Murad Salih
31.05. 2012

Hz. Ali'nin rivayet ettiği bir hadis:
"Ebdallar Şam'dadır. Onlar kırk erkektir.
Bunlardan biri öldü mü,
Allah yerine başka birini koyar.
Yağmur onların varlığı sebebiyle yağar.
Düşmanlara karşı onların varlığı sebebiyle
yardım edilir. Şam ehlinden azap
onların varlığı sebebiyle kaldırılır."




"Ahirzaman"dayız...

Zamanın temposu ne kadar yükseldi...

Hadiseler bu tempoya uygun olarak ne kadar karmaşık, değişken ve hızlı akıyor...

Hadiselere Suriye özelinde bakmak bile başdöndürücü...

Bırakın tahlili/analizi bir kenara; takip etmek bile olağanüstü bir dikkat, gayret ve performas gerektiriyor...

Suriye etrafındaki AB-D emperyalizminin kuşatması sıkılaştırılır ve işbirlikçi medyanın dezenformasyon şiddeti sürekli arttırılır ve Suriye'yi istilâ için bahaneler üretilmeye çalışılırken...

Çin ve Rusya'dan 'Suriye'ye müdahaleye karşıyız' açıklaması geldi.

Beşşar Esad ile Kofi Annan'ın görüşmeleri bir sonuç vermedi.

Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı, ülkesinin Suriye'ye dışardan müdahale edilmesine kesinlikle karşı çıktıklarını ve şu anda Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin herhangi yeni bir adım atması için erken olduğunu düşündüklerini açıkladı.

Rusya'nın BM Güvenlik Konseyi'nde veto hakkı nedeniyle, Moskova'dan gelen bu açıklama, Konsey'deki haçlı-siyonist ittifakın Suriye'yi işgal ve istilâ için bir an önce harekete geçme ümitlerini yine suya düşürdü..

Interfax Haber Ajansı'na açıklama yapan Rus Dışişleri Bakan Yardımcısı Gennady Gatilov ''Biz her zaman, Suriye'ye dışarıdan müdahale edilmesine kesin şekilde karşı çıktık; çünkü böyle bir hareketin, durumu hem Suriye hem de bölgenin geneli için kötüleştireceğini düşünüyoruz'' dedi.

Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü de, Pekin'in Suriye'ye askeri müdahale yapılmasına ya da rejimin dış baskıyla değiştirilmesine karşı olduğunu söyledi.

Çin ve Rusya, daha önce de, Birleşmiş Milletler'in Şam'a karşı daha sert yaptırımlar uygulama tekliflerini veto etmişti.

Rusya ve Çin'in Suriye konusundaki bu kararlı tutumu; "Hula'da çoğunluğunu kadın ve çocukların oluşturduğu 108 kişinin kimliği belirsiz kişilerce katledildiği" iddialarını Suriye'yi işgal ve istilâ bahanesi yapmak isteyen ABD emperyalizmi ve işbirlikçilerini (ki bunlar kanlı saldırılarını meşrulaştırmak için "uluslararası toplum" kod adını kullanıyor) bir kere daha hayâl kırıklığına uğrattı.

Katliam iddialarının ardından Salı günü (30 Mayıs) ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, İspanya, İtalya, Avusturya, İsviçre, Hollanda, Belçika, Kanada, Japonya ve Türkiye, ülkelerindeki Suriye elçilerini geri gönderdi ya da büyükelçileri ''istenmeyen kişi'' ilan etti...

Türkiye'nin bu tepkisi tarafsız uzmanlarca diğer haçlı ittifakı ülkelere kıyasla daha ağır bulundu...

Bu durum, AKP hükümetinin, millî menfaatler doğrultusunda değil yaranma ve göze girme veya gözden düşmeme kaygısıyle hareket ettiği şeklinde değerlendiriliyor.

Tarafsız diplomasi uznanları AB-D'nin insansız saldırı uçaklarının Pakistan sınırları içinde kadın, çoluk çocuk, yaşlı, genç binlerce sivil Pakistan vatandaşını katletmesi konusunda bugüne kadar sessiz kalan Türkiye Dışişleri Bakanlığı’nın; Suriye'de, olup olmadığı, olduysa da failerinin kim olduğu bilinmeyen ‘katliam haberleri’ konusunda "yaşananlara sessiz kalmanın imkansız'' olduğu ve "Şam yönetimi tavrını değiştirmezse daha sert önlemler almayı planladığını" açıklaması da; AKP hükümetinin, millî menfaatler doğrultusunda değil yaranma ve göze girme veya gözden düşmeme kaygısıyle hareket ettiğinin başka bir tezahürü olarak görüyor.

Suriye'deki basın kuruluşları, elçilerin geri gönderilmesini ''Sebepsiz bir isteri'' olarak tanımlarken, Rusya, alınan kararı ''zarar verici'' bulduğunu açıkladı.

Suriye, diplomatlarının bir çok ülkeden geri gönderilmesine tepki olarak Şam'da hala görevde olan son Batı devleti temsilcilerinden biri olan Hollanda elçisinden 72 saat içinde ülkeyi terketmesini istedi.

Rusya ve Çin BM'nin Suriye'ye müdehale etmesini veto ediyor.

AKP hükümeti, Irak, Afganistan ve Libya'nın haçlılar tarafından istilâsındaki öncü rolünü, Suriye'nin istilâsında da oynamak için sabırsızlandığını, birilerinin gözüne sokmak istercesine açıklamalar yapıyor.

Fransa'nın yeni Cumhurbaşkanı François Hollande Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nce onaylanmış bir askeri operasyonun hala seçenekler dahilinde olduğunu söylüyor.

Norveçli General Robert Mood, Suriye'de yaşandığı iddia edilen olay sanki dünyada ilk defa oluyormuş gibi (Filistin'de Bosna'da, Irak'ta, Afganistan'da, Pakistan'da, Yeemen'de haçlı işgalciler tarafından bundan çok daha vahim katliamlar yaşanmamış gibi) ''Yaşanan bu korkunç olaydan büyük rahatsızlık duyduğunu'' söyleyebiliyor...

Pişkinliğin bu kadarına da pes yani...

ABD Dışişleri Bakanlığı ise, Hula'da yaşandığı iddia edilen katliamın “Rusların düşünce yapısında bir değişime neden olacağını umduklarını” söylerken farkında olmadan bu katliamın kimler tarafından ve niçin yapılmış olabileceğine dair açık bir adres de vermiş olmuyor mu?..

En az ABD ve AKP hükümeti'nin açıklamaları kadar tuhaf bir açıklama da İsrailli teröristbaşı Ehud Barak'dan geliyor...

Gırtlağına kadar Filistinli Müslüman sivillerin kanına batmış ve yeryüzünde en çok çocuk katletmiş bir terör şebekesinin başı olan Barak: ''Katliam dünyanın harekete geçmesini sağlamalı; sadece konuşmasını değil, gerçekten harekete geçmesini sağlamalı'' diyor.

Bu açıklama da tıpkı ABD'nin ve AKP hükümetinin açıklamaları gibi; sanki Hula'da yaşandığı iddia edilen "katliam"ın, sebebinin ve faillerinin parmak izlerini göster miyor mu?..

Hani "Şecaat arzederken merdî Kıptî sirkatin söyler/Çingene'nin merd olanı cesaretini övmek için konuşurken farkında olmadan hırsızlığını ağzından kaçırır" denilir ya...

Bu iş de öyle gibi...

Bakın bunlar dünyada bir iki gün içinde olup bitenlerden Suriye meselesine dair çok kısa bir özet...

O oluyor, bu oluyor...

Zaman "maksatlılığı" içinde hedefine doğru kararlılıkla akıyor...

Aylardan Recep'teyiz...

Recep Allah'ın ayı...

Sonrası Şaban...

Resûlullah Efendimizin ayı...

Ondan sonrası da Ramazan...

Ümmetin ayı...

Rahmet ayı...

Bereket ayı...

Siz siz olun şu mübarek üç aylarda "ahir zaman fitnesi"nden...

Deccal'in ve onun sağ kolu Süfyanî'nin yalan yanlış işlerinden hile ve tuzaklarından uzak durun...

"O taraftan" gelen haberlere kulak asmayın...

Dolmuşa binmeyin...

Şehid Malcom X’in şu sözlerini hiç aklınızdan çıkarmayın:

“Eğer dikkat etmezseniz, bu medya mazlumlardan nefret etmenize ve zalimleri sevmenize sebep olur.”

Bugün de olan budur...

Bugünler kritik günler...

Kötülük İmparatorluğu AB-D (Deccaliyet komitesi) ile onun müslüman işbirlikçileri (Süfyaniyet taifesi) elele Şam'ı istilâ ve işgal için sabırsızlıkla bahaneler üretiyor...

Bu durumda alınacak yanlış bir tavır, bu tavrı alanları Deccaliyet ve Süfyâniyet komitelerinin KUCAĞINA KADAR SAVURABİLİR...

Halbuki...

Yarın olacak olanların sülieti de ufukta belirmiştir...

“Büyük zuhur”un eşiğindeyiz...

Görüldüğü gibi işler Şam'da düğümlendi...

Şam da...

İstanbul da..

Kudüs de...

Mekke ve Medine de...

Bağdat da...

Tahran da...

Türkistan illeri de...

Doğu da...

Batı da...

Kuzey de...

Güney de...

Ayağa kalkmış ufukları gözlüyor...

Kan ter içinde...

Yeni bir çağ doğuyor...

Her adım ona göre çok dikkatli atılmalı...

ABD'nin Aşil topuğu...
Selçuk Salih Caydi
2.8.12

Tek süper güç ABD, Doğuk Savaş'ın ardından Dovyetler Birliği ve Sosyalist Blok'un çökmesine rağmen, ordusuna yaptığı yatırımı azaltmayıp artırdı. Amerikan Ordusunun bütçesi, yaklaşık 700 milyar Dolar. Amerikanın en büyük rakibi Çin'in Halk Kurtuluş Ordusunun bütçesi ise sadece 78 milyar Dolar. Amerikan Ordusunun bütçesi, endüstrileşmiş tüm büyük devletlerin ordu bütçelerinin toplamına yakın. ABD neyi korumak için bu kadar büyük, bu kadar pahalı bir ordu besliyor?
Bu sorunun kuşkusuz birçok yanıtı var. Ama şimdiye dek pek üzerinde durulmayan yanıtların başında da, 'Dünya para sistemi' var. Kapitalist değer sisteminin, en belirgin ifade biçimi 'Para' olduğuna göre; sistemin bir numaralı merkez ulusdevleti ABD'nin askeri gücü ile Dolar merkezli para sistemi arasında hayatî bir bağ olmalı.
Kapitalizme özgü değer ve para sistemi, (15’inci yüzyıldan itibaren yaygınlaşan altın/gümüş para kullanımı sürecinde) 17'inci yüzyılda ortaya çıkmıştır. (Bkz. David Graeber “Debts” 2011). Kağıt para, Çin'de çok daha eski bir tarihe sahip olmasına rağmen Avrupa’da (ve daha sonra Osmanlı coğrafyasında) 18'inci yüzyıldan itibaren, devletin bir tür borç senedi olarak kullanılmaya başlanıp yaygınlaşmıştır. Devletlerin savaşları daha kolay finanse etmelerine yardımcı olan kağıt para sistemi (ve ona bağlı kredi/borç sistemi), paranın altına endekslenmesi ilkesine beşyüz yıl sadık kalmıştır.
Beşyüz yıllık altın endeksi devrine -ki bu dönemin sadece bir kısmı kapitalist döneme tekabül eder- 31 Aralık 1968'de Vietcong gerillaları son noktayı koymuştur. Güney Vietnam'da Saigon’u kısmen ele geçiren Vietcong'un Zaferi, ABD'nin II. Dünya Savaşı'ndan sonrasındaki ilk açık yenilgisiydi ve Richard Nixon'ın buna tepkisi, tarihin en ağır bombardımanı emrini vermesi oldu. Amerikan uçakları Vietnam’a, sadece iki yıl içinde dört milyon ton bomba attı. Nixon, savaş giderlerinin ülkenin altın rezervlerini fena halde aşındırdığını farkedip, Amerikan Doları'nın altın endeksine bağını 15 Ağustos 1971'de kopardı. O gün dünyada, serbest kur uygulaması başlamıştır. Bunun ilk sonucu, büyük bir enflasyon oldu. Yeni durumun avantajları da vardı tabii. Bu sayede, bir özel bankalar konsorsiyumu olan Amerikan Merkez bankası FED, canı istediği zaman para basabilecek hale geldi. Şapkadan tavşan çıkarmaya benzeyen bu garip durumi dünyada bir ilkti ve dünyada kabul görmesinin tek bir nedeni vardı, o da “Güçlü Amerika tablosu”ydu. Ve bu gücün en somut ifadesi, II. Dünya Savaşında Japonya'ya iki atom bombası atmaktan çekinmemiş "muzaffer" Amerikan Ordusuydu. Aynı dönemde, Ho Chi Minh'e selam gönderirken doğan 68’li hareketin hiç ilgisini çekmese de, beşyüz yıllık altın endeksi gitmiş, yerine Amerika’ya ve ordusuna güven endeksi gelmişti. Bu benzersiz durum, şimdi aklın sınırlarını zorlar bir krizle sürdürülemez hale gelmiştir. Çünkü, maddi karşılığı olmayan trilyonlarca Dolarlık paranın döndüğü sistem (yani borç senedinin döndüğü sistem), gelecekte trilyonlarca Dolarlık kapitalist katma değer üretileceğini varsaymaktadır –ki buna kesinlikle imkan yoktur. “Kapitalist toplumun bugünkü zenginliği, olmayan bir geleceğe dayanmaktadır.” (Ernst Lohoff, Norbert Trenkle “Die grosse Entwertung” 2012)

1971 sonrasının muazzam bir enflasyon döneminde, birçok ülke gibi Türkiye de Amerika'yı taklit edip gazete basar gibi para basmıştır. Dolar merkezli para sistemini o zaman sorgusuz/sualsiz kabul edip destekleyen endüstrileşmiş ülkelerin hepsi, (Almanya'dan Japonya'ya ve oradan Kore'ye kadar), II. Dünya Savaşı ve sonrasında Amerikan Ordusu tarafından işgal edilmiş ülkelerdi. Dolara sadık bu ülkelere daha sonra, Suudi Arabistan ve Türkiye gibi gönüllü Amerikan uyduları da katıldı. Dolara güvenin, Ordunun gücü ile korunup garanti altına alınması, daha sonra bir model haline geldi. 2000 yılından itibaren petrolünü Dolar değil Euro ile satan Saddam Hüseyin’in Irak'ına karşı da aynı modelin yeni versiyonu uygulandı. İran, aynı nedenle hedef tahtasındaki yerini “koruyor” görünüyor.
Dolar bazlı dünya para sisteminde ABD'ye birşey satıp Dolar alan ülke, enflasyon nedeniyle aynı Doları, en çok kazanma umudu olan Amerikan tahvillerine yatırmayı tercih ediyordu. Eşyanın doğasıyla ilgili bir durumdu. Sanal ulusal para ulusal kaynağına geri dönüyor, borç sürekli yeni borçlarla yeniden yapılandırılıyor ve Amerika borçlarını asla ödemiyordu (Ama IMF üzerinden, ülkelerin borçlerını ödemesini sağlıyordu) Borçlarını ödemeyen, ama mal/hizmet ithal eden ABD, bir nevî bedavadan yaşıyor, ordusunu dünyanın her yerine müdahale edebilecek şekilde örgütleyebiliyor, aynı anda birden fazla savaşa girebiliyordu. ABD’nin pahalı ordusu olmasa, nisbeten borçsuz bir ülke bile olabilirdi, ama Dolar bazlı para sistemini koruyabilmek için güçlü olmaya, göç göeterisinde bulunmaya, mecburdu.
İlk kez 1960’lı yılların sonunda Amerika’da ortaya çıkan “kredi kartıyla borca yaşamak” anlayışı, ancak 1990'lı yıllarda yaygınlaştı ve bu yıllar, tarihte faizlerin neredeyse tamamen serbest bırakıldığı dönem oldu. İnsanlık tarihinde “Kötülük” ile en çok özdeşleştirilen meslek “tefecilik” (Graeber age.) ile kredi kartı faizleri yarışır hale geldi. Tefecilik adeta legalleşmenin eşiğine geldi. Borca yaşam, ABD için -asla ödeyemeyeceği- absürd seviyeleri görmüş bulunuyor.
Bu aşamada Çin, ABD’deki en büyük yatırımcı haline gelip, Amerikan Dolarının garantörü Amerikan Ordusunun en önemli finansörü haline geldi. Çin'in bunu neden yaptığı konusunda birçok spekülasyon mevcuttur. Benzeri bir uzun stratejiyi Çin, Hunlara karşı uygulayıp, hırçın göçebe savaşçısını yumuşatarak asimile etmiştir. Çin, Amerikan devlet tahvillerine büyük yatırımlar yapmaya devam ederse, bu durumun devamında ne olabileceğine bakıp bir tahminde bulunmak mümkün. ABD Çin’e bu ölçüde borçlanmaya devam ederse, günün birinde Çin'in sömürgesi olabilir. İşte bunun olmaması, tek bir şarta bağlıdır: Borçların silinmesine...
Tarihte borçlar, her zaman savaşla, (savaş sonrası yapılan anlaşmalarla) silinmiştir. Endüstriyel Amerikan Ordusu o kadar büyük, o kadar sofistike ve o kadar çok yönlü bir para bağımlısıdır ki, maaşını aldığı Çin'e karşı savaşması -bir yerden sonra- hiç de kolay olmasa gerektir. Amerikan Ordusu, bütün dünyada operatif güç halinde kalabilmek için her yıl en az yüzlerce milyar Dolar bulmak zorunda. Ama bu paranın şakır şakır basılıp askerlere dağıtılması yetmez. –O, işin en kolay tarafıdır. Zor olan kısmı, keyfe uygun basılan Dolarların, Amerika kadar, dünyanın heryerinde de paradan sayılmasıdır. Aslında reel değeri olmayan bu yeşil kağıtların Çin'de ve başka ülkelerde de para niyetine kabul edilmesi gerekir. Ancak o zaman ABD, birçok konuda imtiyazlı bir ülke olarak borçlarını döndürebilir ve halkına belli bir yüksek refah seviyesi sunabilir. İşte bunu kabul ettirmek, artık eskisi kadar kolay değildir. Dolar, her para birimi gibi, aynı zamanda Doları kullananların karşılıklı güven mutabakatı olmak zorundadır, bu şartlar altında işler. Doların, reel deerlerden tamamen koparak sanal bir değer haline geldiği (ve nasıl işlediği) artık çok daha iyi biliniyor. Finans dünyasına hakim olan o sofistike bilinmezlik, aslında bu absürdlükleri örtmek için düşünülmüş olmasına rağmen, artık mızrak çuvala sığmıyor.
Dolar sisteminin (Yuro gibi) taklitlerinin ortaya çıkması, Doların ABD hesabına nasıl işlediğinin artık iyice anlaşıldığını gösterir. ABD'nin bütün dünyaya vergi koymasına benzer bir şekilde işleyen Dolar bazlı para sisteminin yerini başka bir para biriminin/birimlerinin alması, Dolar sistemi sayesinde yaşayan ABD’nin sonu olabilir. Fakat ABD, dünyanın Dolar sisteminde kalması için Amerikan Ordusunu kullanmaya devam etmek istemekle birlikte, oyun alanı giderek daralmaktadır. Amerikan Doları'nın bir numaralı para birimi olduğu bir global para sisteminin iyi işleyebilmesi için, her ülkenin Amerikan dostu bir rejime/Hükümete “kavuşması” en ideal durumdur tabii! Günümüzde ABD'nin borçları o kadar yüksek, kapitalist para sistemi o kadar bozuktur ki, 2008 krizinden sonra sistemi yeniden krizsiz işletebilmek için savaşlar da yeterli olmayacaktır. Çünkü sorun, sadece 'Para Sistemi Dorunu' değil, bir bütün olarak kapitalist sistemin sorunudur. Reel Kapitalizmin para sisteminden önce, çalışma sistemi iflas etti. Bugün dünyanın her hangi bir yerinde sokakta insanlara, ülkelerindeki baş sorunun ne olduğunu sorsanız, "İşsizlik" diyeceklerdir. Kalıcı işsizlik ve iş alanlarının bütün bütün ortadan kalkması, geri dönüşsüz bir durumdur. “Üretimi artıralım” şeklindeki klasik klişe ile geleceğe umutla bakmak kesinlikle mümkün değildir. Kim niçin üretecek, ürettiklerini kime nasıl ve kaça satacak, karşıdakiler de bu kadar çok ve lüzumsuz ürünleri hangi parayla ve niye alacaklardır? Üretilen şeyler arttıkça, değerleri de düşmekte, dünya bir lüzumsuz modern üretim çöplüğüne dönüşmektedir. Paraya para kazandırmak için -sadece bu8 nedenle üretmek- kendi sınırlarına dayanmıştır. Karl Marx’ın deyimiyle “Kapitalist üretimin gerçek sınırı, kapitalin bizzat kendisidir.” (“Marx-Engels Werke” 1972. C.25, S.260)
ABD, sistemin son krizinin başladığı tarihten bu yana -dört yıldır, eskisi gibi her istediğini yapamıyor. Borçları mantık sınırlarını aştıkça, alacaklıları da bazı siyasî şartlar öne sürmeye, talepkar olmaya başladılar. Çin, ABD’yi, canı istedikçe para basmaması konusunda uyardı. Amerikan Ordusuna sınırsız kaynak aktarımı eskisi kadar kolay değil. Bu durum, etkisini hemen gösterdi. Yeni ve önemli bir durumdur. ABD, savaşlarını baska ordulara ihale etmeye yatkın bir görünüyor. Devasa Amerikan Ordusu'nu işler halde tutmak, giderek daha da zorlaşacaktır. Dolar sisteminin terk edilmesini, ABD'ye yeni şartlar dikte edilmesi izleyecektir. Gelişmeler, ABD'nin aleyhine işliyor ve bunun tersine döndürülmesi pek mümkün görünmüyor. Ama ABD yönetimi, Amerikan Ordusunun önemini herkesten iyi biliyor olmalı. ABD belli sınırlar dahilinde, savaşmaya devam edecek, gereğinde cebir ve şiddet kullanarak Doları ayakta tutmaya çalışacaktır. Amerika, merkezinde Amerikan Dolarının bulunduğu para sistemi için savaşıyor, ama kazanma ihtimali bulunmuyor. Zira Dolar bir yana, bugünkü para sistemin bile bir geleceği olamaz. ABD'nin aşil topuğu, Dolar. Bu nedenle, Dolara sadık, Doları militanca savunan ülkelere ihtiyacı var. Bu şartları yerine getirmeyenler kolayca "düşman" sayılabiliyor". ABD'nin 2008'de askeri doktrinini yenileyip, "çökmekte olan, halkının ihtiyaçlarını karşılayamayan devletler, ABD'nin ulusal güvenliğini birinci derecede tehdit etmektedir" mealindeki saptamalar da, Dolar konusundaki endişelerini göstermektedir. Böyle ülkelerde, (Somali ve Afganistan gibi yerlerde) ekonomi denen şey bile bulunmuyor artık. Sistem finali oynuyor. Dünya, altın endeksi devrinin ardından, Dolar bazlı para devrini ardında bırakmaya hazırlanıyor -hatta belki para çağını...
Ama bu başka bir hikaye.

http://konstantiniye.blogspot.com/2012/08/abdnin-asil-topugu.html#more

Romanya'da gece kulübünde patlama: En az 25 ölü
31.10.2015


Ortalık savaş alanına; Gece kulübünde yaşanan olay sonrası...

Odatv'nin haberine göre: Romanya başkenti Bükreş'te bir müzik grubunun yeni çıkardığı albümünün tanıtımını yaptığı gece kulübünde patlama meydana geldi. İlk belirlemelere 25 kişi öldü, 80 kişi yaralandı göre.
Haber 93

Urfa Cezaevinde İsyan: En az ölü, 70 Yaralı

Urfa E Tipi Kapalı Cezaevinde bu akşam saatlerinde çıkan yangında ilk belirlemelere göre en az 15 kişinin hayatını kaybettiği bildirildi.

Alınan bilgilere göre Eyyübiye Mahallesindeki cezaevinde akşam saatlerinde yangın çıktı. Bir koğuşta yaşanan isyan girişiminin ardından çıktığı iddia edilen yangında Türk kaynaklarının geçtiği bilgilere göre en az 15 mahkumun öldüğü bildirildi.

Ölen ya da yaralanan kişilerin kimlikleri konusunda henüz bir açıklama yapılmadı.

Ancak ilk bilgiler olayın adli mahkumların tutulduğu bölümde yaşandığına işaret ediyor. Konuyla ilgili ilk açıklamayı yapan Emniyet Müdürü Mehmet Likoğlu "Cezaevindeki isyan siyasi tutukluların değil, adli tutuklu ve hükümlülerin bulunduğu koğuşta meydana gelmiştir ve şu anda kontrol altındadır. Olaylarda hayatını kaybeden kişiler var, sayı konusunda bir şey söylemiyorum. Gerekli açıklamayı Vali Bey kendisi yapacak" dedi.

Haberin yayılmasının ardından cezaevi önünde toplanan 500 kadar mahkum yakını ile polisler arasında gerginlik yaşandı.

Urfa Cezaevinde KCK davasından tutuklu çok sayıda kişi bulunuyor. Bunların arasında seçilmiş Urfa milletvekili İbrahim Ayhan da yer alıyor.

Kaynak: ANF

Yoğun bakım ünitesinde,Bir Gecede 8 Ölüm
15 Haziran 2012


Bakanlık, Tokat Gaziosmanpaşa Tıp Fakültesi'nde yaşanan ölümleriı araştıracak.

Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi Sağlık Araştırma ve Uygulama Hastanesi yoğun bakım ünitesinde, bir gecede 8 hastanın hayatını kaybettiği bildirildi. Sağlık Bakanlığı, konuyla ilgili soruşturma başlattı.
İl Sağlık Müdürü Sadettin Yazı, hastanenin yoğun bakım ünitesinde, 12 Haziran'ı 13 Haziran'a bağlayan gece, 8 hastanın hayatını kaybettiğini açıkladı.
Yoğun bakım ünitesinde bulunan hastaların 2'sinin trafik kazası, 2'sinin beyin kanaması, 3'ünün kanser, birinin de kalp krizi nedeniyle tedavi görmekte olduğunu belirten Yazı, "Bilgi sahibi olur olmaz incelememizi başlattık. Bir şey var mı, yok mu, şu an söylememiz mümkün değil'' diye konuştu.
TRT

Kolombiya'da yanardağ hareketlendi
18 HAZİRAN 2012



Kolombiya’daki Nevado del Ruiz yanardağından kül ve duman çıkmaya devam ediyor.
Yetkililer, yanardağdaki hareketlilik nedeniyle üç hafta önce verdikleri turuncu alarmın hala geçerli olduğunu söyledi.

Nevado del Ruiz’in, 1985 yılında patlaması sonucu oluşan çamur kayması nedeniyle 25 bin kişi ölmüştü.
Yanardağın saçtığı küllerden etkilenen bölgede 35 bin yüz maskesi dağıtıldı.
Yetkililer, geçen Mayıs ayından beri kapalı olan Manizales kenti yakınlarındaki havaalanının, yanardağ kül sıçratmaya son verene kadar kapalı kalacağını söyledi.
Ülkenin orta bölgesindeki Manizales kentinde bulunan Yanardağ Gözlemevi, kül bulutlarının ve dumanların Pazar günü, 2 bin metre yüksekliğe ulaştığı belirtildi.
Gözlemevindeki bilim adamları, yanardağın “günler veya haftalar” içinde patlayabileceği uyarısında bulundu.
Yanardağın eteğindeki nehir kenarında oturan ve olası bir patlamada risk altında olan yaklaşık 150 aile bölgeden tahliye edildi.
Yanardağın patladığı 1985 yılında, Lagunilla nehri kıyısındaki Armero kenti, lavların erittiği kar sularının altında kalmıştı.
Çamur kayması oluşan su akıntısının hızı saatte 60 kilometreyi bulmuştu.
BBCT

Colorado alevlere Ohio rüzgarlaa teslim
07.07.2012
ABD'nin orta batısını alevler rehin alırken, doğusu da fırtınalarla can çekişiyor. Ülkede hafta sonunda etkisi altına alan şiddetli fırtınada 27 kişi hayatını kaybetti. Yeni bir dizi yaz fırtınasının Michigan ve Ohio'yu boydan boya geçtiği belirtildi.
haber1001

Japonya selle boğuşuyor
14 TEMMUZ 2012



Japonya’nın güneybatısında şiddetli yağmurların yol açtığı sellerden dolayı 250 bin kişinin tahliyesi emredildi.
Japonya’nın güneyindeki Kyushu adasında sel ve toprak kayması son üç günde 20 kişinin ölümüne neden oldu.

Televizyonda yayınlanan görüntüler setleri aşan sel sularının adanın kuzeyinde süratle sokaklarda akışını gösteriyor.
Japonya Meteoroloji Dairesi, daha fazla yağmur ve toprak kaymasına karşı halkı uyarıyor.
Japonya basını Cuma günü yedi kişinin kaybolduğunu açıklamıştı. Japonya Meşru Müdafaa Kuvvetleri kaybolanları bulmakla görevlendirildi.
AFP haber ajansı, meteoroloji uzmanlarına dayanarak, Kumamoto bölgesindeki Aso şehrine son 72 saatte 75 santimden fazla yağmur düştüğünü aktardı.
Şiddetli yağışlardan dolayı Fukuoka, Saga, Kumamoto ve Oita’da bulunan 250 bin kişi tahliye ediliyor.
BBCT

Grönland'in Yüzde 97'si Eridi
26.07.2012
NASA'dan yapılan açıklamada aşırı sıcaklar nedeniyle Grönland'deki buzul tabakasının yüzde 97'sinin eridiği ve eriyen alanın son 30 yılda kaybedilenden fazla olduğu belirtildi.

Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA) yetkilileri, Grönland'ı kaplayan buz tabakasının beklenmedik hızla erimeye başladığını açıkladı.
Yapılan açıklamada, 8 Temmuz'da başlayan erimenin buz tabakasının yüzde 97'sini etkilediği ve eriyen kısmın son 30 yılda kaybedilen alandan daha fazla olduğu duyuruldu.
Deutsche Welle'nin haberine göre, Potsdam Üniversitesi İklim Araştırmaları Enstitüsü'nden Anders Levermann, "Verilerin geçtiğimiz yıllarda kaydedilen aşırı olaylar arasında 'alışılmışın dışında' bir durum olduğu" değerlendirmesinde bulundu.
Levermann, "Küresel ısınmanın yaşandığı günümüzde böyle aşırı durumlar görmek şaşırtıcı değil hatta beklenen bir şey" dedi. Ancak şu anda bu erimenin sonuçlarının kestirilemeyeceğini kaydeden Levermann, "Böyle aşırı bir erime sürecinin daha fazla suyun kaybolması ve su seviyesinin yükselmesi dışında ne anlama geldiğini bilmiyoruz" ifadelerini kullandı.
NASA, yaz aylarında normalde buz tabakasının yarısı kadar bir erime meydana geldiğini ancak havalar soğuyunca erimeyle kaybedilen suların yeniden donduğunu ancak bu yıl yüzeydeki erimenin büyük bir sıçrama kaydettiğini ifade etti.
Geçen hafta Grönland'ın kuzeyindeki Petermann Buzulu'ndan yaklaşık 120 kilometrekare büyüklüğünde bir buz parçası kopmuştu.
kaynak: bianet.org

Seyir Halindeki Trende Yangın: 47 Ölü
30 Temmuz 2012

Hindistan'ın güneyinde bir yolcu treninde çıkan yangında 47 kişi öldü.

Ölü sayısının yüksek olmasında, yolcuların yangına uykudayken yakalanmasının yol açtığı bildiriliyor.
Hindistan'ın güneyindeki Andhra Pradeş eyaletinde, hareket halindeki trenin vagonlarından biri alev aldı.
Yolcular uykudayken çıkan yangını, bir istasyonda çalışan demiryolu işçisi farketti ve yetkilileri uyardı.
Tren derhal durduruldu, alevlerin kapladığı vagon diğerlerinden ayrıldı.
Kapılardan birinin alev alması yüzünden, yolcuların diğer çıkışa hücum ettiği, bazılarının camdan atladığı bildirildi.
Ölenlerin tanınamaz biçimde yandığını belirten yetkililer, ölü sayısının artabileceğini bildirdi.
TRT

İsrail sınırında 16 Mısırlı polis öldürüldü
6 AĞUSTOS 2012

Mısır-İsrail sınırında bir kontrol noktasına baskın düzenleyen militanların en az 16 Mısırlı polis memurunu öldürdüğü, 7'sini yaraladığı bildirildi.
İsrail, militanların İsrail tarafına girmek için kullandıkları her iki aracın da engellendiğini açıkladı. Açıklamaya göre, biri Kerem Şalom geçiş noktasında havaya uçurulan, diğeri sınırı geçtikten sonra İsrail hava kuvvetleri tarafından vurulan araçlarda 8 ceset bulundu.

İlk saldırının, İsrail ile Filistin'in Gazze Şeridi bölgesi arasındaki Refah sınır kapısı yakınında gerçekleştiği belirtildi. Mısır devlet televizyonu, İslamcı militanlar olduğu iddia edilen maskeli saldırganların Bedevi kıyafetleri giydiğini kaydetti.
,
Mısır'ın resmi haber ajansı, üst düzey bir güvenlik yetkilisine dayandırdığı haberinde, silahlı kişilerin Gazze Şeridi'nden sızmış "mücahitler" olduğunu duyurdu.

Mısır ve İsrail güçleri, saldırı esnasında kaçmış olmasından şüphelenilen militanları bulmak için tarama faaliyeti başlattı. Bölgede bulunan İsrailli sivillere evlerinden dışarı çıkmamaları çağrısı yapıldı.
Refah sınır geçiş noktası bu eylem bahane edilerek süresiz kapatılırken, Mısır'ın yeni Firavunu Mursi'nin Askeri Konsey ile acil toplantı talep ettiği bildirildi.

BBC muhabiri, saldırıyla birlikte İslamcı militanların Kuzey Sina bölgesinde güç kazandığı kaygılarının artabileceğine dikkat çekiyor.
Militanlar, geçen yıl 9 İsrail askerinin öldürülmesinden ve İsrail'e yönelik roket saldırılarından da sorumlu tutuluyor.
haber1001

Dünya Alev Alev
20 Ağustos 2012



Yunanistan, Hırvatistan ve Amerika Birleşik Devletleri orman yangınlarıyla mücadele ediyor.
Hektarlarca alanı küle çeviren yangınlar bir türlü kontrol altına alınamıyor.
İspanya'daki orman yangını ise kontrol altına alındı..
Yunanistan'ın Sakız Adası Cumartesi gününden bu yana yanıyor..
Adanın güneydoğusunda başlayan yangın, rüzgarın yön değiştirmesiyle kuzeydeki köylere sıçradı.
Yangın nedeniyle, sakız ağaçlarının yüzde 40'ı zarar gördü.
Adanın en önemli geçim kaynağı damla sakızı üretiminin büyük zarar göreceği belirtilirken, alevlerin tehdit ettiği Armolia Köyü boşaltıldı.
Arıcılıktaki zararın ise ancak 50 yılda telafi edilebileceği bildiriliyor.
Hırvatistan'ın Dalmaçya kıyılarından da alevler yükseliyor.
Perkovici köyünde etkili olan yangın 500 dönüm ormanlık alanı küle çevirdi.

Yangın, yerleşim birimlerini de tehdit ediyor.
Amerika Birleşik Devletleri'nin Kaliforniya eyaletinin kuzeyinde çıkan yangında, dört ev yandı. İtfaiyecileri asıl endişelendiren ise, yangının bir türlü kontrol altına alınamaması.
Ekipler, yaklaşık 3 bin 500 ev için tehdit oluşturan alevlerle mücadele ediyor.
Bölgede yaşayanların tahliye edildiği yangına havadan ve karadan müdahale sürüyor.
Yaz başından bu yana aşırı sıcak ve kurak havanın tetiklediği yangınlarla başı dertte olan bir başka ülke de İspanya...
Ülkenin batısındaki Solana de Avila'da yerleşim yerlerini de tehdit eden yangın kontrol altına alınabildi.
TRT

Pakistan yangınları: 270'i aşkın ölü
12 EYLÜL 2012



Pakistan'da üst düzey bir hükümet yetkilisi, Karaçi'deki bir fabrikada çıkan yangında ölü sayısının 246 kişiye yükseldiğini açıkladı.

Yangının çıktığı konfeksiyon fabrikasında hiçbir güvenlik önlemi olmamasının felakete yol açtığı söyleniyor.

Görgü tanıkları, pencereleri metal ızgaralarla kapalı binada mahsur kalan çok sayıda kişinin kendisini üst katlardan aşağıya attığını anlatıyor.

Yangını söndürmek için 45 civarında itfaiye aracı göreve çağrıldı.

BBC muhabiri Aleem Maqbool, meydana gelen olayın, Pakistan'ın son 10 yılda yaşadığı en büyük yangın felaketi olduğunu söylüyor.

Günün erken saatlerinde Lahor'daki bir ayakkabı fabrikasında meydana gelen yangında ise 25 kişi hayatını kaybetti. Bu yangının elektrik şebekesinden kaynaklandığı açıklandı.

Pakistan'ın en kalabalık kenti Karaçi'nin itfaiye şefi Ehtesham Salim ölenlerin çoğunun havasız kalarak hayatını kaybettiğini belirtti.

Görgü tanıkları da bir katın aniden alev ve dumanla kaplandığını, herkesin camlara koşarak aşağıya atladığını anlattı.
BBCT

Hindistan'da milyonlar grevde
20 EYLÜL 2012



Hindistan'da hükümetin geçen hafta açıkladığı ekonomik reformlara karşı geniş çaplı gösteriler düzenleniyor. Söz konusu reformlar çerçevesinde perakende piyasasının küresel boyutta faaliyet gösteren süpermarket zincirlerine açılması da öngörülüyor.
Muhalefet partilerinin ve işçi sendikalarının de yer alacağı greve 50 milyon kişinin katılması bekleniyor. İktidardaki koalisyonun önemli ortaklarından biri planları protesto etmek amacıyla hükümetten çekildi; ancak gözlemciler, koalisyonun parlamentodaki çoğunluğunun hemen tehlikeye girmeyeceğini belirtiyor.

Hindistan'daki küçük işletmeler ve ticari birlikler, büyük yabancı süpermarket zincirlerinin perakende piyasasına girmesine izin verilmesine karşı çıkıyor.
Ayrıca mazot ve tüpgaz fiyatlarının artırılmasına da karşı çıkılıyor. Kongre Partisi'nin önderliğindeki koalisyon ise ülkenin yavaşlayan ekonomisini canlandırmak için reformların şart olduğunu savunuyor.

Ana muhalefet partisi olan Bharatiya Janata Partisi (BJP) ve müttefikleriyle, Komünist partilerin çağrısı üzerine başlatılan grev kapsamında, bugün birçok kentte okullar ve işyerleri kapalı kalacak, kamu ulaşımı da duracak.

Günün ilk haberlerinde hükümetin planlarına karşı çıkan işçilerin Uttar Pradeş ve Bihar eyaletlerinde demiryollarına barikat kurdukları bildirildi.

Televizyonda Hindistan'ın kuzeyindeki Patna, Allahabad ve Varanasi kentlerinde düzenlenen protesto gösterilerinden görüntüler aktarıldı.
Doğudaki Kolkata (Kalküta) kentinde işyerlerinin hemen hemen tümünün kapalı olduğu, kamu ulaşımının da aksadığı belirtiliyor.

BJP yönetimi altında olan güneydeki Karnataka eyaletinde de grev çağrısına uyulduğu; okul, otel ve ticari işletmelerin kapalı kaldığı, yollarda hiç otobüs görülmediği bildiriliyor.

IBM ve Microsoft gibi çok uluslu bilişim şirketlerinin yer aldığı eyalet başkenti Bangalore'da da çalışma hayatının tamamen durduğu gözleniyor.

Bir çok uluslu şirketin sözcüsü BBC'ye yaptığı açıklamada "Kapatma kararının ardındaki etmenlerden biri, korku." dedi. Hindistan'ın önde gelen yazılım şirketlerinden Infosys'in bir yetkilisi, "Çalışanlarımdan evlerinde oturmalarını istedik. Bugün yerine, Cumartesi günü çalışacağız." dedi.

Başkent Delhi ve diğer kentlerde de büyük gösteriler yapılması planlanıyor.
BBCT

İran: SAVAŞ KESİN
22 Eylül 2012

İran Devrim Muhafızları Komutanı Tümgeneral Caferi, İsrail'in tehditlerinin gerçekleşeceğini söyledi.

CAFERİ: SAVAŞ KESİN

İran Devrim Muhafızları Komutanı Tümgeneral Muhammed Ali Caferi, İsrail'in İran'la olan düşmanlığının sonunda "fiziksel çatışmaya dönüşeceğini" ifade ederek ülkesindeki herkesten gelecekteki savaş için hazırlıklı olmalarını istedi.

Bugüne kadar İsrail'in tehditlerini "blöf" ve "psikolojik eylem" olarak nitelendiren İran'dan ilk kez İsrail'le bir savaş çıkacağının kesin olduğu yönünde açıklama geldi. Açıklama, Devrim Muhafızları'nın en yetkili ismi Tümgeneral Caferi'den geldi.

"SAVAŞ OLACAK, FAKAT NEREDE VE NE ZAMAN?.."

Tümgeneral Caferi, İsrail'in İran'a karşı son zamanlardaki tehditlerini değerlendirerek, "İsrail'in İran'a karışı tehditleri ve husumeti sonunda fiziksel çatışmaya dönüşecek. Savaş olacak, fakat 'nerede ve ne zaman' olacağı belli değil" ifadesini kullandı.

"SAVAŞ İSRAİL'İN SON NOKTASI OLACAK"

Basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Caferi, İran Devrim Muhafızları'nın gelecekteki savaş için hazır olduğunu kaydederek, yaşanacak savaşın İsrail'in "son noktası" olacağı dile getirdi.
Kaynak: islamigundem

Kasırga Akıncıları ABD ve Kanada'yı vurdu:"Büyük Afet"
30 Ekim. 2012



BBC ve NTVMSNBC'nin haberkerine göre;

ABD'de Sandy Kasırgası nedeniyle meydana gelen can kaybı sayısı 39'a yükseldi. Obama New York eyaletinde "Büyük Afet" ilan etti.

New York Üniversitesi'ne bağlı Tisch hastanesinde elektriğin kesilmesi ve jeneratörün de devreye girmemesi üzerine 200'ü aşkın hasta tahliye edildi.
New Jersey'de bulunan ABD'nin en eski Oyster Creek nükleer santralında, yükselen su düzeyi dolayısıyla alarm durumuna geçildi.
New York borsası bugün de açılmadı; dünyanın en büyük borsası, 1888 yılından bu yana ilk defa iki gün art arda kapalı kalıyor.

New York'un Staten Island semtinde, dev bir tanker Sandy Kasırgası'na dayanamayarak, karaya oturdu.

Sandy Kasırgası, ABD’de hayatı felç etti. New York’u etkisi altına alan kasırga, kentte 3.1 milyon insanın elektriksiz kalmasına neden olurken, ABD ve Kanada’da çok sayıda kişinin hayatını kaybettiği bildiriliyor.

ABD'ye doğru ilerleyen Sandy tayfunu nedeniyle Washignton, New York, Philadelpiha ve Boston gibi birçok kentte alarm durumuna geçildi.

Sandy Kasırgası, dün geceden itibaren ABD’nin Doğu Yakası ve orta kesimlerini vurdu. New Jersey başta olmak üzere, kıyı kesimindeki kentlerde sel ve şiddetli rüzgarların etkisiyle büyük hasar oluşurken, 7 eyalette can kaybı sayısı 39'a yükseldi.



Kanada’nın Toronto kentinde ise bir kadının kasırganın etkisiyle çarpan enkaz nedeniyle öldüğü ifade edildi.

New Jersey, New York, Maryland, Pennsylvania ve Connecticut eyaletlerinde hayat felç olurken, ABD’li yetkililer Batı Virginia başta olmak üzere bazı eyaletlere bir metre kalınlığında kar düşebileceği uyarısında bulundu. Chicago'da ise kıyıya vuran dalgaların 6 metreye ulaşabileceği uyarısı yapıldı.

New York'ta yedi metro istasyonunu su bastı. New York ulaştırma müdürü Joseph Lhota, kentteki metro sisteminin 108 yıllık olduğunu ve dün geceki düzeyde bir felaketin daha önce yaşanmadığını söyledi.

Barack Obama, New York eyaletinde "Büyük Afet" ilan etti. Seçim çalışmalarına ara veren Obama, Beyaz Saray'da felaketle ilgili durum değerlendirmesi yaptı.

Obama, Kızılhaç merkezini ziyaretinde yaptığı açıklamada ise fırtınayı ''tüm ülke için yürek parçalayıcı'' diye niteledi.

Uzmanlar kasırganın ABD'yi vuran en yıkıcı 10-15 kasırgasan biri olduğunu belirtiyor.

Kasırganın geçen yıl 15 milyar dolar maddi hasara neden olan Irene'nin yol açtığı kayıpları aşarak 30-35 milyar dolara ulaşabileceği vurgulanıyor.

New York Belediye Başkanı Michael Bloomberg, New York'un "büyük kasırga"yı geride bıraktığını ancak hala tehlikenin devam ettiğini söyledi. Bloomberg, toplu taşımanın ikinci bir açıklamaya kadar kapalı tutulacağını, okulların da yarın kapalı olacağını belirtti.

Bloomberg, sadece hayati tehlikesi olanların 911 acil yardım telefonunu aramasını istedi. New York Belediye Başkanı Michael Bloomberg, halktan sahillerden ve park gibi açık alanlardan da uzak durmasını talep etti.

Bloomberg, Sandy Kasırgası boyunca New York kentinde 23 büyük yangının çıktığını ve 80 evin kül olduğunu belirtti.

New York'ta elektrik trafosundaki patlama sonrası 3.1 milyon insan karanlıkta kaldı. Yetkililer elektrik kesintisinin bir hafta sürebileceği uyarısında bulundu. Ülke genelinde ise, 7 milyon insan elektriksiz kaldı. 15 bin uçak seferi iptal edildi. Yetkililer maddi zararı 20 milyar dolar olarak tahmin ediyor.

Dün gece rüzgarın şiddeti New York ve New Jersey'da saatte yaklaşık 145 km hızla esti. Philadelphia, Washington, Baltimore ve Boston'ı içine alan bölgede ise bu hızın saatte 135 kilometreye çıktığı belirtildi.

New York kenti, ‘süper fırtına’ya dönüşen Sandy Kasırgası’ndan en çok hasar alan kentlerden biri oldu. Manhattan bölgesinde 250 bin hanenin elektriği kesildi.

New York'ta East ve Hudson nehirleri aşırı yağış nedeniyle taştı, sel suları Aşağı Manhattan’a kadar ulaştı. New York Valiliği yetkililerinden Howard Glaser, “Deniz suyu Manhattan’a ulaştı... Abartmıyorum, sular Battery Tüneli’ne akın ediyor” dedi. Söz konusu tünel, Manhattan ile New York’un finans merkezi olan Long Island’ı birbirine bağlıyor.

Yerel televizyon kanalı WNBC, Staten Island bölgesindeki evlerin çatı katlarına kadar sel sularının içinde kaldığını belirtirken, yüzlerce otomobil sel sularının altında kaldı. New York polisi, botlarla Brooklyn bölgesinde mahsur kalan insanları kurtarmak için saatlerce çaba harcadığını bilditiyor.

New York Belediye Başkanı Michael Bloomberg’ün mutlaka boşaltılması gerektiğini açıkladığı bölgelerde evlerini terk etmeyen on binlerce kişi, mahsur kaldı. Bloomberg, 911 acil yardım hattını saatte 20 bin kişinin aradığını belirterek, şikayetlerin ağırlıklı olarak devrilen ağaç ve elektrik direkleri nedeniyle olduğunu söylemişti.

Sandy Kasırgası ilerlemeye devam ediyor.

"Çok daha tehlikeli olabilir. Bu uzun sürecek bir kasırga" diyen New York Belediye Başkanı Michael Bloomberg, kentte metro sisteminin çalışmadığını, borsa ve okulların kapalı olduğunu belirtmişti.

Şehir yetkilileri, metro seferlerini kaldırırken, Manhattan’daki neredeyse tüm ana yol ve köprüler trafiğe kapatıldı. Wall Street Borsası, 11 Eylül 2001’deki İkiz Kuleler salsırısından bu yana ilk kez işlemlerini durdurdu.

New York polisi ve Ulusal Muhafız Birliği’ne bağlı askerler Belediye Başkanı Bloomberg’ün boşaltılmasını istediği bölgelerde yardıma ihtyacı olan kişilere ulaşmak için devriyeye çıkarken, 3.5 metrelik dalgaların ve sel sularının tehdit ettiği bölgelerde bulunan 375 bin kişi için zorunlu tahliye emri çıkarıldı.

Yetkililer, sel sularının iç bölgelere ilerlemesinin beklendiği Manhattan’da sokakların her türlü önlemle kapatılmaya çalışıldığını belirtti. Polis araçları bile sokakları bloke etmek için kullanıldı.

New York semalarında bir tek Empire State Binası'nın ışıkları görülüyor.

Sandy Kasırgası, şu ana kadar Orta Amerika ülkeleri dahil olmak üzere etkili olduğu bölgelerde en az 67 kişinin hayatına mal oldu. Kasırga nedeniyle dün batan HMS Bounty gemisinde bulunan 17 kişiden 14’ü Sahil Güvenlik tarafından kurtarılırken bir mürettebat öldü, geminin kaptanının ise kayıp olduğu belirtildi.
haber1001

Çok sayıda Suudi güvenlik yetkilisi tutuklandı
23-10-2012



YDH-Suudi Arabistan’daki bazı güvenlik yetkililerinin ülkenin doğusundaki gösterileri bastırmada yetersiz kaldıkları ve emirlere itaatsizlik ettikleri gerekçesiyle tutuklandığı bildirildi.

Suriye’de yayımlanan Teşrin gazetesi, aralarında Suudi ulusal muhafızları komutanlarının da bulunduğu çok sayıda güvenlik yetkilisinin gösterileri bastırma konusunda verilen emirlere itaatsizlikte bulundukları gerekçesiyle tutuklandığını bildirdi.

Söz konusu güvenlik yetkililerinin uzun süredir rejim karşıtı gösterilerin düzenlendiği Avamiye ve Katif bölgelerinde görev yaptıkları ve gösterilerin bastırılması konusunda verilen emirleri yerine getirmedikleri gerekçesiyle geçtiğimiz cuma günü tutuklandıkları bildirildi.

Her türlü siyasi gösterinin "haram" sayıldığı Suudi Arabistan'da göstericilerin “emir sahibine isyan” etmek suçlamasıyla yargıladığı belirtiliyor.
kAYNAK: http://www.ydh.com.tr/

Boşandığı karısının gittiği partiyi bastı, 12 kişiyi öldürdü
01.01.2017
Brezilya'nın Campinas kentinde bir evdeki yılbaşı partisini basan şahıs, aralarında boşandığı karısı ve sekiz yaşındaki oğlunun da bulunduğu 12 kişiyi öldürdü. Sao Paolo'ya yaklaşık 100 kilometre uzaklıktaki Campinas'ta bulunan eve yanında taşıdığı silahlarla saldıran kişinin, yeni yılı kutlayan aralarında eski karısı ve 8 yaşındaki oğlu da bulunan eşinin ailesinden 10 kişiyi öldürüp, 3 kişiyi de yaraladıktan sonra intihar ettiği bildirildi.
Sputnik

Mısır: En az 305 kişi hayatını kaybettiği bombalı saldırıyı IŞİD gerçekleştirdi
25/11/2017



Mısır’ın Sina yarımadasında en az 305 kişinin hayatını kaybettiği camiye yönelik bombalı ve silahlı saldırıda saldırganların IŞİD bayrağı taşıdığı açıklandı.

Saldırı, Ariş kentinin batısındaki Bir el Abed’de bulunan El Rawda camisinde cuma namazı sırasında gerçekleştirilmişti.

Görgü tanıklarının ifadelerine başvuran savcılığın açıklamasında “25 ila 30 arası IŞİD teröristi, örgütün bayraklarını taşıyarak caminin önüne geldiler ve ateş açtılar” denildi.
Diken
_________________
Bir varmış bir yokmuş...


En son Alemdar tarafından Cmt Ksm 25, 2017 9:24 pm tarihinde değiştirildi, toplam 12 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Prş Eyl 20, 2012 9:30 pm    Mesaj konusu: ABD’nin Libya büyükelçisi ve yanındakiler öldürüldü Alıntıyla Cevap Gönder

ABD’nin Libya büyükelçisi ve yanındakiler öldürüldü
12.09.2012



ABD’nin Mısır’ın başkenti Kahire’de bulunan büyükelçiliğine ve Libya’nın Bingazi şehrindeki konsolosluğuna islâmcı militanlar tarafından baskınlar düzenlendi.

Kahire Büyükelçiliği’ne baskın yapan militan grupların ABD’de yaşayan Müslüman karşıtı bir Kıpti Hıristiyan grubun çektiği ve Hz. Peygamber’e hakaret ifadeleri içerdiği belirtilen bir kısa filmi protesto ettiği bildirildi.

Göstericiler büyükelçiliğin duvarlarına tırmandı, binadaki ABD bayrağını gönderden indirerek yerine tevhid bayrağı astı. Protestocular ayrıca ABD Büyükelçisi’nin sınır dışı edilmesi yönünde sloganlar attı.

Bir büyükelçilik yetkilisi CBS News’e yaptığı açıklamada, güvenlik görevlilerinin göstericilere ateş açtığını belirtti. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Victoria Nuland ise Mısır makamlarıyla birlikte düzeni yeniden sağlamaya çalıştıklarını belirtti.

LİBYA’DA DA ABD KONSOLOSLUĞU YAKILDI VE ABD BÜYÜKELÇİSİ VE YANINDAKİLER ÖLDÜRÜLDÜ

Bingazi’de bulunan ABD konsolosluğu da söz konusu filmi protesto eden öfkeli kalabalıkların hedefi oldu.

Protestocular konsolosluk binasını ateşe verirken görgü tanıkları, binada önemli ölçüde hasar olduğunu ifade etti.

Libya İçişleri Bakanlığı’ndan Vanis el Şerif ise eylemcilerin önce havaya ateş açtığını sonra da binaya hücum ettiğini ancak olay sırasında içeride kimse olmadığını söyledi.

BBC’sinin haberine göre; ABD’nin Libya Büyükelçisi Christopher Stevens ve üç diğer elçilik çalışanı konsolosluk baskını sırasında öldürüldü. ABD ölümlerin nasıl meydana geldiğini açıklamadı. Yerel kaynaklar konsolosluk baskını sırasında çok sayıda Amerikalının ölmüş olabileceğinden bahsediyor.

Öldürülen Büyükelçisi Christopher Stevens Libya haçlı Ordusu NATO tarafından havadan bombardıman edilirken Libya hükümetine isyan eden ve Libya Lideri Muammer Kaddafi’yi linç eden işbirlikçi çeteleri organize eden kişiydi. Arapça ve Fransızca konuşan Büyükelçi Stevens, 2007-2009 yılları arasında ve sonra da geçen yılki ayaklanma süresince Libya’da görev yapmıştı.

Eylemi kınayan Barack Obama “Chris cesur ve örnek alınacak bir Amerikan elçisiydi. Libya devrimi boyunca Bingazi’deki elçiliğimizde ülkemize ve Libya halkına özveriyle hizmet etti.” dedi.

LİBYA, KADDAFİ TARAFTARLARINI SORUMLU TUTTU

Libya İçişleri Bakanı Yardımcısı Vanis El-Şerif, Bingazi şehrinde bulunan ABD konsolosluğuna yapılan saldırıdan ülkedeki Kaddafi taraftarlarını sorumlu tuttu. Bingazi'de düzenlenen bir basın konferansında konuşan El-Şerif, konsolosluğa yapılan saldırının roketatar kullanılarak gerçekleştirildiğini ifade etti.

El-Cezire televizyonunda canlı yayınlanan konferansta saldırının nasıl gerçekleştiğine ait detayları paylaşan bakan yardımcısı, saldırıda kullanılan silahları önceki rejimin kalıntıları olarak ifade etti. El-Şerif konuşmasında, saldırının Moritanya’da bulunan Kaddafi’nin eski istihbarat şefi Abdullah El-Senoussi’nin iade alınmasına karşılık misilleme olarak yapılmış olabileceğini ifade etti.

Libya'da öldürülen ABD elçisi Christopher Stevens'ın linç ettirdiği Libya Lideri Muammer Kaddafi'nin cesedini parmağıyla dürterken çektirdipi fotoğraf internete düştü... İşte böyle... Etme bulma dünyası... Hiç bir suç cezasız kalmamalı...

Müslüman Kardeşler üyeleri Beyaz saray önünde taziye için mum yaktı

Sözde devrimci Libya ve Suriyeli bir grup Müslüman kardeşler üyesi; Libya'da öldürülen Amerikan Büyükelçisi için Washington'da mum yaktı.

Ellerinde Amerika,Çakma Suriye bayrağı ve Libya'nın yeni bayrağını tutan eylemciler, "Stevens bizim onurumuzdur" diye slogan attı.

"Paratoner olduk, gaz aldık"

Tayyip Erdoğan Erdoğan, film skandalına Türkiye'de gösterilen tepkinin cılızlığını değerlendirirken "Son 10 yılda aşırılıklar törpülendi. Bir anlamda paratoner gibi olduk, gaz aldık" dedi.

haber1001

Taliban İşgalci Haçlı Ordusu NATO'nun Ana Üssünü vurdu: En Az 18 Ölü
15 Eylül 2012

Afganistan`ın Hilmend vilayetinde bir grup Taliba militanının, Vaşir ilçesinde bulunan İşgalci Haçlı Ordusu NATO'nun ana üssüne saldırması sonucu en az 18 işgalci öldü, çok sayıda ağır yaralı olduğu bildiriliyor.

Taliban`ın baskının oldukça komplike ve profesyonel olarak niteleyen CIA sitesi Longwarjournal haberi okurlarına acil olarak duyurdu. İlerleyen saatlerde ayrıntıları daha da netleşecek olan saldırının 21 bin İngiliz ve Amerikan askeriniin yaşadığı Helmand`daki Camp Bastion`a düzenlendiği bildirildi.

Jetler ve helikopterler imha edildi binalar ve hangarlar ateşe verildi

Kampa sızan Taliban ve El Kaide`nin bir çok jeti imha ettikleri askeri binalar ve hangarları ateşe verdikleri bildirildi Reuters saldırıda büyük maddi kayıpları verildiğini duyurdu. Haçkı işgal güçleri İSAF komutanı albay Martyn Crighton saldırganların roketler ve AK 47 silahları kullandığını belirtti. Saldırı sırasında bazı savaş uçakarının kullanılamaz hale getirildiği bildirildi. Taliban İsaf yetkililerin aksine saldırıda bir çok Apache, Chinook ve jet`in imha edildiğini onlarca Askerin öldürüldüğünü duyurdu.

Prens Harry`ye doğum günü şoku

Taliban tarafından düzenlenen saldırının oldukça planlı olduğunu duyuran SKY News.ise saldırı sırasında Prens Henry`nin 2 kilometre illerde olduğu ve saldırıda yara almadığını duyurdu. Prens Harry`nin 4 gün önce Afganistan`a geldiği bildirlmişti. Taliban sözcüsü Zebihullah Mücahid yaptığı açıklamada Taliban birimlerine Prens Harry`iöldürmek ya da esiretmek için direktif verdiklerini bildirmişti.

Taliban: Bu Resullulah`ın intikamıdır

Saldırya dair şimdilik kısa bir açıklama yayınllayan Taliban saldırıda onlarca NATO askerinin öldürüldüğünü ve hedef aldıkları kampın bölgedeki en büyük ikinci işgalci haçlı ordusu NATO karagâhı olduğunu bildirdi. Taliban resmi sitesi Sahmadat.com`da yapılan açıklamada saldırının gece yarısı başladığı ve bir çok feda eylemcisinin operasyonda yer aldığı bildirildi. Açıklamada bir çok Apache, Chinook, ve savaş uçağının imha edildiği bildirildi.

İngiltere Savunma Bakanı da hedef olabilirdi

İngiltere Savunma Bakanı`nın da kampta olduğu ve önceki gün ayrıldığı bildirildi. Bakanın Afgan ordusuna sızan Taliban`ın eylemlerini nasıl engelleyeceklerini tartışmak amacıyla kampı ziyaret ettiği bildirildi.
Haber1001


Aşağılık bir film dünya Müslümanlarını ayağa kaldırdı...
14 EYLÜL 2012

Kahire

Lübnan

Bütün dünyada ve özellikle de Orta Doğu ve Kuzey Afrika'da protestolar yayılıyor

"Müslümanların Masumiyeti" adını taşıyan ve İslamiyeti aşağıladığı belirtilen ABD yapımı filme tepki gösteren Müslüman grupların eylemleri yayılarak sürüyor.

Sudan'ın başkenti Hartum'daki Alman ve İngiliz büyükelçiliklerine saldırılar düzenledi ve ABD büyükelçiliği yerleşkesine girdi.

Göstericiler Tunus'taki ABD büyükelçiliği yerleşkesine de girdi ve bir yandan elçiliğin otoparkında yangın çıkarıldı.


Alman büyükelçiliğinde de yangın çıkarıldığı, Almanya bayrağının indirilip yırtıldığı ve yerine bir İslam bayrağı çekildiği haberleri alınıyor.

Eylemci müslümanları yatıştırmak için Emperyalizmin ajan ve işbirlikçileri tarafından provakasyon iddiaları ortaya atılıyor ve sağduyu çağrıları yapılıyor.

BM Genel Sekreteri ile Mısır, Libya ve Türkiye liderleri olayların yaygınlaşması karşısında sağduyu çağrısı yaptı.

İngiltere Dışişleri Bakanlığı da Hartum'daki büyükelçiliğin önünde bir gösteri olduğunu ve Sudan polisinin olay yerinde bulunduğunu açıkladı.

Lübnan'ın Trablusşam kentindeki gösterilerde bir KFC lokantası ateşe verildi ve bir kişi öldü.

Yemen'in başkenti Sana'da da çatışmalar olduğu bildiriliyor. ABD güvenliği pekiştirmek için Sana'ya 50 deniz piyadesinden oluşan bir çevik kuvvet yolluyor.

Filme tepki olarak düzenlenebilecek eylemler nedeniyle ABD diplomatik temsilcilikleri sıkı korumaya altında tutuluyor.

Mısır'ın başkenti Kahire'de polis, ABD büyükelçiliğine yaklaşmak isteyen 500 kişilik grubu gaz bombasıyla dağıttı.

Polis, Libya'nın Bingazi kentinde salı günü ABD konsolosluğunun ateşe verilmesine benzer olaylar olmaması için geniş güvenlik önlemleri alıyor.
Bingazi'deki olayda, Büyükelçi Chris Stevens ve 3 Amerikalı personelin aralarında olduğu çok sayıda kişi hayatını kaybetmişti.

Müslüman Kardeşler sadece oturuyor

Müslüman Kardeşler hareketinin iktidara geçişiyle sonuçlanan kitlesel gösterilerin merkezi olan Tahrir Meydanı'nda sabahtan beri çeşitli gruplar toplandı.

BBC muhabiri Jon Leyne, polisin bu grupları ABD elçiliğinden uzak tutmak için yolu tel örgü, beton bloklar ve polis araçlarıyla kapattığını bildirdi.
İslami gruplar Cuma namazının ardından, İslam dinini ve Muhammed Peygameri aşağılayan filmi protesto için "milyonluk yürüyüş" çağrısı yapmıştı.

Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin de üyesi olduğu Müslüman Kardeşler hareketi ise cami önlerinde oturma eylemleri düzenlendi.

Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi de, protestocuların barışçı olması çağrısında bulundu.

ABD Başkanı Barack Obama, Kahire'deki elçilik önünde birkaç gün devam eden çatışmaların ardından, "Mısır'ın ne müttefik ne düşman" olduğunu söylemiş ve personelinin yeterince korunmamasının "ciddi sorun doğuracağı" uyarısında bulunmuştu.

AKP'liler Angelina Jolie ile meşgul olduklarından

AKP'liler ise Amerikalı porno artisti Angelina Jolie'ye yalakalık yapmakla çok meşgul olduklarından dünya yansa umurlarında değildi. Bırakın protestoyu Cumaya gitmeyi bile boşverdiler.

Türkiye'de iCuma namazından sonra İstanbul, Konya gibi bir kaç ilde Saadet Partisi öncülüğünde gösteriler yapıldı.

Konya Milli Görüş Gençliği, Hz. Peygamber (s.a.s) ve İslam'a hakaret içeren filme tepkisini göstermek için siyonist Amerika Birleşik Devleti (ABD) ile İsrail bayrağı yaktı.

Tüm dünya'da Müslümanların tepkisine neden olan Hz. Muhammed ve İslam dinine hakaret içeren ABD yapımı film, Konya'da da protesto edildi. Şerafettin Camisinde Cuma Namazı çıkışında açıklama yapan Anadolu Gençlik Derneği Konya Şube Başkanı Yusuf Güneş, Hıristiyan ve Yahudilerin farklı peygamber ve kutsal kitaba sahip olmalarına rağmen birlikte hareket ederek Müslümanlara hakaret ettiklerini söyledi.

Açıklama sonrası 'Tekbir' getiren grup ABD ve İsrail bayrağını ateşe verdi.
haber1001

ABD Konsolosluğu önünde Hz. Peygamber'e hakaret içerikli filme tepki
16 Eylül 2012



İstanbul'da Alperen Ocakları üyesi bir grup genç, ABD Konsolosluğu önünde, Hz. Muhammed (sav)'e hakaret içeren sinema filminin gösterime girmesini protesto etti. Polis ile grup arasında kısa süreli arbede yaşandığı eylem, yapılan açıklama ve okunan İstiklal Marşı’nın ardından sona erdi.

Hz. Muhammed (sav)'e hakaretler içeren filmin ABD’de yayınlanması İslam dünyasını ayağa kaldırdı. Akşam saatlerinde Alperen Ocakları mensubu yaklaşık 50 kişilik grup İstinye’deki ABD Konsolosluğu önünde eylem yaptı. Sık sık tekbirler getiren grup, ABD’ye lanet yağdırdı. Zaman zaman güvenlik önlemi alan polisler ile eylemciler arasında arbede yaşandı. Eylemciler demir bariyerleri tekmeledi.

Yaşanan gerginliğin ardından İstanbul Alperen Ocakları Başkanı Hüseyin Aktaş, bir basın açıklaması yaptı. 100 yıldır dinini, özünü, geçmişini bilmeyen bir neslin yetiştiğini ifade eden Aktaş, “Bugün sadece günlük yaşantısını düzenleyen millet olduk. Araştıran soran millet olmadık. Sabahları üzerine güneş doğurtan millet olduk. Hadisten fıkıhtan habersiz bir millet haline geldik. Önümüzde ne ABD, ne de İsrail durabilir. Dünyayı başlarına yıkarız. Yeter ki hakiki imana sahip olalım.” dedi.

“Biz buraya ABD konsolosunu öldürmeye gelmedik.” diyen Aktaş, “Biz bu elçiyi öldürecek değiliz. Biz bu filmi çevireni öldürmek, kısas yapmak istiyoruz.” diye konuştu. Açıklamanın sonunda duygulanan Aktaş, gözyaşlarına hakim olamadı.

Grup, okudukları İstiklal Marşı’nın ardından eylemlerine son verdi.

http://www.eyupgazetesi.com/

Film protestoları yayılıyor
17 EYLÜL 2012



"Müslümanların Masumiyeti" adlı İslam karşıtı filmi protesto gösterileri devam ediyor.

Pakistan'daki gösterilerde en az bir kişi yaşamını yitirdi.

Hayber Pahtunva bölgesinde basın kulübü ateşe verilirken, Yukarı Dir bölgesinde de hükümet binalarına saldırıldı.

Binlerce öğrenci Peşaver'de sokaklara döküldü; Lahor'da avukatlar yürüdü; Karaçi'de ise polis kalabalığı dağıtmak için ateş açmak zorunda kaldı.

Ülkede dünkü protestolarda da bir kişi ölmüştü.

Günün diğer protestoları ise şöyle:

Filipinler'in Marawi kentinde 3 bin kişinin katıldığı öfkeli protestolarda ABD ve İsrail bayrakları yakıldı.

AFP'nin bildirdiğine göre Yemen'in başkenti Sanaa'da yüzlerce öğrenci Amerikan büyükelçisinin atılması çağrıları yaptı.

Endonezya'nın başkenti Cakarta'da yüzlerce protestocu polisle karşı karşıya geldi.

AFP ajansına göre yüzlerce Filistinli Ramallah'ta barışçı bir oturma eylemi yaptı

Afganistan'ın başkenti Kabil'de ise bini aşkın kişinin katıldığı gösteride polise ateş açıldı, polis arabaları yakıldı. Protestocuların taşlı saldırısında 40 kadar polis yaralandı.

Lübnan'da da Hizbullah lideri Şeyh Hasan Nasrallah'ın çağrısının ardından bu akşam büyük bir gösteri yapılması planlanıyor.

Nasrallah dün protestoların bir hafta boyunca sürmesini istemişti.

Nasrallah yalnızca Amerikan büyükelçiliklerine karşı protestoyla
yetinilmemesini, ABD'ye olan öfkenin iletilmesi için Müslüman hükümetlere baskı yapılmasını talep etti.

Protestolar ilk olarak geçen Salı günü Mısır'ın başkenti Kahire'de başlamıştı.
Bu tarihten bu yana çeşitli ülkelerde 10'dan fazla insan yaşamını yitirdi.

BBCT

LÜBNAN'DADEV PROTESTO
17 Eylül 2012

Lübnan'da Milyonluk Peygamber Yürüyüşü: “Lebbeyk ya Resulüllah”
18.09.2012









Hizbullah lideri Seyyid Nasrullah'ın çağrısı üzerine Beyrut'ta toplanan yüzbinlerce Müslüman “Lebbeyk ya Resulüllah” diyerek yürüdü.

Beyrut’un Dahiye bölgesindeki Seyyidüşşüheda kompleksinde başlayan yürüyüşte Beyrut caddeleri insan seli şeklinde aktı.

Sık sık tekbir getirip “Amerika’ya ölüm” “İsrail’e ölüm” “Muhammed Allah’ın habibidir” “Amerika Allah’ın düşmanıdır” “Önderimiz Muhammed” “Seyyidimiz Muhammed” “Lebbeyke ya Muhammed” sloganlarıyla yürüdü.

Yürüyüşe Lübnan’ın önde gelen Ehl-i Sünnet alimleri ile çok sayıda Sünni Müslüman da katılarak, Şii-Sünni birliğinin güçlü bir örneğini sergiledi.

Hizbullah lideri Seyyid Hasan Nasrullah yürüyüş sonunda kalabalığa hitaben yaptığı konuşmada sık sık “canımız, kanımız, evladımız, anamız, babamız, tüm varlığımız senin hürmet ve şerefine feda olsun Ya Resulüllah” diyerek “damarlarımızda kan dolaştıkça Hz. Resulüllah’a hakaret edilmesine izin vermeyiz. Düşmanlar Hz. Resulüllah’a hakarete kalkışmakla bizi iki şeş arasında muhayyer bıraktı; ya izzet ya da zillet. Ama biz asla zilleti kabul etmeyiz. Heyhat minnezzille” dedi.

İslam Peygamberi Hz. Resulüllah’a yapılan hakaretin tarih boyunca İslam’ın mukaddesatına yönelik yapılan saldırıların en ağırı olduğunu belirterek “peygamberimize böylesine hakarete yeltenenler cezalarını çekeceklerdir. Bazıları bu filmde Hz. Peygambere nasıl da hakaret edildiğinin farkında değiller. Amerika şunu bilmelidir ki, bu filmin tamamının yayınlanması durumunda bunun dünyadaki sonuçları çok ağır olacaktır” dedi.

Hz. Resulüllah’a yapılan filmin protestolarının devam edeceğini belirten Seyyid Nasrullah, filmin yapılmasından ve yayınının engellenmemesinden Amerikan yönetiminin sorumlu olduğunu söyledi.

http://www.velfecr.com/

Peygambere Hakaret Filmi Protestosu Futbol Sahasında
18.09.2012



İslam Peygamberi Hz. Resul-i Ekrem'in şahsiyetine saldıran ABD filminin protestoları futbol sahalarına da yansıdı.

Zeynebiye futbol takımı İFA spor, ligin ikinci haftasında rakibi Yıldırım Bosna takımına karşı çıktığı sahada, Peygamberimize ağır hakaretler içeren Amerikan filmini protesto etti.

İFA sporlu futbolcular maçı üzerinde "Uyan ey müslüman uyanmaz mısın, Peygamberine sövüyorlar sen duymaz mısın" yazılı pankart ile çıkarken, İFA spor taraftarları da "İnsanlıktan kaçıyorsun, fitne fesat saçıyorsun, hakka savaş açıyorsun, büyük şeytan Amerika" yazılı pankart açıp Amerikan ve İsrail bayraklarını ateşe verdi.

Maçtan 3-0 galip ayrılan İFA spor futbolcu ve taraftarları pankartlarla birlikte "Kahrolsun Amerika" "Kahrolsun İsrail" sloganlarıyla bir süre yürüyüş yaptı.
http://www.velfecr.com/

Azerbaycan'da da ABD Elçiliğine Yüründü
17.09.2012

Hz. Resulüllah'a yönelik alçakça hakaret içeren filme Azerbaycanlı Müslümanlardan da büyük tepki geldi.

Başkent Bakü’de Amerikan büyükelçiliğine doğru yürüyüşe geçen Müslümanlara güvenlik güçleri müdahale etti.

Azerbaycan polisi tekbir getirip Amerika karşıtı sloganlar atarak ABD elçiliğinin yakınına yaklaşan göstericilere sert bir şekilde müdahale edip 30’dan fazla müslümanı tutukladı.

Amerikan elçiliğinin önünde olağanüstü önlem alan Azerbaycan polisinin göstericilerden bazılarını da yaraladığı belirtildi.

http://www.velfecr.com/

Batman'dan Peygamber Düşmanlarına Cevap
17.09.2012

Batman Peygamber Sevdalıları Platformu, Amerika'dakipeygamber Efendimize ve İslam'a hakaret içeren filmi protesto etti.

Amerika'daki bir Kipti tarafından çekilen ve Peygamber Efendimize ve İslam'a hakaret içeren 'Müslümanların Peygamberi Muhammed' filmine tepkiler İslam Coğrafyası'nın her tarafından gelmeye devam ediyor.

Peygamber Sevdalıları Platformu Batman Koordinatörlüğü, söz konusu hakaret film ile ilgili olarak "Peygambere Saygı" adıyla kitlesel basın açıklaması yaptı. Bugün saat:16.30'da Gülistan Caddesi İnsan hakları Anıtı önünde yapılan basın açıklamasını Peygamber Sevdalıları sözcüsü M. Ali Ortaç okudu.

Basın açıklamasına; Bölge Alimlerinden Molla Zeki Bilgin, SP İl Başkanı Mehmet Fırat, Peygamber Sevdalıları Platformuna mensup STK'lar ve kadın, erkek, genç, yaşlı ve çok kalabalık bir kitle katıldı.

"İslam ve Mukaddesatlarına Saldırı Kimden Olursa Olsun Herhangi Bir Saldırıda Dillerini Keseriz"
Basın açıklaması, Ramazan Biçer Hocanın okuduğu Kur'an-ı Kerim'le başladı. Mustazaflar Cemiyeti onursal üyesi ve bölge alimlerinden Molla Enver Kılıçaslan Kürtçe yaptığı konuşmasıyla devam etti. Allah'u Teala gazabına uğrayıp Yahudi ve Hıristiyanların hem domuz hem maymunlara döndüklerini belirten Kılıçaslan, "Allah Kur'an'ı Kerim'in birçok ayetlerinde tamamıyla Yahudilerin cinayetlerinden bahsetmiştir. Hz. Zekeriya, Hz. Yahya gibi birçok peygamberleri de öldürmüşler" dedi.

Son olarak Molla Enver; "İslam ve mukaddesatlarına Hıristiyanlardan, Yahudilerden, Kemalistlerden kimden olursa olsun herhangi bir saldırıda dillerini keseriz" şeklinde konuştu.

Molla Kılıçaslan'ın yaptığı Kürtçe konuşmadan sonra basın açıklamasını Peygamber Sevdalıları sözcüsü M. Ali Ortaç okudu.

"Amerika ve İsrail; Çirkin ve Nefret Dolu Bir Şekilde Öfkelerini Kustular"
Amerika'da çekilen ve gösterime giren ve parasını Yahudilerin ödediği alçakça bir filmde, Hz. Muhammed (s.a.v) hakaret edildiğinin hatırlatıldığı açıklamada Peygamber Sevdalıları sözcüsü M.Ali Ortaç, "İslam düşmanları kirli dilleri ile yüce Peygamberimize hakaret etmekle bir kez daha derin nefretlerini gösterdiler. Amerika ve İsrail; İslam ve Kur'an'ın her geçen gün parıldamasından dolayı çirkin ve nefret dolu bir şekilde öfkelerini kustular. İnsanoğlunun en kutsal simasına karşı yaptıkları bu mel'un hadiseyle, kara yüzlerini gösterdiler. Allah onları kahretsin" denildi.

Yeryüzünde Hiç Kimsenin Efendimize Dil Uzatmaya Haddi ve Hakkı Yoktur
Canlarımız onun uğruna feda olsun. Hz. Muhammed'e (s.a.v) hakaretin asla kabul edilemeyeceğini, hiçbir Müslümanın böyle bir küstahlığa tahammül edemeyeceğini belirten Ortaç, "Yeryüzünde hiç kimsenin Efendimize dil uzatmaya haddi ve hakkı yoktur. Düşünce özgürlüğü hiç kimseye Müslümanların kutsallarına edepsizlikte bulunma hakkı vermez. İfade özgürlüğü hiç kimseye hiç bir semavi dinin mukaddesatına dil uzatma ve hakaret etme hakkı vermez. Bu menfur olayın tüm faillerini, büyük şeytan Amerika ve İsrail'i lanetliyoruz. Allah'ın laneti üzerlerine olsun" ifadelerini kullandı.

"Anamız, Babamız, Canımız Hz. Muhammed'e Fedadır"

Açıklamanın devamında Ortaç, "Kur'an ve Hz. Muhammed'in (sav) biz Müslümanların namus-u ekberidir, en büyük namusumuzdur. Anamız, babamız, canımız Hz. Muhammed'e fedadır. Hz. Peygambere (s.a.v) hakaret eden bize hakaret etmiştir. O hazrete saldıran bize saldırmıştır. O'nun düşmanı bizim düşmanımızdır. Hz. Muhammed'e (s.a.v) hakaret edilmesi aslanın kuyruğuyla oynamaya benzer. Büyük şeytan Amerika ve İsrail aslanın kuyruğuyla oynuyor, aslanın kuyruğuyla oynamak şakaya gelmez. Böylesi saldırılardan Amerikan yönetimi sorumludur ve Amerikan yönetimi, desteklediği bu çirkin saldırıların sonuçlarının acısını elbette ki çekecektir" şeklinde konuştu.

"Bu melun film, Müslümanların kutsallarına karşı ahlaksızca yapılmış en ileri bir saldırıdır. Bu film, İslam'a karşı Amerika ve Siyonist ittifakın gerçek yüzünü yansıtmaktadır. Amerika, ifade özgürlüğünü Hz. Muhammed'e (s.a.v) hakarete bir bahane olarak kullanmaktadır" diyen Ortaç, "Allah kendisini kahretsin bu filmi çeken İslam düşmanı yönetmen, Amerika'da bir gazeteye yaptığı açıklamada şöyle demiş: "İslam kanserdir, Müslümanlar da yok edilmesi gereken böceklerdir. 100 İsrailli bağışçıdan 5 milyon dolar aldım ve filmi İsrail için yaptım. Bu film ile İslam'ın nefret içerikli bir din olduğunu göstereceğim'' dediğini hatırlattı.

"İkiyüzlü Amerika, İsrail ve Avrupa; Müslümanların Mukaddesatına Saygı Duymayı Bilmelidirler"

Bu alçaklıkların suçluları İsrail ve Amerika olduğunu söyleyen Ortaç, "İslam'ın kutsallarına 1989'da saldıran Salman Rüştü'yü, 2005'te Danimarkalı karikatüristi ve 2010'da Kur'an-ı Kerim'i yakan papazı savundular. Onlarca İslam karşıtı film hazırlattılar. İsrail'in, Amerika'nın ve Batı'nın, farklı dinlere saygılı olma iddiaları tamamen yalandır. Eğer Amerikan yöneticileri bu işte parmaklarının olmadığı iddialarında samimi iseler, bu alçakça filmin faillerini ve onları finanse edenleri; Müslümanların yüreklerini yakan suçlarından dolayı uygun cezaya çarptırsınlar ve bu tür filmleri çektirmesinler. İslam ümmetinden dileyecekleri özür ancak bu şekilde olabilir. Aksi halde kuru bir sözle özür dilemekle ve kınamakla kimseyi aldatamazlar. İkiyüzlü Amerika, İsrail ve Avrupa; Müslümanların mukaddesatına saygı duymayı bilmelidirler" dedi.

Ortaç, "Halkının yüzde doksan dokuzu Müslüman olan ülkemizde devletin en üst tepesinde bulunanların ve bazı hoca efendilerin Hz. Muhammed'e (sav) yapılan hakareti lanetlemeleri beklenirken, bu çirkinliği görmezden gelerek sadece Libya'daki olayı kınamaları hatta lanetlemeleri çok düşündürücü ve ibret vericidir" ifadelerini kulandı.

"Alim ve İmamlarımızın Kutsal Değerlerimizi En Azından Cuma Hutbelerinde Sahiplenmelerini Bekliyorduk ve Halen Beklemekteyiz"

İslam ülkelerinin yöneticilerinin sessizliğine de değinen Ortaç, "Müslümanlar ve kutsalları hakarete uğradığında Birleşmiş Milletler ve İnsan hakları örgütlerinin her zaman sessiz kalmaları, ağır davranmaları küfrün tek millet oluşundandır, bunu anlıyoruz ama İslam İşbirliği Konferansı'nın, Arap Birliği'nin ve çoğu Arap devletin yöneticilerinin sessiz kalmaları anlaşılır değildir. Mukaddesatlarımıza yapılan saldırılara karşı Peygamberin varisi konumunda olan alim ve imamlarımızın kutsal değerlerimizi en azından Cuma hutbelerinde sahiplenmelerini bekliyorduk ve halen beklemekteyiz" şeklinde konuştu.

"Bizler Mukaddesatımızı Koruma ve Yüceltme Uğruna Can Fedayız" Aziz peygambere karşı dünyanın neresinde ve kimden olursa olsun, yapılacak en ufak bir saygısızlığa bedel olarak canlarını seve seve vereceklerini kaydeden eden Ortaç, "Bu uğurda ödeyeceğimiz bedel bizim için iftihar vesilesidir. Bizler mukaddesatımızı koruma ve yüceltme uğruna can fedayız. İnancımızın gereği olarak peygamberler arasında ayrım yapmayız ve saygıda kusur etmeyiz. Aynı şekilde Peygamberimize ve kutsallarımıza da saygı duyulmasını bekliyoruz. Ama tarih boyunca kafirler, İslam'a karşı saldırı ve hakaretlerini sürdürmüşler ve bu çirkeflikte birbirlerine destek olmuşlardır. Böyle alçakça saldırılar karşısında Peygamberimizin hürmetini korumaları, tüm Müslümanların üzerine bir farzdır" şeklinde belirtti.

"Onların Size Karşı Duydukları Korku, Allah'a Olan Korkularından Daha Şiddetlidir"
"Onların size karşı duydukları korku, Allah'a olan korkularından daha şiddetlidir." (Haşr: 13) ayetini okuyan Ortaç, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu film gösterime girdiği günden bu yana tüm dünya Müslümanları ayaktadır. Libya, Mısır, Yemen, Irak, Filistin, İran, Nijerya ve daha pek çok İslam memleketinde gösteriler yapılmakta ve bu melun hadisenin failleri ve ardındaki Amerika ve İsrail lanetlenmektedir. Zaten Müslümanlardan beklenen de budur. Müslümanların bu tepkisi İslam düşmanlarını şaşkına çevirdi, ödleri patladı. Allah'u Teâlâ bütün o Müslümanlardan ve sizlerden razı olsun. Peygamber Efendimizin hürmetini muhafaza için tepki gösteren, öfkelenen tüm Peygamber sevdalıları, İnşallah Hz. Muhammed (s.a.v) şefaatine mazhar olurlar.

Tüm Müslümanların kalbini nefretle dolduran bu işin arkasında, dünya emperyalistlerinin düşmanca politikaları yatmaktadır. İslam düşmanlarının bu alçakça hareketinin yegane sebebi, İslami uyanışın tüm dünyada gittikçe yayılmasıdır. Allah'u Teâlâ'nın va'didir; kafirler istemese de, hoşlarına gitmese de nurunu tamamlayacaktır. Bizler buna iman etmişiz."

Ortaç, son olarak; "Peygamber Efendimize karşı yapılan bu küstahça hareketin Gayretullah'a ve İzzetullah'a dokunmasını ve İslam düşmanlarının sonlarının gelmesine vesile olmasını Yüce Mevla'dan diliyoruz. Ayrıca dünyanın dört bir yanında Peygamber Sevdalılarının gösterdikleri bu tepkilerin, İslam ümmetinin vahdetine vesile olmasını Allah'u Teala'dan temenni ediyoruz" diye açıklamasına son verdi.

Son olarak Peygamber Sevdalıları Platformu'nun yarın Diyarbakır'da yapacakları kitlesel basın açıklamasını hatırlatılan açıklamada, 23 Eylül Pazar günü ise Diyarbakır İstasyon Meydanında düzenlenecek miting için çağrıda bulunuldu.

( İLKHA)
http://www.velfecr.com/

Film protestoları yayılıyor
17 EYLÜL 2012


"Müslümanların Masumiyeti" adlı İslam karşıtı filmi protesto gösterileri devam ediyor.

Pakistan'daki gösterilerde en az bir kişi yaşamını yitirdi.
Hayber Pahtunva bölgesinde basın kulübü ateşe verilirken, Yukarı Dir bölgesinde de hükümet binalarına saldırıldı.
Binlerce öğrenci Peşaver'de sokaklara döküldü; Lahor'da avukatlar yürüdü; Karaçi'de ise polis kalabalığı dağıtmak için ateş açmak zorunda kaldı.
Ülkede dünkü protestolarda da bir kişi ölmüştü.
Günün diğer protestoları ise şöyle:
Filipinler'in Marawi kentinde 3 bin kişinin katıldığı öfkeli protestolarda ABD ve İsrail bayrakları yakıldı.
AFP'nin bildirdiğine göre Yemen'in başkenti Sanaa'da yüzlerce öğrenci Amerikan büyükelçisinin atılması çağrıları yaptı.
Endonezya'nın başkenti Cakarta'da yüzlerce protestocu polisle karşı karşıya geldi.
AFP ajansına göre yüzlerce Filistinli Ramallah'ta barışçı bir oturma eylemi yaptı
Afganistan'ın başkenti Kabil'de ise bini aşkın kişinin katıldığı gösteride polise ateş açıldı, polis arabaları yakıldı. Protestocuların taşlı saldırısında 40 kadar polis yaralandı.
Lübnan'da da Hizbullah lideri Şeyh Hasan Nasrallah'ın çağrısının ardından bu akşam büyük bir gösteri yapılması planlanıyor.
Nasrallah dün protestoların bir hafta boyunca sürmesini istemişti.
Nasrallah yalnızca Amerikan büyükelçiliklerine karşı protestoyla yetinilmemesini, ABD'ye olan öfkenin iletilmesi için Müslüman hükümetlere baskı yapılmasını talep etti.
Protestolar ilk olarak geçen Salı günü Mısır'ın başkenti Kahire'de başlamıştı.
Bu tarihten bu yana çeşitli ülkelerde 10'dan fazla insan yaşamını yitirdi.
BBCT

İslamabad'da çok sert film protestosu
20 EYLÜL 2012



BBC'nin haberine göre:

Polis, ABD Büyükelçiliği önünde toplanan binlerce kişiyi dağıtmak için göz yaşartıcı bomba kullandı ve havaya ateş açtı.

Pakistan hükümeti, protestoların Libya ve Mısır'daki gibi ölümcül seviyeye ulaşmaması için orduyu da hazır durumda bekletiyor.

Libya'nın Bingazi kentinde geçen hafta düzenlenen kitlesel eylem sırasında ABD konsolosluğu ateşe verilmiş ve ABD Büyükelçisinin de aralarında olduğu ABD'li ve Libyalı çok sayıda görevli ölmüştü.

ABD yapımı olan "Müslümanların Masumiyeti" filmi, Ortadoğu'dan Kuzey Afrika'ya ve Sri Lanka'ya kadar birçok ülkede, yer yer şiddet içeren protestolara neden oldu.

BBC muhabiri Aleem Maqbool, İslamabad'daki ABD Elçiliği önünde toplanan göstericilerin göz yaşartıcı gaza boğulduklarını söyledi.

Bazı göstericiler "ABD elçiliği ateşe verilene kadar" alanı terk etmemekte kararlı olduklarını söylemişti.

Polis saatler öncesinden elçiliklere giden yollara barikatlar kurmuştu.

Kuklalar yakan göstericiler ise polise taş ve yanıcı maddeler atarak karşılık veriyor.

Göstericilerden biri Reuters'e şöyle konuştu: "Bizim polisimiz Amerikalılardan daha iyi değil, çünkü bizi durdurmaya çalışıyorlar."
haber1001

TÜRKİYE SALLANIYOR!
30 Ekim 2012
İzmir'in Menderes ilçesinde 3.6 büyüklüğünde deprem meydana geldi.

İzmir'de meydana gelen 3.6 şiddetindeki deprem halkı tedirgin ederken, kısa süreli panik yaşandı. İzmir'den önce de Büyükçekmece, Gemlik, Kütahya'nın Simav ilçesinde ve Van'da da depremler meydana gelmişti.
haber1001

Kasırga sonrası ABD: Tam bir savaş sonrası manzarası
2 KASIM 2012



BBC'nin haberine göre; Sandy fırtınasının yarattığı yıkım ardından yakıt sıkıntısı ve elektrik şebekesinin devreye sokulmasındaki aksaklıklar, Amerika Birleşik Devletleri'nin kuzeydoğu kıyılarında yaşamın normale dönmesini geciktiriyor.

New York ve New Jersey'de benzin istasyonlarının önünde kavgalar yaşanırken, bazı bölgelere 11 Kasım'a kadar elektrik verilemeyeceğinin açıklanması tepki yarattı.

New York'un Staten adası sakinleri ise tamamen unutulduklarını söylüyorlar. Fırtınadan en çok etkilenen bölgelerden Staten adasında şu ana kadar 19 kişinin öldüğü tespit edildi.

Amerika Birleşik Devletleri'nin kuzey-doğu kıyılarında büyük yıkıma yol açan Sandy fırtınasında ölenlerin sayısı 100'e yaklaştı.

Karayipler'de 69 kişinin ölümüne neden olan fırtına, üç gün önce ABD'yi vurmuştu.

Fırtınanın maliyeti

Fırtına yüzünden sadece New York'ta 38 kişi can verdi. Çok sayıda insanın da hala kayıp olduğu belirtiliyor.

12 eyalette yaklaşık 4,5 milyon kişi hâlâ elektriksiz. Bu eyaletlerde yakıt sıkıntısı da başgöstermesi kurtarma çalışmalarını yavaşlatıyor.

Amerikan ordusunun New York'ta bir milyon kişilik yemek ve içme su dağıtacağı açıklandı.

Kurtarma ekiplerinin dolaştığı evlerden hala cesetler çıktığı bu nedenle ölü sayısının artabileceği belirtiliyor.

Hasar tespiti yapan Eqecat adlı kuruluş, fırtınanın verdiği zararın 50 milyar doları bulacağını açıkladı. Şirketin daha önceki tahmini bunun yarısı kadardı.

New York'ta metro seferlerine Perşembe günü kısmen başlandı. Doğu Nehri'nin altından geçen 7 tünelden dördü hâlâ sular altında. Yollardaki trafiği azaltmak için toplu taşıma araçlarından geçici olarak ücret alınmamaya başlandı.



New Jersey'deki benzin istasyonlarının yarıdan fazlası kapalı. Açık olan benzin istasyonlarında da uzun kuyruklar oluştuğu ve sıra kavgalarının yaşandığı bazı istasyonlarda ise fahiş fiyatla satış yapıldığı bildiriliyor.
Bir benzinci, kuyruktaki müşterilere 36 saat hizmet verdikten sonra, insanların öfkesinden korkup kısa bir süre kapatıp dinlenebilmek için polisten yardım istediğini anlattı.

Bugün itibariyle tren yolculuğu yine bedavaydı ve üç kişiden az yolcu taşıyan araçların Manhattan'a geçmesine izin verilmedi.

New York'ta birçok ev ve işyerine Cumartesi elektrik verilmesi ve bazı metro hatlarının daha açılması planlanıyor.

Şu anda New Jersey'deki hanelerin yüzde 45'i New York eyaletindeki hanelerin ise yüzde 15'i elektriksiz.
haber1001

Suudi Arabistan'da 3 günde 2. büyük patlama: Çok sayıda ölü ve yaralı var
04.11.2012



Bugün Mekke Inter Continental Hotel 'de de büyük bir patlama oldu. Patlama sonrası otelde büyük bir yangın çıktı çok sayıda ölen ve yaralanan olduğu bildiriliyor.

Perşembe günü Riiyad'ta tüp tasiyan bhir komyanun infilak etmesi sonucu büyük bir patlama olmuş en az 35 kişi ölmüş; e çok sayıda kişi yaralanmıştı.

Suud'i Arabistan yekilileri bugünkü patlanın sebebi olarak da "tüp"leri gösterdiler.
Haber1001

Ürdün halkı Batıcı diktatöre karşı ayaklandı
14.11.2012






Toplanıp Esad'ı düşüreceklerdi ama kendi saltanatları tehlikeye girdi; Ürdün halkı Batıcı diktatör'e karşı ayaklandı. Son gelen haberlere göre isyan yayılıyor...

Her yerde Batı uşağı Kral Abdullah'ın resimleri yakılıyor...

Kral aleyhine slohganlar atılıyor.

Ürdün'de gösteriler devam ediyor...

Gösteriler 12 şehre daha sıçradı. Yarın icin genel grev çağrısı var.

Ürdun'de Suriye'de atılan sloganlar atılıyor:

Ölüm esaretten iyidir.

Ürdün halkı Filistini feth etmek istiyor.

Kral halkin sahibi değil hizmetçisidir.

Allah'ım senden başka kimsemiz yok. Bizi sen koru.

MBR Haber

Avrupa'da ekonomik krize protesto
28 Ekim. 2012

Avrupa kentlerinde bu haftasonu hükümetlerin kemer sıkma önlemlerini protesto için gösterileri düzenleniyor. İtalya, İspanya ve Fransa'da göstericiler polisle karşıya karşıya geldi.

Monti'ye tepkiler büyüyor

İtalya'nın kuzeyinde hükümetin kemer sıkma politikalarını protesto eden göstericiler polisle karşıya karşıya geldi. Çatışmaların adresi, Başbakan Mario Monti'nin fuarda konuşma yapacağı Riva del Garda kasabası oldu.

Avrupa'da ekonomik kriz derinleştikçe toplumsal huzursuzluk artıyor.

İtalya'nın kuzeyinde hükümetin kemer sıkma politikalarını protesto eden göstericiler polisle karşıya karşıya geldi. Çatışmaların adresi, Başbakan Mario Monti'nin fuarda konuşma yapacağı Riva del Garda kasabası oldu.

Monti'ye öfkeli olan protestocular, polise şemsiye ve pankartlarla karşı koydu. Polis kalabalığı dağıtmak için cop, kalkan ve göz yaşartıcı gaz kullandı.

İspanya'nın Barselona kentindeyse polise karşı koyanlar dedeler, anneanne ve babaannelerdi.

Hükümeti kamu alanında yaptığı kesintilerle torunlarının geleceğinin karartmakla suçlayan göstericilerle polis arasında zaman zaman arbede yaşandı.

Fransa'da da benzer bir eylem vardı. Roissy-Charles de Gaulle Havaalanı'nda Air France çalışanları, yüzde 10 oranında küçülmeyi planlayan şirketi protesto etti. Gösteride olay çıktı. Bazı göstericiler gözaltına alındı.

Kaynak: ntvmsnbc

Kongo'da Kargo Uçağı Düştü: 30 Ölü
30 Kasım 2012
Kongo Cumhuriyeti'nde bir kargo uçağı başkent Brazzaville yakınlarında düştü.

Kongo'nun başkenti Brazzaville yakınında kargo uçağının düşmesi sonucu ölenlerin sayısı 30'a çıktı.
Kurtarma ekipleri, Pointe-Noir bölgesinden kalkan uçağın inişe geçtiği sırada havaalanı yakınında pistten çıkarak bir mahalleye düşmesi sonucu ölenlerin sayısının 30'a yükseldiğini belirtti.
Uçaktakilerin düşme sonucu çıkan yangında öldüğü bildirildi. Ancak uçakta kaç kişinin bulunduğu henüz bilinmiyor.
Görgü tanıkları, kazada mahallede yaşayan ve yaralanan 20 kadar kişinin bölgedeki hastanelere kaldırıldığını söyledi.
TRT

Connecticut'ta ilkokul baskını: En az 27 çocuk öldürüldü
14 ARALIK 2012



ABD'nin Connecticut eyaletindeki bir ilköğretim okulunda silahlı saldırı sonucu en az 27 kişi öldü.
Ölenlerin arasında çok sayıda çocuk da var.
İlgili Konular
Amerika Birleşik Devletleri
Amerikan medyasındaki haberlere göre, Newtown kentinde, Sandy Hook ilköğretim okulundaki olay yerel saatle 9.40 (TSİ 16.40) civarında meydana geldi.
Haberlerde, saldırganın da öldüğü söyleniyor.
Olayın ardından bölgedeki tüm okullar güvenlik nedeniyle kapatıldı.
Hastaneye kaldırılan 3 yaralının durumunun ağır olduğu belirtildi.
Yerel gazete Hartford Courantnewspaper, okulun ana ofisindeki bir kişinin polisi arayarak "silah sesleri duyduğunu bildirdiğini" aktardı.
CNN televizyonuna konuşan bir tanık, "100 mermi atıldığını" söyledi.
BBCT

Çin'de ilkokula saldırı: 22 çocuk yaralı
14 ARALIK 2012

Xinhua haber ajansı Çin'in Henan eyaletinde bıçaklı bir adamın bir ilkokulun önünde 22 çocuğu yaraladığını bildiriyor.

Çin resmi haber ajansının haberine göre olay Henan eyaletindeki Çenpeng köyünde bir ilkokulun girişinde meydana geldi. Ama haberde yaralıların durumuna ilişkin ayrıntılı bilgi verilmiyor.

36 yaşında bir adamın polis tarafından gözaltına alındığı da bildiriliyor.
Associated Press ajansı bir polisten aldığı bilgiye atfen saldırının çocukların derse girmek üzere oldukları sırada meydana geldiğini bildirdi.
Ajansa ayrıca bölgedeki hastanenin yöneticisine atıfla, bıçaklı adamın önce yaşlı bir kadına sonra çocuklara saldırdığını ve ardından güvenlik görevlileri tarafından etkisiz hale getirildiğini kaydediyor.
AP aynı kaynağa dayanarak, yaralı çocuklardan ikisinin daha donanımlı hastanelere yollandıklarını da aktarıyor.

Okullara saldırılar

Bu olay , Çin'de okullara yönelik bir dizi saldırının sonuncusu oldu.
Son yıllardaki saldırılardan bazıları işsiz kalan kişilerce gerçekleştirilmişti.
2010 yılında Çin'in doğusunda bir anaokulunda meydana gelen olayda bıçaklı bir adam 28 çocuk, 2 öğretmen ve bir güvenlik görevlisini yaralamıştı.
Okullara yönelik saldırılar yetkilileri de harekete geçirmiş, ülkenin dört bir yanında okullara güvenlik görevlileri yerleştirilmişti.
BBCT

Kenya'da çatışma: en az 39 ölü
21 ARALIK 2012



Kenya'nın Tana Nehri bölgesinde tarım ve hayvancılıkla uğraşan köylüler arasında çıkan çatışmalarda en az 39 kişinin öldüğü bildirildi.
Polisinin yaptığı açıklamada, son şiddet olaylarında Pokomo çiftçilerinin Orma göçerlerinin çiftlik evine intikam saldırısı düzenlediği belirtildi.

İki kesim arasında süregelen çatışmaların şiddetlenmesiyle Ağustos ve Eylül aylarında 100'den fazla kişi hayatını kaybetmişti.
Son saldırıda ise Kipao köyünde 40'tan fazla evin yakıldığı ve her iki tarafın kayıp verdiği belirtildi.
Kızıl Haç, en az 39 ölü ve aralarında bir yaşında bir çocuk da olmak üzere 30 ağır yaralı gördüklerini söyledi. Köy civarındaki arazide aramalar devam ediyor. BBCT

Şili'de uyuyan dev uyandı!
23 Aralık 2012



Arjantin ile Şili arasındaki yanardağ lav püskürtmeye başladı.

Arjantin'in Neuguen viyaleti ile Şili'nin Biobio bölgesinde bulunan yanardağın, bugün erken saatlerden itibaren volkanik kül ve gaz püskürmetmeye başlaması her iki ülke yetkililerini alarma geçirdi. TRT

Ukrayna'da 133 kişi donarak öldü!
31 Aralık 2012



Soğuk ve yağışlı hava çok sayıda ülkede etkili oluyor. Ukrayna'da 133 kişi donarak öldü.

Ukrayna Buz Kesti

Son 100 yılın en yoğun kar yağışını gören ülkede, hayat felç oldu.

Çoğu evsiz 133 kişi donarak can verdi.

Sokakta yaşayanlar için 3 bin barınma merkezi açıldı.

Barınma merkezinde kalan bir vatanda, "Burası herkese açık. İçerisi oldukça sıcak. Barınma ve gıda ihtiyaçlarımız karşılanıyor. Bu merkezleri açmaları çok iyi oldu" dedi.

Çin Karla Boğuşuyor

Çin'de soğuk ve yağışlı havadan muzdarip. Yoğun kar yağışı nedeniyle çok sayıda yol kapandı, uzun araç kuyrukları oluştu.

Buz pistine dönen yollarda kazalar meydana geldi. Ülkenin "Buz Kenti" olarak bilinen Harbin'de ise festival hazırlığı sürüyor.

5 Ocak'ta resmen başlayacak "Uluslararası Buzdan heykeller Festivali" için 10 ülkeden bin sanatçı kentte buluştu. Ortaya göz alıcı eserler çıktı.

ABD'nin Doğusu Kara Teslim

Amerika Birleşik Devletleri'nin doğusu da kara teslim oldu. Kar kalınlığı kimi yerlerde yarım metreye ulaştı.

Oregon eyaletinde bir yolcu otobüsü buzlu yolda kayarak ucuruma yuvarlandı. Kazada 9 kişi öldü, 26 kişi yaralandı.

Kaliforniya eyaletinde, donmuş göl üzerinde paten kayan gençlerin keyfi neredeyse faciayla noktalanıyordu.

Buzun kırılması üzerine göle düşen gençlerin yardımına arkadaşları koştu.

Kurtarılan kazazedelerin durumlarının iyi olduğu bildirildi.

Afganistan'da Soğuk Mültecileri Vurdu

Afganistan'da ise soğuktan en fazla etkilenenler mülteciler oldu. Kabil yakınındaki kamplarında gıda malzemesi ve ilaç bulmakta zorlanan 5 bin mülteci ailesine Birleşmiş Milletler yardım eli uzattı.
TRT

Rusya donanması Suriye açıklarında toplanıyor
6 OCAK 2013
İngiliz pazar gazetelerinden Sunday Times, Rusya donanmasına bağlı bir grup geminin Suriye açıklarında toplandığını bildiriyor.

Gazete, bir Rus diplomatın, böyle bir toplanmanın Batı'nın Suriye'deki içsavaşa müdahalesini önlemeyi amaçladığı yönündeki açıklamasını aktarıyor.

Haberde, Tartus liman bölgesindeki üç çıkarma gemisinde yüzlerce asker olduğu, destek gemilerinin de olduğu belirtiliyor.

İngiltere'deki gazetelerde hafta içinde çıkan haberlerde Rusya donanmasının Akdeniz ve Karadeniz'de en büyük tatbikatlarından birini yapacağı haberleri çıkmıştı.

Sunday Times gazetesi Suriye'nin bu bölgesinde 40 yıldır bu kadar büyük bir deniz gücü bulunmadığını belirtiyor.

Rus diplomatın değerlendirmesini aktaran gazete, 300 kişilik Rus deniz komandosunun Rusya'nın çıkarlarını korumanın yanında Batı'nın askeri müdahelesine karşı caydırıcı unsur olarak da tasarlandığını belirtiyor.

Sunday Times, resmi açıklamalarında Rusya donanmasının tatbikattan söz ettiğini, bununla güçler arasındaki eşgüdüm, bakım ve etkileşim kanallarının sınanacağını belirttiğini aktarıyor.
haber1001

New York'ta acil durum ilan edildi
14.01.2013



ABD’de genelinde yayılan grip salgınından dolayı New York’ta acil durum ilan edildi.

New York Valisi Andrew Cuomo New York, hastanelerine yapılan tedavi başvurularının rekor seviyeye yükselmesinden dolayı acil durum ilan edildiğini açıkladı.

Özel bir genelge yayınlayan Vali Cuomo, eczacıların 18 yaşın altındakilere grip aşısı yapabileceği izninin verildiğini belirtti. Geçen yıl gripten dolayı hastaneye başvuranların sayısı 4 bin 404 iken, bu yılki grip sezonunda ise şuana kadar 19 bin 128 kişi hastanelerin kapısını çaldı. Gribe karşı en etkili yolun aşı olduğunu belirten yetkililer, çocukların ve yaşlı insanların daha dikkatli olması konusunda uyarıyor. Uzmanlar ise grip aşısının yüzde yüz yeterli olmadığını, yetişkinlerde yüzde 60 ile 80 arasında etkili olduğunu ifade ediyor.

Ülkede son 10 yılın en ağır grip salgını n yaşandığını belirten ABD Ulusal Alerji ve Bulaşıcı Hastalıklar Enstitüsü (NIAID) direktörü Dr. Anthony Fauci, “Gribin Şubat ayında daha da etkili olması bekleniyor. Herkesin aşı olmasını tavsiye ediyoruz.” dedi.

Salgından dolayı New York’ta 2’si çocuk olmak üzere toplam 12 kişi hayatını kaybetti. ABD genelinde 47 eyalette etkili olan salgından dolayı şuana kadar 21 kişi hayatını kaybetti.
internethaber.com

Mısır'da Trenin raydan çıkması sonucu 19 kişi öldü, 100'den fazla kişi yaralandı
15 Ocak 2013



Kahire'nin güneyinde Giza'da meydana gelen kazada, trenin askere giden gençleri taşıdığı bildirildi.

Kahire'ye giden trenin 2 vagonu, Giza'da raydan çıkarak devrildi. Kazada 19 kişi öldü. 107 kişi hastanelere kaldırılırken, bazılarının durumunun ağır olduğu bildirildi.

Görgü tanıkları, basın mensuplarının ambulanslardan önce olay yerine ulaştığını belirterek, yönetimi protesto etti.

Mısır'da Kasım ayında bir trenin kreş otobüsüne çarpması sonucu 49 çocuk ölmüş ardından da Ulaştırma Bakanı istifa etmişti.
TRT

ABD ve Kanada'da kar fırtınası
9 ŞUBAT 2013



Amerika Birleşik Devletleri'nin kuzeydoğusu ve Kanada'nın doğusunda yaşanan şiddetli kar fırtınası hayatı durma noktasına getirdi.
Ulaşımda ciddi aksamalar yaşanırken, 500,000 konut elektrik kesintilerinden etkilendi.

Massachusetts, Rhode Island, New York, Connecticut ve Maine eyaletlerinde yetkililer halkı acil bir durum olmadıkça dışarı çıkmamaları konusunda uyardı.

Massachusetts Valisi Deval Patrick gerekli durumlar haricinde araçla trafiğe çıkılmasını yasakladı.

Meteoroloji uzmanları, fırtınanın son yıllarda yaşanan en şiddetli fırtına olduğunu söylüyor.

New York'un üç büyük havaalanından yapılan seferler de dahil olmak üzere 4,300'den fazla uçak seferi iptal edildi. Trenyolu işletmesi Amtrak ülkenin kuzeyine giden tüm tren seferlerini iptal etti.

Fırtına bölgede yaklaşık 25 milyon kişiyi etkiliyor. Yetkililer halka yiyecek ve ilaç gibi ihtiyaçları stoklamaları çağrısında bulundu.

Massachusetts, Rhode Island ve Connecticut eyaletlerinde 330,000 elektrik kesintisi yaşandı.

Ayrıca Massachusetts'te bulunan bir nükleer santral de elektrik kesintisi nedeniyle durduruldu. Yetkililer bu durumun halka herhangi bir tehdit arz etmediğini bildirdi.

Fırtına, Kanada'nın Atlantik Okyanusu'na kıyısı olan bölgelerini de etkiledi.
New Brunswick, Nova Scotia ve Newfoundland bölgeleri kar fırtınası altında.

CBC'nin haberine göre fırtına Ontario'da üç kişinin hayatını kaybettiği 200 trafik kazasına neden oldu.

ABD'nin kuzeydoğusu boyunca kar fırtınaları uyarıları yapılıyor. Fırtınanın saatte 120 kilometreye kadar çıkabildiği ve kar kalınlığının 90cm'yi bulabileceği belirtiliyor.

New York Belediye Başkanı Michael Bloomberg kar temizleme makinelerinin ve 250,000 ton tuzun kullanıma hazır olduğunu bildirdi.

New York'un bazı bölgeleri hala rekor düzeyde sele neden olan Sandy fırtınasının izlerini taşıyor. Bu bölgeler şimdi de kar fırtınası ve fırtına nedeniyle sel riski ile karşı karşıya.

Connectitut'dan New York'a kadar petrol sıkıntılarının yaşandığı ve petrol istasyonlarının önünde uzun kuyruklar oluştuğu bildirildi.
Belediye Başkanı Bloomberg kent sakinlerini petrol almak için panik yapmaması konusunda uyardı.

ABD Ulusal Hava Durumu Dairesi kutup ve alt tropikal hava sistemlerinin ikili etkisinin “tarihi bir fırtınaya sebep olma potansiyeli taşıdığını” duyurdu ve New Jersey’den Maine’e kadar acil durum uyarısında bulundu.
BBCT

İrlanda'da ekonomiyi kurtarma önlemleri protesto edildi
09 Şubat 2013



İrlanda'da işçi sendikaları, hükümetin aldığı ekonomiyi kurtarma önlemlerini protesto etmek amacıyla ülke çapında gösteriler düzenledi.

İrlanda'daki 2 milyon işçinin üçte birini temsil eden İrlanda Sendikalar Kongresi adlı kuruluş tarafından "Yükü Alın" adıyla düzenlenen gösteri yürüyüşleri, başkent Dublin'in yanısıra eş zamanlı olarak Cork, Galway, Limerick, Sligo ve Waterford kentlerinde de yapıldı.

Yürüyüşlerde, hükümetin güç durumdaki İrlanda bankalarını kurtarmak amacıyla Avrupa Merkez Bankası'ndan aldığı kredilerin halk üzerinde yarattığı maddi baskı protesto edildi.

İrlanda hükümetiyle Avrupa Merkez Bankası arasında güç durumdaki İrlanda bankalarını kurtarmak amacıyla İrlanda'ya 10 yıl içinde 20 milyar avro kredi verilmesini öngören anlaşma önceki gün imzalanmıştı.
TRT

Etiketler: Cork, Dublin, Galway, gösteri, İrlanda, Limerick, protesto, sendika, Sligo, Waterford, Yükü alın
_________________
Bir varmış bir yokmuş...


En son Alemdar tarafından Cmt Nis 25, 2015 7:37 pm tarihinde değiştirildi, toplam 12 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Çrş Eyl 26, 2012 10:17 pm    Mesaj konusu: Ahmedinejad: ''Dünyaya yeni bir nizam gelecek" Alıntıyla Cevap Gönder

Tunus'ta devrim sürüyor: Halk yeni Batı uşaklarını taş yağmuruna tuttu
Murad Salih
17.12.2012



Halkın Batıcı diktatörü devirmesinden sonra Batı işbirlikçisi Müslüman Kardeşler'in sinsice iktidarı teslim ettiği yeni Batı uşaklarına karşı Tunus halkı öfkeli...

"Yasemin Devrimi"nin ikinci yıl dönümü dolayısıyla halka hitap eden Batı'nın yeni uşakları Cumhurbaşkanı Munsıf el-Merzuki ve Milli Meclis Başkanı Mustafa Bin Caferi Tunus halkı tarafından şiddetle protesto edildi.

Hatırlayalım: Tunus Devrimi, Muhammed Buaziz adlı üniversite mezunu bir gencin seyyar satıcılık yaptığı arabasına polislerin el koymasının ardından kendini yakmasıyla başlamıştı.

Devrimin üzerinden 2 Yıl geçti...

"Yasemin devrimi"in indirdiği Batıcı diktatörlerin yerine Müslüman Kardeşler Örgütü'nün dalaveresiyle yeni Batı uşakları alınca halkın öfkesi kabardı.

Devrimle özdeşleşen Sidi Buzid kentindeki valilik binası önünde kurulan platformdan halka seslenen Cumhurbaşkanı Munsıf el- Merzuki ve Meclis başkanı Mustafa Bin Caferi şiddetli protestolarla karşılaştı.

"Batı uşağı hükümet istifa" diye sloganlar atarak meydanı dolduran göstericiler, Merzuki ve Cafer'i taş yağmuruna tuttu.

Kalabalık içerisinden bir grup, Merzuki ve Cafer'in konuşmasının ardından platforma saldırdı.

Öfkeli kalabalık yatıştıramayan Batı uşağı Merzuki ve Cafer taş yağmuru altında polisler tarafından alandan güçlükle kaçırıldı.

Bu olay "Yasemin Devrimi"nin bitmediğini herkese gösterdi. Tıpkı Mısır Devrimi’nin bitmeyişi gibi...

Yasemin Devrimi'nin yeni Batı uşaklarıni iktidardan uzaklaştırıp yerli ve millî unsurların iktidarı ele geçirinceye kadar süreceğini de gösterdi...

Batı'yı ve Batı uşaklarını Tunus'ta yeni sürprizlerin ve yeni hayâl kırıklıklarının beklediği açık...

Mısır’da da öyle...

"Büyük Zuhur"...

“Kıtalar çapında”...

Gümbür gümbür geliyor...

Bütün Batı uşaklarının/ İşbirlikçilerinin...

Onlara uyan çanak yalayıcıların...

Muhbirlerin...

Ajanların...

Maskelerini yırta yırta geliyor...

Dinini, imanını ihaleye çıkararak en yüksek fiyatı veren satan işbirlikçilere rağmen...

İşbirlikçilere yaltanaklarak “iş bitirmeye” çalışan kifayetsiz muhterislerle; onlara uyan ayaktakımının bütün ayak oyunlarını çiğneye çiğneye geliyor...

Yakında herkes görecek, duyacak...

Merhum üstadın yarım asır öncesinden bestelediği müjdeler dolu “Şarkımız”(*)ın toprağa indiğini...

Dipnot:

* Şarkımız
Kırılır da birgün bütün dişliler,
Döner şanlı şanlı çarkımız bizim.
Gökten bir el yaşlı gözleri siler.
Şenlenir evimiz barkımız bizim.

Yokuşlar kaybolur çıkarız düze.
Kavuşuruz sonu gelmez gündüze.
Sapan taşlarının yanında füze,
Başka alemlerle farkımız bizim.

Kurtulur dil,tarih,ahlâk ve iman.
Görürler nasılmış neymiş kahraman.
Yer ve gök su vermem dediği zaman,
Her tarlayı sular arkımız bizim.

Gideriz nur yolu izde gideriz.
Taş bağırda, sular dizde, gideriz.
Birgün akşam olur, biz de gideriz.
Kalır dudaklarda şarkımız bizim.
Necip Fazıl Kısakürek
(1964)
Çile’den.


Ahmedinejad: ''Dünyaya yeni bir nizam gelecek ve bizi birbirimizden uzaklaştıran her şeyden kurtulacağız''
26.09.2012



İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, ABD'de ABD'ye meydan okudu. İmparatorlıkların son bulacağını söyleyen Ahmedinejad, ABD'nin kabadayılığının sonu geldiğini açıkladı.

Ahmedinejad, BM Genel Kurlu'nda yapacağı son konuşma öncesinde Associated Press (AP) ajansının sorularını cevapladı.

Yaptığı açıklamada, ''ABD'nin hakimiyetinde ve kabadayılığında'' geçen yılların ardından yeni bir dünya düzeninin oluşmasına ihtiyaç bulunduğuna inandığını belirten Ahmedinejad, ''İnşallah, dünyaya yeni bir nizam gelecek ve bizi birbirimizden uzaklaştıran her şeyden kurtulacağız'' dedi.

Ahmedinejad, sözlerine şöyle devam etti:

''İmparatorlukların yolun sonuna gelmiş olduğuna yürekten inanıyorum. Dünya artık kendisine komuta eden bir imparator görmeyecek. Şimdi artık tüm dünyadaki ilkokul çocukları bile ABD hükümetinin kabadayılık üzerine kurulmuş bir uluslararası siyaset yürüttüğünü anladı''.

haber1001

21 Aralık 2012 ve sonrasında olabilecekler hakkında
Selçuk Salih Caydi
25.9.12



Kimsenin anlamak istemediği birşeydir ama, doğanın izaha ihtiyacı yoktur. Neyin ne olduğunu açıklayıp kendi anlayabileceği formata dökmek, insanın bir ihtiyacıdır -doğanın değil. Ve bunun için insanın kullandığı (son yedi bin yıldır) asıl araç, söz ve dildir. Rasyonalizmin hakim olduğu, ölçülemeyen şeylere inanılmayan günümüzde, gerçeğinin dille ifadesi esastır. Sezgilere, hayallere, vizyonlara, sadece romanlarda ve filmlerde yer vardır, "gerçek" hayatta bunlar asla ciddiye alınmaz. Gerçeği açıklamanın günümüzdeki son ortak biçimi modern bilimdir (mesela matematik ve fiziği burada "bir numara" sayabiliriz). Doğayı ve görünenin ardındaki özü anlamak için, onun değişimine/devinimine uygun esnek 'Anlama yöntemleri' geliştirmek, bir konuyu gerekli kılıyor: Bugün "Mistik" diye özetlediğimiz spiritüel alanla tanıdık/bildik bilimi bir araya getirmek. İstesek de istemesek de şu anda kendiliğinden yaşanan bir şey. Bu yeniliğin kendi mecrasını bulup akabilmesini sağlamak için gerekli olan şey de yaratıcılık (Sanatı bu nedenle son derece önemsiyoruz). Ancak yaratıcılık sayesinde, değişimlere uygun yapılar/kurumlar oluşturulabilir, yeni bir dil geliştirilebilir. İnsanın böyle olağanüztü durumlarda belli klişelere ve detaylara takılıp kalmaması için, yaratıcılığın yaşadığı özgürlük ortamını sağlamak bir zorunluktur. Günümüzde, yaratıcı olmayan insanların kurduğu kurumlar ve içi boşalan kavramlar, taşlaşıp, geleceğin önünde engel teşkil eder hale geldi. 2012 sonunda zirvesini yaşayacağımız etki, taşlaşmış yapıların kırılıp, yerine yenilerinin kurulacağını gösteriyor.

21 Aralık 2012 bir masal değil. Bu tarihte Yeryüzü, hem Güneş'ten, hem de bilimin "Sirius" diye adlandırdığı Evren'in merkezinden (Kara Deliğin içinden) 26.000 yılda bir aldığı kadar büyük ve yoğun bir etkiye maruz kalacak. Ama bilim adamlarına tüm bildiklerini unutturacak önemde başka bir durum daha söz konusu: Evren'e "Cansız madde" yığını olarak bakan bilim, Sirius'dan Dünya'ya yönelen GRB ışınlarının neden doğrudan ve sadece Dünya'ya gönderilip başka bir gezegene gönderilmediğini açıklayamıyorlar. Evren bu noktada, adeta bilinçli bir şekilde davranıyor ve bu da bilimin ölü dünyasına ters! Ama Maya'lar bunun nedenini biliyor! Ve onlar, "İnsanın yeniden akord edilmesi" diye bir deyim kullanıyorlar bunun için. Gene Maya'ların ifadesiyle, Evrenin Merkezindeki, Maya'ların "Evrenin Güneşi" dedikleri Hunab-Ku'nun bir "İradesi" var. Biz buna "Tanrı'nın İradesi" de diyebiliriz.

Bilimin tesbitlerine göre GRB ışınları, insan DNA'sını yeniden programlama özelliğine sahip. Yani irade işliyor. Ama bir dönüşümü başlatacak yoğunluğa, 21 Aralık 2012'de ulaşacak. Kısacası insanlık çok somut bir durumla karşı karşıya. Burada hatırlayacağımız bazı bilim adamlarının, dönüşümün sadece mental/ruhsal anlamda olmayacağını, bazı biyolojik değişimlerin de bu tarihte başlayabileceğini söylediklerine ve tezlerine değineceğiz. Asıl değişen, mantalite elbette. Ekonomik sistemin çöküşü de, bir anlayışın ve (kapitalist) yaşam biçiminin sonu anlamını taşıyor. Ve Maya'ların deyimiyle, "Değişime direnen ölecektir". Bunu bilim adamları, -mesela NASA- başka bir şekilde söylüyorlar ve bütün bunlar günümüzün "Bilimsel" rasyonel mantığına uymadığı için dünya medyasının da pek ilgisini çekmiyor!

Sahici gerçeğin bizim gerçek saydığımız şeyle belki de hiç alakası yoktur! Yani dünyaya -pek yakında- öyle farklı bakabiliriz ki, daha öncesini "kısıtlı", "basit", "yanlış", hatta "komik" bile bulabiliriz -hatta kafamıza uymadığı için unutabiliriz. Bilim adamlarının saptayıp açıklamakta çekingen davrandıkları üzere, şimdi birçok şeyi yeniden/bambaşka anlayacağımız bir döneme doğru yaklaşıyoruz.

2012 yılının o çok merak edilen, hatta korkulan günü yaklaştıkça, bilimle kehanetlerin kesiştiği bir yerdeyiz artık. Söylenceler ve kehanetler, dünyada çok önemli değişiklikler olacağını söylüyorlardı, "masal" diye geçiştiriliyordu. Kehanetlerin derin bir anlamının olduğu fikrine bilim de sessiz-sedasız katılıyor artık ve bize bilmediğimiz yeni veriler sunuyor -çünkü onlar da hep gözlerinin önünde olduğu halde göremedikleri bazı şeylerin farkına varıyorlar...

(İslamcılar dahil) Herkesin esasen bilime inandığı, kehanetlere ve Tanrı'ya inanmadığı günümüzde, konuya bilimsel açıdan yaklaşmak, "inandırıcılık" açısından çok daha doğru olacaktır.

21 Aralık'dan itibaren olması beklenen değişikliklerin temelinde, dünyadaki (maddesel) hayat üzerinde en çok söz sahibi olan Güneş'deki değişikliklerin bulunduğunu söyleyebiliriz. Bu etkiler birden ortaya çıkmayacak. NASA verilerine göre Güneş'in beklenen etkisi, son yıllarda arttı, bu etkiler gözleniyor. Ama 21 Aralık 2012'de maksimum seviyeye ulaşacak. Ayrıca bu tarihte ultra boyutlarda bir güneş fırtınası bekleniyor.
Güneş fırtınaları sonucu Güneş'in atmosferinde, (bilimin "Plasma" dediği) gazlar oluşuyor ve saatte milyonlarca kilometre hızla Dünya'ya ulaşan gazlar, atmosferdeki manyetik alanları değiştiriyorlar. Son yıllarda, gene aynı dönemde, Galaksinin merkezinde gözlenen ve bir anlam verilemeyen hareketlenmeler de var ve bunların da maksimum düzeye ulaşması bekleniyor. Maya Uygarlığı'nın Güneşteki ve evrendeki değişikliklere göre bir dinsel törenler takvimi kurdukları daha yeni anlaşıldı. José Argüelles tarafından açıklanan Tzolkin takvimi, Maya'ların dinsel tören takvimidir ve Güneşteki değişikliklerin tesadüflerle belirlendiğini sanan bilim adamlarına somut bir veri sunar, bunların bir takvimi olduğunu gösterir. Bu gerçeğin, daha birkaç yıl önce farkına varıldı (Bkz. José Argüelles, "Der Maya-Faktor"1986).

Güneşin yeryüzündeki hayatı etkilemesi, sadece güneş ışınlarıyla değil, dünyadaki manyetik alanlarla da doğrudan ilintili. Düşüncenin, insanın ruh halinin, spiritüel/mental hayatın ve sanatsal yatatıcılığın, dünyadaki manyetik alanlarla ilgili olduğunu bilmek, Güneşin etkisi konusunda yapılan araştırmaları da mercek altına almamızı gerektiriyor.

Konu, popüler medyada ille de gösterilmek istendiği gibi bir "felaket" değil, çok köklü doğal bir değişim/devrim ve yepyeni bir Başlangıç. Bu değişime uygun davranmak ise hayati önemde. Değişimin, bazıları için bir felaket olmaması, buna bağlı. Bilim adamlarının sözleriyle durum aynen şöyle: "İnsanlığa, dışarıdan bir müdahale söz konusu". Maya'ların deyimiyle de şöyle: "İnsanlık yeniden akord ediliyor, yeniden yaratılıyor".
Böyle dönemler, yani bu etkilerin Güneş'ten ve Evrenin Merkezi'nden daha önce daha zayıf bir şekilde alındığı dönemlerde neler yaşandı? 21 Aralık ve sonrasında neler yaşanabilir? İşte bu konu, hem insandaki/toplumdaki değişimin yönünü ve türünü anlamamıza yardımcı olabilir, hem de bu değişime uyum sağlamanın önemini anlamamıza. (Sonuçta amacımız, olma ihtimali yüksek hayati bir olaya hazırlanmak)

Maya takvimi, 21 Aralık 2012'de sona ermiyor, ama bundan sonra devam etmesinin bir anlamı yok, o nedenle sonlandırılmış. Tıpkı Türkiye'nin Cumhuriyet'in kuruluşı-undan sonra takvim birliği sağlamak amacıyla daha önce kullandığı diğer takvimleri bırakıp sadece Gregoryen takvimi kullanması, diğerlerinin önemini yitirmesi gibi bir durum. Bu değişiklik, aynı zamanda, yeni bir devletin kurulması, yeni değerlerin kabul edilmesi gibi birçok köklü değişikliği de içeriyordu. Şimdi bunun çok daha büyük boyutlu global bir örneği söz konusu. Ve en önemlisi, bu "ruhsal dönüşüm", biyolog Dieter Broers'in deyimiyle, "de facto (dünyanın) dışarıdan yönlendiriliyor." (Bkz. Dieter Broers, "(R)evolution 2012" 2011) Ünlü biyolog, "böyle bir destek olmaksızın, insanlığın kendi kendini değiştirmekte yetersiz kaldığının anlaşıldığını" da söylüyor (age.).

Bilimin adını koymakla birlikte anlayamadığı ve tam anlamıyla tarif edildiği konu ise, rasyonel bilim tarafından temsil edilen gerçeğin dışında yeni bir 'Gerçeklik kalitesi'nin önem kazanacağı. Bunun bilimsel bir karşılığı olmadığından, çaresiz görünüyorlar ama biz buna kısaca "Sezgi/Intuition" diyoruz ve ben kısaca: "İç sesini dinlemek" diye özetliyorum.

Göçebe kökenli Maya Halkı, son buz devrinde Bering Boğazını aşıp Asya'dan Amerika'ya göçtükten sonra, beşbin yıl boyunca göçebeliği sürdürmüş. MÖ. 2000'li yıllarda yerleşik kültüre geçmişler ve mısır ekmeyi keşfetmişler. Bence Maya'ların en önemli bilgisi/sırrı, Güneş Sisteminin de, Evrenin Merkezindeki bir "Güneş"in etrafında döndüğünü bilmeleri. Yeni bilimsel verilere göre Güneş sistemi böyle bir merkezin etrafında dönüyor olabilir. Astrofizikçilerin, "Evrenin Kalbi" diye adlandırdıkları merkezin etrafında, Güneş Sisteminin her turunu, 232 milyon dünya yılında tamamladığı tahmin ediliyor.

21 Aralık günü yaşanacak maksimum etkilerden ilki, Güneş'deki hareketlerin bir sonucu olacak. Kanadalı yazarlar Maurice Cotterell ve Adrian Gilbert, Güneş lekeleri ve insan davranışları/ruhhali arasında ilinti olduğunu gösteren kitaplarında, Maya takvimini esas alarak, çok daha fazlasını gösterirler: İmparatorlukların doğuşu ve çöküşü de, Güneşteki bu döngüler ve Maya takvimi üzerinden takip edilebilir! (Bkz. Maurice Cotterell/Adrian Gilbert, "The Mayan Propecies" 1995)

Son dönemde Galaksinin merkezindeki hareketlenme, Dünyaya gönderilen bu GRB (Gamma Ray Bursts) ışınlarıyla ilgili. Çok önemli olduğu için tekrarlayalım:

Işınlar, Galaksinin merkezi olduğu tahmin edilen Kara deliğin içinden geliyor ve bir projektör ışığı gibi doğrudan Dünya'yı hedef alıyor. Maya'lar söylencelerinde, Evrenin Merkezi Hunab-Ku, Dünya'ya müdahale edip "İnsanlığı yeniden akord akord ediyor". Burada, müzik aletlerinin birbiriyle uyum içinde çalabilmeleri için akord edilmelerine benzer bir durum söz konusu, anlaşıldığı kadarıyla insanın akordu bozulmuş vaziyette, veya yepyeni bir akord yapılıp bambaşka bir müzik çalınacak! Bu ışınların bilinen en önemli özelliği, doğrudan insan DNA'sına etkimesi. Uzun DNA'nın en önemli bileşenleri karbon molekülleri. Bir tür kristal olan karbon molekülleri, bu ışınları alınca, rezonansa kapılan diyapazonlar gibi davranıyorlar. DNA, ayrıca elektromanyetik etkilere karşı bir radyo anteninden farksız. Kısacası hem Güneş'den gelen etkilere, hem de GRB ışınlarına karşı duyarlı. Fakat bu ışınların dozunun muazzam bir şekilde artmasıyla, DNA'ların değişme ihtimali yüksek. Nasıl değişeceği konusunda bilimin bir fikri yok, çünkü sadece Dünya'ya yönelen bu "cansız" ışınların, herhangi bir sonuç verebileceğini, bunun da "tesadüflere" (?!) bağlı olduğunu düşünüyorlar. Maya'ları dinleseler, kendilerini de aşmış olacaklar aslında. Maya'lar şöyle der: "Bir amacı ve hedefi var." Değişim/Dönüşümün hangi istikamette olacağı -bilimin deyimiyle- "tesadüflere bırakılmış" değil, yani "tesadüfleri" DE yöneten ve insanlığa dışarıdan müdahale eden bir irade söz konusu...

(Yazı devam ediyor)
Kaynak: http://konstantiniye.blogspot.com/

İspanyollar Yine Meclise Yürüdü: ''Buna demokrasi diyorlar ama değil''
29 Eylül 2012



Yüzbinlerce İspanyol, ekonomik tedbirleri yine protesto etti.

İspanya'da ekonomik krize karşı hükümetin aldığı tedbirleri protesto eden yüzbinlercebinlerceİspanyol, bu hafta içinde üçüncü kez başkent Madrid'deki Meclis binasına yürüdü.

''Meclis'i Kuşat'' adı altında organize edilen ve internetteki sosyal paylaşım sitelerinden yapılan çağrılarla örgütleşilen gösteriye katılanlar, hükümete, ''İstifa'', ''Buna demokrasi diyorlar ama değil'', ''Bu krizin faturasını biz ödemeyeceğiz'' diye sloganlar atarak seslendiler.

Ülkedeki ''kemer sıkma'' politikalarını ''kabul edilemez'' olarak değerlendiren ve faturayı siyasilerin ödemesi çağrısında bulunan göstericilerden biri ''Ben iyi bir vatandaşım, vergilerimi ödüyorum ve tepkimi gösterilere katılarak gösteriyorum. Bunu yapıyorum çünkü ülkemin batması bana endişe veriyor. Rajoy'un (Başbakan) kararları onurumu kırıyor'' diye konuştu.

25 Eylül'de gerçekleşen ve 35 kişinin gözaltına alınıp 64 kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan gösteri sonrasında yaşanan siyasi ve hukuki tartışmalar da gösteriye katılanlar tarafından protesto edildi.

Söz konusu gösteride gözaltına alınanlardan 33 kişi serbest bırakılırken, bazıları hakkında devletin kurumlarına karşı suç işlendiği gerekçesiyle dava açılabileceği belirtilmişti. Ulusal Mahkeme, bununla ilgili kararını 1 Ekim Pazartesi günü verecek.

Öte yandan, bugünkü gösterinin izinsiz olması dolayısıyla Madrid özerk yönetimi yetkilileri ''yasa dışı bir gösteri'' açıklamasında bulunsa da polisin müdahalesi olmadı. Polis, daha önceden olduğu gibi Meclis binasına giriş yolunu demir barikatlarla kapattı.

haber1001/TRT

Bu elektrik fırtınası!
25 Ekim 2012
Milliyet.com.tr



Kadıoğlu, Marmara başta olmak üzere Türkiye’yi etkisi altına şiddetli yağmur ve şimşeklerin sebebinin ‘elektirik fırtınası’ olduğunu söyledi. Kadıoğlu, pazartesi gününden sonra daha şiddetli elektrik fırtınası beklendiği uyarısında bulundu

Şiddetli yağışların artması ve sel felaketine dönüşmesiyle Marmara bölgesi başta olmak üzere Türkiye’nin birçok kesimi sular altında kaldı. Kışa kuvvetli sağanak yağış ile başlayan bölgelerden biri olan İstanbul’da 2 gündür çok sayıda şimşek çaktı. Milliyet gazetesine konuşan İstanbul Teknik Üniversitesi Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, şiddetli çakan şimşeklerin sebebinin havadaki “elektirik fırtınası” olduğunu belirtti. Elektrik fırtınasının sebebinin yukarı seviye ile yer seviyesi arasında büyük hava sıcaklıkları olduğunu söyleyen Kadıoğlu, “İstanbul üzerinde küçük bir oluk var. Bu oluk kuzeyden gelen soğuk havayı yukarı seviyeden üzerimize getiriyor. Oluktan dolayı yerdeki sıcak nemli hava hızla yükseliyor. Bu kararsızlık dediğimiz durum gök gürültülü sağanak yağışa neden oluyor” dedi.

‘Yerin dibinden de çıkabilir’

Bahar mevsiminde elektrik fırtınalarının yoğun olduğunu belirten Kadıoğlu, bu fırtınaların gökyüzü yerine yerin dibinden kıvılcımlar şeklinde de çıkabileceğini belirtti. Elektrik küme şeklindeki bulutlardan çıktığı için bir semt yağış altında iken bir başka semtte yağmur görülmediğini söyleyen Kadıoğlu, “Etkili sağanak ile bu elektrik akımını hafif atlattık. Fırtına, hortum, dolu her şey olabilirdi. Sadece sağanak yağış oldu. Bunlar da yağdığı yerdeki duruma göre sel felaketine çevirdi. Pazartesi gününden sonra daha şiddetli bir elektrik fırtınası bekleniyor” diye konuştu.

‘Türkiye uçları yaşıyor’

Önceki yıllara göre yağmurlu gün sayısının arttığını belirten Prof. Dr. Kadıoğlu, bu iklim değişikliğine bağladı. Kadıoğlu, “Ülkemiz insan kaynaklı iklim değişikliği yaşıyor. Bizim karşılaştığımız iklim şartları kuraklık ve aşırı yağışlar. Başka ülkelerde de başka şekilde iklim değişikliği kendini gösteriyor. Şu an ülkemizde uçların yaşandığı bir iklim hakim.”

Neden gök gürlemedi?

Kadıoğlu, göğün neden gürlemediğini şu sözlerle açıkladı: “Gök gürledi ama biz duymadık. Gök gürlemesi dalga dalga yayılır ve belli bir açısı vardır. Aynı bantta ya da boylamda olmadığımız zaman gök gürültüsünü duymayabiliriz.”


‘GS maçında sahaya yıldırım düşebilirdi’

Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, önceki akşamki Galatasaray-Cluj maçı sırasında çakan şimşeklerle ilgili olarak şöyle konuştu: “Yıldırım her türlü sivri noktaya inebiliyor. Futbolcular ayakta durduğu için sivri nokta oluşturuyor. ‘Yıldırım, gök gürültüsü olduğu zaman dışarıda olmayın” denir. Mesela o maçın oynanması çocuklara kötü bir örnekti. Çünkü biz bu havalarda ‘Dışarı çıkmayın, top oynamayın, gezmeyin, balık tutmayın’ diyoruz, futbolcular açık alanda maç yapıyor. Ayakta durmak değil mesele dışarıda olmak. Bu maçın oynanması sırf futbolcular için değil izleyiciler, çalışanlar dışarıda olan herkes için çok tehlikelidir.”
Kaynak: Milliyet

Karayiplerde etkili olan ve ABD'ye ulaşan Sandy kasırgasının geride 41 ölü bıraktı.
27 Ekim 2012



Karayiplerde büyük can kaybına yol açan Sandy kasırgasının şiddeti ABD'nin kuzeydoğu sahillerine doğru ilerlerken biraz azalmış durumda.

Kasırga Karayiplerde 41 kişinin canını aldı. Bunlardan 24'ü Filipinler'de, 11'i ise Küba'da gerçekleşti. Ölümlerin çoğunun ağaç düşmesi ya da bine çökmesi sonucu oluştuğu belirtiliyor.

Reuters'e konuşan Kübalı Rosa Maria, kasırganın çıkarttığı seslerin "aslan kükremelerine" benzediğini söyledi. Sandy'nin Küba'yı saatte 177 km'lik bir hızla vurduğu tespit edildi.

Birçok elementi içinde bulunduran bir "süper-fırtına" olarak tanımlanan Sandy nedeniyle ABD'nin kuzeydoğu şehirlerinde acil durum ilan edildi.

(soL - Dış Haberler)

Maya takvimine göre "Evrenin Merkezi Tanrı"nın yaratıcı gücü ve Onun bilimsel keşfi
Selçuk Salih Caydi
22.11.12



Eski Çin kaynaklarına göre Xiongnu (Hunlar) ve diğer göçebe kavimlerin inancının temeli, "Var Olan Herşey ile uyum içinde olmak" diye özetleniyor. Sürekli hareket ve değişim/dönüşüm içindeki hayatın/evrenin hareketini anlamaya yarayan 'Dönüşümler Kitabı' Yi Ching'in 64 Hexagram'ı da, bu sonsuz hareketin bilgisi/bilimi olarak okunabilir. Yi Ching'deki düalizmin Yin ve Yang (Dişi ve Eril) güç arasındaki karşılıklı etkileşim şeklinde yorumlandığını biliyoruz. Birbirini tamamlayan, bir spiral gibi dönen Yin-Yang işareti, göçebelerin bu kadim öğretisinin özüdür. Ama gene Çin kaynaklarına göre tüm göçebe kavimler, "Göğün Tek Tanrısı"na inanırlar ve ona "Köke Möngke Tengri" derlerdi (Sonsuz Gök Tanrı). Buradaki "Sonsuz" (Möngke) kavramı, hem mavi gözyüzünün heryerde aynı olmasına atıftır, hem de "Varolan Herşeyi Kapsayan" anlamındadır. Kadim göçebe geleneğin Tanrı tasavvuru, hem herşeyle ilişkilidir ve herşeyi içerir, hem de tektir ve Gökyüzündedir. Hem heryerde, hem gökyüzünde. Bu tasavvurun çok benzerini, Maya'larda da görüyoruz.

"Evren'in Yaratıcı Tek Merkezi"
Maya'lar Tanrı için, "Var olan herşeyin Ortası/Merkezi" anlamına gelen "Hunab Ku" sözcüğünü kullanıyorlar ve Tanrı'yı soyut değil somut bir varlık olarak tarif ediyorlar (Aztek'ler de Ometecuhtli diyorlar). Maya kosmolojisinde Hunab Ku aynı zamanda "Yaratıcı Tek Tanrı"dır. Bu tarifte hem "Orta" hem de "Merkez" anlamı bulunduğundan, ikisini birlikte kullandık. Maya'ların anlamlandırdığı haliyle Orta/Merkez, hem Galaksinin merkezidir ve bu anlamda somuttur, hem de her insanın 'Ortası' ile bağlantılıdır. Bu 'Orta', astral bir ruh bedeni olarak tasavvur edilir (İnsanın Tanrı ile bağlantılı olduğu bu 'Orta' hakkında en detaylı tarifler, eski Hint kaynakları Brahmanas ve Upanişadlar'da bulunur).
Galaksimiz 300 milyar kadar yıldızdan oluşuyor (o yıldızlardan biri de Güneş'tir). Oldukça yeni veriler/teoriler, bu üçyüz milyar yıldızın ve güneş sistemlerinin, bir merkezin etrafında döndüğünü gösteriyor. Maya'lar, bu Merkez'e Hunab Ku diyorlardı ve gizli Maya takvimi Tzolkin, o Merkez'in yerini de hesaplamıştı. Tzolkin'e göre Güneş Sistemimiz, Hunab Ku etrafındaki bir tavafını 25.625 yılda tamamlıyor. (Tzolkin bu süreyi, 5.125 yıllık beş döneme ayırır).
Bütün güneşlerin, varolan bütün herşeyin, birer gezegenler yumağı halinde bir tek Ortanın/Merkezin etrafında döndüğü düşüncesi ve bunun kanıtları oldukça yeni. Galaksi'nin merkezi, Akrep yıldız kümesiyle Yay yıldız kümesi arasındadır. Astronominin son bulguları, bu Merkez'in bir kara delik olduğu yönünde. Konu henüz "bilimsel" bir kesinliğe sahip değil.
Maya'ların Hunab Ku diye adlandırdığı Evrenin Merkezi, yaratıcı özelliğe sahip ve Maya'lar Hunab Ku'nun bu özelliğini, bir ışına bağlıyorlar. Diğer yandan, eski mitolojilerde adından söz edilen "Yıldırım kılıcı" (veya mızrağı), bu ışınların işlemesi konusunda daha doğru bir tasvir çiziyor olabilir.
2007-2008 döneminde Pluto (aslında bir mini gezegendir), Dünya'dan bakıldığında tam da Evrenin tahmini Merkezi'nin bulunduğu bölgenin üzerinden geçerken bir tür büyüteç/mercek işlevi görerek, daha uzaklara bakmaya ve ölçmeye olanak sağladı. 1967'de, adına kısaca GRB (Gamma Ray Bursts) denen ışınlar keşfedilmişti ve bu ışınlar muazzam enerji içeriyordu, bir şimşek/yıldırım gibi peydahlanıyor ve sadece birkaç saniyeliğine ölçülebiliyorlardı. 2008 yılında, "Gamma Şimşeği" de denen ve her türlü tasavvurun üzerinde yoğun enerji taşıyan bu ışınların, Evrenin Merkezi'nden Dünya'ya ve Güneş Sistemimize fırlatıldığı anlaşıldı. Dikkat çeken yan, bu ışınların, özellikle üzerimize gelmesi, başka yere gönderilmemesiydi. Yoğunlaşan GRB Işınlarının Güneş sisteminde değişiklikler yaptığı ise zaten biliniyordu, ama ışınların nereden geldiği bilinmiyordu -artık biliniyor. Işınlar, Maya'ların Hunab Ku dediği Evrenin Merkezinden geliyor.
1967'de Amerikan uydularının farkettiği bu Gamma şimşeklerinin nereden geldiği, NASA tarafından 2008'de keşfedilmekle birlikte, en iyi ölçümler 2010 yılının Kasım ayında yapıldı. Bu kez yarım saat süren ölçümler sırasında Evrenin Merkezi'inden çıkan GRB ışınları üstüste iki balon şeklinde görüldü. Bu balonların her birinin çapı, 25 bin güneş yılı kadardı. İlginç olan da şuydu: Bu şimşek balonlarının çeperinin dünyaya uzaklığı da 25 bin güneş yılıydı. Yani üstüste duran bu iki devasa alan, dünya ile bir kare oluşturdu. Bu yarım saatlik gözlem sırasında -sadece on saniyede- ortaya çıkan enerji, Güneş'in bir milyar yılda yaydığı enerjiye eşitti!

"Yaratıcı Şimşek" ve işleyişi...
2010 yılındaki bu fenomen, şimdiye dek bilinen/ölçülen en büyük GRB şimşeğidir. Bilimsel araştırmaların yaptığı tahminler ve daha sonraki ölçümlere göre 1940'lardan beri artan şekilde, dünyaya doğru yönelmiş bir GRB etkisi yaşanıyor. Şimdi bilimin -bu ışınlar sonucu- son zamanda hangi değişiklikleri gözlemlediğine örnekler verelim:
1. Sıcak bir gezegen olarak bilinmesine rağmen Merkür'ün kutuplarında son zamanda buza rastlandı.
2. Venüs, son otuz yıldır, daha öncesinden altıyüz kat daha fazla plazma üretiyor ve kutuplarının parlaklığı 25 kat arttı.
3. Mars ısınıyor ve atmosferindeki basınç yüzde ikiyüz arttı.
4. Güneş, 1940'dan beri, son bin küsür yılda olduğundan çok daha aktif.
5. Jüpiter üzerindeki bulutların parlaklığı iki kat artmış durumda.
6. Dünya'da da iklimsel değişiklikler gözlemliyoruz ve bu değişikliklerin insan etkisiyle da desteklendiğini ölçmekle birlikte, asıl iklimsel etkinin Güneş lekeleri üzerinden Dünya'ya yansıdığı anlaşıldı. Daha ilginç olan, Tzolkin'in de çok kesin bir şekilde gösterdiği "Güneş lekeleri takvimi"ne uymayan, daha önceki peryotlarla uyumsuz bir değişiklikler zinciri söz konusu.
GRB Işınlarının yüksek enerşisi, şimdiye dek bilinmeyen bir şekilde, adeta bilinçli bir şekilde işliyor, zira etkisi her alanda farklı farklı. Fakat bu ışınların özelliği, belli prosesleri hızlandırarak dönüştürmesi. Yukarıdaki örneklerden, ne kadar güçlü oldukları bir nebze olsun anlaşılabilir belki ama bizim asıl ilgilendiğimiz, Dünya ve İnsan üzerindeki etkileri elbette. Bu noktada yeniden, Maya kozmolojisine ve kadim Güçebe geleneğinin kaynaklarına dönüyoruz. (Çünkü insanlık varoldu olalı, son beşbin yıla kadar göçebeydi ve göçebe geleneği, İnsanlık tarihinin en derinlerine uzanabildiği için burada ondan da sözediyoruz)
Maya'lar, Tzolkin takvimini, çok özel belli dönemleri hesaplamak için kullanıyorlardı -Tzolkin adı üzerinde bir tören takvimidir. Tarihin belli zamanlarında, Dünya ve Güneş sistemi ile Hunab Ku arasında -Göçebelerin "Tanrı'yla Uyum" diye gördükleri bir evrensel denklem oluşuyor. Maya'ların "Tanrı gibi olmak" dedikleri bu duruma göre, Evrenin Merkezi ile Dünya/İnsanlık arasında bir kanal açılıyor. Buna kısaca, "Elçiler üzerinden değil, doğrudan konuşmak" gibi bir durum da diyebiliriz. Maya'ların deyimiyle bir senkronizasyon oluşuyor, yani insanlık ve Evrenin Merkezi, aynı frekansta oluyor. İnsanlık, yeni bir "ayar" alıyor. 25.625 yılda bir olduğu anlaşılan bu özel halin insanlığa etkisi, birdenbire/aniden olacak tek bir olaydan ziyade, son yıllarda yoğunlaşan bazı etkilerin tavan yapması şeklinde olacak görünüyor.
Önceki yazılarımızda GRB ışınlarının DNA'yı değiştirebildiğini söylemiştik. Bu etki tabii tek etki değil. Güneşteki hareketlerin artmasına neden olan sözkonusu ışınların, bu etkilerini Dünya'yı varoluşsal anlamda tehdit etmediğini görüyoruz -şimdilik böyle. Ve bu ışınların belli bir bilinç taşıdığını da kısaca ifade ettik. Bu "Bilinç", Maya'ların "Orta" kavramıyla ilintili görünüyor -yani doğrudan insanlarla Merkez arasındaki bağla ilgili.
Göçebelerin Tanrı için hemen her seferinde kullandıkları "Sonsuz" (Möngke) sözcüğünün mistik anlamını en iyi anlatan eski Hint kaynaklarında "Prana" kavramı, bizim bu yazıda boyut değiştirmemizi de zorunlu kılıyor, çünkü şimdiye kadar Astrofiziksel açıdan bir kozmostan baksettik ve bu evren oldukça maddi bir evrendi. Antimadde ve daha başka bulgular ve teoriler, maddesel olmayan evrenin -en az- maddesel evren kadar büyük olduğunu gösteriyor. Kısacası, bilimin ölçüp biçerek anlattığı maddiyat dünyasından maneviyat düntasına bu noktada kısa bir bakış sunuyoruz:
"Prana" Sanskritçe birçok anlam taşımasına rağmen esasen "Nefes" ve "Ruh" demektir. Göçebelerin, ölenin ruhunun burnundan çıkıp kuş olarak uçtuğunu söylemeleri de (böyle betimlenir) bu yüzden olsa gerektir. Prana, insanın ölümsüz olan kısmıyla ilgilidir, doğrudan Tanrı'nın emanasyonu -yani bir uzantısıdır ve bu anlamda kişisel değildir. Burada, "Sonsuz" kavramını anlatan şudur: Tüm ruhlar, ortak bir ruh denizinin damlalarıdır ve bir bütün olarak Tanrı'nın uzantılarıdır -öyle anlatılır. Ama aynı zamanda "Prana" kavramıyla akraba "Atman" diye bir kavram da kullanılıyor. Atman, "homojen?" sayılabilecek ruh denizindeki her bir kişinin ruhunun özel/birey olduğu ruhudur. Yani ölen/yaşayan kişinin kendisi kalmasına olanak da tanır. Hint yazıtları (Göçebeler ve Maya), "bilinçli" olan ışınları açıklamak için böyle bir kadim enformasyon sunarlar.
Brahmanas ve Upanişadlar'a göre insan da (Evren gibi) maddi ve manevi olan iki alandan oluşurlar. Maddi olan alan: "Saç, ten, et, kemik, ilik"tir (Upanişadlar'dan alıntı!), Manevi olan alan da: "Düşünceler (Manas), Sözler, Nefes/Ruh (Prana), Görülenler, Duyulanlar"dır.
Bu şekilde bakınca Evrenin Merkezi'nin Dünya'ya ve İnsana etkisinin, sadece onun maddi yanıyla değil, daha çok manevi/ruhsal/spiritüel yanıyla ilgili olabileceğini söyleyebiliriz.
İnsanlığın son on yılda, tarihte hiç olmadığı ölçü ve yoğunlukta -internet üzerinden- birbirine yekınlaştığını ve insanlık olarak anlık ortak tepki verebilecek noktaya gelmesinin bir "tesadüf" olmadığı, bir sürecin sonucu olduğu söylenebilir herhalde. Bu noktada, Maya'ların ve bilimsel teorilerin birbirine yaklaştığı "Evrenin Merkezi'nin Yaratıcı Gücü" konusunda bazı örnekler vermekte fayda var. Zira bu sayede, insanlığın son on yıldaki değişiminin ve bundan sonraki olası değişiminin nasıl "insanı gözeten bir incelik ve titizlikle" yürüdüğünü anlamak da mümkün olabilir.
Evrende düşünülebilecek her türlü hareketin -ki "hayat" harekettir aynı zanabda- ilk sebebi, Evrenin Merkezi'ndeki bu yaratıcı güçtür. Bilim, kendi kafasına göre "dev bir Karadelik" olabilir diye teoriler üretiyor. Mesela bir teori, etrafında üçyüz milyar yıldızın döndüğü merkezin, bir tür "hızlandırıcı" gibi, gazları bile ışık hızında hareketlendirebilen yapıya sahip, kurallarını kendi koyan bir Kara delik gibi düşünüyor. Bazıları bir yıldız olabileceğini söylüyor. Ama şu gerçeği de kabul ediyorlar: Şu anda dünyamızı aydınlatan Güneş de dahil olmak üzere, üçyüz milyar yıldıza ışığını veren, bizzat Evrenin Merkezi, Hunab Ku, yani Göçebelerin deyimiyle: Tanrı. Evrendeki tüm maddenin (ve gayrı-maddenin), o merkezden türediğini ve bir spiral gibi o merkezin etrafında döndüğünü düşünebilirsiniz. Maya'ların (ve Göçebelerin) tasavvuruna göre Hunab Ku, tüm yaradılışın birbiriyle bağlantısı aynı zamanda. Maya'ların tasavvuruna göre Hunab Ku, bütün canlıların sonsuz ortak ruhu da sayılabilir.
İçinde yaşadığımız dönem, tüm insanlık tarihinin ve bu tarih boyunca insanlığın biriktirdiği bilgi ve tecrübenin, hem bilgi/enformasyon üzerinden, hem de sezgi ve hatırlama üzerinden yoğunlaşarak yeni bir seviyeye yükselme devri olabilir. Yirmibeş küsür bin yıl sonra Güneş Sistemi'nin tüm gezegenleriyle ve Dünya ile birlikte Evrende yeni bir pozisyona geldiği aşamada, tüm bu devasa kütlenin görünmeyen manevi/ruhsal/spiritüel boyutunun da yeni bir pozisyon almakta olduğunu tasavvur edebiliriz. Hayat güzel bir macera ve biz şimdi, belki de hayatın en güzel macerasını yaşamaktayız. Bu hükmü, gelecek nesiller verecek kuşkusuz. Biz bu dönemin bizzat içinde yaşıyor olmanın heyecanına ve ayrıcalığına sahibiz!..

Kaynak: http://konstantiniye.blogspot.com/2012/11/gizli-maya-takvimi-tzolkine-gore-tanrnn_22.html#more

Dünyanın dört bir yanından tayfun, hortum, tipi haberleri gelmeye devam ediyor
06 Aralık 2012



Filipinler’de Tayfun

Filipinler'i vuran Bofa tayfununda ölenlerin sayısı her geçen saat artıyor.
Ülkenin güneyindeki Compostela vadisindeki New Bataan köyü tayfundan en çok etkilenen bölge…
4 gündür etkili olan şiddetli tayfun nedeniyle 200 binden fazla kişi evsiz kaldı. Kayıp sayısı ise 400'ü aştı.
Uluslararası Kızılhaç Federasyonu, tayfundan etkilenen insanların zararlarının giderilmesi için 5 milyon dolara ihtiyaç duyulduğunu açıkladı.
Tayfunda hindistan cevizi ve muz ağaçlarının da zarar gördüğü bildiriliyor.

Yeni Zelenda’da Hortum

Yeni Zelanda'yı vuran hortumda 3 kişi öldü, 7 kişi yaralandı. Auckland bölgesinde yaklaşık 250 kişi tahliye edildi.
Hortum ağaçları devirdi, çatıları uçurdu. 150 ev kullanılamaz hale geldi.

Japonya’da Şiddetli Rüzgar

Japonya'nın orta ve kuzey kesiminde rüzgarın hızı saatte 130 kilometreye ulaştı.
Şiddetli rüzgar, hava, kara ve deniz ulaşımında önemli aksamalara, bazı bölgelerde de elektrik kesintilerine yol açtı. Rüzgara sokakta yakalananlar ise yürümekte ve şemsiye açmakta zorlandı.

Çin Buz Kesti

Çin'in kuzey batısı son yılların en soğuk kışını yaşıyor. Kar fırtınası ve sis nedeniyle görüş mesafesinin düşmesi trafiği olumsuz etkiliyor.
Şincan Uygur bölgesiyle Kazak Özerk Bölgesinde 300'den fazla ev hasar gördü.

İsveç’te 40 cm Kar

İsveç'te ani bastıran kar fırtınası başkent Stockholm'de hava ulaşımını durdurdu.
Yer yer 40 santimetreye ulaşan kar kalınlığı kara yolu ulaşımında da aksamalara yol açıyor.
TRT

Filipinlerde etkili olan tayfunda ölenlerin sayısı 1000'i geçti

Filipinler'in güneyini iki hafta önce vuran Bopha tayfununda ölenlerin sayısının 1000'i geçtiği bildirildi.
Sivil Savunma Dairesi Başkanı Benito Ramos, şimdiye kadar 1020 kişinin cesedinin bulunduğunu söyledi.
Ramos, hala kayıp olan 844 kişinin bulunması için çalışmaların devam ettiğini belirtti.
Tayfundan en çok etkilenen Davao Oriental ve Compostela eyaletlerinde kurbanların cesetlerinin bulunabilmesi için yetkililerin Noel izinlerinin iptal edildiği kaydedildi.
Filipinler'de Aralık 2011'de etkili olan Washi tayfununda çoğu Mindanao'da olmak üzere 1200 kişi yaşamını yitirmişti.
TRT

Ukrayna’da soğuk can aldı: 83 ölü
21 ARALIK 2012



Ukrayna’daki soğuk hava nedeniyle en az 83 kişi yaşamını yitirdi.
Sıcaklığın 23 derecenin altına düşmesi ve yoğun kar yağışı ülkedeki yaşamı olumsuz etkiledi.

Ülkenin batısındaki bazı bölgelerde araçlar üç gün boyunca yolda kaldı.
Soğuk hava Ukrayna’nın komşuları Bulgaristan ve Romanya’yı da etkiledi.
Bu ülkelerde toplam en az altı kişinin öldüğü bildiriliyor.
Meteorologlar bölgede soğuk havaların süreceği ve sıcaklıkların daha da düşebileceği uyarısında bulundu.
Ukrayna Sağlık Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada soğuk hava nedeniyle en az 83 kişinin öldüğü açıklandı.
Ölenlerin büyük bölümünün cesetleri sokaklarda bulundu.
Bakanlık yetkilileri, soğuk havanın olumsuz etkilemesi nedeniyle hastanelere getirilenlerden en az 500’ünün tedavisinin sürdüğünü bildirdi.
Ülkedeki en az 100 kasaba ve köy elektriksiz kalmış durumda.
Ukrayna ordusuna bağlı ekipler de yolların açılması çalışmalarına destek veriyor.
Ukrayna’da geçen yıl en az 100 kişi soğuk havalar nedeniyle yaşamını yitirmişti.
BBCT

Hindistan: Polis, tecavüz protestosunda gazeteci öldürdü
23 ARALIK 2012



Hindistan’ın Delhi kentinde geçen hafta bir kadın öğrencinin toplu tecavüze uğramasını protesto etmek için bugün Manipur Eyaleti’nin başkenti Imphal’de düzenlenen gösterileri izleyen bir gazeteci, polisin açtığı ateş sonucu yaşamını yitirdi.

Bir emniyet yetkilisi AFP haber ajansına yaptığı açıklamada bir kameramanın polisin ateş açması sonucu öldüğünü belirtti.

Thangjam Nanao Singh 36 yaşındaydı.

Eylemlerin en büyüğü Delhi'de gerçekleştirildi.

Delhi’deki Başkanlık Sarayı yakınlarında yapılacak yürüyüşlere yasak getirilmesine rağmen binlerce kişi sokaklarda toplandı ve polisle karşı karşıya geldi.

Çoğunluğu öğrencilerden oluşan eylemcilerin polis barikatlarını kaldırıp Başkanlık Sarayı'na yürümek istemesi üzerine polis, eylemcilere göz yaşartıcı gaz, tazyikli su ve copla müdahale etti.

Göstericiler tecavüzü gerçekleştirenlere ölüm cezası verilmesini istiyor.
Eylemlerde ‘Kadınları koru. Hindistan’ı koru’, ‘Tecavüzcüleri as’ gibi dövizler taşındı.

Hint aydın Arundhati Roy tecavüzle ilgili yaptığı açıklamada son olayın, kurbanın orta sınıf mensubu bir kadın olması nedeniyle böylesine gündeme geldiğini söyledi.

Roy, Hindistan’da kadınlara yönelik tutumunun değişmesi gerektiğini çünkü yasaların sadece orta sınıf mensubu kadınların haklarını koruyacağını ancak hak sahibi olmayan diğer kadınlara yönelik şiddetin devam edeceğini belirtti.
Geçen hafta Delhi kentinde 23 yaşındaki bir öğrencinin seyahat ettiği otobüste toplu tecavüze uğramıştı
BBCT

ABD'de Kar fırtınası: 16 ölü
28 ARALIK 2012

Kar karayollarında kazaların artmasına neden oldu.
Amerika Birleşik Devletleri'nin kuzeydoğu eyaletlerini etkileyen kar fırtınasında 16 kişinin öldüğü bildiriliyor.
Kar, New England olarak bilinen ve altı eyaleti etkilerken meteoroloji yetkilileri kar kalınlığının yer yer 30 santimetreye ulaştığını söylüyor.

Kar nedeniyle uçak seferleri iptal edildi, karayollarındaki kazalarda artış oldu.

"800 isefer iptal"

Flightaware.com sitesinin haberine göre toplam olarak 800 sefer iptal edildi.
Kar yağışının bugün de devam edeceği ve Vermount ile New Hampshire'da kar kalınlığının 40 santimetreyi geçeceği belirtiliyor.
Kar fırtınası Noel günlerinde de ülkenin orta kesimlerini etkilemişti.
Bölgede yüzbinlerce kişinin elektriksiz kaldığı, buzlanma nedeniyle elektrik hatlarının arızalandığı bildiriliyor.
Noel dönüşü ulaşım krizi
Kuzey batıdaki New York eyaletinde binlerce kişi Noel ziyaretinden dönmeye çalışırken seferler gecikmeli olarak yapılabiliyor.
Pittsburgh'da kara rağmen iniş yapan bir uçaktaki yolcular pistte iki saat mahsur kaldı.
BBCT

Kuzey yarımküre buz devrini yaşıyor, güney yarımkürede ise sıcaklık 50 derece
28 Aralık 2012



Amerika Birleşik Devletleri, Kanada ve Afganistan'da şiddetli kar fırtınaları etkili, İngiltere, sele teslim.. Yazın hakim olduğu Güney yarımküredeki Brezilya ise, son yılların en sıcak mevsimini yaşıyor.
Kuzey Donuyor!
Amerika Birleşik Devletlerinin kuzey doğu eyaletlerinde şiddetli kar yağışı etkili oluyor.
Bazı bölgelerde, kar fırtınası hayatı durma noktasına getirdi..
Sıcaklıkların sıfırın altına düşmesi ile, yollar buz tuttu, trafik kazaları meydana geldi..
Yoğun kar yağışının Noel'e denk gelmesi tatilcileri zorladı.
Uçuşların yüzde 60'ı iptal edilince, yolcular otellere akın etti, birçoğu yer bulamadı.

Çocuklar ise, büyüklerin yaşadığı sıkıntılardan habersizdi.
Amerika Birleşik Devletleri'nin kuzey komşusu Kanada ise, adeta buz devrini yaşıyor.
Şiddetli kar ve fırtına yüzünden Quebec Eyaleti'nde hayatı felç.
Onlarca araç yolda kaldı, trafik kazaları meydana geldi.
Yetkililer, halkı gerekmedikçe evden çıkmamaları konusunda uyardı.
Haftasonu şiddetli yağışların etkili olduğu İngiltere de, sele teslim...
Ülkenin güneybatısında etkili olan sel, kent ve kasabaları suya gömdü.
Daha doğuya, Asya'ya geçince, yine kar hakim…
Şiddetli kar yağışı Afganistan’ın başkenti Kabil'de hayat şartlarını daha da zorlaştırdı.
Çin de son yılların en şiddetli kışını yaşıyor.
Kar yağışı, buzlanma ve sis özellikle ulaşımı olumsuz etkiliyor.
Havaalanlarında binlerce kişi iptal edilen uçuşlar nedeniyle mahsur kaldı.
Sis nedeniyle görüş mesafesinin 50 metreye kadar düşmesi ise karayolu ulaşımında aksamalara yol açıyor.
Güney Yarımkürede Yüzyılın En Sıcak Yazı
Güney yarımkürede ise mevsim normallerinin dışında hava sıcaklıkları hakim…
Örneğin, Brezilya son yüz yılın en sıcak yazını yaşıyor.
Dereceler bazı bölgelerde 50'yi gösterdi.
Sıcaktan bunalanlar soluğu deniz kenarında aldı.
TRT

[img]Pakistan'da Şii Müslümanlara saldırı[/img]
30 ARALIK 2012



Pakistan'ın güneybatısında Şii Müslümanları taşıyan bir otobüs konvoyuna saldırı gerçekleştirildi. Saldırıda 19 kişi hayatını kaybetti.
Belucistan bölgesinde gerçekleşen olayda 20 kişi de yaralandı.

Pakistan'da mezhep çatışmaları son yıllarda gittikçe kötüleşiyor. Geçen ay da Ravalpindi şehrinde bir bombalı saldırıda 23 Şii Müslüman öldürülmüştü.
Pazar günü yapılan saldırıyı henüz hiçbir grup üstlenmedi.
Saldırının önce uzaktan kumandalı bir bombayla gerçekleştirildiği söylenmiş; daha sonra da bir hükümet yetkilisi saldırının bir intihar saldırısı olduğunu açıklamıştı.
Yetkililer yaralıların bazılarının durumlarının ağır olduğunu; bu yüzden de ölü sayısının artabileceğini belirtiyor.
Otobüs, bombalandığı sırada Şiilerin çoğunlukta olduğu İran'a doğru gidiyordu.
BBCT

Pakistan'da kızamık dehşeti: Son 3 haftada 143 çocuk öldü
02 Ocak 2013

Pakistan'ın güneyindeki Sind eyaletinde kızamık salgınının önüne geçilemiyor. Sadece Sind eyaletinde son 3 günde 34 çocuk kızamık salgınına yenik düştü.

Bölgesel hükümetin Sağlık Bakanlığı, kızamık salgınından ölenlerin sayısının son 3 haftada 143'e yükseldiğini açıkladı.

Kızamık salgını nedeniyle uluslararası sağlık örgütlerinin harekete geçeceği bildirildi.

Uzmanlar, son zamanlarda salgın hastalıklardan ölümlerin artmasında, federal sağlık bakanlığının kaldırılarak sağlık hizmetlerinin eyalet yönetimlerine bırakılmasının etkili olduğunu belirtiyor.

Pakistan'da yasa değişikliğiyle sağlık hizmetleri bölgesel yönetimlere bırakılmıştı.

Bölgesel yönetimlerin bütçelerinin düşük olması nedeniyle son bir yılda sağlık hizmetlerinde ciddi aksamalar yaşanıyor.
TRT

Peşmergeler İle Irak Ordusu Çatıştı:13 ölü
19 Kasım 2012

Irak merkezi hükümeti ile Bölgesel Kürt Yönetimi arasında günlerdir süren gerginliğin Kerkük'ten kaynaklandığı belirtildi. 140. maddeye göre Kerkük'ün demograif yapısı nedeniyle Kürt bölgesi veya Irak merkezi hükümetine mi bağlanacağıyla ilgi tartışmalar üzerine merkezi hükümetinin olası bir nüfus sayımına sıcak bakmadığı için Dicle Birlikleri'ni Kürt bölgesine kaydırdığı belirtildi.

Irak merkezi ordusuna bağlı askerlerin Kuzey Irak bölgesinin çevresini kuşatması üzerine, Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Mesut Barzani'nin talimatıyla harekete geçen peşmergeler, bölgeye merkezi hükümetin askerlerini sokmamak için önlem aldı.

Irak'ta merkezi hükümet ile Kuzey Irak'taki Bölgesel Kürt Yönetimi arasında bir süredir yaşanan gerginlik dün akşam saatlerinde kanlı çatışmalara dönüştü.

Merkezi hükümete bağlı Tigrit kenti yakınlarında dün akşam saatlerinde peşmegelerle, Irak merkezi hükümetininin özel görevlendirdiği Dicle Birlikleri arasında çatışma yaşandı. Çatışmada 1 sivil ile merkezi hükümete bağlı 12 askerin öldüğü öğrenildi.
haber1001

Çin ile Japonya Arasındaki Gerginlik Artıyor
21 Aralık 2012



Çin, Japonya ile arasında ihtilaflı adalar bölgesine 3 gözlem gemisi gönderdi.

Çin Okyanus İdaresi, sabah saatlerinde 3 gözlem gemisinin "Diaoyü Adaları"nın bulunduğu bölgeye girdiğini ve bu gemilerin bölgedeki Japon sahil güvenlik gemisine bölgedeki varlığının yasa dışı olduğu yönünde megafonla uyarı yaptığını duyurdu.
Açıklamada, Japon ordusuna ait bir uçağın ve Japon televizyonu NHK'e ait bir helikopterin de bölgede görüldüğü belirtilerek, Çin gemilerinin Japonya'nın uçak ve gemilerinin "Çin'in bölgedeki egemenliğini ihlal ettiklerine dair kanıt topladığı" ifade edildi.
Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hua Çunying de, Çin gemilerinin "Diaoyü Adaları" etrafında devriye faaliyetini sürdürdüğünü doğruladı.
TRT

100 yağmacı bir süpermarketin altını üstüne getirdi
21 Aralık 2012



Olayı farklı kılan ise soyguncuların sayısıydı: Yaklaşık 100 kişi, güpegündüz süpermarkete girip ortalığı savaş alanına çevirdi.
Arjantin'in Bariloçe kentinde meydana gelen olayda, çoğu maskeli ve bıçaklı 100 kadar kişi, süpermarketi bastı.
Elektronik eşyadan bisiklete, gıda malzemelerinden giyisiye kadar ne var ne yok alıp kaçan yağmacılardan bazıları, geriye dönüp yağmaya devam etmek istedi, ancak polisin, market girişine kurduğu barikatı aşamadı.
Polisi taş yağmuruna tutan yağmacılara, polis de basınçlı su ile karşılık verdi.
Ancak çevredeki araçlara da zarar veren grup dağılmadı aksine sayıları artmaya başladı.
Bunun üzerine polis, göz yaşartıcı gaz kullandı ve kalabalığı dağıtmayı başardı.
Yetkililer, yağmacılarının çoğunun süpermarketin bulunduğu bölgede yaşayan gelir düzeyi düşük kişiler olduğunu ve suçluların yakalanması için çalıştıklarını açıkladı.
TRT

Euro Bölgesi'nde rekor işsizlik
8 OCAK 2013



Euro Bölgesi ülkelerinde ortalama işsizlik yeni açıklanan Kasım ayı sayılarına göre % 11,8'e yükseldi.

17 ülkenin üye olduğu Euro Bölgesi'nde Ekim ayı işsizlik ortalaması % 11,7 idi.

Derin bir ekonomik durgunluk içine giren İspanya, % 26,6'lık oranla işsizliğin en yüksek olduğu ülke.

Son verilere göre, Avrupa Birliği genelinde 26 milyon kişi işsiz.
Euro Bölgesi çapında bakıldığında ise işsizlerin sayısı Avrupa İstatistik Kurumu'nun rakamlarına göre 18,8 milyon.

Genç işsizliği daha yüksek

İşsizlik oranı en yüksek Euro Bölgesi listesinde ikinci sırayı da yüzde 20 ile Yunanistan alıyor.

Gençler arasında işsizlik ortalamasına ilişkin verilen çok daha vahim görünüyor.

Euro Bölgesi'nde gençler arasında işsizlik yüzde 24,4.

Avrupa Birliği genelinde ortalama çok düşmüyor ve yüzde 23,7'lerde görünüyor.

İşsizlik oranının en düşük olduğu ülkeler ise yüzde 4,5 ile Avusturya, yüzde 5,1 ile Lüksemburg ve yüzde 5,4 ile Almanya.

İşsizlik oranının gerilediği tek ülke ise İrlanda Cumhuriyeti.

Hükümetlerin kamu borçlarını düşürmek için kemer sıkma önlemlerine ağırlık verdiği Euro Bölgesi ve genel olarak Avrupa Birliği ekonomileri hâlâ ekonomik durgunlukla boğuşuyor.
BBCT

Pakistan kana bulandı: 81 ölü
10.01.2013



Pakistan'ın Ketta kentinde şiddetli patlama meydana geldi.

Pakistan'ın güneybatısındaki Quetta şehrinde art arda düzenlenen bombalı saldırılarda 81 kişi hayatını kaybetti.

Şehirde bir pazar yerinde düzenlenen ilk bombalı saldırıda 12 kişi hayatını kaybetti. Birkaç saat sonra bir bilardo salonunda intihar saldırısı düzenlendi. Yaralılara yardım için bölgeye gidenler ise bomba yüklü araçla hedef alındı. Şehirdeki saldırılarda aralarında 5 polis ve bir kameramanın da olduğu en az 81 kişi öldü.

Belucistan eyaletinin başkenti Quetta'daki bu saldırıları Birleşik Beluc Ordusu adlı ayrılıkçı grup üstlendi.

Ülkenin kuzeybatısındaki Svat eyaletinde bir dini liderin konuşması için toplanan insanları hedef alan bombalı saldırıda da 22 kişi hayatını kaybetti.

Saldırılarda 270 kişi yaralandı. Yetkililer, ölü sayısının artmasından endişe edildiğini açıkladı.
internet haber

40 yıl sonra tekrar faaliyete geçti
12 Ocak 2013



Rus bilimadamları 40 yıl aradan sonra faaliyete geçen yanardağı araştırıyor.

Plosky Tolbachik yanardağı 40 yıl sonra yeniden faaliyete geçti.

Bu durum, yanardağın yüzlerce yıl faaliyete geçmesini beklemeyen bilim adamlarını hareketlendirdi.

Bir grup Rus bilimadamı, tehlikeli olmasına rağmen yanardağın yakınında kamp kurarak çalışmalara başladı.
TRT

Okyanusta kum fırtınası
12 Ocak 2013



Avustralya'da sıradışı bir doğa olayı fotoğrafla görüntülendi.

Bir römorkör çalışanı Onslow'un 46 kilometre açığında sıra dışı bir doğa olayın fotoğrafla görüntüledi.

Römorkör çalışanı, çık kısa sürede kıyıdan denize ilerleyen kum fırtınasının içinde kaldıklarını ve görüş mesafesinin bir anda 100 metreye düştüğünü anlattı.

Römorkör görevlisi, daha küçük bir deniz aracında fırtınaya yakalanmaları halinde kurtulamayacaklarını da belirtti.
TRT

Soğuktan ölenlerin sayısı 210'a yükseldi
25 Ocak 2013



Rusya'da aşırı soğuklardan 4.500 kişi donma tehlikesi ile hastaneye kaldırıldı

Dondurucu soğuklar birçok ülkede hayatı olumsuz etkiliyor.

Ukrayna'da buz pistine dönen yollar sebebiyle 600'den fazla kişi düşerek sakatlandı.

Rusya’da, sıfırın altında 50 dereceye kadar düşen hava sıcaklığı sebebi ile hayatını kaybedenlerin sayısı 210'a çıktı.

Sadece başkent Moskova'da dün gece 4 kişi donarak öldü.

Donarak ölüm vakalarının en çok görüldüğü şehir ise 41 kişi ile Tümen oldu.

Ülke genelinde 4.500 kişinin donma tehlikesi ile hastanelere kaldırıldığı belirtiliyor.
TRT

Brezilya'da gece kulübü yandı: 245 ölü
27 OCAK 2013



Brezilya'da polis, ülkenin güneyinde bulunan bir gece kulübünde çıkan yangında 245 kişinin öldüğünü açıkladı.

Polis, adı Kiss olan gece kulübünde çıkan yangının bir grubun sahneye çıktığı sırada ateşlediği havai fişek gösterisinden kaynaklandığını söylüyor. Kiss gece kulübü Santa Maria şehrinde bulunuyor.

'Tavan yanıyor'

Yangın, gece 02:00 sularında bir müzik grubunun sahne almasının ardından başladı. Kulüpte bu sırada 300 ila 500 kişi olduğu tahmin ediliyor.
Yetkililer, ses yalıtım malzemelerinin alev almasıyla koyu siyah bir dumanın kulübü kapladığını belirtiyor.

29 yaşındaki ablası Aline Santos Silva ise "Yangını vaktinde fark edip duman havayı kaplamadan dışarı çıkmayı başardık." dedi.
Silva ayrıca "Duman o kadar hızlı yayıldı ki, insanların kaçması için fırsat bırakmadı. Sanıyorum ki insanlar önce kendilerini iyi hissetmemeye başladı. Sonrasında dışarı çıkanlar isle kaplıydı." dedi.

İtfaiye ekipleri içeridekilerin kaçabilmesi için bir duvarı kırdıklarını söylüyor.
Olay yerinden bildiren gazeteciler gece kulübündeki tuvaletlere saklanıp yangından kurtulmaya çalışan 15 kişinin cesedine ulaşıldığını aktarıyor.
BBC Brezilya Servisi'ne konuşan itfaiye çalışanı Arthur Rigue, "Hayatımda daha önce böyle büyük bir felaket görmedim. Kurbanlar çok genç. Kulübün belli noktalarında cesetler üst üste yığılmıştı. Bazıları tuvaletteydi. Duman zehirlenmesinden ölmüşler." dedi.

İtfaiye müdürü Guido de Melo "İtfaiye ekipleri başka kurbanları da bulmaya çalışıyor. Ölü sayısı henüz belli değil. İnsanlar paniğe kapılıp birbirlerini ezmeye başladı." diyor.

Yüzlerce kişi hastaneye kaldırıldı.

Şehirdeki morgda yer kalmadığından yakınlardaki bir spor salonu morga dönüştürüldü.
BBCT

Yüz binin üzerinde Iraklı, Başbakan Maliki aleyhine sloganlar attı
08 Şubat 2013



Irak'ın batısındaki Ramadi şehrinde "Despot Yöneticiye Hayır Cuması'' adı altında Başbakan Nuri el-Maliki hükümetine karşı protesto gösterileri düzenlendi.

Maliki hükümetinin protesto edildiği eylemlerin 48 gün önce başladığı El-Enbar ilinin merkezi Ramadi şehrinde düzenlenen gösteride Iraklılar, 48 gündür dile getirdikleri taleplerini yine tekrarladı.

Yaklaşık yüz binin üzerinde gösterici, "Maliki bizimle kafa tokuşturma", "Haklarımızı alacağız", "Vatanın bölünmesine hayır", "Mezhepçiliğe hayır" şeklinde sloganlar attı.

Göstericiler, taleplerini şöyle sıraladı:
''Terörle Mücadele Kanunu'nun 4. maddesinin kaldırılması. Devlet birimlerinde halkın tüm kesimlerinin temsilinde denge sağlanması. Yolsuzluk yapanların yargılanması ve cezalandırılması. Tutuklulara tecavüze ve evlere düzenlenen baskınlara son verilmesi. Masum tutuklu ve mahkum tüm kadın ve erkeklerin serbest bırakılması. Gizli muhbir yasasının kaldırılması. Soruşturma ve adalet kanunu adı altındaki 'Baas'la mücadele kanununun' kaldırılması.''

Şeyh Said Mahmud Lafi gösterilerden önce okuduğu Cuma hutbesinde, Bağdat'ta Sünnilere karşı izlenen politikanın ''siyonist-Pers planının bir parçası olduğunu'' ileri sürerek, Bağdat'taki semt ve mahallelerin beton bloklarla çevrilip büyük hapishanelere dönüştürüldüğünü ve örülen duvarın Filistin’deki Yahudi duvarından farkı olmadığını iddia etmişti.

Etiketler: Başbakan Maliki, Despot Yöneticiye Hayır Cuması, hükümet, Irak, Iraklı, protesto, Ramadi, slogan
TRT

Rusya'da göten taş düştü: En az 950 yaralı var
15 ŞUBAT 2013



BBC'nin haberine göre; Rusya'da yetkililer Ural Dağları yakındaki bir kente meteor düştüğünü, 950 kişinin yaralandığını açıkladı.

Bilim insanları Asteroid 2012'nin (DA14) bugün dünyaya en yakın geçişini yapacağını, ama Rusya'daki olayla bunun bağlantılı olmadığını söylüyor.

Çelyabinsk'den görgü tanığı Sergey Hamitov Associated Press ajansına "Önce bir ışık topu görüp ne olduğuna bakmak için dışarı fırladık, sonra gök gürültüsü gibi hakikaten çok güçlü bir ses geldi" dedi.

Panik yaşandı

Sergey Hamitov, olay sonrasında kentte panik yaşandığını anlattı.

"İnsanlar ne olup bittiğini anlayamadı. Herkes eşinin dostunun evine gidip onları yoklamaya başladı" dedi.

Bir başka Çelyabinsk sakini de Reuters ajansına, o sırada içinde bulunduğu 19 katlı binayı salladığını anlattı.

Yekaterinburg'dan Viktor Prokofiev ise arabasıyla işe giderken meteorun düşüşünü izlediğini söylüyor.

Reuters ajansına konuşan Prokofiev, "Hava aydınlık değildi, ama birden gündüz gibi oldu. Adeta, o anda karşıdan gelen bir arabanın farlarıyla gözüm kamaştı, önümü göremedim" dedi.

Yetkililer büyük bir meteorun dünyanın yakınından geçerken atmosferde kısmen yandığını, bunun sonucunda kopan parçaların dünyaya düştüğünü söylüyor.

Rusya Afet Bakanlığı binlerce kurtarma görevlisinin yaralılara yardım için bölgeye sevkedildiğini açıkladı.

İlk haberlere göre bir çinko fabrikasının çatısı çöktü ama kimse yaralanmadı.



Aynı saatlerde Sibirya'nın Tyumen bölgesine de gökyüzünden bazı döküntüler olduğu bildirildi.

Çelyabinsk bölgesi valisi Mihail Yureviç, meteorun, 46 bin nüfuslu Çebarkul kasabasının 1 kilometre yakınındaki bir göle düştüğünü söyledi.

Çelyabinsk yetkilileri ilk patlamanın 10 metre yükseklikte duyulduğunu, dolayısıyla meteorun dünya atmosferine girdiği sırada meydana gelmiş olabileceğine dikkat çekiyorlar.

Dünyaya bu tür meteor düşüşü çok sık yaşanmıyor ama 1908'da Sibirya'ya düşen dev bir meteorun 2 bin kilometrekarelik bir alanı yakıp yıktığı biliniyor.

Başlarına 10 ton göktaşı yağdı

TRT'nin haberine göre; Rusya Bilimler Akademisi, düşen meteorun 10 ton ağırlığında olduğunu bildirdi.

Rusya'da Ural Dağları'nın güneyinde yer alan Çelyabinsk bölgesine düşen ve bin kişinin yaralanmasına yol açan göktaşları (meteor) ile ilgili Rusya Bilimler Akademisi'nden açıklama geldi.

Meteor yaklaşık 10 ton ağırlığında

Açıklamada, 10 ton ağırlığında olduğu sanılan meteorun ses hızını aşarak Dünya atmosferine girdiği bildirildi.

30 kilometre kala paramparça oldu

Açıklamada, saatte en az 54 bin kilometre hızla atmosfere giren ve yeryüzüne 30-50 kilometre kala paramparça olan meteorun Çeyabinsk bölgesinde 5-6 kilotonluk bir enerjinin açığa çıkmasına neden olduğu belirtildi.

Meteoroit

Uzaydaki genellikle kuyruklu yıldızlara veya asteroitlere ait dünya ile çarpışma yolunda olan cisimlere meteoroit adı veriliyor.

Meteoroitler, Dünya atmosferine girdikten sonra ise meteor olarak adlandırılıyor. Meteorların büyük bir kısmı atmosferde sürtünmenin etkisiyle yanarak yok oluyor. Ancak yanarak yok olmayan ve dünyaya çarpan meteoroitler is meteorit olarak adlandırılıyor.

Meteorlar, atmosfere girdiklerinde sesten daha hızlı hareket etmeleri nedeniyle büyük sonik patmalara neden oluyor. Rusya'da yaşanan olaydaki gibi yaralanmalara yol açacak ölçüde patlamalaraysa çok nadiren rastlanıyor.

Rusya'da görülen meteor yağmuru, dünyaya şimdiye kadar kaydedilen en yakın mesafeden geçecek gök cismi olan 2012 DA14 adlı asteroitin yeryüzünün en yakınına geleceği ana saatler kala meydana geldi.
haber1001

Hindistan Kalküta'da bir binada çıkan yangında 18 kişinin öldü
27 Şubat 2013



İtfaiye yetkilileri, yangının, 6 katlı binanın elektrik sisteminde meydana gelen kısa devre nedeniyle çıktığını açıkladı.

Yangında yaralanan ve durumu ağır olan 8 kişinin hastanede tedavi altına alındığı kaydedildi.
TRT

İtalya'daki etna yanardağı tekrar lav püskürtüyor
17 Mart 2013



Avrupa'nın tek aktif volkanı olan İtalya'daki Etna yanardağı tekrar lav püskürtmeye başladı.

Lavlar, yanardağın güneydoğu bölgesindeki 2900 metre yükseklikteki yeni bir kraterden püskürmeye başladı.

Cumartesi gecesi başlayan volkanik patlamaların, yanardağda bir süredir gözlemlenen hareketliliğin devamı olduğu bildiriliyor.
TRT

Meksika'da havai fişek taşıyan bir kamyonet patladı: 11 kişi ölü 70 yaralı
16 Mart 2013



Olay, Meksika'nın orta kesimlerinde yer alan Tlaxcala eyaletinde, bir köydeki dini kutlamalar sırasında meydana geldi.

Havai fişek yüklü kamyonet, yükünü boşaltırken birden alev aldı.

Alevlerin etrafa sıçramasıyla, kutlamalara katılmak için meydanda bulunan en az 70 kişinin çeşitli yerlerinde yanıklar oluştu.

45 yaralının hastanelere sevkedildiği, bunlardan bazılarının durumunun ağır olduğu bildiriliyor.
TRT

166 kişi öldü ama gündem olmadı
Nijerya’daki tekne faciası ne medyada ne de toplumda fazla önemsenmedi.21
21 Mart 2013



Nijerya’da yolcu ve yük taşıyan küçük tekne alabora oldu.

Trajik kazada, 168 yolcudan yalnızca 2 kişi kurtulabildi. TRT
_________________
Bir varmış bir yokmuş...


En son Alemdar tarafından Cum Mar 22, 2013 10:18 pm tarihinde değiştirildi, toplam 3 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Pzr Mar 17, 2013 8:17 pm    Mesaj konusu: Tarihin en büyük siber saldırısı Alıntıyla Cevap Gönder

Bangladeş'te göçük altında ölenlerin sayısı 1021'e çıktı
10 MAYIS 2013



Bangladeş ordusu, Dakka'da 17 gün önce çöken binanın enkazından bir kadının canlı kurtarıldığını açıkladı.

Daily Star gazetesi, sekiz katlı binanın bodrum katında ulaşılan kadının adının Reşma olduğunu duyurdu.

Gazeteye göre, ciddi bir yarası bulunmayan kadına kurtarma ekiplerince gıda ve su verildiği belirtildi.

Öte yandan ölü sayısının ise bini aştığı bildirildi.

24 Nisan'da çöken sekiz katlı Rana Plaza adlı binada çöküş sırasında kaç kişinin olduğu bilinmiyordu.

Yetkililer çökme sonucu 2 bin 500 kişinin yaralandığını, 2 bin 437 kişinin de kurtarıldığını belirtiyor.

Enkazdaki arama çalışmalarının bugün sona ermesi bekleniyor. Daha sona enkaz buldozerlerle kaldırılacak.

Yetkililer bu sabah itibariyle enkazda bulunan ölü sayısının 1021 olduğunu açıkladı.

Yüzbaşı Şahnevaz Zekeriya "Bulduğumuz cesetlerin çoğu tanınmaz halde. Ama ceplerindeki telefonlar ya da personel kartlarıyla kimlikleri tespit edilebiliyor. Ölenlerin büyük çoğunluğu kadın tekstil işçileri" dedi.

Çökme anında işçilerin sığındığı bir merdiven altında çok sayıda ceset bulunduğu belirtildi.

Bölgedeki gazeteciler, enkazın etrafındaki sessizliğin sık sık ölenlerin kimlikleri tespit edildikçe yakınlarından yükselen ağlama sesleriyle bozulduğunu söylüyor.

Olay nedeniyle aralarında binanın sahibinin de bulunduğu bazı kişiler gözaltına alındı ve ölüme sebebiyet vermekle suçlandı.

Jeneratörlerin rolü

Çökmeden sadece bir gün önce duvarlarda oluşan çatlaklar nedeniyle bina boşaltılmış, ama sonra işçiler yine binaya sokulmuştu.
Hükümetin başlattığı soruşturmadaki ilk bulgularda, binanın üst katlarındaki dört dev jeneratörden kaynaklanan titreşimlerin binanın çökmesi tetiklemiş olabileceği belirtildi.

Bangladeş dünyanın en büyük tekstil sektörlerinden birine sahip ve Rana Plaza'da üretilen giysiler bazı Batılı markalar için yapılıyordu.

Çalışma koşulları ve güvenliğiyle ilgili kaygılar yükselirken, hükümet güvenlik nedeniyle 18 tekstil fabrikasının kapatıldığını duyurdu.
Önceki gün de başkent Dakka'daki bir tekstil fabrikasında çıkan yangın en az sekiz kişinin ölümüne yol açmıştı.

Protestolar ve dualar

Göçük, Dakka'da iş güvenliği konusunda protesto gösterilerine yol açtı.
Başbakan Şeyh Hasina ise, kurbanlar için dua edilmesi çağrısında bulundu.

Ülke çapındaki atölyelerde büyük Batılı giyim markalarına dünyadaki ortalamadan düşük maliyetle üretim yapılıyor.

Ancak ülkedeki tekstil endüstrisi, işçileri düşük maaşlarla ve tehlikeli koşullarda çalıştırmakla suçlanıyor.

İngiliz perakende devi Primark, tedarikçilerinden birinin Rana Plaza'nın ikinci katında olduğunu doğruladı.

Polis binadaki atölye sahiplerinin, hafta başında binada çatlak bulunduğu uyarısına aldırmadığını söyledi.

İşçi hakları grupları tedarikçilerin işçilerini güvenli koşullarda çalıştırdıklarından emin olmanın, şirketlerin ahlaki görevi olduğunu vurguluyor.

Yardım Örgütü Oxfam'ın Bangladeş Temsilcisi Gareth Price-Jones, "Bunlar milyar dolarlık şirketler. Buradaki bina güvenli koşullarını değiştirmek adına büyük bir güçleri var" diye konuştu.
BBCT

Libya uçakla bombaladı 50 Mısırlı öldü
10-05-2013



Libya uçakla bombaladı 50 Mısırlı öldüLibya savaş uçaklarının Mısır sınırı yakınlarında düzenlediği operasyonda 50 Mısırlının hayatını kaybettiği bildirildi.

YDH- Mısır’da yayımlanan el-Yovmu’s Sabi gazetesinin haberine göre Matruh bölgesindeki kabile kaynakları, Libya savaş uçaklarının ülkeye sızmaya çalışan bir gruba yönelik operasyonunda 50 Mısır vatandaşının öldüğünü açıkladı.

Matruh bölgesindeki kabilelerin Libya savaş uçaklarının 50 Mısırlının ölümüne neden olan hava saldırısının sebebini öğrenmek için diğer kabilelerle temas halinde olduğu bildirildi.

Haberde Libya savaş uçaklarının iş bulmak için Libya topraklarına girmeye çalışan çeşitli milliyetlere mensup kişilere yönelik operasyon yaptığı ve saldırıda 50 Mısırlının hayatını kaybettiği bildirildi.

Mısır işçi sendikasının Libya’nın hava saldırısını kınadığı belirtilirken Sendika Başkanı Ali el-Bedri’nin de Mısır İnsan Kaynakları Bakanlığı ile dışişleri bakanlığından konu ile ilgili araştırma yapmasını istediği açıklandı.

Sendika Başkanı Ali el-Bedri, olayın soruşturulması için bir protesto gösterisi organize edeceklerini açıkladı.
http://www.ydh.com.tr/

Popocatepetl yanardağı harekete geçti
14 Nisan 2013



Volkanik küllerin çevredeki kasabalara düştüğü bildiriliyor.

Meksika'nın Puebla eyaletindeki Popocatepetl yanardağının harekete geçtiği, zirvesinde oluşan volkanik kül bulutunun çevredeki kasabalara ulaştığı bildirildi.

Ulusal Felaket Önleme Merkezi, başkent Mexico'nun doğusundaki yanardağın üzerinde 400 metre yüksekliğinde toz bulutu oluştuğunu, yoğun rüzgar nedeniyle küllerin kuzeydoğuya yayıldığını açıkladı.

Yetkililer, küllerin Puebla kenti yakınlarındaki Huejotzingo'ya düştüğünü bildirdi.
TRT

Tarihin en büyük siber saldırısı: Dünya genelinde tüm merkezi ağlar saatlerce yavaşladı
28 Mart 2013



İnternet dünyası, tarihinin en büyük siber saldırısı ile karşı karşıya...18 Mart'ta istenmeyen e-postaları engelleyen Spamhaus şirketine yapılan saldırının dünya genelinde tüm merkezi ağlarda İnternet'i saatlerce yavaşlattığı ortaya çıktı.

Spamhaus, çoğu içeriği barındıracağını söyleyen Cyberbunker isimli sunucuyu yasaklı listesine eklemişti.

Şirket yetkilileri saldırının Cyberbunker isimli sunucudan kaynaklandığını iddia etse de adı geçen şirket suçlamaları kabul etmedi.

Saldırının büyüklüğünün, bir devlet kurumunun altyapısını tamamen çökertecek güçte olduğu vurgulandı.

Saldırı internette saatlerce büyük çapta yavaşlamaya sebep oldu.

Cenevre ve Londra merkezli Spamhaus, internet ortamında istenmeyen e-postaların yaklaşık yüzde 80'ini filtre ediyor.
TRT

'Kış Baba’nın Macaristan taarruzu
Tarık Demirkan
Budapeşte
17 MART 2013



Macaristan’ın 15 Mart ulusal bayramının 2013 kutlamaları, daha doğrusu bu bayramın kutlanamaması hiç unutulmayacak.

Yok, ulusal bayram kutlamalarının engeli siyasi gelişmeler, hükümet ve muhalefet arasında giderek sertleşen gövde gösterileri değil.

Neden çok daha basit... Çünkü 15 Mart'ta Macaristan “Kış Baba’nın” taarruzuna uğradı.

Hem de ne kadar güçlü, nasıl karşı konulmaz ve insanın doğa karşısındaki acizliğini hissettiren ne kadar büyük bir taarruz.

Aslına bakılırsa muazzam bir soğuk dalgasının geldiği on gün öncesinden biliniyordu.

Meteoroloji kurumunun açıklamaları, orta vadeli tahminler, neredeyse günü gününe doğru çıktı.

“Ülke batıdan başlayarak kutuplardan gelen soğuk hava dalgasının etkisine girecek, 15 Mart günü öğle saatlerinden itibaren başlamak üzere kar yağışı ve tipi tüm Macaristan’ı etkisi altına alacak” deniyordu sürekli tekrarlanan hava durumu bültenlerinde.

Ama belirtilen tarih 15 Mart’tı... Yani resmen ilkbaharın başladığı tarihten bir hafta öncesi!

İkazlar kulak ardı edildi

Artık ülkenin güneyindeki tepelerde ağaçlar tomurcuklanırken, kardelenler, yaseminler, nergisler topraktan başını çıkarırken “kar, don, ayaz geliyor” uyarısı ne kadar ciddiye alınırdı?

Nitekim, beklendiği gibi oldu ve ikaz kulak ardı edildi.

Macarlar güle oynaya bayrama hazırlanıyorlardı. Okulların da tatil olduğu dört günlük resmi bayram tatilinden de yararlanarak on binlerce Macar ülke içinde ya da dışında tatile çıkacaktı.

Perşembe gecesinden itibaren, o güne kadar hâkim olan ılık bahar havası dönmeye başladı.

Ama insanları ikaz etmek için bu da yeterli değildi. Cuma sabahı on binlerce araç, Macaristan’ı Avusturya’ya ve Batı Avrupa’ya bağlayan M 1 otobanında yola çıktığında, kuzey ve batıdan da kar, tipi ve ayaz taşıyan yüklü bulutlar da geliyordu.

15 Mart öğle saatlerine doğru ülkede tüm medya kurumları, kötü hava şartlarından bahsetmeye başladı.

Ancak bu bültenler hala temkinliydi. “Bazı” yolların kapanmaya başladığı, “bazı” otobanlarda kamyonların trafiği aksattığı, “bazı” tali yollarda konvoylar oluştuğu, “yer yer” trafik kazalarının gözlemlendiği bültenlerde duyulmaya başlandı.

Ancak, Budapeşte’de de havanın birden karardığı ve herkesi hayrete düşürecek bir şekilde lapa lapa kar yağmaya başladığı öğlen saatlerinden itibaren haber bültenlerinin atmosferi de dramatik bir şekilde değişti.

Kutlamalar iptal

“Kriz” ve “olağanüstü durum” kelimeleri işte ilk o saatlerden itibaren duyulmaya başlandı.

Kar fırtınası ve tipinin Budapeşte’nin boşalan caddelerini ele geçirdiği saatlerde, ülkedeki durumun acı faturası da bültenlere yansımaya başladı:
“Hava sıcaklığı ülkede eksi 15’un altına inmişti. Kar fırtınası tüm ülkeye pençesini vurmuştu. Yaklaşık 60 yerleşim biriyle bağlantı kopmuştu. 160 şehirde elektrikler kesilmişti. Tıkanan yollarda mahsur kalan araçların sayısının on bine yakın olduğu sanılıyordu! Kar fırtınası yollarda yer yer 3 metrelik kardan duvarlar oluşturuyordu! Araçların bir kısmının tamamen kar altına gömülü kalmasından endişe ediliyordu”.

Yolları açmak için tanklar ve zırhlı araçlar kullanıldı.

Bütün ülkede resmi bayram kutlamaları derhal iptal edildi.

Muhalefet de toplu bir şekilde hükümeti protesto etmeyi planladığı alternatif kutlamaları iptal etti.

Ülkede “olağanüstü hal” ilan edildi ve vakit geçirilmeden kurtarma çalışmalarına başlandı.

Büyük şehirlerden seyyar hastaneler ve seyyar mutfaklar yola çıkarıldı, şehirlerdeki tüm kurtarma araçları, karla mücadelede kullanılabilecek dozerler ve diğer araçlar otobanlarda mahsur kalan on binleri kurtarmak için seferber edildi.

Ancak saatler ilerledikçe durumun tahmin edilenden de ağır olduğu ortaya çıkıyordu. Yolların hem ayaz ve donla, hem de kar fırtınasının yığdığı setlerle geçilmez olması nedeniyle takviye araçlar yolları açamıyor ve mahsur kalan araçlara ulaşamıyordu.

Hükümet tüm imkânları seferber etmiş, ve son koz olarak ordu göreve çağrılmıştı! Yolları açmak için tanklar ve benzer palet tekerlekli diğer zırhlı araçlar kışlalardan yola çıktı. Kuzeyden, Batıdan da Avusturya’nın destek için gönderdiği karla mücadele araçları geliyordu.

Sosyal medyada kış trafiği

Beklenmeyen kriz, ilginç bir şekilde sosyal medyanın gücünü ortaya koyan hiç beklenmedik dayanışma biçimleri yarattı.

GSM şirketleri ücretsiz “mahsur kalındığında neler yapılmalı” sms-leri göndermeye başladı.

“Akıllı telefonlar” yardımıyla yolda kalanlar yerlerini tam olarak tespit edip haber veren, çevresinde olup bitenleri rapor eden mailler ve sms-ler gönderiyorlardı.

Sivil kuruluşlar ise yüzlerce kilometrelik mahsur bölgelerde otoban yakınlarında yardım merkezleri oluşturdular, yolda kalanları oralara yönlendirdiler.

Akşam bastırmaya başlarken, zamanla yarış da hızlanıyordu.

Haber bültenleri 15-18 saattir araçlarından çıkamayan, aç susuz insanların, tıbbi yardıma gereksinim duyanların olduğunu haber veriyordu.

Helikopterler gidip geliyor, acil yardımlar yerlerine ulaştırılıyor, tıbbi müdahale gereken durumdaki insanlar hastanelere taşınıyordu. Sosyal medyada da yardım çağrıları artıyordu.

Facebook’daki “sanal kriz merkezi” çok yararlı olmuştu. İnsanlar deneyim alışverişinde bulunuyor, yollarda örgütlenip, birbirlerinden eksiklerini gediklerini tamamlıyorlardı.

Bu arada mahsur kalan araçlara yakın köyler de harekete geçmişti. Otoban duvarları yıkılıyor, araçlar kurtarılıp, köylerde okul ve kiliselerde açılan yardım merkezlerine taşınıyorlardı.

Gece bastırdığında hala durum tam belli değildi. Pek konuşulmuyordu, ama genel korku, yollarda kalanlar arasında kurtarılmayı beklerken donarak ölebilenlerin de olabileceğiydi.

Çünkü araçlardan depolardaki yakıtların bittiği haberleri geliyordu.
Bütün bir gece tüm ülke ayaktaydı!

Cumartesi sabahı, Macaristan bambaşka bir güne uyandı. Kar yağışı tümden durmuştu. İnsanları günlük güneşlik bir hava bekliyordu. Bir gün önce eksi on beş dereceyle yüzyılın Mart ayındaki soğuk rekorunun kırıldığı topraklarda, karlar eriyordu.

Cumartesi öğleye doğru son raporlar da gelmeye başladı.
Kazaların dışında, can kaybı yaşanmamıştı!
Felaketin pençesinde kalanlar kurtarılmıştı.

Devletin, toplumun ve sivil kuruluşların çabaları, sosyal medyanın verdiği imkânlarla ortaya çıkan yeni dayanışma biçimleri insanları felaketin eşiğinden çekip kurtarmıştı.

Resmi bayram kutlanamamıştı, ancak belki de gerçek bayram duygusu tam da buydu... Toplumsal dayanışmanın hayata geçirilmesiyle bir ülkenin, bir toplumun neleri başarabileceğinin en güzel örneği gösterilmişti.
BBCT

Şili sokakları yine karıştı
Şili'de eğitim sisteminde reform talep eden öğrenciler yine sokaktaydı.28 Mart 2013



Şili'nin başkenti Santiago’da, eğitim sisteminde reform talep eden öğrenciler bir kez daha sokağa çıktı.

Sakin başlayan gösteride tansiyon bir anda yükseldi.

Göstericileri dağıtmak isteyen güvenlik güçleri, protestoculara tazyikli su ve göz yaşartıcı gaz ile müdahale etti.

Ortalık savaş alanına döndü.

Şili’de öğrenciler yüksek öğrenim kredilerine uygulanan faizlerden ve Devlet Başkanı Sebastian Pinera’nın reform planı dahilinde eğitim harcamalarına getirilen kesintilerden şikayetçi.

Hükümet, gösteriler sonrası Şili’de eğitime ayrılan bütçeyi 700 milyon dolardan 1 milyar dolara yükseltmişti.
TRT

İran'da 7.8 büyüklüğünde deprem
16 NİSAN 2013

İran'da çok şiddetli bir deprem meydana geldiği bildirildi.
ABD Jeolojik Araştırma Merkezi depremin büyüklüğünün Richter ölçeğine göre 7.8 olduğunu duyurdu.

İran'ın Buşehr kentinde bulunan Tahran Üniversitesi Jeofizik Enstitüsü Sismoloji Merkezi yerel saatle 15:14'te meydana gelen depremin 7.5 büyüklüğünde olduğunu açıkladı.

ISNA Haber Ajansı'nın haberine göre kriz merkezi yetkilisi Murtaza Akbarpur, "Depremin merkez üssü çöldeydi ve yerleşimlerden uzaktaydı. Sarsıntının merkez üssü yakınlarındaki kentlerde hayatını kaybeden olmadı" dedi.

İran devlet televizyonu en az beş kişinin yaralandığını duyururken, sarsıntıda hayatını kaybedenler olduğuna dair net bir bilgi olmadığını söylüyor.

Ancak daha önce bölgeden gelen haberlerde ölü sayısının ilk belirlemelere göre 40 olduğunu açıklanmıştı.

Felaket bölgesine 20 arama kurtarma ekibi gönderdiğini duyuran İran Kızılayı da sarsıntının çok derinde olması sayesinde, çok fazla hasar oluşmasını beklemediklerini açıkladı.

İran devlet televizyonu depremin ardından, güneydoğu bölgelerinde elektrik ve iletişim hatlarının kesildiğini bildirdi.

Depremin merkez üssünün yakınındaki Saravan kentinin milletvekili Hidayetullah Murad Zehi bölgede 1700 köy bulunduğunu ve evlerin çamurdan yapıldığını söyledi.

Çevredeki köylerde halkın genelde çadırlarda yaşadığı ve bu durumun muhtemel ölü ve yaralı sayısını azaltması umululyor.

Depremin etkilediği Pakistan'da da en az beş kişinin hayatını kaybettiği bildirildi.

Depremin merkez üssünün İran'ın güney doğusundaki Sistan ve Belucistan eyaletleri yakınındaki Serevan kenti olduğu haberleri geliyor.

Deprem Pakistan ve Hindistan'dan körfez ülkelerine dek kadar çok geniş bir coğrafyada hissedildi.

Tahran'dan gazeteci Muhsin Asgari, sarsıntının ''İran'ın son 40 yılın en büyük depremi'' olduğunu aktarırken, ''Fay hattı geçen hafta Buşehr yakınlarında sarsıntı yaratan hattan daha farklı. Bölgeyle iletişim kesilmiş durumda, depremin vurduğu bölgeye arama kurtarma ekipleri sevkedildi'' dedi.
BBCT

İran'da 5,2 büyüklüğünde yeni bir deprem meydana geldi
18 Nisan 2013
İran resmi haber ajansı IRNA, İran'ın Doğu Azerbaycan eyaletinin Tesuc kentinde 5,2 büyüklüğünde deprem meydana geldiğini bildirdi
TRT

Hindistan'daHastane çöktü!
27 Nisan 2013



Dünya, Bangladeş'te çöken bina faciasına tanıklık ederken, benzer bir felaket haberi Hindistan'dan geldi.

Hindistan´ın, Madya Pradeş eyaletinin Bhopal kentinde, iki katlı bir hastane, kısmen çöktü.

Görgü tanıkları çökme yaşanan kısmın tadilatta olduğunu ve çöküntünün çatıdan kaynaklandığını belirtiyor.

İlk belirlemelere göre 2 kişi öldüğü, 14 kişinin de yaralandığı ifade ediliyor.

Enkaz altında 20 kadar kişinin bulunduğu; acil yardım ekiplerinin kurtarma çalışmalarını aralıksız sürdürdüğü bildiriliyor.

Hindistan'da, kuralsız yapılaşma ve kalitesiz malzeme kullanımı yüzünden bu tür çok sayıda bina çöküntüsü yaşanıyor.

Önceki hafta da Mumbai şehrinde, inşaat halindeki bir apartman çökmüş, 75 kişi hayatını kaybetmişti.

BANGLADEŞ'TE DRAM

Bangladeş'te ise dram sürüyor. Çöken iş merkezinde hayatını kaybedenlerin sayısı 340'a çıktı.
TRT

Suudi Arabistan’da sel: 16 ölü
03 Mayıs 2013



Suudi Arabistan’da yaşanan selde 16 kişi hayatını kaybetti. Sivil Savunma birimi, Taif ve Baha’da 4’er, Aclac’da 3, Al Harc’da 2, Harig’de 1 olmak üzere 14 kişinin sel sularına kapılarak hayatını kaybettiğini açıkladı.

Diğer iki kişinin hangi bölgede hayatlarını kaybettikleri ise açıklanmadı. Birim üç kişinin de halen kayıp olduğunu ekledi.
Milliyet

Süper güçlerin gövde gösterisi
17/05/2013



Orta Doğu’da yine hareketli günler yaşanıyor. Rus donanması Akdeniz’e savaş gemisi yığarken, ABD donanması da Basra Körfezi’nde tatbikat yapıyor

Orta Doğu sularında şu sıralarda yoğun bir hareketlilik yaşanıyor. ABD’nin Basra Körfezi’ndeki deniz tatbikatı tüm hızıyla sürerken, Rus donanması da Süveyş Kanalı’nı geçerek Akdeniz’e çıktı. Önce Rusya’dan başlayalım: Rus donanmasına ait 3 savaş, bir nakliye gemisi ile bir kurtarma römorku, Süveyş Kanalı’ndan Akdeniz’e giriş yaptı.
Süveyş Kanal İdaresi’nden alınan bilgiye göre, Kızıl Deniz’den gelen “Panteleyev”, “Fotiy” ve “Peresvet” adlı savaş gemileri ile kurtarma römorku “Pechenga” ve nakliye gemisi ’Nevelsky “, Mısır ordusunun yoğun güvenlik önlemleri altında Süveyş Kanalı’ndan geçerek Akdeniz’e girdi. Rusya Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Viktor Çirkov, daha önce yaptığı açıklamada, Akdeniz’de mevcut savaş gemilerini nükleer denizaltılarla takviye edebileceklerini söylemişti. Rusya Savunma Bakanlığı da geçen ay, ” Rusya, Akdeniz’deki menfaatlerini korumak amacıyla Büyük Okyanus Donanması’ndan bazı savaş gemilerini bölgeye yönlendirmiştir “ açıklamasında bulunmuştu.

Mayınsavarlar

Basra Körfezi’nde ise, ABD komutasında ortak bir deniz tatbikatı sürüyor. ABD donanması, mayın temizleme operasyonlarını içeren ortak tatbikat çerçevesinde dün deniz mayınlarını yok etmek amacıyla üretilen insansız su altı araçlarını denedi. Denemesi yapılan Seafox insansız su altı araçları, sonar ve mayınları vurmak ve yok etmek üzere tasarlanmış patlayıcılardan oluşuyor. Seafox araçları, ABD donanmasının otomatikleştirilmiş izleme ve koruma sistemlerini giderek yaygınlaştırmaya yönelik planlarının bir parçasını oluşturuyor. Donanma komutanları deniz tatbikatlarının özellikle İran’ı hedef almadığını savunuyor. Ancak İran, deniz tatbikatlarına açık bir misilleme olarak geçen hafta kendi mayın temizleme operasyonlarını başlatmıştı. İran daha önce yaptığı açıklamalarda, nükleer programına yönelik Batılı ülkelerin yaptırımlarına misillemede bulunmak amacıyla Basra Körfezi’ndeki kritik petrol geçiş yollarını kapatabileceği uyarısında bulunmuştu.
http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/habergoster.php?haber=84227

Mirsad: Suriye’de ölü sayısı en az 94 bin
18-05-2013



Suriye yönetimi karşıtı İnsan Hakları örgütü Mirsad, ölen 94 bin kişiden 41 bininin Alevi olduğunu açıkladı.

YDH-Suriye'de yaşanan olaylara ilişkin verdiği çarpıcı raporlarla dikkatleri çeken muhalif İnsan Hakları Örgütü Mirsad, Suriye'de 26 aydır devam eden çatışmalarda ölü sayısının 94 bine yükseldiğini açıkladı.

Reuters'te yer alan habere göre insan hakları örgütü Mirsad, ölen 94 binden 41 binini, Suriye Cumhurbaşkanı Beşşar Esed'in de bağlı olduğu Alevi mezhebine mensup olduğunu belirtti.

Mirsad Müdürü Rami Abdurrahman, sahil şeridi ve Humus'taki Alevilere ait sekiz farklı kaynaktan araştırmalarda bulunduklarını, araştırmaların 41 bin rakamını doğruladığını söyledi.

Abdurrahman, açıklamasının devamında, Suriye'de isimleri kayıt altında olan ölü sayısının 94 bin olmakla birlikte, sayının 120 bini aşmış olabileceğini söyledi.
http://www.ydh.com.tr/

Hatay halkı terör saldırısına karşı ayağa kalktı: "Hükümet istifa"



Hatay halkı terör saldırısına karşı ayağa kalktı. Binlerce Hataylı, Reyhanlı saldırılarını protesto etmek için Antakya'da buluştu. Hatay Kardeşlik Platformu öncülüğünde düzenlenen eylemde "Hükümet istifa" sloganları atıldı.

Hataylılar bugün tek yürek oldu. Binlerce Hataylı, Reyhanlı'da yaşanan terör saldırılarına karşı ayağa kaltı.

Hatay Kardeşlik Platformu'nun düzenlediği eylemde buluşan yurttaşlar teröre karşı "kardeşlik" sloganları attı.

Eyleme yapılan konuşmalarda AKP, ABD ve İsrail'e öfke vardı.

Ulusal Kanal'dan canlı yayınlanan eylemde kalabalık sürekli arttı, yurttaşlar Saray Caddesi'ne sığmadı.

ulusalkanal.com.tr

Çin ve Almanya'da sel
Çin ve Almanya sağanak yağış alıyor.
27 Mayıs 2013



Çin Cumartesi gününden bu yana şiddetli yağışların etkisi altında. 34 farklı yerleşim biriminde rekor seviyede yağmur yağış kaydedildi.

Ülkenin ortasında yer alan Hubei şehrinde 12 saat içerisinde yağan yağış metrekareye 80 kilogramı buldu
Yağış sebebiyle bir çok yerde toprak kayması yaşandı. Evler yıkıldı, direkler devrildi ekili alanlar hasar gördü. Bir çok kişi evlerinde mahsur kaldı.

Yağışların etkili olduğu bir diğer ülke de Almanya idi. Özellikle ülkenin doğusunda bazı yerlere yağan yağmur miktarı 70 kilogramı buldu.

Nehirler taştı, sokaklar nehre döndü.
TRT

Şili ve Arjantin'de 'yanardağ tahliyesi'
8 MAYIS 2013



Şili ve Arjantin, Copahue volkanı yakınlarındaki ortak sınır bölgesinde yaşayan vatandaşlarına bölgeyi terketmeleri çağrısında bulundu.
Bölgede ''kırmızı alarm'' ilan edilirken, yetkililer yanardağın her an patlayabileceğini söylüyor.
Yaklaşık 3 bin metre yüksekliğindeki yanardağ şu ana kadar sadece gaz püskürttü.
Yanardağın çevresindeki alanda binlerce düşük şiddette sarsıntı hissedildi.
Şili İçişleri Bakanı Andres Chadwick, yanardağdaki gelişmeleri ve sismik hareketliliği izledikten sonra tahliye kararı aldıklarını söyledi.
Şili Acil Yardım Bürosu, tahliye kararının bölgede yaşayan 460 aileyi etkileyeceğini, ancak şiddetli yağış nedeniyle bu tahliyelerin biraz uzun sürebileceğini kaydetti.
Sınırın Arjantin tarafında ise, 600 kişinin tahliye edilmesi planlanıyor.
Şili'nin güneyinde geçen yıl bir volkanın patlamasının ardından yüzlerce uçuş iptal edilmiş, bölge turizmi ağır darbe almıştı.
BBCT

Gezi Parkı: On binler Taksim'i kuşattı
Rengin Arslan
İstanbul
31 MAYIS 2013



Bir savaş bölgesine benziyor Beyoğlu. Bütün ara sokaklar dolu. İstiklal Caddesi'nde kurulan barikatlar eylemciler tarafından kuruluyor, polis tarafından yıkılıyor.



Taksim ve civarında binlerce insan var. Bu kadar insanın bir araya gelmesini ilk tetikleyen şey ise Gezi Parkı'ndan sökülmek istenen ağaçlar...



Taksim İlkyardım Hastanesi'ndeyim. Ardı ardına ambulanslar geliyor. Üstelik saat henüz akşam 7 bile değil. Yani henüz bütün eylemciler toplanmadı. Ama polis Taksim ve etrafındaki bütün gruplara gaz bombası ve tazyiki su ile müdahale etti.

Klişe tabirle söylenecek olursa, bilanço barışçıl bir gösteri için ağır.

Lobna Al Lamii'nin hayatı tehlikede

Arap kökenli Türkiye vatandaşı Lobna Al Lamii'nin arkadaşı ile konuşuyoruz hastanenin önünde. "Kafatasında biber gazı fişeği yüzünden kırık veya çatlaklar olduğu için ameliyata alındı. 2 gün boyunca uyutulacak," diyor. Lobna Al Lamii yoğun bakımda.



Bugün 13.00'te polisin sabaha karşı baskınını oturma eylemiyle protesto edenler arasındaymış ikisi de. "Hayatı tehlikesi çok yüksek," diyor.

Arkadaşı sözlerini zorlukla dile getiriyor: "Bulduğumda yerde yatıyordu. Bir ara ayrılmıştık... Politik bir insan sayılmam ama burası benim parkım" diyor.
Biz konuşurken arkadan sloganlar yükseliyor.



İstiklal Caddesi'ndeki gazeteci Gökhan Tan, BBC Türkçe'ye alanı değerlendiriyor: "Halk beş koldan meydana girmeye çalışıyor ve sayıca çok fazla. Ortada kalan polis. Polisin sayısı az ve büyük ölçüde gaz bombasına tutunuyorlar."



Twitter'da #DirenGeziParki etiketiyle paylaşılan fotoğraflar ve yorumlar, kimsenin biber gazından ve tazyikli sudan yılmadığına işaret ediyor.

BBC Türkçe'ye konuşan İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi'nden bir yetkili, "polis şiddeti" nedeniyle yüzlerce kişinin yaralandığını belirtiyor: "Daha az önce dört kişi kan revan içinde birini taşıyarak Taksim İlkyardım'a getirdiler."

Cihangir'de sokaklar birbirine hiç benzemeyen insanların ortak mücadelesine tanık olmak üzere. Benzer yanları, hepsinde ya tıbbi maske ya da şal olması. Çantaların limon ve sirkeyle dolu olduğuna şüphe yok.

Kepenklerini kapatmış bir bankanın önünde biri bağırıyor: "Kartım içeride kaldı, açın!" Onu şimdilik dinleyen yok ama kepenklerin üzerinde kırmızı boyayla yazılanlar herkesin dikkatini çekiyor: "Tayyip cami duvarına işedin."

Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Gezi Parkı'yla ilgili olarak, "İstediğinizi yapın, biz kararımızı verdik" sözüne tepki büyük.

Bütün bunlar olurken beşinci günündeki Gezi Parkı eylemcileri bir haber alıyor: Kültür Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu tarafından Gezi Parkı'nda Topçu Kışlası yapımına onay veren kararın uygulanması, İstanbul 6. İdare Mahkemesi tarafından durduruldu.

Koşturmacadan ve biber gazından bitap düşen bazı eylemciler dinlenmek üzere ayrılırken, ara sokaklardan yeni gelenler onların yerini alıyor.
BBCT

Bu konuda daha fazla bilgi için: http://entellektuel.s4.bizhat.com/viewtopic.php?t=4452



Hindistan'da muson yağmurları ardından sel felaketi
21 HAZİRAN 2013



Hindistan'ın kuzeyindeki Uttarakhand eyaletinde muson yağmurları nedeniyle meydana gelen sel ve toprak kaymalarında ölenlerin sayısı 500'ü aştı.

Eyalet Valisi Vijay Bahuguna, sel sularına kapılan ya da balçığa gömülmüş durumda 556 ceset belirlendiğini ve ordunun bu cesetleri toplamaya çalıştığını açıkladı.

Bölgede çalışmalar yapan Action Aid adlı yardım kuruluşu halen beş bin kişinin kayıp olduğunu duyurdu.

Kayıp olan kişilerin çoğunun, dağlık bölgedeki kutsal yerleri ziyaret eden Hintli hacılar olduğu belirtiliyor.

Sel ve toprak kaymalarından en çok etkilenen bölgenin kutsal kabul edilen Kedarnath kenti ve çevresi olduğu ifade ediliyor.

Kurtarma çalışmalarını askerî birliklerin yürüttüğü ancak askerlerin hâlâ pek çok bölgeye ulaşmayı başaramadıkları bildiriliyor.

Hindistan İçişleri Bakanı Sushilkumar Shinde, son bir kaç gün içinde 33 binden fazla hacının kurtarıldığını, ancak hâlâ 50 binden fazla kişinin bulundukları yerde mahsur kaldıklarını söyledi.

'Bu kutsal mekân mezarlığa dönüştü'

Bölgede genellikle Haziran ayında başlayan ve bölgedeki tarım için hayatî öneme sahip muson yağmurları Eylül ayına kadar devam ediyor. Ancak uzmanlar bu yıl Hindistan ve Nepal'in bazı bölgelerindeki yağışın alışılmadık kadar yoğun olduğunu belirtiyorlar.

Kedarnath bölgesini ziyaret eden eyaletin Tarım Bakanı Harak Singh Rawat, sel baskınlarını 'bu bin yılın en büyük felaketi' diye niteledi.

Rawat "Sellerin, alt yapı sistemlerinde neden olduğu hasarı gidermemiz en az beş yıl alacak" dedi.

Sel ve toprak kaymalarının neden olduğu hasarın kendisini şoke ettiğini belirten bakan, "Bu kutsal mekân bir mezarlığa dönüştü" dedi.
BBCT

Brezilya'da bugünkü eylemlere bir milyon kişi katıldı
21 HAZİRAN 2013



Brezilya'nın 100 kadar kentinde düzenlenen hükümet karşıtı protesto gösterilerine bir milyondan fazla kişinin katıldığı belirtiliyor.

Ülke çapında düzenlenen eylemler sırasında iki kişi de yaşamını yitirdi.

Temizlik işçisi Cleonice Vieira de Moraes'in Belem kentinde düzenlenen protestolar sırasında kullanılan biber gazından etkilendiği ve yaşamını yitirdiği açıklandı.

Daha önce de Ribeirao Preto kentinde bir kişinin aracını barikata sürmesi sonucu 18 yaşındaki Marcos Delefrate ölmüştü.

Ülkedeki gösteriler toplu taşıma ücretleri zammını ve 2014 Dünya Kupası için yapılan harcamaları protesto amaçlı başlamış ancak hükümet karşıtı gösterilere evirilmişti.

Cumhurbaşkanı Dilma Rousseff, gösteriler nedeniyle Japonya'ya yapacağı ziyareti iptal etmek zorunda kaldı.

Sao Paulo'daki BBC muhabiri Gary Duffy, bunun durumun ciddiyetine dair bir işaret olduğunu söyledi.

Rousseff, Cuma günü bakanlar kurulunu toplayarak ülkede yaşanan krizi görüşecek.

Rio de Janeiro'da çevik kuvvet polisinin göstericilere göz yaşartıcı gaz ve plastik mermilerle müdahale ettiği belirtiliyor.

Televizyonlarda yayınlanan görüntülerde, birçok esnafın dükkânlarını korumak için vitrinlerini tahta plakalarla kapladığı ancak buna rağmen yağmacılık olaylarının devam ettiği görülüyor.

Protestolar 2 Haziran'da Sao Paulo'da otobüs ücretlerine yapılan zamla başladı.

Bilet fiyatı 3 realden 3,20 reale çıkarılmıştı.

Protestoları tetikleyen toplu taşım ücreti zammının iptal edilmesi eylemleri dindirmiyor.

Eylemlerin ülkede son 20 yıldır görülen en büyük protesto dalgası olduğu belirtiliyor.

BBCT

Şili’de limanlar, madenler, okullar, ana yollar işgal edildi
28 Haziran 2013



Şili’de öğrenci ve işçi örgütlerinin birlikte gerçekleştirdiği genel grevde, bir çok fabrika ve işyeri durdu, okul ve üniversiteler işgal edildi, ana limanlar ve ana arteller işçiler ve öğrenciler tarafından bloke edildi.

Öğrenci hareketinin çatı örgütü Şili Öğrenci Konfederasyonu’nun genel grev çağrısına, kamu çalışanları ve işçi sendikaları da dayanışma grevi ile yanıt verdi.

Parasız ve nitelikli eğitim, ücretlerin yükseltilmesi, sağlık politikalarının değişmesi ve sendikal haklar, başlıca genel grev talepleri arasındaydı.

Gösteriler özellikle başkent Santiago’da yoğunlaştı. 45 okul ve 25 üniversite işgal edildi ya da greve gitti. Bir çok büyük kentte, büyük limanlar ve madenler işgal edildi ya da greve gitti. Greve özellikle liman ve maden işçilerinin, öğretmenlerin yoğun ve etkin katılımı dikkat çekti.

Liman İşçileri Sendikasına üye işçiler, öğrenciler ve kitlesel eylemli dayanışma güçleri, büyük liman kenti ve sanayi bölgesinde büyük gösteriler yaptı.

Ülkenin kuzey kesiminde, göstericiler bakır madenlerini durdurmaya yoğunlaştılar. İşçilerle birlikte lise öğrencileri örgütü ACES ve Şili Üniversite Öğrencileri Sendikası, parasız eğitim ve madenlerin ulusallaştırılması taleplerini birlikte yükselttiler. Stratejik bir öneme sahip Chuquicamata maden bölgesine giden yollar barikatlarla bloke edilirken işçiler de greve gitti.

Calama kentinde 3 bin otobüs şoförü greve çıktı, ulaşım durdu. Santiago’da şiddetli çatışmalar yaşandı.

Öğrenci gösterilerine karşı saldırganlığıyla meşhur devlet başkanı, önümüzdeki günlerde Parlamentoya “toplumsal olaylar ve kitle gösterilerine karşı bir tedbirler paketi tasarısı sunacağını” açıkladı.

Kaynak: Devrimci Proletarya

Tahrir yine doldu taştı: ABD-İsrail uşağı Mursi defol!
30 HAZİRAN 2013




Kahire’de Tahrir Meydanı, eski Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek’in devrildiği iki yıl öncesindeki gibi dolup taştı.

Mısır'ın başkenti Kahire'deki Tahrir meydanında toplanan yüz binlerce kişi bir yıl önce seçilen Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin istifasını istedi.



Yüz binlerce kişi protestolar için geceyi Mursi'nin selefi Hüsnü Mübarek'i deviren ayaklanmanın başladığı meydanda geçirdi.

Mursi'nin göreve gelişinin birinci yıl dönümü dolayısıyla yapılan protestolarda, protestocular, Mursi'nin ABD ve İsrail uşağı olduğunu, zor durumdaki ekonomi için çözüm üretemediğini ve güvenlik sorunlarını çözemediğini söylüyor.



BBC Kahire muhabiri Alim Makbûl'e göre, Mısırlılar haftalardır 30 Haziran'ı konuşuyor ve muhalefet Mursi istifa edip erken seçim kararı almadan meydanı terk etmeyeceğini söylüyor.

Protestocular ABD_İsrail uşağı Cumhurbaşkanı Mursi ve müttefiki Müslüman Kardeşler'in politikalarından rahatsızlık duyuyor.

Muhalifler erken seçim çağrısını içeren bir dilekçeyi 22 milyon kişinin imzaladı. Dilekçenin Tamarod (İsyan) adlı halk hareketi var.

Ancak, eylemlere Mursi'nin siyasi ve ekonomik politikalarından hoşnut olmayan sıradan Mısırlılar da katılıyor.

Kahire’de protestocular Müslüman Kardeşler'in ofislerine saldırdı ve ateşe verdi.

El Alem televizyonu, Kahire'deki Müslüman Kardeşler Bürosu'nun tamamen yandığını bildirdi.

El Meyadin ise, Dakahliya'da Özgürlük ve Adalet Partisi'ne ait iki bina ateşe verildiğini duyurdu.

Tanta’da Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin karşıtları, Müslüman Kardeşler’in protestoculara ateş açmasının ardından protestocular, Müslüman Kardeşler’e ait birkaç ofise saldırarak ateşe verdi. Partinin ofisleri Kahire’nin kuzeyindeki El Mansur ve Tanta’da yanıyor.

Mısır sağlık Bakanı, Bugün 7 ilde yaşanan çatışmalarda 174 kişinin yaralandığını açıkladı.
haber1001

Brezilya’da tır şoförleri 23 yolu kapattı
2.07.2013



Brezilya’nın dokuz eyaletinde grev yapan kamyon şoförleri 23 ana yolu kapattı. Haberi Brezilya’nın Estadu di San Paulo gazetesi yazdı.

Grevi Brezilya Tır Şoförleri Birliği Hareketi düzenledi.

Hareketin yayımladığı bildiride, eylemin Perşembe gününe kadar devam etmesi gerektiği ifade edildi. Protestocular paralı yol geçiş ve yakıt ücretlerinde indirim talep ediyor.
http://turkish.ruvr.ru/2

Bulgaristan'da protestolar dinmiyor
Nick Thorpe
BBC, Bulgaristan
17 TEMMUZ 2013



Bulgaristan'da protestolar sürüyor

Bulgaristan'da protestocular her akşam Sofya'nın sokaklarını doldurmaya devam ediyor; ancak 35 günün ardından Başbakan Plamen Oresharski hükümetine karşı sabırları tükenmek üzere.
Reklam şirketi işleten Gergana, "İnsanlar öfkeleniyor, çabuk harekete geçilmesini istiyoruz ama dinlemediklerini hissediyoruz. 'Sizi duyuyoruz' diyorlar ama tek duydukları ıslıklarımız ve davullarımız. Sözlerimizi dinlemiyorlar" diyor.

Kalabalıkların haykırdığı sözler gayet açık ve net; üç hece öne çıkıyor: Ostavka! (İstifa!)

Bulgar başkentinin her yerinde, belediyeye ait çöp tenekelerinde, Sofya Üniversitesi'nin kurucularının heykellerinde bu yazılı. Sokaklar bu kelimeyle inliyor.

Her geçen gün tıklayın protestocular yeni sürprizler hazırlıyor: Pazar günü hava saldırısı sirenleri duyuldu, Pazartesi yağmur dansında kalabalıklar pankarları şemsiye gibi gökyüzüne tutup geleneksel şekilde uğuldadı.

İçişleri Bakanı Tsvetlin Yovchev, protestocuların ana talebinin karşılanmayacağını söyledi bana: "Hükümetin olası istifası krizin derinleşmesine ve ülkenin sarmal döngüye kapılmasına yol açar.
Diğer yandan, devletle sokak arasındaki bu açıklığın devam edemeyeceğini kabul ediyor: "Eğer protestonun uzun süre böyle sürmesini beklersek ve bu insanlar sorunlarının çözümü için gerçek mekanizmalar bulamazlarsa, bu radikalleşmeye doğru ilk adım olur."

Şiddet korkusu

tıklayın Hükümeti öfkelendiren şeylerden biri, görüşmek veya suçlamak için bir protestocu lideri bulamamaları. Sosyal medyada beyin fırtınaları yaratıp belirli eylemler yapan, hükümetle alay eden, kendilerine sempatiyle yaklaşan yabancı elçilere teşekkür eden veya sadece protestocu arkadaşlarını eğlendiren çok sayıda grup türedi.

"Yorumcular seçim barajının düşürülmesiyle parlamentoya daha çok partinin girmesinin hem temsiliyeti artıracağını hem de daha fazla koalisyon seçeneği sağlayacağını söylüyor."

Liberal Stratejiler Merkezi'nden Daniel Smilov, bu hükümetin ayakta kalma şansının az olmasını üç nedene bağlıyor:
"Protestoların uzun vadeli olması, protestocuların tek bir sade talep etrafında birleşmesi ve protestocuların ülke genelinde sevilmesi."

Son kamuoyu yoklamalarına göre, nüfusun % 58'inin hükümetin istifasını istediği belirtiliyor; protestoları düzenleyenler ise bu tahmindeki oranın çok düşük olduğunu iddia ediyor.
Hem hükümet, hem de protestocular sokakların radikalleşmesinden korkuyor.

İçişleri Bakanı, "En önemli grubu, bu politik sistemde temsil edilmemelerini ve adaletsizliği protesto etmek için kendiliğinden protestoya başlayanlar oluşturuyor" diyor ve hemen ekliyor: "Bu kişileri çok iyi dinlemeli ve protesto haklarını desteklemeliyiz."

Fakat şiddet arayışında olan başka bir grup olduğunu iddia ediyor bakan.

Parlamentonun önünde, 19. yüzyıl devrimcisi Vasil Levski'nin doğum günü olan Perşembe günü parlamento önünde düzenlenen bir etkinlik şu sloganla duyuruldu: "Halkın sabrı, geri dönülemez noktaya ulaştı."

Kendini "Dinazor çöreği" diye tanıtan bir kadının eklediği yorum şöyleydi: "Gelmek için elimden geleni yapacağım; oraya gelip onları fena pataklamak için."

Tichomir Gergov ise şöyle diyordu: "Beyzbol sopamla geliyorum."

Hükümetin bir planı yok

Bir önceki hükümet geçen Şubat ayında, ısınma masraflarıyla ilgili olarak başlayıp tüm yönetici seçkinlere karşı tepki dalgasına dönüşen protestolarla düşmüştü.

O zamanki ve şimdiki protestolar arasında birçok farklılık ve benzerlik var.

Şubat ayında sokağa çıkanlar daha yoksul ve umutsuzlardı. Şimdikilerse daha iyi durumda ve kendinden emin olanlar.

Şimdi daha çok mizah var. Altı kişinin ölümüne yol açan kendini yakma eylemleri sona erdi. Kış ve yaz aylarındaki protestoların ortak yanı ise politikacıların ve patronların ellerinin birbirinin cebinde olmasına duyulan tiksinti.

Bu gerginliğe son verilebilmesi için birkaç senaryodan söz ediliyor.

Kırılgan zemindeki hükümeti destekleyen parlamento partileri arasında çatlaklar beliriyor.

Bulgaristan'da seçim barajı tartışılıyor

Fransız ve Alman elçiler ortak açıklama yaparak hükümeti eleştirdi. Cumhurbaşkanı da güvenini yitirdiğini söyledi.

Amerikan, İngiliz ve diğer ülkelerden elçiler perde arkasında faaliyette. Brüksel'de ve Avrupa Sosyalist Partisi'nde, sosyalistlerin desteklediği hükümetin en sağcı parti Ataka'nın oylarıyla iş başına gelmesinden kaynaklanan huzursuzluk var.

Seçim barajı meselesi

Protestocular, "sosyalistlerin, liberallerin ve köktenci milliyetçilerin koalisyonu" diyerek hükümetle dalga geçiyor.
Hepsinden önemlisi, ulusa bir plan sunmaktan aciz olan hükümet güçsüz gözüküyor.

İçişleri Bakanı dürüstlükle, "Bu aşamada hiçbir belli plan yok" diye kabul ediyor durumu.

Hükümet, yeni seçimlerin parlamentoda benzer bir çıkmaz yaratacağını savunuyor.

Yorumcular ise bunun pek de doğru olmadığı görüşünde. Seçim barajının düşürülmesiyle parlamentoya daha çok partinin girmesinin hem temsiliyeti artıracağını hem de daha fazla koalisyon seçeneği sağlayacağını söylüyorlar.

Ayrıca, protestocuların deyişiyle ülkeyi yöneten "mafyanın", yani zengin işadamlarının siyasetten uzaklaştırılmasını öngören bir ahlak yasası, iktidardakilerle halk arasındaki uçurumu daraltabilir.
BBCT

İtalya'daki otobüs kazasında en az 38 kişi öldü
9 TEMMUZ 2013



İtalya'nın Campania bölgesindeki Avellino kenti yakınlarında bir yolcu otobüsünün kontrolden çıkarak bir üst geçitten uçması sonucunda 38 kişi yaşamını yitirdi.
Otobüsün birkaç araca çarptıktan sonra üst geçidin korkuluklarını aşarak yaklaşık 30 metrelik bir yamaçtan yuvarlandığı bildirildi.

İtalyan Haber Ajansı Ansa, kazada, bazıları ağır olmak üzere en az 10 kişinin de yaralandığını bildirdi.
Yolcu otobüsünde aralarında çocukların da olduğu yaklaşık 50 kişi bulunduğu ve otobüsün, Benevento kenti ve çevresindeki dinî önemi olan yerleri ziyaretin ardından Napoli'ye dönmekte olduğu açıklandı.
Kazanın ardından televizyon kanalları, otobüsün çarptığı araçların ve kazada yaşamını yitirenlerin yol kenarına dizilen üstleri örtülü cesetlerinin görüntülerini yayınladı.
Kazanın sebebi konusunda henüz resmî bir açıklama yapılmazken, otobüs şoförünün de ölenler arasında olduğu belirtiliyor.
BBCT

İspanya'da meydana gelen son 40 yılın en büyük tren kazası
26 TEMMUZ 2013



İspanyol Adlî Tıp Polisi Başkanı Antonio Del Amo, BBC'ye yaptığı açıklamada, Santiago de Compostela'daki kazada ölenlerin sayısının 78 olduğunu söyledi.

Ölü sayısı daha önce 80 olarak açıklanmıştı. Antonio Del Amo, ölenlerden 72'sinin kimliğinin belirlendiğini ifade etti.
Santiago de Compostela kenti yakınlarında yaşanan kazada 32'si ağır olmak üzere onlarca kişi de yaralandı.

Trenin makinisti Francisco Jose Garzon Amo polis tarafından gözaltına alındı

İspanyol polisi, makinistin Perşembe akşamından itibaren 'resmen gözaltında' olduğunu açıkladı.
haber1001

Ayetullah Hamenei: "Müslümanlar arası kışkırtmalara karşı uyanık olmak gerekir"
11-09-2013



YDH'nin haberine göre; İran İslam Devrimi Lideri Ayetullah Seyyid Ali Hamenei, ABD ve Londra’dan yapılan İslami vahdete zarar verici Şiilik tebliğinin, Şiilikle hiçbir ilgisinin bulunmadığını söyledi.

Mehr haber ajansının bildirdiğine göre İran İslam Devrimi Lideri Ayetullah Hamenei, bu yılki hac görevlilerine hitaben yaptığı konuşmasında İslami mezhepler arasındaki ihtilafların körüklendiğine dikkat çekti.

Gerçek bir hac ibadetinin Müslümanlar arasındaki kardeşlik duygularının güçlendirilmesiyle gerçekleşeceğini belirten Ayetullah Hamenei, “Gerçek haccın gereklerinden biri, bu büyük ibadette kardeşçe davranışlar ortaya koymasıdır. Hac aylarında cedel ve tartışmalardan uzak durulması, Kur’an’ın da vurguladığı bir husus olarak Müslümanlar arasında cedel ve tartışmalardan uzak durulması anlamındadır. Bu da hem dille cedelden uzak durmayı hem de kalbi olarak nefretten sakınmayı içermektedir” dedi.

Hac mevsiminde cedelden uzak durulması yönündeki Kur’an emrinin yanlış tefsir edilerek müşriklerden beri olma felsefesinin sorgulanmaya çalışıldığını belirten Ayetullah Hamenei, şirk ve küfürle cedelin İslam’ın en temel esaslarından olduğunu söyledi.

İran İslam Devrimi Lideri Ayetullah Hamenei, Müslümanların kötülüğünü isteyenlerin İslam mezhepleri arasında ihtilaflar ve çatışmalar çıkarmaya çalıştığını belirterek “İslam düşmanları İslam mezhepleri arasındaki çatışmaların gasıp siyonist rejimin çıkarına olduğunu çok iyi anladılar. Bu yüzden de bir taraftan tekfirci grupları kullanarak diğer yandan da medya alanında zahiren İslami, hatta Şii kanalları aracılığıyla ihtilafları körüklemekte ve Müslümanlar arasında çatışmalar çıkarmaktadırlar” dedi.

Ayetullah Hamenei, “İmam Humeyni başta olmak üzere büyük Şii alimleri, her zaman İslam ümmetinin vahdetini vurgulamıştır. Dolayısıyla Londra’dan ve Amerika’dan televizyon kanalları aracılığıyla ihtilafları körüklemek için yapılan o Şiiliğin, Şiilik çizgisiyle hiçbir alakası yoktur” dedi.
haber1001

Meksika polisi öğretmenlerin kampına müdahale etti
14 EYLÜL 2013



Meksika'nın başkenti Mexico City'de polis, Zocalo Meydanı'nda kamp kuran grevci öğretmenlere göz yaşartıcı gaz ve basınçlı suyla müdahale etti.

Hükümetin, haftalardır meydanda bulunan protestoculara tanıdığı sürenin dolmasından sonra başlayan müdahale sonrasında onlarca kişi gözaltına alındı.

Protestocular polise molotof kokteylle karşılık verdi.
Öğretmenler, Cumhurbaşkanı Enrique Pena Nieto'nun onayladığı eğitim reformunda değişiklik yapılmasını istiyor.

Hükümet yetkilileri, Bağımsızlık Günü törenlerinin yapılacağı meydanın Cuma gününe kadar boşaltılmasını istemişti.

'Sendika yozlaştı'

Zırhlı araçlar ve helikopterler desteğindeki polisle, protestocular arasında meydanda ve meydana açılan sokaklarda başlayan çatışma saatlerce sürdü.

Polis memurları, protestocuların çadırlarını dağıttı, eylemcilerin başlattığı küçük çaplı yangınlara müdahale etti ve bazı kişileri gözaltına aldı.

BBC Mexico City muhabiri Will Grant hükümetin meydanı boşaltma hedefine ulaştığını fakat, ülkenin en önemli meydanında çevik kuvvet ve zırhlı araçların oluşturduğu görüntünün, Pena Nieto'nun cumhurbaşkanı olarak ilk Bağımsızlık Günü'nde vermek istediği birlik mesajına uygun düşmediğini söylüyor.

Hükümetin eğitim reformu öğretmenliğe başlama ve meslekte yükselişi bir dizi performans kriterine bağlıyor.
Bazı kesimler de öğretmenler sendikasının yozlaştığını ve atamalarda çok fazla söz hakkına sahip olduğunu savunuyor.

Geçen hafta binlerce sendika üyesi Temsilciler Meclisi'nin onayını alan reformların yasalaşmasını engellemek için Senato'nun önünde dev bir gösteri düzenlemişti.

Hükümet, sendikaların atamalar konusundaki geniş yetkilerinin az eğitimli öğretmenlerin daha yetkin öğretmenlerin önüne geçmesine neden olduğunu öne sürüyor.
bbct

Değişimin doğum sancıları başladı
Mehmet Serim
20-09-2013



YDH Suriye Temsilcisi Mehmet Serim, Suriye bağlamında oluşan Soğuk Savaş dengesinde tarafların pozisyonunu ve değişim ihtimallerini irdeleyen muhteşem bir analiz kaleme almış. Hem Suriye'de hem de dünyada neler olup bittiğini gerçekten anlamak isteyenler için mutlaka ve dikkatle okunması gereken bir analiz bu.

Entellektüel Forum


Şam’ın Guta bölgesinde yapılan kimyasal saldırısından sonra savaş pozisyonuna geçen dünya Rusya – ABD anlaşması ile “şimdilik” rahat nefes aldı. Sürecin Cenevre 2’ye doğru ilerlemesi ve Cenevre 2’de siyasi bir sonuca ulaşılması “umuluyor.”

Umuluyor diyoruz; çünkü ABD ve küçük ortaklarının çözümü istediğinden kimse emin değil. Bu nedenle Rusya başta olmak üzere herkes çok dikkatli davranıyor.

Görüşme masasında silahlar da var ve her an durum yine gerginleşip eller tetiğe gidebilir.

Önümüzdeki süreç bölgesel ve küresel açıdan birçok gelişmeye gebe. Suriye başlangıçtı. Suriye üzerinden devam eden “peşrevde” kimin ne durumda olduğuna / olacağına dair yapılan yorumların bir özetini çıkarmaya çalışacağız.

ABD açısından

ABD bugüne kadar müdahale etmek istediği ülkelere yönelik olarak uyguladığı klasik taktiklerde başarılı oldu denilebilir. Ancak Suriye’de herkes gibi “süper güç” de duvara tosladı ve çıkış yolu arıyor. Sadece müdahale niyetinden vazgeçmek için değil, başka bir yol bulmak için de.

Bu nedenle Rusya ile varılan kimyasal anlaşması ile ilgili açıklamalara paralel tehdit açıklamaları devam ediyor. ABD’nin Suriye ile ilgili açıklamalarından yola çıktığınız zaman “iki yönetim” öldüğünü sanırsınız.

Çelişkili açıklamalar bazen aynı şahıs tarafından bile dile getirilebiliyor. Bir yanda Rusya ile “anlaşmaya varıldığından” bahsediliyor, diğer yandan “Esad’ın sözüne güvenilmeyeceğinden..” Bir yandan bizzat Obama Kongre’deki oylamayı erteliyor, diğer yandan “savaş pozisyonunu koruyoruz” deniliyor.

CNN her ne kadar Türkiye’de daha çok bilinse de Amerikalıların beyni alınmış olanlarına (ki bunlar çoğunluktur) hitap eden asıl kanal FOX TV’dir. İşte bu FOX TV’nin muhabirleri geçtiğimiz günlerde Suriye Cumhurbaşkanı Beşsar Esad ile röportaj yaptılar. Esad onlara “kimyasal ile ilgili uluslararası bütün anlaşmalara uyacaklarını” söylüyor. Bizim muhabir arkadaşlar ardından soruyu “patlatıyor” “yani siz kimyasal silahlara sahip olduğunuzu kabul ediyorsunuz?” Ben olsam “sayın zeka yoksunları burası Hollywood filmindeki tipik Amerikan mahkeme sahnesi değil, ben iki saattir size ne anlatıyorum” derdim. Ama Esad sabırlı adam vallahi. Soğukkanlılıkla şu cevabı veriyor: Ben kimyasal ile ilgili anlaşmalara taraf olmak için başvuru yaptığımızı söylediğime göre..” yani VAR!

Bu örnek Amerikalıların mantığını anlayabilmek açısından çok önemli. Bu mantığı ABD”nin her düzeydeki insanında görebilirsiniz.

İşte bu nedenle ABD bir yandan Ruslar ile varılan ittifaktan, BM’den bahseder; ama diğer yandan kendi kafasında takıntı haline gelmiş “saldıralım” düşüncesini atamaz. Ve bu durum açıklamalara yansımaya devam eder.

ABD için Suriye’den vazgeçmek bu kadar kolay olmamalı

ABD mantığı bir yana içerideki dinamikler yönetimin Suriye meselesinden kolay kolay vazgeçmeyeceğini gösteriyor. Şöyle ki:

1) Obama olayların başından bu yana sağlam gerekçeler olmadan ve şımarıkça Esad’ı suçladı ve gitmesi gerektiğini söyledi. Ancak Esad gitmedi. (Batı’nın iddia ettiği gibi) sadece muhaberatı güçlü, halkını kanlı şekilde bastırdığı için değil. Halk içinde geniş bir tabanı olduğu için. ABD bunu göremedi ve Obama ilk golü buradan yedi.

2) Obama el-Kaide gibi unsurları dost ve müttefik bölge ülkeleri ile işbirliği halinde besledi, büyüttü, Suriye’ye gönderdi. Bunların Esad’ı kısa zamanda devireceğini düşünüyordu; ama Esad yukarıda saydığımız nedenlerle de devrilmedi. Bu da ikinci goldü.

3) Obama süreç içinde Rusya duvarına tosladı. Daha önce” istediğim yerde borazanımı çalarım” diye düşünüyordu; ama Putin bu kez “yemezler” dedi. Bu da üçüncü gol oldu.

4) Obama savaş çığlıkları atarken askeri açıdan Suriye’nin yanı başında bulunan sevgilisi İsrail’in ne büyük tehlike altında olduğunu hesaplayamadı. Boşuna değildi NATO Genel Sekreteri Rassmussen’in “çok isterdik; ama vuramıyoruz” demeçleri. Bu da dördüncü gol oldu.

5) Obama kimyasal meselesini bölgedeki iki sadık müttefiki ile birlikte tezgahladı. Ancak kimyasal bu kez kendisini vurdu. Raporlar, haberler, iddialar karşısında net bir şekilde “Suriye yönetimi yaptı” diyemedi. Bu beşinci goldü.

6) Obama Rusya’nın “tamam, Suriye’nin kimyasallarını kontrol altına alalım” hamlesi ile belki de gönüllü şekilde altıncı golünü de yedi.

Bu goller ABD için tam bir hezimet. Peki koskoca ABD tüm hilelerine rağmen, hakemin taraf tutmasına rağmen aldığı bu yenilgiyi kabul edecek kadar centilmen mi?

Bizce değil.

Bu nedenle ABD dışarıdan vuramadığı Suriye’yi içeriden vurmak için elinden geleni yapacaktır. Zaten başına muhaliflere “nitelikli” silah gönderildiğine dair haberler de yansıdı. Yani önümüzdeki dönemde içeride çatışmaların yoğunlaşacağını öngörebiliriz. Diğer yandan Suriye yönetimi “kimyasala imza attık diye her şeyden vazgeçecek değiliz, yanlış yaparsanız savaşırız olur biter” söyleminden vazgeçmiş değil. Bu nedenle Obama o çok istediği savaş tamtamları sahnesine yeniden dönebilir.

Rusya açısından

Suriye peşrevi Rusya için “gücünü test etme” süreci oldu ve Rusya dünyaya gücünü gösterdi. Putin “daha önce Bosna’da, Libya’da bize feyk attınız; ama bu kez öyle olmayacak” dedi ve bu dediğini de yerine getirdi. Çin, İran, Hindistan, Brezilya gibi ülkeler ile birlikte “yeni bir dünyanın var olduğunu, bu yeni dünyanın gelişeceğini, büyüyeceğini ve doğunun eski görkemli günlerine dönebileceğini” gösterdi. Birkaç yüzyıllık şımarıklığı ile hareket eden Batı durumun ciddiyetinin farkında.

Rusya’nın güçlü olduğu bu aşamada bile Batı’ya nezaket ile yaklaştığı söylenebilir. Ben Putin’in bu kadar kibar olduğunu bilmezdim; Ama dikkat ettiniz mi Putin bir yandan kimyasal anlaşması gibi diplomatik argümanlar geliştirirken diğer yandan savaş gemilerinin hemen hepsini Akdeniz’e yığdı. Mesaj belli: ABD sana hiçbir şekilde güvenmiyorum. Her an yeni bahaneler bulabilirsin; ama eğer savaşmayı göze alıyorsan ben hazırım.

İran açısından

İran’ın dinsel – tarihi açıdan düşmanı Siyonizm ve tezahürü İsrail. Bunun İslam içindeki yansıması ise vahhabi – Şii savaşı. Ancak görünen konjonktürel ihtilaf konusu İran’ın nükleer çalışmaları. Her ne kadar İranlı yetkililer “bomba niyetimiz yok, amacımız sadece barışçı nükleer enerji” dese de Batı’nın tüyleri diken diken oluyor. İran (sahip olursa) bu silahları kullanacağı için değil, karşılarında güçlü bir İslam ülkesi; üstelik “düşünen” İslam’ın ülkesi olacağı için. Çünkü Batı biliyor ki Müslüman Kardeşler örgütü “fikir kulübü” değil. İslam adına geliştirebilecekleri bir düşünce yok. Sadece siyasi İslam adına iktidara gelebilirler. Bu da geçicidir; Ama Şiilik, ilkeleri gereği düşünce geliştirme, akideye göre hareket etme, uygarlık oluşturabilme doğasına sahip. İşte Batı’nın ve İslam içindeki Vahhabiliğin tüylerini diken diken eden budur.

İran, geniş ve uzun düşünebilen bu sabırlı siyaseti sayesinde Suriye krizinden karlı çıkan ülkelerden biri oldu. Bir yandan bizimkilerin yaptığı hatayı yapmadı ve yanı başındaki dev Rusya’yı gördü, diğer yandan Suriye enstrümanını nükleer için kullanmayı başardı, diğer yandan da bölge içinde (tüm engellemelere rağmen aslında) lehine olan dengeleri bozdurmamayı başardı.

İran’ın da bu avantajlı durumdan vazgeçecek hali yok elbette. İran şimdi ABD ile nükleer pazarlıklarına çok daha güçlü biçimde oturacak. Obama, Ruhani ile poz vermeye bile hazır!

Fransa ve İngiltere açısından

Fransa’yı İngiltere’den önce saymamız boşuna değil. Cameron Avam Kamarasında aldığı yenilgiden sonra sessiz sedasız kenara çekildi. Bunu fırsat bilen Fransa öne çıkmaya ve ABD’ye “senin Avrupa’daki asıl müttefikin benim değil mi?” demeye başladı. Hollande’in Erdoğan’dan farkı yok. Suriye ile sınırı olmadığı için nakliye helikopteri düşürüp kahramanlık yapamıyor; ama ha bire “saldıralım” demeyi de sürdürüyor. Diğer yandan “muhalifleri” Elysee’de ağırlıyor. Katar’ın, BAE’nin adamlarına ceket giydirip kravat taktırabiliyor ve onlarla dayanışma pozları verebiliyor. Peki neden Hollande bu kadar telaşlı?

Le Figaro’nun haberi doğru muydu

Kimyasal saldırısının yapıldığı gün Fransız Le Figaro gazetesi “haberi patlattı” ve dünya karıştı. Haber ve etrafında dolanan dedikodulara göre Amerikan özel komandoları Suriye içine sızmış ve Şam’a kadar varmıştı. Suriye ordusu ise o gün başlattığı büyük saldırıda işte bu birliği hedef almıştı. Peki gerçek ne? İşte Hollande’ı telaşlandıran sebep: kimilerine göre Dareyya’da, kimilerine göre Muaddemiye’de Fransız özel komandoları mevcut!

Yani?

Şam’a yaklaşanlar Amerikalı değil Fransız askerleriymiş Le Figaro kurnazlık yapmış!

Suriye yönetimi bunların geleceğini biliyor. Ardından buralara kadar yollar açılıp liberallerin ünlü sloganından yola çıkıp “bırakınız geçsinler” deniliyor. Fransız askerler Guta’ya vardıktan sonra kıstırılıyor.

Başka bir iddiaya göre aslında bu askerler aylardı burada ve çıkamıyorlar. Ancak kesin olan bu askerlerin halen bu bölgede kıstırılmış oldukları.

Nasıl? Sizce dikkate alınacak bir iddia mı? İddiayı destekleyecek bir veri de şu: Dareyya operasyonu aylar öncesinden tamamlandı. Ancak birkaç blokluk bir bölge var. Burası ordu tarafından kuşatılmış durumda ve aylardık tek kurşun dahi atılmış değil.

Lafı çok uzattık. Bu ve diğer nedenlerle Fransa Suriye’ye saldırılmasını her zaman isteyecek ve bunun için çalışacak gibi görünüyor.

İngiltere ise şimdilik tribüne çıktı. Bir yandan Obama’nın yediği darbeler, diğer yandan tüm çabalara rağmen BM’den karar çıkartılamaması Cameron’ın sesini kesmiş gibi. Üstelik ABD – İran olası yumuşaması öncesinde İran ile görüşmeler de yapılacak.

Türkiye açısından

Bu uzun soluklu savaştan şu anda somut zararlı çıkan tek ülke Türkiye oldu. Hayallerini akademik çalışma adı altında kitaplaştıran Davutoğlu ile birlikte Erdoğan, “yel değirmenlerine karşı” savaşını kaybetti. Erdoğan Dülçinea’sina kavuşamayacak; ama hayat masal değil. Dülçinea yok ancak oy veren, ülke yönetimini teslim eden milyonlar “rahatsız” ve Türkiye Cumhuriyeti muz cumhuriyeti değil koskoca bir devlet. Halkı da Suudi Arabistan ya da Katar halkları gibi değil.

Erdoğan bakkal hesabı ile girdiği Suriye savaşında hesaplarının hiçbirisi doğru çıkmadığı için ne yapacağını şaşırmış durumda. Bir yandan savaş için elinden geleni yapıyor, diğer yandan el-Kaide ve diğer örgütlere verilen destekler ile “lokal başarılar kazanarak” tatmin olmaya çalışıyor.

Helikopterin düşürülmesi de bu küçük başarıların bir parçası. “Onlar da bizim uçağımızı düşürdü” diyerek işin içinde sıyrılmak mümkün olabilseydi, helikopter haberini gazetelerde günlerce çarşaf çarşaf görürdük. Ancak başındaki bu sessizlik sizin de dikkatinizi çekmedi mi?

Helikopter düştükten sonra saldıran vahşi güruhun pilotun kafasını kesme görüntüleri neden birkaç saat sonra “asosyal paylaşım sitesi” youtube’tan kaldırıldı?

Bu görüntüyü kaldırtanlar bizimkiler miydi?

Bu görüntüler “Erdoğan-el Kaide ile işbirliği halinde” görüntüleri olduğu için mi kaldırıldı?

Bu bir yana Erdoğan’ın tıpkı Hollande gibi “kısa süreli savaş yetmez, kimyasal anlaşması olamaz, saldıralım” demesinin ardında kimyasal ile ilgili “suçluluk psikolojisi” yatıyor olmasın. Erdoğan ve Davutoğlu’yu zor günler bekliyor.

“Ekonomik açıdan da darboğaza girileceği öngörülen sonbahar Erdoğan’ın da sonbaharı olacak” yorumları da yapılıyor.

Üstelik Erdoğan’ın elinde bulunan saatli bombayı da saymak lazım. “Barış süreci” her an bozulabilir. Gerisini düşünmek bile istemiyor insan.

Suriye açısından

Suriye Rusya ile yaptığı ortak hamle ile çok önemli bir avantaj yakaladı. “Daha önce Kaddafi de kitle imha silahlarını teslim etmişti bu demektir ki Esad’ı da aynı son bekliyor” tahminleri yanlış. Çünkü Suriye şu ana kadar bütün ezberleri bozan bir strateji uyguladı ve bundan sonrasını da iyi hesapladı.

Esad hala Batı basınının “sonu yaklaşmış bir diktatörle son röportajı biz yapalım” anlayışıyla değil; ama “bu adam ne diyor” anlayışıyla gelip röportaj yaptığı bir cumhurbaşkanı.

Üstelik söylemlerinin hiçbirisinden geri adım atmış değil. İlk günlerde ne diyorsa şimdi aynısını konuşuyor. Obama’ya “yalancı” diyor, “ABD oyun yapmaya kalkışmasın” diyor vs..

Esad içeride de gücünü koruyor. Eğer kimyasal hikayesi patlatılmasaydı bugünlerde Şam kırsalında kesin üstünlük elde etmişti. Zaten kimyasal hikayesi bu nedenle patlatıldı. Bugünlerde ordu yeniden kırsala yüklenmeye başladı. Son birkaç gündür Berze, Jobar, Kabun taraflarında görülmemiş şekilde operasyon var. Bu operasyon başarı ile sonuçlanırsa Esad Şam’da “kesin zafere” yaklaşacaktır.

Humus taraflarında 1-2 merkezin dışında hemen her yer ordunun kontrolünde. Stratejik Humus sonrası ise geriye tek önemli merkez kalıyor: Halep.

Bundan sonra zaten Batı’nın Halep taraflarına yönelmesi bekleniyor. Aslında uzun bir zamandır Halep gündemdeydi; ancak iki taraf da Halep’e yüklenemeyecek kadar “meşguldü.”

Şimdi iki taraf da net biçimde Halep’e yüklenebilir. Sonrası ise nihai durumu belirleyecek.

Deyr ez-Zor, Rakka gibi iller ise ikinci planda ve şimdilik oralarda devam eden çatışmalar sanki başka ülkede oluyormuş gibi.

Kürtlerin yoğun olduğu bölgelerde ise durumun ne olacağı konusunda netlik yok; ancak Kürtlerin en azından birkaç yıl rahat edecekleri kesin gibi.

Esad için önemli olan büyük şehirler, diğerlerine daha sonra sıra gelecek deniliyor.

Anormal bir gelişme yaşanmazsa gelecek Haziran’da Esad cumhurbaşkanı olarak tebrikleri kabul ediyor olacaktır.

Sonuç

Gelinen aşamada Esad Suriye ve bölgedeki varlığını biraz daha güçlendirdi. Batı Rusya ve İran’ı kabul etmek zorunda kaldı.

Türkiye “başbakanı sayesinde” yalnızlığa mahkum oldu. Erdoğan’ın bir şeyleri düzeltmesi için Davutoğlu’nu göndermekten başka çaresi yok. Yerel seçimler sonrası olabilir bu. Ya da kendisi de gidecek.

Suudi Arabistan ve Körfez’in diğer ülkeleri için değişen bir şey yok; çünkü onların kamuoyları yok.

Batı “eski sömürge günlerinden” çok uzakta olduğunu gördü. Bundan sonra “iki kez” düşünecektir.

Ve

Putin’in dediği gibi: Bu yüzyıl ekonomik ve siyasal açıdan önemli değişikliklere sahne olacak!

Kaynak: http://www.ydh.com.tr/HD12280_degisimin-dogum-sancilari-basladi.html

Yemen: Askeri üsse çifte saldırıda 40'ı aşkın ölü
20 EYLÜL 2013

Yemen'in güneyinde militanların askeri hedeflere eş zamanlı saldırısı sonucu 40'tan fazla kişinin öldüğü bildirildi.

Güvenlik güçlerinin yaptığı açıklamada, Şabva bölgesindeki bir askeri üste araçlara yerleştirilen iki bombanın patlaması sonucu 38 askerin öldüğü, çok sayıda kişinin de yaralandığı kaydedildi.

Aynı bölgedeki Mayfa kentinde gerçekleşen ikinci saldırıda ise silahlı kişilerin en az 8 askeri öldürdüğü ifade edildi.
BBCT

Katar’ın yeni Emiri babasına silah çekti!
21 Ekim 2013



Katar’da 18 yıldır iktidarda olan babası Kral Hamid’den haziranda görevi devralarak Katar Emiri olan Şeyh Tamim, annesi Eski Kraliçe Sheika’nın harcamalarına kızarak, silah çektiği babasını hapse attırdı.

Dünyanın en büyük petrol rezervlerine sahip olan Katar’da, haziran ayında 18 yıldır tahtta olan babasından görevi devralarak Katar emiri olan Şeyh Tamim Bin Hamad el Tani’nin, babasıyla ettiği bir kavga sırasında babasına silah doğrulttuğu iddia edildi. Ülkenin aynı zamanda eski başbakanı da olan eski Şeyh Hamid Bin Halife El Tani ile oğlu arasında çıkan kavgada, genç emirin sinirlerine yenilerek silahına sarıldığı öğrenilir
_________________
Bir varmış bir yokmuş...
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Cum Eyl 20, 2013 10:45 pm    Mesaj konusu: Kimliği meçhul silahlı gruplar Paris'i bastı Alıntıyla Cevap Gönder

IŞİD Paris'i bastı; Çok sayıda ölü,yaralı ve rehine var
14 Kas 2015



BBC ve El Cezire'nin haberine göre; Paris'te art arda silahlı ve bombalı saldırılar düzenlendi. Bir konser salonunda 100 kişi rehin alınırken, Fransa-Almanya maçının oynandığı Stade de France yakınlarında da iki patlama oldu. Yerel BMF TV'ye göre saldırılarda 60 ölü var.

Paris'te art arda silahlı, bombalı saldırılar ve rehine eylemi düzenlendi. En az 40 ölü, 60 yaralı var. Bir konser salonunda 100 kişi rehin alındı. Fransa Cumhurbaşkanı Hollande, ülkede olağanüstü hal ilan etti ve sınırların kapatıldığını açıkladı.

Fransa'nın başkenti Paris'te bar ve restoranların yoğunlukta olduğu 10. ve 11. bölgelerde etrafa Kalaşnikof silahla ateş açıldı. Polis yetkilileri, Stade de France yakınlarında da iki patlama olduğunu açıkladı. Fransız BFM TV saldırılarda toplam 60 kişinin kişinin öldüğünü duyurdu.

Bu sırada içeride Fransa-Almanya maçı oynanıyordu. Maç sırasında Fransa Cumhurbaşkanı Francois Holande da stadyumdaydı. Patlama sesi stadyumdan duyurlduktan sonra Hollande güvenlik güçleri tarafından stadyumdan güvenli bir bölgeye götürüldü.

Al Jazeera'nin Paris'ten bildiren muhabiri Jacky Rowland, polis yetkililerinin, bir konser salonunda rehin alınanlar olduğunu doğruladığını aktardı.

Konser salonunda 100 rehine

AP haber ajansı ise saldırılarda toplam 35 kişinin hayatını kaybettiğini duyurdu. Ajans polis kaynaklarına dayandırdığı haberinde, Bataclan Konser Salonu'nda en az 100 kişinin rehin alındığı bilgisini verdi.

İlk saldırıların ardından Les Halles'te bir alışveriş merkezinde yeni bir silahlı saldırı daha düzenlendi.

Başkentte peş peşe düzenlenen saldırıları kimin ya da kimlerin düzenlediği henüz belli değil. Ancak Reuters'a konuşan ABD Savunma Bakanlığı kaynakları, saldırıların koordine olduğunu söyledi.

Paris'te restoran, konser salonu, stat ve metro istasyonlarında gerçekleştirilen saldırılarda ölü sayıları giderek ARTıyor.

Paris'te asker sokağa indi

Fransa'da art arda ve koordineli olarak gerçekleştirilen terör saldırıların ardından güvenliği ordu devraldı.

6 AYRI YERDE SALDIRI
Fransa'nın başkenti Paris'te koordineli 6 silahlı ve 3 bombalı saldırı düzenlendi. Saldırılarda ilk belirlemelere göre en az 60 kişi öldü.

ASKER SOKAĞA İNDİ

Paris'te yeni saldırıların olmasından endişe ediliyor. Paris polisi yoğun güvenlik önlemleri alırken, yeni saldırılara karşı asker de sokağa indi.
Fransa Cumhurbaşkanı Hollande, "Fransa'nın tüm sınırları kapandı, olağanüstü hal ilan ediyoruz" açıklamasında bulundu.
Fransa'ya bütün uçuşların durdurulduğu bildirildi.
Paris'teki saldırıları IŞİD üstlendi. IŞİD'e yakın sitelerden yapılan açıklamada saldırıların 'Avrupa'nın 11 Eylül'ü' olduğu ifade edildi. Fransa'daki terör saldırıları sonucu IŞİD bağlantılı sosyal medya hesaplarından zafer paylaşımları yapıldı.

NEDEN HEDEF FRANSA

Fransa IŞİD'e karşı NATO destekli yapılan hava operasyonuna en büyük desteği veren ülkelerden biri. Hava operasyonları sırasında IŞİD çok ciddi kayıp verdi.

Haber 93

Federal hükümetin kepenk kapatmasından sonraki ABD
3 EKİM 2013



BBC'den gazeteci İlhan Tanır'ın gözlemleri:

ABD’de bütçe üzerine verilen "iç savaş"

ABD'nin başkenti Washington'ın caddelerinde bugünlerde olağan dışı bir sakinlik var.

Pazartesi akşamı bütçe mali yılının bitmesi ama yeni bir bütçe için yetkinin ABD Kongresinden çıkmaması ile birlikte, Amerikan hükümeti ''kapatıldı.''

Bir başka deyişle, Obama hükümeti, devletin 'temel' görevlerini ifa edenler olarak sınıflandırılan çalışanlar dışındakilere zorunlu iş bırakma emri verdi.

Kongre ile Beyaz Saray kavgası Washington'da gerçekleşirken, bir eyalet statüsü olmayan ve bütçesini Kongre'den alan Washington DC belediyesi ise belediye başkanı Vincent C. Gray'in emriyle 'özel ihtiyat bütçesi' ni kullanmaya başladı.

Tahminlere göre 218 milyon dolar olduğu söylenen bu bütçe iki haftadan az bir süre için belediyenin çalışmasına izin verecek. Kongre'nin bu süreçte Washington'a yeni bir bütçe vermesi gerekiyor.

Kongre'nin Temsilciler Meclisi ve Senato kanatları, adeta bir masa tenisi oyununu andırırcasına bütçe yasalarını birbirlerine geri göndermeye ve birbirlerinin bütçe önerilerini reddetmeye devam ederken, olan federal devlet için çalışan ama bu süreçte işten el çektirilen Amerikalılara oluyor.

ABD Ulaştırma Bakanlığında uzman olarak çalışan Matthew Lesh, 39, 'furloughed' (memurlara çalışmama emri) olan yaklaşık 1 milyon memurdan biri.
Eşi ve bir kız çocuğuyla Washington DC'ye bağlı Virginia'da yaşayan Lesh'e göre, ''Amerikalılar tarihinde hiç bir zaman başarızlık için tezahürat yapmadı. Şimdi ise Kongre'deki küçük ama aşırı bir kanat, 'Obamacare' (sağlık sigortası) yasasını bir savaş nedeni yaptı'' ve böylece kaybettikleri seçimlerin bedelini ödetme yoluna girdiler.

Washington ve çevresindeki Virginia ile Maryland eyaletlerinde 446 bin kişi federal devlet veya Savunma Bakanlığı için çalışıyor. Bunlardan birçoğu da son günlerde işlerine gitmemeye başladı.

Obama yönetiminin üç yıl önce Kongre'den geçirdiği, daha sonra Amerikan Yüksek Mahkemesi tarafından da onaylanan Sağlık Sigorta yasasının durdurulması, Cumhuriyetçilerin Beyaz Saray'a yeni bir bütçe verme için temel talebi.

Temsilciler Meclisinde 'Tea Party' olarak adlandırılan ve ABD Devletinin ciddi bir şekilde ödeme kesintilerine gitmesini savunan muhafazakar kanat, sağlık sigortasının Amerikan mali bünyesine ek yükler getireceğini savunuyor.

Başkan Obama ve Demokratlara göre ise, Sağlık Sigorta yasası tam aksine önceki serbest piyasa sisteminde artan sağlık sektörü yolsuzluklarını ve maliyetleri şimdiden azaltmaya başladı bile.

ABD hükümeti kapanırken, üzerinde tartışılan Sağlık Sigortası hizmeti ise 1 Ekim itibariyle isteyenlerin hizmetine sunuldu. Amerikan iş sahipleri ve bazı diğer kesimleri için bir yıl ertelenen sigortalanma mecburiyeti, halkın alması için ise önümüzdeki altı ay içinde mecbur hale getirildi.

Sakin Caddeler

Washington'ın en kalabalık caddelerinden Connecticut'da, öğlen saatlerinde her zamankinden daha az araba ve trafik göze çarpıyor.

Şehire giriş ve çıkış saatlerinde Washington'ın ana caddelerinde trafik rahatlaması var.

Şehre giren ve çıkan belediye otobüsleri de eşine az rastlanan bir şekilde, yoğun iş saatlerinde dahi oturacak koltuklara sahip.

Beyaz Saray'a birkaç blok ötede bulunan Connecticut ile L caddesinde bulunan bir Starbucks'da oturan iki Amerikalının konuştuğu konu, Amerika'nın birçok köşesinde milyonlarca Amerikalının konuştuğu konu ile aynı: ''ABD bu düğümü ne zaman çözer?''

40'lı yaşlarında olan Josh Holland, kendisine sorduğumuzda, hükümet kapanmasından kendisinin doğrudan etkilenmediğini söyledikten sonra, konuyla ilgili kendi görüşünü sunuyor: ''Obama bu kavgada geriye adım atamaz. Göçmenlik, silah taşıma yasası veya Suriye'ye müdahale gibi daha birçok iç ve dış politika konusunda Kongre'ye sözünü geçirememiş Obama, başkanlığından kalacak tek miras olan Sağlık Sigortası yasasını Cumhuriyetçilerin dediği gibi bir yıl ertelediğinde dahi kontrolü kaybeder. Çünkü, Obama geri adım attığı takdirde, seneye tam da Kasım ayındaki ara seçimlerin öncesine gelecek aynı Sağlık Sigortası tartışmasında Cumhuriyetçiler çok daha agresif olacaktır.''

Parklar, Müzeler Kapalı

Beyaz Saray'ın da üzerinde bulunduğu 16. caddenin kuzeyinde, U Caddesinin hemen sonrasında Meridian Park isimli ve Milli Parklar Servisine bağlı parkın önünde barikatlar kurulu. Bu derme çatma barikatların üstüne yapıştırılmıs, A4 dosya kağıdına yazılmış notta, ''federal hükümetin kapanmasından dolayı, bu Milli Park tesisi kapalıdır'' yazıyor.

Parkın içinde ise koşanlar ve bebeğini gezdirenler göze çarpıyor.

ABD'nin her yerinden başkent Washington'a ziyarete gelen yerli turistler için herkese bedava olan devlet müzeleri oldukça cazip bir olanak.

Şimdi ise, bu müzelerin yanında, Washington'ın simgeleri olan Amerika'nın kurucu babalarının anıtmezarları, milli parklar veya hayvanat bahçesi de kapalı.

Bu durum da tabii ki şehre gelecek turist sayısını azaltıyor ve işlerine gelmeyen onbinlerce federal memurların da para harcamaması ile şehrin esnafına başka bir darbe daha iniyor.

''Modern Zamanlar İç Savaşı''

Matthew Lesh, iki gündür işe gitmiyor ve günlük rutinindeki bu büyük değişime ayak uydurma gayretinde.
Ama zorla tatile çıkarıldığı bu günler için ileride para ödenip, ödenmeyeceğini de bilmiyor.

Diğer birçok orta sınıf Amerikan ailesi gibi, fatura ve ev taksitlerini aydan aya yetiştirdiğini söylüyor.

Amerika'nın ekonomik şartları gözönüne alındığında, hükümet açıldığında işe gitmediği şu günler için para ödenmemesi Matt Lesh'i şaşırtmayacak.

Yine Matt'e göre, ''Amerika'da şu an yaşananlar bir modern zaman iç savaşı.''

Demokratlar ve Cumhuriyetçi politikacılar gün boyunca Amerikan televizyon ve gazetelerine demeç veriyor, kendilerinin halkın çıkarını koruduğunu iddia ederek, diğer tarafı bencillikle suçluyorlar.

Kısmi bir felç yaşayan Amerikan hükümeti ise, Dışişleri Bakanlığından Savunma Bakanlığına bu felcin getirdiği yüklerle başetme gayretinde.

"Cumhuriyetçiler yakında hükümeti kapatmanın iyi bir fikir olmadığını anlayacaklar. En iyi yol Cumhuriyetçilere verilecek bazı tavizlerle problemin çözümü."

John McCain, Cumhuriyetçi Senatör

Başkan Obama'nın önümüzdeki hafta Asya'ya planlanmış dış gezisinin dahi kaderi meçhul. Dış politikada uzun yıllardır pasiflikle suçlanan Obama hükümetinin bu süreçte 'zayıflık' imajı daha da güçleniyor.

Sağlık ve Halk Servisleri Bakanı Kathleen Sebelius ise, Cumhuriyetçilerin ''taktiklerinin'', ülkenin ekonomik iyileşmesine darbe vurabileceği ve ''ekonomiyi tekrar bir durgunluğa çekebileceği'' uyarıları yaptı.

Amerika'nın kredi notunun, Washington'daki kilitlenme sürdüğünde, tehdit altında olduğu birçok uzmanca dile getiriliyor.

Bununla birlikte, Amerikan hükümetinin kapanması ile Amerikan halkının veya ekonomisinin ciddi bir şekilde etkilenmeyeceğini iddia edenler de yok değil. Örneğin Cumhuriyetçi tabana yakınlığı ile bilinen Fox TV, olanları, bazı haberlerinde Amerikan hükümetinin kapatılması olan 'shutdown' yerine, 'slimdown' (zayıflama) olarak referans ediyor.

Ne Zamana Kadar?

ABD hükümetinin kapalı kalmasının daha ne kadar süreceğini bilen yok.

Amerikan basınında çıkan bazı analizler bu kilitin haftalarca sürebileceğini iddia etmeye başladı.

Diğer taraftan, yine 17 Ekim'de, ABD bütçesinin borç tavanına ulaşması bekleniyor ve daha fazla ödünç para alabilmesi için Beyaz Saray'ın yine Kongre'den yeni bir yetkiye ihtiyacı olacak. Bundan dolayı da, şu anki bütçe yetkisi tartışmalarının, borç tavanı tartışmalarına eklenmesi ve ikisinin birlikte, bir 'büyük pazarlık' masasına yatırılması da mümkün.

Senatör John McCain'e göre ise, ''Cumhuriyetçiler yakında hükümeti kapatmanın iyi bir fikir olmadığını anlayacaklar. En iyi yol Cumhuriyetçilere verilecek bazı tavizlerle problemin çözümü".

Amerikan Halkı

Amerikan halkı çözüm için beklerken, IHS Inc.'in yaptığı hesaplamalara göre, Amerikan hükümeti kapalı kaldığı her gün 300 milyon dolarlık bir zarara girecek.
Kapalı kalma süresi uzadıkça, bu zarar hızlanarak artacak.
haber93

Boko Haram baskınında en az 87 ölü
20 EYLÜL 2013



Nijerya'nın kuzeydoğusundaki Borno eyaletinde düzenlenen bir saldırıda Boko Haram militanlarının en az 87 kişiyi öldürdüğü bildirildi.
Askeri üniforma gideyek Benisheik kenti dışında kontrol noktaları kuran militanların, kaçmaya çalışanları vurarak öldürdükleri anlatılıyor.

Görgü tanıkları Boko Haram militanlarının Salı günü düzenlediği saldırıda onlarca binayı da yaktıklarını belirtiyor.

Fransız Haber Ajansı AFP, adını açıklamayan bir güvenlik yetkilisine dayanarak verdiği haberde, ağır silahlarla donatılmış ve bazıları uçaksavar silahlar taşıyan Boko Haram militanlarının 20 kamyonetle Benisheik'e girdiklerini belirtti.

Söz konusu yöre, bu ayın başlarında da şiddetli çatışmalara sahne olmuş, olaylarda 5 militan ile yerel savunma grubunun 13 üyesi ölmüştü.

Benisheik, eyaletin yönetim merkezi ve Boko Haram'ın 2002 yılında kurulduğu Maiduguri'nin 70 km. batısında yer alıyor.

Borno eyaleti valisi Kashim Şettima, son olayların meydana geldiği yöreyi dün ziyaret etti ve işlenen cinayetleri "barbarca ve İslamiyete sığmayan eylemler" diye niteledi. Vali, ölenlerin yakınlarına maddi destek sağlanacağına da söz verdi.

Nijerya'da bir İslam devleti kurmak isteyen Boko Haram örgütü, 2009 yılından bu yana şiddet eylemleri yürütüyor.
Mayıs ayında Borna eyaleti ve iki komşu eyalette olağanüstü hal ilan edilmesinden bu yana, Borno ile iletişim ciddi şekilde aksıyor.

Şiddetten en çok etkilenen bölgelere yoğun askeri güç sevkiyatı yapılmasına rağmen, saldırılar son zamanlarda arttı.
Militanlara karşı koymak üzere, yerel savunma ekipleri oluşturulduysa da, son haftalardaki olaylarda bu gönüllülerden de çok sayıda ölen oldu.

Gözlemciler Boko Haram'ın gönüllü savunma gruplarından intikam almaya yöneldiği kanısında. Bu stratejinin şiddet eylemlerini daha da tırmandırmasından kaygı duyuluyor.
BBCT

Kenya'da İsraillilere ait alışveriş merkezine baskın: En az 68 ölü, 175 yaralı
22 EYLÜL 2013



BBC'nin haberine göre Kenya İçişleri Bakanlığı, başkent Nairobi'de bir alışveriş merkezine düzenlenen silahlı baskın düzenlendiğini açıkladı.

Uluslararası Kızıl Haç örgütü başkent Nairobi'deki bir alışveriş merkezine Cumartesi günü düzenlenen silahlı saldırıda 68 kişinin öldüğünü duyurdu.

Somalili radikal İslamcı Eş-Şebab örgütünün üstlendiği saldırıda 175 kişinin de yaralandığı açıklandı.

Güvenlik uzmanlarının daha önce İsrailli bir şirkete ait alışveriş merkezinin bir saldırıya hedef olabileceği uyarısında bulunduğu belirtiliyor.



Kenya Cumhurbaşkanı Uhuru Kenyatta, Westgate alışveriş merkezine düzenlenen saldırıda bin kadar kişinin kurtulmayı başardığını söyledi.

Kenya lideri 10 ila 15 militanın hala binada bulunduğunu ve bir noktada sıkıştırıldıklarını belirtti.

Uhuru Kenyatta kendi yeğeni ve nişanlısının da ölenler arasında olduğunu vuurguladı.

Ölenler arasında İki Fransız ve biri diplomat iki Kanadalı'nın bulunduğu söyleniyor.

İngiltere Dışişleri Bakanlığı ölenler arasında üç de İngiliz vatandaşının bulunduğunu açıkladı.

Tanınmış Ganalı şair Kofi Awoonor ve Çinli bir kadının da öldüğü kaydediliyor.

Alışveriş merkezinde rehin alınan ya da militanlardan kaçan kaç sivilin mahsur kaldığı ise bilinmiyor.

Binada ve etrafındaki yoğun güvenlik önlemleri sürerken, içeriden hala silah sesleri geliyor.



Eş-Şebab eylemin Kenya'nın Somali'deki askeri operasyonlarına misilleme olarak yapıldığını belirtti.

Somali'de 2011'den bu yana savaşan 4 bin kadar Kenya askeri bulunuyor.

'Hızlı operasyon zor'

Olay yerindeki BBC Muhabiri Will Ross, içeride çok fazla insan olması nedeniyle ordunun hızlı bir operasyon yapmasının çok zor olacağını söylüyor.



Eş-Şebab ellerinde 36 rehine olduğunu söylüyor ancak bu bilgi bağımsız kaynaklarca doğrulanamıyor. Alışveriş merkezinde militanlardan gizlenen sivillerin olması da mümkün.

Eylem dün Türkiye saatiyle 12:00'de militanların alışveriş merkezine girip, ateş açması ve el bombaları atmalarıyla başladı.

Bazı tanıklar, militanların Müslüman olmayanların hedef alınacağını söylediği ve Müslümanların gitmesine izin verdiğini söyledi.

Eylem, Ağustos 1998'de ABD Büyükelçiliği'nin bombalı saldırıya uğramasından bu yana Kenya'da yaşanan en büyük eylem olarak tanımlanıyor.
haber93

Kenya'da İsraillilere ait Alışveriş merkezindeki çatışmalar sona erdi
24 EYLÜL 2013



BBC'nin haberine göre; Kenya Cumhurbaşkanı Uhuru Kenyatta, Somalili radikal İslamcı Eş Şebab örgütünün başkent Nairobi'de düzenlediği baskını sona erdirmek için dört gündür devam eden çatışmaların bittiğini duyurdu.

Televizyondan halka seslenen Kenyatta, beş militanın öldürüldüğünü, 11 şüphelinin de gözaltına alındığını belirtti.

Kenyatta, eylemde 'büyük kayıplar yaşandığını' söyledi ve olayda 61 sivil ve altı askerin öldüğünü vurguladı.

Kenya'da yarından itibaren üç günlük yas ilan edilecek.
Cumhurbaşkanı Kenyatta, alışveriş merkezinin çöken kısımlarından hala ceset çıkartılabileceğini de belirtti.
haber1001

İtalya'daki Deniz kazasında ölü sayısı 130'u geçti
3 EKİM 2013



İtalya'nın güneyindeki Lampedusa adası yakınlarında göçmenleri taşıyan bir teknenin batması sonucu hayatını kaybettiği belirlenenlerin sayısı 130'u geçti.

Sahil koruma görevlileri 94 cesedin çıkarıldığını ve enkazın içinde 40 cesedin daha bulunduğunu söylüyor.

150'tan fazla kişinin ise kurtarıldığı söyleniyor.

Olay yerinden gelen haberlerde, teknenin batmaya başlamasının ardından yolcuların kendilerini suya atmaya başladıkları yazılıyor.

Bölgede arama kurtarma çalışmaları devam ediyor.
Yetkililer, ölü sayısının artabileceğini söylüyorlar.

İtalya Başbakanı Enrico Letta, yaşananları "büyük bir trajedi" olarak nitelendirdi.
İtalyan yetkililer, halen onlarca kişinin denizde olduğunu belirtiyor.

Tekne neden battı?

İtalyan medyasında yer alan bazı haberlerde, teknede bir yangın çıktığı, ardından da teknenin batmaya başladığı ifade ediliyor.

Olay anında teknede yaklaşık 500 kişinin bulunduğu sanılıyor.
BBCT

Lampedusa açıklarında bir göçmen gemisi daha battı
11 EKİM 2013



İtalya'nın Lampedusa adası açıklarında 200'ü aşkın göçmen taşıyan bir geminin daha battığı ve kurtarma girişimlerine başlandığı bildirildi.

Helikopterlerin eşliğinde İtalyan ve Malta gemilerinin olay yerine gittiği kaydedildi.

Son olayda en az 120 kişinin kurtarıldığı, ama su üzerinde onlarca ceset görüldüğü haber verildi.

Geçen hafta da Afrikalı göçmenleri taşıyan bir geminin yine Lampedusa açıklarında batması sonucu en az 319 insan can vermişti. 500'ü aşkın göçmen taşıyan gemiden sadece 155 kişi kurtulabilmişti.

İtalya ve Malta yetkilileri bugünkü olayın Lampedusa'nın 120 km. açığında meydana geldiğini duyurdu.
Gemi önce Malta hava kuvvetlerince görüldü ve İtalya'dan yardım istendi.

Malta karasularındaki kurtarma çalışmaları, Malta'nın eşgüdümü altında yürütülüyor.

İtalyan haber ajansı ANSA, 50 dolayında insanın öldüğünü bildirdi; ancak bu sayı resmen doğrulanmadı.
Gemidekilerin hangi uluslardan oldukları henüz belirsiz.

Afrika kıyısından 290 km. uzaklıkta olan Lampedusa adası, Avrupa topraklarına ulaşma çabasındaki Afrikalı göçmen gemilerinin ve teknelerinin başlıca hedeflerinden biri.
BBCT

Ayetullah Sistani’den mezhebi fitneye karşı fetva
10-10-2013



Şii dünyasının en önemli dini otoritelerinden Ayetullah Seyyid Ali Sistani, Sünni kutsal değerlere hakaretin haram olduğuna dair fetva verdi.

YDH- El Alem televizyonunun haberine göre Şii dünyasının en büyük taklit mercilerinden Ayetullah Sistani, bir mukallidinin sorusuna yönelik verdiği fetvada Sünnilerce kutsal kabul edilen değerlere hakaret edilmesinin caiz olmadığını belirtti.

Irak’ta Nasır el-Deraci adlı bir şahsın başını çektiği bir grubun Bağdat’ın Sünnilerin çoğunlukta olduğu Azamiye semtinde bazı sahabelere hakaret içeren sloganlar atması üzerine yöneltilen bir soruya cevap veren Ayetullah Sistani, mezhebi değerlere yönelik hakaretleri kınadı ve bu tür tutumların Ehlibeyt’in siretine aykırı olduğunu söyledi.

Irak Başbakanı Nuri el-Maliki’nin de kınayarak tutuklanması yönünde emir verdiği Nasır el-Deraci ve grubuna diğer Iraklı Şii alim ve taklit mercileri de tepki gösterirken, Sadr Hareketi Lideri Mukteda Sadr da başkalarının maşası olarak nitelediği Deraci’yi fitnecilikle suçladı.

Daha önce de İran İslam Devrimi Lideri Ayetullah Seyyid Ali Hamenei, Sünilerin kutsal değerlerine yönelik aşağılayıcı ifadelerin haram olduğu yönünde fetva vermiş, Amerika ve İngiltyere'den bu yönde yayınlar yapan bazı Şii uydu kanalalrını emperyalistlerin maşası olmakla suçlamıştı.
http://www.ydh.com.tr/

Peru'da Otobüs Nehre Uçtu: 50 Ölü
13 Ekim 2013

Peru'nun başkenti Lima yakınlarında bir yolcu otobüsünün nehre yuvarlanması sonucu 50 kişi hayatını kaybetti.

Yetkililer, Santa Teresa'dan hareket eden otobüsün, yaklaşık 200 metre yükseklikten nehre düşmesi sonucu 13'ü çocuk 50 kişinin yaşamını yitirdiğini açıkladı .
haberay

İtalya ve Portekiz’de meydanlara dökülen on binlerce kişi, hükümetlerinin kemer sıkma politikalarını protesto etti
20.10.2013



Roma'daki gösteriye katılım, sendikacıların açıklamalarına göre 70 bini buldu. Polis, rakamı 50 bin olarak açıkladı. Cobas Sendikası'ndan Piero Bernocchi, “Ülkemizin iflâhını kesen tasarruf politikalarına son verilmesi talebiyle sokaktayız” dedi.

Yüzlerini maskelerle gizleyen 100 kadar göstericinin polise taş atarak saldırması üzerine müdahale edildi. 2 polisin yaralandığı olaylarda 15 gösterici gözaltına alındı. Roma'daki gösteri dolayısıyla alınan güvenlik önlemlerinde yaklaşık 4 bin dolayında polis görev yaptı.



Durgunluk ve daralma, İtalyan ekonomisinde gündelik hayatın üzücü bir parçası haline geldi. 2008 yılında patlak veren küresel ekonomik krizin ardından, İtalya’nın Gayri Safi Yurtiçi Hasılası, yüzde 5 oranında geriledi. Sanayi, tüm gücünün dörtte birini kaybetti. O nedenle İtalya’nın kamu borçları dağ gibi büyüdü. İtalya’nın yeni borçlanması düşük seviyede olsa da kamu borçlarının, bu yıl tarihi bir rekora, Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'nın yüzde 130’una ulaşması bekleniyor.

Lizbon emekli maaşlarında kesintiye gidiyor

Portekiz, tasarruf önlemlerinin toplumsal gerginliğe yol açtığı bir başka Avrupa ülkesi. Başkent Lizbon ve Porto'da düzenlenen gösterilerde hükümet protesto edildi. Ülkenin çeşitli yerlerinden 400 kadar otobüs ile göstericilerin başkent Lizbon'a taşınması dikkat çekti. “Hükümet istifa” sloganının atıldığı gösteride erken seçim talep edildi. Kuzeydeki Porto'da düzenlenen gösteriye katılım, -organizatörlerin verdiği bilgiye göre- 50 ila 60 bin arasında gerçekleşti. Polis, 25 bin rakamını verdi.
Hükümetin Salı günü açıkladığı yeni tasarruf paketi ücretlerde kesinti öngörüyor. Buna göre 600 euronun üzerinde aylık alan kamu emeklilerinin maaşı yüzde 10 kesilecek. Emeklilik yaşı 65'ten 66'ya çıkartılırken, dullara ödenen emekli maaşında kesintiye gidilecek.

Portekiz 3 yıldır resesyonda

2011 yılının Mayıs ayında aldığı 78 milyar euroluk yardım paketine karşılık Portekiz’in yerine getirmekle yükümlü olduğu sert tasarruf önlemleri, ülkede ağır sonuçlar doğurdu. Portekiz üç yıldır derin bir resesyonda, işsizlik oranları ise yüzde 18 dolayında. Bu oran, gençler arasında yüzde 40’ın üzerine çıkıyor.
Kaynak: Deutsche Welle Türkçe

Katar’ın yeni Emiri babasına silah çekti!
21 Ekim 2013

Katar’da 18 yıldır iktidarda olan babası Kral Hamid’den haziranda görevi devralarak Katar Emiri olan Şeyh Tamim, annesi Eski Kraliçe Sheika’nın harcamalarına kızarak, silah çektiği babasını hapse attırdı.

Dünyanın en büyük petrol rezervlerine sahip olan Katar’da, haziran ayında 18 yıldır tahtta olan babasından görevi devralarak Katar emiri olan Şeyh Tamim Bin Hamad el Tani’nin, babasıyla ettiği bir kavga sırasında babasına silah doğrulttuğu iddia edildi. Ülkenin aynı zamanda eski başbakanı da olan eski Şeyh Hamid Bin Halife El Tani ile oğlu arasında çıkan kavgada, genç emirin sinirlerine yenilerek silahına sarıldığı öğrenilirken, Katar’ın en güçlü isimlerinden olan babasını hapse attırdığı belirtildi.

Gizli bir hapishanede

Baba oğul arasında çıkan tartışmanın sebebi, moda düşkünlüğü ve güzelliğiyle tanınan, eski Emir Şeyh Hamid’in eşi eski Kraliçe Sheika Mozahi.

54 yaşındaki Sheika’nın dış gezilerde yaptığı fazla masraflarına sinerlendiği öğrenilen Katar’ın yeni emirinin, babasını tehdit etmek için havaya ateş açtığı öğrenildi. Emir Tamim’in odasından silah sesleri duyduktan sonra, odaya koştuklarını açıklayan ismini vermeyen kraliyet görevlileri, odaya girdiklerinde, Emir’in babası için ‘tutuklayın’ emri verdiğini ifade etti. İsrail’de bir şarap fabrikası olan Sheika’nın son yaptığı Tel Aviv gezisine tepki gösteren genç emir, babasının bilinmeyen bir bölgede tutuklanmasını emretti.

Kendi isteğiyle devretti

Hazirana kadar, 18 yıl ülkeyi yöneten 61 yaşındaki eski Katar Emiri’nin ‘yeni nesle şans tanımak’ isteğiyle tahtını oğluna bırakmış ve bu görev değişimiyle de, bölgede ölmeden önce tahtını devreden ilk isim olmuştu. Genç Emir’in batıyla sıkı bağları olduğu ve yeni jenerasyon olarak Körfez bölgesinde etkisi yükselişte olan Katar’ı daha da ileriye taşıyabileceği söylenirken, krallığın zirvesinde yaşanan bu gerginliğin yankıları merak ediliyor.

En güçlü Kral’a oğlundan ağır darbe

Mısır’da Hüsnü Mübarek’in, Libya’da Muammer Kaddafi’nin düşüşünde önemli rola sahip eski Katar Emiri, ülkenin en güçlü isimlerinden olmasına rağmen yeni göreve gelen oğlu tarafından hapse atıldığı iddia ediliyor. Eski Kral’ın ikinci eşi olan 54 yaşındaki Sheika Mozahi de moda düşkünlüğüyle tanınıyor.
Kaynak: gazetevatan.com

Dikkat büyük tehlike: Çipli kimlik kartları geliyor
02 Kasım 2013



İçişleri memuru (bakanı) Muammer GÜLER halkın tepki gösterdiği çipli kimlik kartlarının 2004 yılbaşından itibaren 3 yıl içerisinde bütün vatandaşlara dağıtılacağını bildirdi.

Akp’nin içişleri Bakanı Muammer Güler, uluslararası standartlara uygun çipli ve çok gelişmiş güvenlik ögelerini içeren kimlik kartlarının yılbaşından itibaren bütün vatandaşlara dağıtılacağını söyledi.

ÇİPLİ KİMLİK KARTI NEDİR?

Üzerinde telefon sim kartı benzeri bir çip bulunduran ve içinde damar haritalarından, vatandaşlık bilgilerine her türlü bilgiyi saklayabilen bir karttır. En önemli özelliği ise uydu ile izlenebilmesidir. Sadece Türkiye’ye değil global emperyalizm tarafından tüm dünya’ya uygulanmaya çalışılmaktadır. Böylelikle tüm insanlar rahatlıkla izlenebilecek, kontrol edilebilecek ve robot gibi yönlendirilebilecek. Amerikan menşeili bu uygulamanın sonraki adımı ise implant (vücuda yerleştirilebilir) çip.

İMPLANT ÇİP NEDİR?

Bir dönem ünlü emperyliast Amerikan baronu Nicholas Rockefeller ile arkadaşlık yapan film yapımcısı Aeron Russo çipli implant kimlik kartları hakkında aralarında geçen konuşmayı geçtiğimiz yıllarda basına açıklamıştı. İşte o konuşmaların ilgili bölümü; (videosu aşağıdadır)

Aeron Russo:
- Tamam da asıl amaç ne?

Nicholas Rockefeller:
- Asıl amaç dünya’daki herkesi çip yerleştirmek. RFID çipi takmak. İnsanların sahip oldukları şeyler o çiplerde olacak. Eğer birileri bizi protesto ederse ya da yaptıklarımızı eleştirirse çiplerini kapatacağız!

İLK UYGULAMA AMERİKAN HALKI ÜZERİNDE YAPILDI

2005 yılında Amerikan meclisi, göçmen kontrolü ve teröre karşı savaş bahanesiyle “gerçek kimlik” kanunu kabul etti ve Mayıs 2008′de hayata geçen projeye doğrultusunda Amerikan halkının önemli çoğunluğuna çipli kimlik kartları dağıtıldı. Pasaportlara ise zaten önceden beri radyo frekansları sayesinde takip edilebilen RFID çipli sistem entegre edilmişti. Çipli kimlik kartlarının ardından emperyalistler vücuda yerleştirilen bu korkunç implant çip için pilot uygulama başlattı. Bu çipler birçok Amerikalı gönüllüye yerleştirildi. Uygulama da son test aşamaları tamamlanmak üzere. Önce çipli kartlara alıştırılan dünya halkları ardından da vücuda entegre edilen implant çip dayatmasıyla tamemn kontrol altına alınacaklar.

İşte bu korkunç insanlık dışı uygulamanın ilk adımı olan çipli kimlik kartları da, işbirlikçi akp hükümeti tarafından 2004 yılından itibaren vatandaşlara dayatılmaya başlayacak.

İlgili videoyu izlemek için: http://www.millibirlikhaber.com/cipli-kimlik-kartlari-geliyor.html
Milli Birlik haber

Filipinler: Tayfun felaketinde '10 bin ölü'
10 KASIM 2013



Filipinler'de büyük yıkıma yol açan tayfun felaketinde sadece bir bölgede en az 10 bin kişinin ölmüş olabileceği bildiriliyor.

Ülkenin doğu bölgelerini vuran ve tarihin en büyük kasırgalarından biri olduğu belirtilen Haiyan tayfunu Tacloban kentinde evleri, okulları ve bir havaalanını yerle bir etti.

Filipinler'de 'süper tayfun' felaketi

Komşu Samar adasında da 300 kişinin öldüğü ve 2,000 kadar kişinin kayıp olduğu haber veriliyor.
Filipinler Hükümeti ülke genelinde şimdiye kadar 151 kişinin ölümünü doğruladı.
Yüz binlerce kişi tayfun nedeniyle evlerini terk etmek zorunda kaldı..
BBC muhabiri Rupert Wingfield-Hayes, Leyte eyaletinin yönetim merkezi Tacloban ve çevresinde çok büyük bir
yıkım manzarasının olduğunu söylüyor.

Tayfunun yol açtığı dev dalgaların evleri yıktığı Tacloban'da içme suyu ve elektrik yok. Kentte yiyecek sıkıntısı var.

Yetkililer, felaketzedelere yardım dağıtmakta güçlük çektiklerini, sık sık yağmalama olayları görüldüğünü belirtti.
Muhabirimiz yüzlerce kişinin, Tacloban'ı terk etmek umuduyla havaalanına akın ettiğini aktarıyor. Havaalanı tayfunda büyük zarar gördü.
Tayfun şimdi Vietnam'a ilerliyor. Kuzeydeki kentlerde 600 binden fazla kişi tahliye edildi.

Dört kişinin fırtınadan kaçmaya çalışırken hayatını kaybettiği belirtiliyor.
BBC Meteoroloji Servisi gücü bir miktar azalacak tayfunun Pazartesi günü öğle saatlerinde (Türkiye saatiyle 05.00-11.00 arasında) Hanoi'nin güneyine ulaşmasının beklendiğini aktarıyor.
BBCT

Letonya'da ölü sayısı artıyor
22 KASIM 2013



Letonya Başbakanı Valdis Dombrovskis, başkent Riga'daki bir süpermarketin çatısının çökmesi sonucu en az 50 kişinin öldüğü olayla ilgili olarak soruşturma başlatıldığını açıkladı.
Çok sayıda kişinin kayıp olması nedeniyle ölü sayısının artmasından endişe edilirken, en az 40 kişinin de yaralandığı belirtiliyor.
Ölenlerden üçünün, kurtarma çalışmaları sırasında çatının bir bölümünün daha çökmesi sonucu hayatını kaybeden itfaiye erleri olduğu belirtiliyor.
Çatının neden çöktüğü bilinmiyor.
Fakat Letonya medyasında yer alan haberlere göre çim kaplı çatıya bahçe inşa ediliyordu.
BBCT

Sinabung yanardağı ölüm yağdırdı
1 ŞUBAT 2014



Endonezya'nın Sumatra adasında bulunan Sinabung yanardağından yayılan lavlar çevredeki köyleri kapladı. Şimdiye kadar belirlenen ölü sayısı 14.

Sabah saatlerindeki art arda patlamalar sırasında, yanardağ, 2 kilometre yüksekliğe lav ve yanan kaya parçaları fırlattı.
Bölgedeki bir yardım görevlisi, yanardağın lavları yüzünden ölenler arasında 3 çocuk ve bir öğretmenin de bulunduğunu belirtti.
Üç yıl boyunca hareketsiz kalan Sinabung yanardağı, geçen Eylül'de yeniden faaliyete geçtiğinde, binlerce kişi bölgeden tahliye edilmişti. Bu insanların birçoğuna Cuma günü evlerine dönme izni verilmişti.
Yetkililer patlamada ölenlerin sayısının artmasından kaygılı. Ancak lavların sıcaklığı, dağın eteklerine yaklaşılmasını engelliyor.
Bölgeden gönderilen görüntülerde kurtarma ekiplerinin kül tabakaları altında gömülmüş cesetleri topladıkları izleniyor.
Sinabung yanardağı 2010 yılında da faaliyete geçmiş ve patlamalar en az 2 kişinin ölümüne yol açmış; 30 bin kişiyi de evlerini terketmek zorunda bırakmıştı.
Halen Endonezya'daki 130 dolayındaki faal yanardağından biri olan Sinabung, 2010'dan önceki 400 yıl boyunca patlamamıştı
BBCT

Cava adasında yanardağ felaketi
14 ŞUBAT 2014



Endonezya'nın Cava adasında Kelud yanardağının patlaması ardından binlerce insan bölgeden kaçmaya çalışıyor.
Yanardağdan yayılan kül bulutu ve kaya parçaları, 130 km. kadar uzaklıktaki Surabaya kenti dahil olmak üzere çok geniş bir alana yayıldı.

Kül yığını yüzünden bazı evlerin çöktüğü ve iki kişinin enkaz altında can verdiği bildiriliyor. Bazı yerleşim merkezlerinin 4 cm. kül tabakasıyla kaplandığı haber veriliyor.
Görüş uzaklığının azalması yüzünden Surabaya, Solo ve Yogyakarta havaalanları ulaşıma kapatıldı. Yanardağdan yayılan kül ve kaya parçalarının uçakların motorlarını tahrip etmesinden kaygı duyuluyor.
Yogyakarta havaalanı genel müdürü Andi Wirson, "Halen yanardağdan yayılan kül tabakası, pisti ve apronu tamamen kaplamış durumda. Pistteki kül tabakası 5 cm. kalınlığında." dedi.
Yetkililer, dün yanadağın patlamasından bir saat kadar önce alarm verdi ve yanardağın çevresindeki 10 kilometrelik alanda bulunan 36 köyde yaşayan 200 bin dolayındaki insana, evlerini tahliye etmeleri çağrısında bulundu. Ancak yöre halkının tümüyle bölgeden ayrılıp ayrılmadığı belirsiz.

Endonezyalıların pek çoğunun yanardağ patlamalarına alışık olduğu ve evlerini bırakıp gitmeye yanaşmadıkları belirtiliyor.
AFP ajansı, bazı insanların bu sabah değerli eşya ve giyeceklerini almak için yeniden evlerine döndüğünü, ama yanardağın sürekli olarak püskürttüğü kül ve kaya parçaları yüzünden yeniden kaçmak zorunda kaldığını bildirdi.
Felaketlerin etkilerinin azaltılmasıyla ilgili kurumdan Sutopo Purwo Nugroho BBC'ye verdiği demeçte, Kelud yanardağının 200 km. uzaklığa kadar kül ve kaya parçaları püskürttüğünü bildirdi.
1731 metre yükseklikteki yanardağına en yakın konumdaki Kediri kenti, tamamen gri/beyaz bir görünüme büründü.
Faaliyet göstermeye birkaç hafta önce başlayan Kelud yanardağı, bundan önce 1990'da patlamış, onlarca kişinin ölümüne yol açmıştı. 1919'daki patlamadaysa 5000 dolayında insan ölmüştü.
Endonezya'da 130 dolayında faal yanardağ bulunuyor.
BBCT

Bu yazıyı okumadan Ukrayna, Venezuela ve Tayland'da neler olduğunu anlayamazsınız
Hüseyin Vodinalı
19.02.2014



Ukrayna’da ABD ve AB destekli çeteler kan döktü. 9 emniyet görevlisini öldüren çeteler, bir de gazeteciyi öldürdüler.

Peki bu çeteler kimlerden oluşuyor?

Bunlar, örgütlü radikal gruplar, futbol holiganları, parayla tutulan sabıkalı suçlular ve özel eğitim görmüş savaşçı/teröristler.

UKRAYNA'DAKİ MUHALİFLER AŞIRI SAĞCI VE NEO-NAZİ GÖRÜŞLÜ

Bugün Kiev’de pek çok küçük yarı gizli radikal örgütler faaliyet yürütüyor.

Her birinin kendi amaçları var. Böyle olmakla beraber bu örgütler İnternet’teki sosyal paylaşım siteleri vasıtası ile eylemlerini “Avrupa Meydanı”nın organizatörleri ile koordine ediyorlar. Bu örgütlerin çoğu, güvenlik organları tarafından tehlikeli sayılıyor. Bu örgütlerin suikastlar, silahlı saldırılar, terör eylemlerine hazırlıklar vs. eylemler ile ilişiği var.

Sözü geçen gruplardan hiçbirinin siyasette itibarı yok. Birçoklarının parlamentoda ortak blok halinde yerini almak yeltenişi boşa çıktı.

Rus Politika uzmanı Anatoliy Lutsenko bununla ilgili olarak şunu söylüyor:

'Tüm bu örgütler “Sağcı sektör”de birleşmeden önce, Ukrayna’nın politikasına pek bir etkide bulunamıyordu. Onlar başlıca Ukrayna’nın Batı bölgelerinde seçmenlerin sempatisini kazanmaya çalışıyordu. Ve bu amaçla “Sağcı sektör” blokunda birleştiler. Uzmanlar bile böyle örgütler hakkında az şey biliyordu'.

Sözü geçen örgütleri ve çeteleri birleştiren bir tek şey var. Aşırı Sağcı - Neo Nazi görüşler. Ukraynalı politika uzmanı Vladimir Kornilov şunu söylüyor;

'Bu da bir raslantı değil. Bu grupların üyeleri Avrupa Neo Naziliği'nin simgelerini kullanıyorlar. Bu gruplar ile parlamentoda temsil edilen “Özgürlük” partisi arasında sıkı ilişkiler var. “Özgürlük” partisi de uzun zaman içinde Ukrayna Sosyal-milliyetçi partisi adını taşıyordu'.

Vladimir Kornilov şunları ekliyor:

“Ukraynalı Yurtsever”, yapısı en sağlam olan örgüttür. Bu örgüt resmen “Özgürlük” partisinin savaşçı kanadı sayılıyordu. Üyeleri, yerli yönetim organlarının “Özgürlük” partili üyeleri ve “Özgürlük” partisini temsil eden milletvekillerinin yardımcılarıdır. Onlar, Ukrayna nasyonal sosyalist partisi'nin gamalı haçlı simgesi bulunan formalar giyiyor. “Özgürlük” partisi de Ukrayna parlamentosunda temsil edilen partidir. Ukraynalıların ancak %10'u bu partiye oy verdi. Elde edilen verilere göre, Yanukoviç Ukrayna devlet başkanlığı görevini devralmadan önce Ukrayna Emniyeti “Ukraynalı yurtsever” örgütü ile temaslar sürdürüyordu. Onlara askeri malzemeler sağlanmıştı. Daha önce kimseye böyle askeri malzeme verilmemişti. “Ukraynalı yurtsever” örgütü çok dallı geniş bir ağdır. Tuhaf da olsa merkezi Kharkiv’de bulunuyor. Kharkiv, Ukrayna’nın Doğusunda, Rusça konuşan bir kenttir. Aşırı Sağcı Neo Nazi Ukraynalıların örgütü esasen, Ukraynaca değil, Rusça konuşan Ukraynalı milliyetçilerden oluşuyor. Bu da pek çoğunu şaşırtıyor."

İşte liderliğini boksör eskisi gorillerin yaptığı bu faşist çeteler, Ukrayna’yı ikiye bölmek isteyen batının uşaklığını yapıyor. 3 – 4 aydır süren bu olayların temel nedeni ise Rusya’nın Avrasyacı tutumu. Gümrük Birliği girişimleri ve enerji yollarında istikrarsızlık yaratmak.

Bu çetelerin sponsorları ise ABD ve AB. Zaten son kanlı olaylardan sonra yapılan açıklamalar tüm bunları doğrular nitelikte. Emperyalist yüzünü saklamayan ABD ve AB, doğrudan Rusya ve Ukrayna’ya savaş açmış durumda. Ama bu faşist kalkışmanın kaybedeni yine onlar olacak.

VENEZUELA’DA AYNI TABLO

2013’ün 2-3 Aralık günlerinde Venezuela'nın başkenti Karakas, Latin Amerika için olduğu kadar belki de tüm insanlık için tarihsel sayılabilecek bir toplantıya ev sahipliği yaptı. Bu iki tarihsel günde, Latin Amerika ve Karayiplerin, 550 milyon kişilik nüfusa, 20 milyon kilometrekarenin üzerinde bir yüz ölçümüne, 6,3 milyar dolarlık bir gayri safi milli hasılaya sahip olan toplam 33 ülkesinin temsilcileri, “sosyal, siyasi, ekonomik ve kültürel alanda birlik ve entegrasyonu geliştirmek; yaşam kalitesi, sosyal gelişmişlik, bağımsız ve sürdürülebilir bir ekonomik kalkınma sağlamak” gibi amaçlar üzerinden “demokrasi, eşitlik ve sosyal adaleti temele alacak” bölgesel bir birlik oluşturmak üzere bir araya geldi.

İki güne yayılan toplantılar sonunda, CELAC yani Latin Amerika ve Karayip Devletleri Topluluğu, Karakas Deklarasyonu adında bir kuruluş belgesi yayınladı ve Bolivar'ın birleşik Latin Amerika projesinin gecikmiş ama güçlü bir tezahürü olarak kuruluşunu gerçekleştirdi.

Bu tarihi adımın öncüsü Chavez’in şüpheli ölümünden sonra sömürgeci ABD emperyalizmi bu ülkeye yönelik operasyonlarını arttırdı.

Son bir haftadır başkent Karakas dahil pek çok şehirde silahlı muhalifler güvenlik güçleriyle silahlı çatışmaya girdi. Dikkat edin bunlar Gezi olaylarındaki barışçı göstericiler değil, Ukrayna’dakiler de Venezuela’dakiler de silahlı, şiddet yanlısı faşizan gruplar.

Venezuela Devlet Başkanı Nikolas Maduro, (eski bir otobüs şoförüdür) bu tür kalkışmalara karşı şerbetli bir siyasi çizgiden geldiği için durumu kolay tespit etti. Maduro hükümeti, olayları kışkırtan 3 ABD konsolosluk görevlisi CIA ajanını sınırdışı etti. Olayları çıkaran, CIA bağlantıları yüzünden hakkında arama kararı bulunan faşist Halkın İradesi Partisi lideri Leopoldo López de tutuklandı.

Ulusual Kanal’dan Özgür Uyanık, Venezuela muhalefetini şu ifadelerle tanımlıyor:

“USAİD, NED gibi ABD ajan örgütlerince finanse edilen Venezuela sağı İspanya’dan, Finlandiya’ya kadar, hatta Berlusconi’nin gençlik örgütüne uzanan bir ağdan faydalanıyor. İlham aldıkları örgütlenme CIA’nın Yugoslavya’yı bölmede kullandığı OTPOR, yani “direniş”. Aynı isim ve sembole sahipler. Kaçınılmaz olarak daha açık biçimde Nazi-faşist ideolojisini savunuyorlar.”

Demokrat Obama maskesini indirip faşist Bush’u ortaya çıkaran Amerikan emperyalizmi Venezuela’da da hüsrana uğrayacak gibi gözüküyor.

TAYLAND BOKSU

Tayland dış politikası uzunca bir süredir ABD’nin denetimi altında. Vietnam savaşı için ABD Tayland’ı önemli bir üs olarak kullandı. ABD yetkilileri, Tayland’ı NATO içindeki müttefik ülkelerden sonra “En önemli müttefik” olarak adlandırıyor. Bu yüzden de ABD’nin Güneydoğu Asya’daki egemenliği için Tayland çok büyük bir öneme sahip.

Tayland ordusu yıllardır ABD tarafından sürekli silahlandırılıyor.

Devrik Başbakan Taksin Şinavatra, Tayland nüfusunun küçük bir bölümünü oluşturan Çin kökenlilerden. Ticaretle uğraşan ailenin çocuğu olan Şinavatra, telekomünikasyon alanına yaptığı yatırımlarla kısa bir süre içinde ülkenin sayılı milyarderleri arasına girdi, medya kralı oldu. Sahip olduğu ekonomik gücü politik alanda kurduğu parti ile destekleyen Şinavatra, halk desteğini asıl olarak kuzeydeki yoksullardan alıyor. Başkent Bangkok’ta en düşük işlerde çalışmak zorunda kalan ve zenginler tarafından sürekli aşağılananlar da “Kırmızı Gömlekliler”in en önemli gücünü oluşturuyor. Solcu değil ama Çin yanlısı bir politikacı olarak, ABD bağımlısı Kraliyet’in hedef tahtasında.

Karşı tarafta bulunan ordu, kral ve “Sarı Gömlekliler” ise yüzyıllardır sürüp gelen feodal yapının devam etmesini, burjuva demokrasisinin bile ülkeye gelmesine izin vermiyor. Bunun uluslararası destekçisi emperyalist devletler de bulunuyor. Bunların başında ABD geliyor.

Tayland’da polise el bombası atan “göstericiler” de 2008’de Kralın da desteklediği bir darbeyle düşürülen Taksin Şinavatra’nın kız kardeşi Yinglak Şinavatra’yı devirmek için çalışıyor.

NETİCE

Avrupa, Latin Amerika ve Uzak Asya, gibi üç farklı coğrafyada faşist kalkışmaların adresi hep aynı: ABD’de simgeleşen Batı Emperyalizmi. Suriye’de barış görüşmelerini sabote ederek, katliam düğmesine basan, İran’a karşı Pakistan’ı öne süren Obama yönetimi anlaşılan o barışçı maskesini bir kenara bırakmış “Savaş Lobisi”ne teslim olmuş. E kapitalizm ve onun yavrusu emperyalizmi, her zaman Obama gibi gri renkler değil, Bush gibi kara gömlekliler temsil eder.

Eşyanın tabiatı bu.
Odatv.com

Yanardağ, 10 km lav püskürttü
5 NİSAN 2014



Ekvador'un başkenti Quito yakınlarındaki bir yanardağ 10 kilometre yüksekliğe lav püskürttü.
Beş dakika süren patlama sonrası Tungurahua yanardağının üzerinde dev bir kül ve duman bulutu oluştu.

1999'da yeniden faaliyete geçen yanardağ son iki ayda daha fazla lav püskürtmeye başlamıştı.
Tungurahua, Ekvador'daki sekiz aktif yanardağdan biri.
Ateş kuşağı
Ekvador Pasifik Ateş Halkası adı verilen kuşakta yer alıyor.
Şubat başlarında yanardağın püskürttüğü küller, 130 kilometre uzaklıktaki başkente ulaşmıştı.
2006'da Tungurahua'nın püskürttüğü lavlar bir köyü haritadan silmiş, altı kişi yaşamını yitirmişti.
5029 metre yükseklikteki dağın eteklerinde çok sayıda köy bulunuyor.
BBCT

G.Kore: Dalgıçlar batık gemideki kabinde 48 ceset buldu
25 NİSAN 2014



Güney Kore yetkilileri, dalgıçların batan yolcu feribotunda sürdürdükleri arama sırasında bir odada 48 ceset bulduklarını açıkladı.
Güney Kore donanmasından bir yetkili, öğrencilerden oluşan grubun, 38 kişilik bir yatakhanede sıkışık koşullarda ve hepsi de can yeleklerini giymiş halde bulunduğunu söyledi.

Kabinin pozisyonu ve kabinin kalabalıklığından gemi yan yatarken öğrencilerin bir kısmının bu odaya kaçtığı yorumu yapılıyor.
Sewol adlı yolcu gemisinin batışından sonra 183 kişinin cesedine ulaşıldı. Fakat hala bulunamayan ve boğulduğu düşünülen çok sayıda yolcu var.
Kurtarma çalışmalarından sorumlu yetkili batık feribottaki aramanın daha ne kadar devam edeceği konusunda süre veremeyeceğini söyledi.
Gemideki 476 kişiden çoğunun, yan yatıp imdat sinyali verdikten iki saat sonra batan feribotun içinde mahsur kalıp çıkamadıkları anlaşılıyor.
BBCT

Heyelanın yuttuğu ve 2500 kişinin toprak altında kaldığı Afgan köyü toplu mezara dönüştürülüyor
3 MAYIS 2014



Afganistan'ın Badahşan vilayetinde ardı ardına meydana gelen iki heyelan sonucu toprak altında kalan Ab Barik köyü toplu mezara dönüştürülüyor.

Toprak, çamur ve taş yığını altında kalan yaklaşık 2.500 kişinin hayatından umut kesildi.

Felaketten kurtulan birkaç yüz kişi için çadır, gıda ve su yardımı bölgeye ulaştı. Felaketzedeler gece ayazını bir tepede geçirdi.
BBC muhabiri David Loyn, köyün neredeyse tamamen toprağa gömüldüğünü ve ölü sayısının hiçbir zaman tam olarak belirlenemeyebileceğini aktarıyor.
Afganistan'ın kuzeydoğusunda; Tacikistan, Çin ve Pakistan sınırlarında olan vilayet, ülkenin en ücra ve yoksul bölgelerinden biri.
Yardıma gelenler de öldü

Yüzlerce evi çamur deryası altında bırakan ilk toprak kaymasının ardından komşu köylerden gelenlerin ikinci heyelana yakalanması nedeniyle ölü sayısının daha da arttığı belirtiliyor. Felaketin resmi tatil olan Cuma gününün sabah saatlerinde olması nedeniyle hemen herkesin evlerinde olduğu dile getiriliyor.
Vali Şah Veliullah Edib, "Evler metrelerce çamurun altındayken arama-kurtarma operasyonunu sürdüremeyiz" dedi.
Ölenler için dua edeceklerini söyleyen Edib, köyün bir toplu mezara dönüştürüleceğini söyledi.
Toprağa gömülen yaklaşık 370 evde, yaklaşık 2.500 kişinin yaşadığı tahmin ediliyor.
Birleşmiş Milletler yetkilileri, ancak 350 cesedin çıkarılabildiğini kaydetti. BM yetkilisi Aidan O'Leary, çabalarının felaketzedelere yardım için yoğunlaşacağını ifade etti.
Günler önce başlayan şiddetli yağmurun devam etmesi nedeniyle yeni toprak kaymalarının yaşanmasından endişe ediliyor.
BBCT

Bangkok'ta göstericilere biber gazlı müdahale
9 MAYIS 2014



Tayland'da Anayasa Mahkemesi'nin Başbakan Yinglak Şinavatra'yı görevden almasından iki gün sonra başkent Bangkok'un sokakları yine karıştı. Polis, eylemcilere tazyikli su ve biber gazıyla müdahale etti.
Tayland Başbakanı Şinavatra, güvenlik amirini hukuka aykırı bir şekilde atadığı için Anayasa Mahkemesi'nde yargılanmıştı.

Şinavatra, görevini kötüye kullandığı gerekçesiyle başbakanlıktan azledilmişti.

Bangkok'ta bakanlık binalarının önünde toplanan yüzlerce kişi, hükümeti protesto etti.

Protestocular, hükümetin istifasını ve siyasetin reformdan geçirilmesini talep ediyor.

Polisin tazyikli su ve biber gazıyla müdahale ettiği protestolarda en az beş kişinin yaralandığı belirtildi.

Associated Press haber ajansı, tel örgülerle çevrili barikatları yıkmaya çalışan protestocuların yaralandığını bildirdi.

Bir Tay gazetesi ise, göstericilerin televizyon kanallarını işgal etmeye ve orada kendi anonslarını yayınlamaya çalıştığını yazdı.
Eylemciler ne istiyor?

Eylemcilerin çoğunun orta sınıfa mensup kişilerden ve şehir elitlerinden oluştuğu belirtiliyor.

Eylemciler, hükümetin daha önce görevden alınan Yinglak Şinavatra'nın erkek kardeşi Taksin Şinavatra tarafından yönetildiğini iddia ediyor.
Şinavatra ailesinin yolsuzluğa bulaştığını iddia eden eylemciler, bu durumun Tayland demokrasisine zarar verdiğini söylüyor.

BBC'nin Bangkok'taki muhabiri Jonathan Head, şehrin merkezine kamp kuran PDRC hareketi üyelerinin, Şinavatra'nın partisinin bir daha seçimi kazanamayacağı yeni bir siyasi yapı kurmak istediğini aktarıyor.

Head, milletvekilleri ve senatörlere siyaset yasağıyla sonuçlanabilecek davalar açılması taraftarı olan PDRC'nin bir askeri darbeye de sıcak baktığına dikkat çekerken, "Orduda darbe beklentilerini karşılayacak bir hava yok" diye ekliyor.

Diğer yandan, Yinglak Şinavatra'nın partisi, kırsal kesimde hâlâ desteğe sahip.

Şubat ayında yapılacak seçimlerde Şinavatra'nın parlak bir zaferle seçimi kazanması bekleniyordu.

Ancak seçimler iptal edildi.

Hükümetteki Yinglak'ın partisi, 20 Temmuz'daki seçimlere kadar ülkeyi yönetmeye devam edeceğini açıkladı.

Yinglak hükümetini destekleyen "kırmızı tişörtlü eylemciler"in Cumartesi günü Bangkok'ta toplanacağı belirtiliyor.

Karşıt eylemcilerin Bangkok sokaklarında eylemler yapması, şiddetin artabileceği yönünde endişeler doğuruyor. Kasım ayından bugüne kadar devam eden hükümet karşıtı gösterilerde toplam 25 kişi hayatını kaybetti.
BBCT

Afganistan’da sel: En az 73 ölü
7 HAZİRAN 2014



Afganistan’ın kuzeyindeki Baglan vilayetindeki aşırı yağışlar sonrası meydana gelen sel 73 kişinin ölmesine binlerce kişinin de evlerine terk etmesine neden oldu.

Güzergahı Nur bölgesindeki selde 200’e yakın kişinin hala kayıp olduğu belirtiliyor.

2 binden fazla evin zarar gördüğü seli yetkililer ‘büyük bir felaket’ olarak değerlendirdi.

Afganistan’ın kuzeyinde geçtiğimiz haftalarda meydana gelen seller yüzünden yüz binlerce kişinin evlerini terk ettiği belirtiliyor.

Yaklaşık iki ay önce de Cevizcan, Sar-i Pul ve Badgis vilayetlerinde aşırı yağışların yol açtığı sel yüzünden yaklaşık 200 kişi yaşamını yitirmişti.

Baglan vilayeti emniyet yetkilisi Eminullah Emarkel BBC’ye yaptığı açıklamada sel yüzünden yolların ve köprülerin kullanılamaz hale geldiğini ve bölgeyle ulaşımın kesildiğini belirtti.

Emarkel, kurtarma helikopterlerin ineceği kuru bir alan bulunmadığı söyledi.
BBCT

Irak: Musul 'İslamcı militanların eline geçti, Türk şoförler rehin alındı'
10 HAZİRAN 2014



Irak'ın ikinci büyük kenti Musul, İslamcı militanların kontrolüne geçti.
Irak Meclis sözcüsü Usame Nuceyfi, "Tüm Ninova bölgesi militanların eline geçti" dedi.

Doğan Haber Ajansı (DHA), İskenderun'dan Musul'un Geyara ilçesindeki termik santrale mazot götüren 28 Türk şoförün de IŞİD tarafından rehin alındığını aktardı.

Reuters'a konuşan üst düzey bir yetkili olayın soruşturulduğunu söyledi.
DHA'nın aktardığına göre arkadaşları rehin alınan ve kendisi de Mahmur'da yaşayan Hüsnü Akbaş, "Dün akşam 28 arkadaşımız tankerleri ile konvoy halinde Mahmur üzerinden Geyara'daki termik santrale mazot götürmek için hareket etti. Sabah saatlerinde konuştuğumuz bir arkadaşımız IŞİD militanlarının termik santrali ele geçirdiğini ve tankerlerine el koyarak kendilerini de rehin aldıklarını söyledi ve telefon kapandı" diye konuştu.
HDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, Dışişleri Bakanlığı nezdinde girişimlerde bulunduklarını söyledi.

AFP haber ajansına konuşan Irak İçişleri Bakanlığı yetkilisi, "Musul devletin kontrolünden çıktı ve militanların elinde" dedi.

AP haber ajansı, militanların hükümete bağlı binaları Pazartesi gecesi makinalı tüfek ve roket güdümlü el bombalarıyla istila ettiğini Musul'dan Irak polisi ve orduya bağlı birliklerin de çekildiğini aktardı.

Yerel yetkililer, militanların hapishanelerdeki 1000'den fazla tutukluyu da serbest bıraktıklarını ifade ediyor.

Musul'da bölge halkı, silahlı saldırganların Irak Şam İslam Devleti'ne (IŞİD) ait siyah bayrak dalgalandırdığını söylüyor.

'Bölgeyi terk edin'

IŞİD'in Musul'un Tennak, Yermuk, 17 Temmuz ve Risale mahallerinin kontrolünü ele geçirdiği ve bölge halkına anons yaparak evlerini terk etmelerini istediği haberleri geliyor.

Binlerce Musullunun da Irak Kürdistanı yönetimindeki Duhok ve Erbil'e kaçtıkları belirtiliyor.

AP haber ajansına konuşan hükümet çalışanı Um Karam, "Kent içinde durum çok kaotik, hiç kimse bize yardım etmiyor. Korkuyoruz. Musul'da polis veya ordu yok" dedi.

Ninova Valisi Useyil Nuceyfi Pazartesi günü halka militanlara karşı kendilerini korumaları çağrısında bulunmuştu.

Nuceyfi, "Musullulara pes etmemeleri, yabancılara karşı kendilerini korumaları ve bölge halkına yardım için halk komiteleri kurmaları çağrısında bulunuyorum" diye seslenmişti.

Musul'un İslamcı militanların eline geçmesi üzerine Nuceyfi'nin de kenti terk ettiği ve gelişmeleri takip ettiği bildirildi.

IŞİD, Felluce ve Anbar çevresinde bazı bölgelerin kontrolünü de elinde bulunuyor.
BBCT

Nijerya'da şiddetli patlama: En az 21 ölü
25 HAZİRAN 2014



BBCT'nin haberine göre; Nijerya'nın başkenti Abuja'da işlek bir caddede meydana gelen patlamada en az 21 kişi öldü.

Bir alışveriş merkezinin yakınlarında meydana gelen patlama kilometrelerce öteden duyuldu.

Patlamanın nedeni henüz bilinmiyor. Polis çevreyi kordon altına aldı.

Polis Sözcüsü Frank Mba, "İlk araştırmalar ışığında ölü sayısının 21, yaralı sayısı da 17" dedi.

Chiamaka Oham adlı bir görgü tanığı, BBC'ye "Çok şiddetli bir patlama duyduk. Bina sarsıldı. Herkes çığlıklar atarak kaçmaya başladı. Dumanları gördük. İnsanlar kan içinde kalmıştı. Büyük bir kargaşa yaşandı"dedi.
Diğer görgü tanıkları da patlamanın etkisiyle etrafa ceset parçalarının yayıldığını söyledi.

BBC muhabiri Mansur Liman, patlamanın caddenin çok kalabalık olduğu bir saatte meydana geldiğini aktardı.

Patlamada alışveriş merkezinin civarındaki birçok arabanın yandığı, çevre binaların camlarının kırıldığı belirtiliyor.

Boko Haram daha önce Abuja'da bazı saldırılar düzenlemişti. Ancak örgüt saldırıların çoğunu ülkenin kuzey doğusunda yoğunlaştırmış durumda.
Nisan'da bir otobüs durağında düzenlenen bombalı saldırıda 70'ten fazla kişi ölmüştü. Saldırıyı Boko Haram üstlendi.

Örgüt, Mayıs'ta düzenlenen ve 19 kişinin öldüğü bir saldırıyı da üstlenmişti.
Boko Haram, yakın bir zaman önce ülkenin kuzeyinde 200'den fazla kız çocuğunu kaçırmıştı.
BBCT

İşçilerin üzerine ağaç devrildi: 6 ölü
24 Temmuz 2014



Düzce’nin Yığılca ilçesinde şiddetli rüzgar nedeniyle orman işçilerini taşıyan traktörün üzerine ağaç devrilmesi sonucu ilk belirlemelere göre 6 kişi öldü,

15 kişi yaralandı.

Edinilen bilgilere göre, ormanda çalı ve diken temizliği yapan yaklaşık 30 işçi, sağanak ve şiddetli rüzgar başlayınca traktörün römorkuna binerek, ilçe merkezine doğru yola çıktı.

Kırık köyü mevkisindeki Işığan Deresi yakınlarında, şiddetli rüzgar nedeniyle yol kenarındaki kayın ağacı, römorkun üzerine düştü.

İlk belirlemelere göre, devrilen römorkun altında kalan 6 işçi hayatını kaybetti, 15 kişi yaralandı.

http://www.imctv.com.tr/2014/07/24/iscilerin-uzerine-agac-devrildi-6-olu/

İtalya'da Sicilya'nın doğu kıyıların bulunan Etna yanardağı yeniden alev püskürüyor
14 Ağustos 2014



İtalya'da Sicilya'nın doğu kıyılarında bulunan Avrupanın en büyük ve en aktif yanardağı Etna yeniden alev püskürüyor.

Avrupa kıtasındaki en yüksek yanardağ olan Etna tam 3 bin 300 metre yüksekliğinde. Haziran ayının 5'inden itibaren faal olan yanardağ lavları sürekli olsa da sınırlı. Valle Del Leone yönüne ilerleyen lavlar, Pizzi Deneriden rahatlıkla görülebiliyor.
Cumhuriyet

Japonya'da toprak kayması: En az 36 ölü
20 AĞUSTOS 2014



Japonya'nın Hiroşima kentinde meydana gelen toprak kaymalarında en az 36 kişinin öldüğü belirtildi.

Toprak kaymalarının kentin dış kesimindeki bir yerleşim bölgesinde meydana geldiği açıklandı.

Japon Meteoroloji Kurumu'ndan yapılan açıklamada toprak kaymalarının normalde bir ayda düşen yağmurun, 24 saat içinde yağmasıyla meydana geldiği belirtildi.

Olay yerinden gelen görüntülerde çamur ve kayaların altında kalmış evler görülüyor.

Japon medyası en az 36 kişinin öldüğünü duyururken, başka kayıp olup olmadığı henüz bilinmiyor.

Associated Press Haber Ajansına konuşan hükümet yetkilisi Nakatoşi Okamoto "Bir kaç kişi sele kapıldı ama kaç kişinin kaybolduğunu bu aşamada tespit etmek zor" dedi.

Kyodo Haber Ajansına göre ölenler arasında çamurun altında kalan iki yaşındaki bir çocuk da var.

Yetkililer yağışın yeni toprak kaymalarına yol açabileceği uyarısında bulundu.

Japonya'nın orta ve güney kesimlerinin büyük kısmı dağlık ve çoğu ev dik yamaçlara inşa ediliyor.

Geçen yıl Tokyo'nun güneyindeki Izu Oşima adasını vuran tayfunun tetiklediği toprak kaymalarında 35 kişi ölmüştü.
BBCT

Meksika'da göstericiler hükümet sarayını ateşe verdi
14/10/2014



Radikal'in haberine göre; Meksika'nın güneyindeki Guerrero eyaletinde 43 öğrencinin kaybolmasını protesto eden göstericiler hükümet sarayını ateşe verdi.

26 Eylül günü, öğretmenlerin çalışma koşullarının düzeltilmesi için yapılan gösteriye müdahale eden polis, Raul İsidro Burgos Öğretmen Okulu öğrencilerini taşıyan araçlara ateş ederek 6 kişinin ölümüne, 17 kişinin yaralanmasına yol açmıştı. Sağ kalan 58 öğrenci kaçırılmış daha sonra 15'i serbest bırakılmıştı. O günden bu yana haber alınamayan 43 öğrencinin akibetlerinin açıklanması isteyen grup gösteri düzenledi. Eylem sırasında göstericilerle yerel polis arasında çıkan çatışmada hükümet sarayı ateşe verildi. Hükümet sarayında çıkan yangını itfaiye ekiplerince söndürüldüğünü bildiren Meksika basını, 200 kadar öğrenci ve öğretmenin katıldığı gösteride çok sayıda yaralı olduğunu bildirdi.
haber 93

Sırbistan-Arnavutluk maçı ,bayrak sebebiyle çıkan olaylar nedeniyle tatil edildi
14/10/2014



UEFA'nın 'en kritik maç' ilan ettiği Sırbistan-Arnavutluk maçı saha içinde çıkan olaylar nedeni ile tatil edildi.

Maçın 42. dakikasında stadyum dışından saha içine yollanan gökyüzü kamerasına asılı (drone) Arnavutluk bayrağı saha içini ve tribünleri karıştırdı.

Maç oynandığı sırada stadyum üzerinde dalgalanan ve maçın oynandığı sahanın içine kadar giren bayrak Sırp futbolcu Stefan Mitrovic tarafından yakalanıp indirilmesene Arnavut Milli Takımı futbolcuları müdahale etti, Arnavut futbolcuların Mitrovic'in üzerine yürümesi sonucu Sırp futbolcular ve Arnavut futbolcular arasında saha içinde kavga çıktı. Saha içinde çıkan bayrak kavgasına yedek oyuncular ve taraftarlarda dahil olunca hakem maçı durdurdu.

Soyunma odasına giren maçın İngiliz hakemi Martin Atkinson olayların devam etmesi nedeni ile ve güvenlik gerekçesi ile maçı tatil etti.
Radikal

Brüksel'de hükümetin kemer sıkma politikalarını 100 bin kişi protesto etti.
07 Kasım 2014



Başkent Brüksel'de hükümetin kemer sıkma politikalarını 100 bin kişi sokaklara dökülerek protesto etti. Polisin sert müdahale ettiği eylemlerde en az 50 kişi yaralandı. 30 kişi de gözaltına alındıPaylaş

Belçika ayakta

Belçika'da yeni hükümetin aldığı kemer sıkma önlemlerini protesto için en az 100 bin kişi başkent Brüksel'de toplantı. Valon Charles Michel başkanlığındaki merkez sağ koalisyonun, maaşların enflasyona endekslenmesinden vazgeçme, emeklilik yaşını 67'ye yükseltme, sağlık ve sosyal güvenlik bütçesini önemli ölçüde kısma kararı çalışanları kızdırdı. Araçları ateşe veren kızgın kalabalık şehrin birçok noktasında polisle çatıştı. Polisin sert müdahalesiyle en az 50 kişi yaralanırken, 30 kişi de gözaltına alındı.

'İndirimli bilet' sattık

Sendikaların öncülüğünde düzenlenen gösteri nedeniyle metro, tramvay ve otobüs seferleri aksarken Belçika demiryolları, gösteriye katılmak isteyenlere 80 bine yakın 'indirimli' bilet sattığını açıkladı. Kuzey tren garı önünde toplanan protestocular, ana caddelerden yürüyerek ulaştıkları güney istasyonu civarında polisle çatıştı. Bir grup protestocu, şehir merkezinde Belçika İşletmeler Federasyonu'nun binasını işgal etti. Araçları deviren ve yakan, trafik işaretlerini ve kaldırım taşlarını söken, camları indiren öfkeli kalabalığa polis biber gazı ve tazyikli suyla müdahale etti. Saatler süren şiddet olayları sırasında onlarca yaralı ambulanslarla çevredeki hastanelere taşındı. Brüksel'deki gösteriye katılımdan memnun olduklarını açıklayan sendikalar, hükümetin, taleplerini dikkate almaması halinde yeni eylemler ve genel grev tehdidinde bulundu.

Kaynak: Yurt Gazetesi

Hastaneye saldırı: 7'si hemşire 8 ölü
20 Kasım 2014

Çin’in kuzeyindeki Hebei eyaletinde bulunan bir askeri hastanenin kadınlar yurduna yapılan bıçaklı saldırıda 7 hemşire ile bir çalışanın öldüğü bildirildi.

Resmi Xinhua ajansına göre, Qinhuangdao şehrinin Beidaihe ilçesindeki 281 Numaralı Hastane’de sabahın erken saatlerinde hemşirelerin uyuduğu sırada düzenlendi. Saldırgan Li Xiaolong’un (27) eskiden psikolojik tedavi gördüğü ve saldırıyı gerçekleştirdiği hastanenin kantininde çalıştığı, saldırının ardından polis tarafından yakalandığı kaydedildi. Saldırıda, başka bir hemşirenin de yaralandığı ifade edildi.

Saldırganın önce binanın temizlikçisini öldürüp, anahtarları alarak 3. kata çıktığı ve burada yataklarında yatan hemşireleri bıçakladığı iddia edildi.
Yurt Gazetesi

Dünyanın en büyük dördüncü gölü Aral tamamen kurudu!



"Domuzlara kanat takmaya gidiyorum. Onlar bizden birini aldılar, biz de onlardan ikisini alalım": ABD'de 2 polis öldürdü
21 Ara 2014



Polislerin siyahlara yönelik ayrımcılığına karşı protestoların sürdüğü New York kentinde iki polis öldürüldü. Sosyal medya hesabında polise 'domuz' diyen siyahi eylemci Ismaaiyl Brinsley, olayın ardından intihar etti.

Olay mahalline gelen siyah bir adam, siyahların öldürülmesine karşı çıkanların 'Eller yukarıda, ateş etme' sloganını attı.

New York polisi, Brookyln'in Bedford-Stuyvesant bölgesinde duran polis devriye aracına yerel saatle 14.50'de saldırıldığını
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Çrş Arl 31, 2014 10:46 pm    Mesaj konusu: Meksika'da Aileler kayıpların peşini bırakmıyor Alıntıyla Cevap Gönder

Kötülük İmparatorluğu ABD'nin kumar ve fuhuş şehri Las Vegas 'Görülmemiş bir gazap ve dehşetle' tanıştı: En az 58 ölü, 500'den fazla yaralı
02 Ekim 2017



T24'ün haberine görew; ABD, tarihinin en büyük silahlı saldırısına hedef oldu; 58 ölü, 500'den fazla yaralı var.

Kötülük İmparatorluğu ABD'nin kumar ve fuhuş şehri Las Vegas'ta düzenlenen Route Müzik Festivali'nde bulunanların üzerine açılan ateş sonucu en az 58 kişi hayatını kaybetti, 500'den fazla kişi yaralandı. Saldırıyı, terör örgütü IŞİD üstlendi.

Eylemcinin40 bin kişinin bulunduğu konser alanına civarda bulunan bir otelin 32'nci katından ateş açtığı ifade edildi. Saldırganın, 64 yaşında Stephen Paddock adında ABD vatandaşı olduğu belirtildi. Polis, Paddock'un saldırıdan sonra intihar ettiğini belirledi. Reuters Haber Ajansı ise, "saldırganın aylar önce İslamiyet'i seçtiğini" iddia etti.

Trump'tan açıklama

ABD Başkanı Donald Trump, saldırıya ilişkin açıklamasında saldırıda hayatını kaybedenlerin ailelerine başsağlığı diledi. Birlik ve beraberlik çağrısı yapan Trump, konuşmasını "Tanrı Amerika'yı kutsasın" diyerek bitirdi.

Olaya ait olduğu belirtilen ve sosyal medyada yayınlanan videoda ağır silahla seri şekilde ateş açıldığı duyuluyor.

Polis, kenttekilere olay yerinden uzak durma çağrısı yaptı.


Las Vegas Havalimanı'nda uçuşlar durduruldu

Las Vegas havalimanına iniş yapacak ve buradan yapılacak uçuşların bir süreliğine durdurulduğu duyuruldu.

McCarran Uluslararası Havalimanı, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, "LASairport'a ve buradan yapılacak uçuşlar, Las Vegas Strip'teki silahlı saldırı olayının üzerine geçici süreliğine durduruldu" denildi.

Ana Haber

Kötülük İmparatorluğu'nun anladığı tek dil budur: ABD anakarasını küle ve karanlığa çevireceğiz"

15.09.2017



Halk sığınaklara çağrıldı

Geçen günlerde hidrojen bombası deneyen Kuzey Kore TSİ 01:10 sularında bir füze denemesi daha gerçekleştirdi. Türü ilk anda tespit edilemeyen füze başkent Pyongyang’ın Sunan bölgesinden doğuya doğru fırlatıldı. Japonya’da Hokkaido ve Tohoku bölgelerinde yaşayan vatandaşlara sığınaklara gitmeleri uyarısı yapıldı.

Güney Kore ve ABD orduları, füzeyle ilgili bilgilere ulaşmak için çalışma yürütüyor. ABD'den gelen son dakika bilgisine göre ise, Başkan Donald Trump, Beyaz saray'da askeri yetkililerden bilgi aldı. Kuzey Kore tarafından yapılan tehdit dolu açıklamada, "ABD anakarasını küle ve karanlığa çevireceğiz" ifadesi yer aldı.

Ana Haber

'Dini bir cemaat, İstanbul'da CIA'in karargahı oldu'
03 Ekim 2017

Takvim gazetesi genel yayın yönetmeni Ergün Diler, Türkiye’deki dini bir cemaatin şu an CIA’nın merkezi konumunda olduğunu yazdı.

Ergün Diler Fethullah Gülen cemaati dışında başka bir cemaati kastettiğini belirterek, "Dini bir akımın merkezi şu an CIA'nın bölgedeki en önemli karargahı. Akıl almaz bir şekilde operasyon için hazırlanıyorlar. Tam 2000 SURİYELİ genç alındı, eğitildi. Günü geldiğinde kullanılmak üzere... Buranın CIA merkezi olduğunu anlayıp harekete geçtiğiniz anda dünya ayağa kalkar. Zor bir durum. Bu da kaos hesabına dahil! Suriyeli olan gençlerin çoğu sizden habersiz LANGLEY'e götürüldü, eğitildi. İstanbul'da çoğu. Bazı merkezlerde emir bekleyenler de var. Ama CIA'nın Ortadoğu karargahı burası artık" şeklinde konuştu.

Takvim'in genel yayın yönetmeninin, hangi cemaati kastettiği bilinmiyor.
İlk Kurşun

Meksika'da Aileler kayıpların peşini bırakmıyor
13 Oca 2015



Meksika'da dört aydır haber alınamayan 43 üniversite öğrencisini arayanlar, bir askeri tesiste arama yapmak istedi. Göstericiler barikatı aşmak için yanan bir aracı kapıya doğru itti.

Meksika’da geçen Eylül ayında 43 öğrencinin kaybolduğu Iguala kentinde, öğrencilerin aileleri ve arkadaşları bu kez bir askeri tesisin önünde eylem yaptı.

Eylemciler, resmi olarak 'çok büyük ihtimalle' uyuşturucu çeteleri tarafından katledildiği açıklanan kayıp öğrencilerin kentte bulunan bir askeri tesiste saklandığını savunuyor. Protestocular pazartesi günü tesiste arama yapmak istedi ancak askerler buna izin vermeyince olaylar çıktı.

Göstericiler ele geçirip ateşe verdikleri bir kamyonla askeri tesisin kapısını kırmak istedi. Tesisi korumaya çalışan polisler ise göstericilere karşı biber gazı kullandı.

Öğrencilerin kaybolmasında askerlerin de rol oynadığı ortaya atılan son iddialar arasında. Eyleme katılan kayıp öğrencilerden birinin babası "Çok kızgınım, buraya barışçıl bir şekilde geldik ve askerlerden içeriye bakmamıza izin vermelerini istedik. Çünkü çocuklarımızın burada olduğu söylendi" dedi.

Valinin eşi yargılanacak

Iguala Valisi Jose Luis Abarca’nın eşi Maria de los Angeles Pineda ise kayıplarla ilgili yargılanacak. Pineda, öğrencilerin kaçırılmasına yardım etmekle suçlanıyor.

Savcılığa göre Pineda, 2005 yılından beri uyuşturucu çeteleriyle ortaklık içinde. Pineda'nın çetelerin finansal aracılığını yaptığı ve nüfuzunu kullanarak koruma sağladığı iddia ediliyor.

Pineda’nın banka hesaplarında 2009-2014 yılları arasında uyuşturucu kaynaklı olduğu düşünülen 936 bin dolar tutarında mevduat hareketine rastlandı. Pineda’nın avukatları henüz bir açıklama yapmadı.

Dört aydır haber alınamayan öğrencilerden şimdiye kadar sadece birinin cesedi belirlenebildi. Ülkede kayıp yakınlarının başını çektiği göstericiler daha önce defalarca gösteri düzenledi.
Kaynak: AEl Cezire

Çin'deki yeni yıl kutlamalarında çıkan izdihamda en az 35 kişi öldü
01 Ocak 2015



Sol'un haberine göre; Çin'in Şangay kentindeki yapılan yeni yıl kutlamaları, yeni yılın ilk acı olayı haline geldi.

Şinhua Haber AJansı'nın geçtiği bilgiye göre, kutlamalar sırasında çıkan izdihamda en az 35 kişi öldü, 42 kişi yaralandı.

Kutlamalar, kent merkezinin popüler mekanı Bund nehri kıyısında yapılıyordu.
haber 93

Tayland'da yılbaşı bilançosu: 56 ölü, 517 yaralı
01 Ocak 2015

Tayland bir kaç saat önce 2015'e coşkuyla girdi ve eğlence mekanları hınca hınç doluydu. Gökyüzünü de havaifişekler saatler öncesinden itibaren süslemeye başladı. Ancak bu yıl ki eğlenceler trafik kazalarındaki ölümler ve yaralanmalarla gölgelendi.

Tayland'da yılbaşı eğlenceleri için içkinin dozunu kaçıran halk yüzlerce kaza yaptı. Yılbaşı bilançosu 58 ölü ve 517 yaralı.En çok kaza meydana gelen şehirler 23 kaza rekoruyla Chiang Mai ve Surat Thani oldu.

Polis trafik kurallarını ihlal eden toplam 71,168 kişi hakkında hukuki işlem başlattı. Kazaların yüzde 36,61'inin alkol, yüzde 23,82'sinin de aşırı hız sebebiyle meydana geldiği öğrenildi.
cumhuriyet

Alaska'da 6 Büyüklüğünde Deprem
19 Haziran 2012

Aleut Adaları açıklarında 6 büyüklüğünde deprem meydana geldi.

ABD'nin Alaska Eyaleti Tsunami Uyarı Merkezi, depremin merkezinin Attu Adası'nın 144 kilometre kuzeybatısında olduğunu açıkladı. TRT

Toprak 3 Köyü Yuttu, 100 Kayıp
26 Haziran 2012
Uganda'da aşırı yağışların ardından yaşanan toprak kayması üç köyü yuttu.
TRT

ABD'deki fırtınanın bilançosu: 18 ölü ve yaygın hasar
2 TEMMUZ 2012

ABD'nin doğusunda Cuma gününden beri 18 kişinin ölümüne yol açan fırtına iki milyon kişiyi de elektriksiz bıraktı.

Amerika Birleşik Devletleri, Çevre / İklim
Bölgedeki yoğun sıcaklar, elektriksiz kalan bölgelerde yaşayanları zor durumda bıraktı. Yetkililer sorunun çözülmesinin daha birkaç gün süreceğini bildirdiler.
Birçok yolun ulaşıma kapatılması nedeniyle, görevleri acil olmayan devlet görevlilerine evden çalışmaları bildirildi.
Geçtiğimiz hafta sonu Maryland, West Virginia, Virginia, Ohio ve Colombia bölgesinde acil durum ilan edilmişti.
Başkent Washington'da da binlerce kişi elektriksiz kaldı.
Zor durum
37 dereceyi aşan sıcaklık, çoğu evde klimalar çalışmadığından buzdolaplarındaki yiyeceklerin bozulmasına neden oldu.
Görevliler halka yaşlı veya hasta komşularını sık sık kontrol etmeleri için çağrıda bulundu.
Bugün Maryland'de, 400'den fazla trafik ışığı çalışmıyordu.
Bölgede meydana gelen hasarlara 'dereko' debilen meteorolojik olayın neden olduğu belirtildi.
Şiddetli ve uzun süreli fırtına sırasında, Virginia'da ölenler arasında, uyurken evinin üzerine ağaç düşen 90 yaşında bir kadın da var.
New Jersey'de de kamp yapan iki kuzen kaldıkları çadıra ağaç devrilmesi sonucunda öldüler.
Ohio'da bir, Kentucky'de bir, Maryland'da iki, Washington'da da bir kişi hayatını kaybetti. BBCT

Rusya'da 30 bin kişi yardım bekliyor
Rusya'da 171 kişinin yaşamını yitirdiği Krasnodar bölgesinde sel felaketinin ardından evsiz kalan 30 bine yakın kişi yardım bekliyor. Sel sularının çekilmesinin ardından yarım metre çamurun içinde kalan Krımsk kenti sakinleri acil çadır, battaniye, temiz su, yiyecek ve temiz giyecek talep ediyor. 10.07.2012 MOSKOVA netgazete

Dünyayı endişelendiren gelişme
Dünya, bu hafta sonu Güneş'te meydana gelen patlamaların yani "Güneş Fırtınası"nın etkisi altına giriyor. Elektrik ve iletişim bağlantılarınız kesilebilir, uydu sistemlerinde, hava ulaşımında aksaklıklar yaşanabilir. 14.07.2012 İSTANBUL netgazete

Afyon: Askeri cephanelikteki patlamada 25 asker öldü
6 EYLÜL 2012



Afyonkarahisar’da dün gece askeri kışlada bulunan mühimmat deposunda el bombaları tasnif edilirken çok şiddetli bir patlama meydana geldi.
Genel Kurmay Başkanlığı, Afyonkarahisar'ın Ataköy ilçesindeki 500. İstihkam Ana Depo Komutanlığı Şehit Uzman Çavuş Mete Saraç Kışlası'ndaki patlamada 25 askerin öldüğünü, 4 askerin de ağır yaralandığını açıkladı. Açıklamada patlamanın "henüz bilinmeyen bir nedenle meydana geldiği" belirtildi.

Askeri kışladaki patlama dün saat 21.15 dolayında meydana geldi.

Ataköy’deki mühimmat deposunda görevli çeşitli rütbelerdeki askerlerin 4-5 gündür mühimmat tasnifi yaptıkları öğrenildi. Dün gece de el bombaların tasnif ve sayımının yapıldığı belirtildi.
Tasnif sırasında bir el bombasının patlamasının ardından patlamalar meydana geldi. Kent merkezine yakın kışladaki patlama, çevrede deprem korkusu yarattı. Afyonlular sokağa dükülürken, çok sayıda evin camları kırıldı. Kışlaya yakın evlerin tamamı boşaltıldı. Kentte elektrik kesintisi oldu.
Patlamanın ardından etrafa yayılan kıvılcımlar nedeniyle yaklaşık 1 kilometre mesafede bulunan Kocatepe sırtlarında yangın çıktı. Patlamanın ardından olay yerine çok sayıda itfaiye ve sağlık ekibi gönderildi. Patlamanın ardından cephanelikteki müthimmat ve el bombalarının çevreye saçılması nedeniyle itfaiye ve ambulansların kışlaya giremediği haber verildi.
El bombalarının imhası için ise bomba imha ekipleri bölgeye sevkedildi. Yeni bir patlama ihtimaline karşın bölge güvenlik güçlerince kordon altına alındı. Patlamanın ardından çıkan büyük yangın birkaç kilometrelik alana yayıldı. Yangının çıktığı yerin yakınında başka bir cephaneliğin olması üzerine söndürme çalışmaları bu bölümde yoğunlaştırıldı. İtfaiye, patlama riski nedeniyle sadece yangının yayılmasını engelleyebildi.
'Kaza' vurgusu
Afyonkarahisar Valisi İrfan Balkanlıoğlu, askeri mühimmat deposundaki patlamanın meydana geldiği bölgede incelemelerde bulunarak, ''Askeri savcılık incelemesi ile olayın neden kaynaklandığını belirlemek için uzman ekiplerin yaptığı teknik incelemeler sürüyor'' dedi.
Vali Balkanlıoğlu, patlamanın meydana geldiği bölgede incelemelerinin ardından, Anadolu Ajansı'na yaptığı açıklamada, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hayri Kıvrıkoğlu'nun olay yerine gelerek askeri yetkililerden bilgi aldığını kaydetti.
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, Ataköy'deki cephanelik patlamasıyla ilgili olarak basına yaptığı açıklamada, "İglo tipi bir cephanelik, el bombalarının bulunduğu bir cephanelikte sayım yapılırken içeride bir el bombasının kaza nedeniyle patlaması sonucunda maalesef büyük bir patlama meydana gelmiş, arkasından yangın meydana geldi." dedi.
Eroğlu, "İki astsubay, iki uzman, 21 erbaş, toplam maalesef 25 şehidimiz var. Kazanın nedenini araştırıyorlar." dedi. BBCT

İzmir'de mülteci taşıyan tekne battı: 61 ölü
6 EYLÜL 2012



Türkiye üzerinden kaçak yollarla Avrupa'ya ulaşmak isteyen Orta Doğulu mültecileri taşıyan bir tekne İzmir açıklarında battı, 61 kişi hayatını kaybetti.
Menderes ilçesi açıklarında batan tekneden 46 kişi de sağ kurtuldu. Bu kişilerin 44'ü yüzerek sahile çıkmayı başardı, 2 kişi ise güvenlik güçleri tarafından kurtarıldı.

İzmir Valiliği'nden yapılan yazılı açıklamada, "Ahmetbeyli mahallesi Baradan mevkisinde saat 05.30 sularında kaçak göçmen taşıyan 12 metre uzunluğundaki bir teknenin, sahilden yaklaşık 50 metre uzaklıktaki kayalıklara çarparak battığı" belirtildi.
Kurtarılan 46 kişi arasında bulunan tekne kaptanı ve yardımcısı, kaza ile ilgili başlatılan soruşturma kapsamında sorgulanmak üzere gözaltına alındı.
Valilik, teknede bulunanların Filistin, Suriye ve Irak uyruklu kaçak göçmenler olduğunu belirtti.
Türk medyasındaki haberlerde, hayatını kaybeden 3 bebek, 28 çocuk ve 18 kadının, teknenin ambar bölümüne kilitlendiği iddia ediliyor. BBCT

Çin 5.6'yla yıkıldı: En az 50 ölü
Çin'in güneybatısında Yunnan ve Guizhou eyaletlerini vuran 5.6 büyüklüğündeki depremde 50 kişi hayatını kaybetti. Deprem felaketinde en az 150 kişi yaralandı. 100 bin kişi de tahliye edildi. 07.09.2012 ÇİN netgazete

Peşmergeler İle Irak Ordusu Çatıştı:13 ölü
19 Kasım 2012

Irak merkezi hükümeti ile Bölgesel Kürt Yönetimi arasında günlerdir süren gerginliğin Kerkük'ten kaynaklandığı belirtildi. 140. maddeye göre Kerkük'ün demograif yapısı nedeniyle Kürt bölgesi veya Irak merkezi hükümetine mi bağlanacağıyla ilgi tartışmalar üzerine merkezi hükümetinin olası bir nüfus sayımına sıcak bakmadığı için Dicle Birlikleri'ni Kürt bölgesine kaydırdığı belirtildi.

Irak merkezi ordusuna bağlı askerlerin Kuzey Irak bölgesinin çevresini kuşatması üzerine, Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Mesut Barzani'nin talimatıyla harekete geçen peşmergeler, bölgeye merkezi hükümetin askerlerini sokmamak için önlem aldı.

Irak'ta merkezi hükümet ile Kuzey Irak'taki Bölgesel Kürt Yönetimi arasında bir süredir yaşanan gerginlik dün akşam saatlerinde kanlı çatışmalara dönüştü.

Afgan depreminde ölü sayısı artabilir
11 HAZİRAN 2012



Afganistan'ın kuzeyinde meydana gelen depremi izleyen toprak kaymasında çok sayıda kişinin ölmüş olmasından endişe ediliyor.
Baglan Valisi Abdül Mecid kurtarma ekiplerinin şu ana kadar iki kadının cesedine ulaştıklarını söyledi.

Kabil'deki Afet Acil Müdahale Merkezi'nin başkanı Gulam Faruk ise bir kişinin kurtarıldığını söyledi.
Faruk, deprem ve toprak kayması nedeniyle 22 evin yıkıldığını veya toprak altında kaldığını; kendilerinden haber alınamayanların çoğunun da kadın ve çocuk olduğunu söyledi.
Yoğun can kaybı beklenen Baglan'nın Burka yöresi, başkente 40 kilometre uzaklıkta bulunuyor.
Pakistan basını, 70 kişinin toprak altında kalmış olabileceğini yazdı.
Bölge her ne kadar Kabil'in yakınında olsa da haberleşme yavaş gerçekleşiyor.
Merkez üssü Hindikuş Dağları'nda olduğu bildirilen deprem bu sabah meydana geldi. BBCT



Nijerya'nın kuzeydoğusundaki Damaturu kentinde düzenlenen eylemlerdeen az 25 kişinin öldüğünü açıkladı
Boko Haram örgütü militanları Damaturu kentinde polis karakolları ile askeri merkezleri vurdu.

Eylemler sırasında iki okulun da yakıldığı ifade edildi.

Boko Haram'ın hafta sonu Kaduna eyaletindeki 3 kiliseye düzenlediği saldırılarda en az 70 kişi yaşamını yitirmiş, çok sayıda kişi de yaralanmıştı.
haber1001

Akdeniz'de yine göçmen felaketi: En az 300 ölü
11.02.2015



Göçmenlerin kaçak yollarla başka ülkelere varabilmesi için bir geçiş yolu olan Akdeniz'de bir gemi kazasından İtalyan görevlilerce kurtarılan göçmenler.
Birleşmiş Milletler hafta sonundan bu yana 300'den fazla göçmenin Akdeniz'de tekneleri battıktan sonra kaybolduğunu açıkladı.

Libya'dan İtalya'ya lastik botlarla ulaşmaya çalışan göçmenlerin su ve yiyecek olmadan günlerce denizde kaldığı söyleniyor.

En az dört botun battığı ve bunlardaki göçmenlerin en az dörtte birinin Afrika'dan gelen kaçak göçmenler değil, Suriye'deki savaştan kaçanlar olduğu sanılıyor.

BM, Pazartesi günü Libya açıklarında küçük bir tekneden kurtarılan 29 göçmenin aşırı ısı kaybı nedeni ile öldüklerini açıklamıştı. Cenevre'de bulunan BM Mülteciler Yüksek Komiserliği İtalyan yetkililer tarafından kurtarılanlarla yaptıkları görüşmelere dayanarak açıklama yaptı.

Kurtulanlarla görüşen Komiserlik yetkilisi Frederico Fossi "Sahil güvenlik bu sabah iki lastik bottan dokuz kişiyi kurtardı. Kurtulanlardan ikisi, içinde 105 yolcunun olduğu bir botun, diğer yedi kişi ise içinde 107 yolcu olan başka bir botun yolcusu idi. Bu, 203 kişinin denizde kayboolduğunu gösteriyor" dedi.

Fossi, yine kurtulanlardan edinilen ancak henüz doğrulatamadıkları bilgilere göre dördüncü bir botun daha olduğunu ve içindekilerle beraber Akdeniz'de kaybolduğunu söyledi.

BM ölü sayısının artacağını tahmin ediyor.

BBC muhabiri Imogen Foulkes, Birleşmiş Milletler'in bu ölümlerin önlenebileceğine inandığını bildiriyor.

Foulkes, "BM, mültecilerin insan ticareti yapanların insafına kalmasını istemiyor" diyor.

BM Mülteciler Komiserliği son yaşanan ölümlerin AB ülkelerine mesaj olması gerektiğini, Akdeniz'deki arama kurtarma çalışmalarının yetersiz olduğunu ve AB politikalarının göçü kontrol etmekten hayat kurtarmaya yönelmesi gerektiğini söylüyor.
BBCT

Fransa'da yardımcı pilot tarafından kasıtlı düşürülen uçağın ikinci karakutusu da bulundu
2 Nis 2015



Fransa'da yardımcı pilot tarafından kasıtlı düşürülen uçağın ikinci karakutusu da bulundu. Bu karakutuda teknik bilgiler yer alıyor.

Kazada hayatını kaybedenlerden şu ana kadar 80 kişinin DNA'sı ailelerden alınan örneklerle eşleşti. [Reuters]
Fransa'nın Alpler bölgesinde düşen Germanwings havayolu şirketine ait uçağın ikinci karakutusuna da ulaşıldı. Marsilya Başsavcısı Brice Robin, yaptığı yazılı açıklamada, Airbus A320 tipi uçağın ikinci karakutusunun enkazda bulunduğunu duyurdu. Karakutuda uçuşla ilgili teknik bilgiler bulunuyor.

Kazanın meydana geldiği gün bulunan ilk karakutuda kokpitteki ses kayıtları vardı. Bu kayıtların incelenmesi sonucunda, yardımcı pilot Andrea Lubitz'in birinci pilot tuvalete gitmek için çıktığı sırada kapıyı kilitlediği ve ardından uçağı inişe geçirerek kasıtlı olarak düşürdüğü tespit edilmişti.

24 Mart'ta Barselona-Duesseldorf seferini yaparken düşen uçakta 144 yolcu ve 6 kişilik mürettebattan kurtulan olmamıştı.

Uçağı kasten düşürdüğü belirtilen 27 yaşındaki Alman yardımcı pilot Andreas Lubitz'in 6 yıl önce ağır depresyon tedavisi gördüğü ortaya çıkmıştı. Pilotun evinde yapılan aramada ise uçağın düştüğü günü de kapsayan bir istirahat raporu ve antidepresan ilaçlar bulunmuştu.

Kaynak: Al Jazeera

Kenya'da bir binada meydana gelen patlamada 33 kişi yaralandı
28 Mayıs 2012

Kenya'nın başkenti Nairobi'deki bir binada meydana gelen patlamada 33 kişi yaralandı.
Yaralılardan 4'ünün durumunun ağır olduğu açıklandı.
Terörle mücadele birimleri, olayın bombalı bir saldırı olup olmadığını netleştirmeye çalışıyor.
Kenya'nın, geçen Ekim ayında el-Kaide bağlantılı militanlarla mücadele etmek üzere Somali'ye asker göndermesinin ardından Nairobi ve Mombasa kentlerinde düzenlenen saldırılarda 10'dan fazla kişi ölmüştü.
Kenya hükümeti, saldırılardan Eş-Şebab örgütünü sorumlu tutmuştu.
TRT

Ekonomik krizle boğuşan İspanya'da greve giden maden işçileri polisle çatıştı
31 Mayıs 2012



İspanya'nın dört bir yanından Madrid'e giden maden işçileri, hükümetin yaptığı bütçe kısıtlamalarını protesto etti.
Maden işçileri, hükümet geri adım atana kadar grevi sürdüreceklerini bildirdi.
Polisin madencilere müdahalesi üzerine, şiddetli çatışmalar yaşandı.
Polis 2 göstericiyi gözaltına aldı, 10 kişi yaralandı.

Yunanistan'da Grevler

Yunanistan'da da çeşitli sektörlerde çalışanlar ardarda greve gidiyor.
Atina'da da sağlık çalışanları 5 saatlik greve gitti.
Hükümetin sağlık harcamalarında kısıntıya gitmesini protesto eden doktor ve hemşireler, hastanelerde ilaç kalmadığını, yetersiz kadro ile hizmet verdiklerini bildirdi.
Göstericiler, cerrahların, doktorların, hemşirelerin işten atıldığını, maaşlarında kesinti yapıldığını bildirdi.
Doktorlar, fazla mesai ücretlerini aylardır alamamaktan şikayet etti.
Yunanistan'da eczacılar ise, alacaklarını devletten tahsil edemedikleri için gösteri düzenlemişti.
Ülkede itfaiyeciler de, geçen Haziran ayından buyana alacaklarını alamadıkları gerekçesiyle sokaklara döküldü.
Göstericiler, orman yangınlarının başlama mevsimi yaklaşmasına rağmen, 2 bin itfaiyecinin işten çıkarılmasını protesto etti. TRT

Ağrı'da evlerinde ölü bulunanan Zeyat Ailesi'nin 8 ferdi yan yana toprağa verildi
12 Nisan 2015



Ağrı’nın Doğubayazıt İlçesi’ne bağlı Alıntepe Köyü’ndeki evlerinde ölü bulunan Zeyat Ailesi’nin 8 ferdi yan yana toprağa verildi.

Doğubayazıt ilçe merkezine 20 kilometre uzaklıktaki, Ağrı karayoluna yakın Alıntepe Köyü’nde dün, Zeyat Ailesi’nin evinin kapısının hep kapalı kalması, komşularını endişelendirdi. Önce kapı çalındı ama açan olmayınca, durum muhtara bildirildi. Köy Muhtarı İdris Çeri ile birlikte komşular, kapıyı kırarak içeri girince korkunç manzarayla karşılaştı. 45 yaşındaki Abdulkadir Zeyat, eşi 43 yaşındaki Antika Zeyat ile çocukları Semra (17), zihinsel engelli Kenan (15), Özlem (12), Adem (10), Erdem (8) ve Miraç’ın (2) cansız bedenleriyle karşılaşan köylüler durumu jandarmaya bildirdi.

Evde yapılan araştırmada, evde aydınlatmada kullanılan tüpgaz lambası bulundu. Zeyat Ailesi fertlerinin ya gıda zehirlenmesinden ya da aydınlatmada kullanılan piknik tüpünden sızan gazdan zehirlendikleri ihtimali üzerinde duruldu.

Aile fertlerinden Kemal Zeyat’ın ise İstanbul’a çalışmaya gittiği için kurtulduğu belirtildi. Anne- baba ve 6 çocuğunun cansız bedenleri, otopsi için Erzurum Adli Tıp Kurumu’na gönderildi.

Erzurum’da yapılan otopsi sonrası cenazeler, bugün Doğubayazıt’ta getirildi. İlçe merkezinde kılınan cenaze namazı sonrası baba Abdulkadir ve anne Antika ile çocukları Özlem, Semra, Kenan, Adem, Erdem, Miraç Zeyat’ın cenazeleri köyleri Alıntepe köyü mezarlığında gözyaşları arasında yan yana toprağa verildi. Cenazeler toprağa verilirken, ailenin hayatta kalan tek çocuğu Kemal Zeyat, anne, baba ve kardeşlerinin tabutlarını yan yana görünce sinir krizi geçirdi. Zeyat’a cenazede hazır bekleyen sağlık ekipleri müdahale etti.
Kaynak: Sol

Avrupa'da İsyan korkusu büyüyor



BBC'nin yorumu:

'Avrupa Baharı'na mı giriyoruz?
30 NİSAN 2012
Gavin Hewitt
BBC Avrupa Editörü

Mayıs'a giriyoruz ve bu ayla belki de bir 'Avrupa Baharı'na. Euro Bölgesi için Mayıs çalkantılı bir ay olacağa benziyor.

Fransa'daki cumhurbaşkanlığı yarışı, Avrupa'daki mücadelenin başlangıcı durumunda.

Fransa'daki seçimleri kazanması beklenen sosyalist aday François Hollande, bilinçli olarak kemer sıkma politikalarına karşı hareketin liderliğine soyundu.

Böylece Angela Merkel önderliğindeki Almanya yönetimini düelloya davet etmiş oldu.

Hollande, mali anlaşma olarak bilinen ve Euro Bölgesi'nde bütçenin disiplin altına alınmasını öngören anlaşmanın içeriğini yeniden müzakereye açma sözü verdi.

Kriz başladığından bu yana başka hiçbir yasal düzenleme, Merkel için bu kadar önemli olmamıştı.

Alman lider geçen hafta bu anlaşmanın "yeniden ele alınamayacağını" bildirmişti.

Hollande ise, "Almanya, Avrupa'nın bütünü için karar veremez" diyerek buna iğneli bir cevap verdi.

Fransa'daki seçimleri Hollande kazanırsa, Berlin'e "sizin yönteminiz tutmadı ve Fransız halkı kararını verdi" diyecek.

Hollande, vurguyu yeniden ekonomik büyüme üzerine yapacak.

Bu nedenle iki ülke liderinin ilk görüşmesi gergin olacak.

Fransa ve Almanya, İspanya sorunu üzerinde yoğunlaşacak.

Bir İspanyol bakan ülkesinin "büyük bir kriz içinde olduğunu" söyledi.

İspanya'yı Titanik'e benzeterek Almanları uyardı: "Gemi batarsa, birinci sınıf yolcular da birlikte batar."

Direniş artıyor

Piyasalar İspanya'nın kamu sektörü açığını, gayri safi milli hasılanın yüzde 5,3'ü düzeyine indireceğine inanmıyor.

İspanyol bankalarının, konut sektöründeki balonun patlaması sonucu ortaya çıkan ve milyarları bulan karşılığı olmayan alacakları var; yılın ilk üç ayında 367 bin kişi işsiz kaldı.

Kemer sıkma politikalarına karşı direniş artıyor.

Geçen hafta sonu, sağlık ve eğitim alanındaki kesintilere karşı protesto gösterileri yapıldı.

Perşembe günü Avrupa Merkez Bankası'nın Barcelona'da yapacağı toplantı sırasında da protesto gösterilerinin yapılması bekleniyor.

Geçen yıl meydanları işgal eden "öfkeliler" grubu, benzer eylemleri Mayıs ayı ortasında da tekrarlayabilir.
Gelecek parlak görünmüyor

Avrupa'da hali hazırda kurtarma paketine maruz kalmış üç ülkenin ekonomik büyüklüğünün iki katı büyüklüğe sahip olan İspanya da, kurtarma paketi güzergahına doğru ilerliyor; en azından bankalarının yardıma ihtiyacı olacak.

Pazar günü Yunanistan seçimlere gidecek. Geçen ay verilmesi kararlaştırılan ikinci kurtarma paketinin gereği olarak, hâlâ uygulamaları gereken bazı kemer sıkma önlemleri söz konusu.

Seçilen milletvekillerinin çoğu muhtemelen daha fazla kesintiye karşı çıkacaktır. Yunanistan yeniden krize girebilir.

Mayıs ayı sonunda İrlanda halkı referanduma giderek bu mali anlaşmayla ilgili kararını açıklayacak.

İtalya'da da yerel seçimler yapılacak.

Avrupa halkı, kemer sıkma politikaları hakkında düşüncesini ifade etme şansı bulacak.

Bu sorun, geçen hafta Avrupa'da iki hükümetin, Hollanda ve Romanya hükümetlerinin düşmesine neden oldu.

Olan bitenler, Almanya Başbakanı Merkel'in mali anlaşmasındaki büyük çatlakları gözler önüne seriyor.

Bu öncelikle demokratik olmayan bir anlaşma. Gelecekteki hükümetlerin elini kolunu bağlıyor. Zaten çıkış amacı da buydu; fakat seçmenlerin kesintilere karşı çıkmasına son verme gücüne sahip değil.

Euro Bölgesi'nde bütçe açıkları küçülüyor; fakat birçok ülkede borçlanma, artarak devam ediyor.

Ekonomik büyüme neredeyse sıfır. İspanya ve İtalya gibi ülkeler yeniden resesyona girdi.

Alman ekonomisi ile güney Avrupa ülkeleri arasındaki uçurum giderek büyüyor.

İsyan korkusu büyüyor

Avrupa Birliği'nin merkezi Brüksel'de, kesintilere karşı isyanların gündeme geleceğine dair korkular da giderek artıyor.

AB, kemer sıkma politikalarının uygulayıcısı haline geldi.

Bazı yetkililer, buna karşı gelişecek bir tepki girdabına düşmekten korkuyor.
Geçen haftaki seçimlerde Fransız seçmenlerin yüzde 30'dan fazlası, AB karşıtı partileri desteklemişti.

Birçok eleştiriye verilen standart cevap gibi bu sonuçlar da 'popülist' olarak değerlendirildi; fakat bu gerçek insanların düşüncesini ifade ediyordu.
Ekonomist Nouriel Roubini, Euro Bölgesi krizini "ağır çekimde bir tren enkazı"na benzetiyor.

Mayıs ayına girerken, kemer sıkma politikalarına karşı gelişmekte olan bir isyanın belirtilerini görüyoruz.

Bu isyan gerçekleşirse, Euro Bölgesi krizinin yeni ve öngörülemez bir aşamasına girmiş olacağız.

İzmir dünden beri 50 defa sallandı
İzmir'de dün (1 Mayıs) meydana gelen 5 büyüklüğündeki depremin ardından daha küçük depremler devam ediyor. Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi verilerine göre 5'lik depremin ardından 4,4 ile 1,9 arasındaki büyüklüklerde 50 deprem meydana geldi. 02.05.2012 İZMİR netgazete

Nijerya'da sığır pazarına silahlı, bombalı baskın: 56 ölü
03 Mayıs 2012

Yobe eyaletinin Potiskum kentinde dün gece düzenlenen baskında silahlı kişiler insanların üzerine mermi yağdırdı.

Polis yetkilileri saldırıda silahların yanında patlayıcıların da kullanıldığını söyledi.

Eylemin Boko Haram tarafından düzenlendiğinden şüpheleniliyor.
haber1001

"Sokaklar Bizimdir": Kanada'daki Eylemler 100. Gününde
24 Mayıs 2012



Üniversite harçlarını protesto eden gençlerin eylemleri sürüyor.

TRT'nin haberine göre; Kanada'nın Quebec eyaletinde üniversite harçlarının artırılmasını protesto eden üniversiteli gençler, 100 gündür eylem yapıyor. 100'üncü gün gösterilerine onbinlerce genç katıldı.
Montreal kentindeki protestolar, eyalet yönetiminin geçen hafta gece düzenlenecek gösterilere kısıtlama getiren yeni bir yasayı kabul etmesinin ardından daha da şiddetlendi.

"Sokaklar bizimdir" diye bağıran gençler, yeni yasanın, taleplerini ifade etme özgürlüğünü kısıtladığını savundu.

Eylemlerde 2'si polis 6 kişi yaralandı, 100 gösterici gözaltına alındı.

Öğrenciler, yasa kaldırılana, harçlara yapılan zamlar geri alınana kadar eylemlerini sürdüreceklerini açıkladı. haber1001

Alışveriş Merkezinde Yangın: 19 Ölü
28 Mayıs 2012
Katar'daki yangın büyük korku yarattı.

Katar'ın başkenti Doha'nın en büyük alışveriş merkezinde çıkan yangında, 13'ü çocuk 19 kişi öldü.
Katar makamları, ölenler arasında sivil savunma teşkilatına bağlı iki kurtarma görevlisinin de bulunduğunu bildirdi.
Yangının, içinde mağazalar, restoranlar ve gondolla gezinti yapılabilen bir kanalın da bulunduğu Villagio Mall adlı alışveriş merkezinde çıktığı belirtildi. TRT

Endonezya'da 8,8 büyüklüğünde deprem
Dünya sallandı
12 NİSAN 2012

SULAR 10 METRE ÇEKİLDİ Endonezya'da Bande Ace açıklarında 33 kilometre derinlikte 8.8 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Tsunami alarmı verilirken, depremden birkaç saat sonra aynı bölge 8.2'lik bir artçı şokla sallandı. Endonezya, ölü ve hasar olmadığını açıklarken, Bande Ace'de halk panik yaşadı. Deprem sonrası Endonezya'nın Simeulue Adası yakınlarında suyun 10 metre çekildiği belirtildi.

2004'TE 170 BİN KİŞİ ÖLMÜŞTÜ
Endonezya, "Pasifik Ateş Çemberi" olarak tabir edilen ve sık sık deprem, tsunami ve yanardağ patlamalarının olduğu bölgede bulunuyor. Ülkede, 26 Aralık 2004'de 9.1 büyüklüğünde meydana gelen deprem ve ardından oluşan tsunamide 13 Hint Okyanusu ülkesinde toplam 230 bin kişi hayatını kaybetmişti. Sadece Endonezya'da can kaybı 170 bin kişi olmuştu.

Endonezya Jeofizik Kurumu, Bande Ace açıklarında 8.6 büyüklüğünde bir deprem meydana geldiğini açıkladı. Ancak Kurum'dan daha sonra yapılan açıklamada depremin büyüklüğü 8.8 olarak düzeltildi. ABD Jeolojik Araştırma Merkezi ise depremin büyüklüğünü 8.9 olarak açıklamıştı. Deprem sonrasında 8.2 ve 6.5 büyüklüğünde iki artçı meydana geldi. Deprem Endonezya'nın yanı sıra Hindistan, Tayland ve Singapur'da da hissedildi. Türkiye'nin Cakarta Büyükelçiliği, Endonezya'daki depremden sonra, bölgede yaşayan Türk vatandaşlarından yaralanan ya da hayatını kaybeden bulunmadığını bildirdi.

SU SEVİYESİ YÜKSELMEDİ
Endonezya Jeofizik Kurumu, deprem sonrasında şu ana kadar hasar haberi almadıklarını ve okyanusta su seviyesinin yükseldiğini gösteren bir işaret bulumadığını söyledi. Depremin Bande Ace'ye 431 kilometre uzaklıkta açıkta meydana geldiği belirtildi. Deprem Endonezya'nın yanı sıra Hindistan, Tayland, Sri Lanka, Malezya ve Singapur'da da hissedildi. Malezya'da da yetkililer kıyıya yakın bölgelerde tsunami alarmı verdi.

TAYLAND'DA KIYIDAN UZAKLAŞIN ÇAĞRISI
Tayland Ulusal Afet Uyarı Merkezi, ülkede tsunami alarmı verilen bölgelerin 2004'teki depremde ağır hasar gören Puket Adası ve çevresi olduğunu açıkladı. Ada'daki havaalanının tsunami uyarısı sonrası kapatıldığı duyuruldu. Halka yapılan uyarıda, kıyı bölgelerden uzaklaşmaları ve yüksek yerlere çıkmaları istendi.

SRİ LANKA'DA DA TSUNAMİ ALARMI VERDİ
Tayland'ın ardından Sri Lanka da, ada genelinde tsunami uyarısı yaptı. Sri Lankalı yetkililer, kıyılardaki yaşayan insanların iç kesimlere çekilmesini istedi.

HİNDİSTAN DA ALARM VERDİ
Hindistan da Hint Okyanusu kıyılarında dört bölgede tsunami alarma verdi. Kalküta eyaletinde önlem amacıyla tren seferleri durdurularak, yolcular tahliye edildi. Gemilerden ise kıyıdan uzaklaşarak açığa gitmeleri istendi.

HİNT OKYANUSU GENELİNDE TSUNAMİ ALARMI
Pasifik Tsunami Uyarı Merkezi de, Hint Okyanusu genelinde tsunami alarmı verildiğini açıkladı. Merkez'den yapılan açıklamada, bu büyüklükte bir depremin büyük tsunamiler yaratma potansiyeli taşıdığı belirtilerek, tsunaminin Hint Okyanusu kıyılarını etkileyebileceği ifade edildi.

2004'TE 230 BİN KİŞİ HAYATINI KAYBETTİ
Endonezya'da 26 Aralık 2004'de 9.1 büyüklüğünde meydana gelen depremin ardından oluşan tsunami Endonezya, Tayland ve Hindistan'ı vurdu. Deprem ve tsunami sonrasında 170 bini Ace'de olmak üzere toplam 230 bin kişi yaşamını yitirmişti.

1.7 MİLYON İNSAN EVSİZ KALMIŞTI
2004'teki 9.1 büyüklüğündeki depremde Endonezya dışında Sri Lanka, Hindistan ve Tayland'da ağır hasarlar meydana gelmişti. Deprem ve sonrasında oluşan tsunamide 1.7 milyon insan evsiz kalmıştı.

BANDA AÇE'DE BÜYÜK BİR YIKIM YOK
Endonezya açıklarındaki deprem sonrası, Açe bölgesinde büyük panik yaşanıyor. Açe eyaletinin başkenti Banda Açe'deki Türk kolejinde önemli bir hasar olmadığı öğrenildi. Banda Açe'deki Türk koleji Müdürü Tamer Sertkan, Cihan Haber Ajansı'na yaptığı açıklamada, okyanustaki ilk depremi şehirde çok kuvvetli bir şekilde hissettiklerini anlattı. Sertkan, kendisine gelen ilk bilgilere göre kentte büyük bir yıkım olmadığını dile getirdi. Kentte deprem ve tsunami tehlikesi dolayısıyla büyük panik havasının hakim olduğunu vurgulayan Sertkan, Türk müteşebbislerin girişimleriyle açılan okul binasında çok küçük hasar meydana geldiğini, öğrencilerin durumlarının ise iyi olduğunu sözlerine ekledi.

YİNE SALLANIYORUZ, AYAKTA DURMAKTA ZORLANIYORUZ!
Saat 13.45 sıralarında, Cihan Haber Ajansı'na konuşurken çok şiddetli bir artçı depreme yakalanan Sertkan, "Şu anda, neredeyse ana depreme denk bir artçı meydana geliyor. Ayakta durmakta zorlanıyoruz. Hızla bina dışına çıkıyoruz." dedi.

Sertkan, tsunami alarmının kaldırılmasına rağmen, çok sayıda Banda Açeli'nin yüksek yerlere kaçmaya devam ettiğini sözlerine ekledi.

'Tsunami olursa 50 bin Endonezyalı ölebilir'
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Öğretim üyesi Prof. Dr. Doğan Perinçek, Endonezya'nın Ace açıklarında meydana gelen 8.7 büyüklüğündeki depremi NTV'ye değerlendirdi. Aynı bölgede 2004 yılında olan depremi hatırlatan Prof. Dr. Perinçek, "5 ila 30 metre yüksekliğinde dalgalar oluşmuştu. Umarız bu deprem tsunami oluşturmaz. Eğer oluşturursa en az 50 bin kişiyi kaybedebiliriz. 15-20 metrelik dalga oluşabilir" diye konuştu.

Doğan Perinçek, depremin büyüklüğünün 8.9'dan 8.7'e düşürülmesiyle ilgili olarak ise "Ölçümler gözden geçiriliyor. Aynı şey Van depreminde de oldu, ölçüm düzeltildi. Tsunami olursa yıkım, depremden daha büyük yıkım yaratır" dedi.

Tsunaminin yarattığı dalgaların çok hızlı ilerlediğine dikkat çeken Perinçek, şöyle konuştu: "Deprem odağının karaya ne kadar yakın olduğu önemli. Tsunami çok hızlı ilerliyor. Dalgalar 5-10 dakika içinde karaya ulaşabilir. Birinci dalgadan sonraki dalgalar daha büyük olabilir."

TÜYSÜZ: 5 BİN ATOM BOMBASINA EŞİT
Prof. Dr. Okan Tüysüz de, depremin 5 bin atom bombasına eşdeğer olduğunu belirterek, "8.7 büyüklüğündeki depremin ardından büyüklüğü 8.0'a kadar varan artçı şokların olması beklenir. Hemen de olabilir, daha uzun bir süreçte olma olasılığı da var. Nagazaki'ye atılan atom bombasının 5 bin eşdeğerinde bir deprem" dedi.

Depremin ardından 25 metrelik dalgaların oluşmasını beklediğini ifade eden Tüysüz, sözlerini şöyle sürdürdü: "Depremin en fazla hasar vereceği yer, depremin merkez üssünün hemen üstüdür. Dalgalarının karaya ilk ulaşacağı yer orasıdır. Odaktan biraz uzaklaşmış olmak depremin etkisinden biraz daha az etkilenmek anlamına gelir. Burada oluşabilecek tsunaminin büyüklüğü ile depremin büyüklüğü kıyaslandığı zaman aşağı yukarı 25 metrelik dalagaların oluşması bekleniyor."
Millî Gazete

Heniye, Tahran’dan mesaj verdi: İslami vahdet, İslami vahdet, İslami vahdet
11-02-2012

YDH- Filistin’in seçilmiş Başbakanı İsmail Heniye, bölge ülkelerini kapsayan ziyaretlerinin ikinci turunda İran’a giderek İslam Devrimi’nin yıldönümü kutlamalarına katıldı.

Dün gittiği İran’da Cumhurbaşkanı Yardımcısı Muhammed Rıza Rahimi tarafından karşılanan Filistin’in seçilmiş Başbakanı İsmail Heniye, bugün İran İslam Devriminin yıldönümü törenleri çerçevesinde düzenlenen yürüyüşe katıldı.

Mehr haber ajansının bildirdiğine göre Tahran’daki Azadi Meydanında İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad’la birlikte bir konuşma da yapan İsmail Heniye, İran İslam Devrimi dolayısıyla İran halkını tebrik ettiğini söyledi.

Gazze’ye yönelik 5 yılık ablukadan ve 22 günlük savaş sonrasında direnişin kazandığı zaferden sonra İran İslam Devriminin 33 yıldönümünde İran’da olmaktan duyduğu memnuniyeti ifade eden İsmail Heniye “Biz uygulanan zalim ablukadan ve 22 günlük savaştan zaferle çıktık. Yaptığımız esir takasıyla da bu zaferi ispat ettik” dedi.

Kudüs’ü ve Mescid-i Aksa’yı özgürleştirmek için tek stratejik seçeneğin direniş ve cihat olduğunu belirten İsmail Heniye, “Size Filistin ve Filistin halkı adına size direnişin güçlü, yenilmez ve muzaffer olduğu güvencesini veriyorum. Direniş inşallah zafer kazanacak, Filistin özgürleşecektir. Siz İran halkı bu zafere ortaksınız” dedi.

ABD ve İsrail’in İran’a yönelik her türlü tehdidine karşı İran’ın yanında olduklarını belirten İsmail Heniye, “Biz İslam ve Arap dünyasında yönelik her türlü dış müdahalenin karşısındayız ve her zaman şunu ilan ediyoruz: İslami vahdet, İslami vahdet, İslami vahdet” diye konuştu.
http://www.yakindoguhaber.com/

Pakistan'da çığ: 124'ü asker 135 kişi öldü
7 Nisan 2012



Pakistan'ın Hindistan'a yakın Himalaya bölgesinde meydana gelen çığ felaketinde dehşet yaşandı. Siaçen Buzulu'ndaki çığ felaketinde 124'ü asker 135 kişi öldü.

Ordudan yapılan açıklamada, binlerce Pakistanlı ve Hint askerinin üslendiği Siaçen Buzulu'nda meydana gelen çığ felaketinde 124 asker ve 11 sivilin öldüğü belirtildi.

Bir güvenlik yetkilisi, sabah saatlerinde yaptığı açıklamada, 130 askerin öldüğünü söylemişti.

Yetkili, Gayari bölgesindeki taburun tamamen çığ altında kaldığını belirtmişti.

Siaçen, Pakistan ve Hindistan arasında bölünen Keşmir bölgesinin kuzey ucunda yer alıyor. haber19

İslamabad'da uçak kazası
20 NİSAN 2012



127 yolcu ve mürettebat taşıyan bir uçak İslamabad uluslararası havaalanı yakınlarında bir köye düştü.
Bhoja Air hava yollarına ait uçağın Karaçi- İslamabad seferini tamamlamasına bir kaç dakika kala kötü hava koşullarında düştüğü bildiriliyor.

Pakistan havacılık yetkilileri Bhoja Air adlı hava yolu şirketine ait BHO-213 sefer sayılı uçağın Karaçi'den İslamabad'a gelirken iniş sırasında, kötü hava koşulları nedeniyle düştüğünü söylüyorlar.
Kurtarma ekipleri uçağın üzerine düştüğü, Bahriya kasabası yakınlarındaki Hüseyin Abad köyünde çalışmalarını sürdürüyor.
Uçaktan kurtulan olduğuna dair bir haber alınmadı.Kaza mahallindeki bir polis memuru Fazlı Ekber AFP haber ajansına uçağın tamamen tahrip olduğunu, sağ kurtulan bulunursa bunun mucize olacağını söyledi.
Kurtarma ekipleri uçağın düştüğü yerde de can kaybına yol açıp açmadığını araştırıyorlar. BBCT

Ukrayna patlamalarla sarsıldı: 27 yaralı
27 NİSAN 2012



Ukrayna'nın doğusundaki Dnipropetrovsk kentinde meydana gelen dört ayrı patlamada en az 27 kişi yaralandı.
İlk iki patlama kalabalık bir tramway durağıyla bir sinema salonunun yakınlarında meydana geldi.

Patlayıcıların çöp kutularına yerleştirildiği belirtiliyor.

Patlamaların arkasında kimin oduğu bilinmiyor. Bu tür olayların Dnipropetrovsk için alışılmadık bir durum olduğu söyleniyor.

Dnipropetrovsk, hapisteki muhalefet lideri Yulya Timoşenko'nun memleketi.

Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç, patlamalarla ilgili olarak "Bu tüm ülke için yeni bir sınav" dedi.

İlk patlamada beş, yarım saat sonraki ikinci patlamada da yedi kişi yaralandı.

Timoşenko'ya kötü muamele iddiaları yüzünden siyasi gerilim tırmanmış durumda.

Yulya Timoşenko, 2004'te Turuncu Devrim adı verilen ayaklanmanın liderlerinden biriydi. Ancak 2010'daki başkanlık seçimini Timoşenko'nun rakibi Yanukoviç kazandı. BBCT

Avrupa Dondu: 500'den Fazla Ölü Var



Avrupa beyaz ejderin pençesinden kurtulamıyor. Kıtada soğuktan hayatını kaybedenlerin sayısı 500'ü geçti.

Avrupa buz devrini yeniden yaşıyor.

Kıtayı etkisi altına alan kar yağışı ve soğuk, özellikle kırsal kesimlerde hayatı felç etti.

Romanya'nın bir çok köyünde evler kar altında kaldı, erzak sıkıntısı baş gösterdi.

30 binden fazla insan evlerinde mahsur kaldı.

İtalya'da etkili olan kar yağışı ve tipi de yolları kapattı.

Yolları açmak için yapılan çalışmaların yetersiz kalması sebebi ile birçok yerleşim bölgesine ulaşılamıyor

Kosova'da meydana gelen çığ bir çok evi kar altında bıraktı.

Kar altından şimdiye kadar 9 ceset çıkartıldı. Kurtarma çalışmalarına ülkede görev yapan Türk askerleri de katılıyor.

Özellikle ülkenin dağlık bölgelerinde karın 2 metreyi bulması ve ulaşımın kesilmesi sebebiyle bazı belediyeler acil durum ilan etti.

Almanya'da ise insanlar donan Alster nehri üzerinde parti düzenliyor.

Hamburg'ta biraraya gelen binlerce kişi doğal buz pistinde golf oynadı, paten yaptı.

Çin
Çin'deki durum da Avrupa ile benzer.

Ülkenin kuzeyinde hava sıcaklığı, sıfırın altında 40 dereceye kadar düştü.

İç Moğolistan özerk bölgesinde soğuk evlerin duvarlarını dahi çatlattı.

Japonya

Japonya 'da ise kar maymunları ile ünlü Jigokudani kaplıcaları her yıl yaşanan görüntülere sahne oluyor.

Kışları sıcak suyun tadını çıkaran bu maymunlar bölgeye, 100 binin üzerinde turist çekiyor.

Sabah saatlerinde sıcak su havuzlarına gelen sevimli hayvanlar, akşama kadar 41 derece sıcaklıktaki sudan çıkmıyor.
TRT

2012 kehanetleri ve Türkiye ile ilgileri hakkında toplu bir değerlendirme
Selçuk Salih Caydi
28.1.12



Giriş

2012 Kehanetleri denince herkesin aklına önce, büyük felaketler ve savaşlar gelMEmeli. Kıyamet'i sadece korkunç felaketlerden ibaret görmek, geri/uyuklayan bir ruh halinde ısrar etmekten başka birşey olamaz. Bız burada bir uyanıştan, bilnçlenmeden ve yeni yüksek/yüce bir ruh halinden bahsedeceğiz ve yaşanması olası sürecin asıl/iyi/güzel yanına odaklanacağız. Önce bir soru:
Ruh ile madde arasındaki sınır nerededir? Galiba yüz yıllık bir soruyu sorup, yeniden yanıtlamak zorundayız. "Yüz yıllık" diyoruz zira, -aslında onbinlerce yıl önce sorulup yanıtlanmış ve kutsal yazıtlarla günümüze kadar ulaşmış bir soru/cevap olmasın rağmen- maddeyi herşey sayan modern zamanlarda rasyonel/bilimsel yoldan yeniden yanıtlanması gerekiyor. (Çünkü artık en çok 'Bilim'e "inanılıyor")
Yüz yıl önce Kuantum Fiziği, 'Madde'nin 'Enerji' demek olduğunu, 19'uncu Yüzyıldaki kökten materyalist (sonra diyalektik materyalist) madde anlayışının gerçekle alakasının olmadığını gösterdi. Böyle şeylerin Türkiye'de, sadece bir "genel kültür" meselesi olarak anlaşılıp kullanıldığı, sadece soyut entel muhabbetlerinde dillendirilen bir tür çok bilmişlik malzemesi sayıldığı ve sohbet bitince de, kaba 19'uncu yüzyıl materyalizmine -hem de "Sol bir marifet" sayılarak aynen devam edilmesi, asıl gerçeği değiştirmiyor: "Madde enerji de değil, ruhun emanasyonudur" (yani şekle bürünmesidir/yansımasıdır). Bu gerçeğin her zaman geçerli olduğu ve bundan sonra daha da geçerli olacağını unutmamak, bunun yeni ifade biçimlerine hazır olmak gerekiyor. Burada yer alan "irrasyonal" yazılar, rasyonal ile irrasyonal arasında makul bir köprü kurulmasına katkı yapmak isteyenleri özendirmeyi amaçlıyor.

İşte buradan, bu yazının ve burada bundan önce ve sonra burada yeralmış/yeralabilecek yazıların sebebine de gelmiş oluyoruz. 19'uncu yüzyılda kemikleşen materyalist anlayışın özü, modern "uygarlığın" da ana fikriyle ilgilidir. Maddeyi ruhtan tamamen ayrı bir kategori sayan "moderen" insan, kendi ruhu dışındaki herşeyi karmaşık mekanik bir makina olarak görmüştü. Sadece doğayı değil, hayvanları bile ruhsuz saymış, ama insanın iradesinin olduğuna bakarak kendisini bütün varoluşun üzerinde bir yere koymuştu: Doğaya hükmeden insan!
Bu anlayışın en mükemmel ifadesini bilimde gördük. Bu maddiyatçı anlayış, herşeyin materyalist/mekanik yasalara göre işlediği önkabulüne dayanarak, geleceğin de şimdiden madde üzerinden hesaplanabileceğini sanıyordu.
Şimdi insanın trajedisi, evdeki hesabın çarşıya uymadığını anlamasıdır. Dünya, materyalist hesaplarla geleceğe doğru tahmin edilemiyor. Genel kültüre gelince herkesin Einstein kesildiği ve kuantum fiziğini bildiği günümüzde, Alternatif Nobel ödülü sahibi Profesör Hans-Peter Dürr'ün deyimiyle, "Madde enerji bile değil, ruhtur." Şimdi bu sözün pratik anlamının anlaşılacağı bir zaman diliminde yaşıyoruz. Düşünsel alışkanlıklar kolay değişmez. Ama artık değişmek zorunda
Burada sadece modern veriler temelinde geleceği konuşmak mümkün değil maalesef -Sorry!..
"Bilimsel yazılar"la yetinmek hiç mümkün değil. (Konulara hem şimdi "irrasyonel" dediğimiz açıdan yaklaşıp hem de onların gerçekliğinden/doğruluğundan nasıl emin olabiliriz? İşte bu başka bir önemli konu kuşkusuz. Ama bu yazının konusu değil.)

Vishnu Puranalar'da ( विष्णु पुराण) bugünün dünyası
Günümüz hakkında yapılmış en eski kehanet, aslında onsekiz adet olan Purana'ların Vishnu Puranaları arasında yer alır. Özünde tarihle ilgili olan ve yaklaşık 1500 yıl kadar önce yazılı hale getirilmiş bu eski Hint yazıtlarında yer alır. 1952'de hayata veda eden ve "Bir Yoginin otobiyografisi" adlı kitabıyla tanınan Paramahansa Yogananda'nın aktardığı üzere, Kali döneminin son periyoduna tekabül eden bu dönemin özellikleri şöyledir:

"Sürekli maddeleşme (herşeyin/düşüncelerin madde olarak ifadesi) olacak.
Dünyada hüküm süren Hükümdarlar, şiddet kullanmaya meyilli olacaklar.
Kamunun malını zimmetlerine geçirecekler.
Köleler ve kastsız sınıflar (iktidar) üstünlüğünü ele geçirecekler ve herkese emir verebilecek durumda olacaklar ama ömürleri kısa olacak, acıma duyguları pek olmayacak.
Mülk sahibi olanlar toprakla uğraşmayı ve ticareti bırakacaklar, onlar köle olacaklar ve başka meslekler seçecekler.

Hükümdarlar, vergi bahanesiyle, halklarını soyacaklar ve talan edecekler, özel mülkiyeti yok edecekler.
Ahlaki/etik sağlık ve adalet, günden güne azalacak -ta ki bütün dünya bozuluncaya ve nançsızlık hakim oluncaya kadar. İnançla ilgili uygulamaların tek nedeni fiziksel 'sağlık' haline gelecek.
Kadınla erkek arasındaki tek bağ, cinsel çekim olacak.
Başarıya giden tek yol, sahtecilik haline gelecek.
Yeryüzü, sadece yeraltı/yerüstü kaynakları nedeniyle değerli sayılacak. Din adamı giyimkuşamı, din adamı özelliklerinin yerine geçecek.
Sıradan bir yıkanma, arınma sayılacak, insan ırkı, Tanrısal/kutsal insanlar doğuramayacak hale gelecek.
İnsanlar soracak: "Bize kadar gelmiş eski yazıtları ne yapalım?"
Evlilik törenleri tören olmaktan çıkacak.
Dinin uygulanması da etkisizleşecek.
Hayat şekli, herkes için aynı olacak.
En fazla paraya sahip olan, halk arasında en çok para dağıtabilen, insanlara hükmedecek. Çünkü isteği zenginlik olacak -adil birşekilde sahip olsun veya olmasın.
Herkes kendini Brahman sayacak (en üst dindar kast).
İnsanlar ölümden ve aç kalmaktan korkacaklar, bu nedenle dini sadece bir gösteriş şeklinde uygulayacaklar."

Eski kehanetlerde yarının dünyası hakkında ipuçları
12'inci Yüzyıl başında hayata veda eden Kudüslü Yuhanna'nın kehanetine göre, karanlık dönemin sonunda insanların kalp gözü açılacak, insanlar dünyadaki her canlının Tanrı'nın nurunu taşıdığını doğrudan anlayacaklar, bir hayatın içinde birden fazla hayat yaşamış olacaklar ve artık ölümden korkmamaya başlayacaklar. Maya söylenceleri, yeryüzünün spiritüel merkezlerinin Aktif hale geleceğini ve bunun uyandırıcı/uyarıcı etkisinden bahsederler. Bunu kısaca, insanın güzel bir keşif yaptığı anda yaşadığı o sevinçli bilinç yükselmesine benzetebiliriz. Tabii bu yükselişin daha farklı ve mistik kaliteye sahip bir durum olacağı belli olmakla birlikte, nasıl/hangi vesileyle yaşanacağı, biraz da insanın/toplumun kendi özel/özgün yaşamıyla ilgili bir durum. Aztekler, 2012'de başlayan geçiş döneminin ardından, insanların kazanacağını tahmin ettikleri bu yeni yüce özelliklerin daha sonra kalıcı hale geleceğinden yola çıkarak, 2024'den itibaren başlayacak çağın insanını, 'Yeni bir insan ırkı' sayarlar. Buradan, oldukça büyük bir değişiklik beklediklerini anlıyoruz. Samanyolunun merkezinden geçecek olan Dünya arınacaktır. İnka'lara göre 2012'de Altın Çağ başlayacaktır. 2013 yılında hayatta olanlardan itibaren, yeni insan ırkı oluşturulacaktır. Maorilerin söylencelerine göre, insanları yüce duygulardan ve kutsallıktan koparan maddiyatçı aşırı tutkular ve savaşlar sona erecektir. Bunu bir olgunlaşma olarak da okuyabiliriz. Tektanrılı dinlerin kutsal kitaplarındaki söylenceleri belki ayrı bir yazıda ele almak gekir. Ama Başmelek İsrafil'in Kıyamet borusunu üç kez çalması, 2012'nin Mayıs ve Eylül aylarındaki (Eylül'de iki kere) üç güne tekabül eder. Uyanışın bu dönemde başlayacağı, bunun işaretlerinin görülebileceği düşünülebilir. Tabii burada Kıyamet sözcüğünün anlamı, ille de herşeyin yok olması ve herkesin ölümü falan demek değildir. Buna dikkat etmek gerekiyor. Tibet kehanetleri de, İyi ile Kötünün savaşının 2026 sonunda İyinin zaferiyle sonuçlanacağını söylerken, insanların 2014 yılının Temmuz ayından itibaren spiritüel bir aydınlanma yaşayacaklarından bahseder. Tabii bu yeni yükseliş halinin, coğrafi yerlerle de ilgisi olmalıdır ve Tibet, anlaşıldığı kadarıyla bu yerlerden biridir. Türkiye'de spiritüel etkilerin görülebileceği (coğrafi) yerler arasında Bursa/Uludağ, İstanbul/Sultanahmet, Denizli bölgesi, Kazdağlarını vd. sayabiliriz. Tibetliler, gelişmelerin seyri hakkında oldukça ayrıntılı tahminlerde bulunmuşlardır. Bunlara göre dünyanın milletlerinin birbiriyle savaştığı çok büyük bir kapışmanın ardından (böyle öfkeli anlaşmazlıkların savaşla değil diplomasiyle çözülmesi için çalışmak, her insan evladının görevi olmalıdır) eski öğretilere yeniden kulak kabartılmaya başlanacak ve samimi/sahici inanç geri dönecektir. 'Gerçeğin Savaşçıları' geri dönecektir. Onlara yardım edenler ödüllendirileceklerdir. Onların dünyaya dönüşlerinden birkaç yıl sonra, 'En Yüce Olan'ın başlatacağı yeni çağın ilk işatleri de görülecektir. Bu işaretler, O'nun vereceği mucizevi işaretler ve olağanüstü insanlar şeklinde zuhur edecektir. Bu insanlar (Gerçeğin Savaşçıları), büyük yeni ruhsal/spiritüel ilimlerin kapılarını insanlara açacaklardır. Tibet kehanetleri böyle.
Nisbeten yeni sayılabilecek kehanetlerde, sıklıkla, "Üçgün sürecek bir karanlık"tan bahsedilir. Bu kararmanın, 21 Aralık 2012'nin hemen öncesi veya sonrasında başlayacağı, o üç karanlık günde kesinlikle sokağa çıkılmaması gerektiği söylenir. 1929'da ölen İsveçli bir balıkçı, 2012 dönemiyle ilgili bir dizi felaket haberi verdikten sonra, ardından bazı siyasi değişikliklerin olacağından da bahseder, bunları ayrıntısıyla anlatır ve mesela İran ile Türkiye'nin Ruslar tarafından işgal edileceğini söyler. (Tabii böyle olmak zorunda değildir!)
Anna Taigi'nin gördüğü bir vizyon sonrasında 1818'de Roma'da dikte ettirdiği kehanetlere göre, kötülük, insanın elinden iktidar gücünü alınca, Tanrı'nın güçleri bizzat müdahale edecek ve düzeni yeniden kuracaklardır. Ama üç günlük bir karanlık olacak ve bunun nedeni, atmosferin kirlenmesi olacaktır. O uzun gecede şimşekler çakacak, kim camlarını açarsa ve dışarı çıkarsa ölecektir. Taigi, bu süre zarfında kutsanmış mumların sönmeyeceğini ve herkesin dua etmesi gektiğini söylüyor. Daha sonra Tektanrılı dinlerin birleşeceği kehanetinde bulunuyor.
Ülkeler astrolojisiyle ilgilenenler, 26 bin yılda bir yaşanan özel bir yıldızlar kombinasyonuna dikkat çekiyorlar. Bu, çok özel bir Neptün-Uranus-Plüton kombinasyonudur ve bu denklemde Neptün spiritüel uyanışı ve yaratıcı düşünceleri, Uranus köklü değişimleri, Plüton ise geri dönüşü olmayan dönüşümü temsil etmektedir. Bu üç etkinin birbirini desteklediği bir atmosferde değişim/dönüşüm adına herşeyin olabileceğini söylüyorlar. Eski kehanetlerde her ne kadar (genellikle) falaketlerle birlikte anılsa da, bu dönemin muazzam bir değişim/dönüşüm potansiyelini temsil ettiği söylenebilir. (Peki neden ille de falaketlerden ve savaşlardan bahsedilmektedir? Bunu anlatmak/anlamak zorundayız).
Bu dönemin, herşeyden önce bir Bilinçlenme/uyanma döneminin başlangıcı olduğu sık sık vurgulanırken, "bilinçlenme"nin anlamına örnekler de verilir. Mesela Hopi kızılderilileri, 2012'de baslayacak 25 yllık dönemin sonunda aydınlanarak oluşacak insana, "Yeniden yaratılmış" diyorlar. Hintlilerin Vedik yazıtlarında, 2012'den itibaren insanın ışığa yükseltileceği yazılıdır. (Hintliler, bu dönemde giderek bilinçlenen insanlardan birinin, Vishnu'nun son enkarnasyonu Kalki olduğunu anlayacağına inanırlar. Bu da, aydınlanmanın türüne bir örnek sayılabilir)

Eski kehanetlerde neden ille de büyük felaketler ve savaşlardan bahsedilir?
Bu konu, tayin edici önemde...
(Yazı devam edecek)
Kaynak: http://konstantiniye.blogspot.com/2012/01/2012-ve-sonras-kehanetleri-ve-turkiye.html#more

Güney Sudan'da BM Helikopteri Düşürüldü: 4 mürettebat öldü
22 Aralık 2012

BM Genel Sekreteri'nden sert bir açıklama geldi.

BM basın merkezinden yapılan açıklamada, BM Güney Sudan Misyonu'na (UNMISS) bağlı helikopterin Güney Sudan ordusu tarafından açılan ateş sonucu düştüğü ve konuyla ilgili soruşturma başlatıldığı belirtildi.
Açıklamada, Jonglei eyaleti yakınlarında açılan ateş sonucu düşürülen MI-8 tipi helikopterde bulunan dört mürettebattan kurtulan olmadığı kaydedildi.
Ban: "Sorumlular Yargı Önüne Çıkarılmalı"
BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun, BM helikopterinin Güney Sudan Ordusu tarafından düşürülmesini sert bir şekilde kınayarak, hayatını kaybeden 4 mürettebatın ailelerine ve Rusya'ya başsağlığı diledi.
TRT

Fildişi Sahili'nde yılbaşı faciası: 60 ölü
1 OCAK 2013



Fildişi Sahili'nde yetkililer, başkent Abidjan'daki yılbaşı kutlamaları sırasında çıkan izdihamda 60 kişinin öldüğünü açıkladı.
Ölenlerin büyük bölümünün yaşları 8-15 arasında değişen çocuklar olduğu belirlendi.
Yaralanan 200 kişiden bazılarının durumunun ağır olduğu söyleniyor
Yetkililer, yerel saatle 02:00'de yaşanan olayda ölenlerin sayısının artmasını beklediklerini söyledi.

"Zıt yöndeki kalabalıklar"

Başkentten gelen ancak teyit edilmeyen bilgiler, izdihamın, kutlama etkinliğinin yapıldığı 65 bin kapasiteli staddan çıkanlar ile etkinlik merkezine girmeye çalışan kalabalıkların sıkışmasıyla olduğuna işaret ediyor. Bir görgü tanığı güvenlik güçlerinin duruma müdahalesinin panik yarattığını söylüyor.
BBCT

Meksika'nın petrol devinde patlama: 25 ölü
1 ŞUBAT 2013



Meksika'nın başkenti Mexico City'de devlete ait petrol şirketinin yönetim binasında meydana gelen patlamada en az 25 kişi hayatını kaybetti.
En az 100 kişinin yaralandığı saldırıda, çok sayıda kişinin de 54 katlı binanın bodrum katında enkazda mahsur kaldığı bildirildi.
Hayatta kalanları bulmak için arama kurtarma çalışmaları eğitimli köpeklerin de katılımıyla devam ediyor.
Pemex patlamanın nedeninin bilinmediğini açıkladı.
Patlamanın perşembe günü öğleden sonra vardiya değişimi binanın kalabalık olduğu sırasında meydana geldiği bildirildi.
Pemex patlamaya karşın faaliyetlerinin devam edeceğini ticari ve mali sorumluluklarını yerine getirmeyi sürdüreceklerini açıklarken, şirketin icra kurulu başkanı Emili Lozoya Austin, Asya'ya gerçekleştirdiği seyahati yarıda kesti.

Görgü tanıklarından Christian Obele, binanın sarsıldığını ve elektriklerin kesildiğini belirterek, ''Her tarafta enkaz parçaları vardı, mesai arkadaşlarımız bize binayı terketmemizde yardımcı oldular'' dedi.
Bir başka görgü tanığı da, ''Sohbet ederken aniden bir patlama duyduk, etrafı duman ve cam parçaları kapladı'' diye konuştu.
BBCT

Kerkük'te emniyet müdürlüğü vuruldu
3 ŞUBAT 2013



BBC'nin haberine göre; Irak'ın kuzeyinde bulunan Kerkük şehrinde emniyet müdürlüğüne düzenlenen feda eyleminde ilk belirlemelere göre 16 kişi öldü.
Yetkililer, binanın kapılarında bir bombanın patlatılmasının ardından militanların emniyet müdürlüğünü ele geçirmeye çalıştığını; ama başarısız olduğunu söylüyor.

Saldırıyı henüz üstlenen olmadı.

Çeşitlik etnik grupların yaşadığı Kerkük; Bağdat ve Kürt yönetimi arasında yaşanan petrol ve toprak hakları çekişmesinin de ortasında.

İki hafta önce Kürdistan Demokratik Partisi'nin Kerkük'teki merkezine yönelik yapılan bombalı saldırıda 10 kişi ölmüştü.

'Şiddetli' patlama

Patlama Kerkük'ün şehir merkezinde yerel saatle 9:15'te meydana geldi.
Görgü tanıklarından Kosrat Hasan Karim, AFP haber ajansına "Ana girişteki kontrol noktasında bir arabanın durduğunu gördüm. Polisler arabayı ararken bir anda şiddetli bir patlama gerçekleşti. Çok korkutucuydu." dedi.
Patlamanın ardından polis üniforması giyen, silahlı, ve bomba ve patlayıcı taşıyan iki militanın bina girişine doğru harekete geçtiği aktarılıyor.
Militanlardan birinin polis tarafından hemen öldürüldüğü; diğerininse eylem için üzerine yerleştirilen patlayıcılar çıkarılamayınca öldürüldüğü belirtiliyor.

Yerel emniyet müdürü Sarhar Kader dahil 80 kişi olayda yaralandı.

Bölgeden aktarılan ilk haberler ölü sayısının otuzu bulabileceği yönündeydi.
Haber1001

Solomon Adalarında 8 büyüklüğünde Deprem, 7,1 büyüklüğünde artçı
08 Şubat 2013
Solomon Adaları, Büyük Okyanus'ta meydana gelen 8 büyüklüğündeki deprem ve tsunami ardından bugün de şiddetli bir artçı şokla sarsıldı.

Amerikan Jeolojik Araştırma Merkezi, artçı depremin büyüklüğünü 7,1 olarak duyurdu.

Ülkede günün erken saatlerinde meydana gelen artçı şok, Santa Cruz adasının Lata kentindeki yollarda hasara yol açtı.

Yardım görevlilerinin adanın sahil kesiminde yaşayanlara ulaşmakta zorluk çektiği bildiriliyor.
TRT

Arjantin'da olaylı protesto
27 Nisan 2013



Yeni imar planına karşı çıkan Arjantinlilere polis, sert müdahale etti.

Arjantin'de halkla polis karşı karşıya geldi. Başkent Buenos Aires'te, belediyenin yeni imar planına karşı çıkan Arjantinlilere polis, plastik mermilerle müdahale etti.

Arjantin'in başkenti Buenos Aires savaş alanına döndü. Belediyenin yeni imar planı gereği, şehrin merkezindeki hastanenin kısmen yıkılacak olması Arjantinlileri sokağa döktü.

Hasta ve hasta yakınlarının yanısıra sağlık çalışanlarının da destek verdiği barışçıl gösteriye, polisin müdahalesi sert oldu.

Göstericilerle karşı karşıya gelen güvenlik güçleri, plastik mermilerle gelişigüzel ateş açarak, eylemci grubu dağıtmaya çalıştı. Polisin sert yaklaşımı tansiyonu yükseltti.

30 gösterici ile 10 polisin yaralandığı olaylarda, bir çok göstericinin gözaltına alındığı bildiriliyor.
TRT

Filipinler'de Yıkım Savaşı!
11 Ocak 2012




Filipinler'de belediye yıkım kararı aldı. Evlerinin yıkılmasını istemeyen halk polise taş ve molotof kokteyli fırlattı.

Evlerinin yıkılacağı haberini aldılar.
Barikat kurdular, nöbet tuttular.
Filipinler'in başkenti Manila'da bir gecekondu mahallesinde polisle mahalleli arasında arbede yaşandı.

Polis yetkilisinin konuşarak anlaşma çabaları sonuçsuz kaldı.

Yıkımı protesto eden halk, polise ve yıkım ekibine taş, şişe ve molotof kokteyli fırlattı.
Polis protestocuları püskürtmek için tazyikli su kullandı.
13 kişi gözaltına alındı.
Mahallede yaklaşık 300 evde 2 bin kişi yaşıyor. TRT

İran Savunma Bakanı: Düşmanlar, İran’ı istikrarsızlaştırmak için kollarını sıvamış
1 Oca, 2018



İran Savunma Bakanı General Hatemi bugün Savunma Bakanlığı yöneticileri ve uzmanlarına hitaben yaptığı konuşmada; ülkede son günlerdeki olaylara işaretle, ulusal dayanışma, birlik ve beraberlikle, yabancıların komplo ve fitnelerini boşa çıkarmak gerektiğini vurguladı.
Savunma Bakanlığı üst düzey müdürleri toplantısında konuşma yapan Hatemi, İran halkının son 40 yılda kanun çerçevesinde haklarını istediğini gösterdiklerini söyledi.
Hatemi, ‘’İstikbar ve ülke düşmanları istikrarsız bir İran hayal ediyorlar bundan dolayı birlik ve beraberlikle komploları ve fitneleri etkisiz hale getirmeliyiz’’ dedi.
Hükümet ve tüm kurumların halkın sorunl
_________________
Bir varmış bir yokmuş...


En son Alemdar tarafından Pts Oca 01, 2018 8:28 pm tarihinde değiştirildi, toplam 5 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Cum Eyl 04, 2015 11:50 pm    Mesaj konusu: 'Fakir çocuklarız dünyayı yakarız' Alıntıyla Cevap Gönder

Burhan Halit KOŞAN: ÇİN PARAMPARÇA OLACAK
29 Ağustos 2017



“Ben Allah’ın cilaladığı ayna gibiyim, bana bakan kendini görür.’’

Hz. Hasan’ın dedesi, Hz Ebubekir’in damadı, Hz. Ali ve Hz. Osman’ın kayınpederi, Hz. Fatıma’nın babası, Hz. Ayşe’nin sevgili eşi ve Hz. Ömer’in eniştesi olan Allah Resûlü, böyle buyurdu. Amenna dedik biz de. Amenna ve saddakna!

İnandık, imân ettik ve doğruladık. Eğdik başımızı, dizimizi toprağa, alnımızı secdeye vurduk. Nisbet, gelenek/örf ve ideolocyamız üzerine söz verdik, ant içtik kaleme; irinin kana, kanın süte, sütün ilme, ilmin hikmete, hikmetin irfana, irfanın adalete ve adaletin tecellisi, RahmÂnî yürüyüşümüzün kutlu ülküsü; Âyet / Müessir Eser-Allah Resûlü / Doktriner İslâm / Ehli Sünnet / İBDA / Başyücelik uğruna.

Çin paramparça olacak başlıklı bu makalemizde; Emir KÜLÂL sırdaşımız, Hacı Bektaş pusulamız, Derviş Yunus şairimiz, Gül Baba artçımız, Kürşat ile kırk çerisi olsun bizim öncümüz, kurmay subayımız MİRZABEYOĞLU, Seyda bizim duacımız, Müessir eser / Allah Resûlü’nün Çin’e gönderdiği arkadaşı, sahabesi / havarisi Vehb Bin KEBŞE (r.a.) kılavuzumuz olsun.

Bu makalede Külkedisi masalları, Cin Ali’nin maceraları veya Keloğlan öyküsü anlatmıyoruz; anlatacaklarım, acımasız dünyanın hakikatleridir. Pirin eli, büyüklerin bereketiyle yelkenler fora diyelim.

Ya Allah! Bismillah.

Dört kol, yirmi dört boy, sekizinci renkle kuşatalım ve dayanalım Çin seddine… Harcını ufalayıp, tuğlasını aşındırıp, yıkalım zulmün duvarını. Evet, Amerika ve Batı / İngiltere / Almanya / Fransa emperyalizminin uzak doğu ve Asya kıtasındaki rehber kazı / ötüşen kekliği, Kraliçenin uşağı, Amerika’nın kibirsiz ve kaprissiz sürtüğü (kibirli ve kaprisli gece sürtüğü ise Suudi Arabistan’dır), savaş lordlarının av köpeği, Halkların düşmanı, tüm etnik renklerin ve dillerin katili olan ülkenin adıdır Kızıl Çin. Bu makalemizde, katil ve Kızıl Çin’in; gâh Batı ile olan ilişkilerine, gâh Çin’in iç bölgelerine ve iç dinamiklerine göz atmaya çalışacağız.

Bu seyahatimize başlamadan önce bildiklerinizi hatırlatma babından kısa bir izâha girişelim müsaadenizle. Bildiğiniz üzere İdeolocya, “bir insanın inandığıyla, iş ve eseri arasındaki uygunluk” (1) demektir. “Gelenek / Örf” ise küllere tapmak değil, lâf paralamak değil, kadim bir geçmişi olan Türk’ün, vahdaniyet ağacının meyvesi olan beşerî hikmetleridir. Nisbet’in ise “Bütün işleri bir gayeye bağlayıp, her şeyde has ve hususî bir anlayış sahibi olmak…’’ (2) mânâsına geldiği öğretildi…

Bu minvalde her meselede biricik nisbet mihrakımızın, “Müessir eser / Allah Resûlü” olduğunun altını çizerek tekrar tekrar belirtmeliyim. Bu düzlemde vahdaniyet ağacının beşerî hikmet meyveleri olan Türk geleneği / örfü üslûbuna mutabık olarak Kuzey’den Güney’e, Doğu’dan Batı’ya seyahat ediyoruz… İş ve eserimizin hayâllerini gerçeğe, rüyalarımızı hakikate dönüştürmenin peşindeyiz. Evet, ‘’Hayâl bir hakikattir, rüyada bir hakikattir, akıl gibi’’ (3) demekte çok, çok haklıdır Mütefekkir Salih MİRZABEYOĞLU. Takdir edersiniz ki rüya/rüyalar, an itibariyle gerçek olandır. Evet, an itibariyle gerçek olan rüyamızı, daimî olarak gerçekleşmesi için bıçak altına yatan İsmail olduğumuzu dostlar işitsin; düşman zaten biliyor. Şimdi, buyurun kaldığımız yerden devam edelim.

Evet, yarın değil hemen şimdi prensibimiz gereği büyük bir azim ve sebatkâr kararlılığımızla başlayalım emeklemeye. Sarp dağları aşacağız ve ıssız çölleri geçeceğiz. İslâm’ın izzeti ve Türk vakarımızla yürüyeceğiz; Katil Çin’in, Kızıl Çin’in üzerine, üzerine. Bu Rahmanî yürüyüşümüz ve mücadelemizin sonu…1250 (Bin iki yüz elli) yıl önce Çin’in kuruluş başkenti Şian kentinde yapılan ve hâlen daha sapasağlam bulunan Qing Zhen Si / Büyük Doğu Mescidi’nde bayram namazı kılmakla taçlanacak inşallah. Zahmetsiz rahmet olmayacağı için çalışacağız, çalışacağız, çalışacağız. Hilekâr halüsinasyonların yerine aklî, gerçekçi, ayağı toprağa basan pratik düşünce ve aksiyonlarımızla adım/Adımlar atarak yürüyeceğiz.

Çin, dışarıdan bakıldığında yekpâre bir ülke zannedilse de gerçeğin rengi tamamen zıt yöndedir. Zaten, sarı ve siyah bir akıl durumudur, renk değil. Amerika’nın taze su yankileri siyah, tatlı su yankileri sarıdır. Evet, elli altı etnik halk ve etnik halk sayısından daha fazla lisanın konuşulduğu, bölgeler arası ekonominin dengesizlik ile ÇKP/Çin Komünist Parti yönetiminin dört aşiret arasında paylaşıldığı ve halkların silah zoruyla bir arada tutulduğu Kızıl Çin’i yekpare zannedenlere sadece ve sadece kahkaha ile gülmek geliyor içimden.

ÇİN; Han, Çinuo, Tibetli, Uygur, Miao, Yi, Zuang, Buyi, Koreli, Tung, Yao, Bai, Tujia, Hani, Dai, Li, Lisu, Ya, Dunganlar, Şe, Kaoşan, Lahu, Şuy, Dongxiang, Naşi, Çingpo, Tu, Dahur, Mulao, Çiang, Pulang,Maonan, Kelao, Sibe, Açang, Pumi, Nu, Rus, Evenki, Teang, Bao’an, Yugur, Çing, Tulong, Oroçon, Nanai, Memba, Lhoba, Moğol, Mançu ile Kazak, Kırgız, Salar, Tacik, Tatar, Özbek ve Hui gibi 56 etnik yapı üzerine kuruludur; Doğu Türkistan ile birlikte.

Bu folklorik izâh ve etnik fotoğrafta dikkat etmemiz gereken Kazak, Kırgız, Salar, Tacik, Tatar ve Özbeklerle din bağımızın, can bağımızın ve kan bağımızın olduğunu söylemek malûmun ilamıdır. Bizim, Çin coğrafyasında asıl dikkat etmemiz gereken ve yatırım yapmamız gereken ise aziz dostlarımız kıymetli kardeşlerimiz olan Hui halkıdır. Niçin? Hui ekalliyeti ile genelde din bağımızın, kültür bağımızın olması ve özelde ise çilekeş Nakşî sofilerinin çabalarıyla halen daha etkin ve aktiftirler. ÇKP yönetimine güçleri nispetinde reflekslerini sergileyip, tepkilerini gösterebilen ve yönetim üzerinde etkili ve aktif olan Hui halkının, tesir sahamızda olduğunu bir kenara not edelim. Kardeşlerimizi ve dostlarımızı tanıtmaya çabaladığım bu paragrafta, cazibeli mesafe bıraktığım Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin durumuna bilahare değineceğim.

Uluslararası/Devletlerarası denklemler girift, diplomasi lisânı çetrefilli ve insan zihnini yorucu, yorucu olduğu kadar da yıpratıcıdır. Fazlasıyla yıpratıcı denklemlere başlamadan önce ilk teneffüs molamızı verelim; Tanrı Dağı vurun, vurun ha dinletisi eşliğinde, zencefilli çay içelim ve hisse alalım hikâyemizden.

Bir dükkân sahibi haraç ödemediğinde, mafya babasının gönderdiği fedaîleri dükkân sahibinden parayı basitçe almazlar; onlar, onun başına bir kaza, bir belâ getirirler. Böylece, diğerleri mesajı alacaktır. Global Mafya Babaları da aynı yolu kullanır ve kendilerini oldukça anlaşılır kılarlar. Bu tabiî ki mafya babasının paraya ihtiyacı olduğundan değil, kendi hâkim anlayışını ve güvenirliğini göstermek içindir. Global mafya babaları olarak; Amerika, Londra/Kraliçe, Fransa, Almanya olduğunu söylemeye gerek yok sanırım. Atlantik/Amerika ve Batı/İngiltere, Fransa, Almanya içinse güvenlik ve güvenirliğin mânâsı kendileri dışındaki ülkeleri kapsamaz. Güvenlik ve güvenirlik, kendilerine bağlı saldırı köpeklerinin ile ilgili kaygılarını ifade etmektedir.

Gezegenin haydudu olan Amerika; Dünyaya kan ve ölüm taşıyarak, barış ve huzur getireceğini iddia ediyor. Ne ironi ama… Bu ironi üzerinden şunu da söylemeliyim ki Kuzey Kore-Amerika krizi çok az türden şahit olduğumuz çok tutkulu bir hayali ve coşkun bir beklentiyi uyandırdığını gözümüzden kaçırmayalım; sonu tam bir fiyasko olacak olsa da. Bu fiyasko, bizim için tam bir fırsat olacaktır.

Bu fırsat, Amerika tarafından dayatılan “Bölgesel bir standart ile makul davranışları benimseme’’ mahkûmiyetine mecbur bıraktığı çeper ülkelerin, Meksika, Venezüella, Anadolu, Cezayir, Tayvan, Tayland ve Endonezya’nın direnci ve direnişi ile karşılaşma sürecinin başlamasıdır. Bu direnişte, şüpheli ülke konumunda olan ve tarihî vetirede/süreçte fitne-fesat merkezi olan Kâhire ekseninde sapkın bir din örgütlenmesine giden Endonezya’ya dikkat etmek gerekir. Endonezya’nın, boynundaki şüpheli levhasını iyi okuyalım, tedbiri ve ihtiyatı elden bırakmayalım.

Çeper ülkeler haricinde Amerika, Batı ve Çin’in başını ağrıtacak sahalardan biri de Güney Amerika’nın And Dağları silsilesindeki ülkelerdir. Venezüella’dan başlayıp Kolombiya, Ekvator, Peru, Bolivya ile Arjantin ve Şili arasından Patagonya’ya uzanan And Dağları’nda, Amerika’nın ABC’si olan ülkelerden A/Arjantin ve C/Şili hariç diğerleri Amerika, Batı ve Çin emperyalizmine karşı siper yoldaşlığı yapmamız gereken ülkelerdir.

Amerika ve Batı; Londra, Paris, Berlin hattı tarafından güçten yoksun bırakıldıklarını, kısırlaştırıldıklarını ve geleceklerinin karartıldığını anlayacak ve uyanacak, çeper ülkeler ve And Dağları sahasında şiddetli bir direniş doğacaktır; Amerika, Batı, Çin hattına karşı.

Amerika ve Batı/Londra, Paris ve Berlin’in; merkeze Anadolu’yu alarak Meksika, Venezüella, Cezayir, Tayvan, Tayland, Kolombiya, Ekvator, Peru ve Bolivya’yı kendisi için riskli gördüğünü ve varlığını tehdit edici ozon deliği olarak algıladığını görmeliyiz. Biz, ozon deliğini dikiş tutmayacak şekilde büyüteceğiz; ya hür vatan ya ölüm şiarıyla.

Müsaadeniz olursa, insan belleğini aşırı şekilde mecalsiz bırakan coğrafî denklemler, Çin özelinde küresel okumalarımıza kısa bir lâhza/ân ara verelim; önce İncir yiyelim, sonra Yağmurcu eserinde geçen bir kıssadan hissemizi alalım.

“Mevlâna Celaleddin Rûmî… Henüz 6 yaşındaydı… Doğduğu Belh şehrinde, birtakım küçük çocuklarla evlerinin damında oynuyordu… Çocuklardan biri ona teklif etti:

-Gel bu damdan karşı dama sıçrayalım!

Cevap verdi:

-Bu işi köpek de, çakal da, tilki de yapar. İnsanoğluna yaraşacak iş değil. Eğer canınızda kuvvet varsa, gelin sizinle göklere doğru uçalım!” (4)

Kıssada, özne olan hikmetin anlaşıldığına eminim. Şimdi, ihtiyatlı olmamız gereken noktaya ve dikkat etmemiz gereken hususlara, sonra makalemizin öznesi olan Amerika’nın kibirsiz ve kaprissiz sürtüğü Çin’e odaklanalım.

Amerika, Batı/Londra, Paris, Berlin hattının, kendilerine karşı gösterilecek direnişte kalabalıkların akıl dışı reflekslerini plânsız, projesiz tepkilerini karşılamaya hazır olduğunu söylemeliyim. Amerika ve Batı, kendileriyle sözlü sözleşme imzalayan çeper ülke yöneticileri ve hantal bürokrasileri ile Orta Amerika’daki şırfıntıları olan Kosta Rica eliyle kendisine yönelecek yerel vatanseverleri önce örgütleyip sonra paketlemeye hazırdır. Düşmanın, öfke zehirlemesine karşı şerbetli, ayrık otu beşinci kol faaliyetlerine karşı uyanık olmalıyız. Düşünce tarzımızı ve mücadelemizin usulünü çaşıt/hain, gammaz, öteki, düşmanın tahrikleri değil, bizim imânımız, geleneğimiz, örfümüz, ideolocyamız ve çağın remz-mihrak şahsiyeti olan Kumandanımızın irfan yemişleri belirleyecek.

Hatırlatma ve odak öznemizi beyan ettikten sonra meselemize dönebiliriz. Amerika’nın, verdiği ev ödevi: Kuzey Kore ile Güney Kore’nin birleştirilmesi dersine çalışan Amerika ve Batı’nın, kibirsiz ve kaprissiz sürtüğü olan Çin hedefimize, şuurlu yönelmeye devam edelim.

Devam edecek…

1-Necip Fazılla Başbaşa, sayfa:101, Salih MİRZABEYOĞLU

2-İBDA Diyalektiği, sayfa:21, Salih MİRZABEYOĞLU

3- “Adalet Mutlak’a” konferansı, Salih MİRZABEYOĞLU

4- Yağmurcu, sayfa:66, Salih MİRZABEYOĞLU

Kaynak: Adımlar dergisi

Şom ağızlı iktisatçılardan hayal satan business’cilere
26 Ağustos 2016



Bugün köşeme ağabey kardeş iki bilim insanını davet ettim: Sabri Öncü ağabey, matematikçi iktisatçı; Ahmet Öncü kardeş, sosyolog iktisatçı. İtiraf edeyim, söyleşi yapmak çok keyifli ama aynı zamanda bir o kadar da zordu. Seri konuşuyorlar, daldan dala atlıyorlar, çarpıcı örnekler veriyorlar, benzetmeler yapıyorlar, tarihe dalıyorlar bugüne geliyorlar, giriş gelişme olmadan sonuca atlayıp hop yeniden başa dönüyorlar. Birbirlerini çürütüyor, sonra aniden aynı görüşte buluşuyorlar. Doktorada ekonomi dersinde olduğumu hayal ettim, lüksüm öğrenci olmamaktı. Bolca sordum, dağıttım, topladım… Bu sohbetten sonra “şom ağızlı” olmaya olumsuz bakmayacağım. Herkesin hep bir ağızdan aynı şarkıyı söylediği bir dönemde, farklı seslere de ihtiyacımız var. Sabri ve Ahmet Öncü, bilim insanı olmanın yanı sıra aynı zamanda birer konuşmacı. Burada özetlediğim sohbet, aslında birlikte gerçekleştirdikleri sunumun demo’su niteliğinde. İstemesem de kırptım, özetledim. Olası hatalar tamamen bana ait.
Yaprak ÖZER

Bir matematikçi ve iktisatçı olarak Türkiye’ye baktığınızda ne görüyorsunuz?

Sabri Öncü: Ekonomik açıdan, ağırlıklı tüketim üzerinden büyümeye çalışan, bunun gerçekleşmesi için de krediyle harcamayı empoze eden bir ülke görüyorum. Gerçeğinden daha hoş bir manzara var. Halbuki ortada borçların ödenemez hale geldiği bir ekonomi var. Dünyada bu seviyedeki birkaç ekonomiden biriyiz. Başımıza bir şey gelmemesi mümkün değil.

Bir şey iflas mı?

Sabri Öncü: İç savaş, ölüm…

Daha önce krizlerden geçtik. 2000’lerin başı ile bugün arasındaki fark ne?

Sabri Öncü: Titanik birden mi battı? Buzdağını görmese de, başından beri buzdağına doğru yol alıyordu.

İmkansız olsa ekonomiyi düzeltmek için ne tür bir enstrüman kullanırdınız?

Sabri Öncü: İlk olarak, üretimi bankalar aracılığıyla fonlarım. İkincisi, sermaye kontrolü getiririm.

Ahmet Bey, Türkiye’ye bakınca siz neler görüyorsunuz?

Ahmet Öncü: “Aciliyet Dönemi”ne girdik. Bir daha kolay kolay “Rehavet Dönemi” gelmez. Dünyada sermaye fazlalığı vardı, bir şekilde biz ve bizim gibi ülkelere geldi. İstikrarı ve temeli olmayan büyümeler yaşandı. Çöküşler başlayınca, rehavet yerini “Yıkıcı Rekabet”e bıraktı. Türkiye’nin birikmiş sorunlarını Türkiye içinde çözebileceğimize inanmıyorum. Türkiye’nin sorunları, dünyadaki sorunların tarihsel gelişim özelliklerine sahip. Daha vahim olan ise, her ülkenin “Aciliyet Dönemi” var.

Siz sosyolog ve iktisatçı olarak ne yapardınız?

Ahmet Öncü: Ekonominin demokratik yönetişim içine alınması gerek. Ekonomiyi uzmanlara bırakmayın. Ekonomi, bir iki uzman ve finansçının bileceği iş değil. Ekonomi bizim hayatımız. Elitlerin zihniyet değişimine, toplumun da yeni lider kadrolarına ihtiyacı var.

Ben sözlerinizden umut göremiyorum

Ahmet Öncü: Hem umutlu, hem umutsuzum. Tarihte böyle zamanlarda yeni liderler çıktığını görüyoruz. Maddi genişleme dönemini ilkbahar, finansal sorunlar dönemini de sonbahar olarak kabul edeceksek, dünyanın kışa girdiğini söyleyebiliriz. Ben Türkiye’nin tek başına nereye gideceğinden çok, dünyanın nereye gideceğine işaret etmek istiyorum. Ekonominin tekrar iş yaratabilmesi için sanayi ve finans bağlantısının kurulması gerekiyor. “Sosyal Ekonomi” kavramıyla tanışmamız ve yaratmamız gerekiyor.

Sabri Öncü: Ekonomi diye bir şey yoktur, politik ekonomi vardır. Kurumlar arası, devletler arası ilişkiler ve hiyerarşiler vardır. Hegemonlar vardır.

Ahmet Öncü: Hegemon demek, lider demektir.

Sabri Öncü: Dünya liderliğinde rekabet var. Ortada üç aday var. En zayıfı Almanya. Üçüncü kez liderliğe aday. Geriye Çin ve ABD kalıyor… Lider neredeyse dünyanın finans merkezi orasıdır.

Neden küresel kriz, resesyon ve ekonomik çalkantı tahmin edilemedi?

Ahmet Öncü: Birincisi, teori yanlış. İkincisi, kasten görülmemiş olabilir. Birincisi olmasa kasten görememe durumu çok da halledilebilecek bir şey değil. Yani yaklaşmakta olan krizi görmemek için gerekli şartlar oluşmuştu diyelim. Yanlış iktisat teorileri ile ilerleyen bankacı, ekonomist, bürokratlar var… Kriz kapıya geldiğinde bile, ellerindeki bilgi ve inandıkları sistem yüzünden yanılıyorlar.

Nasıl mümkün olabilir böyle bir yanılma, yanılsama?

Ahmet Öncü: İktisatçı, her şey iyi giderken kötüyü düşünmek zorunda olan kişidir. …Ya iş tersine dönerse, kriz çıkarsa… diye endişelenme ve düşünme geliştiren kişidir. İktisatçı denen kişi, “şom ağızlı” olmak zorundadır. Adam Smith’ten Alfred Marshall’a kadar olumlu konuşan iktisatçıya iyi gözle bakılmazdı. İktisatçı, olası kötü için senaryo geliştirmeli. 20’nci yüzyıl başında tüm dünyaya Neoklasik iktisat hakim olmaya başlayınca, güzel konuşma dönemi başladı. Bugün ise “hayal dönemi”ndeyiz. Hayal üreten iktisatçılar var. Sabri, klasik iktisatçıdır, “şom ağızlı”dır. Hatırlayın! Adam Smith, ‘İnsana güvenilmez… çıkar grupları oluşturur, hükümetleri ele geçirir, çalar, bencildir’ der…

Sabri Öncü: Eskiden müneccimler varmış… eski Yunan’da, Roma’da, her dönemde… Başımıza gelecek olayları öngörürlermiş. Ama bilimsel yöntemlerle değil. Bugünkü iktisatçılar müneccim! Söylediklerinde krizle ilgili bir şey yok.

Peki iktisat denen şey ne?

Ahmet Öncü: İktisadın konusu zenginliktir. Zenginliğin iki biçiminden söz edebiliriz. Birincisi maddi zenginlik, yaşamı kolaylaştıran nesnelerin üretilmesi. İkincisi, bunun parasal karşılığı ya da bu zenginliğe sahip olmak için para. İktisat, klasik politik iktisat, bunlardan birincisi ile ilgilenirken, “business” ikincisi ile ilgilenir. “Business” kavramı çok önemlidir. Türkçeye o kadar yabancı kelime aldık, business’ı almadık. Business para kazanma işidir. Business’cı sınırsız para kazanmak ister. Halil İnalcık’ın tarifiyle bezirgandır. Tekelleşme bir business işidir. Eğer amacım para kazanmak ise, benim sanayi ile işim olmaz. Çin ve Alman business’cıları mal üreterek para kazanırken, Amerikan business’cıları paradan para kazanıyor.

Neden bunlar başımıza geliyor?

Sabri Öncü: Para üretim üzerinden değil, spekülasyon üzerinden kazanılıyor. İşin içine bir tür dolandırıcılık giriyor. Problemin çözümü finans sisteminin yeniden yapılandırılması ile mümkün. Artık küreselleşmeden söz edildiğini duyuyor musunuz? Hayır, çok kutuplu sisteme doğru gidiyoruz, korumacılık geri geldi… IMF bile sermaye kontrolünden söz ediyor.



Her şeyin anahtarı finans mı?

Sabri Öncü: Evet. Finansı çöz, ekonomiyi çözersin. Finans, üretimi fonlayacak. Üretim olmadığı için iş yok, meslek yok. Ekonomi büyüsün diye harcama olanağı yaratılıyor. Ekonomi iki şekilde büyür; birincisi gelir artırmak, ikincisi borç vermek. Bankalar tüketimi fonlamak yerine, üretimi fonlamalı.



Finans sistemimiz ne kadar güçlü?

Sabri Öncü: İfade edildiği şekliyle bizdeki bankacılık sermaye oranları hala yüksek. Ama sorarım; bankaların risk ağırlıklarını kim belirliyor? Bankaların risk ağırlıkları ne kadar sağlıklı? Kağıt üzerindeki sermaye rasyosu yüksek olabilir.



Sonuç ne, nasıl bağlayacağız?

Ahmet Öncü: Bugün yaşadığımız merak uyandıran sıra dışı her olay, aslında küresel ölçekte yaşanan siyasi liderlik krizinin bir sonucu. ABD’nin tek kutuplu dünya düzeni girişimi başarısız oldu. Bir geçiş dönemindeyiz, yeni bir düzen kurulması uzun sürecek. Ünlü İtalyan siyaset teorisyeni Antonio Gramsci’nin dedigi gibi, “… Geçiş dönemlerinde her türlü hastalıklı ya da marazi şeyi bekleyebilirsiniz. Liderlikten yoksun olan bu gibi dönemlerde, güçlü oyuncular da en az sıradan insanlar kadar işin doğası gereği ufuksuzdurlar. Çapsız olduklarından değil, kendi çıkarlarına göre şekillendirmeye çalıştıkları sistemin öğelerinin sürekli değişerek istikrarsızlık, yani kararsız dengeler yaratmasındandır. Ancak bu iş sonsuza kadar devam etmez. İnsan toplumları, onlara güven ve emniyet duygusu ve koşulları sağlayacak bir iktidar yaratırlar. Bu, her zaman iyi sonuçlar vermeyebilir. Faşist ya da demokratik olması önceden bilinemez. İktidarın olmadığı ama arzulandığı an ve yerlerde akıl tutulması yaygındır…” Gramsci haklı. Marazi bir an bu an. Kaba kuvvet son sözü söyler. Bir düzenin oluşabilmesi için önce dünya liderliğine ihtiyacımız var. Bu kansız olmayacağa benziyor. Her gün kan akıyor. Daha da akacak gibi maalesef.

Sonuç: Aklımızı yitirmeden sakin kalabilmeyi başarmamız gereken bir dönemden geçiyoruz. İktidar mücadelesini sürdüren güçlü oyuncular, aklımıza saldırarak durumu zorlaştırıyorlar.

Ahmet Öncü kimdir?

Sosyolog-İktisatçı

Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi’nde sosyoloji profesörü. Siyasal iktisat, siyasal sosyoloji, örgüt sosyolojisi, politik iktisat, toplumsal kuramlar, toplum teorisi, kültür ve sosyal dönüşüm alanlarında pek çok bilimsel çalışmada imzası bulunuyor. Toplum ve Bilim, Mülkiye, Journal of Historical Sociology, Science and Society, International Review of Sociology, Cultural Logic, New Perspectives on Turkey gibi ulusal ve uluslararası yayınlara yazıyor.


Dr. T. Sabri Öncü kimdir?

Finansal İktisatçı, Yazar

ABD finans piyasalarında uzun yıllar çalışmış bir finansal iktisatçı. SoS Economics’in kurucusu olan Öncü, kredi riski yönetimi alanında uzman. Hindistan Merkez Bankası (RBI) İleri Finansal Araştırma ve Eğitim Merkezi (CAFRAL) Baş İktisatçılığı, Birleşmiş Milletler Ticaret ve Gelişme Konferansı (UNCTAD) Kıdemli İktisatçılığı gibi görevlerde bulundu. New York, Donau, Bilkent, Sabancı ve Kadir Has Üniversitelerinde ders verdi.

Kaynak: https://www.dunya.com/kose-yazisi/som-agizli-iktisatcilardan-hayal-satan-businesscilere/29153

G20’nin gerçek sonuç bildirgesi: Fakir çocuklarız dünyayı yakarız
ERK ACARER
10.07.2017



Gözümüz kulağımız, Ankara’dan İstanbul’a uzanan Adalet yolculuğundayken Almanya, Hamburg’taki G20 liderler zirvesini izlemek ilginç bir deneyim oluyor.

Ateşli, solcu, çArşı kardeşi St. Pauli taraftarının mabedi Millerntor Stadyumu’nun kale arkasındaki tribününde ‘kimse illegal değildir’ yazıyor... Güzel söz; ancak biraz iddialı... Çünkü G20’deki liderlere bakmak kale arkasında yazanla bir çelişkiyi ortaya koyuyor!

Zirvenin sonuç bildirgesi riyakârlığı anlamak açısından yeterli. G20’nin hedeflerinde, iklim, terörle mücadele, küresel ticaret ve Afrika’daki sefalet konuları yer alıyor.

Dünyanın en çok silah üreten, çatışmalı bölgelere gönderen ülkeleri ve liderleri barış ile terörizmin bitirilmesinden söz ediyor!

NATO’ya yıllık 682 milyar avro ayrılıyor. Oysa dünyadaki açlığı önlemek için yıllık 70 milyar maliyet yetiyor. Afrika, susuzluk ve açlıkla mücadele ediyor. Batı ülkeleri, Amerika, tarım, hayvancılık ve balıkçılıkla geçimini kolaylıkla sağlayabilecek hatta refah içinde yaşayabilecek Afrika ülkelerinin kaynaklarını alabildiğine sömürüyor. Misal Afrika’dan çalınan balık, Afrika’ya Avrupa’dan iki katı maliyetle gidiyor. Egemenler Afrika’nın balığını, ülkeden çalıp yine ülkeye, daha pahalıya satıyor. Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde yaşları 10’u bulmayan çocuklar günde 1 dolara, mobil telefonlarının çalışmasını sağlayan kobaltı çıkarmak için 12 saat madenlerde çalışıyor.

Neoliberal politikalar tüketim çılgınlığını körüklüyor. Toprağa bağlılığın pazarla değiştirildiği politikaların maliyeti iklim değişikliği... Suni gübre üretimi, zirai ilaçlama, kloro-flora karbon gazı, fosil yakıtı gazlarının kullanımı, içten yanmalı motorla çalışan çılgın sayıdaki araç üretimi... Fabrika bacaları, bilinçsiz ağaç kesimi, üretim atıklarının denize dökülmesi, plastik ve elektro manyetik dalgalar...

Tümünü toplayınca sonuç kapitalizm, sömürü ve dünyanın kanını içenlerle eşitleniyor.

Hem dünyaya hem kendi halklarına kan kusturan ülke liderlerinin barışçıl, çevreci bir sonuç bildirgesi imzalaması aslında nasıl bir çarkın içinde olduğumuzun da ifşası.

Hamburg’taki St. Pauli, Millertor, Reeperbahn ve Liman bölgesi gibi merkezler, günlerce çatışmalara sahne oluyor. Kapitalizm, kürelselleşme, neoliberal politikalar karşıtı gruplar adeta sokakları ateşe veriyor. 20 lider huzur içinde, dünyanın en seçkin mönülerinin tadına bakıp, bembeyaz çarşaflarda mışıl mışıl uyurken, gençler TOMA suyuyla ıslanıyor, biber gazıyla gözleri yaşarıyor.

Dünyanın tüm özgürlükten yana çocuklarının bir derdi var. Eşitlik, adalet ve sömürüden uzak bir yaşam isteği. Tıpkı İstanbul, Atina ya da Buenos Aires’te olduğu gibi Hamburg’ta da neden en çok bankamatiklere zarar verildiği ya da kalburüstü semtlerdeki servet değerindeki otomobillerin yakıldığı sorularının bir cevabı var: Bize yar olmayan bu dünyayı yakarız. Ya hep beraber ya hiç. Birlikte her şey düzelene kadar.

Hamburg, G20 liderleri ayrıldıktan sonra gerçek bir çöplüğe dönüşüyor. Kırılmış bira şişeleri, boş pizza kutuları, etrafa saçılmış sigara paketleri arasında Suriyeli mülteciler dolaşıp şehrin çöpünü öğütüyor. Kara gözlü bir kız çocuğu, bulduğu sağlam şişeyi heyecanla annesine uzatıyor. O şişe birkaç sente satılacak. Böyle böyle akşam yemeği çıkacak.
Almanya neresi Hamburg neresi...

G20’nin sonuç bildirgesi açıklanıyor... Oysa somut sonuç; bulduğu şişe için heyecanla annesine dönüp bağıran o kara gözlü kız çocuğudur.

Beyaz çarşaflara inat; bu dünya adalet için yakılmaya değer!

***

G20’nin ilginç notları

»Tüm dünyada sol yükseliyor. Tıkanan sistem gerçekçi bir alternatif yaratıyor. Özellikle gençler meydanlarda. Hamburg, her yerde umudun sürdüğünü gösteriyor.

»G20 karşıtı protestoların düzenleyicileri, liderlerin bireysel olarak değil kitlesel olarak protesto edilmeleri konusunda hemfikir olmuştu. Ne var ki protestocular bazı liderleri ön plana çıkarıp daha etkin olarak hedefe koymak konusunda ısrarlı davrandı. Bu liderler arasında Erdoğan’ın da olmasından gurur duyduk!

»Pek çok dükkân kapalıydı. Hatta kimileri tahtalarla camlarına koruma sağlamıştı. Yine çoğunun camlarında ‘G20’yi reddediyoruz’ yazıyordu.

»Kimi dükkânlarda ise G20 liderlerinin fotoğrafı asılıydı. “Onlara satış yok” yazıyordu. Hamburg genelevleriyle her dönem meşhur bir şehir. Reepberbahn ise adeta günahın semti. Yanarlı dönerli ışıkları olan genelevler cadde boyunca ve ara sokaklarda uzanıyorlar. Bunlardan birinin camında da; “Trump, Putin ve Erdoğan giremez” levhasını görünce onlar adına üzüntü duyduk!

»Türk esnafın sadece Türkiye’de değil dünyanın her yerinde Paris komünündeki esnaf gibi davrandığına tanık olduk. Paris komününde göstericilere saldıran esnaf esas müşterilerinin o protestocular olduğunu düşünememişti. Dükkânlar kapandı hepsi işsiz kaldı. Hambug’ta neredeyse tüm dükkânların kepenkleri inmişken Türk lokanta ve marketleri çalışıyordu. Ne ilginçtir ki göstericilere en çok küfür edenler de onlardı. Türk insanının devlet reflekslerini neden bu kadar sevdiğini ve ‘herkes terörist’ algısını neden bu kadar benimsemiş olduğunu sosyologlara bırakalım.

Afrika adalet İstanbul almanya esnaf mücadele neoliberal Ankara çArşı illegal avro Avrupa iklim değişikliği araç ağaç çevreci Atina NATO tarım sömürü
Birgün

DÜN: ‘ABD GÖZDESİYDİ .. BUGÜN: ‘GÜVENİLMEZ MÜTTEFİK’!
Banu AVAR

‘Umutsuzluk tacirleri’ böylesi dönemlerde ortalığa kanser hücreleri gibi yayılır..

Bu rüzgara kananlar, onların değirmenine su taşır.. Fısıltı büyür, ve toplumda ‘felç’ operasyonu yer eder.. ‘Yapacak bir şey yok!’tur; ‘En ufak bir umut ışığı görülememektedir’ , ‘Her gün her şey daha kötüye gitmektedir’…

Bu söylem toplumu ele gecirdikçe, toplumsal bunalım büyür, emperyalizmin savaş bandosu amacına ulaşmış olur… ‘Düşman’ korkutulmuştur, sinmiştir, ve daha önemlisi yenilgiyi KABULLENMİŞTİR! Hedef ülke, baştan 1-0 mağluptur..

Emperyalizm o nedenle önce medya mensuplarına el atar. Bu savaşın , ruhsal mağlubiyet kısmının bayraktarlığını onlar yapacaklardır…

Haberler halkı derin girdapta yuvarlanmaya yönelik hazırlanır.. Kendine güven azaltılır, derlenip toplanma imkansızlaştırılır..

TÜM BUNLARA RAĞMEN VE ASLINDA TÜM BUNLAR NEDENİYLE ortaya çıkan FIRSAT görünmezleştirilir…

Görevimiz üstü örtülen bu zıt gelişmeyi sürekli vurgulamaktır!

Diyalektik BİLİM, gelişmelerin zıtlıklar içerdiğini bize öğretir… Tıpkı fizik yasaları gibi.. Basınç patlamayı getirir…
Aşırı baskı, direnişi kuvvetlendirir..

Ve güç dengeleri her an değişir… Malum, bu ‘sistem’ çökmektedir..

4-5 yıl önce ‘Avrupa Birliği Lizbon’da dağıldı, hayaleti ortada!’ dediğimizde gürültü kopmuştu…

Şimdi Avrupa çatırdamıyor mu?

‘ABD içinde değişik kanatlar birbirini yerken Türkiye’deki uzantıları bundan nasiplenecek!’ dediğimizde yine vaveyla kopmuştu… Değişik kanatlar da neydi? Emperyalizm bir bütün değil miydi…

Küresel kriz, aynı sistemden ziftlenen değişik çıkar gruplarını birbiriyle gırtlaklaşmaya itti. Tıpkı 1. ve 2. dünya savaşında olduğu gibi..

Onlara bağlı çalışan Türkiye uç beyleri de şimdi birbirine girdi..

Bu belirsizlik döneminde, emperyalist odakların kendi içlerindeki zafiyeti bile görmekten aciz olanlar, ‘Onu alma beni al!’ diyenler sıraya girdi..

Küresel çeteler ve uçbeylerinin kendi içlerinde çatırdadıklarını görmezsek, küresel bandonun çaldığı ‘umutsuzluk’ marşına kendimizi kaptırır , kavalcının ardından felakete gideriz..

O nedenle önce emperyal rüzgarları iyi izlemeliyiz.. Bakın, BATIDA , 1994’de başbakan Erdoğan’ı koltuğa hazırlayan kişi , CFR Dış İlişkiler Konseyi’nin kalbi, NED / Milli Demokrasi Fonu’nun en üst yöneticisi, Türkiye’nin eski ABD büyükelçisi (1989-91), ‘Türkiye Projesi’ adlı grubun kurucusu Morton Abromowitz, aynı kişiye başbakan Erdoğan’a demediğini bırakmıyor.. Eleştirilerinin dozu giderek yükseliyor..

Abromowitz, geçen hafta Stratejik Araştırmalar Merkezi CSIS ve Teksas Hristiyan Üniversitesi (TCU) tarafından düzenlenen konferansta şöyle diyor:

‘Erdogan hükümeti süreci götüremedi. Giderek otoriterleşti.. Ortalık karmaşa içinde. İsrail’le ilişkiler bozuldu.’ ‘Kürt açılımını eline yüzüne bulaştırdı.‘Erdoğan’ın Obama ilişkisi dışında iyi götürdüğü bir şey yok..’ ‘Joe Biden’ın iyi gidiyor yorumuna katılmak mümkün değil..’ ‘Türkiye model olamaz.. Olacak olsa bile bu Erdoğan ile olmaz!’

Ve 14 kasımda nationalinterest.org’a yazdığı GERÇEK ERDOĞAN adlı makalesinde, ‘ Erdoğan’ı Amerika için ‘güvenilmez müttefik’ ilan ediyor. 5 gün sonra Abdullah Gül’ü ziyaret ediyor..

Fethullah Gülen’in Amerika’da daimi ikametini de sağlayan isim olarak bilinen Abromowitz başbakan Erdoğan’a CEPHE açınca, bu Türkiye’de de yankılanıyor..

İÇERDE, son 2 hafta içinde basında yeralan haberlere bakın…

*Fethullah Gülen ZAMAN gazetesinde ‘Kibir sahibinin’ kendinden olmadığını haykıran yazısını bir daha yayınlattı… Erdoğan hedef alınıyor.

*Bülent Arınç aniden başbakan’a biat etmediğini açıklıyor. Hüseyin Çelik Başbakanı eleştiriyor..

*Egemen Bağış, Avrupa’nın ortasında verdiği beyanatta başbakanın yatak odasının bile dinlendiğini söylüyor.

Öte yandan Cumhurbaşkanı Gül küresel elitin en üstünde yeralan kişi ve kurumlardan iltifat üzerine iltifat alıyor. Üstün hizmet madalyalarıyla taltif ediliyor.

AKP çatırdıyor, bir cenahtan homurtular yükseliyor…Bir başka kanat batılı efendilere parmak kaldırıyor..

Yeni CHP nin de bu dönemde Cumhurbaşkanına olağanüstü itibar gösterdiği gözden kaçmıyor..

Erdoğan’ın ‘ciddi’ rahatsızlığı duyuldukça , Atlantik ötesi Davutoğlu, Arınç hatta Babacan gibi Abdullah Gül ekolünden siyasilere ilgi göstermeye başladı.. Pensilvanya da aynı çizgi üzerinde..

Türkiye’yi ABD eyaleti haline getirecek yeni Anayasa, bu ekip ve Kılıçdaroğlu çevresi ile hayata geçer sanıyorlar.. İçerde büyüyen fırtınayı söndürmek için bin türlü fırıldak çeviriyorlar ama nafile..
İşsizlik ve yoksulluğun dev adımları, yüzbinlerce öğretmen, öğrenci, doktor, eczacı, fabrika ve tarım işçisi ve esnafın yanında, tepedeki çatırtı sadece fısıltı…

Bu dev, aynı anda ayağa kalkarsa tepeyi çatırdatmakla kalmaz, tepenin gırtlağından bağlı olduğu odakları da silkeler..

O zaman ülkeler üzerine çarpılar çizerek ‘bahar’ yaratma üstadları ne eder!

Suriye ve İran’ı indirmezlerse bir 10 yıl bile idare edemeyecekler!

Bunu yapmak için Türkiye’ye muhtaçlar.. Türkiye sadece tepede oturanlardan ibaret değil.. Aşağıdakileri nasıl ikna edecekler!

Gün kendi gücümüzün farkına varma zamanı. Bu alt üst dönemleri aslında bu milletin en büyük FIRSATI!

Tarih, böylesi dönemlerin, toplumlarda en büyük değişimleri getirdiğine defalarca tanık oldu. Bu öyle CIA eliyle ‘bahar’ yaratmaya benzemez… Avrupa bitap ABD çöküyor..Batı son kurşunlarını Suriye ve İran’a saklıyor. İçerdekiler, efendilerinin yakalandığı kasırgayla savruluyor…
.Esas ŞİMDİ genetik hafızasında KURTULUŞ olan bir milletin yüreği umutla dolu!
Kaynak : www.banuavar.com.tr

Pakistan'da otobüsle tanker çarpıştı: 57 ölü
11 Ocak 2015



Pakistan'ın Karaçi kentinden Şikarpur bölgesine giden otobüsle yakıt tankeri çarpıştı, ilk belirlemelere göre 57 kişi hayatını kaybetti.

Karaçi Polis Şefi Şuayib Siddiki, kazada tankerdeki petrolün alev aldığını, otobüsten dışarıya çıkmak için fırsat bulamayan yolcuların yanarak can verdiğini belirtti.

Geçen kasım ayında da Karaçi yakınlarındaki Hayrpur bölgesinde yolcu otobüsüyle kamyon çarpışmış, kazada 56 kişi hayatını kaybetmiş, 20 kişi yaralanmıştı.
cumhuriyet

Batı Kudüs'teki eşcinsel Yahudilerin yürüyüşüne dindar Yahudiler saldırdı: 6 yaralı
30/07/2015



Radikal'in haberine göre; Batı Kudüs'te yürüyüş düzenleyen eşcinsel Yahudileri dindar yahudiler bıçakladı, olayda 6 eşcinsel Yahudinin yaralandığı bildirildi.

Önceki yıllarda Batı Kudüs'te düzenlenen eşcinsel yürüyüşlerinde, bazı Ortodoks Yahudiler tepki göstermiş ve idrar dolu torbaları yürüyüşçülerin üzerilerine atmıştı.
Haber 93

Eşcinsel evliliğe izin vermedi, tutuklandı!
04 Eylül 2015

ABD'nin Kentucky eyaletinde, eşcinsel çiftlerin nikah işlemlerini yapmayı reddeden kadın memur Kim Davis tutuklanarak hapse kondu.

Evliliğin kadın ve erkek arasında olması gerektiğini savunan ve kendi dinsel inanışının eşcinsel evliliğe izin vermediğini belirten Davis'in tutukluluğunun ne kadar süreceği netlik kazanmadı. Mahkemeye itaatsizlikten hüküm giyen Kim Davis’e destek için duruşmanın sürdüğü saatlerde mahkeme önünde eylem düzenlendi. ABD Yüksek Mahkemesi geçtiğimiz haziran ayında eşcinsel evliliklerin anayasal hak olduğuna hükmetmişti. Perşembe günkü duruşmada yargıç, Davis’in yanında çalışan diğer memurlardan eşcinsel çiftlerin evraklarını hazırlamaları, bunu yapmamaları durumunda para veya hapis cezasına çarptırılacakları konusunda uyardı. Memurlardan beşinin işlemleri başlatacakları, Davis’in oğlu olan diğer memur Nathan Davis’in ise hakimin kararına karşı durduğu belirtildi.

http://www.subuohaber.com/dunya/escinsel-evlilige-izin-vermedi-tutuklandi-h31362.html

Beyrut'ta 2 ayrı intihar saldırısı: En az 41 ölü, 200 yaralı
12 Kasım 2015

Lübnan'ın başkenti Beyrut'ta düzenlenen çifte intihar saldırısında en az 45 kişinin hayatını kaybettiği bildirildi.

AFP'nin haberine göre, bombalı saldırılar Lübnan Hizbullahı'nın kalesi konumundaki bir bölgede gerçekleşti.

Polis, iki intihar saldırganının, bir alışveriş merkezinin önünde, üzerlerindeki patlayıcı düzenekleri infilak ettirdiğini söyledi.

1500'lü yıllardan bu yana Avrupa'nın en sıcak yılı 2014'te yaşandı
21.12.2014

500 yıldır böylesi ilk kez oluyor!

Hollanda Kraliyet Metoroloji Enstitüsü'ne endüstriyelleşme ve küresel ısınma yüzünden 1500'lü yıllardan bu yana Avrupa'nın en sıcak yılı 2014'te yaşandı.

Bu yıl hava sadece size sıcak gelmiyor. Financial Times’ın haberine göre bilim adamlarına göre 2014 yılı 1500’lü yıllardan bu yana Avrupa’nın gördüğü en sıcak yıl oldu. Uzmanlara göre bunun bir numaralı nedeni küresel ısınma. Yapılan araştırmaya göre Avrupa kıtasındaki 19 ülke bu yıl tarihlerinin en sıcak yıllarını geçildi.

ORTALAMA SICAKLIK 10.5 DERECE

Hollanda Kraliyet Metoroloji enstitüsüne göre Avrupa’da bu yıl sıcaklık ortalaması 10.5 santigrat derece olarak belirlendi. 2007 yılında Avrupa’da ortalama sıcaklık 10.2 dereceydi.
rotahaberr

Fransa’da bir otomobil sürücüsü “Allah-u Ekber” diye bağırarak 11 kişiyi ezdi



Le Bien Public’in haberine göre; Fransa’da bir otomobil sürücüsü “Allah-u Ekber” diye bağırarak otomobilini yayaların üzerine sürdü.

Hadise 21 Aralık günü Dijon’da meydana geldi.

Olay sonucunda 11 kişi yaralanırken, bunlardan 2 kişinin durumunun ağır olduğu belirtiliyor.

Eylemci önce Wilson meydanında 4 kişiye çarptıktan sonra yayaları ezmeye yönelik üç girişimde daha bulundu. Bu sıradada 7 kişi dahayaralandı.

Polisin ifadelerine göre, eylemci bilinçli olarak yayaları ezmeye çalıştı.

Eylemi yapan şoför ve otomobildeki iki kişi olay yerinden kaçmayı başardılar.

Polis daha sonra otomobil sürücüsünü yakaladı., Bir güvenlik görevlisinin eylemcinin 1974 doğumlu olduğunu ve gözaltına alınırken “Filistinli çocuklar için” diye bağırdığını belirtti.
haber 93

Fransa'da sel felaketi
Tarih: 04 Ekim 2015

Fransa’nın güneyindeki Alpes-Maritimes bölgesinde şiddetli yağış nedeniyle meydana gelen sel felaketinde en az 16 kişi yaşamını yitirdi

Fransa’nın güneyindeki Alpes-Maritimes bölgesinde şiddetli yağış nedeniyle meydana gelen sel felaketinde en az 16 kişi yaşamını yitirdi.

Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande sel felaketinde 16 kişinin öldüğünü, 3 kişinin de kayıp olduğunu açıkladı. İçişleri Bakanı Bernard Cazeneuve ile afet bölgesine giden Hollande yolların birçoğunda durumun halen çok tehlikeli olduğunu belirtti ve herkesi dikkatli olmaya çağırdı.

Alpes-Maritimes bölgesi yetkililerinin verdiği bilgilere göre kurtarma çalışmalarında 500’den fazla kişi görev yaptı.

Kurbanların beşinin Côte-d’Azur’a bağlı Mandelieu-la-Napoule’de otomobillerinin kurtarmaya çalışırken hayatını kaybettiği, üç kişinin ise Cannes yakınlarındaki Vallauris Golfe-Juan’da bir otomobilin içinde ölü bulunduğu kaydedildi. Kurbanların su basmış bir tünelden geçmeye çalıştıkları belirtildi.

Biot’da üç kişi bir huzurevinde hayatını kaybederken, bir kadın Cannes’daki bir park yerinde, Antibes’te bir kişi ise bir kamp yerinde ölü bulundu. Diğer kurbanlar ile ilgili henüz detaylı açıklama yapılmadı.

Fransa’nın Akdeniz kıyısındaki birçok bölgesi için gece saatlerinde fırtına ve sel alarmı verilmişti. Normalde iki ayda kaydedilen yağışın bazı bölgelerde sadece 3 saatte düştüğü belirtiliyor.
Sendika. Org

Hürmüz Boğazı Çanakkale Boğazı Olacak mı?
Bülent ESİNOĞLU
25.1.2012



1915’de, İngiltere ve Fransa için Çanakkale Boğazı ne kadar önemliydiyse, şimdide, Amerika için Hürmüz Boğazı, o kadar önemlidir.

Batı için Çanakkale yenilgisinin siyasi sonuçlarının ne kadar büyük olduğu hatırlanırsa, Hürmüz Boğazındaki felakete girilmemiş olur.

Çanakkale Zaferi İngiltere’nin süper devlet olmasını sonlandırmıştır. Sonradan bir müddet daha çaka sattıysa da, pek bir işe yaramamıştır. Amerika’nın kuyruğuna takılmaktan başka yapabileceği bir şey yoktur.

Çanakkale Deniz Savaşı tüm dünyaya bir şeyi daha göstermiştir. Teknolojiniz ne kadar ileri olursa olsun, denizin üzerinde kaldığınızda, savunmadasınızdır.

Tabi burada teknoloji kıyaslaması yersizdir. Ancak önemli olan İran’ın kendi vatanını savunmasıdır. İran tüm gücünü Halkından almaktadır. Çünkü ne yapıyorsa halkı için yapmaktadır.

İran’a petrol ambargosu, İran halkını aç bırakmaya yöneliktir.

Gelelim uluslar arası son duruma; Çin’in Genel Kurmay Başkanı, Çin’in İran’ı korumakta çekincesi olmayacaktır” diye bir açıklaması oldu. Çin’in İran’a olan enerji bağımlığını göz önüne alırsak, Çin’in Amerika’ya mal satma bağımlılığından daha fazla olduğu kesindir.

Aynı Çanakkale Savaşında olduğu gibi cepheler belirginleşmeye başlamıştır. Amerika, Fransa ve İngiltere bir tarafta, Rusya, Çin ve İran öte taraftadır.

Amerika’nın Hürmüz Boğazı savaşını kazanması, tek koşula bağlıdır. Nükleer silah kullanmasıdır.

Japonya’da bir seferde, 145 bin sivili öldüren emperyalizmin burada da bundan çekinmeyeceği açıktır.

Çinin İran’ı kaybetmesi demek enerjisiz kalması ya da, çok pahalıya enerji satın alması demektir. Çünkü Amerika Petrolar üzerinden parasına değer kazandırmakta ve yeni dolarlar satabilmektedir.

İran saldırısının asıl nedeni dolar’dır. Yoksa nükleer silah vardı yoktu meselesi, Irak işgalindeki gibi yalandan başka bir şey değildir.

Gelelim bizim bu savaşta alacağımız pozisyona; eğer gene Amerikan finoluğuna soyunursak, vay Türk halkını haline…

İlk kalemde İran’dan aldığımız on milyar metreküp gaz kesilecek. Petrol alışverişi duracak. Eğer Rusya da şu veya bu şekilde savaşa iştirak etme durumunda kalırsa, oradan aldığımız 30 milyar metre küp gaz da kesilebilir.

Bu söylediklerim savaşların yumuşak silahlarıdır. Gerçekten bir dünya savaşı çıkarsa ve biz Amerika’nın yanında yer alırsak, Amerika bu savaştan galip bile ayrılsa mağlup olacağından, Amerika’nın felaketini paylaşmış olacağız.

Davutoğlu, Rusya’ya bu durumu anlamak için gitti. “Eğer biz Amerika’nın yanında yer alırsak sizin tavrınız ne olur sorusunu sormak için.”

Muhtemel İran savaşının sonuçları, Çanakkale Savaşının sonuçlarından daha kesin olacaktır.

Şunu şimdiden söylemek mümkün. İran savaşı ne Yugoslavya’ya, ne Libya’ya ne de Somali’ye benzer.

Bugün veya yarın Rusya’dan ya da Çin’den şu açıklama gelebilir. Eğer Amerika İran’a karşı nükleer silah kullanırsa, biz de kullanırız diye.

Amerika’yı nükleer silah kullanmaktan caydırmanın tek yolu budur.

Eğer Amerika’nın eceli gelmiş ise Cami duvarına işemekten başka çaresi yoktur.
Kaynak: Ulusal Bakış

Uludağ yanıyor!
05 Aralık 2011
Uludağ'ın eteklerinde yaklaşık 10 hektarlık kestane ve kayın ağaçlarından oluşan ormanlık alanda yangın çıktı

Uludağ'ın eteğinde yer alan Cumalıkızık Köyü'nün üst bölgesinde yaklaşık 20 hektarlık alanda yangın çıktı. Sabah saatlerinde çıktığı öğrenilen yangın, itfaiye ekipleri tarafından kontrol altına alınarak söndürüldü. Ancak Bursa'da öğlen saatlerinde başlayan lodosun etkisiyle söndürüldüğü zannedilen bölgede alevler tekrar yükselmeye başladı. Kuru yaprakların alev alması neticesinde büyüdüğü öğrenilen yangına Orman Bölge Müdürlüğü'ne bağlı ekipler ve itfaiye müdahale etti. Yangın kontrol altına alınmaya çalışılırken, lodosun söndürme ekiplerinin işini zorlaştırdığı öğrenildi. TRT

"Domuzlara kanat takmaya gidiyorum. Onlar bizden birini aldılar, biz de onlardan ikisini alalım": ABD'de 2 polis öldürdü
21 Ara 2014



Polislerin siyahlara yönelik ayrımcılığına karşı protestoların sürdüğü New York kentinde iki polis öldürüldü. Sosyal medya hesabında polise 'domuz' diyen siyahi eylemci Ismaaiyl Brinsley, olayın ardından intihar etti.

Olay mahalline gelen siyah bir adam, siyahların öldürülmesine karşı çıkanların 'Eller yukarıda, ateş etme' sloganını attı.

New York polisi, Brookyln'in Bedford-Stuyvesant bölgesinde duran polis devriye aracına yerel saatle 14.50'de saldırıldığını açıkladı. Aracın içinde oturan iki polis memurunu yakın mesafeden silahla vurarak öldüren 28 yaşındaki Ismaaiyl Brinsley, daha sonra gittiği metro istasyonunda intihar etti.



Brinsley, Instagram hesabı üzerinden bir tabanca resmiyle birlikte paylaştığı gönderide, "Domuzlara kanat takmaya gidiyorum. Onlar bizden birini aldılar, biz de onlardan ikisini alalım" yazdı. Ardından, "Bu son gönderim olabilir. Domuzları sarmaya gidiyorum" diyen eylemci Ismaaiyl Brinsley, gönderiden kısa bir süre sonra da iki polisi polis arabasının içinde vurarak öldürdü.

Obama, etlemi kınadı.

Protestolar sürüyor

Cumartesi günü ABD'de son beş ayda dört siyahın polis tarafından öldürülmesini protesto edenlerle, polise destek olanlar New York belediye binası önünde karşı karşıya gelmişti.

Ferguson’da Mike Brown’un öldürülmesiyle başlayan protestolar, siyahları öldüren polislerin aklanmasıyla ABD’nin pek çok kentine yayılmıştı.

28 yaşındaki Akai Gurley, New York'un Brooklyn bölgesinde polis memuru Peter Liang tarafından 20 Kasım gecesi vurulmuş, olayın kaza olduğu öne sürülmüştü.
Haber 93

Etiyopya’da çöp tepeleri evleri yuttu: En az 46 ölü
13.03.2017

Başkent Addis Ababa yakınlarında bir çöplükte atıklardan oluşan tepenin kayarak etrafındaki evleri yuttuğu belirtildi. Heyelanda en az 46 kişi yaşamını yitirdi.

Hastane kaynakları onlarca kişinin enkazdan sağ çıkarıldığını ve tedavi altına alındığını duyurdu.

​Afetzedeler, olaydan yetkilileri sorumlu tuttu:

"Üst tarafa daha fazla atık koymamaları hususunda uyardık. Bence bu kazanın nedeni yetkililerin atık dağını azaltma kararını ertelemiş olmaları. En az 20 ev toprak altında kaldı. Sanırım heyelan sırasında bölgede yaklaşık 150 kişi vardı."
Sputnik

ABD'de çok anlamlı bir kampanya: Soros terörist ilan edilsin
1 Eylül 2017



Macaristan doğumlu ABD'li milyarder yatırımcı George Soros'un Beyaz Saray tarafından terörist ilan edilmesi için imza kampanyası başlatıldı...

Beyaz Saray'ın imza kampanyası sayfasında, kendisine E.B. ismini veren bir kişi tarafından 20 Ağustos'ta başlatılan Soros kampanyası için75.000'i aşkın imza toplandı.

Sputnik'in haberine göre, ABD'li milyarder yatırımcı George Soros, imza kampanyasını başlatan kişi tarafından, "ABD ve halkını bilinçli bir biçimde istikrarsızlaştırma ve çeşitli tahrik eylemlerinde bulunmakla" suçlanıyor.

İMZA SAYISI 100 BİNİ AŞARSA...

İmza kampanyasının metninde, "Bu hedefine ulaşmak için de Soros, amacı, ABD yönetimini yok etmek için Alinsky modelinde (Saul Alinsky, iktidarı ele geçirmek için verilecek siyasal mücadelenin 13 kuralından bahseden 'radikaller için kurallar' isimli kitabın yazarı) terörist taktikleri uygulamak olan çeşitli kurumlar kurdu" deniliyor.
İmzaların sayısının 19 Eylül'e kadar 100.000'i aşması halinde Beyaz Saray'ın bu çağrıya resmi bir cevap vermesi gerekecek.

Etiketler:
Macaristan doğumlu ABDli milyarder yatırımcı George Soros Beyaz Saray terörist


BİZİ ASIL BU HAVALAR MAHVETTİ
Serdar Akinan
21 Ocak 2012

Dört mevsimin ülkesi denilen ülkemizde mevsim uzun süredir kış…

Yağmurunu hala dökmemiş bir karabulut Türkiye’nin üzerinde çakıldı kaldı. Biliniz ki bir süre daha “güneşli günler” göremeyeceğiz “motorları maviliklere” süremeyeceğiz çocuklar…

Niyetim Türkiye toplumunun üzerine çökmüş bir karamsarlığı pekiştirmek değil ancak ülke gerçekliğiyle açıkça yüzleşmekten de kaçınılamaz.

Hrant Dink davasının geldiği nokta ortada.

Gazetecilerin karşı karşıya kaldığı baskılar mızrağın çuvala sığmadığı aşamada.

Kadınlara ve çocuklara yönelik şiddet vakaları artık bir haber havuzu oluşturulabilecek düzeyde.

Ya çalışanlar? Türkiye gündeminin ele alınış biçimi öylesine çarpık ki, milyonlarca insandan haberdar dahi değiliz desek abartı olmaz. Türkiye’nin bugün itibariyle kaç bölgesinde ve iş yerinde işçilerin eylem çadırları var bilen var mı? Peki biz bilmeyince onlar yok mu oluyorlar?

Van ne durumda? Depremin ardından Van’da yaşanan skandallar bize deprem ülkesi Türkiye’nin nasıl bir tehlike ile karşı karşıya olduğunu bir kez daha gösterdi ama unutmamız için 2-3 hafta yetti, artık artçıdan artçıya hatırlıyoruz… Vanlılar ise kara kışla başbaşalar şimdi..

Cezaevleri tıklım tıklım dolu ve hapishane koşullarıyla ilgili tüyler ürperten haberler yer alıyor basında… Hatırlayacaksınız en son Cemil Çiçek de “ürperdiğimi hissettim” dedi. Mahpuslar da Vanlılar gibi artçılardan artçılara hatırlanıyorlar…

KCK tutuklamalarının devamında ne geliyor? Meselenin bu kısmı şimdilik net değil. Net olan tek şey şiddet bir yerlerde birikiyor, bir fay hattı da işte tam bu noktada… Bir depremin öncüleri yaşanıyor ya sonra? Sonrası deprem ve artçıları muhtemelen…

Suriye ve İran konusu ise tüm dünyanın dikkat kesildiği en önemli iki başlık. Türkiye ise Suriye ve İran odaklı gelişmelerin arka bahçesine dönmüş durumda. Hatay’da ve İskenderun limanı civarlarında tam olarak neler olduğunu dış basın yazdıkça öğrenebiliyoruz. Daha geçen gün Guardian’da Türkiye Honduras oldu tespiti yapıldı.

Türkiye’nin Honduras olması ne demek? BBC Türkçe tarafından da geçilen haberin ilgili kısmını aynen paylaşıyorum.

“Jonathan Steele, Suriye'ye yabancı askeri müdahaleninse çoktan başladığı görüşünde. Steele, müdahalenin Libya örneğindeki gibi değil, soğuk savaş dönemindeki gibi yapıldığını anlatıyor ve şöyle devam ediyor;

‘Ronald Reagan'ın, Kontralara verdiği desteği hatırlayın. Reagan, Honduras'taki üslerinden, Nikaragua'daki Sandistalar'a saldırılar düzenleyip devirmeleri için Kontraları eğitip, silahlandırmıştı. Şimdi Honduras'ın yerine Türkiye'yi, sözde Özgür Suriye Ordusu'nun kurulduğu güvenli bölgeyi koyun. Batı medyasının bu konudaki sessizliği de dramatik. Hiçbir haberci, Eski CIA Ajanı Philip Giraldi'nin geçtiğimiz günlerde yazdığı önemli makaleyi takip etmedi. Giraldi, NATO üyesi Türkiye'nin Washington'ın aracısı haline geldiğini ve işaretsiz NATO uçaklarının İskenderun'a Libyalı gönüllüleri ve Kaddafi'nin cephaneliğinden alınan silahları taşıdığını yazdı. Giraldi ayrıca Fransız ve İngiliz özel güçlerinin bölgede olduğunu, CIA ve Amerikalı özel güçlerin de muhabere ve istihbarat malzemesi verdiğini söyledi.’ ”

Her şey çok açık değil mi? Şiddet yalnızca ülkemiz içinde değil etrafımızda da birikmekte, büyük bir açmazın içinde olup da renk vermemeye çalışan bir Türkiye profili bu…

Yağmurunu hala dökmemiş bir karabulut Türkiye’nin üzerinde çakıldı kaldı demem boşuna değil; daha bunun yağmuru ve seli var…

Denizin rengi değil siyah olan, o göğün rengi..

Amacım içimize ekilen umutsuzluk tohumlarını sulayıp iyice büyütmek değil…

Hatta tam tersi… Ne diyor Bilge Karasu, “umutsuzluğun olduğu yerde umut vardır”

Artık yeni yollar aramanın, yeni insanlar tanıyıp yeni sözler işitmenin, hep birlikte bir ihtimal daha var o da ölmek değil diyebilmenin zamanı şimdi…

Can babadan kalan mirasla da söylersek kısaca..

Başka türlü bir şey istiyoruz, denizi ayrı deniz, havası ayrı hava…

http://www.mizikacilar.com/

Soner Yalçın: Erbakan geri adım atmadı...
25 Ekim 2017



Milli Görüş lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın kurduğu D8'lerin 20. kuruluş yılında dönem başkanlığı Türkiye'ye geçti. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu programda yaptığı konuşmada dikkat çeken bir husus vardı. Gazeteci Soner Yalçın, Erbakan hocanın kurduğu D'8leri ve o süreçte yaşanan zorlukları yazdı. Yalçın, Erbakan hocanın ve D8'e katılan ülke liderlerinin başına neler geldiğini tek tek yazdı...

Soner Yalçın'ın "Tesadüf sanmayınız" başlıklı yazısı:

5 gün önce… Türkiye, D8 adlı uluslararası toplantıya ev sahipliği yaptı. Toplantıya döneceğim ancak bazı bilgiler sıralamalıyım...

5 gün önce…

Türkiye, D8 adlı uluslararası toplantıya ev sahipliği yaptı.

Toplantıya döneceğim ancak bazı bilgiler sıralamalıyım:

Tarih: 28 Haziran 1996.

Necmettin Erbakan başbakan oldu.

Tarih: 10-20 Ağustos 1996.

Başbakan Erbakan ilk yurt dışı gezisini İran 'a yaptı. Devamında ikişer gün Pakistan , Singapur, Malezya ve Endonezya'da kalıp döndü.

Tarih: 2-8 Ekim 1996.

Başbakan Erbakan bu kez yine ikişer günlük Mısır , Libya, Nijerya gezisine çıktı.

Bu geziler Türkiye'deki siyasi tansiyonu hayli yükseltti! Keza:

ABD , Erbakan'ı uyardı:

– “Kesinlikle İran'a gitme.”

– “Sakın doğal gaz anlaşması imzalama.”

Erbakan geri adım atmadı…

Yanıt gecikmedi: ABD, 2 bin peşmerge ile ordu kurduğunu açıkladı. (Erbakan, Kuzey Irak konusunda Saddam ile görüşeceğini ve Hafız Esat'ı Türkiye'ye davet edeceğini söyledi.)

Bu süreçte…

PKK terörü arttı. Canlı bombalar patlatıldı. HADEP kongresinde Türk bayrağı indirildi.

Mehmet Ağar Libya gezisini protesto edip İçişleri Bakanlığı'ndan istifa etti. Bu gezi nedeniyle Erbakan hakkında gensoru verildi. Hakkında Yargıtay'a suç duyurusunda bulunuldu. Susurluk skandalı patladı.

Aczmendi Tarikatı şeyhi Müslüm Gündüz, Fadime Şahin ile basıldı. Ankara Sincan'da Filistin'e destek için düzenlenen Kudüs Gecesi'ne İran büyükelçisinin katılması sert tepkilere neden oldu. Sincan'da tanklar yürüdü. Türkiye ve İran büyükelçilerini çekti. Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Çevik Bir, İran'ın terörist devlet muamelesi görmesi gerektiğini açıkladı.

Mitinglerde “Türkiye İran Olmayacak” sloganı daha gür atıldı. Dolar 100 lirayı aştı. Ve:

28 Şubat 1997'de “post-modern darbe” yapıldı. Erbakan'ın partisi RP hakkında Anayasa Mahkemesi'nde dava açıldı.

Ve beklenen oldu: Erbakan, 18 Haziran'da istifa etti. Aslında daha önce başbakanlıktan ayrılacaktı. Fakat:

Üç gün önce gerçekleştirdiği “doğumu” bekledi.

Neydi bu?

SADECE DÖRT GÖZ

Başbakan Erbakan…

Gerek 10-20 Ağustos 1996 ve gerekse 2-8 Ekim 1996 yurt dışı gezilerinde -Batı'nın (sadece dört göz) “four eyes only” dediği- baş başa görüşmelerde yedi muhatabına aynen şunu anlattı:

“Batı, Sovyetlerin çöküşünü yanlış değerlendirmektedir ve zafer sarhoşluğu içerisindedir. Dünyada tek kutuplu yeni bir düzen kurmayı hayal ediyorlar. Bunu yapabilecek medeniyet birikimine sahip değiller. Herkes Soğuk Savaş dönemi sonrasının daha iyi olacağını beklerken İslam coğrafyasında sıkıntılar ve çatışmalar olmaya başladı. (…)

Bizler nüfusu 50 milyondan büyük olan Müslüman ülkeler, bir araya gelirsek yaklaşık 900 milyonluk bir nüfusu temsil etmiş oluruz. Bu aynı zamanda çok büyük bir ekonomik güçtür. Ekonomik güç zamanla siyasi güce dönüşür. (…)

Bugün aramızda ticareti dolar üzerinden yapıyoruz. Bu durum bizim ticaretimize engel ve ülkelerimizin menfaatlerine aykırı bir durumdur. Bunun yerine ortak para birimi oluşturabiliriz. Hatta şu anda bile aramızdaki ticarette dolar kullanmamıza gerek yoktur. “Karşılıklı müzakereler planlananı bir-iki saat geçiyordu. Yetmiyor…

Örneğin: Erbakan yakın dostu Pakistan ana muhalefet lideri Gazi Hüseyin Ahmet'e, bu oluşumun gerçekleşmesine destek veren Benazir Butto hükümetinin yanında durmasını rica ediyordu. (Bilgileri, Erbakan ile bu toplantılara katılan Mete Gündoğan'ın “Narkoz” kitabından aldım.)

Sonuçta….

Erbakan, başbakanlıktan ayrılmasından üç gün önce, ilk yurt dışı gezilerine çıktığı yedi ülkenin katılımıyla, İngilizce D8 (Developing Eight) ve bizim tabirimizle M8 (Müslüman Sekiz) kuruluşunu gerçekleştirdi…

Ya sonra?

BAŞLARINA NE GELDİ

Erbakan'ın çabasıyla D8, 1997 yılında kuruldu.

Peki…

Kurulmasına katkıda bulunanların başına ne geldi:

3 Şubat 1997… Pakistan Başbakanı Benazir Butto Cumhurbaşkanı Faruk Leghari tarafından görevinden alındı. Sürgüne gitti. Öldürüldü.

18 Haziran 1997… Başbakan Erbakan istifa etmek zorunda bırakıldı.

2 Ağustos 1997... İran'da Cumhurbaşkanı Rafsancani koltuğundan oldu.

21 Mayıs 1998… Endonezya Devlet Başkanı Suharto istifa ettirildi.

8 Haziran 1998… Nijerya Devlet Başkanı Abacha yatağında ölü bulundu.

Keza:

Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek iktidardan düşürüldü. Malezya Başbakanı Mahathir bir süre sonra siyaseti bıraktığını açıkladı.

Bangladeş Başbakanı Hasina bir müddet hapis yattı, suikaste maruz kaldı. Ama -Cemaati İslami Partisi liderlerini idam etmesi karşılığında- iktidarda kalmayı başardı.

Tüm bunlar tesadüf olamaz!

Beş gün önce yapılan D 8 zirvesine İstanbul ikinci kez ev sahipliği yaptı.

Erdoğan açılışta şöyle dedi:

“Ülkelerimiz arasındaki ticarette artık milli para birimlerini kullanmanın önünü açarsak D-8 tarihinde bir devrime imza atarız. Dolar ve euro baskısında ekonomiyi eritmeye gerek yok. Milli ve yerli parayla ticaret yaparsak ülkelerimiz kazanır.”

20 yıl önce bu sözleri Erbakan söyledi.

Görülüyor ki:

Yaptırmıyorlar...

Yapmak isteyenlerin başına olmadık işler geliyor!

Millî Gazete

Göçmen teknesinden 26 genç kızın cesedi çıktı
06.11.2017



Akdeniz'i geçerek Avrupa'ya ulaşmaya çalışan bir göçmen teknesinde, çoğu 14-18 yaşları arasındaki 26 genç kızın cesedi bulundu.

BBC Türkçe'den Övgü Pınar'ın haberine göre, İspanyol savaş gemisi Cantabria'nın İtalya açıklarında yaptığı operasyonda, farklı göçmen teknelerinden 375 kişi kurtarıldı. Çoğu 14-18 yaşlarında olan 26 genç kızın ise cesedine ulaşıldı.
Kurtarılan göçmenleri ve denizde hayatlarını kaybeden kadınların cesetlerini taşıyan İspanyol gemisi, İtalya'nın güneyindeki Salerno limanına demirledi.

Avrupa'ya ulaşmaya çalışırken denizde hayatlarını kaybeden kadınların cesetleri incelemelerde bulunulmak üzere Salerno hastanesi morguna kaldırıldı.

2 KİŞİ GÖZALTINDA

Biri Libyalı biri Mısırlı olmak üzere iki kişi de insan kaçakçıları oldukları şüphesiyle gözaltına alındı.

SAVCILIK SORUŞTURMA BAŞLATTI

Salerno Valisi Salvatore Malfi, 'insanlık trajedisi' olarak tanımladığı olayla ilgili olarak Salerno savcılığının soruşturma açacağını ve cinayet ihtimalinin de değerlendirileceğini açıkladı.

CİNSEL SALDIRI ŞÜPHESİ
Basında yer alan haberlerde de kadınların cinsel saldırıya maruz kalmış olabileceği yönünde şüphelerin bulunduğu belirtildi.

Salerno Valisi Malfi, kadınların Nijeryalı olduğunun tahmin edildiğini de belirtti. Nijerya'dan son yıllarda binlerce genç kadının insan tacirleri tarafından fuhuşa zorlanmak amacıyla İtalya'ya getirildiği biliniyor.

Salerno Valisi Malfi ise bu vakada kadın ticareti belirtilerinin bulunmadığını söyledi.

'BU SEFER DURUM ÇOK KARIŞIK'

Vali, "Buraya daha önce de göçmen teknelerinden ölüler geldi. Ama bu sefer durum daha karmaşık, bu olayın ahlaki etkisi de daha farklı. Bulunan 26 ceset, 26 cinayet demek olabilir" diye konuştu. Vali, "Bu kadınların ölümüne birilerinin yol açtığı, gökten düşen bir şimşekle ölmedikleri ise kesin" diye ekledi.

Göç alanında çalışan İtalyan gazeteci ve Göçmen Müzesi kurucusu Sabika Shah Povia da, "Bu 26 kadının hayatları, bizim sınırlarımız ve insanlık dışı yasalarımız nedeniyle parçalandı. Salerno Valisi 'bu kadınları birileri öldürdü' diyor. Bu 'birileri' biziz, bizim kayıtsızlığımız" dedi.
Sputnik

Libya'da göçmen teknesi battı: 100'den fazla kayıp
21.09.2017

Libya açıklarında bir teknenin batması sonucu 100'den fazla göçmenin kayıp olduğu belirtildi.
Libya donanması sözcüsü Ayub Kasım, bir göçmen teknesinin batması sonucu 100'den fazla kişinin kaybolduğunu ve en az 7 kişiyi kurtardıklarını açıkladı.

Kasım, kurtarılan kişilerin 3 gündür denizde olduklarını belirtti.

​Tekne enkazının Sabratha şehrinde görüldüğü aktarıldı.

Sputnik

Pakistan’da İslamcılar hükümete karşı sokakta, ordu karışmıyor
26/11/2017



Diken'in haberine göre; Pakistan’da Hz. Muhammed'le ilgili bir ifadeden ötürü İslamcıların sokaklara dökülmesiyle başlayan çatışmalar ikinci gününe girdi. Şu ana kadar biri polis altı kişi hayatını kaybetti. Hükümetin göreve çağırdığı ordu ise şimdilik seyirci.

Gerginliğin nedeni, yasal bir değişiklik. Düzenleme milletvekili adaylarının, “Yemin ederim ki Hz. Muhammed son peygamberdir” deme zorunluluğunu kaldırıp yerine “İnanıyorum ki Hz. Muhammed son peygamberdir” ifadesini getirmişti.

Değişikliğe karşı çıkan çoğu İslamcı ‘Lebbeyk Ya Resullullah’ hareketi üyesi binlerce protestocu başkent İslamabad ile Ravalpindi şehirleri arasındaki otoyolu işgal etmişti. Talep, değişikliğin iptali ve Adalet Bakanı Zahid Hamid’in istifası.

Polisle eylemciler arasındaki çatışmalarda altı kişinin hayatını kaybettiği, 250’sinin de yaralanması üzerine hükümet, orduyu göreve çağırmıştı.

Pakistan ordusu, anayasal sorumluluğu gereği göreve hazır olduğunu ancak hükümetle bazı konuları değerlendirmeleri gerektiğini bildirdi. Ordunun açıklamasında, polisten gösterilerde tam olarak yararlanılmadığı da savunuldu.

Pakistan ordusu dün de taraflara şiddetten kaçınma çağrısında bulunmuştu.
Ana Haber

İran Savunma Bakanı: Düşmanlar, İran’ı istikrarsızlaştırmak için kollarını sıvamış
1 Oca, 2018



İran Savunma Bakanı General Hatemi bugün Savunma Bakanlığı yöneticileri ve uzmanlarına hitaben yaptığı konuşmada; ülkede son günlerdeki olaylara işaretle, ulusal dayanışma, birlik ve beraberlikle, yabancıların komplo ve fitnelerini boşa çıkarmak gerektiğini vurguladı.
Savunma Bakanlığı üst düzey müdürleri toplantısında konuşma yapan Hatemi, İran halkının son 40 yılda kanun çerçevesinde haklarını istediğini gösterdiklerini söyledi.
Hatemi, ‘’İstikbar ve ülke düşmanları istikrarsız bir İran hayal ediyorlar bundan dolayı birlik ve beraberlikle komploları ve fitneleri etkisiz hale getirmeliyiz’’ dedi.
Hükümet ve tüm kurumların halkın sorunlarını gidermek için tüm çabasını göstereceğini ifade eden General Hatemi, istikrarın sağlanmasının en iyi yolunun kanunlara riayet, birliğin ve beraberliğin güçlendirilmesi ile mümkün olacağını söyledi.
Tesnim Haber Ajansı/ilk Kurşun

Devasa uçurum: En zengin yüzde 1’lik kesim küresel servetin yüzde 82’sine sahip
22/01/2018



Britanyalı yardım kuruluşu Oxfam’ın raporuna göre dünyanın en zengin yüzde 1’lik kesimi küresel servetin yüzde 82’lik bölümüne sahip.

BBC Türkçe’nin haberine göre, rapora göre, dünyanın fakir yüzde 50’lik kesimindeyse herhangi bir servet artışı gözlenmedi.


Oxfam’a göre çıkan sonuçlar küresel ekonomik sistemin başarısızlığına işaret ediyor.

Kuruma göre, ‘vergiden kaçınma’, ‘şirketlerin siyaset üzerinde artan etkisi’, ‘işçi haklarının uğradığı erozyon’ ve ‘kemer sıkma politikaları’, gelir adaletsizliğindeki uçurumun derinleşmesinde başlıca nedenler.

Oxfam 2017 yılının başında açıkladığı raporda, dünya nüfusunun yarısının servetinin 8 kişinin elinde olduğunu açıklamıştı.

Kurum bu yıl bu sayının 42 olduğunu ifade etti, geçen yılın sayısını ise 8’den 61’e revize etti. Revizyona gerekçe olarak elde edilen güncel verilerle yapılan yeni hesaplamalar gösterildi.

Oxfam Direktörü Mark Goldring, “Tabloya neresinden bakarsanız bakın kabul edilemez bir durum” dedi. Kurum, ekonomik işleyişlerin gözden geçirilmesi ve şirketlerin hissedarların kârını maksimize etmek üzere çalışmasının sosyal etkilerinin dikkate alınması gerektiğini vurguluyor.

Dünyada toplam dolar milyarderi sayısının 2 bin 43 olduğunu ifade eden Oxfam, her 10 milyarderden dokuzunun da erkek olduğunu vurgularken, kadın-erkek gelir adaletsizliğine de dikkat çekti.

Oxfam’ın önerileri arasında, dünyanın en zengin yüzde 10’luk kesiminin toplam servetinin en fakir yüzde 40’lık kesimin gelirini aşmaması için hükümetlerin aktif olarak çaba göstermesi var.

Diken
_________________
Bir varmış bir yokmuş...


En son Alemdar tarafından Sal Oca 23, 2018 12:03 am tarihinde değiştirildi, toplam 4 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Cmt Ksm 18, 2017 11:25 pm    Mesaj konusu: Ümit Kıvanç: “Nizam” sahipleri tarafından yıkılıyor Alıntıyla Cevap Gönder

Suat KÜRŞAT: ”AHMAKÇA BİR OLAY”
24 Ocak 2018



Bismarck, ”Balkanlar’daki ahmakça bir olay, büyük bir Avrupa savaşına neden olacak!” öngörüsünde bulunduktan sonra son nefesini verir. Ölümünden 16 yıl sonra gelen ”ahmakça olayı” öngören Bismarck’ı bu tespite yönlendiren bir takım sebepler vardı. Her şeyden önce Avrupa’nın en büyük kara ordusuna sahip Almanya’nın başında artık kendisi yoktu. Denizaşırı sömürgeciliğin refah ve güç getirmeyeceğini ve eldeki ekonomik gücü de emeceğini düşünen, Avrupa’lı diğer büyük güçlerin kıta dışına odaklanmalarını teşvik eden bir Bismarck yoktu artık. Bunun yerine denizaşırı sömürgecilik rüyaları ile hareket eden ve kıta dışında birçok sahada rekabete giren bir Almanya vardı.

Tabi ki Bismarck’ın gördüğü yalnızca bu olamazdı. Edward Hallett Carr ”Tarihte Nedensellik” konusunu açıklarken tarihçinin birçok nedenle çalıştığını söyler. Bolşevik Devrimi’nin nedenlerini bir öğrencinin sıralaması istenirse ”Rusya’nın birbiri ardına gelen askeri yenilgileri, savaşın baskısıyla çöken Rus ekonomisi, Bolşeviklerin etkin propagandası, Çarlık hükümetinin tarım sorununu çözemeyişi, Petrograd fabrikalarında yoksullaşmış ve sömürülen proletaryanın birikmesi, Lenin’in ne yapmak istediğini bildiği, karşı taraftan hiç kimsenin ne yapmak istediğini bilmemesi” gibi nedenleri sıralayacağını ancak bu öğrencinin notunun pekiyi değil de iyi olduğunu belirtir. Çünkü yalnızca karmaşık bir sıralamadır bu. Pekiyi alabilmesi için bu nedenleri kendi içinde tasnif etmeli ve hangi nedenin diğer bir nedeni oluşturduğunu da açıklamalıdır. Bismarck bir tarih öğrencisi değil, bir siyasetçidir. Yaşadığı çağa tanıklık eden ve tarihçiden daha çok sorumluluk taşıyan, yaşadığı tarihi nedenleri tasnif edebilecek bir siyasi dehadır. Bu neden ile Bismarck öngördüğü savaşın zemininin oluştuğunu tanıklık ettiği nedenlere dayanarak görüyordu.

Avrupa’da Ne Oluyor?

Bismarck Avrupa’daki güçlerin sömürge rekabetini görüyordu. Keşfedilecek yeni bir dünyanın olmadığını ve var olan için savaşın kaçınılmaz olduğunu biliyordu. Sanayileşmenin silahlanma yarışına hizmet etmeye başladığını, Avrupa güçlerinin sanayiyi askeri teknoloji üretimine ve geliştirilmesine hızla döndürdüğü gerçeğini müşahade ediyordu. Hele 1900’ün başında tanıklık edemediği bu hızlı evrilmenin vardığı noktayı tasavvur ediyor olması da bir Avrupa savaşı öngörüsünü iyice pekiştiriyordu. Hızla üretilen askeri teknolojinin caydırıcı etkisinden çok tehdit algısını yükseltmesi güçler arasında kamplaşma ve ittifak arayışlarını doğruyordu. Parlamentolar nedeni ile silahlanmanın açık bir şekilde yapılmasına şahid olan güçler kendilerini hedef olarak görmeye başlıyordu. Neticede bu silahlanma yarışı karşılıklı korkuların arttığı ve güvensizlik ortamının oluşmasını tetikliyordu.

Bismarck Balkanlar’da ne görüyordu?

Sadrazam Kara Mustafa Paşa 1683’te Viyana’yı alamayınca Prens Eugene liderliğindeki Habsburg orduları Osmanlı Devleti’ni Balkanlar’a doğru geriletmiş, Avusturya’nın genişlemesi de 1878 Bosna-Hersek’in düşmesine kadar devam etmişti. Osmanlı Devleti’nin Balkanlar’daki varlığını geriletme politikasını Yunanlıları bağımsızlık için kışkırtan Rusya Sırp ve Bulgarları da kışkırtarak üstleniyordu. 1878 Berlin kongresinde Romanya, Sırbistan ve Karadağ’a bağımsızlık veriliyor, daha sonra da bunları Bulgaristan takip ediyordu. Balkanlar’da Osmanlı Devleti aleyhine yükseltilen milliyetçilik, Orta Avrupa’lı ve çoğu Slav kökenli Balkan ahalisinden oluşan Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nu da etkiliyordu. Sırplar, Hırvatlar, Çekler ve daha başka unsurlar artık kendi aralarında Avusturya-Macaristan İmparatorluğunu parçalama planlarını yapıyordu. Osmanlı Devleti aleyhine körüklenen etnik milliyetçilik homojen bir ulus devlet niteliğine dönüşememiş çok uluslu Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nu da etkiliyordu. Bismarck’ın ”ahmakça bir olay” olarak nitelediği hadisenin meydana gelmesi için oluşan ortamı Avusturya-Macaristan İmparatorluğu Osmanlı Devleti aleyhine politikalar ile hazırlamıştı. Ancak bu ortamın kendi içerisindeki uzantısını hesap edemiyordu. Bismarck’ın gördüğü gerçek buydu.

Avrupa’da birinci dünya savaşının çıkacağı ortam tam manası ile zaten mevcuttu. Yalnızca bir ”ahmakça olay” bekleniyordu.28 Haziran 1914’te Arşidük Franz Ferdinand’ın Saraybosna’da öldürülmesinden 37 gün sonra beklenen savaş başlıyordu. Burada şunu da belirtmek gerekir ki kim derdi ki Goben ve Brestlau adlı iki Alman gemisi Yavuz ve Midilli olacak ve Sivastopol’u bombalayarak Avrupa’nın savaşında Osmanlı Devleti olarak yer alacağız! Olgunlaşan şartlara aranan sebepler siyasi mekanizma tarafından ustalıkla bulunabilir. Bugün biz olgunlaşan şartları mı yaşıyoruz, yoksa beklenen savaşın 37 gün öncesinde miyiz bilemiyorum. Lakin görünen şu ki dünya gebe olduğu doğum için ”ahmakça bir olay” bekleyişinde.

KAYNAK: ADIMLAR DERGİSİ

Etiketler:
1683 1900 ahmakca Avrupa Balkanlar Bismarck Bulgaristan olay Osmanlı Devleti Rusya Sadrazam Kara Mustafa Paşa Saraybosna SIRP Viyana

Merkez bankalarının aptallığına maruz kalan dünya
04-01-2018



"Küresel ekonomi ve finans sistemi 2008’den beri klinik olarak ölüdür. Ekonomi yoğun bakım servisinde suni solunum cihazına bağlı olarak hayatta tutulan bir hasta gibi merkez bankaların yardımı ile işler haldedir. Dünya ekonomisinin çöküşün eşiğine geldiği 2008 krizinden itibaren dünya merkez bankaları, küresel finans sistemine 14 ile 16 trilyon dolar arasında bir meblağ pompalamışlar ve buna ilaveten neredeyse 700 kez faizleri aşağı çekmişlerdir."

Çeviri: Özer Erdin

2017’nin sonuna doğru ekonomi hakkında aşırı derecede çelişkili bir durum ortaya çıktı. Ekonomi büyüdü; menkul kıymetler piyasası rekor seviyelere ulaştı; işsizlik oranı azaldı ve sanayide uzun zamandan beri yaşanmamış boyutta bir iyimserlik belirdi. Ancak dünya aynı zamanda tarihinin en ağır borç yükünün içinde boğulmakta, en yüksek seviyeye ulaşmış sosyal eşitsizliklerden muzdarip olmakta ve 2007/2008 krizi öncesine göre daha yüksek boyutlu bir risk sarmalının tehdidi altına girmektedir. Birçok insan yılsonu biterken “Biz gerçekten nerede duruyoruz?” sorusunu kendine yöneltmektedir. Bizlerde şu soruları sıralayabiliriz; Sakin olarak geleceğe bakabilir miyiz, yoksa ekonomik yönden tarihsel bir tehlike ile karşı karşıya mıyız? Bu sorulara açık ve kesin yanıtlar verebilecek bir ekonomi teorisi var mıdır?

Hayır, yoktur ve geçmişin ekonomi teorileri mevcut durumu izah etmekte yetersiz kalmaktadır. Bunun nedeni ise dünyada şimdiye kadar hiç karşılaşılmamış bir olağanüstü durumun içinde bulunuyor olunmasıdır. Küresel ekonomi ve finans sistemi 2008’den beri klinik olarak ölüdür. Ekonomi yoğun bakım servisinde suni solunum cihazına bağlı olarak hayatta tutulan bir hasta gibi merkez bankaların yardımı ile işler haldedir. Dünya ekonomisinin çöküşün eşiğine geldiği 2008 krizinden itibaren dünya merkez bankaları, küresel finans sistemine 14 ile 16 trilyon dolar arasında bir meblağ pompalamışlar ve buna ilaveten neredeyse 700 kez faizleri aşağı çekmişlerdir. Bu ‘ucuz’ paranın büyük bir kısmı finans spekülasyonu piyasasına aktığından, piyasalarda tarihsel olarak şimdiye dek hiç görülmemiş bir deformasyon oluşmuştur. Hisse senedi kurlarının bir firmanın işlerliği hakkında bir şeyler ifade ettiği geç kalınmadan varsayılabiliyor olmalıydı. Devasa firmalar dünyanın her yerinde kendi hisse senetlerini geri satın alabilmek ve bu hisselerin kurlarını sonradan yapay olarak yukarıya çekebilmek için ucuz para kullandılar. Öte yandan yine önceki dönemlerde devlet tahvillerinin faiz kazancıdan ve masraflarından hareketle bir ülkenin ekonomik ve mali gücü hakkında fikir edinilmesi de geçmişte kaldı; çünkü merkez bankaları bütün ülkeleri iflastan kurtarabilmek için tahvilleri yüksek fiyatlarla satın alarak gerçekte var olmayan taleplere dayalı pazarlar yarattılar.

Ancak her şey bundan ibaret değil. Merkez bankaları, tüm bunlar yaşanırken hisse senedi piyasalarına doğrudan müdahale ederek yalpalamakta olan firmaları batmaktan kurtardılar. Ayrıca, başka firmaların da gerçek değerlerinin çok üzerinde işlem görmelerini sağladılar. Örneğin Apple, Aphabet, Microsoft, Amazon ve Facebook’da büyük hisse sahibi olan İsviçre Ulusal Bankası, 2017’den 2018’e girerken 91 milyar dolar değerinde ABD hisse senedini elinde bulundurmaktadır. Hatırlatmak amacıyla söyleyelim; İsviçre Ulusal Bankası hisse senedi satın alabileceği parayı kendi de basabilmektedir. Bu şu demektir: Faiz düşürmeye ve yoktan para temin etmeye dayalı yapay ve şişirilmiş bir finans sisteminin içinde yaşamaktayız. Bu sistemin korkunç yan etkileri, merkez bankalarının da ekonomi ve finans sisteminin çalıştığı prensiplere göre işletilmekte olmasından ileri gelmektedir. Merkez bankalarının sağladıkları para hediye değildir, geri ödenmek zorundadır. Hal böyle olunca küresel borç dağı sürekli büyümektedir.

Söz konusu borç yükünü hafifletebilmek için tek bir yol vardır; Enflasyonun körüklenmesi! Genel fiyat seviyesindeki yükseliş diğer parasal değerler ile ilişkili olarak borcun azalmasına yol açar; ancak bu tür bir enflasyona sebebiyet vermek zaten 2008’den beri uygulanmakta olan bir yöntemi beraberinde getirir ki, o da yeniden para basılması ve faiz indirimidir. Öte yandan dünya merkez bankaları bir süredir ucuz paraya dayalı olan parasal politikaları on yıl sonra yeniden yürürlüğe koymak istediklerini bildiriyor olmalarına rağmen tarihin mevcut en büyük borç dağı yüzünden bu yola başvuramazlar. Devasa borç dağını görmezden gelmek ise sayısız borçlunun iflasına neden olacağından, alacaklıların kasasında çok büyük delikler açılacak ve sistem bu sefer 2007/2008 yıllarından daha ağır bir krize girecektir.

Özetle, içinde bulunduğumuz durum şöyle de izah edilebilmektedir; Merkez bankalarının uygulamakta oldukları parasal politika yüzeyde bir takım pozitif olguyu üretirken, geri dönüşümü olmayan bir biçimde sistemi bir bütün olarak çöküşe götürmektedir. Başka bir deyişle küresel finans sistemi uyuşturucu enjeksiyonu ile kısa süreli olarak canlanma evresi yaşayan; fakat bu esnada oldukça zarar gören organları aniden iflas edecek olan uyuşturucu bağımlılığından muzdarip bir kişi gibidir.

Olası bir küresel iflasın 2018 veya sonraki yıllarda gerçekleşip, gerçekleşmeyeceği önceden söylenememekle beraber kesin olan tek bir gerçek vardır: Merkez bankalarının kullandıkları manipülatif yöntemlerin hepsi epeyce tüketilmiştir. Düşük ya da yüzde sıfır faizlerden sonra geriye yalnızca negatif faiz kalmıştır ve yeni paranın bolluğu daha fazla paranın sağlanmasını gerektirecektir. Bu gelişmenin neticesi ise hiper enflasyon olacaktır.

Kaynak: Ernst Wolff, Linke Zeitung
İleri Haber

Ümit Kıvanç: “Nizam” sahipleri tarafından yıkılıyor
13 Aralık 2017



"ABD Başkanı’nın Kim Jong Un’la dalaşı, sokak çocukları arasına dalmayı alışkanlık haline getirmiş serseri bir zengin çocuğunun halini andırıyor"
Ümit Kıvanç*

Lafı Trump ve Kudüs’le açacağım, ama bahsedeceğim konu bu değil. “İnsan toplumlarının yeryüzündeki var oluşu”, “insanlığın geleceği” kadar genel ve kapsayıcı başlıklar altında konuşmamız gereken gelişmelerin tanığı ve kurbanı olmaktayız. Gündelik felaketlerimizden ötürü üzerine düşünme, tartışma ve anlama şansı bulamıyoruz, oysa dünyada köklü dönüşümler meydana geliyor. Basitinden, daha siyasî, daha elle tutulur olanından başlayalım. Döneme özgü olmasını, kalıcılaşmamasını, kısa süre sonra “kâbustu, geçti” diyebilmeyi umarak.

ABD Başkanı Donald Trump’ın “İsrail’in başkenti Kudüs’tür” vurgulaması eşliğinde büyükelçiliğini Kudüs’e taşıma kararını ilan edişi, her yönden kurcalanan, yorumlanan, haklı olarak kızılan, kınanan, sonuçları değerlendirilmeye çalışılan bir skandal oldu. (“Vurgulama” diyorum, çünkü bu varolan bir durumun hatırlatılmasıydı sadece. ABD zaten Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıyordu. Dahası, bugüne kadar İsrail’le diplomatik ilişki kuran, iş gören bütün devletler de bunu biliyordu. “Tanıyorlardı” da diyebiliriz.) Daha çok ABD kaynaklı bazı değerlendirmelerde, bu kararın İsrail-Filistin denkleminde Washington’ın bulunduğu konumu değiştirdiğine işaret edildi: ABD bu meselede artık tarafsız bir arabulucu sıfatını yitirmiştir, dendi.
Şimdiye dek ne kadar tarafsız arabulucuydu, bu elbette başlı başına tartışma konusu. Hattâ, tartışmaya bile gerek olmadığını, Washington’ın gelmiş geçmiş başkanlarının hep İsrail’in çıkarlarını korumaya yönelik politikalar izlediğini rahatlıkla söyleyebiliriz.


Yine de, Filistin toprakları işgal edilerek oluşturulmuş İsrail devletinin hem sınırları hem temsil ve idare yapısı bakımından Filistinlileri az çok tatmin edecek bir dönüşüm geçirmesi sağlanacaksa, bunun ABD’nin katılımı olmaksızın gerçekleştirilmesi mümkün görünmüyordu; dolayısıyla bu sorunu çözme gayretiyle kurulacak her masada Washington’ı temsil eden birilerinin kaçınılmaz olarak bulunacağı varsayılırdı. Belki yine varsayılacak, ama işin rengi değişti. İşin renginin önemi var mı? Var.

Trump’ın çıkışıyla, ABD’nin sözünün ağırlığı azaldı. Zaten Trump ve -kendi görüşü olmadığı için- ağır tesiri altında düşündüğü ve eylediği ırkçı-faşist çevrelerin sözle bir dertleri yok; onlar ağırlığın kaynağını silahlarda, kaba kuvvette arıyorlar. Fakat bu basit bir politika veya tavır farkı değil.

Kapsama değil saflaşma


Trump’ın çıkışıyla ABD’nin dünyanın en köklü ve müzmin anlaşmazlıklarından birine dair konumunun değişmesi, günümüzün giderek evrenselleşen bir eğilimine uygun: Kutuplaşma. ABD Başkanı -ve ona bu aklı verenler-, nizamı intizamı, kuralları, uzlaşmayı temsil eden bir evrensel bekçi konumunu terk ediyor, çatışmanın taraflarından biri olmaya hamle ediyorlar.

Dikkat ederseniz, Trump’ın Kuzey Kore konusundaki çıkışları da böyle: Düzen bozucu bir aykırı unsuru dünya nizamı adına yola getirmeye çalışan sorumlu üst yönetici edâsında hiç değil. Mahallenin ağabeyi edâsında bile değil. Oysa büyük emperyalist devletler her dönemde, bir tür “dünya düzeni”nin koruyucusu sıfatı -ve haliyle yetkisi- taşıdıklarını iddia etmeye özen gösterirlerdi. ABD Başkanı’nın Kim Jong Un’la dalaşı, sokak çocukları arasına dalmayı alışkanlık haline getirmiş serseri bir zengin çocuğunun halini andırıyor. Bir yandan “benim babam seninkini döver, dövemese de işten atar” küstahlığı var ortada, öbür yandan kendini karşısındakiyle bir nevi eş kılma. Dövüşeceksen, o aşağıda sokakta, sen yukarıda ellinci kattayken olmaz. “Mahallenin huzurunu bozuyorsun” diye değil de, “sana gıcığım” diye dövüşürsen de olmaz.

Burada, George W. Bush’un bile bir nebze olsun koruyabildiği, dünya nizamının üst sorumlusu edâsından eser yok. Nizamı koruma pozlarıyla her şeye ve herkese -kendini herkesçe tanınmış otorite yerine koyarak- yukarıdan müdahale etme konumu, zira, Türkiye’nin de tarihte ilk defa öncülerinden olduğu evrensel eğilime uygun düşmüyor. Gün, zorla bile olsa kapsama değil saflaşma, kutuplaşma, kavga günü. Günün muktedirleri, ancak düşmana karşı var olabilen, destekçilerini anca düşmana karşı seferber edebilen cinsten. Doğru dürüst ideolojileri yok, bunun yerine düşmanları var. İdeoloji faslını şimdilik konu dışı bırakalım.

“Düzen” olsun mu olmasın mı?

Burada işlerin tersine dönüşünden söz etmeliyiz: Eskiden güçlüler, egemenler, düzenin sükûnetle sürmesinden, “işlerin yürümesinden” çıkarı olanlar kuralları, “istikrar”ı, “huzur ve güven”i korur, ezilenler, daha fazla özgürlük ve eşitlik isteyenler, dünyayı çoğulculaştırmaya çalışanlar, düzeni bozmakla, “anarşi” çıkarmakla suçlanırlardı. Oysa şimdi demokrasi ve insan hakları gibi dertleri olanlar, herkesin, en başta da devletlerin uyacağı kuralların olmasını talep ediyor, güçlüler, egemenler ise her şeyden önce böyle bir varsayımı ortadan kaldırmaya çalışıyorlar: Kural olmamalı, her şeyi güç tayin etmeli!
Bu, muktedirler açısından nalıncı keseri işlevi gören, kötü, baskıcı yasalar çıkarmaya çalışmaktan çok farklı bir politika. Herhangi bir şekilde yasa olmasın, herkes için geçerli kurallar olmasın, demek. Böylelikle gücü elinde bulunduranın önündeki kısıtlamalar kalkacak. Türkiye’de halen yürürlükteki OHAL ve KHK düzeni, bir bakıma, yakın geleceğin özlenen rejimidir. Yalnız Türkiye’de değil. Korkarım yalnız Macaristan ve Polonya’da da değil. Bu sürecin varacağı yer, genel seçim mekanizmasının iptali olabilir. Şu paragrafta adı geçen, aynı yolun yolcusu üç ülkede de öncelikle basın özgürlüğü ve gazeteciliğin, sivil toplum faaliyetlerinin, merkezî iradeden ayrı olarak toplumun farklılaşan iradelerini barındıran kamusal alanın yok edilmeye çalışılması tesadüf değil.

ABD gibi, ortak yerleşik kurallar ve çerçeve aşınmaya başladığında bizzat varlığı tehlikeye düşebilecek bir karmaşık ülkede, şımarık bir emlakçı ve şimdilik sokaklara hükmedebilecek yaygınlıkta olmayan ırkçı-faşist hareket böyle bir dönüşümü başarabilir mi? Ekonominin iplerini elinde tutan azınlık bu plana iştirak etmedikçe zor. Ama eğilimi şu anda seçebiliyoruz: Ortak kurallar olmamalı, her şeye güç hükmetmeli, bu yolda ilk aşama olarak, asla iç içe geçmeyen, temas bile etmeyen karşı kutuplar oluşmalı. Türkiye’deki kutuplaşmanın da ilk sonucu, yasallık, kurumlar, güçler ayrılığı ve muktedirlere yönelik fren-denetim mekanizmalarının ortadan kalkışı değil mi?

Özellikle “globalleşme” terimiyle ifade edilen bir ortak dünya idealine karşı, dünyayı pekâlâ bu şekliyle, dilimler halinde koruyarak kendilerine sınırsız iktidar alanları yaratabileceklerini ve bu alanlarda kural tanımaksızın hüküm sürebileceklerini varsayan yeni tip muktedirlerin saldırısına tanık ve kurban oluyoruz. Bu gidişatın önemle üzerinde durulması gereken başka boyutları da var.

Her kötülüğün anası ve bizzat kendi kabahatlerimizin de sorumlusu kıldığımız “emperyalizm” yaratığı, her şeyin oradan idare edildiğine inandığımız kumanda odasına kurulmuş, kendisinden başka hiçbir şeyi görmemize meydan vermiyor; bu yüzden, şu işaret ettiğim gelişmenin yeryüzündeki insan toplumlarının hayatında niteliksel bir değişmeye yolaçabileceği ihtimalini ortaya atmak, tartışmak, özellikle bizim burada kolay değil. Yine de, başımıza gelenleri ve gelecekleri isabetle teşhis etmek zorunda olduğumuzu, yoksa önleyemeyeceğimizi hatırlatmaktan imtina etmeyeyim.

* Bu yazı Bağımsız Gazetecilik Platformu P24'ten alınmıştır.

T24
ETİKETLER
trump abd kuzey kore türkiye ohal ümit kıvanç

DÜNYA BARIŞINI SAĞLAMAK İÇİN BRÜKSELE ACİL MÜDAHALE LÂZIM
18 Kasım 2017



Kuzey Atlantik Haçlı Terör Örgütü NATO’nun merkez ininin bulunduğu Brüksel’de iki hafta öncesinden başlayan isyan, her geçen gün şiddetini artırarak devam ediyor.

Göçmen gençlerin ağırlıklı olduğu, taş ile sopa kullandıkları gözlenen farklı gruplar polise saldırıyor, süpermarketleri yağmalayıp yıkıyor, arabaları yakıyor ve Brüksel sokaklarında Noel süslemelerini tahrip ediyor.

Üç gündür şiddeti artan isyanda onlarca polis feci şekilde yaralanırken, Place de la Monnaie ve özellikle Brüksel Operası’nın çevresi isyan ateşini en şiddetli yaşandığı yerler oldu.

Sosyal paylaşım ağları üzerinden iç savaş benzeri tabloları aratmayan çatışma görüntüleri paylaşılıyor.

Güvenlik kuvvetlerinin yetersiz kalması ve korkudan ne yapacaklarını bilmemesi meseleyi daha bir enteresan kılıyor ve isyanların çıktığı noktalara müdahale edebilmek için kalabalık takviye birliklerini beklemek zorunda kalıyorlar.

Soğuk Savaş döneminde Komünizm tehlikesine karşı Batı’nın koruma gücü olarak kurulan NATO, Sovyetler Birliği’nin yıkılması ardından, kuruluş gerekçesinin ortadan kalkmış olmasıyla birlikte ya yeni bir görev tanımı yapmak veya kendisini lağvetmek durumunda kalmıştı. Bu süreçte NATO’ya yeni bir görev tanımı yapıldı. NATO artık bir koruma gücü değil, Batı medeniyetin hâkim olduğu dünyada, bu medeniyetin düzenleyici jandarma rolü oynayacaktı. Artık Batı medeniyetinin hâkim olduğu bu yeni dünyada, Batı düzenine karşı gelerek kaosa yol açabilecek yegâne güç de Müslümanlar olduğu için, NATO’nun düşman rengi, kırmızıdan yeşile tebdil edilmişti.

Yâni Müslümanlar askeri bir güç olarak da değil, ancak bir asayiş meselesi olarak görülüyordu ve NATO da Batı düzeni içinde asayişi bozacak Müslümanlara karşı global köyün jandarması olacaktı.

Olacaktı diyoruz çünkü evdeki hesaplar çarşıya uymadı.

Müslümanlar askerî bir güç olarak Amerika’nın başını çektiği emperyalizme karşı anti-emperyalizm bayrağını yükseltirlerken, Batı’nın İslâm dünyasına karşı başlattığı bu son Haçlı saldırısında terör estirip Müslümanları katletmenin aracı oluyordu.

Şimdilerde ise dünyaya nizam verme fikrini geçtik, artık kendi merkezleri düzene muhtaç durumda. Kendi merkezleri en büyük asayiş problemleri ile karşı karşıya.

İşin doğru-yanlış kısmını geçtik, durum, “himmete muhtaç dede, gayrıyaasıl himmet ede?” deyimiyle açıklanabilecek bir keyfiyet arzediyor ve dünya barışına sağlamak için Brüksel’e acil müdahale edilmesi gerekiyor.

Adımlar Avrupa

Kudüs kararı Çin, Almanya ve Rusya’ya şantaj
9 Ara, 2017



ABD tarafından Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak tanınması, tam anlamıyla, Ortadoğu’ya atılmış bir bombadır. Bu kararın, zaten terör ve savaşla kaynayan bölgede, gerginlik ve çatışmaları daha da artıracağı çok açıktır.
Patlak verecek yeni çatışmalar ise, İsrail’in doğrudan taraf olacağı ve ilk ağızda Suriye, İran, Filistin silahlı güçleri ve Hizbullah üzerinden Lübnan’ın dahil olacağı savaşlardan başka bir şey olmayacaktır. Bölgede bu devletler arasında sürecek bir savaş, başında ya da ortasında Türkiye’yi de içine çekebilir.
Aynı şekilde, silahlı güçleri ile zaten bölgede olan ABD’nin kendisi ile Rusya’nın da, içinde bu devletlerin yer alacağı bir bölgesel savaşın dışında kalması mümkün olmayacaktır.
ABD ve Rusya’nın doğrudan karşı karşıya gelecekleri bir çatışma ise, kısa sürede, Almanya başta olmak üzere, Avrupa’yı ve Çin’i de içine çekecek bir anafor yaratacaktır. Bu ülkeler ise, şu anda, devletler arası bir savaşın doğrudan tarafı olmaktan kaçınan ülkelerdir.
ABD’nin Kudüs adımını atarken, birbirini tetikleyecek bu gelişmelerin fitilini ateşlediğini hesap etmediği düşünülemez. Kudüs kararı ABD için diplomatik bakımdan da “akıl dışı” gözükmektedir. Çünkü, İsrail’i bir kenara koyarsak, bölgedeki ve dünyadaki ABD müttefikleri içinde bu karardan memnun olacak tek ülke yoktur. Bu noktada özellikle Suudi Arabistan ve Körfez emirliklerinin köşeye sıkışacağı açıktır.
“Kudüs kararı”nın kısa vadede Suriye’yi memnun edeceğini bile söyleyebiliriz. Bu karar bölgede ve dünyada Suriye’nin dostlarını ve destekçilerini artıracaktır. Bölgede İsrail’in de işe karışacağı daha büyük bir savaşın patlak verecek olması ise, zaten 7 yıldır yıkıcı bir savaşın tam ortasında varlığını koruyan Suriye için çok fazla şey değiştirmeyecektir.
YENİLGİYİ, SAVAŞI BÜYÜTEREK DURDURMA HESABI
Bu durumda şu soruları gündeme gelmektedir:
ABD, dünya çapında dostlarını azaltıp düşmanlarını çoğaltacak bu kararı niçin almıştır?
ABD, bölgede dünyanın büyük güçlerinin karşı karşıya geleceği bir savaşı; bir çeşit dünya savaşını göze almış mıdır, ya da alabilir mi?
Böyle bir savaşın yenen gücü olabilir mi?
Bugünkü dünya güçler dengesinde, ABD’nin böylesine büyük bir çatışmadan galip çıkmayacağı kesindir. Dünya çapındaki bir hesaplaşmadan ise, galip çıkmamak da bir yana, ağır yenilgiyle çıkacağı, en başta ABD’yi yönetenlerin bildiği bir gerçektir.
O halde ABD bu “bombayı” niye attı?
Durup dururken Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak ilân edilmesi, bölgede terörü, istikrarsızlığı ve zincirleme olarak savaşları tırmandıracağına göre, ABD buna neden ihtiyaç duydu?
Herhalde Trump’ın seçim vaadi listesinde yer aldığı için değil…
ABD’de ve “Batı demokrasileri”nde seçim programlarına konan 10 vaadin 8’inin, yerine getirilmemek üzere programa konduğunu, seçilenler kadar seçmen de bilir.
O halde neden?
Sorunun bir tek yanıtı gözüküyor: 2013’ten bu yana bölgede yenilgi süreci yaşayan ve son bir yıl içinde yenilgisi iyice belirginleşen ve hızlanan ABD, durumu lehine çevirmede, savaşı ve terörü tırmandırma dışında bir seçenek kalmadığına hükmetmiş bulunmaktadır.
ABD ORTADOĞU’DA SAVAŞI NEREYE KADAR TIRMANDIRABİLİR?
Nereye kadar ve kimleri kapsayacak kadar tırmandırma?
Kendisini bölgede yenilgiye götüren gelişmeleri durduracağını öngördüğü düzeye kadar…
Bu gelişmeleri durdurma gücüne sahip, ama bölge çapında başlayıp hızla büyüyecek bir savaşa, hazır olmadıkları için, boylu boyunca girmekten çekinecek devletleri kapsayacak kadar…
Şimdi de şu soruların yanıtlarını arayalım:
ABD’nin bölgede yenilgisini başlatan ve giderek hızlandıran gelişmeler nelerdir?
İzledikleri siyasetler ve giriştikleri eylemlerle ABD’nin yenilgisine neden olan devletler hangileridir?
ABD YENİLGİSİNİ HAZIRLAYAN DEVLETLER ve OLAYLAR
Kestirmeden söyleyelim: ABD’nin yenilgisini hazırlayan devletlerin başında Rusya ve Türkiye gelmektedir.
Rusya’nın 2013’den başlayarak “sahaya inmesi” ve Ortadoğu’da ABD’nin karşısına dikilmesi… Yine aynı tarihlerde, bir numaralı yöneticisinin BOP Eşbaşkanlığından çekilmek ve giderek BOP’un karşısına geçmek zorunda kaldığı Türkiye’nin, adım adım PKK ve FETÖ’yü etkisizleştirme ve temizleme, ardından ABD ve BOP için yaşamsal önemdeki “Kürt koridoru”nu yarma eylemleri…
ABD yenilgisini hazırlayan ve hızlandıran eylemler de bunlar oldu.
ABD’nin yenilgi sürecini, biraz daha geriden başlayarak incelediğimizde karşımıza çıkan tablo şudur:
Afganistan ve Irak işgalinden, onu izleyen “Arap Baharı” ve Mısır’da Müslüman Kardeşler’i iktidara taşıma operasyonlarından geçerek gelinen Suriye iç savaşı, aynı zamanda ABD’nin bölgede inişe geçmesinin de başlangıcı oldu.
Beşar Esat liderliğindeki Suriye halkı, ABD’nin çeşit çeşit terör örgütleri ve başlangıçta Tayyip Erdoğan’ların da desteğiyle Suriye’nin üstüne çullanmasına karşı çetin bir direniş gösterdi.
İran, Hizbullah’la birlikte, Suriye savaşının başlamasından beri zaten bölgedeki ABD’ye karşı direniş safında yer aldı.
Rusya da başından itibaren Suriye’ye destek verdi.
Fakat onun desteğinin savaşın kaderini değiştiren düzeye yükselmesi, yukarıda belirttiğimiz gibi, Suriye sahasında doğrudan yer almaya ve yanına Türkiye’yi de çekmeye başlamasıyla gerçekleşti.
Bölgenin bu iki güçlü ülkesinin, aralarına İran’ı da alarak geliştirdikleri işbirliği ve ittifak, ABD’nin bölgedeki yenilgisini durdurulamaz bir noktaya sürükledi. Dahası, giderek de hızlandırdı.
Kuşkusuz bu işbirliği ve ittifak, inişli çıkışlı bir seyir izledi. Ama adım adım ilerleyerek 2015’ten sonra sağlam bir zemine oturdu.
Bu ittifak, ABD’yi BOP’ta önemli bir müttefikten (Türkiye’den) yoksun bırakmakla kalmadı. Rusya, Çin ve İran’la işbirliğine yönelen Türkiye’nin adım adım ABD/BOP karşıtı cepheye geçmesine de yol açtı.
Bilindiği gibi bu gelişme, ABD liderliğindeki Suriye karşıtı “Koalisyon Güçleri” inisiyatifinde yürütülmeye çalışılan “Cenevre Süreci”nin devre dışı bıraktı. Ortadoğu’da inisiyatifin Suriye dostları “Astana Güçleri”nin eline geçmesini sağladı.
BARZANİ REFERANDUMU HAMLESİ TERS TEPTİ
Bu gelişmeyi ABD, Barzani’yi sahaya sürüp, “bağımsızlık referandumu” hamlesiyle frenlemeye kalkıştı.
ABD hesaplarına göre “bağımsızlık referandumu”, İran ve Türkiye’nin dikkatinin Suriye’nin kuzeyinden Barzani’ye kaymasına yol açan; Rusya bir ikilemle karşı karşıya bırakan; “Kürt koridoru” savaşında cepheyi genişleten ve sonuçta Rusya-İran-Türkiye blokunda çatlama yaratan bir rol oynayacaktı.
Çatlatmaya çalıştığı blokun oluşmasından beri çaresizlik içinde oyun geliştirmeye çalışan ABD’nin bu hamledeki hiçbir hesabı tutmadı.
Referandum oyunu ABD’nin bölgedeki yenilgisini geri dönülmez noktaya taşıyan ve hızlandıran Rusya-İran-Türkiye blokunu çatlatmak yerine, Irak’ın da dâhil olmasıyla daha da genişletti ve sağlamlaştırdı. Bu ABD hamlesinden tipik bir Batı Asya ittifakı çıktı.
KİLİT ÜLKE TÜRKİYE
ABD başından (2013’ten) beri, bütün bu gelişmelerde kilit ülkenin Türkiye olduğunu doğru olarak saptadı. Bu nedenle karşı hamlelerinin çoğunu, Türkiye’yi oluşmakta olan Batı Asya blokundan koparma üzerine kurdu.
Rusya uçağının düşürülmesi ve Rus Büyükelçisinin öldürülmesi provokasyonları, Türkiye’nin Suudi Arabistan-Katar üzerinden mezhepçi temelde oluşacak İran karşıtı bir cepheye çekilmesi girişimleri, FETÖ-NATO darbe kalkışması, SGD/PYD maskesiyle PKK’nin pervasızca silahlandırılması, hep bu amaca yönelikti.
Barzani referandumunun boşa çıkarılmasını, “Astana Güçleri”nin Suriye’de barışı sağlamaya dönük daha etkin hamleleri izledi. Dahası, Türkiye’nin Afrin’e müdahale etmesi ve AKP yönetiminin Suriye ile yeniden resmi ilişkiye geçmesi gündeme geldi.
Bunların, ABD aleyhinde işleyen sürecin daha da hızlanmasına yol açacağını en başta ABD bildiği için, gündeme gelen gelişmelere tepkisiz kalmadı. Tepkiler, NATO tatbikatında “düşman hedef” yerine koyma, Rıza Sarraf davasından Türkiye’ye ambargo kararı çıkarma tehditleri ile ifade edildi.
Bu tepkiler, Türkiye’nin Avrasya’da kurulmakta olan “Yeni Dünya”nın önemli bir devleti olması yönündeki gelişmeyi durdurmak yerine daha da hızlandırdı.
SAVAŞI BÜYÜTME NARASI
ABD Kudüs kararı ile, bu hızlanmayı seyretmeyeceğini; bu gelişmeye savaşı tırmandıracak hamlelerle yanıt vereceğini ilân etmiş oluyor. Kudüs kararı, Türkiye odaklı caydırma ve teslim alma girişimlerinden bir sonuç alamayan ABD’nin, kurulmakta olan ABD denetimi dışındaki ve ABD egemenliğini sınırlayacak “Yeni Dünya”yı önlemede, çıtayı yükseltip, Çin, Almanya ve Rusya’yı hedef aldığını göstermektedir. Büyük bir Avrasya ittifakı temelinde kurulmakta olan ABD denetimi dışındaki “Yeni Dünya”nın kilit ülkeleri, Rusya, Çin, Almanya, Türkiye ve İran’dır.
ABD’nin Ortadoğu’da batağa saplanmasına yol açan İran, Rusya ve Türkiye, bölgede ABD tarafından bugüne kadar başvurulan terör örgütleri kullanma, vekâlet savaşları örgütleme, iç yıkıcılık geliştirme gibi yöntemlerle dize getirilemedi.
Bunlar, bu direnmede Çin’in önemli desteğini arkalarına aldılar. Son yıllarda Çin ve Rusya odaklı olarak Almanya da Avrasya’ya kaymaya ve ABD denetiminden çıkmaya başladı. Çin ve Almanya’nın izlediği siyaset, ABD’nin Ortadoğu savaşını kaybetmesine yol açan Rusya-İran-Türkiye blokunun oluşmasında ve genişlemesinde olsun, Avrasya’da ABD denetimi dışına çıkan “Yeni Bir Dünya”nın kurulmasında olsun, belirleyici rol oynamaktadır.
Kurulacak Çin-Rusya-İran-Türkiye-Almanya eksenli “Yeni Dünya”, Ortadoğu’da kaybeden ABD’nin dünya çapında da kaybetmesini sağlayacaktır.
HEDEF: ÇİN, ALMANYA, RUSYA
ABD şimdi, başta Çin ve Almanya olmak üzere, Avrasya güçlerini Ortadoğu’da patlatacağı büyük çaplı bir savaşta boy ölçüşmeye çağırmaktadır. Zincirleme olarak bir dizi çatışmayı tetikleyecek “Kudüs kararı”nı, böyle bir savaşın fitilini ateşleme olarak düşündüğü anlaşılmaktadır.
Özellikle Çin ve Almanya, önümüzdeki hiç değilse 5-10 yıllık siyasetlerini, devletler arasındaki büyük savaşlara taraf olmadan barışçı büyüme üzerine kurmuş dünya devletleridir.
ABD onların, Ortadoğu’da patlayacak ve nerede duracağı belli olmayacak büyük bir savaşın tarafı olmaktan kaçınacaklarını hesap etmektedir.
Aynı şekilde, Ortadoğu’da belli sınıra kadar aktif olsa da, Rusya’nın da büyük çaplı ve ABD-İsrail bloku ile doğrudan savaşacağı bir çatışmadan sakınacağını düşünmektedir.
Bu hesapların sonucu olarak ABD, hem Ortadoğu’daki yenilgisini durdurmak için, hem de dünya çapındaki yenilgisini önlemek için, çareyi, Çin, Rusya ve Almanya’yı, güreşemeyeceklerini tahmin ettiği bir savaş minderine çağırmakta bulmuştur.
ABD, eğer Çin, Almanya ve Rusya’yı, sonu dünya savaşına varacak bir bölge savaşı ile korkutup geri adım attırmaya razı olursa, arkalarında bu ülkelerin olmayacağı kilit ülke Türkiye’nin de, inatçı İran’ın da, direnen Suriye’nin de hesabını kolayca göreceğini düşünmektedir.
KUDÜS KARARI: ŞANTAJ KARARI
“Kudüs kararı”, bugünkü durumda Çin, Almanya ve Rusya’ya karşı bir şantaj kararıdır.
Kudüs kararının, özellikle bu üç devletin, direnerek ABD’nin Kudüs blöfünü boşa çıkarmak yerine, bu şantaja boyun eğerek onu yatıştırmaya kalkacakları; oturacakları pazarlık masasında ise, ABD’nin onlardan, yenilgisini hiç değilse geciktirecek bazı tavizler koparacağı varsayımına dayandırıldığı anlaşılmaktadır. Oysa kararın açıklanmasından hemen sonra hem dünyanın her yerinden yükselen tepkiler, hem de bu devletlerin yaptığı açıklamalar, hiç de ABD’nin beklediği sonucu doğuracak yönde değildir.
Bu nedenle bu varsayımın bir çaresizlik ve kumarcı varsayımı olduğunu; bunun üzerine kurulu kararın da, bir şantajdan, bir blöften fazla bir anlam ve değer taşımadığını söyleyebiliriz.
Bu üç devletin de içinde olduğu Avrasya Bloku direnirse, ABD’nin işi bir dünya savaşı çılgınlığına götürmesi de mümkün değildir.
Böyle bir çılgınlığın, ABD’nin toptan yok olmasına veya en azından İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki Almanya’nın durumuna düşmesine yol açacağını, herkes kadar Çin, Rusya ve Almanya yöneticileri de bilmektedir. Yine bu ülkeler yöneticileri, ABD egemen sınıfları içinde, Trump’ı da seçtiren güçlü bir kesimin bu sonucu görecek kadar dengesini kaybetmediğini ve böyle bir çılgınlığın karşısında yer alacağını da bilmektedirler.
ABD 1990’dan sonra dünyaya meydan okumuş ve 21. yüzyılın bir Amerikan yüzyılı olacağını ilân etmişti. Daha 8-10 yıl öncesine kadar gücünden sual olunmayan bu emperyalist devlet, yüzyılın ilk çeyreği dolmadan çöküşle yüz yüze gelmiş bulunuyor. Ve bunu önlemede artık o kadar çaresizdir ki, dünyayı, kendisiyle birlikte havaya uçuracağı bir intihar bombacısının çılgınlığıyla tehdit etmektedir.
Arslan Kılıç
Aydınlık

ABD 'Yıkılmadım ayaktayım' diyor
Hüseyin Vodinalı
1 Oca, 2018



Suriye, Irak ve Türkiye’deki fiyaskoları sonrası Sam Amca’nın işi bitti, artık Avrasya çağı başladı diye çok sevindik.

Öyle ya, onca terör ve komplo ile Esad’ı deviremedi, IŞİD ile yatakta basıldı, terörist PKK ile nişan yaptı ama Irak’ta Barzani’sine sahip çıkamadı, Kerkük elden gitti, Türkiye’de darbeyi eline yüzüne bulaştırdı, en önemli assetleri olan FETÖ’yü batırdı.

Ama kovboyda oyun çok.

Suudi Arabistan’daki saray darbesiyle bir atağa geçti.

Ürdün’de başka bir saray darbesini beceremedi ama korku saldı.

Asıl düşmanı İran’da “Fars Baharı” başlattı.

Arap Baharlarını bilenler, Fars baharının da ne olduğunu anlamıştır sanırım.

(..)

Neyse uzatmayalım lafı, ABD yeni bir saldırı hamlesi başlattı.

Suriye, Ürdün, İran ve Türkiye’ye her tür manivelayı kullanarak boyun eğdirmek istiyor.

Çok açık ve net olarak gördük ki, ekonomik kriz ve Sarraf ambargosu tehdidiyle Türkiye’de Erdoğan’a “Esed terörist” dedirtti.

Buna Rusya’nın PYD ile diyaloğunu gerekçe gösterenler de var ama ben bunu ikna edici bulmadım.

Rusya’nın PYD’yi Soçi’ye daveti eski bir hikaye ve bu konu belli ki Putin ve Erdoğan arasında görüşmelerle çözülmeye çalışılıyor.

Ancak “Esad teröristtir” demeci bambaşka bir olay.

Zaten gerisi de geldi.

2 gün önce Kastamonu’da konuşan Erdoğan, “Biz Suriye'de, Rusya ve İran'la nasıl çalışıyorsak Amerika'yla da aynı şekilde çalışmak istiyoruz. Sorun Amerika'nın bizimle çalışmak isteyip istemediğidir. Şayet Amerika bizimle çalışırsa memnun oluruz. Birlikte neler yapabileceğimize bakarız. Bize bir adım atana, biz misliyle mukabele etmekte çekinmeyiz. Esasen aramızda çözemeyeceğimiz hiçbir sorun da yok” dedi.

Gizlemeden, saklamadan PKK’ya 4 bini aşkın tır yükü silah veren ABD’ye olan tepki ‘sert demeçler’den ibaret.

15 Temmuz hain FETÖ/NATO darbe girişiminin merkez üssü İncirlik’i kapatmayarak, İran’a karşı İsrail için çalışan Malatya Kürecik Üssü’ne kilit vurmayarak, zaten bölge ülkelerinin tereddütlü bakışlarına hedef olan Ankara, Astana resmindeki ülkelerin güven erozyonuna uğruyor.

İRAN’DA NELER OLUYOR?

İran yıllardır ABD ve İsrail’in hasmane ağır ekonomik yaptırımlarıyla boğuşuyor. Liberal kesim ile Molla sistemi arasında yoksullukla mücadele eden İran halkı zor zamanlar geçiriyor. Tıpkı Türk halkı gibi.

Fakat son ayaklanmalardaki ABD parmak izlerini görmezden gelmek olmaz.

ABD yönetici elitinin (bankacılık, askeri sanayi, şirketler) örgütü Brookings Institute, 2009’da bir belge hazırlıyor. Başlığı; “Persiya’ya hangi yol? Amerika’nın yeni İran stratejisi için opsiyonlar”.

Askeri seçeneklerin yanı sıra İran’a karşı “istikrarsızlaştırma” operasyonlarını da içeren belgede, kullanılacak yöntemler arasında terör eylemleri ve halk ayaklanmaları da yer alıyor.

Raporda aynen şu ifadelere yer veriliyor:

“1989’dan itibaren Doğu Avrupa’daki komünist rejimleri devirmek için kullanılan kadife devrimler (meşhur Soros operasyonları HV) pek ala İran’da da uygulanabilir. Halkın büyük kesiminin mevcut sistemden memnuniyetsizliği çok yüksek ve rejimi devirmek için uygulanabilecek en kolay ve açık yol bu olabilir.”

Bu noktada 1906’dan itibaren İran’da devrimlere imza atmış, anayasacı, cumhuriyetçi komünist ve sosyalist kesimlerin molla rejimine duyduğu büyük hınç ve nefretin de kullanılabileceği, 1978 devrimine destek veren solcu, öğrenci, köylü ve esnaf kesimlerin de aldatılmışlık duygusunun işe yarayacağı raporda açıkça dile getiriliyor.

Zaten 2009’un 13 Haziran’ın da bu deneme yapılmıştı, Seçimlerin ardından bazı kesimler seçime hile karıştırıldığı iddiasıyla sokağa dökülmüş ve günlerce süren bir ayaklanma sahnelenmişti. Seçimde hileyle suçlanan İsrail ve ABD’nin bölgedeki eylemlerinden fazlasıyla rahatsızlık duyduğu İran Devrim Muhafızları’ydı.

Bu gösterilerde de Batı medyası olayları olduğundan büyük gösterip, yalan haberlere imza atmıştı.

İran İstihbarat Bakanı Haydar Muslihi, ’Sivil darbe oyunları’nın ABD patentli Soros hareketi ve AB ülkeleri eliyle yürütüldüğüne işaret ederek, işbirlikçilere para yağdığını iddia etmişti. İstihbarat Bakanı, seçim sonrasındaki olayların yurt dışındaki toplantılarda çok önceden planlandığını belirterek, “80 yabancı enstitü, fon ve kurumun fitne olaylarında rol aldıkları belirlendi. Bunlar arasında bütçesi 1.7 milyar dolar olan kuruluşlar da var” demişti.

Şimdi 2009’dan 9 yıl sonra tekrarlanan gösterilerde benzer kurum ve kuruluşların parmak izleri görülüyor.

Zaten Brookings Enstitüsü’nün raporunda, meydana gelen ayaklanmaların kanlı bir hale dönüşmesi sonucu, önce vekalet savaşı ardından doğrudan müdahale öngörülüyor.

Tıpkı Suriye ve Libya’daki gibi.

Bunları çok iyi bilen Hasan Ruhani son açıklamasında akıllıca, halkın eleştiri hakkının olduğunu ve “halkın sesini duyduklarını” söyledi.

Çünkü biliyor ki, ABD’nin istediği şey, eylemlerin kanlı biçimde bastırılması üzerine yükselecek şiddet dalgası ve iç kargaşa.

Zaten Trump yönetimi de İran’daki olaylardan duyduğu hazzı asla gizlemiyor ve göstericilere destek verdiklerini açıklıyor.

Trump ve şürekası, İran’daki olayların başladığı Perşembe gününden beri zil takıp oynuyor.

Müslüman düşmanı Trump, “İran halkının kendini barışçıl bir şekilde ifade etme hakkını destekliyoruz. Onların sesi duyulmayı hak ediyor" açıklamasını yapıyor.

Yerseniz…

İranlı gazeteci ve siyaset uzmanı Abbas Abdi, ülkede "ekonomi gidişatına itiraz" ekseninde gelişen halk gösterilerinin kısa sürede siyasi mecralara çekildiğini söylüyor.

AA’ya demeç veren Abdi, "İran'la iyi ilişkilere sahip olmayan ülkelerin bu durumdan hoşnut olmaları gayet doğal. Aynı şekilde, İran da o ülkelerde yaşanan benzer olaylara sevinir. Buna karşın, İran'ın, bölgede istikrarsızlığa yol açacağı için Türkiye'deki başarısız darbe girişimine sevinmediği örneğinde olduğu gibi, bölge istikrarının bozulmasını istemeyen ülkeler de elbette bu olayların yaşanmasından mutluluk duymazlar" yorumunu yaptı.

Rusya üzerinden köşeye sıkışan Trump, 2018 baharında azledilmemek için İsrail eksenli Neoconların her istediğini yapar hale geldi.

İran, en çok İsrail için bir sorun ise, Suriye de aynen öyle.

Trump’ın İran ile birlikte Suriye’de de yenilgiyi kabullenmediği gözleniyor.

12 Aralık’ta imzaladığı 2018 askeri bütçesine Suriye’deki PKK güçlerine verilmek üzere 500 milyon dolar koydu. Bu para ile 30 bin kişiye askeri eğitim verilecek, 390 adet askeri araç ve çok sayıda silah ve mühimmat dağıtılacak.

Suriye’de Avrasya’nın zaferi olan Astana Süreci’ni, Esad’ın devrileceği bir Cenevre tezgahına dönüştürmeye kararlı görünen Trump, sanki bu noktada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı da ikna etmiş gibi görünüyor.

En azından Şam, Tahran ve Moskova’dan bakınca öyle gibi.

Suriye sahasında da Suriye ile El Nusra ve ÖSO arasındaki şiddetli çatışmalar, Türkiye’nin Astana’dan bir adım geriye çekilip, Davutoğlu dönemine benzer bir yere doğru gittiğini gösteriyor.

ABD’NİN 2018 MOTTOSU: YIKILMADIM AYAKTAYIM

Trump’ın en gıcık olduğu ülke elbette ki Çin Halk Cumhuriyeti.

Çünkü ne zaman o sihirli aynasına dönüp sorsa, aynı cevabı alıyor; “Dünyanın bir numaralı ekonomik gücü Çin oldu/oluyor”

Trump, hem kendi yıkılmamak, hem de ABD’yi “yeniden muhteşem yapmak” için, karşılıksız dolar imparatorluğunu derinden tehdit eden Çin’i kuşatma stratejisine sarıldı.

Kuzey Kore nükleer gerginliği, Afganistan’a gönderilen binlerce IŞİD teröristi, Avrasya’ya yaklaşan Pakistan’ı cezalandırma stratejisi, Türkiye, İran ve Suriye üzerinde yeni bir baskı oluşturma taktikleri ve elbette Rusya’yı Çin’den koparıp izole etme düşüncesi hep bunun için.

2018 yılı hem Trump hem de ABD için askeri seçenekleri de fazlasıyla zorlayarak “Yıkılmadım Ayaktayım” yılı olarak geçecek gibi gözüküyor.

Tabii bu anlayış 2018’i, 2017’den daha tehlikeli bir hale götürüyor.

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in 2018 mesajında bunun izlerini okuyabiliyoruz.

"Bir yıldır Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri durumundayım, amacım 2017 yılının barış içinde geçmesini temin etmekti. Ama maalesef başarılı olamadım ve olamadık. 2018 yılı içinde dünya barışı için pek de ümitli değilim, bence dünyamız kırmızı çizgide, yeni tehlikeler içinde bulunuyor”

Guterres klasik olarak NATO tescilli İspanyol BM Genel Sekreterleri çizgisinden geliyor ve cümlesinin devamında nükleer savaş korkusundan söz ediyor.

Bu, ABD’nin istediği bir korkutma mesajı olsa da Guterres çok dah haksız değil.

Suriye’dekine benzer pek çok savaş ve kargaşalığın hazırlığını yapıyor ABD.

Bu kendi çöküşünü hızlandıracak bir hareket tarzı olsa da giderayak epey patırtı çıkaracak.

Bölgeyi en iyi tanıyan gazetecilerden olan Hüsnü Mahalli’nin de belirttiği gibi, İran Baharı’ndan sonra sıra Türk Baharı’nda.

Son açıklamalara bakılacak olursa, seçim derdindeki Ankara bunun pek idrakinde görünmüyor.

ABD ile arayı yapmaya meyilli, sıcak para odaklı ümmetçi ve Körfez Arabı odaklı politikaların devam edeceği, Yunanistan’ın 18 tane Türk adasını işgali ve Suriye’deki PKK terörüne lakayt siyasetlerin güdüleceği endişesi öne çıkıyor.

Büyük Türk Milleti başta herkese yine de mutlu ve huzurlu bir 2018 dilerim.

İlk Kurşun

A. Baki AYTEMİZ: TESETTÜRÜN DEFİLESİ…
19 Ocak 2018



Çocuğunun yaşaması için gerekli olan ilacın parasını denkleştirebilmek için, nereden borç istesem, banka mı soysam, birini mi gasb etsem diye düşünen babadan, vücudunu satmayı düşünen anaya ve ilaç bulmak için başvurdukları yetkililerce dilenci muamelesine tabi tutulan mazlumlara…

Ekmek almak üzere bakkala giderken, “beni de götür baba!” demesine dayanamadığı çocuğunu elinden tutarak bakkala giden, bakkalda gördüğü 50 kuruşluk çikolatadan isteyen evladına, parasızlıktan bunu alamayan, alamayınca da yutkunan, gırtlağına şöyle sertçe bir şey takılır gibi olan, gözleri nemlenen baba, bu çaresizliği yaşamak yerine bin kere ölmeyi tercih eder hale gelmişken…

Aç insanlar kendini yakar veya yarın çocuklarına ne yedireceğini düşünen bir baba artık bu yüke dayanamayıp soyunurken…

İnsanlar çöpleri karıştırarak karınlarını doyurabilmenin çaresini ararken…

Birileri de çıkmış, iktidarın aç bıraktığı insanlar üzerinden temin ettikleri imkânlar ve lüks içinde, israf ve şatafatın baş döndürücü uçurumundan aşağı atlarken kendileriyle birlikte toplumu da felâkete sürüklemenin sınırsız sarhoşluğunda kendilerini kaybetmiş, tesettür defilesi yapmakta…

Tesettür, kapitalizmin, tüketim toplumunun bir oyuncağı, nesnesi değildir efendiler!

Bu açıdan bakarsanız, tesettürün defilesi de olmaz.

Tesettürü bir kere gayesinden saptırdınız mı, kapitalizmin bir nesnesi haline getirmeye kalktınız mı, bu işin en sonunda tesettürün pornosuna kadar vardığını da görürsünüz.

Kapitalizm nasıl ki her şeyi metalaştırıyorsa, tesettürü de metalaştırmaya yol açtığınızda, karşınıza bunlar da çıkar, çıkıyor da.

Oysa tesettür, aslî olarak metalaşmaya karşı olmaktır. Kadının metalaşmasına karşı olmaktır. Kadını hür kılmak içindir. Tesettür defilesi ile kadın kapitalizmin, tüketim toplumun bir oyuncağı, bir kurbanı hâline gelmekte, getirilmektedir.

Tesettür, köleliğin karşısında hürriyeti temsil eder dedik ya, buna tüketim toplumuna karşı olmak da dâhildir. Yani, zamanında verilen-verdiğimiz tesettür mücadelesi, sadece siyasî otoritenin kamusal alandaki kılık-kıyafet düzenlemesi ve kadın kılığı üzerinden kendi iktidarını içtimaî alanda sürdürmesine karşı verilmiş bir mücadele değildi. Tesettürlü bir kapitalist olmak için değildi kısacası. Tesettürü, bütün mânâsıyla hayata hâkim kılmak mücadelesiydi o. İşte, bir şey tam olmadığında, yarım oluşların nasıl o şeyin aslını yok edecek dereceye geldiğine dair en göze batan misallerden biri budur aslında; tesettürün, yarım olmuşların elinde tam ters bir mânâya bürünmesi ve hizmet ediyor oluşu.

Metalaşan, nesneleşen tesettür, gün geliyor onu metalaştıranları da metalaştırıyor ve teni kapalı ama ruhu olabilindiğince açık, ruhu her türlü ahlâksızlığın yatağı haline gelmiş bir belhüm adal profilini karşımıza çıkarıyor.

Bizzat yaşayarak görüyor ve anlıyoruz ki, metalaşmanın karşısında durabilmek de ancak Bütün Fikirle, Mutlak Fikre bağlılıkla mümkün. Bütün Fikrin bizden istediği ruh ve ahlâka bürünmeden, onun şekline saplanıp kalmak, Bütün Fikri bir şekil mevzuu olarak ele almak, Bütün Fikre en büyük hıyanet ki, Efendi Hazretleri bunlara, “Dini içten yıkan kâfir!” hükmünü basıyor.

90’lı yıllarda İbda-c’ler, bunlara izin vermemek için mücadele etti, İslâm’ı bu şekilde istismar etmeye başlayanları cezalandırdı. Şimdilerde ise bunlar, en üst makamlarda ağırlanıyor, en üst makamlarca taltif ediliyor.

Aslında bu süreç bir yandan da iyi oluyor… O gün tesettürü şekilden ibaret bilenler de bizim mücadelemiz içerisinde kendilerine yer bulabiliyordu. Artık bugün bu mücadele, doğrudan ruh ve mânâya hitap eden, bunun idrakinde olanlarca veriliyor ki, gerçek insan soyu olma azmini taşıyan, çilesine talip olanlarla müsveddeleri de böylece ayrışıyor.

Muktedirler, gençliğin kendilerine niçin teveccüh etmediğini anlayabilecek mi acaba? Kapitalizmse, orada orijinali dururken, sendeki çakma… Ve bunlar, o mânâyı, kendi menfaatleri için bozuk para gibi harcarken, şimdi gençliği nasıl motive edeceklerini de bilmez hâldeler. Bizzat kendi ihanetleri, kendilerinin sonunu getiriyor.

(..)

A. Bâki AYTEMİZ

Kaynak: Adımlar Dergisi

Etiketler:
İslâm ihtilâl ve inkılâbı kapitalizm Tesettür TESETTÜR DEFİLESİ
_________________
Bir varmış bir yokmuş...
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> DÜNYA BİR İNKILÂP BEKLİYOR Tüm zamanlar GMT
Sayfaya git Önceki  1, 2
2. sayfa (Toplam 2 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com